ge Ma mn zn mm m iğ o TR m elem f Asrın umdesi «Milliyet» tir. 8 K. EVVEL 1931 AREHANE — Ankara cadde : 100 Telgraf öresi: Milliyet, Telefon numaraları: 24310 — 24319 — 24318 Gelen evrak geri verilmez Müddeti geçen mushalar 10 kuruş © tur. Gazete ve matbaaya ait işler için müdiriyete müracaat edilir. Gazetemiz ilânların mes'uliyetini kabul etmez. Bugünkü hava Yeşilköy askeri rasat merkezinden aldığımız ma- lümata göre bugün hava ekseriyetle açık olacak, rüzgâr mütehavvildir. 7-12- 931 de tazyiki nesimi 767 azami sühunet Adalar kimin? On iki ada meselesinden do- layı nasıl bizim Lahey divanı a daletinde bir işimiz varsa bizim İstanbul adaları hakkında da Mali âleti ile Evkaf ara- sında bir ihtilâf var, Evkaf za- veden beri adalara baygın v üstündeki çamlar. ak öraya mülkiyet iddia etmişti. Benim Evkaftan ödüm kopar. Çünkü bir yolu- nu bi , bir eski kayda des- tres olurlar.. Bir de bakarız ki; ben de vakıf imişim de haberim yok! Haydi kırk senelik icarei müeccele bilmem ne kadar i rei muaccele, icarenin icaresi, tavşanın suyunun SUYüm« Başka yerde olsa gülmekten katılırlar... Bizde alışılmış ta aldıran yok! Bir yere kucak do İusu para verirsiniz... Harçlar, masraflar olur, ilmü haberler, takrirler yapılır ve orayı satın alırsınız.. Halbuki orası haki- katte sizin malınız değildir, Ev kafm malıdır. Bu verdiğiniz paranın ismine icarei muaccele yani peşin kira derler.. Senede bilmem ne kadar da icarei mü- . ecele isterler.. Hem vermezse niz tah €emval ile alırlar. Vallahi aklıma öyle geliyor ki; €ğer muktedir olsam, bu icarei müecceleyi kaldırır, şu buhran esnasmda vergiye zarmede- | rim. Hem memlekette mülki- yet esası mantıki şeklini almış olur, hem de bütçeye bir haylı fnidesi dokunur. Film için ne dersin İki kişi arasında: Yeni Türkçe filme ne der sin? Bu söze muhatap olan zat et rafma korkak korkak bakarak: Başka şey konuşalım.. Ne e lâzım yerin kulağı var... Gazetelerden: “Bir reji bir muharririre, “Sailliyet | ABONE ÜCRETLERİ G Türkiye için Hariç için | Denim: 3 aylığı o 400 kuruş 800 küruş| muz 19. 4 » 750 , 1400 12 , 1400 , 2700 kendi yaptığı filmi tenkit edi. | Iskandinavya memleketlerile tica-| retimiz - Danimarka İsveç ve nor- | veçte iktisadi ve mali vaziyet Türkiye hükümeti İsveç hü kmetile bir ticari mukavele ak- tetmiş ve bu mukavele 29 ha- ziran 1931 tarihinden itibaren mevkii mer'iyete girmiştir. ile aramızda 2 tem rihindenberi mer'i İkeza bir ticari muahede var- İ dır. Nörveç devletile Türkiye arasında henüz bir ticari mua- 1931 senesinin ilk sekiz ayı zarfmda İskandi, leketlerile olan hi miz şu vaziyettedi | Biner Türk lirası hesabile: İsveç Norveç Danimarka Ithalâtımız 1,600 258 41 İhracatımız 1233 23171 Resmi istatistiklerin gös- terdiği bu erkama nazaran kâ nunusaniden ağustos 1931 ni- hayetine kadar İsveç'ten itha: lâtrmız ihracatımızdan 1,5 mil gönder- yor diye küfürname miş.,, Balkan kupası Atinada Balkan kupasma da- ir müzakereler oldu.. Kararlar verildi ve maalesef bizim her şeyden anlayan spor mütehas- sıslarımız bu bapta bir tek keli- me yazmadılar... Farkında imi değiller, işin ehemmiyetini tak dir etmediler mi, yoksa bahset mek mi istemediler?.. Bilmem! Geçen hafta Atinada Balkan futbol şampiyonaları için Tür- kiye, Romanya, Bulgaristan, Sırbistan ve Yunanistan murah hasları toplanıp kararlar vere- ceklerdi. Gelen haberlere naza ran bu kongrede bizim murah- hasımızla Bulgar murahhası bu lunmamış!?.. Eğer bu içtimada beynelmi- lel kongre gibi umumi şeyler görüşülse ve bizi alâkadar e şeylere dair kararlar verilme- miş olsaydı, gaybubetimizin bir zarar olmayabilirdi. Halbuki a- | nan haberlere göre Balkan ku pası müsabakalarına profesyo- nellerin de girebilmeleri ser- best bırakılmıştır. Romanya ta | rafından ileri sürülen bu teklif | maalesef kabul edilmiştir. Bu | suretle evvelen bizim Balkan ! kupasını kazanmamıza imkân yok!. Çünkü profesyonel takım | lar bizim smatör takımlarımız. İdan çok daha iyi oynarlar. De- necek ki; bu suretle profesyo- nellerle oynaya oynaya kalite- İ Yarın yenildiğimiz zaman ge ne: — İşte bizde diyecekler ve karşımızdakiler sporun hali para ile bu iş için bi tutul muş adamlar olduğunu düşün- meyecekler... Daha ilk adımda profesyonellerle | bir Balkan şampiyonluğu denemek gibi tat İl bir şey olmasa gerektir. | ce Balkan şampiyonasma pro- | fesyonelleri almak, Bslkan spo ru için, hele Balkanlılar gibi fa kir memleketlerden mürekkep yerler için büyük bir hatadır... FELEK Milliyet'in Edebi Romanı: 101 BAŞI DÖ Kemal Reha, Şeyda Kâmil ka- yıtsızca duruyorlardı, o Kemal Reha Beyin monokl'u gözü ü- zerindeydi. Şeyda Kâmil ber- mutat bön bön bakıyordu. Delikanlmın hiç tanımadığı Semiha Nazmi Hanımın yanın- da duran sarışım genç, merakla — Dikkat! Genç kız; birden bire anla- madı, Ruhu, zihni, bir taraf- tan Ahrget Nebilin verdiği iz- divaç müjdesi, diğer taraftan sinemada, sanki kendi müstak. bel saadetini tersim ediyormuş gibi, seyrettiği saf ve samimi “aşk levhası ile meşguldü. Ka- labalık arasında çıkarken kar- şıda sanki “hazılor!, o kuman- da almış gibi duran kafileye mn bakamamıştı bile. : Döndü, Ahmet Nebile bak- 1: — Ne var? Ahmet Nebilin ateşler sa- çan gözleri, Muhteşem Nihat Hanımın sağında, solunda top- lanmış duran sürüyü işaret et. | ti. Nebahat, iri elâ gözlerinin derin bakışile bu sürüyü süzdü. Muhteşem Nihat Hanımın sesi, çatlak çatlak, aksetti: — Bonsüvar, Nebahat Ha- nim! Bonsüvar, Nebil Bey! Semiha Nazmi, Süheylâ, Mebruke Numan, hep birden sanki Muhteşem Nihat Hanı- mın aksi sadaları i, tekrar- ladılar: — Bonsüvar; | Bonsüvar, Nebil Bey! İki genç, sanki bir kabahat işlerken yakalanmış gibi, bir te Tfena tesirler husule Nebahat Ha- | yon; Norveç'ten 235 bin lira raber ihracatımız ayni müddet içinde ithalâtımızdan 130 bin lira ziyadedir. Danimarka, İsveç ve Nor- veç Avrupa'da iktisadi ve ma- K vaziyetleri en sağlam mem- leketlerdir. İngiltere altın esa sını 21 eylül tarihinde terke-| dince, aralarmdaki sıkı rabıtai sasınr bırakarak sarı madenin | ibracmı — meneylediklerinden her yerde ve her zaman hâkim olan arz ve talep kaidesine tev fikan bu memleketlerde kam- biyo fiatleri temevvüce başlı- yarak 30 eylül 931 tarihine kadar sırasile Danimarka, Nor | veç, İsveç kronları yüzde 18,3, 14,2 ve 18/7 sukut (o etmiştir. İskandinavya © kronları altın paritesi paramızla 56 kuruş 30 para iken 30 eylülde Danimar ka 46,5, Norveç 46 ve İsveç | 47,75 kuruşa düşmüştür. Cihan buhran iktısadisi İs- | kandinavya © memleketlerinde tir. Malümdur ki Norveç de- niz nakliyatı ve balıkçılıkla te- mini servet ye ticaret eden bir memlekettir. Beynelmilel | ti- carette husule gölen durgun- İluk Norveç gemicil, mena fünü haleldar eylemiş, birçok! İ gemiler bağlı © kalarak vapur | | kumpanyalarımın hasılatı sür'- Jatle sukut | etmiştir. Bu hal, vapur şirketlerinin hariçten te min ettikleri kazançlara mü- hint nisbette istinat eden tedi- yat plânçosunu da müteessir etmiştir. Balık sanayiinin vazi yeti de memnuniyet bahiş de- ğildir. Diğer taraftan, bir ziraat memleketi olan Danimarka baş ca çiftlik ve zirai mahsulat | ihracile idamei mevcudiyet et- mektedir. Alman'yada iştira | kudretinin azalması ve İngiliz lirasının sukutu bu o mahsı ihracatını azaltmıştır. İsveç'in İ refahı ise mühim nisbette ke- reste, zirai mahsulât, makine ve maden ihracatına tâbidir. | Bu eşyanın fiatleri son aylar- da mühim derecelerde düşmüş | 1,515 milyona, İsveçin 1,k-3u, | tür. Danimarka'nın o 1929 da umum ihracatı 1,610 milyon. | dan 1,546 milyona, Norveçin | 752 milyondan 684 milyona | tenezzül etmiştir. İhracattaki tenezzül 1931 senesinde bilhas sa nazarı dikkati calip bir hal ihracat ve ithalâtı yalnız te. nezzül etmekle kalmamış, Nor da mühim surette © artmıştır. Norveçin ithalâtı 1930 senesi- nin ilk yedi ayı zarfında 173 milyon kron fazla iken 1931 te bu fazlalık 222 milyon kro- na, İsveçin 88 milyondan 206 milyona yükselmiştir. o Nakli- yat, seyyahların sarfiyatı, mu- ha irlerin irsalâtı gibi gayri- t dahi hayli tena- lahzası geçirdiler. Ahmet Nebil, birdenbire i- çinden kopan bir gayz sadasını göçlükle tutarak cevap verdi: — Bonsuvar, hanrmefendi- ler! Bonsuvar, beyefendiler! Muhteşem Nihat Hanım, se sine hâkim olmağa çalıştı: — Kuzum Nebil Bey, mâni olmayın sakın, Nebahat Hanım İ efendi ile hep birlikte şurada / Tokatliyanda bir çay alalım. İ Ahmet Nebil, korkduğu is- kandalın bir çay davetine dön- düğünü sevinçle karşıladı: — Fakat... — Yo! Fakatı, makatı yok. Muhteşem Nihat Hanımın sesinde bir gizli tehdit var gi- biydi. Ahmet Nebil korkmadı. Fa | kat bir rezalet çıkarmaktan çe- kinerek vesile aradı: | — Tabit sinemaya gidecek iz, hanımefendi. — Hayır, hayır. Böyle topluca burada bu lunmanıza başka ne mana veri le bilir? Muhteşem < Nihat Hanım, MİLLİYET iktısadiye dolayısile İskandi- | navya memleketleri de altın e | getirmiş- | almıştır. Her üç memleketin | veç ve İsveçte ithalât fazlalığı | SALI 8 Master Josua hazır esvap fazladır. Danimarka ile olan | satar. Öyle ma; 1, tezgâ- ticaretimiz olmakla be- | hı yoktur. Köy köy, şehir şe- hir dolaşır, malımı öyle satar. Yalnız stok eşyasını muhafaza için bir küçük deposu vardır. Satamadığı malları buraya tif eder ve zamanını bekler, Fakat son günlerde buhran onun da işlerini bozdu. Artık eskisi gibi satamıyordu, Surat tan düşen bir parça olabilir- N Bir gün tanıdıklarından biri si dedi ki: pa Yeh bi ameleye ae ederek : İskandinavya mem İleketlerinin tediyat | plânçola- rin, rahnedar eylemiştir. İktisadi şerâitin müsaadesiz ne ve mecburen altın esa- sinin terkedilmesine ve parala İrm kaymeti düşmüş bulunma- İsma rağmen © İskandinavya memleketlerinin iktısadi vazi- | yetleri esası itibarile sağlam. dır. Hükümetlerin © vaziyeti maliyeleri de iyidir. İsveç ma liye nazırı 1931 senei maliyesi varidatının maâsarifatlan fazla olacağını beyan . etmiştir. üç memleketin umuru maliyesi gayet dikkat ve basiretle ida- re edilmektedir. Her üç mem- ne kadar çok mühim yekânla- ra baliğ oluyorsa da bu borç- İ lar hep menafii umumiyeye hâ esisata sarfedilmiştir. Te | il ye, şimendifer, su te İ sisatr gibi mücssesata (devlet İ malı olup hükümet tarafından işletilmekte: Bu tesisatın varidatile harici borçlar re sülmal ve faizleri ödenmekte. | dir. Maamafih, (o İskandinavya | memleketlerinin de âtisi bitta- bi umum cihanm iktisadi ah- valine muğlâktır. Bu memle- ketler geniş mikyasta Alman- ya ve İngiltere'de cereyan eden hâdisata tâbidir. Alman'ya ve İ İngiltere mühim miktarda İs- kandinav: memleketlerinin mahsulâtını istiblâk eden piya | alardır. İngiliz lirasının — sukutu, umumiyetle intizar edildiği veç | hile İngiltere'ye ithalâtr ten-| kis we İngiltere'nin ihracatını tezyit eyliyecektir. Bu temayü lün İskandinavya memleket- lerinin ihracatını ne dereceye kadar azaltacağını ve yahut / İngiliz emteasının beynelmilel pazarlarda İskandinavya mem leketlerine ne kadar rekabet e- debileceğini şimdiden kestir- mek müşküldür. . Alman'ya, geçirmekte olduğu şedit buh- | ran tesirile ithalâtını azaltmış tır. Ve azaltmakta devam ede ceğine de şüphe kat İskandinavya memleketle. | ri bu müşkülâtı evvelden der- piş ve tecil ederek ona göre tedbirler almışlar; bir taraftan gayet sıkı bir tasarruf siyase- ti tatbik etmeğe diğer taraftan da malları için yeni yeni mah. reçler taharrisine koyulmuşlar dır. Hayrettin ŞÜKRÜ münakaşadan © usanmış burnundan solüdü: — Şimdi siz manayı, filanı bırakın. Hadi Tokatlıyana! Ahmet Nebil, bu Tokatiryn davetini tehlikeli görüyor de. ğildi. Fakat bu güruh ile Neba hati bir kere daha bir araya ge tirmemek gayretile tekrar iti- raz elti: — Hanımefendi, Nebahat Hanrmı evine götüreceğim. Va lidesi merak eder. — Canım, uzun uzadıya o- turacak değiliz ya! Semiha Nazmi Hanımın ya nındaki sarışm genç, serbest hattâ şımarık bir tavırla ilerile di. Nebahatin kolunu alarak: — Buyurun hanımefendi, size refakat edeyim. Ahmet Nebil sap sarı i, açarak, gibi, mm koluna girdi: — Siz de bana refakat edin; olmaz mı Nebil Bey? Ahmet Nebil zangir zangır Aaaa Rezaletten korkma- KANUNUEVVEL leketin düyunu umumiyesi her | yoktur. Fa- | 1931 Nümune — Fransızcadan — yeknesak pantolon lâzım. Sen bu işi ucuzdan becerebilirsin. Elbette o becerir, O zaten Master Josua'nın işi.. Derhal istenilen pantalonları buldi ve imalâthan. il sür'atle bi imalâthane sahibi de memnun oldul. Bir gün bir mektup: “Evvelce sipariş > ettiğimiz amele pantolonları her veçhile matluba muvafık çıktı, Bu ke- re imalâthaneye yeniden ame- le aldığımız için yüz elli pan- | tolonun daha sür'atle “irsalini rica ederiz.,, | Oh, oh! İşler kapalı zama- ! nım da bile bazen öyle açılıyor ki.. Master Posua keyfinden kabma © sığamıyordu. Derhal eski pantolonları aldığı terzi- haneye gitti. o Ona şu cevabı verdiler: — Elimizde iş çok. mal da yok.. Master Josua'nın. tanıdığı | daha birçok terzihaneler va Onlardan birine gidecekti. Fa- kat elinde nümunelik panto- Lİ Fam Bir pantolon Ve başka terzihaneye si- verdi : — Bu nümunenin ayni ola rak yüz elli pantolon isterim, nümuneye muvafık çıkmazsa geri veririm. Stok | Siparişi verdikten sonra ka zanacağı © kârı da düşünerek, keyifli keyifli dolaşıyordu. Siparişin teslim günü gel- | Terzihaneden bir mektup: “Nümuneye tamamile mu- vafık olması kaydi, leri biraz uzattı. Neticeyi gi nce hak- kımızı teslim edersiniz. l Master Josua bu mektubu, imalâthane müdürüne göster- di ve tehirin (o sebebini anlat- ti. Mallar tam bir ay gecikti. Master Jesua hattâ sandıklı | bile açmağa lüzum görmiye- İ rek, bunları oldukları gibi ima lâthaneye gönderecekti. Fa- İ kat şu geciken itinalı işi bir de fa da görmek istedi, ve sandık lardan birini açtı. | İlik eline aldığı pantolon, | tesadüf olacak, nümünelik pan tolondu, onu bıraktı, başkası nı aldı. O da nümunelik panto lon.. Allah, Allah! Aceleden terziye iki tanesi o nümunelik pantolon verdi? Fakat üçün- cü, dördüncü, beşinci, bütün pantolonlar nümunelii sinin kıçında yama, İ dizleri lekeli, o düğmeleri ie | İ puk.. Master - J 'nın gözleri | döndü, ortalık sanki kararmış | gibi oldu.: Rüya mı, hakikat | mı? | O sırada terzihaneden bir | İmektup: “Siparişinizi gönderdik. Bü tün pantolonlar aynen nümu- | neye muvafık olarak yapılmış- tır. Yalnız terzihanenin fazla | İ emeğine © mukabil, faturaya | İ yüzde beş zam yapılmıştır. | — Master Josua arkasını oku | madı, dü tin ŞÜKRÜ | yamadı, düşüp bayıldı... (—memmemmamam amam kl di. sa oracıkta sarışın genci tokat- liyacaktı. Süheylâ onun koluna gire- rek yavaşça fısıldadı: — Korkmayın, Bedri Suat Bey sevgilinizi, Fatihli sevgili nizi elinizden almaz. — Bedri Suat mi? — Evet. İşte şu genç! Semi ha Nazmi Hanımın sevgilisi! Ahmet Nebil şaşaladı. Bu ismi bir yerde duymuştu, am- ma nerede? Bir türlü bunu ha- tırlıyamıyordu. Nebahat, hayretle, biraz da üzülerek, Bedri Suadin kolun - da, gözü Ahmet Nebilde, mü- tereddit duruyordu. Muhteşem Nihat Hanım, Nebahatin yanına geldi: — Hadi, Nebahat o Hanım, lütfen bizimle bir çay içmeğe tenezzül edin. Arkadan gelen kalabalık a- sürindi kafile yürümeğe