19 Mart 1930 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 6

19 Mart 1930 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Fikir, Mizah, Edebiyat, Sarv'at . ? e Ea AE İşsizlik. Bir iş takip etmek için arka-| daşlardan biri bir kalem odasi- 22. | debiyar bayan fzr | Çoban şiirleri Rüşen Eşref, yeni neslin bu | yaklaşmış ve tabiati en iyi an- güzide tabiat nasiri, tabiat sev- |lamış sanatkârlarımızdan biri- gisinin ve tabiat dehasının bü- dir. Onun Boğaziçi makaleleri yük muğa Virgilius'tan | birer tasvir değil, birer tablo- terclime ettiği çoban şiirlerile | dur Efendim her tarafta işsi, ; ii v ii — şsiz- NE ÜCRETLERİ Türk sanat haznesine yeni bir| Tabiat bunlarda sanat olmuş, İlik... İngilterede, Almanyada,| © Türkiye için Eariç için ie ri mel eski ti ve bu sanat hâlis ve asil olduğu | Fransada, Amerikada. . Hemen! lerden yaptığı ri iğ ve? 400 kuruş 800 a lie öşür teselli ELM o için, güzellikte, yer yer, tabia- | Allah bizi korusun. . 4 Umdesi “Milliyet” tir. Li MART 1930 © © SHANE — Ankara caddesi 1 Felgrofadresi: Milliyet, İs- 1 s4 | Jelefon numaraları: ” abul 3911, 3912, 3913 / Açar... Eski bir söz vardır: Lâflâfı açar derler! Evet, lâf lâfı açar. Her vakit yelken açılmaz ya... Baklava, börek te açılır . Ya yüzü, gözü açılmasma ne buyrulur? «Zavallı kızın en 80- Zehirle Muvaffak Bey akşam nenler!... , Muv geç va- |vukçu Todori bunları bilmiye- kit evine döndü... Karısı pür-|rek aldığını söylemiş ve maale- telâş ordan oraya koşuyor, ye-| sef üç tanesini satmıştır. Kari verilmez 10 ararat en çok 18 on az P 4d. Bugün rüzgürlodos Java ekseriyetle » # vr. we # N ' — Londraya giden mu- iki aydan orada $r ve gene konuşuyor- Fransız buhra- 1 biyat -ve kültür tarihimizde mesut bir hâdise olarak karşı- ,lanmağa lâyiktir, ve büyük ruhi | 83 z içia| bir ihtiyaca cevaptır. Çünkü | vir ederken, söylemez, fakat lir. Türk milleti, lisanda, irfanda, nakşeder, bir ressam gibi. Onun zevkte, sanatta ve ilimde asrı— muz önüne geçemese bile, büs bütün gerisinde kalmamak, ve cihan kültürünün yüksek sevi- yesine biran evvel çıkabilmek için, binlerle yıldır. bu kültürü besliyen membalardan su içme- ğe, ve ruhunda uyuklıyan kuv- vetleri uyandınmağa muhtaç- tır. Elbette bugün artık, Rous- seau gibi, geçmiş ve belli hiç olmamış zamanlarda yaşamak hasretini çekemeyiz. Ve olma- ğa mecbur oldu; uz şeyi ola- bilmek için, ne ne Arap, Yo (ne Yunanlı, ne de Romalı ola- cak değiliz . Her dilin, her mil- İletin, her iklimin kendi ölçüsü, kendi şiir memfbaı, kendi zevki, kendi -ve düşünüştarzı vardır. Ve kendi ruhundan ya- ratmayıp ta, sade uzak millet- lerden ödünç almak sefil bir fı- karalığa delâlet eder. Bununla beraber, bir büyük original mil- let olmak için, büyük original millet olmak için büyük original gitmege, onlarm bıraktıkları nümtüneleri - aynen taklit değil #akat ruhumuza münebbih ola- rak kullanmağa muhtacız. «Sanırım, ben de bir şey yap- les gibi büyük Yunan şairlerin- ilden birinin yanında ben hi- 1. İçim!» Telehhüfile antik sanata perestişkârltk gösteren bir Göt- he olmuştur. © la emniyetsizliği art- rlenreler teşkili için ol- > leri sürüyor. Demek EEE li İşte Rüşen Eşrefe Virgiliusu tercüme ettiren güzel cesaret bu ruhi ihtiyacın takdirinden idi yaşamış, ve yeniden kendi | zısr şudur: olmuş milletlerin o yollarmdan| tım, fakat Aschylos ve Sophok- | tm da fevkine yükselmiştir . Ruşen Eşrefin elinde kalem sanki bir fırçadır, o tabiatı tas- tabiatın ruhuna nüfuz ede- bikliği içindir ki, Virgiliusun tercürmesinde o muvaffak oldu. Çünkü tabiat, kalbinin hareket ve ihtirazlarmı, ve bütün hayat sırrmı, yalnız kendine yakla. kendini anlayan ve kendini yaşayanlara gösterir , Uzakta kalan ve sesini işitmi- yenler için, o sade bir ölü yığın- Virgilius asırların en büyük Şairi mi idi? Ve lâtince en yük- sek ve en ince sanat lisanı mr idi? Büyük müfessirlerin hük- müne göre, hayır! Kendinden evvel ve okendinden sonra İgelen bütün şairlerin vw | hakimlerin babası Homerdi. . Halbuki Virgilius «Âneisrin- de Hameri, ve «Buköliklers in- de Theokriti taklit etmiştir. Yunanlıların, Ksanda, ilimlerde ve sanatlardaki ince zevki ise Roma seması altına yarı soluk ve yarı kokusunu * kaybederek gelmişti. 5 Bunların fakat ne hükmü var? Bunda dolayı Virgilius, bütün zamanların müzlerinin ficmaile sanat mabedinde ken- yazmış gibi, bu kadar nefis, di- Bir diğeri cevap vermiş: — Vallâhi Başefendi, bende- niz sabahtanberi yirmiden fazla | beyaz yazdıni, yüzden ziyade! evrak kaydettim. Daha da bir nunda yüzünü, gözünü açtılar» dediğimiz zaman ne kadar acı- nırız. Açar..diye başladıktan sonra hiç arkası kolay kolay gelir mi? o kadar var... Şaşıyorum şu “ işsizleri Mek şi e e şa 2 MEKTUP ve CEVABI | — Sergi açar rilerimden biri yazıyor: a “Allah çektirmesin” e ilâve: |, gözünü dört açar! (Aman “Araba çekmek” ten “Çek ara. bu pek lâzımdır). banı!”, — Odanm kapısını açar... Bilvesile hürmetler, — Yere kilim açar... H.D. — Dükkân açar.. Kariimizin gösterdiği alâka-| —Çığıraçar.. ya teşekkür ederim, Lâkin hatı- | — Yol açar rımda kaldığına göre bu cümle| — Kasa açar! (Marifet anah- o makalemde vardır. tarsız açmaktır) . ŞOFÖR VESİKANIZ! | Bir hususi otomobil İstinye yolunda kazaya sebebiyet ver - miş. Jandarma otomobili dur-| durmuş soruyor. | Direksiyonda bir madam, ya. nında bir Mösyğ var, — Vesikanız? . Mösyö bir şoför vesikası gös teriyor. , — İyi ama bu vesika sizin! Halbuki kaza esnasmda Madam kullanıyormuş. . Neden idareyi ona bıraktınız? . T#5bı adli müderrisi muhte- remi doktor Etem Âkif Bey gi- bi: — İyi ölü açar.. Kadm, kadıncık olur: — İyi yufka açar... İşkembe çorbası ve turşu hakkında sadece: — Yolda kimse yoktu . Düz-| — Çiçek açar.. dür, dedim, bıraktım! . Kuş ise: Bu cevap kâfi görülmüş mü| — kanataçar.. bilmem, lâkin kazadan içtinap | Fatin Bey gibi dürbünle: etmek isteyenler için düzde de — Bal açar.. (Malâm ya es- yokuşta da bir kulak küpesi o- | ki falcılar kalmadı). İdine ayrılan mihrabı kaybeder | İabilir. Eli neşterli ise: i? Şükranlar o Augustusa ki, FELEK | Yarançar yük dünya üstatlarından biri Sokağa düşüp: olmuş bu eni yüksek Lâtin gairini | Moklnllgr Müzlalai giri” : ve onün şalısında, «Âneis» i be- N ZE İskarabil ee ir İşeriyet için kendi veteranlar| » Konsorsiyom EE li nın kılıcından korudu! 44 üncü haftanın dördüncülü-| “Bayrak eçat! (EN bayrak» günü Erenköy Kız lisesinden | yılar hakkında kullanılır). Nihal Hanım kazanmıştır. Ya-, | Hava açar... Milli paramızın ve iktisadi. | — Davâ acar... (Gazetelerin mek hazırlıyordu .. Muvaffak Bey sordu: — Akşama ne yemek var Nu- ran? — Çerkes tavuğu... — Alâ, buna memnun oldum. Dilfişan Halanız, kim bilir bu- nu görünce ne kadar sevinecek- tir. — Zaten ben deonun için yaptım yat. Dilfeşan Hanım Muvaffak Beyin halası Muvaffak Bey de tutuyor ona daima en iyi şeyler ikram edi- yordu.. Çünkü Dilfeşan Hanım hem çok zengin, hemde çok yaşlı idi . Eğer maazallâh bir gözünü cılardaki âkaretler, Nişantaşın- da iki apartman, Camlıdaki ma den ocakları hep Muvaffak Be- ye kalacaktı... > İşte darısı dostler başına Dil- feşan hala böyle bir hala idi . Nihayet halahanm teşrif buyurdular, bir izzet, bir ikram yukarr alındılar ve baş köşeye oturtuldular.. Ah gö ör olmayasıca pata ah!.,. Kopuk halalara metelik veren ölür mu biç?... Yemek vakti gelmişti. Hep beraber sofraya indiler. çok beğenmişti. Attı kaşığı.. Yedikçe yedi, yedikçe yedi # Yemek bitmişti. Fakat Dilfe- şan Hanım okadar midesini doldurmuştu ki, yerinden kal- kamadı ve sofranm başında 0- turduğu - koltukta «Yemliha hamleleri ona bu dağı devirtti, | ve o bu ağır yükü kaldırırken, sanatının müzi ona sryanet me- | lekeliği yoptı. Kendisi dağm| altımda ezilmedi, bilâkis, mu- zaffer ve levent, kayanm üstü- ne basmış, ayakta duruyor, ve arzulu bakışları müellifinin asıl İlimize kazandırdı!.. Hasan Cemil. Ticare' işleri umum müdürlühünden: > i ne, ve Türk nesrinin inceliğine | ve elâstikliğine hayran olma- mak kabil değildir. Ruşen Eş- | refin hâkim üslübu bunu bir ke. re daha ispat etti, ve lisanmmızın inkişaf kabiliyetini bir kat daha ! vuzuhla gösterdi. Tasannusuz, | ihti tabii ve munis bir üslüp ki, en sade ve süssüz keli- me ve cümlelerle şiir çelenkleri örüyor.. Bu asil çelenklerde dilimizin kaynağından saydedilmiş has inciler var... Rüşen Eşref tabiata en çok ne ve icabında İstanbul Tibaret ürlüğüne müracaat eyle- meleri lüzumu ilân olumur. m an a marn İRTİHAL Gazi Osman Paşa © orta mektebi riyaziye muallimi ve Nişantaşı lisesi muallimlerinden Hicri Bey bir müd- e) l yatrmızın «normal» bir şekilde kulakları çirlasm). seyrini ve inkişafınr temin et-) — Gidene yolaçar!... ile teşekkül — Cereme açar. Mek yer Sw — Yanmda yer açar.. m komitesinin ge- par hafta zarimda iki içtima” açar... Sendin KlüliM izini İşin en acıklı tarafı bazan da tanzim etmesi haftanm çok mü- | böyle bizim gibi ağzını poyraza him bir haberidir , açar!, Aktedilen içtimalarda; kam- . M.S. konu- biyo vaziyeti, idare şekli ANE, şulmuş ve mühim tedabir “itti- | — Matbuat cemiyeti âzasma haz edilmiştir. © k 'Türk matbuat cemiyetinden: Hazırlanan ©“ talimatnameyi 'Hüviyet cüzdanlarmı - almak Nurullâh Esat Bey Ankaraya (üzre âzanm ikişer kıt'a fotograf götürdü; bu “kombinezon”, ma- |larile /emiyet merkezine müra li, iktisadi varlığımıza büyük | caatları. bir âmil olacağından çok mü- him ve takdire lâyıktır. Teessüfe şayandır ki: Bazı ecnebi'bankalar evvelce taah- hüt ettikleri halde'şimdi bu te- şekküle girmiyorlar, merkezle- rinden talimat beklediklerini bildiriyorlar . Bunlarm da iki üç güne ka- dar konsorsıyoma ( girecekleri kuvvetle mühtemeldir . TÜRK OCAĞINDA KONSER Türk ocağından: 21 Mart 930 cuma günü saat 16 da sa- ibrk Budapeşte Konservatuarı profesörlerinden Müsyü Andr& Unghavari tarafmdan bir kon- ser verilecektir. Bu konsere bü- tün Ocaklı kardeşlerimizin teş fifleri rica olunur, Salonun ka- pısı saat 16 da kapanacaktır. Güldü, Elindeki zarları atmı- madığımı arzetmek için söyle- yarak genç kadıta baktı: dim misliha» okunmadan uyuya kal- dr Muvaffak Bey gazetesini çı- karmış okumağa başlamıştı. Birdenbire gözlerini “dört aça- râk karısma döndü: — Aman Nuran, dedi, tavuğu nereden aldın?.... — Niçin soruyorsun?, — Onu sorma, tavuğu nere- den akdm, onu söylet... Todori var ya... Ondan. Muvaffak Bey yerinden Bak dinle!.. diye kekele- di ve süratle okudu: Evvelki akşam Baytar Na- zım Beyin Taksimdeki hususi kümeslerinden on iki tane ta- vuk çalınmıştrı. Yakalanan sa- rik bu tavukları Balıkpazarında Todori ticarethanesine sattığı- nı söylemiştir . Şunu esefle haber verelim ki; Baytar Nazım Bey bu tavukla- ra vâsi mikyasta kolera mikro- bu zerketmiş bulunuyor ve bun- lar üzerinde tavuk kolerası aşı- sı tecrübeleri yapıyordu. Ta- Ve fiş şrkırtıları, pas lamen, san vuar pas sesleri, kapayacak olsa bütün Kantar- Hala hanım Çerkes tavuğunu | Jerimize teklikeyi kaber veriyo- ruz: Müteyakkız olun!.... Nurân Hanım bunu işidince ne yapacağını rrdı. Del döndü: v e ği — Eyvaht.. daha demiyordu , Muvaffak Bey doğru yelye perek yelken kürek telefona koştu, Ve Nazım Beyi aradı: a5 Allo?.. Nazım B. Nazmi ey orada mu?. E , Zehirlendik > Onun biz tavuğunu yedik... Kuzum ge- lirse derhal bize telefon etsin .. İstanbul 4040...» Karısı terter tepiniyordu: — Sen deli misir, dedi, ik doktor beklenir mi ei imi rada hemen kıvrri, ölürüz... Hadi gidelim, başka doktora. .. Fakat ya hala?. Muvaffak Bey sustu. 7 kütta dilsiz bir facia ve ra ilâve etti: — Şimdi ona haber v> filân derken vakit geçer, hepimiz ölürüz. Biz gideli kalım, doktor ne diyecek? Vebusözleri söyler söyl» yerek mer- iyordu da bir şey anlarmıyordu. Ona şu şekil- de meseleyi izah ettiler: — Aman bir arkadaş bir ka- zaya uğramış biz oraya gidiyo- ruz. Hala uyanırsa kendisine söylersint... ... Aradan beş on dakika geç- mişti, Birdenbire Muvaffak Be- yin telefonu çaldı... Hala Hanım neden sonra gözlerini uğuşturarak yerinden. fırladı ve telefona koştu: —Allot, Kim, ne, zehirlen- dik mi? Demek satılan tavuk zehirli değilmiş, mikroplu ta- vuklar bulunmuş öylemi... Â- lâ"... Demek böyle". Hala Ha- nm mi i anlamıştı . Dişsiz ağzınm iğinde hiddetini geveli- yerek haykırıyordu: — Demek böyle ha!,, Onlar doktora gittiler, beni burada mikroplarla yalnız bıraktılar!. . Gülşen! Kız! Benim, hırkamı, şemşiyemi, tesbihimi, getir... Ben gidiyorum... , Sonra hizmetçiye sordu: — Peki, sen de bu Çerkes. ta- vuğundan yedin mi?... — Yedim! t Hala köpürdü ve bağırdı: — Peki, sana niye söylemedi- ler? Sananiye söylemediler?... Senin de bırakacak servetin var dı... Senin de servetin mi var- dı?... Nakleden Mümtaz Faik Cevdet Bey zarları elinde genç kadının yüzüne hisle narlarmdan sertbir ziyen oiri nerkis gözlerinde esrarlı bir elektrik kuvveti var- Onların bütün işi oyun! Şakir Bey, pâs, derken ilâve |bi — Size hayatından şikâyet e- den, o bahsettiğiniz (baztları)-|dı — Oyuna devam ediyorlar- itirafındaki maksadı anlamıştı. Sözünü derhal kadınlığa teşmil — Ne alayım.. Bir koku... — Bunun siz mi söylüyorsu- Ve attığı dübarayı oynarken | — Lâkin hakikat mükemmel | — Çok doğru, dedi, biz — Mürvafıkt a kalemi Va, Mes'ut pilâve etti: oynuyorsunuz Cevdet Bey. Am |iddia ederiz, fakat hepimiz de Genç kadm pokere devam e-İolmak için maddi bir üzüntü| — Sizde pek iyi bilirsiniz ki, İma şansınız yok. Bakın bir a-|bu hodgâmlığrmızın cezasmı den Galip Beye seslendi: olmamak kâfi mi? saadet ne yalnızsıhhatla, ne de İçık kapı bırakmıştınız, oradan çekeriz. Biz onlardan zevk ve — Galip, Cevdet Beyle tavlâ | Hale gözlerini indirip pembe | servetledir. İnsan maddi rstirap | çiktım . 2 i saadet beklerken onlar bize öy- “ oynuyoruz, kim yenilirse bir uzunca ile | çekerken bile bazan mes'ut o-| Cevdet Bey gayri ihtiyari ağ-İle istirap çektirirler kil... İl ü Hale, karşısmdaki erkeği u-| şey alacak. pulları düzelterek cevap ver-|lur, hattâ saadeti hissede ede |zmdan kaçırdı: kadm sinsi sinsi gülü- HM 4 emredersiniz . zektan telsizle idare edilen ge-| Uazaktan sesi geldi: di: i ölür. v — Siz ele avuca sığar mahlük | yordu: e i onun öteki köşesin-İmiler gibi idare ve arzusunu) — Âlâ,âlâ, haydi görelim. — Bazılarma göre kâfidir. Bu Genç kadın bu ifadenin için- |musunuz? : « | — Bazan istirabın bile saadet / $ taburenin arasmda | kendi cazibesine, kendi füsünu- | Kazanmana bak, amma Cevdet |bir telâkki meselesi değil mi deki derin manayı ihata etmiş 'Ve hatasını tamir etmek için olduğunu şimdi söyliyen siz de- | Bey bu sıcak salon- | na raptederek hareket ettiri- maal een ez NR Sl ald Kii e teiyerni yane tasdik barla ZE Geni eğdi u nefis hrüba ciler iyi tevlâ bilirler - let lenmiş gi- ; — Kadınlar başını İ e amca po ei palşaema Bt ir Salar ati? — Hakhısmız Cevdet Bey. | Hale, onun içinden gelen bu) — Glneüğini meyin, ben bu istiraplardan zevk alırım. Hattâ böyle acı ser — i dı ki, insan onun hüzmesine gi- 3 Sildi iel eğ A fön ini! o bilef | «. Yanmda |. Ss Ve oyuna devam ettiler. wlan değildir hanmmefendi Uzaktan karedekilerin sesle- | etmesi bu itirafm fena karşıla. ziniştlerde: : i Tr kere rince müvazenesini . - şaşırıyor-| —Yiale yavaşça sordu: Hale müteessir olmuştu: ri geliyordu: hacağını zannetmesindendi. Hale dudak büker gibi gük si 5 Sİ — Öyle mi Cevdet Bey, her| — Ne kadar asabisiniz Cev-| — Üvertür üç lira Güldü, odaayni cepheden'dü: ie Cevdet Bey sarsıldı, titredi, | işiniz oyun mu? det Bey. Emin olun ki,bir mak | — Sekiz EE müdafaa etti: — Ne attmızdı. İki bir, oyna- nihayet onu gene genç kadınm doğruya cevap ver | satla söylemedim ve hemen ilâ-| — Gördüm. — Kadmlara karşı bu düş- | ym bakalım. a sesi varlığına iâde etti; medi , İçini çekti: ve ettim ki, bu bir telâkki mese- | — Kâğıt? manlığmız neden Cevdet Bey. | Oyuna devam ettiler. “(gve mukavemet edil-| — Bir beş, diyordu. Amma| — Biz hayatın elinde, kendi- İlesidir. — İki! Kadmlar size ne yapıyorlar. | — Sizin için çok gezer, eğle- ya Şimdiye kadar nesine? miz oyun hanımefendi, dedi. Genç kadınm itizara benzi-| — Tek! Çok mu istirap veriyorlar, Hal- nir diyorlar Cevdet Bey, halbu- » zel kadınlarla içi gı.) — Nesine isterseniz? — niçin şikâ- | yen bu yumuşak sözleri onu tat| — Üç daha. buki KR ki ben sizi ancak bir iki kere i politikacı Hale-| — Kaybedersem ben size... | yet ediyorsunuz! Sizin vaziye- | min etmişti . — On üç. Halbuki! balolarda, barda gördüm. Bu girince büsbütün ine alayım. Bir papiyon boyun | tinizde bir insan eğer maddi bir | — Ona eminim hanrmefendi. | — Gördüm, ne var? — Kadınları saadet a elemli nerede yapıyor. ; *sir altımda kaldığını | bağı alayım. istirabı olmazsa niçin mes'ut| Zaten fikrinizi tashih için de-| — Üç is. zevk vermek için yaratılmıslar. sunuz küzüm . > z

Bu sayıdan diğer sayfalar: