23 Ağustos 1939 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 12

23 Ağustos 1939 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

PALA HABE ela olam 23 AĞUSTOS — 19 ŞEPREDE e, HARLAYU | Gizli Vazifeden “Hariciye zim. HASER'in Tarihi Romanı: Yazan : RAHMİ YAGIZ Talât paşa dü kâğıdını alınca faciayı anladı Yurahim efendi değiştikten sonra derviş de «ğ- rıdan sızıdın bitab düşen vilcudunu tahtaların Üze- riao bıraktı. Kâbuslu bir uykuya daldı, İbrahim efendi ertesi günü nöbetten çıkar çık. maz doğru Bahıllirin yolunu tutmuştu. Delikanlı- n sinde beliren bir önseziş ncele etmesini mey- dana getiriyor, kâğıdın ihtiyar ve zavallı dervişi bu işkenceden kurtaracağı kanaatini kalbinde yaşatı- yordu, p Genç memur hizlr sdımlariz o Babiliye geldi, Dış kapıdaki çifte nöbetçilerim arasından geçti. Geniş teş merdivenleri bir solukta çıktı. Divan- hanede durdu. Sadaret odasmnı koridorunda bek. leşen yaverler, bir komiserle üç dört polis, sivil memurlar vardı, Küçükpazartı İhsan da, sulkastçiyi paşanın Aya- sofyadaki konağında tuttuktan sonra bir derece daha terfi etmiş ve paşanin maiyet polisliğini yap- mak vazife ve imtiyazile de tevkir (o edilmişti, Iksanm etrafta fr dönen gözleri, divanhanenin ibek halılarla kaptı orta yerinde duran adama iliş- ti. Onu hemen tanıdı, seslendi: — Hayrola, İbrahim efendi, ne var? İbrahim, bu tanıdığa tesadüf etmekten haz duydu, © tarafa koştu. İki memur el sıkıştılar. İbrahim tek cümleyle arkadaşmın sorgusunu c0- wabladı: — Sadrazam paşa hazretlerini göreceğim! — Hemen mi? — Tabil: — Meclisi vükelâdalar şimdi! kendine sit bir iş mi? İbrahim bir tereddüd duraklaması savuşturdu, ” karşılık verdi: — Hayır. Müdiriyetten geliyorum, Suikastçi- ye ait bir ihbarda bulunacağım da... , İhsan bu kelimeyi duyunca işin ehemmiyetini ınladı, İbrahimin ceffelkalem savurduğu, fakat tam yerinde ve müessir bir şekilde kullandığı bu ” Ömle sivil komiseri, otektriklenmişçesine çevik» “iirmişti. İbrahime:; Niçin görecek, sin, — Öyleyse dur, burada bekle, Ben paşaym zber,vereyim? Dedi. Ceketinin önünü (kavuşturdu, Fesini mastırdı, Sadaret odasmdan içeri daldr, Bir dakika sonra Talât paşa odadan dişarıya “Oğıktı. Pegi sıra gelen komiser İhsana sordu: — Kim o, hangisi haber getiren? bsan, İbrahime işaret ederek çağırdı. De- likanit yaklaşırken srzetti: — İşte bu memur, paşa hazretleri, İbrahim, Telât paşayı yedi yerden kandilli bir temenna ile selâmladı, Avucunda hazır bulun, « durduğu derviş Reşid efendinin kâğıdını uzattı. Paşa hiç sesini çıkarmadan kâğıdı açtı, okudu. Gözleri hayretle üzüntünün karışık ifadesile irile- şe büzüle birkaç defa daha tekrar tekrar okudu. Sonra yanıbaşında duran komiser Küçükpazarlı İsana gazab dolu bir bakışla kötü kötü baktı, biddelten ıslık çalan bir sesle çıkıştı: — Bombalı suikasiçiyi konakta yakalıyan sen- din değil mi? — Evet paşam! — Adini sanını niçin baun söylemedin? Hay- vanlığımn mikâfatım: şimdi göreceksin! Behire garip bir heyecan O içerisinde Necdetin yazdığı küçük mektubu okü yordu: “Hiç unulamıyacağım çocukluk arka- daşıma; bu mücevher ona bizim değiş miyen hislerimizi anlatacaktır., Zira bunu, seçen annemdir. Bu hediyeyi ka- bul edebilirsiniz. Çünkü sizi çok seven BE EE Sadrazam hürmet vaziyetile duran resmi komisere işaret etti: — Buraya gel! A! şu hayvan herifi, nezaret, haneye tık, polis müdürünü de bann çağır, Otomo- bille hemen gelsin! Küçükpazarlı İhsan neyo uğradığını şaşirmiş- ti. Talât paşanın ayaklarına kapanmak için bir ba- reket yaptı. Eski arkadaşı ve dostu Reşid efendinin felâ, ketiyle ruhu burkulan ve şiddetli bir vicdan azabı duyan sadrazam buna meydan bırakmadı, komise- To haykırdı" — Defet, götür şu hergeleyi... Komiser, İhsanı kolundan tuttu, yardımına koşan polislerin muavenetile sürükler gibi kori- dordan uzaklaştırdı. Divanhanenin dışma çıkarın- ca belinden tabancasını sldı. Oradaki metruk ha. pishaneye kapadı, kapıya da bir nöbetçi koydu. Kendisi #mdaret otomobiline stlıyarak iki dakiknda Sirkeciye, polis müdürlüğüne indi. Soluk *oluğa müdür Azmi beyin huzuruna çıktı; Nefesi kesile- rek onlattı: — Beyefendi, sadrazamı paşa hazretleri emir buyurdular. Her işi bırakıp derhal ve en seri va- sıtayla Babiâliye nir bekliyorlar. putlaşmış gibi — Sadaret otomobili kapıda bekliyor beyim! Azmi bey yerinden fırladı. Komiserle beraber otomobile atlıyarak Babitliye geldi, Talât paşa İhsana duyduğu gayzı bir türlü zap- tedemiyor, dakikalar göçtikçe artan bir kinle için için söyleniyor, arada bir de: — Zavallı Reşid efendi, bilmeden adarıcağızn kanma giriyorduk. Adamını bunlar, bu herifler... Allah topunu kahretsin! Diyor, koridorda dolaşıyordu. Bir aralık polis İbrahime kâğıdı Reşid efen. dinin nasıl yazdığımı sordu, tafsilâtını dinledi, Son- ra İbrahime: -—— Sen; dedi, bugünden itibaren bü berifin ye- rine burada, maiyçtte kalacaksın. Bir rütbeye de hak kazandın. 21 gün dayak ziyafetile polis müdiriyetinde i- za: edilen Reşid efendinin yazdığı kâğıdın bu ne. tceye varışı İbrahimi şaşırtmıştı. Genç polis terfie sevinirken Reşid efendiden niçin altınları aldım diye için için üzülüyor, dervi- sin bunu paşaya if$a etmemesini temin çarelerini arıyordu. Bu #rrada polis müdürü Azmi bey, komiserle birlikte divanbaneye girdi. “Talât paşsya doğru yürüdü, Efendisini selâmladı, Sadrazam Azmi Be- yi bir kenara gekti, Ona şu kmsa ve kat'i emri ver- di: — $u geçenlerde tevkif ettiğiniz suikastçi var Ya. Şimdi müdiriyete gideceksin; o adamı yanma alacak, tazimatla gönlünü yaparak buraya, yanıma getireceksin! Haydi kog! Azmi bey bü emirden şaşırdı. Fakat mabiye. tini, sebebini sormağa cesaret edemedi. — Baş Üstüne paşam! Dedi, geldiği hızla daireden fırlıyarak etomobi- W atladı. Müdiriyetin yolunu tuttu. ( Daha var) IN AŞK Nakleden : Gy ee 2 “Vatani müdafaa etmek lâzım. Bu uğurda müracaat edilen bü tün vasıtalar iyidir, elverir ki va: tan iyi müdafaa edilmiş olsun..|manya harp yüzünden © sefil ve| Orada gene bir protestan “ Evet biliyorum,, Büyük Fredrik (perişan bir hale gelmişti. Ameri |nerleri cemiyetine girdi. DE böyle söylemişti. Fon Papen ince bir gülüşle mu kabele etti: — Yanılıyorsunuz azizim. Bu cümle Büyük İMakyavelindir. İ İ AMERİKADA BİR TEDHİŞ ÇETESİ Ozaman Amerikada çalışan Al man ajanları teşkilâtının en mü him unsurlarından biri (o yüzbaşı Franz fon Rintelendi. Bu adams bir dâhi denilebilirdi; bir tahrip dehası! Bu genç Alman zabiti muaz zam bir plân hazırlamıştı. Mevzu ubahs olan şey, Amerikayı Fran sa ve İngiltereye silâh vermek” tön alıkoyacak bir (o kütle karı- şıklığı yaratmaktı. Bu maksatla yeni bir amele birliği kurdu. Mitingier tertip etti. Bu mitingde en hara” retli hatip bizzat fon Rintelendi. