29 Aralık 1929 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

29 Aralık 1929 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

AOA t b E E t : ş B | CP e TP NL AOAT C B AŞ P Ş EEN: — YA İ K yk K G Türkiye için Hariç için |8 aylığı — 400 kuruş 800 kuruş 6 » 750 1400 . BU / 1400 — , 2700 “ bul Liman şirketi müdiri. Ham SMilliyet Asrın Ürmdesi “Milliyet” tir 29 Kânunuevvel 1929 İDAREHANE — Ankara caddesi No. 100 Telgraf adresi: Milliyet, İs- tanbul Telefon numaraları: İstanbul 3911, 3912, 3913 ABONE ÜCRETLERİ Gelen evrak geri verilmez Müddeti geçen nushalar 10 kuruştur. Gazete ve matbaaya ait işler için ıpüdiriyete müracaat edilir. Gazctemiz ilânlarm mesuliyetini kabul etmez, gaa aa aa BUGÜNKÜ HAVA Dün bararet en çok Gcn £ az vrece İdl. Bugün havanın kapalı olması muhtemeldir. FELEK KÖPRÜ MADDESİ Tarihin tozlu sahifalarından #öküp gelen bir söz vardır. “İs- kele maddesi,,.. Bunun hanği is kelenin ne maddesi olduğunu bi lene tesadüf etmedim.. Fakat çnk kuvvetle tahmin edıyonım asır sonra yine bu ne- vldm bir “Köprü meselesi,, çı kacak ve belki onunda ne oldu gu bilinemiyecektir. Malüm ya ortada bir köprü işi var.. Asama mı olsun, dubalı muı? Biz bu iki şık arasında bo- calarken daha şık bir şık daha meydana çıktı... Şimdi bir de deniz altından yol yapmak fikri varmış... Istan di B. f. köprünün asma olması- mr müdalaa ederken Ticaret O - dası Reisi Hamdi B. f. de Kara köyden Emin önüne yapılacak yolun deniz altından yapılması nr isteyormuş... Köprü mesele- #inin bu iki Hamdiler tarafın- dan halledilmiyeceğine hamdet meliyiz.. ?unkıı bunların müda- faa ettikleri fikirlerin birbirine sma imkân yoktur. Bi risi “Asmal:u'(h üzüm!,, der- ken... Öteki: “Denize dalayım- mı?,, şarkısın söylüyor.. BİR MEKTUP Karilerimizden biri “C, Ç.., imzasile bize bir mektup gön- derdi.. Mektubu şayanı dikkat buldum.. Aynen dercediyorum: Felek B. fendi. “İhlamur dansan,, fena değil. Fa.| kat hüner sadece çay yerine ılhamur | kat hüner sadece çay yerine İlhamur içimekte değildir. Dihamınra Çanak. kale destisi ile sunmalı, toprak kâ. se ile içmesin bilmelidir. Zannede rim porselen ve kristal mevad için harice çıkan paramız çay için çıkan paradan az olmasa gerektir. Bu nok ta üzerine nazarı dikkatinizi celbet mek isterim. Kaşık meselesini de / halletmek icap eder. Aceba, tahta ka Şaık mı muvafıktır, yoksa çalkalama faalı mr daha iktisadi ve usulü mua gekeie uyğundur, onu sizin takdirini MİLLİYET PAZAR 29 |tramvayın ikinci arabasına binenleri ayıplamalıdır.? Hattâ pençesini ka- im y leri, papucunu kendi boyayan ları âdi görmelidir Gazeteler bu işte çok güzel hare. ket etmeye başladinız. Fakat siz ga-| zetecilerin ne tarzda bhareket ettik-. lerini bittabi bilemeyz. Kâğıtlarını zı ve ilânlarını yerli elden te- darik etseniz pek isabet etmiş olur. sunuz. Ne ise bunlar mevzu haricin dedir. Fakat şu ihlamur meselesini hakikaten teşvik ederek milli bir iç. lâzım. Meselâ siz şimdiye kadar yaz dığınız fıkralardan hanğisinin en ne fis olduğu hakkinda bir anket açar- , kelime bekelime olmasa bile seriyeti kazananı bildrenlel lamur dansan verebilirsiniz.Bu su! le hem kendiniz, hem karileriniz,hem de mensup olduğunuz gazete müste fit olmuş olur. Hürmetlerimi, Kariimizin fikirlerine diye- cek yok! Yalnız iki noktaya ce- vap vereceğim: Gazeteciler okadar tasarrufa riayet ederler ki değil mektup| ta tavsiye edildiği gibi ayakkap| larını kendileri boyamak, hattâ hiç boyamazlar.. Anket bahsine gelince: Yaza madığımız, nefis tarifine uygun fıkraları beyhude âleme arat- makta ne mana var... Farzı mu- hâl böyle bir şey bulsalar bile bunu bulanlara bir ihlamur zi- yafeti vermeğe tasarrulf fikirle- rim ve itiyatlanm manidiir! FELEK Ağız kokusu Husust bir şirkette çalışan arkadaşlardan birini ziyarete gitmiştim, Tam da yemek za- manı idi; — Hadi, dedi, kalk, seninle şuradan bir şey yiyelim! Fakat sözünü tekmil etme- den zil üst üste çaldı. Bizim ar- kadaş, şöyle bir toparlandı. — Eyvah, dedi, beni çağırı- yor. Kim bilir gene ne ağız ko- kusu dinliyeceğiz? — Kim bu çağıran? — Müdür... Gitti, ve çatkım bir çehre ile döndü, paltosunu giyerek: adi, dedi, çıkalım! Yürürken hiç konuşmadık , ahçıya girdik, bizimkinde halâ © durgunluk. Çenesini bıçaklar açmıyor . Ahçmın çırağı geldi: — Ne istediniz efendim! Ben biret yemeği 1smarla- dım, O düşünüyordu: — Bilmem ki, dedi, piyaz mı yesem acaba? Sonra karar verdi: — Bana bit piyaz getir ama |soğansız olsun... Dedim ki; — Soğansız. piyaz da neye benzer ya? Yerinde doğruldu: — Adaaaaam, sen de! dedi, âlemin ağız kokusunu biz nasıl gçekiyoruz. Bir gün de bizim ağız kokumuzu onlar çeksin! Tabağa vurup garsonu çağır- dı: — Oğlum, piyaz bol soğanlı 1 Vakıa bunlar ufak | glacak! se bırakıyorum. ;zlı.ı fakat ernin olunuz ki ehemmi leri büyüktür... İktisat ve tasarruf her noktada gö rünmeli ve bu hususta ne - ayıptan çekinmeli, ne de ayıplanmaktan. İk Usadi hareket edenlere dudak büken ler en büyük ayıp işlemiş telakki edilmelidir. Tâ ki, iktısat ve tasar- Tuf kanımıza iliklerimize kadar İş- Kulak Uşak Karahalli bele- diye riyasetinden: “Yüz lira ücreti maktunalr Karakal l belediye doktorluğu münhaldir. Talip olanların sıhhiye vekâletine| lesn.. Akgi taktirde tedbirlerimizn m Iııluıımdın hırkıııux Neduı — Şimdiye kadar olmadı am- ma bundan sotra?., — Gene olmaz. . — İstanbula gidersek - olmı- yacak mı? Sözün mecrasını değiştinmek istedim: — Bu hayatı süren yalnız biz olmıyacağız ki... Öyle âileler var ki... — Karı koca gibi yaşamağa tam bir hürriyete alışmış yalnız biz varız. Bizim sürdüğümüz hayatı süren evli bir erkek pek nadirdir. Ben senin çok kete siş'te. ÖESRRL A * müracaatları ve ayrıca belediyeye ma Hümetii vemzlul olunur. ki halne koyabilrsiniz. Ancak sebat | Torşü, karısının yardımı ile, yumurta sandıklarını arabaya yüklüyordu . Gidecek ve Gerikur pazum- da yumurtaları satacaktı . Torsü ile karısı yirmi senelik evli idiler. İkisi de fevkalâde hasis oldukları için çok iyi an- |laşmışlardı. Yalnız kazançları- nı düşünüp gül gibi geçinip gi- diyorlardı. Herkesbu karı kocayı par- makla gösteniyordu. Torşü sandıkları yükleyip kendisi de arabaya binince, ka- rısı: — Yavaş ol, yumurtalara düilekat et, sakın kırmıyasın ha! diye tenbih etti . Torşü — Hiç merak etme, dedi. A- ğir ağır giderim. Yalnız allâh verede kısrağın inadı tutmasa. Biraz geç kaldım . Kadın kısrağa bir tekme vur- du: — Kısrak değil, katır! Kısrak sahiden çok inatçı idi, Aklına esti mi,bacak gerer, yolun ortasımda dururdu. Yü- rütmek için kırbaç fayde etmez di.Arabadan inmek, yularından çekmek lâzım gelirdi. O gün kısrak, demir yolunun geçit yerine kadar iyi yürüdü. Hat boyuna geldikleri zaman geçidi kapalı buldular, Torşü haykırdı: — Yolu aç yahut Geçit bekçisi: — Açamam, dedi, nerdeyse tren geçecek . 'Torşü saatına baktı ve kendi kendine söylendi: — Bu ne söylüyor be?,. Tre- nin geçmesine daha üç dakka var. On kere geçerim , Torşü arabadan indi, geçidi açtı, sonra yerine atlayıp: — Dehey! deyip kısrağı kam |çıladı. Odümü patlattın! İdür.” İşte bu prensipi takdir e- İden Büyük Türk; Lümhuriye- Heı 'resi teshir :dccck bir II.İ AMON NOVARC İlk sesli eseri olan ÇIPLAK ASIKLAR filminde — Ya ne oldu. — Kocanızı,.. —E?.. — Tren çiğnedi, yumurtalara | bir şey olmadı . | * bir nefes aldı, | içie haykırdı: | — Ödümü patlattın yahu... M.M. Keklepliler / musabakisi Türkün't sarruf günü! 33 üncü haftanın birinciliğini | Darüşşatakadan 105 riusamed- | gİ din Bey kazanmıştır. Yazısı şu- fh BAA SAA N dur: vYVYWVV vvvvvvıl Vatanın sesi geliyor: “Son bir kaç gündür gazete sütunlarında mühim bir mevki| işgal eden ve İktısadi hayatı- mızda pek Mmüsmir neticeleri görüleceği şüphesiz olan bu ha- ber haftanın'en mühim bir ha-| beridir. Türk cümhuriyetinin dehakâr reisi büyük Gazi başta olmak üzre açılan bu iktısadi' cidal muhakkak ki istiklâl mü- cadelesi kadar zor ve ehemmi- | yetli olmakla beraber, bizi yep yeni ve tasavvurumuzun çok | MWE fevkinde bir varlık âlemine gb— türecektir. Türk mallarmın Av-| rupa mallarına televvuku ve kabıı.lil.e Başlayan bu mühim | cereyan, genç Türkiye cümhu-| riyetinin iktısadi hayatında mü him bir rol oynayan “İş Ban- kası” ile tevessü etti ve bugün hemen hemen (İftiharla söyle- nilebilirki) her vatandaş bu ci- dale iştirak etti, “ Bir milletin yükselmesi di- ğer milletlere iktısaden tefev- vuk etmiş olmasile mümkün- YYW vvvvvvvvvvvvvvçav İRENE ADORE ile taganni edecektirp, (lohıııımıuvel pazsatesi akşamından, baren ELHAMRA SİNEMASIN Taçlı Canavarın Dehakâr mümessili ı FNL YANİNĞ ELHAMRA SİNENASİNDA muzaffer olmakta berdevamdır. Hec akşam ROSTTA BARRİ- OS ve KASTROLAR Hamiş: Son iki günden istifade ediniz. Melek sinemasında Neşeli ve eglenceli hafta ATEŞ GİBİ HAROL LOYD an en müthiş kahkahayı köpartar şeridir AyrıeODUNDAN HİNTLİ Ki kısımlık komedi. — İlâveteni akşam ROSİTA BARRİOS ve KASTROLAR 2 künanusani perşembeden itibare' tin mes'ut . günlerinden evvel türk toprâklarında yer tutan ve onun püftasmı harice taşıyan kendi kanımdan olmayan ser- mayedarlata yer vermiyor. Yer | Hayvan kımıldamadı. Torşü Levvelâ kamçının ipi ile sönra tersi ile vurdu. Kısrak bir adını bile atmadı. — Hay domuz hayt.. | İnmek, kısrağı yulârından çekmek lâzım geldi Bunun üzerine yürüdü . Fakat Torşü trenin geldiğini li mallara gösterilen rağbet sa- yesindedirki bugün, yedi sene evvelki Cümhuriyet türkiyesin- deki darüssınaalar 90 60 nisbe- tinde artmış bulunuyor. Milli |serveti çoğaltmak, ve onu hari-| İce kaçırmamak; ancak.. Buguıı* tatbikine başlanılmış olan ta- sarruf prensiplerine riayetle ; MAYORAL ve NİNO ALKALA iştirakile Jerayı lubiyat edecektir. Cuma ve pazar günü saat 16 da m::lnlc Kişeler bugün bilet görmüyordu. Bir hamlede lo- komotif onu altına aldı ve geç— ti. Kısrak ürkmüş, gerilemiş, yolun öbür ucunda, araba ile beraber sağ salim kalmıştı . ler. İçlerinde Torşü'nün bir de komşusu vardı. Torşü'nün karısına felâketi o taber verecekti. Köye geldiği zaman, kadını tavuklara yem verinken buldu . Adamcağız, müşkül bir vazi- duruyordu , Kadın sordu: — Ne haber? — Felâket,..- Kadın haykırdı: — Eyvahi.. Araba devrildi, y'umunalır ma kırıldı?.. Tarlalarda çalışan - çifçiler | facıdyı gördüler, koşup geldi- | yette kasketini elinde çevirip 'X oulr. o © Ömrünüzde unutamıyacağınız film..Her kesi ağlatacaki ve teessür içinde bırıkacak — filim. Debakâr artist KLAYV BRUKun en muszzam şeheseri SILİK ÇEHRELER Önümüzdeki çarşambedan itibarc.. MELEK SİNEMASIND gösterilecektir, B A[İ'— JOYCE ve RİŞAR BARTELMES elyevm FRANSIZ SINEMASINDA gösterilmekte olan ) KELEPÇE * filminde muzaffec olmaktadırlar. Bu şaheseri gidip görmeğe İstical ediniz. Her gün sast 16,80 matinesinde meşbur MAKSin yeni reper- — )Ç tuarı. Saat 18,30 matinesinde Duov Ringenteldin zengin varyete numeroları Nu ti şarkısı gösterilmektedir. se bilmecemiz SOLDAN SAĞA 1 — İrat (6) 2 — Taraftarlık (7) ) 4â— 3 — Süsleyen (3) Canın yongası 8 — Nokta (I)Dbnhıüri- 8 — Dini merasim (4) Yaşın aksi) Sesli kornedilerin en eğlencelisi, en orijinsli. en fevkalâdesi Y LA Gd Önümüzdeki çarşamba günü matinelerden itibaren l OPERA SİNEMASINDA gösterilecektir. Şayanı hayret gülünç sahneleri havi olan bu gayet tuhaf ve merakaver filim Valter Ford tarafından temsil olunmaktadır. ALITIN *MONTEKRiSTO Pek yakında: İstanbulda HİLÂL ve ALEMDAR SİNEMALARINDA Gösterilmeğe başlıyacaktır. >po<x - OCCOOOCOCOOCOC Bugün OPERA SİMEMASINDA SON ÇARLAR filmi ile ayrice sesli ve sözlü dünya havadisleri ve ALP DAGLARI 6 kinunusani pazartesiye kadar ““İEHANETİ Rel Fransız tiyatrosunda MİTELH HIR A meşhur dansör Akyüm gazt 21-30 YCÖĞLESİİDA0. |) sesm ve a Ki i leyecanli - bir filmdir, eei ve refikleri CARMİTA GARCİA, —e v sr AM LİNA PEREZ AKOSTA, KAR- B gi0 cecescesrrcADACERE 5 perde MEN ALMEİRA, NİNA PAT- |J UDİT ve HOLOFERN Yazan: Mu ROCİNO, PİLAR KRUZ, LUİS Mühteşem bir film hipzade C Dünku bilmecemizla halledilmiş ş>kil 'YUKARDAN AŞAĞLı 1 — Taze olmyan (8) 2 — Göstermek (4) Nida (2) 3 — Mükemmel (3) Kibar (5 4 — Köpek (2) İstifham (8) 5 — Babayiğit (7) kamların ilki (3) 6 — Çoğun aksi (2) Ermeni 6 — Asap (65) #t “Zo” gibi (2) 7 — Kaşım aksi (3) Kabul etme | 7 . Noksansız (3) Süriyede mek (3) li () —Gı_iıııııııı(l)i'ıu 9 — İyi söz ğıl.:euı gadece eseverim». Sa- |türlü bitiremediğimiz, tabak- | na sıfatsız ve izafetsiz âşıkım . |larda soğuyup kalan yemekleri Fakat bu bir şey değil, asıl |önümüzden kaldırdı. #nüşkil olan nedir bilir misin? Sözümüzü tabiâtile kestik. Sesi titriyordu. İşi biraz şa- | Garson, arkadaşına, yan gözle kaya vurmam lâzmmdı. Gül- |bizi süzüp, imalr bir şeyler fr- düm: sıldarken, biz konuştuklarımızı — Aman pek merak ettim, | zihnen hülâsa - edecek zaman söyle bakayın nedir? bulduk . — Sevdikten sonra, sevme-| On dakka sessiz. durduktan meğe çalışmak ... sonra, ben birdenbire sordum: Getne gözleri yaşardı. Elini| — Ne olacak Şâdim? tuttum. — Bunu bana mı soruyorsun. mi senin karın xannedı — Neden böyle lüzümsuz| — Evet, Galip beyin bu hususta da hak şeyler düşünüyorsun? Neden| — Olacak bir şey yok. İstan- kı var. — Ben ttakkı olduğunu zan- sevmemeğe çalışacaksın? — Çünkü sendeti severek ay- SAĞ . netmiyorum, rılırsam yaşayamam . — Amma beraber değil , — Hata ediyorsun. Birdenbi-| — Benim sensiz, senden avrı| — Niçin? re taşkın, çoşkun, tam bir saâ- | yaşamama imkân var mıdır?.| — Bir çok kişinin rahatını dete alıştık. Bundan sonra kı- rıntısına tahammül edemeyiz . — Neden?.. Âşk, insanı her şeye tahammül ettirir. Eğer be ni cidden seviyorsan ... — Seni elbette- cidden seve- rim Şehi Yağ Hıyır, ı:ıddeıı de- diği hazlar yok; biz birbirimize | dişeye düşürmemek için . yalnız vücütlarımızla bağlı de- | — Dostlarım da kim?. Biraz Ziliz. Fileren ve kalben de müş- | telâşa düşmüş gibi görünen Ga- terekiz. yalnız vücütlarımız de- | lip var, O da. ğgil, duygularımız da anlaştı...| Sözümü kesti: Bu aralık garson geldi, bir —Suı.dedı şıxndıdııı!ka— Bizim aramızda yalnız etin ver- | kaçırmamak için dostlarını en- | yiz daşını çekiştireceksin. — Ben hiçbir fecaat gönmi- — Çekiştirmek istemem am- | yorum . ma. — Bir fecaât var Şefik: Se- -— Geııe gekıştume. Bir kere | vişmemiz. Galip seni seviyor, hem çok se-| — Anlıyamadım , viyor. Sonra seni pek iyi bili-| — Sevişen iki kişiye kimse yor, seni bildiği kadar da mem- | tahammül edemez. Sevişen bir leketi tanıyor. kadınla bir erkeği kimse çeke- — Bunu nerden anladın? mez. Hele sevişenler ayni sevi- — Yazdıklarından. Yalnızbi- | yede insanlar olursa. Eğer Bur- raz basit bir görüşle, halkin dü- |saya lâalettayin bir kndmlı. bir şünebileceği şeyleri söyliyor. fahişe ile gelmiş olsaydın, buna Basit görüşlü dediğime kızma |ehemmiyet vermezlerdi. Omuz Eğer böyle olmasaydi, yapıla- |silkerler, dudak bükerler, alây cak dedikoduların mahiyetini, | edip geçerlerdi. Galip bey telâ- bu kadar teferruatla sezemezdi. | şa düşmezdi, Nimet hanım al- — Amma biz basit görüşlü | dırış etmezdi. Beş on günlük değiliz. geçici bir heves için üzülmeğe — Bunun için de dedikodula- | değmez değil mi? Fakat ortada rın mahıyeum evelden sezeme- lıaıxayın bir kadın ydx ben va- rım. Âşkımız, geçici bir hevese —- Scıdıkmı sonra da ehem- | benzemiyor. Bu, endişe edilme- miyet vermeyiz . yecek, telâşa düşülmiyecek ba- — Doğru. Fakat... sit bir macera gibi görünmiyor. — Fakat?.. Aramızdaki münasebet devam kekle düşüp dm!.kmıyvmım. ; tehlike buradan başlıyor. B hazmedemezler Şefik, bu : çekemezler, Gönlü uğruna in kollarına atılan ka telin ederler ve erkeğe hci düşman k&esilir. — Belki; yalnız makul di nülürse, bunun böyle olman lâzımdır . , —Bilâkis. Âşk, sadece içtimal cemiyetler nizamına gâyirdir. Cemiyet buna mü de etmez. Düşün, yüz bin dınla yüzbin erkek, biribir ne, her şeyi feda edecek de Âşık olsalardı, dünyayı al bullâk ederlerdi. İstanbulü birine katmıyalım . — Peki ne yapalım? — Bilmem . — Ayrrılalım mı? — Kelime evvelâ seniti zından çıkmış oldu. — Amma nasıl çıktı dil — Bizim maceramızın en fe- |edecek. Senden para istemiyo- | ettin mi? ci tarafı nedir bilir misicı? rum, senden-başka hiç bir er-

Bu sayıdan diğer sayfalar: