. yallıyet “6 TEŞRİNİEVVEL 931 " IDAREHANE — Ankara cadde 1 No: 100 Telgraf adresi: Milliyet, stanbul, fi Telefon mumaraları: 24311 — 24312 — 24318 ; Ku © ABONE ÜCRETLERİ “ & Gelen evrak geri verilmez İf Müddeti geçen mushalar 10 kuruş ur. Gazete ve matbaaya ait işler | İ in müdiriyete müracaat edilir. 4 Gazetemiz ilânların mes'uliyetini tabul etmez. Bugünkü Hava Dün azami hararet 18, esgari 14 derece idi. Bu- rüzgâr mütehavvil ava bulu Bir seyahat sebebile vâki olan on İn eş günlük zaruri geybubetle hizmet e kim)lememeksen mütevellit kusurlarını af- Gelerisi karilerimden rica ederim, FELEK a ,Mizah mubharrirleri ei Malüm ya! Atinada benim a kile dostlarım var. Zaten şimdi Atina nesile meşhur diye sorar medi 2799 balı ile meşhur- şimdi Türk dostluğu'ile BA hi diyebilirim. Ba şöhret İN > şehrin manzarasını pek fazla —değiştirmez. Çünkü Türk dost ular uğu da bal kadar tatlıdır. Evet! Atinada dostlarım var! en kistanbulda düşmanlarım oldu- —ğu gibi... Bu da benim manza- nız! #amı ihlâl etmez.. Uzalmıya- — m, Atinadaki bir dostum be- Ay'xim abus çehremi görmüş dedi ki: : İ —Bu mizah muharrirleri İmişhep böyle midir?. Ben falanı ta z cahırım, mizah yazar, lâkin yüzü nü görseniz işiniz rast — Küskün ve bezgindir. ötede bir haile muharriri tanı- rım ki; meş'esi dünyayı tutar.. ivan Piyeslerinde insan birkaç men ' İS dil yaşartır!. i “ Dostum sözünü bitirince ak- * uma şu geldiz Hoca Nasreddin Timurlenk- 91" le oturuyormuş. Pencerenin ö- vü münde de bir kaç kaz tek ayak 99“ üstünde duruyorlarmış. Timur $ “lenk sormuş: sami — Kaz kaç ayaklıdır?. iri ME Hoca: ws o — Tek ayaklıdır. cevabını :* “ vermiş. —— Tümür elindeki âsasını kazla ahj) ra fırlatmış, tabii hayvanlar koşuşmaya başlamışlar. Timur: — Gördün mü? İşte iki ayak NER Deyiace Binen cevap nes vermiş: a — O sopayı siz yeseniz dört ) rı ayaklı olurdunuz. rı Kalp 25 Hikler Gazeteler, halkı ikaz ediyor. “Açıkgözler kalp yirmibeşlik- iye ler yapmışlar, aman dikkat e- —— din kapılmayın!,, diyor. İnsan bir kalp yirmi beşlik a Milliyet'in Edebi Romanı :52 & Süpürgeci mazsınız. neş'e içinde geçen, ötekine be rikine takılan, şununla bunun la lâtife eden, daima şen, da- İma yüzü gülen, ayni zaman - da iş ehli bir adamdır. İş ehli mın Gonflo'ya gelişinin neden bir hâdise teşkil ettiğini anla. ır ve sarfedemezse ettiği zi- yan yirmi beş kuruştur. Yama azallâh bazan rasigeldiğimiz kalp adamlardan birile iş ya- pârsa edeceği zarar bununla kı yas edilebilir mi?, Ben de naçiz bir gazeteci si- fatile karilerimi bu zarardan korunmaları için ikaz ederim. Yalnız kalp yirmi iği tanı- mak kolay olduğu kadar beriki ni tanımak güçtür. İşin fena ta rafı da buradadır. Nutuk söylenirken Bir resmi ziyafette mutat veçhile nutuklar söylenmeğe başlar. İlk, ikinci, üçüncü ve dördüncü hatipler o kadar uzun ii derin tafsilâtlı söylerler ki; söz | söylemesi zaruri olan son hati- be bir şey kalmaz, o da şunu söyler: “Hanımlar, Efendiler! Benden evvel söz söyleyen hatiplerin bize ikram ettikleri derin, felsefi ve kıymetli fikir * İ ziyafetine benim bir tek kelime ilâve etmeme mahal ve imkân yoktur. Fakat her şeye rağmen | birkaç söz söylemekliğim zaru reti vardır. Amma aklıma bir şey gelmiyor. Onun için size li- sanımız; bir ufak fıkrayı an latayım.. Bizde milli bir nükte dan vardır. İsmi Hoca Nasred- dindir. Birgün bu hoca vaaz i çin camide ye çıkmış, fa- kat benim gibi onun da aklına bir şey gelmemiş. Durmuş dur muş, halk sabırsızlanmış.. Ve Hoca bunun üzerine: — Efendiler! Size bir şey söy lemek istiyordum amma maale | sef aklıma birşey gelmiyör. demiş.. Orada hazır bulunan Hocanın oğlu da babasına — Baba kürsüden inmek te mi aklına gelmiyor.. Cevabmı vermiş... Benim oğlum olmadığı ve ol sa da burada olmadığı için bu cevabı beklemeden yerime otu ruyorum. Kusura bakmayınız.;, Ne dersiniz bu nutka?.. E- imin olun ki en fazla bu nutuk alkışlanmış. FELEK Ahmet Nebilin elindeki ka lem ihtiyarsız hareketlerle kâ i ğıdım üzerine çizgiler çiziyor, isimler yazıyor, karışık resim- iler ve yazılar döküyordu. Zih- »i mütemadiyen düşünce ile meşguldü. Bir program yap- * mak, bütün bu randevularla ögünlük işleri nizamlamak isti- yordu. Bunları kafasında top Tamağa, zamanlara uydurma . — Ka çalışıyordu. Kapınm bi bire açılma “sr, Ahmet Nebilin zihnindeki düşünceleri durdurdu. o Silki- © merek kapıya baktı. Reşit Bey girmişti. Fakat kapının arasın dan ince bir kadın gölgesi de belli belirsiz görünüyordu : — Bonjur, Nebil Bey. Ahmet Nebil, kendini top- hıyarak ayağa kalktı: — Bonjur, beyefendi. iği ei BAŞI DÖNÜKLER İbrahim Necmi — Ne var, ne yok, baka- hım? - Efendim, evvelâ Ni- hat İlhami Bey telefon etti. Acele bir iş için görüşmek isti yormuş. Zatıâliniz gelince ken disine telefon etmemi istedi, — Nihat İlhami Bey mi? Acayip! — Mesele neymiş acaba? — Bir şey söylemedi, efen- dim. — Bir de, Neriman Cemşit Hanım aradı. — Neriman Cemşit Hanım mı? Reşit Beyin bir bakışı; Ah- met Nebilin yüzünü kızartı. — Evet, efendim. — Buraya mı geldi? Bu ka dar erken... — Fransızcadan — dınız ya! Açık söylemeli ki, Barbaro ayni o zamanda da kasabanın neş'esi idi. Ötekine berikine yaptığı oyunları görürseniz, €- ğer size (o yapılmamışsa, gül- mekten kırılırdınız. oAra sıra işi azıtır, o zaman adliye, faz- la hırpalamamakla © beraber, şöyle sekiz on gün kadar Bar- baro'yu hapisane gölgesinde, istirahate gönderirdi. Fakat bu mahkümiyetler £ şöhretine halel vermezdi. Barbaro hapi» saneden çıkınca yine her taraf ta ayni muhabbetle karşılanır- dr. İki sene evvel Barbaro kim seye bir şey söylemeden bir gün ortadan kayboluvermişti. Acaba başka bir kasabada şa- kalaşmak © ihtiyatsızlığına mı düştü? Kimse bir şey bilmi. yordu. Fakat gaybubetine her kesin canı sıkıldı. Zaman ge- çince, Barbaro unutuldu. İşte şimdi de çıka geliyordu. — Yahu Barbaro'yu gördün mü? — Deme, gelmiş mi? — Gelmiş. Hem de hiç de gişmemiş. Şimdi kapalı çarşı- da süpürge satıyor . Hakikaten doğru! Çubuğu - Du ağzına takmış, kollarmı sı vamış, Barbaro hem de yep yeni süpürgeler satıyor. Hem de ne ucuz: Tanesi bir buçuk franga.. Halbuki Kastanya biri da- ba var ki, bu adam da süpür- gelerinin ucuzluğu ve sağlam- lığı ile meşhurdur. Herkes sü- pürgelerini ondan alır. Fakat Kastanya süpürgelerini yine u cuz olmakla beraber üç franga satıyordu. o Halbuki Barbaro- nunkiler yarı fiata! Kastanya ö gün bir tek sü- pürge satamayınca, kara dü- şüncelere daldı. Barbaro bu! Herifte dil var.. Sonra yarı ya rıya ucuz süpürge satıyor. Eİ- bette müşteri gelir mi? Daha birkaç gün böyle geçerse, gi- dip en yakın ticaret mahkeme. sine müracaatla iflâs talep et- mekten başka (çare yok! Şu Barbaro gittiği yerde kalsay- dı, sanki ne olurdu? Hem son ra süpürgeleri nasıl olup ta bu kadar ucuza © satabiliyordu? Hayret ! . Kastanya bu işi anlamak merakrma düştü ve o gün Bar- baro'ya yaklaştı: — Allah aşkıma sen nasıl idare ediyorsun anlamıyorum. Aramızda kalsın! Ben süpürge tellerini çalıyorum. Saplarını çalıyorum. Sicimi çalıyorum, bağlamak için telleri çalıyo- rum. Süpürgeleri evimde ken- dim yapıyorum. Sonra üç fran- ga satıyorum da, ancak ekmek parası çıkarıyorum. O zaman Barbaro bir kahka ha salıverdi : — Arkadaş, sana doğrusu- nu söyliyeyim, dedi, ben şu sü pürgelerini görüyorsun ya, hep sini de hazır yapılmış çalıyo- rum. Anlarsın kine alırsam kâr. la aradı. O da bir şey söyle-| mek istiyormuş. — Ey, size söyleseydi ya! — Zatıâlinize söyliyecek- miş. Tepifinizde telefon etme — Ee aldınız mı? — Henüz almadım, Beye- fendi . — O halde bana ne söyliye cek ? — Ey, daha var mı? — Hayır, efendim, Şimdi- lik bu kadar . — Peki. Onları ş5xdi halle deriz. Fakat daha telefon et- meyin. Biraz buradaki kâğıt- ları nizama koyayım da..: — Başüstüne, efendim. Reşit Bey, ayakta, bir eli masaya dayanmış, konuşuyor- du. Ahmet Nebil de ayaktay- dı. Reşit Beye cevap verir. ken bir yandan da gözü mü- temadiyen kapının aralığından beliren hayale doğru dönüyor du. Oradaki ince kadın gölge- &i ikide bir, asabi bir elle kapı Yeni neşriyat: İmemeemereemilemn Gol çıktı Gol ecnebi temaslarımız ne- ticelerini münakaşa eden gayet Tavsiye ederiz. Artist Artist gazetesinin 5 inci sayı $ı kıymetli mündetecat ile neş- redilmiştir. Tavsiye ederiz. Tiyatro, Sinema İstanbul Belediyesi ” Darilbedayi temsilleri Bugün matine saat 15.30 da ve suare Mum Söndü Komedi $ Tablo | İl lik Yazan: Musahipzade Celâl. Ahı yaşından aşağı olan çocuk» | lar tiyatroya kabu! edilemezler. Üsküdar Hukuk Hakimliğinden: Beykozda Alibey çılımazı karşısm- | da 45 No. lu hanede Halide hanı mn mukaddema Yeniköy belediye | şöförü iken elyevm nerde olduğu malüm olmayan Halt oğlu Süley man efendi aleyhine açtığı boşanma davası üzerine rmlmaileyk | Süley- man efendinin ilkametgâh: meçhul olduğundan yirmi gün zarfla ce- vap vermek ve tahkikat için tayin kılman 12/11/931 Perşembe günü #aat on dörtten İstimai için mahke meye gelmek üzre ilânen tebligat icrasma karar verilerek bu baptaki | davetiye varakası ilç istida süreti | mahkeme divanbacesine talik berlen | mış olduğundan keyfiyet gazete | ile ilân olunur | VEFAT l “ Lloyd 'Triestino ” vapur kum- Müfettişi Umumi ve Şar ülmessili Umumisi Ko- | mandatöre Dormeniko Brazzafolli Efendi kısa bir hastalrkdan sonta, bu sabah irtihali dizi beka eylemiş | tir İ Eemdide zevcesi Madam Nataya | hemşiresi Maria Badin,. yeğenleri | mühendis. Leon Badin we Gulin Da- | mini ve sevci Laici Damini bu ha- beri felâketi akrabit “ye eviddaları- prn pişi ietilâma isal ederler. Merasimi ruhaniye Cumartesi gü nü saat 10'da Beyoğlunda “Salnt- | Antoine” klisesinde icra ediktikten | sonra, cenaze Feriköyünde ka- bristanda defnoluracaktır. ... l “ Uoyd Trlestino * Seyrisefain | Şirketi, otuz seneden fazla bir müd | dettenberi şirketin Define hidema & bergüzidesi sebkat etmiş olan ve İ halâ kendisinden böyük bimmetler beklenilen Müfettişi senumi, Komandatore Domenico BRAZZAFOLLİ EFENDİNİN bu sabah vukuu vefatile düçar oldu- ğu ziyar elini derin — bir tecssürle arzı ihbar eyler, İstanbul, 15 Teşriniğvvel 1931 ... “ Lloyd Tricetiriö ” vâpur kuni- panyasının İstanbül serâcentalığı memurları, pek muhterem ve müzz- | Zez amirleri müfettişi umumi Komandatorc Domenico BRAZZAFOLLİ EFENDİNİN | bu sabah irtihali dari beka eylemiş | olduğunu kemali hüznü | tecssürle | P arzederler. İ Tetanbul, 1$ Teşrinievvel 1931 çekiliyordu . Ahmet Nebil bu gölgenin hüviyetini keşfetmek istemiş. cesine gözlerini kapıya diki- yor, fakat bir türlü kim oldu. © ğunu sezemiyordu. Reşit Bey; son sözünü söy leyince kapıya: doğru döndü. Ahmet Nebil yerinden iki adrm ilerledi. Kapının önündeki ka dın gölgesi ozaman içeriye doğru hareket etti. Delikanlı, birden bire önünde Nemika Sırrı Hanımın ince, uzun göl- gesini, göz çukurlarının ta i- çinden biraz kederli, kederli bakan kara gözlerini gördü: — Bonjur, Nebil Bey... — Bonjur, Nemika Hanım. Genç kız, gözleri Ahmet Nebilin gözlerine dikilmiş, eli ni uzattı. Bu esmer, hafif, u- zunca el, hafifçe titriyor gibiy di. Ahmet Nebilin zihnine bir den bire Nemika Sırrı Hanr mın Saraçhanebaşında kendi le Nebahat Hanımdan ayrılışı güzel yazı ve basışla çıkmıştır. |İİ hücum etti. O kadar slis konuşan, o kadar orijinal fikir #nüdilisnni Karın deşen eyi lamak için bütün meşgul oluyor. Bu; PALERMO CİNAYETİ dir. Bugün OPERA SİNEMASINDA İstiklâl mücadslesinden bir safhayı müsavver VARŞOVA KALESİ sesli ve şarkılı filmini Mümessilleri; VİCTOR VARCONİ Bugün sat 11 de matine Umumi dühuliye 25 kuruş GLORYA Yarın akşam Saat 9,45 te BÜYÜK GALA olarak MÜTHİŞ BİR TEMAŞA SÖZLÜ SİNEMA SAN'A TİNİN EN KUVVETLİ ESERİ E. A.. DUPONT'um şaheseri map A N e yeli İ K filmini takdim ediyor. Bir transatlantik vapu- runda hissi ve müessir bir dram... Cümudiye... Mü- sadtme... Kaza... Otekle bir içtima esna- sında gason, katin deşen Di tarafından katlediliyor. PALERMO LAR ir, ler serdedüri; o kadar gelecek asrın çocuğuna benziyen bu genç kızım elimdeki e titreme nedendi acaba ? — Nasılsmız, bakalım, sizi görmiyeli? . — Teşekkür ederim, Nemi ka Hanım, iyiyim. Reşit Bey iki gencin konu- şuna şöyle bir | baktı. Sonra genç kıza hitap etti: — Ben odama gidiyorum. Nemika. Sen istersen Nebil Beyle görüş. i, dayı, Bel sonra ge Reşit Bey çekilince, Nemi- ka Sırrı Hanım doğruca Ah- met Nebilin masası önüne gel. di. Delikanlı bir sandalye al- mağa davrandı. Genç kiz ev- velâ buna mâni olmak istemiş- cesine bir harekette bulundu. Fakat, hemen vazgeçti. Gözü ne masanm üzerindeki karışık çizgiler, yazılarla dolu kâğıt Ahmet Nebil odanın lesindeki sandalyeyi geti- a" rirken Nemika Sırrr Hanım da masa üzerindeki bu kâğıdı eli Meşhur Muganni AL JOLSON ŞARKIYLA SÖYLE 18 Teşrinievvel pazar akşamı saat 9,30 MAJİK SİNEMASINDA SİDNEY CHAPLİN Huguette Ex-Duflos Gaby Morlay Bugün sâat 17 de matine. Londra dehşet içinde ka- til bulunamıyor. Bu: PALERMO c IN AYETİ ir. Sinemanm yeni bir yıldızı (Viyana Operasma men- sup) İRENE EİSİNGER ve « NİBBELUNGEN » filminde Siegiried rolünü iyi PAUL RİCHTER Mozart'ın a e KIRALIN © GÖZDESİ (Die Foersterchisti) filminde o görüneceklerdir. Muallim Mubahat Bey tarafından , Tercime edilen Ameli Hayat Alimi (HERBERT N. GASSON) ?un İDEAL BUN ve ne geçirdi. Bir bakış darbesi kâğıdın üzerindekileri seçme- ğe kâfi gelmişti. Ahmet Nebil yerine oturduğu vakit, orada- ki kâğrt parçasının kaldırıldı- ğını farkına bile varmadı. Nemika Sırrı Hanım otur- du. Göz çukurlarınm ta içine ömülmüş olan gözlerinde hü zünlü, bülyalı bir bakış vardı. Elleri, kaşları hafifçe titriyor du. Başmın içinde bir duman ordu. — Ey, anlatın bakalım, Ne" bil Bey? Ne var, ne yok? — Yeni hiç bir şey yok ki, efendim . — Nebahatı her gün görü- yor musunuz? o — O gündenberi görme — O mümkün mü? — Niçin olmasın, Nemika Hanım ? — Ben zannediyordum ki... — Ne zannediyordunuz? — Şey. Bir şey değil. De mek hiç görmediniz. Nebaha- tı? — Hayır, Nemika Hanım A MA A CONRAD VEİDT'in ilk sözlü filmi SON BÖLÜK (muazzam harp filmi) BUGÜN SAAT 11 DE tenzilâtlı fiatlı matine Dühuliye 25 kuruş. ASRİ SİNEMASINDA Bu haftaki programı çok ZENGİN ve çok mühimdir, İKİ BÜYÜK FİLM: 1 —CİNSİ LATİF pekeğlenceli bir komedi, ve tarafından 2— FAKİR MİLYONER RİCHARD TALMADGE ve CONSTANCE HOWARD tarafından temsil edilen tuhaf sergüzeştleri muüsavver bir filmdir. İlâveten: Zengin Varyete Numeroları mumun GLORYA Bugün bu akşam ve yarın yalnız matinelerde: temsili mehteşemleri SARI ODANIN ESRARI filminin son temsilleri. BugünARTİSTİK Sinemasında ve tarafmdan temsil edilen Seville Dansözü | Fransızça sözlü ve şarkılı filmini görünüz. ULMAK SAN'ATİ “Eserleri gayet güzel bir şekilde intişar etmiştir Bütün İş adamlarına tavsiye ederiz. Tevzi mahalli: Milliyet Matbaasr. KARAYA BETTY BALFOUR Roland Toutain'in Charles Van. Umumi dühuliye 25 kuruş İspanyol şarkı ve dasla- rını seviyorsanız dünyanın en meşhur dansözü ROZİTA MORENO ile Rio de Janeiro milli tiyat- rosuna mensup ROBERTO REY'i SEN İNSANLAR ( Heureux) Tamamen İspanyolca büyük operetinde alkışla- mağa hazırlanmız. Kadıköy Sürreya Sinemasında Bugünden itibaren AŞK RESMİ GEÇİDİ Maurice Chevalier'nin Şaheseri YENİ MÜSTERİ sizi Ahmet Nebilin yüreğini de mir bir el sıkar gibi oluyordu. Bu garip, mahzun bakışir, es- mer genç kızm (o kekeliyerek, tereddüt ederek, bir sey âöy- lemek istermiş gibi davranıp ta söyliyememesi içinde bir ü- züntü uyandırıyordu. — Yoksa, ne? — Yoksa, şeyle mi meşgul sünüz? — Şeyle... Hangi şeyle, Ne mika Hanım ? Nemika Sırrı Hanımm göz leri daha mahzun bir hal aldı. Masanm - üzerine doğ ru —ouzattığı hafif, © ince esmer derili el, belli bir suret te titriyordu. Yüzünün derisi tuhaf bir titreyişle inceliyor, yer yer deliniyor gibi oluyor- du. İçinde birbirile mücadele eden duyguların sözlerine bu 'kekelemeyi verdiği besbelliydi. — Hayır, canım. Sakm gü cenmeyin. Bugün biraz sinirle rim bozuk., , (Devamı var)