başla- | Ahmet Nebilin dişleri biri. | birine çarpiyor, ayakları dolaşı yordu, Kafasmm içinde bir du- man vardı. o Deminki şiddetli tihiretiiiıe Yarın akşa ALTIN filmi başlayor. Müstesna bir möt rengârenk EBVRE, Bu film pek yakmda ,A ARTİSTİK. Simasınla Fransızça sözlü ve şarkılı MADELEİNE RENAUD'un temsilidir. L MAM'ZELLE NITOUCHE m itibaren «ei KALP ru, tatl, munis bir teessür şık ve bir eser olup MİCHEL SİMON nkarada gösterilecektir. Talebi umumiye binaen - ve herkesin görmesini teminen sözlü ve şarkılı filmlerin şaheseri ve MARTHA EGGERT, GEORG FRİTZ KAMPERS' ALEXANDER ve büyük komik temsili DUL NİŞANLI filminin yarın akyamdarı itibaren Opera sinemasında bir kaç gün daha YARIN MATİNELERDEN iraesine devam olunacaktır. İTİBAREN e eN CAMBAZHANESİ ALKAZAR Sinemasında icrayı İöbiyata başlıyor Bu sözlü, şarkılı ve danslı bir filmdir. Bu filmi görünce adeta bilyük bir Amerikan sirke görmüş gibi olacaksınız. Bugün BERbeki KIR JEANETTE MAC DONALD) ve DENİS KİNG İşbu film İstanbulda son de- olarak irae edileceğinden görmeyenler için SON FIRSAT fa EDMOND ROSTAND'ın şaheseri Napoleon' un oğlu Ke AİGLON) infial onun e ğe Çe gr e rey ruhi kudreti- ni sarsmıştı. Nebahat, şaşırmıştı: Hiç bil- mediği bu sarışın gencin cür- etli müdahalesinden ürkmüş, Ahmet Nebille aralarında bir kâvga çıkmasından korkmuş- tu, Yola düzüldüler. Ahmet Nebilin beyni müte- madi bir titreyiş içindeydi. Ka fasının — içinden bir lâhzada bin düşünce geçiyordu: — Bunlar buraya neye gel- diler? Nasıl haber aldılar? To- katlıyanda ne olacak? Suat... kim bu? nerede duydum?... yazında kavga © çıkarmak, .. susmak. ya buna Neba- Knedisini müda. faa etmediğime © hükmetmez mi7. - Delikanlı, kararsızlık içinde gi döndüğünü hissediyor- du. Süheylâ, Ahmet kolunu sımsıkı tutmuş, adeta onu sevkediyordu. o Nebahat, TAN 9 (ET A GP ANLA ŞIK Sinema'da Nebahatin | Nebilin | Tİ Bedri Suatle Muhteşem Nihat | ALİCE COCEA CLARA TAMBOUR Pek yakında HENRY GARAT Me birlikte Gel Boşanalım filminde eşi mii edecektir. Tecesür we heyecan, korkunç akıbet. İşte (La Fouchadiere)nin eseri ve Michel Simon'un temsili muazzamı DİŞİ KÖPEK filmini görünce duyacağınız hissiyat budur. Pek yakında | Mejik sinemasında sinemasında İrez Se ye EN Mebruke Hanımın arasında, Numan Süreyyanın kolunday- i dı. Şeyda Kâmil, o Muhteşem Nihadin, Kemal Reha da Meb- İ ruke Numanın yanı sıra yürü- i yorlardı. TTokatlıyana girdikleri za- zaman, vesliyerde © paltosunu çıkarırken Ahmet Nebil, birden bire hatırladı: Öyle ya.. Bedri Suat ismini Refik Cemal söy- lemişti... Hem de Yazıcı zade Nazmi Beyin başkâtibi diye... Süheylâ da bunun Semiha Nazmi Hanımın yeni sevgilisi olduğunu söylüyordu. Bu hatırlama, o kadar ani oldu ki Ahmet Nebil aramakla yorulan kafasının içinde çakan bu şimşeğin ziyasından gözleri kamaşmış gibi şaşaladı. Çay, hususi bir odada ha- zırlanmıştı, Beyzi şekilde sof- ran kapıya karşı olan tara- fında Muhteşem Nihat Hanım yer aldı. Sağında & Şeyda / mil, solunda Bedri Suat vardı. (Devamı var)