1 HAZİRAN — 194 ine © ar mma HARER — Alsam Postasi TRİHDEN SAYFALAR; Nâsırın halayığı ve Mansurun özdesi Kadın ihtirasının en güzel iki misalini yaratmışlar ve tarihe hediye etmişlerdir NDÜLÜS Emevi devleti hü- #ümdarlarından o Nâsırm Zeta alir bir halayığı vardı, ma lr bulunur güzellerdendi, efendi “ni avucunum İçine almıştı, ne © *rwe yaptırıyordu, Bir gün | *apkın tebessüm ve uzunca bir oy Nk bakış arasında efendisine Şu Sözleri söyledi: — Masrafı sana, savabı bana “üserek bir iş tasarlıyorum, Kabul ler misin? Tücidar köle, halayık ağlı güzel İrr kraliçesinin. ellerine | yapıştı, eyecania haykırdı: — Emret güzelim, kabulü ben. len - ferman senin; husulü ben. em! — Ula camii büyült, süsle, gü. #“İlestir!,. Ertesi gün Kurtuba camiinin Hüyütülmesine ve bir taraftan da “üslenmesine. başlandı, Duvarlar, keriye çekilerek; dam, değistirile tek, daha genişletiliyordu, düşe. We taşları yenileştiriliyordu. Bu | altından yapıldı, wretle ve hummalı bir çalışma Beticesinde eski mabedin uzunluğu Yüz yetmiş beş buçuk ve genişliği Yüz e'ii dokuz metreye çıkarıldı, amları yedi olarak tesbit olundu. Bunlarm altı tanesi tunçtu biri Altmdı, Cami sakfı bin ikiyüz dol- ŞAN üç mermer direğe istinat et- ye lenişti, Kurk iki metre yüksek Gindeki minarenin tepesine Ikisi Sitandan, biri gümüşten üç iri el A konulmuştu, Elmalarm altımda Yine altmdan yapılma birer mini Mini nar yardı ve bu marlar, birer İSE çiçek dak içinde halunuyor. te Mabedin içinde halis gümüş 10 20 avize bin kandilli tunç. ©» bir tandır güze çarpıyordu, Zehra, depdebeli bir Yyaretle bütün bu işleri, milyonlara malo. an bu süsleri gördü, saraya av detinğe hükümdür Nürsin dizine başmı koyarak tatlı tath mridan. ii; — Şimdi sıra benim gönlümü Yapmıya gekli, Allahtan sonra ku Mumu düşünmek caizdir. Ben, he him adımı taşıyacak bir saray js. terim, Öyle bir saray ki yer yü, #ilnde eşi olmasm! Ertesi gün on bin isçi ve bin beş yi halayık Zehranın adı. ştirsrek oahidenin to meleri önünde ter döküyorlardı Ve Endülüs hasinesi bütün varmı »v0: temellere o #katıyordu, Saray, “2106” metre uzunluğunda Ve “170” metre genişliğinde bir bina olacaktı, içinde beyaz, vesil, benbe renkli mermerlerden 4300 “rek bulunacaktı. Saymız köşkleri, bahçeleri, ©<- Sit cesit balıklarla do'm gölleri, Yaldızlı ve yaldırsız, nakrylı veya Makıssız havuzları ihtiva edecekti. havuzlardan biri, Zehrann ya” tak odasına yapılacaktı, Etrafına “om altımdan yapılma, ve İri inci “via süslü on Iki heykel konula Arslan, © timsah, yi. ila tavsanerl, fi), güverein, sa hin, tavus, tavak ve horoz, kartal m hayvanları temsil eden buğ ey havuza su kelterin ağzından detekti, İ Endülüs devletinin o devirdeki Yaridatı altı milyon dinar, yani üç Miyan altın ingiliz Hrasıydı, Mü ümdar Nüsır, bu varidatın içte Mirim; —— saray bitinciye kadar — ç tahsle etm iyon altm veriliyor, 'aray, elmastan bir yuva gibi İlter yükenityordu, 2 |“ dairesinin iiromitlari de a ılması kararlustarım İ, İste bu gözler kamastır > srasında bir gün Nâsırın birin vesiri (Mansur) un candan Sevdiği ve önünde £ di #kilp tapındığı Zâhire. # euzlarna e'lerini keydn: — Fiendisiğim, — dedi, Zehra hem ahiretini, hem dünyasını ma Mir etti, Camii büyütüp sevap karandı, Fssiz bir y yaptırmı Ya baslıyarmık zevkini t iadı Pen zaralı, yalnız slirlerinizi din yorum, Ne halkın, ne d, hâlikm Yanında kryrıetim y Mansur, gözlerini sevgilisinin Yürüne dikti, o güzel yüzdeki kıs. Kançlik — balutlarımı içi yana yana ördü ve birdca ateş'enerek hay kardı; — Nüsıra Emir, bana vezir di, yorlar, Fakat sana bat edeceğim ki ben ondan kuvvetli ve kudref- liyim, Zehra da senden çok değer- #izdir, Ertesi gün Kurtuba camiinde ye ni bir değişiklik Obaşisdr, verir Mansurun parasiyle birçok geyler yapıldı, o meyanda mabedin uzun- lağu 257 buçuk ve genişliği 220 metreye çıkarıldı, xemine her biri on bir meire genişliğinde yekpare taşlar döşetildi, mihrap ve menber harfleri inciden kitaheler vücuda getirildi, öl ağa. emdan kürsüler tedarik olundu ve mabedin güzelliği iki üç kat daha çoğaltıldı, Zâhire'nin bu yapılan şeyleri görüp beğendiğinin ve efendisine tesekkür ettiğinin ertesi gün sel rin bir ucunda ve nehrin kenarın da bir saray yapılmıya haslandı. Ba hükümdar Nâsirm yaptırdığı g'bi snde bir saray değildi, eni ko, mu bir sehirdi, Kalesi vardı; bağ. ları, bahçeleri, ormanları hattâ vezirin kâtipleri, adamları, akrabaları tarafından yapılan köşk lerle dolu mahalleri vardı, Bir ie, rafta da patar yerleri, ticaret ev leri sıralanmıstı. Zehra sarayı biterken oZühire Niyazi, daha misimini iken o- kumağa düşkündü, Dedesinin od. sındalj sedirin kenarma yığı'ı çet. refil yavmalardan tutunuz, dadısı Hanife mollanm rafmdaki Kanka lesi ve Billür Köşk hikâyelerine varmcaya kadar hepsini okur, 0- kur, okurdu, Bu kitap merakı onu vatinden evvel olgunlastırdı, o Arkadaşları karşı arsalarda aşık oymar, topaç çevirir uçurtma — havalandırırken, 0, penerre başında nefesil, buğu. lanan camları siler, uzaktan seyre. derdi. Tu sürekli hareketaizl/k, çocuğu clizlaştırmıs, yüzünde renk bırak. mamıştı, Başiyle gövdesi hiç uy- gun değildi, Diüsünüsşle zorlanan kafa tası büytmliş, dar ormuzları, swka boynu üstünde sarkan bir haşhınşa dönmüstü, Mektapte, ilkin bu halini alaya almışlardı, Fakat sınıfta göster. diği canlılık, hocaları şaşırtan çok bilimliliği, yavaş yavas onu bir say £ı Serçevesiyle kusatmıstı. Dersi. ni sökemiyenler, meseleleri unla miyanlar ona baş vururlardı, Ni- yazi ya çok cömertti, iyilikten hos lanırdı; yahut da kendisine asla ye tişemiyecellerine inandığı için, yardımdan çekinmez, Lissde, hiç bir çocuğun onun kadar çek adı yoktu, Kimi silme, filozo, kimi profesör, Aristo ülye çakırırdı. Fakat Niyazi bunlam kızmaz, ve iğilin de kulağımıza söyliyeyim, bi. Detikanlılik çağma gelince, ol- lukça serpildi. Zaten yüzü çok izeldi, Kansızlık, yanaklarına ex. mermerlerin yaldızlı beyazlığı. Bu dokunk'u solgun. luk içinde gerilen ince kasları - ve sims'yah parlak gözleri, Onu pek a ordu, Hin tabafı, ya, ufak tefekliği gü zeli ve yaziyi gerçektin d x önül uçurumu haline koyinustü. “Yolda, kadın başları, ona sik sik döner, yanından geçen kızların nelesleri ütrerdi, Cesur, stılgsn bir yüreği de olınyaı, bizm NİT3- icik, çağımızın yaman bir “Kaza nova,,sı kesilir, giderdi, Fabat de- dim ya o, duygularıma ilmin froni- ni takmaştı, Şımarık, fingirdek kiz lurm Karşısında ağır başlılığndan ayrılmazdı, Fakat insan, bir irmak ve Sev bir denizdir, Yalak ne kadar vr ve dolaşık olursa olsun, er geç be tekim Ummu! inin tesirini arterm erin rlacağına vardı, Delikanlı, önce gönlüne tatliş tat. lı giren bu yeni duygunun tâ ilk lerine yayıldığını sezdi, Bu his, öyle ince, 6 kadar yüksekti ki, İ varlı, | « içiren o havuzlara birer sarayı a bitmiş ve bu İkincinin bir yanı birincinin duvarlarma ka dar uzanmış bulunuyordu, Zâhire nin başladığı noktadan Zehranm bittiği noktaya kadarki yel, tam on sekiz kilemetrelik bir mesafe tutuyordu. Kartuba halkı bu uzun yolu gündüzleri ağaçlardan dökü, len serin gölgeler ve geceleri de sayısız fonerlerden akan ışık altm- da dolaşıyorlardı, Nüsırla Mansur, sessiz bir rekabet içinde en muhteşem (âbidelerini vücuda getümisler ve bunlara sevgilileri nin adlarını vermişlerdi, Fakat onlar, Zehra ile Zâhire, milyonlar harcanarak yapılan ye, ni saraylara ilk girdikleri gün bir zafer heyecanı değil, bir İnhizam kelecanı geçirdiler, Çünkü saray. lar, pek uzum yıllar içinde yapıla. | bilmişti ve büyük aynalar İki ses «İz rakibeyç de birer muhteşem olurken gençliklerini, kaybettiklerini söy * iüyorlardı, Evet, Zehra ve Zâhire sarayları yükselirken iki kadm, kendileri de Tarkında olmadan, alçalmışlardı, ihtiyer olmuşlardı, Bn sebeple iki. sl de, altın heykeller ağzımdan dö kilen suları, mermer göğüslerine köşenine Yeni Robensonlar Biri, Fransiz, Seylân adasında diğeri, Türk, Apolond gölünde Fransız Robenson, Fransız krallarının kanını taşıyan bir Konttur. Türk Robenson ise, Balkan harbinde, hudutla- Kent dö Moni... Bu, otuz senedenberi, Seylân adasının sahilinden ayrılan bir a dacıkta münzovi bir hayat yaşıyan adsmın ismi, Bu zat, kanmda, Fransiz kral larınm miresıni taşımaktadır, 1908 senesinde, Pariste, yaşadığı kibar hayatından, şato ve sv Âlemlerin, den, ziyaret ve kabullerden usan- m, bu yaşayşm boşluğuna ve faydasızlığına kanaat getirmiş ve cemiyetle alâkasını kesmiye ve im vaya çekilmiye karar vermiş, Kont dö Moni, uzun zaman, sa tifk ıssız bir ada aramış, Bu ars. yaş, birkaç sene sürmüş, Nihayet, aradığı “istirahat cenneti” ni bul, mug, Burası, Seylân adasının gar- binde, Kolombo şehrinin birkaç kilometre uzağında, patikalaria kaplı küçük bir adadır, Coğrafya” ılarm kaydettikleri, ba, Hind Ok. yanusunun kucağındaki adacığa sessiz bir ıztırap içinde ağladılar, Buzün o saraylardan birer hara. be kalmıştır. Fakat medeniyet ta. /rihine onlan armaçan bırakan Zehra İle Zâhirenin gözyaşlarını bu harabeler İçinde de sezmek İ mümkündür. Alınmaz Kale Yazan: HAKKI korkmak için hiçbir sebep gürme- di, Aşkı zehirle bir tutan esli #llozollarım, kalma yaratılışm sn korkunç mahlâku diyen şairlerin yanıldıklarını düşündü , Severken sevgiyi ve sevgiliyi tahlile kalkışmayınız! Hükmünü veren Romalı “Hâkim, in adını gülümsiyerek andı, kitaba geçmiş esaslar hakkmda İlk defa içi cü- Tüyordu, O günden sonra Niyazi ilmi yeni bir tasnife uydurdu: 1 — Hal ilmi! | 2 — KA! ilmi! Fakat bolüya balım, ki gönlünde sevgi ilerledikçe, başımdaki ilim sanırı daralıyor ve git gide bir tek kalbe sığasık Bale geliyordu, Remziye de fena kız değildi, Gir. diği bu taze gönüldeki İzsizlik gu- rarunu boslemişti, Yalnız aylardanberi süren bu sevişmenin hâlâ dikiz kalışına İçin için kızdığı da oluyordu, Bütün arkadaşları, Niyazi için ona: — Bak bak seninli geliy-i — Seninki ile dün bir vapurda ilik? — Senih filozaf yığma yolda rastladık, Ne cebinde, ne koltu- Zunda bir kitap vardı? Dedikleri halde, Niyazi daha 0- öa hiçbir şey wöy'ememisti. Halba- ki Remziye, bu toy bilginin çene- sini açmak için elinden gelehi €- sirgemiyordu, £ Gözlerine bütün valumu koyarak bakıyor, bir öpüş badar tatlı gülümseyişleriyle: — Hadil — Madi söyle? 7 Çekinme canım? Demek istiyordu, Nihayet o da oltu, Bütün bir yaz kendilerini nutarak seviştiler. Ask iyi hoeadır, iyi ve sağlam öğretir, Bizim o toy Niyazi, en usta Donjuanlar gibi ansızm Keskinleşti, Bir yuva buldu, Gerei bu yuva, leylek yu- bi çalı çırpmlandı, Amma ne İki önül bir olunca in de olerm bir ruhu vardı, Başka kadmların o kadar ehemmiyet verdikleri gösterişler. ilen tiksinir, Xa! mderliği güzel ve tik bir şey yaşınd. sa gün konuşurlarken, söz, bi. inmez masıl bir akışla askım fel- SUHA GEZGİN sefesine döküldü, Niyazi yatağını bulmuş bir irmak coskunloğu ile söyledi, durdu, Remziye, dudak. larmda sevdiği adamın kudretini görmekten doğan İyi bir gülüşle dinliyordu, —. Heraklit der ki. — Filatun söyle söylemiş, — Niçe'nin düşüncesi ba,, Bunlar güzeldi; fakat bütün bu hükümler içinde “şıkmm kendisi yokta, İlk günlerde onu sevindi- ren, Niyaziye daha yaklaştırın bu kafa kuvveti git gide tesirini kay. bediyordu, Genç kadın istiyordu ki sevdiği adam fikir dünyasını, ruhunun postasmda erjtsin, yeni kapıları dökslin, bambaska bir bilamet varlığı doğursuu, Galiba bunun içindir ki, bir gün batısının gönülleri tutuşturduğu bir sırada: — Peki, sen ne diyorsun” Diye sordu, Niyazi afallamıştı, kekeledi: -— Ben mi ne diyorum? Sonra duruksadı, İçinde bir & lem yıkilmıs gibi oldu, Bütün yal. diri dökülmüş, kapkara kalmıştı, O güne kadar suwun bunun düşü- nüşünü, Şenun bunan hükmünü bir silep gibi tasmmaktan başka bir vey yapmadığna acı acı inandı, Yürü bulutlandı, Gözlerini gam gsleri bürüdü, Boynumu bükerek mırıldandı: — Ben ne diyebilirim? Remziye güldü: — Elbette sesin de hükümlerin vardır, — Ne üzerine? — Meselâ kadın için, — Ben, kadmın senin hayalin'n arkasından görüyorum, Dünyada bir tek kalın var, Güzellik o, iyi. lik ve büyüklük odur, — Ya sadakat? — Sadakat için de öyle düşünü. yorum, Genç kadın, gene güldü. Fakat lu defa göz kçnarlarımdaki o en. mm çizgiler, bir iç sancısınu kes- Wu karışmınsını andırıyordu , Rahsi kapatrıak istedikçe, için le slevin ötratında dönmekten #0vk ulan bir pervane ruhu kanat tarımı çirşmyor, tehlikeden uzak - lasamıyordu. İçindeki sır bir dal ça hizlir kıbarıyor, ağzından taş- verilmiş eşrafzadelerin gömeldiler, tıpkı o heykeller gibi | ayağı basmamıştır. l s5 | Kent dö Meni, böyle bir inziva. #âh bulunca, İngilizlerin Hindis, tan idaresiyle pazarlığa girişiyor ve adacığı satm aldrktan sonra, 1910 senesinde, oraya yerleşiyor. Münsevi ,adacıkta, bir katlı se- kiz köşeli geniş bina yaptırıyor. İkl Hindili hizmetçi temin ediyor. Böylede tabiatin yeşil manzarası içinde kitaplarma ve tam istiraha” tinea dalıyor, Bu adım, böyle, dünyadan ali. kasiz yaşarken Ara «ra, bir ziya. ret Ae kabal ediyor. Seylân ada, sma gelen seyyahlar, onun gârip hayatını haber almen, merak edi- İ yorlar ve ziyaretine gidiyorlar, | Kont, ziyaretçileri bir şertia kabul ediyor: Bunlar, kendi ilke İ sini Seylân adasından ayıran de. İ nizi, sandalin deği, yürüyerek | yahut yüzerek geçeseklerdir, | Buradaki deniz geçidinin derin. liği bir metreyi geçmiyor, Mesafe İ geniş deği, Ziyaretçiler, merakla, rını gidermek için, bu şartı kabul İ edip adacığa geçiyorlar, Bu süret- İle ziyaretine gelenler srasmda mübim politika . adamları, sinema yıldızları, muharrirler bulunmak” tadır, Bunlar, imzalı ve ithaflı fo. mak istiyordu, Bu coskunlukla dili sürçtü: — Ya, bir çiçekle bahar olmaz! Diyenlere hak verir misin” Niyazi, irkildi, Karşıındakine dikkatle baktı: — Anlamadım! Dedi, Her ata sözünde bir hikme- tin gizlendiğine inanır imes — Evet, — Şu halde bir çiçekle bahar ol. mıyacağına da inanman gerek, — Mayır, inanmam! — Niçin? — Çünkü bu gerçekten iğreni- yorum, Sonra başka şeyler de var, — Ne gibi? — Belki bir çiçekle bahar ol. maz, fakat gönül bahçesinde açan bir elçvkte bütün bir bahar kok. Genç karlm, bu sözden çok o sö- »ü tekrariryan sesin manasile sar- sildr, Çok ileri gitöğini onları Fakat İş işten geçmisti, Niyazinin gözleri içindeki yanının pencere. lerin! andırıyordu, Remsiyenin hiç lammadığı bir sesle: — Demek, ki sen böyle düşünü. yorsun, Bir çiçekle bahar değil de met bile olmaz diyorsun, Şu halde sence, aşk, çiçek yiyon bir cana- var, bir fildir, İsisi de sustular, Erkeğin göğsü Wörükleniyor, burun kanatları tit. riyordu, Göz altları halka'anmış ve benzi uçmuştu, Önüne bukan kudını süzüyor, alanım altındaki hataraları okumağa çalışıyordu. Sert bir rüzgür altmda yapraklar nastl dökülürse onun da inanışla rı öyle sapır “apır Yerlere serili- yordu. “ Son bir gayretle: — Atalar: “Seven kadın alın. maz kaledir!,, hükmünü de ver. mislerdir. Madem, &i onlarda hik- mot görüyorum, buna «a inanmak gerek, Deği, Remziye biraz düsüindü, İ- çinin isyanım susturmak İsteği, inandığını söylememek ona ber seyden daha acı geliyordu, Az kal- dı gene: —1an Diyecekti, Fukat sabretfi, Başı. #1 ve duğıklarmı her manaya ge len hir hareketle kımidattı, Da'an göllerinde saklanmaz seyler var. dı. Birar sonra ayrıldılar, O ak. sam Niyazi defterine ilk dota ola- rak kendinden su isi fikri kattı “Seven kadın alınmaz knledir!,, diyenler, aldandıtar, Ask, belki rehun muhafız olmuştur; fakat etin seytanma o dn söz gedireme UM rımızın dışında kalan Cumai - Bâlâ kasabası den Ali Nâil Beydir toğraflarını da vermişlerdir, Kon. tun, bu resimlerle dolu bir sfbubü vardır ki çen öhememiyetli şahai, yeti, müteveffa Alman imparato ru ilginci Giyom'un resmi teşkil et mektedir, İmparatorun da, Sex lin ulasna giderek ve parla uya. rak kontu ziyeret ettiğini zannet, meyiniz, İmperstor resmini, koni daha Avrupada #ken, hediye etmiş- tir, Kont dö Monl, otuz #enöye ye. kım bir zamandanberi, böyle bahti. yar yaşıyordu; fukat tali, baya, nm son senelerinde, ona, vefa gzlık çiti; günkü Japonlar, geçen” lerde Kolombo ş0hrini bombala. dıkları zaman, biç şüphesiz, bu be. direden o da rahatsızlık duydu. Bakalım, harp hâdiseleri ünün, de, inde devam eğecek mi, yoksa, Japonların bombaları alim. da, ülkesini brrakıp bir tarafa sn vuşacak mi7 TÜRK ROBENSON Bizim Oo Robonsonumur, Bursa civarmdaki Apolând gölünün or. tasndaki adaciktadır. Ben, bu gençlik . arkadaşımın, ortadan «ır olan omevcudiyelni, sene, Kandemir'in Tasviri z0“wnde çikan bir yazı. $ köpeğiyle birükte, 1ts$z adada, kendi başma yaşıyan Ali Nail beyi ziyarete gitmis, ©, nunla konuşmuştu. O yazıdan anladığıma göre, Ro- bensonumuz da, hatti garaz, zi yaret kahul ediyor, Yanız, bunun için, gölde kyıkla seyahst etmek izmm, AM Nail bey de, umumi harpter eonra dünya gsi'esinden weatimiz, adarğt, Bura tapusundan dört yüz Uraya satım alm ve orada yerleşmiz, Kardemir, yazdığı yazria, Ali hele geçmiş hayatını hiç tansmıyor, Ha'buki, bu inziva. nm sebebi o mazide, o iztıraplarla, busranaria dolu mazidedir. Ben, bu yazımda, eğer gazeteyi e, eski arkadasımm dertle, rini tüzeliyeceğ'imi tahmin ederek üzülüyor ve şimdiden effıni dili yorum . gü: s.s Ali Nall beyle, o zamanlar, Bul gar hududuna bir saatlik mesafede bulunan Cum'aj . Bâlâ kasabasın- da tanıştım, Pa'kan harbinde, hattâ meşrutiyet ilimden evvel, di, Ben, yeni zabit çıkmış, oradaki «aya gitmletim, Ali Neil bey ise, kasabanın en ileri ge'€n eşrafın- dan ve pek zenginlerinden Tacı Mehmet beyin (bu İsimde bilmem yanrityor muyum) Oği u, Sarr şm, pehlivan yapıl yirmilik bir de. lıkan p AN Nal bey, Mesratiyet iin. ös, İttihad ve Teralrki Cemiyeti, nin, kusaba “Hey'eti Merkeriye âzarmdanıdı, Malümya, biz genç zabitlor de, o günlerde, fırka üza sıydık, Doğrusu. o zaman da, bı fırikacdığı, ne de hirki in taşkın ve yersiz toplar barb'rden sonra bildim, Pariste ti, Üniversite Alman Kizyle © Cum'a BiJâ Bu iiçin, oradalı * tahsil etmis Jaş'arındam $ir evlenmişti erlarn oçline cirtlikleriy. inden ist'fade Yultız elinde batu, r atm perile iw ek istiyordu, Eniftesiyle işti, fayda göremedi. hayet, birkar vüz. nltın liraya bir molör sat i, Bu da, bir fırtma kazasında, karıya çarptı, porg# inme, Nail bey, Cum'ai - Biliya, Sof. yaya gidip geliyor, mallarını Bul, (Lütfen sayfayı çeviriniz)