İRİNCİKANUN — 1999 taret Vekili dün akşam Son |klısadi vaziyetimizi anlattı 1 âcir birlikleri, müşterek hedeflerd: ayrılan- derhal mesleki tesanüdü dışına atacak kadar kuvvetli olacaktır. g i'ekil, harp ekonomisinin yarat- WI vaziyelten memleketimizin en müleessir olduğunu söyledi ve yerli mak haftası #tetile Ticaret Vekili Nazmi iu, dün akşam radyoda bir İMÇ İE bulunmuştur. Vekti ez İN demiştir ki: eh zvekilimizin de işaret et- bu yil tasarruf ve yerli tasmı, dünya siyaset Â, ve iktmadi durumunun | İ delikler | arzettiği bir za- i ediyoruz. İk vkalâdetiğin on bariz teza- Ni girmiş veya harb dr ymaş olan Avrupanın he- memleketinde ve dünya, bir kısmında hükümet- A ekonomisi oşartlarma h, Pörrite cihazlanmağı, ted. Va? ar almağa mecbtür olmuştur. ii ekonomisi, beynelmilel ti İ, Sünasebetlerinde dahi hor- Mnanlardaki vaziyeti tama, İN iştirmeğe | meyyal gözü İİ, Düne kadar mal satmak i- | tabet eden memleketleri, bu yı“ satmalmak üzere biri İğ 8 mücadele eder bir vazi- yoruz, yani bugün milli, |, Hbalât politikalarma ihra- Gi, “Solerinden daha fazla © a Şİ vermektedirler. Bu $u iricen, ihracat, Sihalâtm en MİR, v8 mücesir bir muharriki ol. İk “ru gitmektedir. Çe fovkalâdelikierin başgös. (» Yani ekonomik bünyede bariz intikal değişiklikleri gelmeğe yüz tuttuğu za. “&, hemen her yerde şaya- İt bir hâdiseyle karşılaşı- mal olanlar normsi ka” nak, bu farkları temin ©. lat yükselişlerini beklemek, R | İabirile “spekülâsyon” yap- asma Kaptlırlar, mala ih» İy lanlarsa, yakın fist teref- A oriusu içinde bugünkü ib. dnha uzak zamandaki 8 ve mümkün ihtiyaçlarile a hemen o 6snsda ka, ter, Bu hareket, yalnız İş değil, fabrikatörde, mta, ve müstehlikte ayni tarz. b gösterir. ünit bir gekilde işaret etti- Vüziyet, bir cemiyetin 8- hayatımı sarsabilecek en Sİ tehlike olabilir, Hor ferd. Minfaati bakımından, hattâ kendi kendini hakir görerek İç bu hareketle bütün bir mil, İİ, mandanberi memleketi, & mevzii, mahalli veya kalan bam tezahürler gösterdiği hassasiyetle izah etmek Hizımdır, Bilhassa ihraç memnuiyetleri dolayısile his olmuş piyasa va. ziyetlerini, mutedil bir fiat salâhı İle önlemek, aldığımız tedbirlerin ilk safbasını teşkil etmiştir. Burun için bir temfinn umumi ve hattâ fevkalâde ihtiyaçlarımızdan fazla olan maddelerimizin ihracma İm kün vermek, diğer taraftan nör- mal zamanlardan gelen ticaret an. aşmslarımıza yeni esaslar hazır- lamak ve ticari münssebetlerimi. 3i yeniden tenzimde foyda gördü- Bümüz yeni piyasalara intibak i- gin ienb eğen İararlar! almak lü, #umunu bissettik, Daha çok İhracata müteveccih gözüken bu tedbirlerin esasir ho- deflerinden biri de hiç güphesiz, ithalâtımızı, bugünkü şertler ve ihtiysçlar kadrosu (içinde canlan. dırmak olmuştur. Uzun yıllar klliring sistemli ar laşmalarin kökleştiediği piyasa iti- yatlarmı takas siztemli anlaşma, larla yeni vaziyetlere daha uygun bir şekle sokmak O gayelerimizden biridir, Bütün memleket efkârı umumi- yesi biliyor ki, ihraç ve itkallerde tatbik edilen primler esasma da. yanan takas usulü ile todrlel ola- rak prim manivelâsını realist bir gözle kullandıkça ekonomik bün- yemizin icaplarını daha kolaylıkla yerine getirabileceğiz, İç piyasamızda mevcut malların tevzi işini de ayni derecede ehem., miyetle telâkki etmekteyiz. Bütün bü vaziyetlerin biihirine bağlı ve biribirini ikmal edecek tarsân tanzimi için lizmm gelen ci- hazları vücuda getirmeğe başla- miş bulüumüyoruz. Önde ihracat maddelerimizin. mühimlerinden başlıyarak ihraca" catçı tacir birlikleri kurduk, ihti. yara göre bunları çoğaltacağız. İlhalât ve iç piyasa için wüma, sil teşekküllere ihtiyaç hlesodiyo- Tur, Tacirlerimizin, bu suretle ticari rüştlerine tevdi edilen büyük va. #feleri ve bugün her zamandan daha çok güç ve ağır olan yükle“ ri, hükümetin de yardımı ile, mu. vaflakıyetle başaracağından emi, tim, Bu emniyetime bütün memle- ket efkârı umumiyesinin de işti. rak edebilmesi (için gu noktayı kaydedeceğim ki, yapmakta oldur umuz teşkilât, müşterek hedefler. den herhangi bir suretle bilerek veya bilmiyerek sapacak olanları kendi mesleki tesanlidü dışma der. bal atacek kadar kuvvetli ve mü. eyyideli olacaktır. Bu teşkilât 4. çinde çalışacak olan tacirlerimiz için, bundan sonra para kazanma» nm Sirri, memleket zararlarma ro. kabet veya umumun zararma fır. satçılık yapmakta değil, Azami emniyet içinde ahenkli, tabii > fayda verici bir şekilde çalışmak- ta gizli bulunacaktır.” OZIN Baş, Diş, Nezle, Grip, Romatizma, Soğuk Algınlığı. bütün ağrılarını derhal keser, Lüzumunda HABER — Akşam Postası Hindistanda düüyunın eh eski ımsanlafı arasındu mii ği Yazan: 4, Buse 345 yılını vahşiler arasında geçirmiş bir Alman seyyah Cellât kadın marifetlerini göstermek için kocalarından birinin karnın da deşmeğe kalkacaktı Önümde, yarı çıplak, koca me- meleri sarkmış, dudaklarına tükü. rükler sıçramış, gözleri (o kaymış, sarhoş bir halde erkeklere hüküm ran olmak saadetini en feci bir şe kilde doya doya kullanan Cuhiye hayret ve dehşetle baktım. Demek bu kadın, bu orman ka» bilesinin kadın cellâdıydıl Ve kabahatleri hiç şüphesiz ka. dın reislere isyan etmekten başka bir şey olmıyan cezalı erkeklerin karınlarını nasıl deştiğini, (nasıl deşileceğini erkek cellâtlara öğret“ tiğini müthiş ve hâlâ Okanmamış bir iştiha ile, demin, beyaz Otok- maklar halindeki şiş ellerile tarif ederken ne vahşi bir haz duydu Hunu görüyordum. Demek oluyordu ki * kadınlar, bu kabilelerde, erkeklere hiçbir za. man tamamile itimat etmiyorlar. Zira, günün birinde idam cezala- nm kendi ellerile de verebilmek i çin, herhalde bir ihtiyat ( fikrile, kadın cellâtlar da yetiştiriyorlar- dı! Cuhj, karşımda, benim haki'ma. ten hayret ve dehşetle baktığımı, yüzümde cellâtlığını öğrenir Öğ renmez yaptığı müthiş tesiri gö” rünce son derece memnun olmuş- tu. Gururla başmı arkaya (attı. Elinde yarısı emilmiş şeytan ye. mişini de yere fırlattı. . 'Cuhinin yuvarlak karnile ve o ıçı gibi vücudile bu kadar çevik olabilişine hayret duyuyordum. Kadınm zihninden şeytani bir fikir geçtiğini ve benim üzerimde uyandırdığı tesiri tamamlamak i- çin bir şey yapmağa o hazırlanir ğını hissetmiştim. Onun için hare ketlerini hayret ve merakla takip ediyordum. O, hemen fırladı. Aklına bir şey gelmiş gibi ilerdeki ağaçlara doğ- ru gitti, Tekrar koşarak geldiği zaman elinde uzun, ince bir bıçağın par lamakta olduğunu (gördüm. He men elimi tabancama attım, Fakat Cuhinin yumuk gözleri rün içi gülüyordu. Sonra, hâlâ sıç. raya sıçraya ve (yorgunluklarını bastırmak için hep bir (ağızdan dervişler gibi: — Hoh!, .Hohll diye sesler çr kararak dansetmekte olan erkek- lere doğru yürüdü, Sol eliyle yüzünü örten saçları” nı, asabiyetle, arkasına atarak; — Fuhari! diye bağırdı. Danseden erkeklerin arasından sayıl, uzun boylu bir adam ismi. nin çağrıldığını duyunca durup endişeli gözlerle Cuhiye baktı. .Cuhi ona: — Geli Diye bağırdı. Adam danseden lerin arasında sıyrılarak, oâdeta bir koyun gibi emre itaat ederek, yürüdü, Cuhi zayıf adamın elin den uttu. Onu bir ağacın Oönüne götürdü, Ona sert sert bir şeyler söyledi, Adam, biraz sonra, dini aç rak ağacın gövdesine dayadı. Öy lece beklemeğe başladı. Cuhi 1 “arak benim (yanıma gelmişti. Benim hareketlerini bü yük bir dikkat ve merakla takip ettiğimi görünce 20.30 adım mesa” feden elindeki bıçağı havaya kal dırdı. Bir iki nişanladıktan sonra fırlattı, Bıçak havada pırıldayarak bir Cuhi: — Mohara! Mohara (o (Bravo! Bravo) diye koşarak gitti. Bıçağı tekrar adamın elinden o çekip çi kardı ve adamın elindeki (o bıçak yarasına bir damla tükürük sür- dü, Adamın elinden kan akınamış. tı! Filhakika Hindistanda (o bunla rın bin türlüsünü görmüştüm, Vü cutlarına bıçak saplayanlar, kanı .durduranlar hemen bergün bütün Hindistanda görülen şeylerdir. O- nun için Cuhinin bu numarasın da bir fevkalâdelik bulmamıştım. Fakat Cuhi o arsız ve pişkin gülüşile tekrar bana doğru geldi. ği zaman: — Gördün mü, beyaz adam! de di. İşte biz, bizim erkek köpekle tin kalbini de uzaktan böyle bir bıçakta deşmeyi biliriz! O vakit Cuhinin bu varyete Du marasmı yapmaktaki müthiş mal. sadını anlayarak ürperdim. Bu cellât kadın, hakikaten müt- hiş bir cani mahareti (o taşıdığını göstermek istiyordu. İcabında zaktan bir erkeği bir bıçak fırla tarak ve bıçağını müthiş bir ma- haretle tam kalbinin ortasına sap” lamak suretile yıldırım gibi ge bertmeye muktedir olduğunu da hi isbat ediyordu. Bu 12 erkeğin tek ve kollekti! karılarndan, bu tostoparlak Hint. li kadından neden bu kadar yıl mış olduklarını şimdi o tamamile anlamış bulunuyosdum! Doğrusu mu isterseniz, o anda, bana da â- deta 13 üncü erkeği imişim (gibi bir yılgınlık gelmiş olacak ki ken. dimi toparlamaya, vedahafar la bayret ve hayranlık göstermeye lüzum gördüm. Cuhi bana cellâtlık maharetleri- ni daha iyi göstermek için oracık” teki kocalarından birinin karnını da deşmeye kalkışacaktı! (Devami var) Milli Şef (Baştarafı 1 incide) şısımı gezmiş, bir çok (O dükkânlara uğrıyarak Erzincanın iktisadi haya- ta ile alâkadar olmuş, yeni yapıl makta olan bali gezmiştir. Sant 18 de orduevinde şereflerine (verilen danslı çaya gitmiştir. Erzincan hal- kı büyük sevinç içindedir. Sıvasa hareket Erzincen, 16 (A.A) — Retslcum- hür İsmet İnönünü hamil bulunan hususi tren Erzincandan saat 8 de Sıvasa müleveceihen hareket etmiş- tir, Hâdiselerin tefsiri i i i i sir | LL ii | : ; : : il E 7 z z # ; ok gibi karşı ağaçta adamın ağ4Ç | gin evvel Mncaristanda gövdesine açtığı avucunun — İÇİNE | yan ili tabaktan fazla müşterilere saplanıverdi! yemek vermiyeceklerini öğrendik. Bilhassa lükse karşı mücedele Ankarada onbeş gün mama eman Radyomuz hakkında birkaç tenkit ve bazı temenniler Yazan : Sabih ALAÇAM Ankarada bulunduğum müd. | tistlerin isimlerini yazmıyorum detçe, her gün, râdyoevinin önünde bir kaç defa geçer ve bu geliş, gidişlerimin ber seferinde de stüdyoyu ziyaret etmek arzu. sunu duyardım. Fakat, bütün isteğime rağmen, beni arzuladığım bu ziyaretten alakoyan bir sebep vardı: Anka- ra radyosu hakkında bazı tenkit lerde bulunmak fikrinde idim. Her şeyden evvel, şunu söy. liyeyim ki Ankara radyosunun programı; ve artistleri hakkında hiçbir şahsi duygum, beni bita. raflıktan uzaklaştıracak hiç bir düşüncem yoktur. Bilâkis, orada çalışan herkese, başta müdürleri Mesut Cemil ol- duğu halde, derin bir sempati duygum vardır. Yalnız bu duy- gum, Ankara radyosumun mü. kemmel bir müessese haline gele. bilmesi için, fikirlerimi yazmak- tan beni menetmiyor; bilâkis, kanâatlerimi izhar eylemek için, gamirgi bir sebep yerine geçiyor. Evvelâ, Ankara ve Paris tad- yollarının müşterek faaliyetlerine temas edeceğim.. Her iki istasyo. nun ayni dalga üzeriinde neşriyat yapmaları, sesi, sazr, sözlü akord. suz bir düettoya benziyor. Bu, teknik ve elde olmıyan sebepler yüzünden tahaddüs etmiş bir mahzur telâkki olunabilir . Fakat, radyo artistlerinin ss- çilmesi ve radyo programınm tanzimi her halde bu kabilden ve azim bir mesele olmasa gerektir. Ankara radyosunun sabahları da faaliyette bulunması mutlaka lâzımdır. Bütün dünya radyola- rı, saat 7 den İtibaren fanliyete geçiyorlar, Biz neden süküt ede. İm? Bütün Türkiye 12.30 a kadar uyumuyor her halde?, Eleman meselesine gelince Hakikati söylemek icap ederse, bazı kadın artistlerin ne Sesleri, ne de söyledikleri şarkılar dinle, nir şeylerdir. Burada, bir nezs- ketsizlik yapmamak için bu ar- Çanakkalede ışıkları söndürme tecrübesi Çanakkale, 16 (A.A) — Dün gece saat 2030 da Çanakkalede hava taarruzuna karşı (ışıkları söndürme denemesi yapıldı ve ya- rım saat dev etti. Yüksek iktisat mekte- binde bu sabahki toplantı ve çay Yüksek iktısat mektebinde yer. li malı ve tasarruf haftası müna- sebetile bu saba'ı bir toplantı ya- pılmış, müdür Nihat Sayar içti- mar âçmış ve prolesör Suphi Nur ri, Esat Demirel ile son sınıf ta- lebesinden Jale, © İzzet ve Senai haftanın ehemmiyetini tebarüz et. tren birer nutuk söylemişlerdir. Bunu müteakip toplantıda bulu- nanlara çay ve meyve ikram edil- miştir. Yanlış okudukları şarkıların doğ. ru şekillerini de tasrih etmiyo. tum. Hatayı teşhirin bir meziyet olmadığı kanaatindeyim. Fakat, radyo müessesesi (ile alâkadar ve vazifedar obulunan- lar da, kulaklarımızı mütema diyen acemi çığlıklar ile tahriş ettirmemek mecburiyetinde ol duklarmı uaotmamalıdırlar, Maalesef şu hakikati bilmek lâzımdır ki bugün Ankara radyo, su, bilhassa alaturkada o ilmi musikiye sahne olmıyor.. Alafranga musikiye gelince: Bu husustta takip edilen metod da biraz hatalıdır. Vakıa, bu sa- hadaki neriyatı hiç bir vakit âdi- Bk ile itbam edemeyiz. Fakat, slafranga programları bazı ak. şamlar lüzumundan fazla ağır oluyor. Her radyo abonesi, garp musikisinin en ağır klâsizmini an. layamaz. Radyo, her halde, bir yüksek musiki mektebi değildir. Programlarda tenevvü yapmak ve biraz olsun hafif musikiye de yer vermek lâzımdır. Ayni zamanda, alafranganın şan kısmma, Amkara radyosu neşriyatı arasında hiç tesadüf €- dilmiyor. o Halbuki, bu sahada memleketimiz bomboş değildir .. Ya konferanslar?. Bu hususta biraz inkılâp Ove yenilik yapmak icap ettiğine ka- niim. Bilhassa, mikrofunun ba. şında bazan ne s5yleyeceğini şe gıran hatiplere rest geliyoruz. Bir şahıs, gayet kıymetli bir mevzu haşriayahilir, Lâkin bunu söyle yemezse hem kendisini üzmüş, hem de aboneleri eşnetmiş olur. Yaptığım tenkidlerin iyi niye. tüme bağışlanmasını rica ederim. Çünkü, radyo neşriyatı, memle. ket mikyasmda bir davadır ve memleketin içtimat haysiyeti ile, kültürü ile slâkadardır. Radyomuzu garplılaştıralım .. Esasen, Ankarada şarklı kak maş iki şey var: Radyo ve eski Ankaranın ortasına gömülen pa zar yeri... Bir akşam, pazar yerinde gez. dim.. Yolun iki tarafına sergiler kurulmuş, elektrik, mum, kar, bit, ve petrol ışıkları altında het şey satılıyordu: Patates, doma tes, patlıcan, okka ile karpuz ve saire... Burada yarım saat kadar de laştım.. Kahvelere dikkat ettim.« Tavanlar İsli, garsonlar, önlüklü, bülâsa bütün pazar şerkli idi. Ankaranın, nasıl bu ufacık ye. ri şarklı kalmışsa, radyomuz da, İstanbuldan taşındığı şekilde, şarklı kaldı.. Pazar yerini, Ankarada son gö. çirdiğim gecenin akşamında gör- müştüm.. Hiç unutmam, oradan ayrıldıktan sonra, pazar yerinin içimdeki intiba (o cılızlatmak için, şehri hemen hemen baştan başa ve bütün gece dolaşmıştım. Modern Ankara, bana, bu pa zar yerini, bu şarklı cemiyeti u. matturmuştu.. Fakat, Yenişehir. de göze çarpan, ve içi bir türlü değişmiyen Ankara radyosunun şarklılığını, hiç bir enfes! ve afa- ki görüş, insanın ruhundan silip a tamıyor. Nitekim, sabahleyin Ankara - dan uzaklaşırken, gönlümde tatlı bir veda heyecanı vardr. Beni, si. nesinde 15 gün dipdiri yaşatan bu şehirden ayrıldığıma Üzülü.. yordum. Fakat, hafızamın gizli bir ye rinde takılı kalan cırlak bir ka dın feryadı ve acemi bir konfe. ransçı sesinin ölü tonu, bütün saffetimi, bütün imanım: sinir. Jendiriyordu! , —Son —