Ürman insanları arasında; 113 İ Buseh 15 yılını vahşiler arasında geçirmiş bir Alman sezyahı I Nihayet goril insanların lâşadıkları ormana gelmiştik iz biribirimize (hayretle Garip, gene damara ben: öy göremiyorduk. Maa- Vakit geçrimeden ve akşam W bu bataklığı geçme Beçirdik ve birer birer © kasma dizilip © yürümeye Filhakika (adım adım YI takip ettikçe oayağımr aki yerin demir sertli- kuru bir yer olduğunu hay- rdük, il bataklık gündüz, güne“ âretinden âdeta kızgm İd İN kaynar bir haldeydi. Ka i “ya düşen her şeyden ew » ÜİŞ bir surette ha şlanarak Talih herkes biribirine tu- ve gayet ihtiyatla yürü- İ i âdeta bir rüyada yürü. “A “izin ve kaynar bataklığ SEZ .. muvaffakiyetle geçe kuka çıktığımız ozaman > ayet. Etrahımıze İT scaktan (ve ağaçsı;, Ve bomboş bir çölden baş « #Y görmüyorduk. Dazutaya ormanm pere ğun sormaya mecbur ol güldü: edi, Orman beş on adım # ! Gece giremeyiz! ke on adım ilerde mi? , bu görünmez bir orman ayr Sizin etrafınızda gör Sistir! Sisten görünmez! sis açılır! * ve heyecan içindeydik. İ, “cak ve yorgunluktan bi- geldiğimiz için he if ipek çadırımızı oraya : İtme beyecandaydık. Dün- e imi görülür bir yerin Muz, üzerinde bulundu- rezin garnbeti, dünya İarip ve meşbül insanları” in: dibinde bulunuşumuz bir heyecan veriyordu. Ütmale | karşı nöbet usulü tedbir almış olduğumuz da $iddetli heyecanm tesiri bemen hiçbirimiz uyuma *n havada su buhari o kesiti ki bu boğucu sıcak- Atrlaşmış havada uyumak dun, nefes almamız bile a beraber yerden j a ! etraftaki harareti tüten sü uçtuğu için bulundu. ! vr gittikçe o boğucu hali- Yor, bir taraftan da biz © buharlı havaya, tıpkı buhar hamamındaymışız min edersiniz ki verece* ümatı dikkatle koritrol €- Doğru olmıyan o mokta'ar İm yalnız size olazak- iz olsun. Re mahgünane bojmu” dağ mırıldandı: f öyle. Onun içindir ye olarak... Te Sözünü keşti: ki, uzun sözlere lüzum vela parolayı t yl kelimesi Düa'dır. ey 2 Bu kelimenin ma- Hüne über alleş cüm it N harflerinden vücuda 7 İse YİF kelime, onun kısaltır söyleyiniz. â. Devriye saatlerini Bazuta : | Burada gecelemeye o mecbu. | gibi alışmaya başlıyorduk. Bada-Badaların ormanına gel meden evvel girdiğimiz gölün pa rafinli suyu vücudumuzu hakika- ten bu sıcağa karşı muhafaza etme miş olsaydı hiçbirimizin orada bir kaç saatten fazla yaşamamıza İm- mızdaki ormanda Badarbadaların dikkatini çekmeye lüzum yoktu, Bütün gece bu boğucu ve buharlı havaya biraz alışabildikten sonra ancak sabaha karşı biraz uyuya" bildik. Sabah olduğu zaman hepi miz yattığımız yerlerden heyecan» la kalktık. Ormanı örten sis sabahleyin gü neşin tesirile hafiflemişti, < Hafif sisin arkasımdan bu garip ormanı görüyorduk. Tuhaf olan çibet şuydu: | Bu ormanın içinde goril insan İlar bulunduğuna delâlet (edecek hiçbir ses, hiçbir gürültü işitmiyor duk. Orman sanki meskün değil: miş gibi sessiz sadasızdı. Bada Badaların ormanma gir meden evvel kılavuzumuz Bazuta Hans ve Bazara ile birlikte uzun uzadıya istişarede bulunduk. Bazuta bize dedi ki: — Bada-Badalar son derece | kurnazdırlar.. Gayet iyi de sak- larmasını bilirler! o Ormanlarına yabancı girdiğini hissettikleri za- man'o kadar maharetle (gizlenir ler ki insan bir tanesini bile orta” da göremez. Fakat birdenbire öyle bir baskın yaparlar ki insan şaşı- ıp kalır! Düşmanları böylece mahvederler.. Onun için kadınları uyuyormuş gibi bir tarafta yal nız bırakmak ve pusu kurmak lâ sımdır! O vakit kadınm kokusunu alan Bada Badalar bin türlü ihti yatla avma yaklaşır. İşte. o zaman yakalanabilirler! Filhkika bataklık denilecek de- recede koyu bir çamur içinde, ne- fes almamıyacak kadar sıcak ve ötesinde berisinde su buharından sis tabakaları birikmiş olan bu ga rip, müthiş, boğucu ormanda ei müşkülülla bir hayli si halde hiç kimseye, hiçbir hayvana tosadü! etmedik. — (Devamı var) Alemdar Sineması Şahane Çılgınlıklar KADIN KATİLİ Ertuğrul Sadi Tek Hyatrosu bu gere İm Suadiye o Şenyolda | Donanma o Gecesi Reşit Roza Yarın gece Bakır, Mütiyadide GELEN köy BEŞTE Nakleden: Fethi KARDEŞ - Üç devriye var, Birinci tw riye zabitler tarafından gece saat 1) de yapılır. Saat ikide bir dev» | tiye daha vardır, Üçüncü devriye | ise zabit vekillerinden mürekkep tir ve şalakta, yani bu mevsimde altı ile yedi arasmda yapılır. Ayrıca saat 12 ile 3 arasında, ötekilerden ayrı saatlerde itfaiye devriyesi dolaşır. — Peki, tersanenin büyük kapı sından girince casusluk (o merkezi ne tarafa düşer? Fon Brand mutiane cevap ver- mekte devam etti; — Kapıdan girince hemen sağ da büyük bir binanm vizindi ve İ- kinci katlarında... Bina, omuha- tızlarmm bulundukları tam karşısındadır. — Ya nöbetçiler? — Nöbetçi yoktur. Karakol bi- HABER — Akşam Postası YEMEKLER PIŞINCE Yazan: Dr. G. A. "Yediğiniz yemeklerin her birinde gerek besleyici mad. delerden, gerek madenlerle vi. taminlerden ne kadar bulundu. ğunu öğrendiğiniz vakit bun. ların hepsi, tabii o gıdaların pişmemiş hallerindedir. Fakat yemeklerden pek azı çiğ ola. rak yenilir. Piştikten sönra acaba onlarm (o terkibindeki maddelerin hepsi kalır mı?, Vitaminler için toptan bir şey söylemek kabil değildir. Kimisi kalır, kimisi hiç kalmaz. Bir de pişirmenin tarzına gö. re: Hiç hava almıyacak sürette makineli tencerelerde pişirilin,, <e vitaminlerin çoğu sıcaklığa dayanır, Buna karşılık, besleyici albümin ve şekerli madenler ba. kımından gıdalarımızdan bir çoğunun pişerken ne kadar kay. bettikleri iyi hesap edilmiştir. Ancak kayıp, sadece su ve yağ içinde pişirme tarzında olur, Et, hattâ sebze ateşte kızartılmca kayıp pek azalır. Bundan başka, çorbada olduğu gibi etin ve sebzenin suyu içilirse kayıp bu suretle telâfi edilir, Et, suda, yabut yağda pişince azotlu maddelerinden yüz. de 5, fosfordan $0, klordan ve sodyomla potasyomdan 70, manyezyomdan 50, kireçten de 30 kaybeder, Bundan dolayı et haşlaması yenildiği vakit suyunu da İçmek, beslenmek için da. ha kârlı olur. Etin yanında kış ve yaz yakışan patates soyulmadan haş. lanılırsa kayıp pek az, ehemmiyetsizdir. Fakat soyulduktan sonra haşlanılır. Yahut yağda kızartılıma kayıb ehemmiyet. lidir, Hepsi yüzde hesabiyle, şekerden 7, albiiminden, 4, fos. fordan 10, klor ve sodyorndan 25, potasyom ile manyezyom, kireç, çelik ve bakırdan 20. Demek ki patatesi soymadan haş . latmak daha hesaplı olur. Havuç ve yerelması gibi kökleri yenilen sebzeler: Şeker. den (dalma ylizde hesabile) 30, albüminden, fosfordan, kireç. ten 20 kayıp, klordan 60, sodyomdan 50, potasyomdan 40, man yezyomdan 20, çelikten 25, bakırdan 45. Lüâhnanın pişerken kayıbı pek çoktur: Şekerinden 75, al, bümünden, kirecinden 25, fosfordan 30, klordan 60, sodyom ile potasyonıdan ve manyezyomdan $0, çelikle bakırdan 20,lâh. nanın, içi pişirilip suyu içilmez, onun için ucuzluğuyla beraber pek te besleyici yemek değildir. Taze fasulyede haylice kaybeder: Şekerden 70, albümin. , den 30, fosforla postasyomdar 60, klor ve manyezyomdan 50, İsireçle gelikten 20, bakırdan 66. 1 binanın | Pırasa ile soğanı Şekerle potasyom ve manyezyom ma. denlerinden yarı yarıya, albüminden 20, klordan 70 kayıp, Üst tarafa da zâten ne kalır?. İspanak pişince daha yavan olur: Şekerinden 60, albüml. ninden .$, insana gençlik verecek manyemyomdan 77 gidince. Sebzelerin en kârlısı şüphesiz salatadır, çünkü çiğ yenil. diğinden hiç bir şey kaybetmez. Üzerine zeytinyağı konulunca terkibindeki mma İm m b DAŞ eksikliği tamamlanmış olur. «lüpmurahhasları çağırılıyor Istanbul Futbol Ajanlığından: 1039-1940 yıh bölge (O birinellik müsabakalarına iştirak edecekleri» ai bildiren Klüpler (o aşağıda tayin olunan günlerde kur'a çekilişinde hazır bulunmak üzere birer murah baslarını 20 çarşamba ve 2İ per şembe günleri akşamı #aat 18 de bölge merkezine yollamaları rica olunur. I nası tam karşıda SölüdüNİ ve © radan karşısını kontrol gayet ko- lay olduğu için nöbetçiye o lüzum görülmüyer. Karakolda yirmi dört kişiden on ikisi daima uyanık ve vazilededir. — Bu vaziyette binaya o kapr dan girmek son derece müşkül o lacak. Arka taraftan kapı yok mu? — Hayır. Çünkü bu bina hususi maksatlarla yapılmış binalardan" dır. Ceyms Nöbodi sordu: — Oda ns demek? - Hususi maksatlarla (o yapı mış binalar bilhassa hırsızların i İ şeri girmesine mani olacak terti- balı muhtevi olarak inşa edilir. Birçok tuzakları vardır, öyle ki i- şeri girmeğe cüret edecek adamın dışarı çıkamıyacağı muhakkaktır Bi sebeble şimdiye kadar kimse içeri girmeğe teşebbüs etmek çıl- anlığmı göstermemiştir . Fon Brand dudaklarında şey* tani bir gülümser» 'le ilâve etti. -- Bu itibarla teşebbüsünüzden wwe! iyice düşünmenizi tavsiye € lerim, Cüytns Nobodi, hiddetle muha: | e Çarşamba günü: Beşiktaş Beykoz, Fenerbahçe, Galatasaray, Hilâl, İş tanbulspor, Allıntuğ, Süleymaniye, Topkapı, Vefa, Perşembe günü: Alemdar, Altın- ordu, Anadolu, Anadoluhisar, Bey» lerbeyi, Beyoğluspor, Demirspor, Eyüp, Feneryılımaz, Galata gençler, Galalaspor, Güneş, Kale, Karagüm- rük, Ortaköy, Taksim Yeniyildız, Yenişişli, Yıldırım, Devutpa: tabını süzdü ve: — Ne o, dedi, şimdi de bana nasihat etmeğe mi kalkıyorsunuz? Ben kimseden nasihat almam, ha” beriniz olsun. Casus başını önüne eğdi: — Siz ikeyi haber vermek istemiştim, ikaz için, çünkü. — Kâfi! Siz yalnız suallerime cevap vermekle iküfa edin. Ne dir yorduk, demek binanın (karakol karşısında olan kapısından başka kapısı yok; fakat tabii pencereleri vârdır. İlk katta pencere var mı? Parmaklıkir m:? Nöbetçilere gö" rünmeden bu pencerelere yaklaş” mak mümkün müdür? Fon Brand başını salladı: , — Hayır. İlk katta pencere yok” tur. Daha doğrusu vardır ama bi- nanın dışma değil ortadaki avlu” suna açılır. Diğer (o pencerelerde parmaklıklıdır ve geceleri bu par maklıklara yüksek tansiyonlu elek | trik cereyanı verilir. Bu sebeble pencerelerden #irmek pek müşkül hattâ imkânsızdır. Üstelik, bu değilmiş gibi aklıklardan sonra pencere içine. ipte çelik levhalar ko” Kadın bir mâna mı yoksa bir muam (Dünkü sayımızdan devam) Suçsuz ıztırap çektiğim azmış gibi bir de bu mektubu alınca ne kadar ağladığımı bilmezsiniz .. Ona hiç cevap vermek İsteme, Me Fakat nihayet şunu yaz. Feriha, Mektubunu aldım. Çok hazin yazmışsın, Fakat bana inaterik isnat ediyorsun, İnsaf et. Bu ke nına koy, vereceğin hükme razı" yım. Benim en ufak yalvarışlarımı kabul etmeyen ve yahut mevzuu değiştirerek. düymamış gibi, dav- ranan sen değilmiydin? Seni öyle seviyor ve şimdi öyle özlüyorum ki... Bunu seni kaybettikten son: ra daha iyi anladım. Bak Feriha gökte yıldızlar'ay ve güneş oldu ğuna eminsin değil mi? Bunların varlığından şüphe yok değil mi? Bir de bunların yıkıldığını, yere serseri gibi yaşıyorum. Artık hiç bir şeyden zavk almı yorum. İşlrim de bitkin, kafam gibi durdu. Bana ilham veren sen- din. Sen bana kuvrettin. Ben se, i varlığında. ışıklarının altında SEL R | Arasıra ıSTEDİGİMİZ Yazan; Kadri Kayabal Yakmân lik maçları o başlıyacak. Bir çok heyecanlı müsabakalar ve bir çokda horoz dövüşleri seyre. deceğiz, Heyecanlı maçlar pek na- dir oluyor, Fakat horoz dövüşle. rine o kadar alıştık ki; kavgasız, gürültüsüz bir maç bize gayrita- bii zeliyor. Bu ezcii derdin önüne nasıl geçmeli? gördük ki ne mu- vakkat ve nede ebedi baykotlar bu derde ilâç olmuyor. Mesele gö- ründüğü gibi basit değildir. Saha- ya cıkan yirmi iki genç koca bir Türk gençilğini temsili ediyor de- mektir, o Cezalar şiddetli olmalı, halli hâdise çıkaran oyuncunun mensup olduğu kulübü seri bir ka- rarla kapatmakta tereddüt bile et- memelidir. Memleket meselesi mevxabahsolunca her o hangi bir kulübün varlığı ile yokluğu musa- vidir. Seciyesi düşük bir sporcuya kıy- met veren bir kulüp derhal ka- patılmalıdır. Hakiki gençlik, mem- leket gençliği bunu İstiyor, Kadri Kayabal nulmuştur. Bunları (o kesmek İşin iynak âleti kullanmaktan başka »re voktur. Fon Brand, Kieldeki casus teş" iilâtı merkezinin binasını o böyle tarif etmekle Ceyms o Noobdinin , öesaretini kırmak istemişti. Onun şöyle bir mukabelesile karşılaşınca şaşırdı: — Yok canım! Neden 42 lik bir » demiyo sunuz? Gülerek ilâve etti: — Biraz kimya ve fizik bilen ve çevik de olan on beş yaşında bir çocuğun bile bu saydığınız engel- leri on dakika içinde (yeneceğini bilmiyecek kadar modern tekniğin cahili misiniz? Fon Brandın gözleri faltaşı gibi açıldı. Hiddetle söylendi: — Fon Salzman öyle söylemiyor ama... Ona göre Kiel tersaresinde- Xi bahriye casus teşkilâtı merkezi” xe bir yahancının girmesi imkân | haricindedir. Nobod: esrarlı bir gülümseme i- le: — Öyle mi? dedi. Ben ona bir nun aksini isbat edeceğim. Sizinle bahse girmeğe hazırım; Bir aya düştüğünü tasavvur et, İşte sen | den ayrılmak işte senden ayrılmak | ta böyle oldu. Şimdi deli ve bir | ma mıdır ? beliren bir gölge idim, Şimdi git- tin, Fakat benim benliğimi de alıp ötürdüm. Şimdi sanki yaşayan yarım vü- cudümle ademe doğru sürükleni- yorum, Ah Feriha sen, sen... Benim son duygum, sen tesellim. son Ü- imüdim ve son ışığımdın. Benim sevgimi, aşkımdaki kuv- veti anlamadın, Sevgimdeki derin manayı kavrayamadın ve nihayet gittin Ben artık kime ve niye yaşı yorum, Hiç, bir biç, değil mi? şim di zambak kadar beyaz. güzel yüzünü her yerde arıyorum. Bugün yaşamıyan Oben, yarın dâ yaşarım, diyebilir miyim? Bu nu bana niçin soruyorsunuz? Bu- gün de, yarın da, yaşamak ve ya" şatmak senin elinde değil mi? Fe İ rihat Senin için dünkü bir hatıra de- .. Yalnız İ dalma ve her zaman, her dakika n, benim olmıyan bir hate ra diyeceğim. Yarın yaşıyacağınız bilmediğim için yarının da dün © lacağını düşünmüyorum. Sen, sen» siz kendime alışmağa gidiyorum, diyorsun. Ne mutlu sana! Demek alışmağa muktedirsin, kendini te selliye kadirsin. Ben buna da muk tedir değilim. Ümitsizlik, çaresiz- lik içinde senin için zehirnâk göz yaşları döküyorum. Bunlara inan Feriha! Şimdi boynu bükük bir öksüz gibi melül ve perişan kal | dım. Bunun böyle olacağını boy” | num bükük olarak yüzüne baktır ım © zamanlar (o anlamıyordun? Hani (evel)lerini hatırlıyor, biliz yor musun... Onları herkes $ ama senin gibi değil, demiştim. 0 zaman bana gülmüş, bunları Vile esirgemek istemiştin. Feriha, ne olur, gel! Seni mek için ne kadar ıstırab çektiği mi gör. İstersen son defa olsun, Fakat gel. Kimsesiz kalbimi, boş | muhitimi doldur. Sana Allaha marladık demiyeceğim ve seni haş retle bekliyorum, bunu ve beni u- nutma!,, Üç gün sonra yözhaneye geldi. Omü görür görmez sevincimden ve heyecanımdan o ölüyordum. Ona | sarılmak istedim. Ellerim kalktı, fakat gene boşluğa düştü, Acıları” mı, hasretlerimi söyledim, serze nişlerde bulundum. Bana verdiği cevapta, mahrumiyet ve stırabın insanların ruhlarını yükselten bir âmil olduğunu (anlatıyordu. Bik mem böylece.ne kadar konuşmuş” tuk. O esnada telefon çald. e Bin işlerimle uuğraşmağa (başladım. (Lâtfen sayfayı çevirimiz) kalmadan bahsettiğiniz merkezin “anim için hiçbir sırrı kalmıyacak tır. Dahası var; Fon Salzmanı Dub- line kadar getireceğim (ve hücre arkadaşı daha sonrada pranga arkadaşı olarak sizin yanınıza ko” yacağım. Çünkü oda sizin gibi ömrünün mütebaki (o senelerini pranga mahkümu olarak geçire» cek, Nobodi, bunu söyledikten sonra, fon Brandı, korku ve dehşet için de bırakarak çıkıp gitti. vE Gece olmuştu. Saat onu, sonra on biri çaldi. Dublin kâlesinin koridorlarında bir devriye dolaş, (o Devriyenin başında, bir elinde fener, ötekinde bir anahtar destesi taşıyan bir gar diyan yürüyordu. Kalede nöbet değiştirme (saati zilmişti. Devriye bazan duruyor, onbaşı tarafından yavaş sesle (verilen © mir üzerine gskerlesden biri sr dan ayrılıyor, nöbeti biten arka daşının yerini alıyordu. (Devamı va)