8 HAZİRAN — 191 in "İğ gibi, diye düşündü. Diğer ir gibi, bir çok şeyler iste, #n yalnız kendini istiyen bu © Cevadın da kararsız, serseri va toparlemıştı. İ Birden, sarhoş olmak arzusu ali ettim, diye düşü" zavallı yavrum kimbilir farketti. Odada ateş sönmüstü, pence. h önüne çekilmiş duran bir mic sx kadının onun gel, eğini bildiği halde yine w Yollara $u Ora, sevgilisinin geleceği, Ya kuvvetli bir karm İnsiya- & da âşıkları hiç terket. Ümit, haber vermişti. b gelir gelmez, kızın ilk Bin bir sual sormadan, onun “ni temin etmek oldu. So, Yaktı, yiyeoek, içecek ve si“ i, Etirdi. Bir çok zevcelerin “© göze çarpan “ben bu (k, “nin için yapıyorum, sen. " RK karşr yel Yâpmalısın!,, ifadesi ya asd zincirleri, aşkınm, ti: şiddetinden fark İle Siyer, sadık bir köle gibi, “sinin etrafında dolaşıyor. rak, girnci en büyük tehlike; İİ Kendi vicdanı olduğunu. kr z karar vermişti. “nu kendine o kadar ya. zamankinden © kadar © sevimli buldu ki, nihayet .“ tevkif etmişler! sözü San kaçtı. hi bu söze verdiği cevap ni erkeğin boymuna sarılıp #X oldu. Fakat Cevat, onun, €nİn mahiyetini, cürümle, Yeni, ummadıklarını saf “ derhal idrak ettiğine e. “- Bu hareketile sanki aşk. Yicdanmdan daha üstün için yalvarıyordu. disinden evvel bir çok tin kolları arasında tut. W bu küçük kadını bu ka, ; “veceğini kim tahmin eder. ilen kadmlarm lekeli ve Pİ! mazileri, bam erkekler irt himaye için bir nevi Sâmanlık o duyguları, bezi. © İse kemirici bir kıskançlık ir, Cevat, bu duyguların ei de hissediyor ve Kızı kol. | |, a tutarken onu mahveden Sâpkının hayatını ortadan İ Doğan, bey yolda giderken Ahmede sordu: Gideceğimiz tepeye ne "an varacağız? Bir buçuk saat sonra... İİ; Halbuki sen bana yol u- “ur demiştin! Kestirme yolden gidiyo- Yıldırım, tepeye ne za- | gelecek... biliyor musun? | İS Tam gece yarısı orada bu mızı söylediler. Halbuki $ Pttiğimiz yoldn cha er» Yarazı ağız. “e düşmandan eser yok: hepsi sürüldü mü? Ahmet gülüyordu? * Artık, sürüldü mü? Yok. kületan mı geçirildi? Bunu * varmca anlayacaksınız! HANGİSİ KATİL Nakleden: iLHAN TANAR kaldındığına hiç pişman olmu, yor, bilâkis belki birez vahgi| fakat içten bir zevk duyuyordu. Kız, yumuşak saçlı başmı o sun omuz çukuruna yaslayıp, 80, huk perde dudaklı, sazdetten bay gmlaşan kahverengi iri gözlü yüzünü yüzüne yaklaştırınca ka, &i olduğunu bile unutup, bu kü- çük zayıf çocuğa karşı derin bir şefkat ve . aşktan 'başka bir şey duymuyordu. Onu Kahramanca himaye ettiğinden dolayı adeti mağrurdu. Sevgilisinin evinden akşam üs, tü beşte çıktı. Ancak birkaç adım yürümüş. tü, Korkuluk kıtıkir yabani, kö, çök, gri gözleri. cızltrlı sesiyle, yeniden düşüncesine hâkim oldu. Dimağında, fenalık yapmak iste, miyen, sadece kemdini ve sevdik. lerini fenaların şerrinden kurtar- mağa çalışan bir insanmbu ka, dar azap çekmesine karşı bir is. yanduydu. Pansivonuna yaklaşınca, kapı Bın önünde duran bir taksiden Feridin indiğini gördü. İçeri beraber girdiler, İkiside | asabi, sinirliydiler. Oturmadılar. Farla konuşmağa da lüzum yok. tu. Dimağlarının son sür'atle iş. lemesine mukabil, dilleri tutul- muş gibiydi. Avukat, odaya girince dikkat. le kapadığı kapıya arkasmı da. yamışlı, Cevat da masaya yas landı, Ferit, vaziyetini bozmadan, cebinden cüzdanımı çıkardı: — İlk hareket edecek vapurda boş kamaralar var. Cevat, ben uğradım #ordum. Tutulmadan evvel sen git, biletini al. İşte para, Tabii seyahat için bazı u, İak tefeğe de ihtiyacın olacak. Ohları da alırsın, — “MX — Ben sonuna kadar bekliye. ceğim, ağabey. Avukat Ferit, paraları mâsa - nın üstüme bıraktı, kaşlarını ça- tarak: — Bana bak, Cevat, dedi. Tah- kikat evrakım okudum. Onu it- ham edecek kadar kuvvetli hiç bir delil yok, anlaşılacak, serbest bırakılacaktır. Hem, onun gibi bir gece kuşu, bir ölü hırsızt için bir iki hafta hapiste yatmak bir şey ifade etmez. Belki bu kış gününde barmacak bir dam bulduğu için memnundur bile Çıkar aklından bu düşünceyi. Se. ni temin ederim ki, onun kati! olduğunu isbat edip hüküm ver. melerine imkân yok. İste sans mükemmel bir fırsat. Talide yardım ediyor, igin uygun gitti İçine girmiş olduğun bu vaziyeti erkekçe karşıla ve yeni hir ha - yata başla. (Devamı var) Şimdi size ne söylersem aklımız almaz — Zafer o kadar büyük, öy. le mi? — Tesavvur edilemiyecek kadar büyük. Ben gelirken, karargâha seksenden fazla Al. man, Fransız, Macar şövalye. leri esir olarak getirmişlerdi. — Ya İtalyanlar?... Onlar. dan esir yok mu? — lItâlyanlar, yarılan koldan kaçmışlar, Fakat, Türk akmeı. ları onları çevimeğe gitmişler. Püyik bir çevirme ( hareketi plânı Fazırlanıyordu. — Ben onların da ele düş- mesini isterim. Zira, papanın Tapalı hi ailemden Avr ii neşretti. ği İş Türklerle elay Hepsi sizin olsun! Nakleden : — Dünkü nüshadan devem — Beröket versin ki kadın, sa6 Jarımı kurutmak için başımı ma, kineye sokmuştu. Bu yanakları. mın kızarışını izah için iyi bir kocasının emniyetine lüyık de, Zildir, Feridin ük karısı da bun. Jardandı. Kendini kocasından çok yüksek gören, kadın saçla riyle uğraşmağa tenezzül etmi, yen, dükkâna gelen kibar erkek müşterilere gizliğizli gülen bir kadın? Ferit gibi dürüst, çalış. kan bir erkeğin emniyetine nasi lâyık olur!... 'Bu fikirleri, kendi- göremiyirri kadmı ve şefkatli bir anne olan bu. kadm: ma sıçrayacak, ve haykıracaktı: “İşte (benim asl annem, Ben 0, nunla kalacağım!” O-vakit bür tün endişelerimden, bütün act, larmdan sıyrılmış olacaktım. Yerimi alan kadının önünde kırı, an gururum tamir edilecek, © da yavrumu sip götürmeme mâ- ni olamıyacaktı. Leyiâ, bu kadmdan öcümü ala, caktı, İren bir deha çalmdı. Ka. birdenbire açıldı. Küçük # alar koşmasından çıkan bir ses ve negeli kahkahalar dükkâ, nı doldurdu. Makinenin altında harekefsiz “dururken kalbimin bütün kanının çekildiğini his. gettim. Yavrum beni orada gö. rünce ne diyecekti ? — Arme!.. Birdenbire kalbim vahsi ve muzaffer bir sevinçle genitleği. Elerimi kavuşturdum dinledim. Neyimi? Bu cümlenin mânasını anlayan kadının cereyanı kes, ma sarılması. A X Halbuki bunların hiç birisi o. madı. Yavrum birisinin boym. valna, Fakat bu ben ötekiydi. - Leylâ ona ma sıçradı Yazan: | Muzaffer Esen | bada yayrumun o kadırın boy. nuna sarıldığını gördüm. Oda Leylâyı öpüyordu. — Haydi, Leylâ, wslu otur. Artık kocaman kız oldun. — Fakat anne... Giderken ba- bam böyle tenbih etti. “Her ak, şam mektepten gelince anneni bir defa da benim için öp” dedi. Leylâ bir taş bebek çehresi kadar renkli yüzü iri ma vi gözleri kumral bukleleri, | sevimli ve munis tebiatiyle Br. raktığım güzel cocuk olarak kalmıştı. Eskiden bütün bunlar benim | öz malımdı. Bu küçük penbe 2 ğiz bana anne derdi, bu ince kol, ları boynumun etrafına saftlır dı, Şimdi ben hakkımı ve yeri, mi başka bir kadına terketmiş bulunuyordum. Ben ayrılırken Leylâ beni hatırlamıyacak kadar küçükmüş demek Hem gocukca, ğız eski annesinden daha 8 vimli bir anne bulunca, kendisi- ni birakp gideni ne diye hatrla, sın! Yüzlüm her halde mosmor ke silmiş olacaktı. Zira Leyiâyı ye. re birakan kadın telâşla gelerek cereyanı kesti. — Hasta manız? Yoksa cere, yan fazla mı geldi? Kekeledim: — Hayır, bayır hiç bir şeyim yok... Yalnız benim de bir kızım vardı. Öldü yavrucak şimdi kı, zanisi görünce onu hatırladım da, Boğucu bir sessizlik oldu. Sonra gene kadın çocuğu bana doğru yolladr: — Haydi. yavrum. Teyzeyi bir öp bakayım Kederderi ve — Şimdi, Laylâ, yukarıya çık, terliklerini ve mavi önlüğü, ni giy.. Sonra kahvaltnr yapar, sonra da derslerini İasırlarsın. Çocuğuma hit bu ufacık saa, detleri bu kadının yerinde ben tatabilirdim. Ben bu saadetler, den istiyerek vazgeçmiştim. Fe, ride eş ve Leylâya anne olmanm kiymetini bilememiştim Bu kötü harekelimin neticelerine kat. lanmam tabii idi Suçlu bendim. Fakat çektiğim ceza da çok ağır oluyordu. Buraya gelirken heye, canlı bir sahne ile karşılaşmağa azarlanmağa, muaheze edilmeğe bazırlanmıştım. . Fakat bütün bunlar olmadı. Şimdi cezaların en korkuncu olan unutulmakla karşılaştım. Kocam ve kızım be, ni hayatlarından silkip atmış. lardı, - Ölünün bile resimleri, hatıraları kalırken benden bu yuvada hiç bir şey kalmamıştı. Ben bir ölü bile değildim. Beni hiç yaşamamış bir kadın sayı, yorlardı. in . il “İikendür F. SERTELLİ - 46 - ediliyordu. Papa: “Türkler Bi. zans kapılarında meşgulken, Tuna boylarını kahraman Ro- malı süvarilerimiz işgal ede- cekler!,, ci ordu. Allah onla. em yüzünü sizlik yapmış olur. Çünkü, bi. zim hiçbir milletin servi toprağında gözümüz yoktu. Yıldırımın Bizansı muhasara. sma gelince, Türkler bu işte yerden göke kadar haklıdırlar. Yıldırım ordusu, Bizansı mu. hasara etmekle, Bizanslıları iş. kenceden, sefaletten kurtar. mak ve yurdumuzun kapısina sahip olmak istiyor.Bizans bi. zim hakkımızdır. Bugün değil. “se yarım otaya gireceğiz. Ve Bizans surlarma Türk sancağı nr dikeceğiz. .» 4 Tepeye, umduklarından da. ha erken vardılar. BAE Türkiye Cumhuriyeti ZiIRAAT BANKASI Kuruluş tarihi: 1688. — Sermayesi; 100,0V0,OYU Türk Lirası Şube ve Ajans adedi: 265. Zirai va tıcari ker nevi banka muameleleri. Araat Bankazmaa kurbarat ve Mbarsız tasarrmi perer'- 00 Urum bulunanlara senede 4 Gers orkilecek kur'a De aşağıdakı pihna göre Üramiye dağrtncelrtır. anana Istanbul Emniyet Sandığı Müdür- lüğünden : Emniyet sandığı borçlularmdan Emine Bedriye varislerine ilân yeliyie son tebilği Murisiniz sağlığında 372/2142 bönüp numarasle sandığımızdan aldığı (200) liraya karşı Usküğurda ihraniye mahallesi ve sokağında Es, 2 Ye, 36 Na. i masbahçe ahşap bir evin tamammı birinci derece ipotek etmişti, Va, desinde ödenmiyen borç 6.8.0940 tarihinde faiz ve komisyon ve diğer mağiaf- larla beraber (231) iira (64) kuruşa varmıştır. Bu sebehle ve 3202 numaen'r kanun mucibince yapılan takip ve aşık arttırma netlocainde mezkür gayrimenkul (800) lira bedelle talibine muvak. katen ihale edilmiştir. İşbu ilân tarihinden ştiharen bir ay zarfında 40/1591 dosya numarasiie sandığımıza müracaatla borcu ödemediğiniz takdirde kat! ile kararı verilmek Üzere dosyanın icra hâkimliğine tevdi olunacağı son ihbarrame makamma Kkalm olmak üzere ihn olunur. (4847) rebilmem için arkamda ayna tu, tan kadın N — Evet. Teşekkür ederim, Artık Düradan gitmek lâzm geliyordu .Burada, öz yuvamda kalmak için elimde hiç bir vesi, le yoktu. Beş sene evvel buradan neşe içinde, sarhoş, esef duy- madan çıkmıştım. Şimdi çocu, mun yaşadığı bu yuvadan ayrıl mak bana çok acı geliyordu. Mantomu. şapkamı ağır ağır giydim. Uzun uzun çantamda para aradım. Bunları ağırağır yaparken Leylânın bir daha bu, raya geleceğini, onu tekrar göre ceğimi, belki de kucaklayacağı, mi ümit etmiştim. HEPSİ SİZİN OLSUN Bu sırada yerimi çalan ka — Emin şampuanı hazırla! Emin sesi beni titretti. Bu benim zamanımdaki kalfa idi. Buna erkekler tarafından bir se ecvap verği . — Şimdi. Bu $6si tanıyordum. Şimdi o Enseme dökülen bükleleri gö” İ içeriye girecek, belki de beni ta, Doğan bey at üstünde etrafı gözlüyordu. Sarı Ahmet,.batı o sırtlarm. dan gelen bir bölük atlıyı gös. tererek: — İşte, dedi, Padişah geli. yor. Bu sirada ay doğuyordu. Doğan bey tepenin en yük- sek noktasmda ve at üstünde duruyordu. Atlılar kafilesini uzaktan görünce sevindi. — Acaba karsılamağa gide. lim mi? Sarı Ahmet: —Burada duralım.. bizi ko- laylıkla görürler. Dedi. Doğan - uzaktan - at üstünde bir heykel gibi görünü yordu. myacaktı. Ovakit feci bir sahne olacak, yerime gelen kadın ya ölkelenerek beni kapı dışarıya C atacak, yahırt da bana aciyi caktı. Hayır bunların ikisi de biribirinden kötü #htimallerdi. — Fakat paranizm üzerini w- nuttunuz. Hıçlırır gibi bir sesle: — Hepsi sizin olsun. Dedim ve bir hırsız gibi kapı, dan dışarıya fırladım. Sönük ve ümitsiz hayatıma doğru yollanırken, güz yaşlarım: e boğula tekrarlıyor. —Evet hepsi sizin olsun, Ko- cem, kzım vim, hepsi sizin öl, Beki saadetimi saklayan bu mu hitte artık benden hiç bir sey kalmamıştı. Ben buradan ayri, malr, uzaklara gitmeliydim. Bir daha dönülmiyecek kadar uzaklara, SON Beş on dakika sonra atlılar ki dolanarak, tepeye vardı. Burada, padişahım geldiğini haber veren bir boru sesi yük- seldi. Bu ses Doğanın asabını sarsmiştı. Bütün dünya uyur- ken, muzaffer Türk orduları başbuğu at üstünde, Doğan beyle konuşmağa geliyordu. Yıldırım Beyazıt, beyaz bir ala binmişti. Diğer atlılar ara. sıhda padişahm atı uzaktan bi. le göze çarpıyordu. Türk akıncıları tepeye gelin. ce, Doğan bey atını sürdü... ve Yıldırımın atınm yanma gitti... yere atlamak, padişahın atının bastığı yere kananmak istedi (Derma