22 Eylül 1939 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

vi Ü G V.a yüzünde birbirile döğüşen en O arkların asılları Hındıstandadır YÜŞ © ki, Ingiliz İmparatorlu- İ ndistan üzerinde duruyor. A '" demelidir ki, dünya Hin »| Üstünde duruyor!.. ! _ünyada her ne yaşamakta # U hâlâ Hindistandadır. .| " Hindistanı en eski, en ip- Hİ N vahşi derinliklerinde ta. ' Yeniden keşfetmek azmile | - Tâ tufandan evvele ka - “itım:ı |i tereddüt etmeden diye - |? ki, Hindistan hakikaten Teti Ademden bugüne ka - İinebilen ve bugünden tâ | Ademe kadar gidilebilir Ş” bir dehlizdir. İ d'l?hlizcle o kaadr garip o ka _ löı:*İlmıfıırniş. o kadar umulmaz | .z'jmülüdür ki, bu esrarı top A Oğim, görebildiğim, yaşı . , _' Bim kadar bütün insanlığa * anlatmak, fâşetmek is - , İüfan insanlarını tanıdım. y Ükz, (| Histanda! A sanların tufanını gör - Föötanda! |i Stanın hâlâ keşfolunma - | | “katlerini olduğu gibi bu. |.. Psanlığma bıirakmak için $ * yazıyorum. |a belki dehşetler verecek, j “ler verecek, nefretler vere - , Hemin olunuz ki, Hindis - h Meçhul hakikatleri henüz K Oİmıyacaktır. : leefirnîzde okuduğumuz 1,: Avrupa teknik cihanını K kurduğumuz. — Oklides , Sinin, nasıl ki, tam aksi de | © ve aynır derecede haki - » Hindistanda da hayat ve N'îfıl bildiğimiz hendeseleri | n tamamiyle aksi kazi - de aynı derecede hakikattir! h *Ü yiyen insanlar vardır ki M danda insan zekâsının en h derecelerine vasıl olmüuş - ECanIı mahlüka kıymamak “YVan eti yemiyen insanlar | _' ki, dünyanın en vahşi in- ' daha vahşidirler! Erkek. lan insan cemiyetleri ya- “Âynr zamanda yalnız ka - W Apılar tamamile tersine İ _l'—'l' de aynı hakikatle ya- Hindistanda dünyanın (V k hakikatler bügünün in- l Satın alınacaktır. JİEVIet_ Demiryolları ve - Limanları ip$letme- Umum: idaresi ilânları v l' îammcn betleli 61.500 lira olan Pafta klavuz vesaire 2/11/1939 Üh. * Bünü saat 15;30 da kapalı zarf usulü ile Ankarada İdare bi- * Fransızlar garpte nasıl ilerliyor ? Harekât sahası olan Sar mıntaka- Erkânıharbiyesine en eski insanları arasında Yazan: L. Busch geçirmiş bir Alman seyyahı şarlar!.. Bizim bütün cinayet ve günah bildiğimiz şeyleri sırf sevap ola. rak yapan insanlar görülür. Dünya yüzünde -biribirlerile e- zeli, ebedi dövüşen en zıd ırkla-- rın asılları oradadır. Orada bu iki düşman insanin ikisi de Hindli - dir!. Ben Hindistanda bilhassa dün. yanın en eski insanlarını aradım. Bunun için senelerce binbir tür - lü insan nevileri arasında yaşa - dım. Nihayet tufandan evvelki in sanları orada keşfedebildim. Onların dünyalarına nasıl gir - dim? Alemlerine nasıl kariştım?.. Nasıl yüzbinlerce asrı geçebildik? Bunun için duyduğum derin hayretler belki ölünceye kadar de vam edecektir. Hatıralarımı insanlığın tabiat ortasında düştüğü hamakatlere ve biçareliklere karşı dehşet duy. madan, bitaraf bir ruh haliyle o- kuyanlar aynı hayretleri aynı şid detle duyacaklardır. (Devamı var) lerini iade eder. Ter ve yıkan makla çıkmaz, daima sabit ka ır. Kumral ve siyah renkli sih. hi saç boöyalarıdır. İNGİLİZ KANZUK ECZANESİ BEYOĞIN ISTANDI I KK MT Kİ ' l;,_'_şe Birmek İstiyenlerin 4.325 liralık muvakkat teminat ile kanu | *ün ettiği vesikaları ve lekliflerini '"B“r N reisliğine vermeleri lâzımdır. - ;lı;ıameler 308 kuruşa Ankara ve Haydarpaşa veznelerinde salıl- aynı gün saat 14,30 a kadar (7379) ğ Ğ — 13 — İ /da hapishanenin — dahi- Ü hagazlanan bir adamın ter İ db benziyen- sesler — geldi. - Wan kulak kebarttı. Sön: hâıhs'â girerim ki bağıran ye- Kaltür. Aksilik etmiş ola- a. Yesini veriyorlar. Dinle- u, bağırıyor? M O bir ses haykırıyordu: h rd't! öldürüyorlar. İmdat! , Jvan anahtar — destesini i:ıîaz endişeli: *_'" P 'bakalım, re var. de- * n TMazeret makamında ilâve Nakleden: Fethi KARDEŞ — Havadar dairede — bugünkü gardiyan biraz kaba ve aksi biri* dir. Mani olmazsam sizin mevku- fu epey hırpalar sanırım, Nobodi kaşiarmı çattı: — ÂAÂman böyle bir şey yapma:- sın, dedi. Bu ona pahalıya mal o- labilir. Endişe sezilen bir du: — Daima böyle yapar mı? — Daima böyle yapar — diye- mem ama eli ağırcadır. Merak et- meyin, şimdi oraya gidiyorum. İşi yoluna koyarım. — Ben de sizinle beraber geli- tavırla sor- HA BER — Akşam Postası sı, Fransız tamamen Fransız otrdusu şimdi Ren ile Mosel arâsında 120 mil mesafe, lik bir hududun hemen kâffesi ü. zerinde bir ileri kol harbiyle meş. guldür. Esasen Zigfrid hattı önüne vaze, dilmiş Alman unsurlarının muka, vemeti, mekanize birliklerin sü, rekli mukabil hücumlarınma rağ . men, iki müstahkem hat Aarasın. daki hali araziyi, hemen tama . men temizlemişlerdir. Bizzat Zig. frid hattına temas etmişler ve Sar nehrinin sağ sahiline doğru daha ileri tazyikler yapabilecek mevzi, ler elde etmişlerdir. Bu çok müşkül arazinin her yanı Fransızlara malümdur. Çün kü Sar havzasında reyiâma müra. caat edilmeden evvel, bu toprak. lar, Fransiz işgali altırndaydı. Bu mıntaka, bir takım ormanlar ve Sar nehrinin müştekkatı olan mecralarla doludur. Ve bu or . manların içerisinde Fratisız ordu. sdnun ilerlemesine mâni olacak her türlü tedbirler alımmıştır. Me. selâ, makineli tüfek yuvaları, tank tuzakları, kara maynları ve vesait mevcuttur, Fakat Fransız kuvvetleri, bu | mmtakayı büyük bir ihtiyatla katetmektedirler. Her çeşit tuza. ğı önceden keşfedebiliyor. Hele, kara maynlarını bularak zamanın | neli tüfek yuvaların da patlatıyorlar. Ağır Fransız tankları, maki . isüpürmüş, gayet alçaktan uçabilen Fransız tayyareleri, tanklara karşı alın. mış tertibatı ehemmiyetli suret . Varnd ormanı önünde cereyan eden muharcbenin pek şiddetli olduğuna şüphe yoktur ve şimdi büu arazi Fransızların elindedir. Alman erkânı harbiyesinin nok tai nazarı, bu orman mıntakasın. da vücuda getirdiği — tesisatla Fransız birliklerinin hareketlerini menetmek, onları gafil avlamak olduğu anlaşılıyor. Ayni zamanda Fransız mevzi . lerini ve ihtiyat mevkilerini bom. balamak üzere tayyareler de gel. mişse de, Fransız takip ve muha. rebe tayyareleri top ateşinin de yardımile bu tayyareleri herhangi bir zarar getirmeden sürmeğe ' muvaffak olmuştur. yel tahribine yarayacak her türlü | malümdur Diğer taraftan orman mintaka, sının hemen eteğinde mevzi almış olan Fransız garnizonlarından açı lan muazzam ateşin tesiriyle Al, manların mükerrer mukabil hü. cumları püskürtülmüştür. Zigfrid hattının esas inşaatına henüz bir hücum vaki olmamış. sa da, Fransızların kaydettikleri muvaffakıyetler pek mühimdir. Sarbrük şehrini tehdit altında bu. lundurmaktadırlar. Ve hücum kuvvetlerini Mosel ile Ren ara . sındaki bütün müstahkem hat bo, yunca, hattâ kısmen hattın içinde düşmanla temas haline getirmiş. lerdir. Her ne kadar meşhur Zigfrid hattı, 20 mil mesafelik bir derin, liğe variyorsa da, ancak ileri mev kilerinin çok iyi ve sağlam olarak inşa edildiğine şüphe yoktur. * Zigfrid hattının geri mevkile . rinden bir çoğu henüz tamamlan. mış değildir. Bu sebeple içerisine asker konamaz. Fransızların havadan yaptıkla. rı tarassutlar ve geçen haftalar içinde aldıkları fotoğraflar, Al. man tahkimatının bütün teferrüa. tı hakkında bir fikir vermiştir. ler, askerlerin uğrayacağı müş. külât göze alınarak ihtiyatla ya. pılmaktadır. : Sahte — siperler, makineli tüfek yuvaları, tank tuzakları, tel ; Örgü tesisatı, keza gayet zekice yerleştirilmiş kara maynları ga. yet aşağıdan uçmağa muvaffak olan tayyarelerden alınmış fotoğ. , raflar üzerinde vazıhane - görül.. mektedir. Büu fotoğrafların ayni zamanda Fransız ağır topları ile hava bombardımanlarının husule getirdiği tahribatr göstermek ba kımından ayrıca faydası dokunu, yor. Şunu da hatırda tutmali ki, Fransızların ileri hareketleri mü . him olmakla beraber, bütün bü faaliyetler henüz ihzari mahiyette dir. Umumi hareketler ve savlet. ler henüz vaki olmamıştır. Fransız erkânı harbiyesinin gösterdiği ihtiyat, düşmanın kuv. vetini tamamen denedikten sonra büyük mikyasta muharebelere e, mir vermek içindir. (Daily Mail) den Onun için bütün ileri hareket , | Handan, fevkalâde bir iç sıkın- tısına uğradığını, evliliğin beğşin- | ea yılr zarfında farketti. Birgün öğleden sonra kocası her zaman- ki gibi işine gittikten sonra yap- tığı bu keşfi daha evvel hiç bir şey haber vermemişti. Can sıkın- tısının belli hiç bir sebebi yoktu. Böyle birdenbire farkına varmış- tı. Haftalar, aylar ve hattâ belki senelerdir canı sıkılıyordu da o bunu şimdi anlıyordu. Acaba neden canı sıkılıyordu? Hayatta n tam mânasiyle memnun olması için ne, si eksikti.. Faruklasevi. şerek evlenmişti, veya onu sevdi ğini sanmıştı. Kocası fena bir ko- ca değildi. Çirkin denilemezdi, ahlâkı iyi idi. Kazancı da vardı. İmkân nisbetinde karısının bir de diğini iki etmiyor, genç kadının moda kanunlarını ifratla veya iti- dalle takip etmesine hiç bir itiraz da buülüunmıyordu. Evet, Faruk iyi bir koca idi, fakat Handanın neden canı sıkılıyordu?. Düşündü, buü haline bir sebep aradı ve akşam kocasına bunu açtı. — Beni dinle Faruk, sana söy- liyeceklerim var: Mesudum, bun- dan şüphem yok, fakat canım sı- kılıyor. “Faruk, sinirlendiğini belli eden bir tavırla: — Canın sıkılıyorsa, dedi, me sut değilsin demektir. Neden ca- nın sıkılıyor?. — Bilmem! Galiba pek gezmi yoruz da ondan... Senin için bile bütün gün çalıştıktan sonra, ev- | de kapalr kalmak iyi değil... — Fırsat düştükçe — gezmiye #gitmiyor muyuz şekerim? Handan dudâk bükerek cevap verdî:ı'n" 4 / inNEefİ Btülan Alat — Biliyorum, gidiyoruz. Ama genciz, bize eğlence, biraz hare- ket lâzım Faruk sakin, fakat hiç isteksiz müukabele etti: ; — Hakkın var, Ben düşüne- memiştim, affet, Bu gece nereye gidelim? Dans mı istersin, tiyat. ro mü, sinema mı? Ş Handan, kocasındaki bu istek sizliği hiç farketmemiş göründü: — Teşekkür ederim kocacığım sen ne şeker şeysin! # 34 # O günden sonrâ Faruk her sabah karısının arzusunu sordu: — Büugün öğleden sonra bir gitmek istiyor —müusun? yere Başgardiyan geri döndü: — Nizamname — mucibince bu yasaktır. İçeri giremezsiniz. Noboödi, cüzdanından, — İngiliz armasını taşıyan bir kart- çıkara- rak gardiyana uzattı. — Şunu lütfen okuyunuz, dedi. Göreceksiniz ki nizamname bana raci değildir. Başgardiyan kartı alıp okudu: Büyük Britanya, İskoçya ve İr- landa birleşik kraliyeti başvekâlelti Londra I şubat 1916 Bu tezkerenin hamili M. Ceyms Nobodiye büütn kraliyet resmi da irelerinde kolaylık gösterilecek ve emirlerine bizzat Başvekilden geli- yormuş derecesinde itaat edilecek- tir. Bu tezkere nazırlar meclisi ka- rarile verilmiştir. | Loyd Corç L Başgardiyan telâşlarıdı. Ağzını #a ee ” Ve < SAÇ YU — Bir dakika, müsaade öyleyse.. Tel; 20530 diye baktı. Karşısındakini alelâde bir sivil polis sanmıştı, onun bu kadar geniş salâhiyetleri olduğunu nasıl tahmin edebilirdi? — Özürler diledi, nasıl hitap edeceğini şaşır- dı. Nobodi: | — Çabuk olalım, dedi. kaybetmiyelim. Başgardiyan yerlere kadar iği- | lerek: , — Başüstüne — efendim, dedi, lütfen beni takip ediniz. Birçok nöbetçilerin — önünden geçerek koridorları — dolaştılar ve nihayet kalın bir demir kapının ö- nüne geldiler. Başgardiyan: — İşte efendim, dedi, burası... — Pekâlâ, girelim. Başgardiyan, anahtar destesin- den bir anahtar seçerek kapıyı aç" Ü. Ceyms Nobodi içeri — girdi ve dehşetle irkildi. Altmış sekiz mev- Üa ee a Eri O LA — S Snü. A UY A dO S L LA Vakit geee SARAÇHANEBAŞINDA — HORHOR CADDESİNDE MNN KU » İ- HAYRİYE LİSESİ ra, ilk orta ve lise sınıflarına talebe kaydına başlanmıştır. Ecnebi lisanı ilk sınıflardan itibaren baş. l 21, Kızların yatılı kısmı tamamile ayrı bir binadadır. Yatısız talebeyi rakletmek için mektebin husus otobüs servisi vardır. Tedrisata 25 Eylülde başlanacaktır. Talebe nin mektebe gelmeleri. Yatılı Yalısız | muşlar, düşünmek hassasını - bile kaybetmiş görünüyorlardı. Gözle- ri o kadar cansızdı. Bu gözlerde ancak müthiş bir korku ifadesi o- kumak mümkündü. Sararmış yüz- leri, azalarının titreyişi, — nihayet salondaki korkunç süküt Ceyms ti ki, fon Brand mevkullar — ara- sında bulunmasaydı, büyük detek tif kendi kendine, cezanın şiddeti | suçla mütenasip midir diye sora- caktı. Fakat fon Brand mevkuflar a- rasındaydı. Onun yaptıklarını dü- şünmesi, işlediği cinayetleri hatır- laması kalbindeki merhamet his- lerini söndürdü. Casusa uzun müddet baktı. O daha şimdiden yola gelmiş, öte- kiler gibi ümitsizliğin ve- yeisin canlı bir heykeli olmuştu. — Fakat 1 gu farkla, Ceyms Nobodiyi görün- V n HM aai iaalam gl hishir Yoksa gece mi sokağa çıkmak istersin? Nereye gidelim? Fakat gezmelerde fazla neşeli görünmiyordu. Geceleri gezme- ğe gittikleri vakıt da ertesi sa- bah saat altıda kalkıyor ve “kay- bedilen vaktini telâfi için,, ça. lışma odasına kapanıyordu. Bir müddet sonra Handan, es- ki ve mutad gezmeler dışında gezmeğe gitmeği istememeğe baş ladı. Can sıkıntısı da arttı. ve nihayet tahammül edilmez bir hal aldı. Birgün kocasma: — Faruk, dedi, seninle ciddi könuşmamız lâzım. Ben bir müd dettir kendimi çok yorgun, bit- kin ve sinirli hissediyorum, İki üç hafta için temiz havalı bir ye. re gitmeliyim, Biraz hava tebdili sıhhatımı düzeltecek. Baksana iştihadan da kesildim. Faruk, bu fikri hoş karşılama- dığını gizlemeğe muvaffak ola- madı. Çehresinin aldığı hal, dü- şüncesini belli etmişti. Mamafi fikrini sözle ifade etmedi. — Pakâla, dedi, nereye git. mek istiyorsun? — Bursayı düşündüm, nasıl bülüyorsun? — Çok güzel. Ne zaman git- memizi istiyorsun? Söyle de iş- leri ona göre tanzim edeyim? Handan sükünetini muhafaza edemiyerek söylendi: — Anlamıyor musun, ben has. tayım! Sinirli oldum, nörasteni galiba... İstirahata ihtiyacım var yalnız olmalıyım. Başka türlü nasıl dinlenebilirim? Faruk, uzun uzun karısını süzdü, sonra gene sakin muka- bele etti: ç — Peki, istediğin gün — gide- bilirsin ? * ** Vapur Yalovaya hareket ettiği zaman, Handan evvelâ müthiş bir sevinç duydu. Faruk onu teş- yi etmiş, vapura da gelmişti. Son dakikaya kadar, Handan, hare. ketine kocasının mani olmasın- dan. korkmuştu. Korktuğu başı- na gelmemişti, işte hareket et- mişti, yalnızdı ve serbestti. Ar. (Lütfen sayfayı çeviriniz) l Ler — — Ü ç ahbap çavuşlar harbe gidiyor Arsen Lopen geliyor. L B-::S!_ :ııı—ııı:ıııı—ı== RAŞİT RİZA E. SADİ TEK Noboödide öyle bir tesir hasıl. et- | TİYATROSU Bu gece Büyükada İskele Gazinosunda Yarın gece: Beylerbeyinde SAÇLARINDAN UTAN yarıı hareket olmamışken onun - gözle- rinde bir kin meşalesi dolaştı. Ceyms Nobodi, şimdi, casusun ruhi aksülâmelini tetkik ediyordu. Onun dünyaya yüksekten bakan tavrından, — cüretkârlığından ne kalmıştı hiç! Kapana yakalanmış vahşi hayvanı hatırlatan hali yal- nız korkusunu belli etmiyor, ümit- sizliğini ve yeisini de ortaya vu- ruyordu. Fon Brandın kendisini mahvolmuş telâkki ettiği aşikâr- dı. Birden Ceyms Nobodiye hita- ben haykırdı: — Allaha yalvar ki ben tekrar hürriyetime kavuşmıyayım. Ye- min ederim ki bu — cehennemden kurtulmak nasip olursa — senden müthiş bir intikam alacağım, Gardiyan bağırdı: — Suüs! Fon Brand bu ihtara aldırmıya- ralr dMovam etti" K KG K z S A Alemdar Sineması e y F €ç

Bu sayıdan diğer sayfalar: