Fikir, illiyet Asrın umdesi “Milliyet” tir 24 K. EVVEL 1930 IDAREHANE — Ankara caddesi No: 100 Telgraf adresi: Milliyet, 1s- tanbul, Telefon numaraları: İstanbul 391), 3912, 3913 Bugünkü hava Düm hararet en çok (0 enaz 3 derece idi. Bugün ruzgir poyraz esecek hava bulurlu olaca Vitrin güzelliği Tasarruf cemiyeti İstanbul- da yerli mallarından yapılacak cn güzel iki vitrine mükâfat ver mek istemiş. Bu güzel vitrinleri seçecek jüri arasına beni de ka- rıştırmışlar... İtiraf ederim ki gü zel seçmek biraz pürüzlü şey- dir, hele canlı güzel olursa! An cak vitrin güzeli seçerken bü- yük müşkilâta uğramadığımı da bu itiraf arasına sıkıştırmalı yım. İstanbul şehrinin en güzel i- İki vitrini bu gün artık seçildiği üçin dü imi burada ya- Muhakkak olan bir şey var ki İstanbulda vitrin yap mak san'ati diye bir şey mev-|dü şey dedi: © — Vitrin jürisini hepsi Av- rTupa görmüş adamlardan mek doğru değildir. Böyle bir jüri çok güç beğenir.. Bence bu Jüri, tıpkı Avrupa adliye siste- mindeki jüriler gibi halk taba- 'kasından kahveci, bakkal şoför gibi sınıflardan seçilmeliki halk zevkinin hakiki mümessilleri ol sunlar! Bu söz pek doğrudur ve eğer böyle bir jüri yapılırsa şüphe- siz netice başka olur. Gelelim diger bir noktaya. Ben o fikirdeyim ki bir mani fatura eşyası ile zerzevat ayni cazibeyi haiz olmadığımdan ikin i beğendirmek çok zordur. Böyle birbirine zıt iki şey seci- şim davamı iyi izah içindi lerini seçersek, kumaşçılar, bilyacılar daima mallarının had di zatında cazip oluşundan do- Yayı ötekilere galebe çalarlar ve böylelikle diger esnafın vitrin mükâfatı kazanması ihtimali ek silerek git gide nevmit olurlar. Ben bu itibarla birkaç muay- yen şubenin birincisinin seçil Mizah, Tiyatro hayatı p Tiyatroda tercüme meselesi | | —1— i Tercüme yolunun ehemmiyeti — Adaptasyon ve tercüme — Adaptasyon fikrinin sebep ve gaye- | leri — Eski ve yeni tercümelerimiz —Tercümede | tesadüf edilen güçlüklerin menşei... (Venedik taciri) tercümesi hakkındaki makalem, mütercimin lüzumsuz ve manasız bir mukabelesi yüzünden,mvarazaya sebep oldu. Neşriyat ile minde okuyanları alâkadar ctmiyenmübahasalara devamı hiç sevmem. Onun için bu defaki Darülbodayimecmuasında çıkan ve cevaptan baş! ka her şeye benzeyen yazı ile iştigaleliizum görmüyorum. İ Bu bahiste okuyanlara alâka verebilecek yegâne cihet, tercüme usulü hakkında- bazılarınca halâ meçhul olduğu anlaşılan. bazı esasları tesbit et mektir. Bu vazifeyi de -o mübahasayavesile olan misallerden istifade ede rek. ifaya başlıyorum. 1.N. Yazı âleminde ilerlememiz,) yalnız edebiyat vadisinde değ her bilgi şubesinde, tercüme i- le mümkün olacak. Çünkü ilim- de de, edebiyatta da Avrupa biz) Bugün oyun 'den ileridir. Biz oradaki eserleri) him bir kısm: da dilimize çevirmekle hem © me-|kurtulmuştur. Görülüyor ki a- deniyete tamamile girmiş, hem)|daptasyon ihtiyacı gittikçe bük de lisanımızı zenginleştirmiş o-İmünü kaybetmektedir. | lacağız. Adaptasyondan asıl beklenen | , Bu borç anlaşılmağa başlıyalı| fayda, mütercimlerden iğ bir asıra yakındır. Başta Fran-İ yetiştirmekti. Sadece tercüme sızca olmak üzere Avrupanın) yerine piyesin az, çok bazı nok- muhtelif lisanlarından bir k İtalarımı tâdile, fakat ekini belli bulunuyor, sahne üzerinde o- yuncularn yapmacığı temaşa zevkini kaçıracak kadar belli 0-| Tuyordu. İkârlarımızı, Avrupa piyeslerin- 2 KÂ «EE ŞAMBA üslüp sahneye ve konuşma ne tamamile yabancı oldu; çin, ne oyuncular o sözleri ru söyliyebiliyor, ne de seyirci- ler o mustalah ve muhteşem Ji-| İsandan bir şey anlıyordu. İşte —tiyatromuzun tekâmü- lüne büyük hizmetleri geçen Mınakyan Efendi gibi san” den kendi fakir şivelerile ve en çok kısımlarını kese biçe tercü- ime yapmağa sevkeden sebep bu idi. O zamandanberi hem üslühu- muz yenileşti; yazı dilimizle ko nuşma lisanımız biribirine yak- laştı; hem de sahne üslübu ve sahne tekniği hakkında bilgile- rimiz arttı, Onun için bugün ediplerimizin, mMuharrirlerimi- zin bu tercüme yolunu lâyık ot) duğu ehemiyeti vermesi zama- mı hülül etmiştir. İ “Türkçeye bir Avrupa lisanm- in piyes etmekte cn! ade çekilen güçlük, iki lisan arasında cümle teşkilâtınca mevcut olan büyük farktan ile- ri gelir. Avrupa İisanlarının hemen hepsinde, cümlenin asıl hükmü nü ifade eden fi takip eder. cebi eserler lisanımıza çevrilir Tiyatro eserleri arasında da bir telife mukabil yirmi, otuz, bel- ki daha fazla tercümeye rasye- Miriz, Darülbedayiin ilk teessü zamanlarında ortaya bir nazari ye konmuştu: Avrupa piyesleri ni tercüme yerine adapte etmek fikri, Bu fikrin membar Ahmet Vefik Paşa merhumun Mojli- Gre den büylük bir muvaffakıyet le yaptığı bazı adaptasyonlar- Zor nikâh, Zoraki tabip, A- zarya, Yorgaki dandini, Mera ki, ... V.S. gibi. Bu yolu tercihin sebepleri de başlıca iki noktada toplanıvor- 1 — Avrupanm bir takım e- serleri, buralarca hiç cari olmı- yan âdetlere müstenit bulunu- yor. Bunları olduğu gibi tercü- me edince halkımız o âdetlerle imelâf olmadığı için eseri anlı- yamıyor. Hayatımız gittikçe Avrupa hayatına yaklaştığı, hele en büyük engel teşkil eden kadı- İnn cemiyetten ayrıldığı haline artık —çok şükür— veda edildi ği için bu mahzurun ehemmiye ti bugün çok azalmıştır. 2 — Avrupa piyeslerinin icap ettirdiği kıyafetler, tavurlar, ha reketler o zamanki kadın, erkek oyuncuların iktidarı fevkinde mesini esasen mü -Jetmiyerek tadilâtını eserin di ger kısımlarına uydurmağa mec bur olacak olan adaptatörün ya vaş yavaş tiyatro mekanizma: nı hazmederek müellifleşeceği Zânmedilmişti. Halbuki tatbikatta adaptas- yon ekseriyetle tercümenin bi- le dununda kaldı. Kolaylık ta- raftarları adaptasyonlarda güç gördükleri noktaları tâdil ve 1s iah için kafa yoracak yere onla- 7: hazfedivermeği tercih ettiler: Diğer ta ruya telif y ge tecrüibedidelerden daha muvaffakıyet gösterebildiği de misallerle sabit olunca, adap- tasyon tarzmın zannedildiği ka dar mühim ve müsmir © ği anlaşıldı. Bunun anlaşılması ile bera- ber tercüme yolu yeniden eski ehemmiyetini ihraz evlemiş ol- du. Bir kaç senedenberi tiyatro) muzda telif, adaptasyon, tercü- me elele yürümektedir. Gittikçe adaptasyonun da (tercümeye münkalip olarak azaldığını gö- rüyoruz, Zaten en harâretli adaptas- yon taraftarları bile klâsik eser İerin ve şöhreti dünyaya yayıl- muş büyük piyeslerin adapte edi lemiyeceğinde müttefikti. Sim- di ise yalnız mahalli renk alma- ve bir fikir olarak ortaya atmış| uygun mevzulardan başkası em, İstiyordum ki badema şe- kercilerin, kumaşçıların, kundu- racıların, mobilyacıların, koku- cuların birincileri olsun.. adaptasyona lüzum bile görü! memektedir. Bu halde, telif eserlerin bir taraftan artmasını - temenni ile Muhterem Celâl Esat Bey bu | beraber, en büyük geyreti tercü fikrime şedit bir defile mukabe le ve: — Bir artist ipekli bir ku- maşla bir lahanayı ayni sanat- İç arzetmesini bilir! 'Tabbii münakaşa etmeden bir tecrübedide zatın sözünü dinledim. Yalnız bir ukte var ki onu halletmiyorum. Celâl Beyfendi acaba neden ipekliden turşu ve Jahanadan gömlek yapmıyorlar bilmem! 5 FELEK (Milliyetin edebi romanı: 62) Beş hasta var! Etem IZZET Ben istemeyince, ben hoşlan- | yerde ve her zaman kadın karşı mayınca ve.. Ben — Olur... Demeyince, Nedim Bey Naz- mi böyle istiyormuş. ., Diye, ona hemencecil — Pekey sında böyle kalmaya mahküm- dur. . Fakat, biraz güzel olmak, bi- raz sözü sohbeti yerinde bulun- mak, hoşa gitmekte ne tehlikeli imiş, Bugüne kadar hiç bir er- i diyeceğim?. Bundan da- /keğe rast gelmedim ki, hakika- ha münasebetsiz, daha aptalca ten ve içinden gelerek: bir şey olamaz. Bütün erkekler- hodgzâm bir ruh de ne yazık ve benlik var.. Olmaz efendi. . te bu kadar, ötesi yok. — Nasılsınız? Desin, vazifesi! ! İni > Jamal e ee e Olmek İş-| — Nasılamız?.. İn arkasında gizlenen mutlak ne isterse olan odur. Erkeğe Ya-|bir arzu, salgın bir şehvet sağ- Her muhakkak Wşan dâima, minnet ve: — Teşekkür ederim. - Olmalıdır. Erkek kk er Kadın için dalma fırsat budur, her)ve yüz bekleyen bir unsurdur. me etrafında temerküz ettir- mek lâzım geliyor. Lâkin piyes tercüme etmek işini de, adaptasyonda yaptığı mız gibi, kolaylık hevesine mağ lüp edersek az zamanda bu ter- cümelerin de tadını kaybedece- cümelerden halkı beplerden biri de o tercümele- rin şivesizliği, daha doğrusu ka ba ve göbat bir Ermeni şivesile azılması idi. Kalemine cidden Bunun aksine inananlar budala olanlardır. Herhalde, şu Nedim Bey Naz mi gittikçe sinirime dokunuyor! Ne akıl, ne mantık, ne his! Za- vallı beni galiba orta malı zân- ediyor. Yahut ta ni9eti büsbüttin baş ka: Paşa ölürse hem karısı na, hem milyonlarına hazırca- cık sahip olmak sevdasmda! Fakat, nerede bu bolluk, ne- rede bu yağma, nerede aradığı kadın?. . .».. Rüyalı, mücadeleli, tatsız bir gece geçirdim. Sık sık uyamıyordum. Bir ara Nedim B. Nazmi, bir ara paşa gözlerimin önünde sanki birer e gibi dikilip oduruyorlar- Daha bir çok, karışık manza- ralar, sahneler, rahatsızlıklar. Sabahı dar ettim. Konaktan çıktığım zaman sa at en vardı. — Araba, otomobil istemeyor' ir cümlelerden de as'i cür lâ söylenir. Bunun için bir cü le uzunca da olsa dinliyen sö- zZün mânasını anliy Tıpkı bunun gibi İcr'i ve terimim cümleler, asli cümleden sonra gelince sözün hükmü daha ko- laylıkla anlaşılır. Halbuki Türkçemizi cümle teşkilâtında fiil en sonra gelir ve mütemmim cümleler asi cümlenin hükmünden evvel, ara da söylenir. Bu yüzden üç, dört satırlık bir cümlenin fiiline ge- linceye kadar ne hükme bağle- nacağı anlaşılamaz. Kezalik bi- ribiri içine sokulm cümlete- rin mütemmimleri asıl hükmün anlaşılmasını güçleştirir. Konuşma dili bu güçlüklerin İbir çoğunu iktibam etmistir. Dikkat ediniz: Biz konuşurken, velev enikarişık fikirleri bile, içe cümlelerle söylemeyiz. lemir biraz uzun düşerse #ili ortalara doğru alırız. Fakat —hâlâ'yazmnızı sözümüze ta-| mamile -wyduramadığımız i- çin— bunları yazı lisanında yap maktan çekiniriz. İşte tercüme yolunun en bü- yük güçl buradan geliyor. Bu derdi iyice tahlil etmek ve ilâçlarını aramak... İşte bu ma- kate silsilesinde meşgul olaca- ğımız mevzu He Mektepliler müsabakası : Ankara içtima: 83 üncü haftanın # üncülü- ğünü İstanbul lisesinden | 219 Halit Vâsıf B. kazanmıştır. Va-| zısı şudur: İ Bu haftanın en mühim habe ri: Ankarada Başvekil paşa Hz. nin nezdinde vekiller hey'eti ve sefilerimizin iştirakiyle ya- pılan mühim içtimadır. Bu içtimada devletin harici siyasetine ait bazı leler üzerinde o gö bilhassa osmanlı borçlarınm son günlerde dahil olduğu saf ha hakkında esaslı kararlar alınmıştır. lar mı Prenses Hazretlet Dediler. — Hayır... Dedim. Osman Beyden açık bir arabaya bindim. Doğru, Karaköye, çek.. düşünüyordum: — Çok mu erken? — Ya Nüsret gelmemişse?.. —Nereye gideceğimi hiç kim seye haber vermeden evden çık trm., — Bu kavganm üzerine bir gece de eve gi ince acaba paşa ile yeni bir kavgaya tutu- şur muyuz?... — Âdeta, beni kıskanmaya başladı! — Bir iki ay evvelisine kadar “İdiye ilâve etti, yazı yazıyordu- me Uzun söze Birziyaretcinin geldiğini ha ber verdiler. Bir az evvel yazmağa başla-| dığı satırlara devam edeme-| di. Hizmetçiye: Gelsin, diyerek kalktı. İçeri giren adam şayan: dik yerinden İkat bir adaridı. Kısa boylu, kam bur bir adamdı. Saçları beyaz- dı. Ne vakitten beri görünmi- yorsunuz. Ne oldunüz..? Nasıl sınız. ! Gelen adam ne cevap verece| ğini saşırmış hiç beklemediği bir sual karsısmda kalmış gibi mütereddi! Benümi, diye cevap verdi, iş te gördüğünüz gibi | Daha fazla, daha baska| ne diyebilirdi..? Bu cevabı ver-| dikten sonra i — Galiba i rahatsiz ettim nuz değilmi? Demek hep yazı yazıyorsunuz, halâ bu işten bık madmızmı...? — Eh,ne yaparyım.? Alı- şıldr.. Kendisi şimdiye kadar bir kaç eser neşretmişti. Fakat| kendi kanaati hilâlma olarak bu eserler bütün bir muvaffaki yet kazanmış sayılmazdı. Ken- disi de bunu istemiye istemiye hisediyor olmalı ki daha iyi ya Zacağı ümidi ile çalışıyor, ya- zıyordu. Karşı karşıya oturdular. Bir birlerini dimlemeğe hazırdılar. Hangisi söze başlayıp anla- tacaktı.? Gelen ziyaretçi daha ziyade İbeklemeğe lüzum görmeden &ö ze başladı: — Ah, bu parasızlık.. Yazdı- ğı yazılarla para kazanmak bir muharrir için cidden güç bir de virde yaşıyoruz. Sen beni bilir .. Ben bir yazı san'etkârı- yım. Fakat başkaları muvaffak oluyor, kazanıyor da ben kaza- Düyunu umumiye meclisi ile hükümetimiz arasında bir müd- detten beri devam eden müza- kerat neticesinde Alman ve| İtalyan dayinleriyle ayrıca gö- rüşmekliğmiz kararlaşmıştı, Bu nun üzerine diğer dayinler de| müzakeratm bir an evvel hita- mı için hareketlerini taci! et- tikierini görüyoruz. Bu husus- ta hükümetib vaptığı mühim ve nihal safhasını teşkil eden bu son içtima bu mes'ele üzerinde ki kat'i kararımızın hazırlan- masını temin etmiştir. Yine hal ber alıyoruz ki borçlarımızı şim diye kadar muntazaman verdiğ miz halde tak borçlardan diğer devletlere ait kısımlardan şimdiye kadar hiç verilmemiştir. . Hükümetimi bunu da nazarı dikkate alacağ şüphesizdir. — Miskin, daha evvciden be- di li, kısa cevap İmaz, edebiyat ailesine mensup ya fi —Fransızcadan— — Ben yazıyorum; senin gi- bi kazanamıyorum. Fakat bunu açıkça söyleme- ge cesaret edememişti, Biraz evvel başladığı yazısına bu zi- yaretçinin gelmesile ister iste- mez fasıla vermiş olan genç &- dip bunu hissetti. O da kendi kendine şöyle düşündü: -— Bu adam hiç bir işe yara- olduğunu iddia etmekten hâlâ kendini alamaz bir adam!.. Sonra karşısındaki adama: — Sizin, dedi meyenler olabilir bilenler de vardır. Bundan emin olabilirsiniz... Öbürü omuzlarını silkti, Son- ra acı bir gülümseme ile? — Teşekkür ederim, dedi, be ni teselli mi etmek İstiyorsu- nuz?.. Fakat diğeri kat'i bir sesle: — “Buna ihtiyacınız yoktur, dostum, dedi, ben sizin kıyme- tinizi takdir edenlerden biri- yim. Öbürü buna inanmıştı, Az çok neşeli bir hal alarak: — Rica ederim, dedi, bana c- debiyat âleminde haksızlık edil diğini görüyorsunuz değil mi?.. Bir takım mektep çocuklarına daha çok kıymet veriliyor da benim gibi yetişmiş olanlar ih- mal ediliyor. Ah, bu nankör- Genç edip ihtiyar ziyaretçiyi temin etmek için bir çok şeyler söyledi. Nihayet ziyaretçi: — İyi bir eser hazırlıyorum. Bereket versin bumu alacak bir; kitapçı buldum... Bu bir başlangı 2. Genç edip gayri İhtiyesi ara cebin deki para cüzdanına götürdü. Sonra seriniz şimdiden satılmış! Tebrik ederim. Parayı aldığı- mız zaman bana iade edersiniz... Size şunu vereyim de... Sonra ona bir kâğıt para -İzattı. İhtiyar edip daha fazla o-| Karsı samimiyetle merbut İtarmağa lüzum görmeden kal-|larını bu defa da ispat eden terem Kasımpaşa halkına * — Uzun sözlere en kısa ce-|kür borcumuzun gazeteniz Kimbilir, belki|tasile ilânmı rica ederim efe kıp giderken genç edip: vap budur ben de bir gün böyle genç mes- lektaşların yardımını isterim, kimbilir HACI 1 famın içinden atıp çıkardım! | Artık rahattım!. | sıl Tabiidim! | kılıyor, sıkıldıkça da, — Aman. Vız gelir! Diyordum. Hele, aklıma ge- len şeylerden"birisi de: — Hanım... Acaba kaçtı mı? Diye bir şüphenin paşanın âk İma gelmesi idi. Bugüne kadar nereye gidersem gideyim emre- derdim: — Araba hazır olsun... — Kapalı bir — Kupa da olabilir... Ve.. Daima siyahlardan biri- si arabamın önünde giderdi. İlk defadır ki, konaktan hem bu ka ne iyi idi. Hiç bir şeye sesi çık- muyordu. Halbuki, simdi kocalığı tat tu. Bir homurtudur, gidiyor!, — Nedim Bey Nazmi de her halde bundan sonra beni sıkı se 'kıya kollayacak. — Pâşanm kocalığına da hiç; dar erken, hem de habersiz ve hiç bir şey istemeksizin çıkıyor dum. Hele bir gece evvel de kav ga ettiğimize göre, paşanm o hiddetle aklma bir çok şeyi getirmesi ümit edilebilirdi. — Nedim Bey Nazmi merakı İ tahammül edemiyorum doğru-İnr giderir... Neşem geliyordu! Gözlerimi yalnız Nüsret dol- daruyordu!. Onun aşkı, onun hırsı, onun! sevgisi i e iğ ! Arabadan, Köprübaşında in- dim. Hızlı hızlı, görünmekten, ta) nmmaktan korka korka iskele-. ye saptım. | Nüsret orada bekliyormuş. Koştu, Geldi, Elimi öptü: — Bonjur, canım.. — Bonjur... Motör hazırmış. — Hay: e Otelin en güzel bir dairesini ayırtmış. Bayram sabahını zor eden co cukların çalâkliği ve sevincile; Çok iyi, dedi, demek ki e-| o, Perdenin en mükemmeli iki Aşıkı GRETA NİSSEN ve ÇARIS FARZL FAZİiL ği © 2202855 fas 3> Harik, hayat, kaza ve otomobil sivortalarımu << Galatada Ünvon anında kâin ÜNYON SİGORTASINA Yaptırınız. Türkiyede bilâ fasıla icrayı muamele etmekt3 olan şasına bir kere uğramadan Telefon: Beyoğlu - ELECTRİC makin, mücehhez ARTİSTİK | Sinemasında ANNA MAY WONG temsil ed şarkı HAİ TANGİ filmi ayni büyük muvaffakıyerli | amman devam ediyo İs. B. Darülbedayi temsilleri SANA BES in — Yazan: Müsahip Zad£ akşam üniföğm en Celil Bey Al aşağı çocuklir ulyatraya kobal edilmez. ta ait ii | Şehzadebaşı İl siyarosunde Perşembe günü gündüz san 15€ umuma ve talebeye (Kar, koc& arkadaş ) piyes 3 perde ve ( Prf” rejisör!) grotesk | perde Ferah sinemada bu akşam geri sene ramazanının bale | rekoru kıran mühteşem MEZEVA BALĞ gorupu sinemada İPEK ÇORAPLAR, Millet © tiyatrosunda senatklir Naşlt bey Karakaş efendi iştirakile ( Gece kızı güzel Fmeli Naşit bey polis hefiyesi rolündtl Fantoma dina dram 5 peri Teşekkür Şehit arkadaşımız mualli” man Şinasi Beyin cenaze rasimine kadın ve erkek iştr?' etmek ve merhumun mezarı b* şında bizimle beraber göz ye z imlerini oldi dim. Beyoğlu üçüncü mektep baş null” N sigoi Dedim ve. . Bütün bunları kalçapkın gözlerini mânz gözlerimin içine dik — İşte senin yatağı ,. Boynunu büker terdi: — Bu da benimki. — Aman Nüsret.. ya girer girmez... üldü: — Yok şekerim onun ici gil. Hani, bir arzun, bir varsa filân.. Diye?.. ele otur.. Hele otur” Dedim: 7 — Hiç başıma gelenleri / muyorsun ».s Telâşlandı: — Ne oldu, hayır ola. — Paşa ile kavga ettik. — Ne?.. Deme!.. — Hayret mi ediyorsun? — Hayır, hayret etmiv #mına, bu tuhafıma gittii — Netleri?... — Paşa kavga edecek İdeğildi de onun için! , Bitim: