Bu tehdidkar fıkrayı biraz tahlil itmeye lüzum görüyorum. Usul ve kanun dairesinde, evsaf-ı vekaleti haiz olmak üzere intihab idilen meb'uslardan bazılarının şahısları için İstanbul'da lüzumu kadar emniyet görmemeleri mümkün olabilir mi? Buna ihtimal veren, ve bundan dolayı bu meb'usları ma'zur görecek kadar tehlikeyi ciddi telakki eden Lütfi Fikri Bey, şübhesiz bilirler ki milletlerin hakk-ı istiklali demek, mevcudiyet ve mukadderat mesa'ilinde kendi kendilerine ittihaz-ı kararda serbest ve masun olmaları demekdir. Bu kararların tecelligahı ise Meclisi Meb'usandır. Ve bundan dolayıdır ki meb'us olanlar, sıfat-ı vekaletleri devam ettiği müddetçe hürriyetlerini taht-ı tehlikede bulunduracak kuyud-ı kanuniyeden bile vareste kalırlar. Böyle olduğu halde milletvekillerinden bazılarının emniyet-i şahsiyesini şübheli görmek neye haml olunabilir? Demek, Lütfi Fikri Beyefendi zımnen demek istiyorlar ki İstanbul'da, kanunların, usullerin, an'anat-ı milliyenin fevkinde her türlü mukaddesata tecavüz itmesi melhuz bir kuvvet vardır, ve bu kuvvet milletvekillerinden bazılarını, Kanun-u Esasinin zaman ve kefaleti altında bulunan masuniyetlerinden mahrum bırakabilir. Bu ihtimali kabul ettikden sonra Meclis-i Meb'usanın mahiyet-i istiklali, orada cereyan idecek müzakeratın serbestisi kalır mı? Ve Lütfi Fikri Bey'in kalemiyle ortaya konulan bu tehlike karşısında, milletvekili sıfatıyla mesela ben, bila tereddüd İstanbul'a girebilir miyim? Vakı'a benim bu tereddüdümü kable'l vuku' keşf iderek istic'al ile cevab veren Lütfi Fikri Bey bu mehalike rağmen Meclis-i Meb'usanın nakli halinde korkduğu fenalıkları şöyle ciddiyetle düşünmeye davet iderek kendisine her halde hak vereceğimi ve icabında şahsımın millet uğruna fedasından çekinmeyeceğimi söylüyor. Filhakika öyledir. Tarihimizin bu en elim devresinde bir def'alık ictima için milletin vekaletini kabul idecek meb'usan-ı muhtereme, yalnız bu hareketleriyle şahıslarını millet uğruna feda etmekten çekinmediklerini isbat etmiş oluyorlar. Fakat Meclis-i Meb'usan meselesi, hiçbir zaman şahıs meselesi değildir; milletin mukadderat-ı kat'iyesi meselesidir. Milletin mukadderat-ı kat'iyesini halletmek üzere, metin kanaatler ve sarsılmaz imanlarla akd-i ictimaa hazırlanan her meb'us, şahsını değil, evvela kanaat ve imanını düşünmek, onu müdafa'a etmek, onu masun ve mahfuz bulundurmak ihtiyacındadır. Her meb'us, vatanının tehlike-i izmihlali karşısında müvekkillerine karşı ta'ahhüd ettiği vazifeyi bütün ma'nasıyla hür ve serbest olarak ifaya muvaffak oldukdan sonra şahsına vaki' olacak tecavüzü her zaman kabul ider. Fakat bundan evvel asla Lütfi Fikri Bey… Esasen Lütfi Fikri Bey'in kabul ve ima ettiği tehlike, kanunun fevkinde kuvvetlerin tecavüzü tehlikesi, şahıslar için midir, kanaatler için midir? Şahıslar içinse bunun Meclis-i Meb'usan meselesiyle karıştırılmasına ihtiyac yokdur. Kana'atler içinse Lütfi Fikri Beyefendi'nin hakları vardır, ve Meclis-i Meb'usanın mahalli ictima'ı cidden bir hayat ve memat meselesi olabilir. Bu meseleyi gazete sütununda mevzu-u bahs etmek itibarıyla Lütfi Fikri Bey büyük bir hizmet ifa etmiş oluyorlar. Aynı posta ile gelen 1 Teşrin -i Sani 1335 tarihli Sabah gazetesinde Temps'ın 24 Teşrin-i Evvel tarihli baş makalesinden naklen şu satırlar münderiçdi: “İran'daki intihabat-ı teşri'iye ne gibi ahval ve şerait dahilinde icra olunmakdadır? Acemistan şimal-i garbi ve şimal-i şarki hududlarında ecnebi istilası ve Bolşevikliğin nüfuz-u elimesi tehlikesine ma'ruzdur. Payitahtda efkar-ı umumiye İngiliz i'tilafnamesinin o mertebe aleyhindedir ki hükumet, vilayata pek çok nüfuzlu rical-i siyasiye teb'id ettikden sonra şimdi de idare-i meşrutanın teessüsünde büyük bir rol oynamış olan ve o tarihden beri sipehsalar unvanını ihraz etmiş bulunan eski bir vezir-i a'zamı taht-ı tevkife almak tasavvurunda bulunuyormuş. Görülüyor ki sulh mü'temer-i kebirinde hiçbir vakit mevzu-u bahs olmayan İran meselesi, mahkum olduğu tecerrüd ve sukut içinde kendiliğinden tasfiye edilmek şöyle dursun bil'akis had bir devreye dahil olmuştur. Eğer devamlı ve payidar ve herkesin menfa'atine tevafuk eden bir tarz-ı tesviye bulunmak isteniyorsa şimdiye kadar mer'i olan usuller terk idilerek Acem istiklalinin lafzen değil hakikaten tasdik ve kabulü zaruridir.” Meclis-i Meb'usanımızın mahall-i ictima'ı hakkındaki baş makaleyi okurken bila ihtiyar bu fıkrayı tahattür ettim ve Lütfi Fikri Beyefendi'nin ima buyurdukları tehlike ile zavallı İran vatanperverlerinin uğradığı akıbet arasında gayriiradi bir rabıta-i fikriye buldum bilmem haksız mıyım? Lütfi Fikri Bey Meclis-i Meb'usanın emniyet ve masuniyeti üzerinde dönen tehlikeye rağmen İstanbul'da in'ikadı lüzumunu müdafa'a etmek için bir hayli zahmet çekiyor. Bence bu kadar zahmet ve külfete lüzum yokdu. Çünkü Meclis-i Meb'usanın emniyet ve masuniyeti ve buna merbut olan istiklal-i milli o kadar ehemmiyetli bir meseledir ki o tehlikede ise her şey göze aldırılabilir. Kanun-i Esaside meclis-i millinin payitahtda in'ikadı lüzumuna dair bir kayıd ve sarahat yokdur. Olsa bile Kanun-ı Esasi ancak istiklal-i milliyi tevsik eden bir düsturdur. Meclisin haricinde in'ikadından payitahtın mukadderatına su-i tesirat varid olabileceği ihtimali de çok kuvvetli fakat meclisin hürriyeti masuniyet ve emniyeti kadar kuvvetli bir sebeb teşkil idemez. Versailles'da ictima eden meclis Paris'in terkini, Weimar'da in'ikad eden meclis Berlin'den sarf-ı nazar olunduğunu tazammun itmemiştir. Bugüne kadar Meclis-i Meb'usanın tehlikede olabileceğini düşünmeyen meb'usan-ı kirama, bu tehlikeyi ilan etmiş olmak itibarıyla Lütfi Fikri Beyefendi'nin meşkur bir hizmet ifa etmiş olduklarını tekrardan men-i nefs idemiyorum. Öyle zannediyorum ki milletin vekalet-i umumiyesini ihraz etmiş her meb'usun nokta-i nazarı, meclisde en evvel milletin istiklalini ve tamamiyetini müdafa'aadan ibaret olacakdır. Meclisin taht-ı emniyetde olmaması, istiklal-i millinin ve tamamiyet-i vatanın da müdafa'asına imkan olmadığını tazammun ider. Binaenaleyh Lütfi Fikri Beyefendi'nin makalelerini okudukdan ve İran hikayesini de hatırladıkdan sonra, şayet meb'us olursam, İstanbul'da ictima'ı her halde biraz güç ve hiç olmazsa biraz geç kabul ideceğim. Bu benim şahsi bir fikrimdir. B. - - - - - - - - ❖ - - - - - - - - İzmir Ahvali 8 – 9 Teşrin-i Sani gecesi Gökçe Efe kumandasındaki bir milli müfreze Ödemiş ile Adagide arasında bir Yunan müfrezesini pusuya düşürmüştür. Biri yaralı iki esir ile altı tüfek alınmıştır. Düşman telefatının mikdarı meçhuldür. § 8 Teşrin-i Sani gündüz öğleden sonra saat dörtde başlarında onbaşı ve çavuşlar olduğu halde müsellah ve bombalarla mücehhez yüz on kişilik bir Yunan müfrezesi Tilkiler karyesine gelerek kuvve-i işgaliye namına tenbihatda bulunacaklarını beyan etmişler ve ahali-i Müslimeyi köy cami'ine topladıkdan sonra cümlesinin paralarını almışlar, parası olmayanları darb ve altı Müslümanı cerh ve bazı hanelere tecavüz iderek nukud ve mücevherat gasb etmişlerdir. § Ödemiş ve Tire cebhelerinde mukaddema Yunanlıların götürdükleri iki hoca ve yirmi sivil Müslüman Teşrin-i Saninin dokuzında İzmir'den Arkadi Vapuru'yla Yunanistan'a sevk edilmişlerdir. § İzmir'in Yunanlılar tarafından tahliye idilerek yerlerine İtilaf Devletlerince asker ikamesinin düşünüldüğü bazı menabi'den tereşşuh eden rivayetlere nazaran ehemmiyetle deveran etmekdedir. - - - - - ❖ - - - - - Rusya Ahvali Tahran'da Raşgorand gazetesinin Berlin muhabiri, Rusya'dan avdet iderek gazetesinde bazı mühim malumat neşretmiştir. Bu neşriyata nazaran Moskova ile Hindistan arasında ehemmiyetli bir irtibat vücuda gelmiştir. Hindliler, Farslılar, ve Türkler Rusya payitahtında hüsn-i kabul görmekdedirler. Kırgızlar bütün bütün Bolşevikler tarafına geçmiş ve Kızıl Orduya müzahir olmuşlardır. Rusya için Asya pek ziyade haiz-i ehemmiyet olduğundan Asya'ya pek çok para ve silah gönderilmiştir. Bu sebebten harb cebhesi biraz zayıflamıştır. Türkistan'da İngiltere tarafından büyük mikyasta teşkilat yapılmakda ve kafi mikdarda esliha ve mühimmat-ı harbiye gönderilmekdedir. Lenin, Hindistan'ın istiklalini istihsal için çalışmakda ve buna tarafdar olanlardan mürekkeb teşkilat günden güne tevsi' etmekdedir. § Dağıstan Ordusu yeneden harekat-ı taarruziyeye başlamış ve Dağıstanlılar “Ladasa” civarında vuku' bulan hücumlarında Denikin (Anton Denikin) askerlerinden dört yüz esir ile üç yüz elli maktul verdirmişler ve yedi bin tüfek ile iki milyon fişek, birçok hayvanat, makineli tüfek, cebel topları iğtinam edilmiş ve bir hayli levazımat-ı harbiye ele geçirilmiştir. Ric'at eden düşman takip edilmekdedir. Denikin Ordusundan üç yüz zabit firar etmiştir. § Ukranya Hükumeti Denikin Ordusuna ilan-ı harb etmiştir. § Müttefikin-i Denikin kuvvetinin iştirakiyle teşkil eden süvari kolorduları Doronti civarında Bolşevikler tarafından kamilen imha idilerek “Ronnes” işgal edilmiştir. Ric'at eden Denikin askeri Bolşevikler tarafından şiddetle takip edilmekdedir. § Ermeni gazetelerinin neşriyatlarına nazaran Gürcistan'da vasi mikyasda Bolşevik harekatı görülmekdedir. Moskova'da bomba ile vuku' bulan su-ikasdda Lenin kolundan ağır suretde yaralanmıştır. ∼∼∼∼∼∼∼∼∼∼ Suson'da Bolşevizm zuhur etmiş ve Gürcistan'a aid erzakın muhafazasına memur Gürcü askerleri Bolşeviklere iltihak etmiştir. ∼∼∼∼∼∼∼∼∼∼ 15 Teşrin-i Sani. Rus ajansından. Buhara emiri gönüllü orduya mütemayil bir vaziyet almakdadır. Buhara hin-i hacetde Türkistan Bolşeviklerine karşı mücadelata ve mu'avenete amadedir. Rusya'ya aid büyük servetler Buhara'daki altı büyük Rus bankasında bulunuyor ki Rusya'nın müstacel ihtiyacatı için sarf olunabilir. Odessa mıntıkası kumandanı General Oleng ile Galiçya kıta'atı kumandanı arasında bir mukavele imza edilmiştir. Galiçyalıların gönüllü orduya girmelerine ve erzak hususunda mu'avenetde bulunmaya Rus kumandanlığı muvafakat etmiştir.