5 Aralık 1930 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

5 Aralık 1930 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

erer me id illiyet asrın umdesi “Milliyet” tir 5 K. EVVEL 1930 Fikir, Hekimlik yolunda iki ışık... Klinik ve laboratuvar Klinik kelimesi eski yunan-| cadan alınmıştır. Yatak manası ma gelir. Bu manaya göre kli- nik yatakta yatan hastanın mu3 yenesile elde edilen bilgilerin! bir araya toplanması demek o- lur. Kelimenin menşeine, isti- kametine rağmen ayakta bulu-! nan hastanın muayenesi de kli niğin tazammun et! mefhu- © Gelen evrak geri verilmez İma girer. Bu itibarla bizim © Müdeeti geçen nüshalar 10 kurut) “hasta bagı” tabiri kilnikten da-| «bur. Gazete ve matbanya sit İşlerİ ha şümullüdür. O halde klinik, 1 için müdiriyete müracaat edilir... | doğrudan doğruya hastanın mu) (| Gazetemiz ilânların mesuliyetini) ayenesile toplanan alâmetlerin eşi etmen, hepsini ihtiva eder. ği Eski zamanlarda hastalığı 2 | Bugünkü hava - | eakikiçin hekimlerin elinde bi — verilmiş olan sinemacılar: Dün hararet en çok İ2 en «z 8 derece idi Bugün rurgir poyraz esecek hava kupalı olacaktı. Malüm ya! Defterdar Beyle © bazı arkadaşlarım 22,000 lira- İrk bir ikramiye almaları bir me le halini aldı. Müfettişler ise attılar. Ümit ve temenni ede “ riz ki, bu zatlardan o para istir ç dat edilmez. Çünkü bu evvelâ pek tatsız ve firaklı olur. Son- — İra da eğer bu husustaki kanun Omuhtacı tefsir görülür ve Def- “terdar beyle arkadaşları aley- ,, hine olursa bile tefsirlerin ma- “ kabline şumulü olmaz. Burası © böyle olmakla beraber istihlâk resminden dolayı mahkemeye — Bizim ahımiz tuttu! diyor Şapka ve baş! Geçende bir şapkacı dükkânı- nım mostrasma baktım, her ba- sa göre bir şapka vardı, Acaba 5 her başa göre şapka bulunduğu Lİ iz ısımarlandığı gibi, her şapka 4 © ya görede baş tedarik edilebilir i? diye düşündüm!, Tehlike! Gazetelere gelen bir telgraf “bize sulh için hayir tehlikeli © bir haber getirdi. n Bahri teslihatın tahdidi hak- © kında yapılan teklifi İran hükü © meti kabul etmemiş ve Basra “körfezinde yeni bir donanma yapacağını bildirmiştir. FELEK Piyango müdiriyetinden Nümunesi — veçhile 100,000 — cilt hüviyet varakası bastırıla- çağından talip olacaklasın 6-12- 030 cumartesi ve keze nümu- nesi veçhile iki nevi 55,000 © adet hüyiyet varakası ile beyan- | name bastınlacağından talip ola İÇ cakların 7-12-930 pazar ve yi- © ne mümunesi veçhile 100000 © cilt #hbar varakası tab ettirile ceğinden talip olacakların 8-19- İÜ 930 pazartesi günü saat (4 te | pey akçalarını müstashiben pi- yango müdürlüğünde Mmüteşek- ricik vasıta işte bu idi. Yalnız bu vasıtayı kullanırlardı. Lâkin ona da canla başla sarılmazlar- dı. Hastalara el sürmekten ade-| ta çekinirlerdi. On yedinci asır da bir Tomas Liyafrus vardı.! Yalnız nabız saymaktan başka bir maksatla hastaya el siirme- ği haysiyetsizlik sa; ı. Hasta ya sorgular sorar, dilini çıkarttı Tır, ifrazatınm yolunda olup ol- madığını araştırır. “Sonra lİâtin ce ibare ile âlimane bir reçete ilâçl sanatin sihrini yazar, beklerdi. Muayeng usulünün bu muhta sar tarzı, yavaş yavaş dal bu- dak sararak başkalaşmıştır. He kim hasta ile daha yakından te masa tenezzül etti? Hastalığın vücutte yaptığı tahribatı öğren mek, ıstırapların membamu ta- yin etmek için tetkiklere girişti. On sekizinci asrın sonunda Avanbürüger hastalarm “ötesi- ne, berisine el vurmak süretile çıkacak gayri tabii seslerden birçok neticeler almak müm“ kün olduğunu bu kırat hekimin; arkadaşlarıma gösterdi. Onu ta kip eden asrın başmda büyük Laenek hastaları dinlemek usu Tünü keşfettiği zaman ileriye doğru pek büyük bir adım atıl- dı. O sayede, akciğerlerde, ve kalpte yerleşmiş olan hastalık lar hakkındaki karışıklık düzel di. Ondan sonra İâboratuvar meydana çıktı. ..Klinik onun karşısında, bizzat hastanm haricinde, ken- dince istihsal ettiği mallmatı edindi. Lâboratuvar işleri o ka- dar çoğaldı ki, bu tetkik sahasr günden güne o kadar genişledi ki bunu burada göstermeğe im- kân yoktur. Misal olarak eski rf gösteriş için, id- rar şişesi çalkalayanları ile bir de bugün bir idrar tahlilinde kimyanın ve fi. mını, Mikrografinin kat" ni mukayese etmek kâfidir. Bu, sade idrara münhasır değildir,| tabii ve gayri tabii başka mah-| suller hakkında da böyledir.| Kan, sinir merkezlerini sulayan | mayi, balgam, vücutte birikmiş | sular, kâzip gışalar ve daha baş- ka şeyler... Gayri tabiinin sırri- na ermek için hep lâboratuarlar bunları tetkik eder, Pastör, nihayet derecede kü- çük mahlüklar âleminin kapıla- il tayyare cemiyeti" mubayaat © komisyonuna” mürucaatları © — Cürüm tamam. Hepimiz| ” buradayız. Diyordu. Cahidi daha fazla letmek istemediler. Koluna siren polisler odadan. dışarıya ilirüp çıkardılar. i ? Cahidin nedense hiç sesi çik mıyor, yalnız paşanın yüzüne “dik dik: — Yaktın beni alçak!- © Dergibi bakıyor, . dehşetle sıkıyordu. Ben bağır” . — Onu nereye götürüyorsu- muz? O benim nişanlım... “ Merkez memuru ve. ii İmam lar. (Müliyeljir edebi roman Rİ ik AE "Beş hasta var! gil gile abandılar ve,. Bir kuş acele ediyorlar, o kadar da sık dişlerini | Ji tuttular, , tani İöndüler, hain, hain yiyüme ke rını ağtığı, beşeri sefaletlerde önalrın esaslı rolünü gösterdiği Elem İZZET Cahit te ayaklarını diretti: — Ne oluyorsuntz?.. Fakat, polisler yetmeyormuş bi komiserler de çocukcağızm gibi onu uçurdular. O kadar da edip hâdiseyi büyültü: Ya p hâdiseyi büyültüyor Dışardan biri görse: | — Ya bir cinayet olmuş, kati- Der: Yahut ta: — Yaraliyı hemen ha; kaldırmak için telâş ediyorlar... Hükmünü verir. Beni de şaşır ten bu el çabukluğu, her. yüzünde ve gözlerinde gittikçe büyültülen musnmalı -İ kli yalnız ilim söylüyordu; ara- B Dr. Rusçuhlu Hakkı zâman lâburatuar birinci merte bede bir ehemmiyet kazandı. Mikrobu takip, hüviyetini tayin etmek o zamandan itibaren has taların tedavilerini üstlerine a- lanlarca halli lâzım” gelen bir mesele oldu. Daha sonra nesiç parçaları âlındı, gözde mikros- kop tetkik olundu; onlardan çı- kan. meal ve mâna. öğrenildi. Yalnız hastalıkların. teşhisi fas lında -lâburatuarların deruhde ettiği vazifeler saymakla bit- mez, O kadar çoktur. Bazı tetkikat var ki bizzat hastaların üzerinde yapıldığı halde yine lâburatuar mesaisi zümresinden sayılır, Çünkü tat bik olunabilmek için alât ve ede vata ve ihtısas ehline ihtiyaç vardır. Misal mi istersiniz? İş- te gizlileri meydana çıkaran (x) şuat yahut Metabolizm ba- zalı ölçmek gil Bunlar, art'k dünün icadı sayılabilir. Yarın ayni şerait dahilinde tatbik o- lunacak daha kimbilir neler bu- lunacak... Lâburatuar işleri de arttıkça artacaktır. “.w Ölçüy: yıya sığmıyana, ö- tedenberi, ilim denilmezdi. has- talıkları teşhis etmek usulü de ancak lâburatuar meydana çık- tıktan sonra “ilim, haline gel- di. O zamana kadar “san'at,, sa yılırdı. Hakikat, yukarda söyle diğim lâburatuar tahlilleri adet le ifade olunabilir. Albomin gramla tartılır; şeker de öyle. Gıdalarm vezinleri ile kulla- nılmaları arasında tenasüpler kurulur. Diger tenasüpler de muzır maddelerin süreti ifrazı gösterilir. Serumların hâstl etti ği teamüllerin neticeleri (--) lerle (—) larla ifade olunur. Böylelikle bu bahislere cebir sokulmuş oluyor, demektir. Gö- rülenler, tartılanlar böyle kuru- lan tenasüplerle, halledilen mu- adelelerle kat'i bir tavur ve tarz almış oluyor. Riyazi hakikatler münakaşa olunabilir mi? Bun- dan lâburatuvarların böyle kat'i hesaplarla o kadar müphem ve na muayyen olan eski usullerin yerini tutacağı fikri doğar. Bir gün gelecek ki bütün hekimlik meseleleri muadelelerle hallo- lunacak; fizik, kimya, hayati muayeneler bu muadelelerin ele manlarıdır. Muadelelerin halli aranılan teşhis olacaktır. Tedavi için de başka muadeleler kurmaktan başka yapılacak bir şey kalmı.| yordu. Çıkacak neticeler de hep! sinden İyi ve kat'i olacaktı. Çün ya başka bir şey karışmıyordu. Hekimler bu güzel hayallere kapılmamışlardır. Onlar pek â- 18 biliyorlardı ki zahirde pek kuvvetli ve kat'i olan bu muha- kemelerde kıymetleri tecrübe- lerle öğrenilmiş bir çok eleman lar unutulmuştur. d Bu elemanlardan bir tanesi hayattır, Sağlam ve yahut has- ta insan bir zihayat mahlüktur. Binaenaleyh yürütülen muhake melerin kıymeti olabilmek icin hâyatı da bu muadelelere sıkış- ye ile ifade olunacak hâdiseler sırasına sokabilmeli. Ne yazık ki şimdiye kadar bu yapılmış bir şey değildir. * Hayat, -—her- hangi bir felsefi münakaşara kapılmıyarak söylüyorum— he nüz bu tarzda bir muameleve tâ bi olmamıştır. Hilçemi ve kim- yevi bir hâdise olmak ihtimoli olduğu gibi bambaşka bir şey olması da muhtemeldir. İş *a sıl işin sırrı burada.. Henüz bu perdeyi delemedik. İnsanın vü- cudünde olup biten, gelip gecen şeyler, kimyagerin potasmdaki lerle kabili kıyas değildir. Birin tinin karşısında ikinci de oldu- ğu gibi bir muhakeme yürütü- Temez, Fahmiyeti kilsi bir ha- mızla eritirseniz daima ayni ne- ticeyi elde edersiniz. Mümkün olabildiği kadar biribirine ben- xiyen iki şahsa ayni madde“i yediriniz, her fkisinde başka başka tesirler gösterir, İki kim- se bir hastalığı ayni menşeden aldıkları halde gösterdikle . ari zalarm şekli, derecesi bir ol- maz. Sıhhat ve hâstalık “şahsi işlerdir. Ancak ümümü tarzda mütalea olunmalârı itibarile bir ilim olurlar. Bu esaslı farktan şü netice çı kar:'Lâboratuvar mesaisi yalnız başına herhangi bir teşhis mese lesini halledemez. O mesai: neticeleri tefsir etmek lâzırıdır. Lâboratuvar mütehassısinmiki kadar hekimin mesaisini de he- saba katmak lâzımdır. Lâboratu varın cevabı teşhis için bir un- surdur, bir vasıtadır, Bizzat teş- his değildi. * * Hekimler bu hususta aldan- mazlar. Meselâ bir radyografi levhasmn ehemiydtle halloluna kışta pek vazıh görünen o ha- cak bir mesele olduğunu, bir ba- yalin ne kadar kolayca sulisti- mal edileceğini, onune kadar dikkatle tetki etmek lâzım oldu ğunu bilirler. Kanm tamamile yalnız su kısmının . değişmesi bir şahısta digerine nazaran da! ha ziyade ehemmiyet kespeder, Denebilir ki teşhis, ve - tedavi- nin icabatı munhâsıran tahlil; kâğıtlarındaki rakamlara tâbi değildir, Hekim olmuyanlar ken! dilerince miktar mileyasn gör-) leri önünde aldığı kat'iyet ve| sarahatin zahiriyetine bakıp; müteessir olmamalıdır. Camit maddeler karşısında hakikat 0- larak münakaşasız kabul olu- nan bir keyfiyet canlı mahlâlk-! lara taallük edince (mümkün) | ve (muhtemel) mertebesine dü-| şer. Böyle olmamakla beraber lâ boratuvar mesaisine muhtacız ve onların vereceği neticelere emniyet ve itimadımız Vardır. Bugünkü kanaate göre — ki ga yet muhiktir —bir hastalı. ğın teşhisi lâboratuvar tetkika- tının vereceği kat'i kararlara is- tinat etmelidir. O kat'iler teş- his hususundaki nazariyelerin, ve akli muhakemelerin payı çok azaltmıştır. O muhakeme- ler, eskiden hekimleri çok meş- gul ederdi. Vakta teşhis husu- sunda yine çok yer tutarlar, lâkin muhakemelerde kat'i bir karar çıkarmak için lâboratuva rın yardımı olmalıdır. Mikrobu görmeden bir tifo hümmasını5 tanırız. Lâkin kat i olarak bir. teşhis koyuncaya kadar kaç kere tereddüde. dü- tırabilmeti, iç olınazsa riya? eda idi ya?., Ne olduğun, Cahidin kaba! hatirlin hangisi olduğunu bir- denbire kestiremiyordum.Hem,! Cahidin bu tarzda bir . baskına! uğratılıp bir katil, bir haydut,| bir şaki gibi çıkarılması beni şa şırtmıştı, Başka şey düşünemi- yordum. Maamafih, bağırmak- ta devam ettim: — Efendiler ne yapıyorsü- nu — Onu nereye götürüyorsü- Beni de beraber götütü- nüz!. — Cahit!.. Cahit! Fakat, bütün bağırtıları yine| İsadece ben işitmeye mahküm kaldım, kapı hemencecik yüzü | me kapatıldı ve... Ben odanm| içinde yalnız kaldım. Sinirlerim dehşetli bir “panik, € uğramış- tı, Karyolanın kenarma kadar zor gidebildim ve: — Allahım nedir bu bana yap! tıkların?... lie lada kapın | Kendimden geçtim. İki merkez memuru Vardı. İgörünce deliren bir; haykırışla Z, Bir kere mil örüldü, Ağlıyordulm. , Ciğerlerim ve- rinden sökülüp parça parça ağ-| zımdan dışarıya çekiliyormuş ibi göğsüm sancılanıyordu.. Göz kapaklarım yüzüme ya- Pıştırılan birer et parçası gibi gittikçe ağırlaşıyordu!.. Bilmiyorum ne kadar zaman sonra; — Hanımefendi. , Hanımefen di... iyi Diye beni sarsan bir elin sil-| kihtisi ile yattığım yerden doğ- rüldüm. Karşımda yine: m vw bağırdım: l — Cahit ne oldu? Kaba bir adam. — Üzülmeyiniz. .- Filân, diyeceği yerde, omuz- larını silkti: Dedi ve, . Sordu: — O elendiyi tevkif ettik. Bi- ındım...) raz sonra hapisineye gönderece| — Avrupaya git 1940 h, Edebiyat, San Bilmecemiz 123 4567891011 ZAR ARI bilmecemizin halledilmiş gekli 1284 867 891011 at Alçak olan hakikatte kimdir..? — Fransızcadan — | Bu da bir merak. İyi, orta! Kendisinin de satılacak hiç bif halli bir aile babası... Yaşı iler- | şeyi kalmamıştı. ini dünyada yegâne merakı; Fakat?.. u tefek bir takım şeyler a-| . .. : şi Isp, bunları toplamak, — seyret- | ani DO m mekti.. Bir şamdan, eski çekme |. Hemen kararını verdi. Babi” ce ve saire. Pahalr olmamak sın pek kiymet atfettiği bir şartile, - Çünkü aldığı maaş bu-| amdanını alıp, sattı na müsait değildi - bu kabil bul ğa Zayallı kız kardeşi bundan” İİİ di.. Zevcesi onun bu zevkine mü | haberdardı: A dahale etmiyordu. Bunu, mâ-| — Ah, sen fena yapıyorsun $ sum bir zevk diye telâkki edi- | fena yapıyorsun?.. Babam ân Bugünkü bilmecemiz Soldan sağa ve yukardan aşağı 1— Nota (2). Beyaz (2). 2 — Kırılmak (7) 3—Rabıt edatı (3) Dudak(3) 4— İstifham (2) Yapmak (3) Sonuna bir (N) gelince cilt ma nasına gelir (2). 6 — Nota (2). Nota (2). No- ta (2) Tasgir edatı (2). 8 — Kırmızı (2) Kirli (3) Er kek (2). 9 — İade (3). Ben (3). 10 — Menfez (7). 11 — Rabıt edatı (2). Yet(2). ——— —— yapıldı mı? artık tereddüde imkân kalmaz. Kinı yanın yardımı olmadan hazım- sızlıklar tedavi olunabilir, Lâ- kin kimyager araya girerse ya- pılan işler belli başlı olur. Rad yograf bir takım kanunlar vaze der ki onların haricine çıkılırsa gayri tabiiliğin hududuna girl miş olur, Serolog bize gösterir ki vücudün içindeki haltlarda hastalıkların teşhisine yarıya- cak emareler peyda olmuştur. Bazan klinikle ( lâboratuva-| rın muarız vaziyetleri olur. Bi-| rinin kara dediğine öbürü be- yaz der. Böyle vak'alarda, bir- çok sebeplerden dolayı çok de- fa kliniğin dediği çıkar. Yukardan beri söyledikelrim şöyle hulâsa olunabilir: Lâbo- ratuvar tetkikatı okadar fayda'r dır ki hiçbir şey onların yerini tutamaz. Onlardan vazgeçe- mez. Bundan hakikatin ancak lâboratuvarda olduğu ve son sözü her daim oradan bekle- mek lâzımgeldiği gibi bir hü- küm çıkarmamalıdır. Lâboratu- var bir yardımcıdır. Gayet kıy- metli bir yardımcı. Her za man muavenetine müracaat 0- lunmalıdır, Sair bir çok klinik usulerinin yardımı gibi... Binaenaleyh hekim bu türlü tetkikat yapılmasını tavsiye et tiği zaman kabul etmek Jâ- zımdır. Lâboratuvar tetkikatı başlangıcı karanlık olan bir işte hekim için keskin bir tır, İnkâr olunamaz ki bu tı kat biraz masraflıdır. Lâkin öy- le masraflar vardır ki göze al- dırmaya mecburuz, hele sıhhat uğrunda olursa. ğiz. rupaya gönderilmesinin daha muvafık olacağını, bütün mas- tafları kendilerinin yapabilecek lerini, hapis veya tevkif edilme-| sinin sizi çok üzeteğini söyledi- ler, Eğer siz de razı iseniz Av-| rupada paşanın yardımile hem yordu, Tarsa, sana ne der?.. di Bu karı kocanm'yetişmiş bir| © O, omuzları kaldırıyof, kızı, gene yetişmiş bir oğlu var- | kardeşinin kendisine nasihat € dı; İmeğe kalkışmasına tahammül Mâsüm bir halde olan “kız | evmiyordu. için, ana, babasının dediklerini | Şamdan,on frank'a satılmış” dinlemek, tam bir itaat göster- mekten başka yapılacak dünya da başka mühim vazife yoktu. Fakat erkek çocuk için böy- le değildi. Erkek çocuk anasi- nın, babasının dediklerini yap- mak değil, kendi istediğini yap tırmak istiyen bir mahlüktu. Pabasmın ona verdiği para, hiç çok değildi.. Adamın daha fazl ne bütçesi müsait değildi. e | O akşam, babası sevinçle ge di.. Elinde eski bir şamdan Var” dı: — Bilmezsiniz, diyordü, bu gün ne güzel birşey buldum. Bendeki şamdanm bir eşini bul dun. Oğlu dikkatle dinledi. Bu-sf rada kız kardeşinin kendisine mânalı ve malızunbirbakışlâ baktığını farkederek, gözlerini çevirdi. Baba, sevinçle devan vermesi- | li “Av| Diye bağırdım ve. Fakat buna rağmen, bu ço- cuk, şık giyiniyor, hiç bir eğ- lenceyi kaçırmıyordu. Buna kız kardeşi de hayret ederdi: — Ne yapayım?, Ben, başka türlü yaşıyamam... Cevabmı a- lırdı. Genç çocuk bir takım borç— lara girmişti. Bu borçları yap- masaydi, böyle giyinip, gezebi- lir miydi?.. ” Fakat gitgide borçlarını ver- mez oldu.. Borçlarını vereme yince; artık kimseden de borç alamaz oldu.. Lâkin başka bir çare buldu: Kendine ait eşyayı satmak... Evde nesi varsa, birer birer satıldı.. Artık evde kendine âit satılacak bir şey kalmadı. Eline geçirdiği para ile at ya rışlarına giderek, bahse giriş yor, fakat çok para kazanmak ümidi ile giriştiği bu bahislerde daima kaybediyordu. Onun gitgide düşünceli bir hâle geldiğini kız kardeşi far- kediyor, ona acıyordu. Ona kaç kere bunu sormuş, aldığı cevap- lar hemen her vakit şöyle ol- muştu: — Bahsettiğim beygir kaza- namâdı.. Benim paralar da git- d.. Lâkin iyi giyinmeğe, at ya- rışlarmda bahse girmeğe alış- mış ve kendini artik büyümüş bir adam addeden genç çocuk, kendisine yeni bir vâridat mem bar bulmak mecburiyetini his- sediyotdu, Ne yapsın?. — Artık kimseden borç alamıyordu. — Bunu hemen yapt. Der gibi, merkez memürünün ellerinden tuttum. Arkasından: — Peki amma,. Onun kabaha ti ne?... Diye sordum. Hâdisenin geçi şi bir türlü beni cürmün ağırlığı İman arkasından koştum, her $€ tahsiline devam eder, hem de'na değil, olduğuna bile inandıra iyi yaşar... O takdirde biz hâ-'mıyordu?.. Ne vardı?.. Cahidin diseyi hiç olmamış sayacak, pa-'burada bulunuşu ise paşa çağir- şa hazretlerinin emirlerini yeri-;dı. Benimle yalnız kalışi ise pa ne getirmeğe çalışacağız. .. Ne şa bıraktı, Başka ne olabilirdi?. diyorsunüuz?... | Bu ise, bunda ne asılacak, ne ha Hâdise o kadar ehemmiyetli pis edilecek, ne böyle ortalığı anlatılıyordu ki, ne * söyliyece-| velveleye, verecek. ve ei Ç e ediyordu: — Şimdi bunu onun yanma koyarım... İkisi yanyana iyi dU* racak.. ij Adamcağız topladığı bu ga* rip şeylerin bulunduğu odaya gidince, haykırdı: — Şamdan yok. Şamdan. Öbür şamdan yok... ; Maamafih, adamcağız çabuk teselli buldu: — O kayboldu ise, dedi, bunu buldum... Karısı sordu: — Bunu kaça aldın?.. — 450 frank verdim, aldım... Oğlu, kendini zaptedemedi, eski şamdanı sattığı ve şimdi de babasının aldığı adamı gözü” nün önüne getirerek: , — Hay alçak, hay!, lendi. Bunu, yanına gelen kiz kar” deşi işitti de yavaşça sordu: — Alçak olan hakikatta kir — Alçak olan hakikatte kim” dir. ye sÖY” Şirket ve Müessesat ve Tüccarana her su- retle elverişli kira'ık yazıhaneler: Galatada Paket gümrüğü karş” sında Deniz ve kara mwnmeliyam merkezini teşkil eden”, biç meykide ktin Hüdavendizür . Hanında İstan” bul Müskirat başmüdüriyetinin tah” Uye etmiş olduğu nezaçed. fevkalâ” deyi haiz on dakuz odadın müreki kep: ikinçi katı we. Dişinet kavmi dekiz - oüleile üçüneti katında İf odasi kiralıktır. yi kaybeden, her şeyi #ahvoldü bir insan savletile omuzları dan yakaladım i — Onu; son bir geta daha gö” mek isterim... a Diye bir çiğlik kopardım” Ve. ; Omuzlarmı birak” dım, bütün gücümle sarsti” çektim. Eğer, onu görmek içi” bu adamı parçalamak lâzım” parçalayacaktim, yırtmak, #2 natmak, didiklemek lâzrmsa X ticı bir hayvan kadar pa larımda kuvvet büluyordum. Tiba, o da bu halimi anladı — Hay.. Hay.. Görürsü: gimi,ne yaj bilmiyor-! yoktu?.. Belli i üz! Em Gelinin önünden birer bir dolap çeviriyor, Cahidin vü-| telâş etmeyiniz! Biz de onun İYİ birer geçti: cudünü ortadan kaldırmak iste:| liğini i ane : 1 Hapisane. yordu. Nikâhı nasıl yapıp beni| O Dedi. İlâve etti; j Pag'bir Dün; buraya kapattıysa, Cahidin ba-| — Biraz burada kalmız geti” Yalnızlık... sina da ayni çorabı örüyordü.. |teyim... ağ Merkez memuru sorguma? — Hayır ben de beraber gif | Rütubet, koko, taaffün, fare- rin, akreplerin dolaşışı! Bir vücudün çürümesi! abuk — Aklımız ermez hanımefen- di. Şimdi anlatması da uzun olur. Kabahat büyük... Ağır! Diye baştan atma bir cevap mek istiyorum. — Olmaz.. — Olur... — İmkânı yok.. Çi hi Dehşetle ürktüm: —di, vürümeve basladı. O 7a- den za! ği (Bitmedi)

Bu sayıdan diğer sayfalar: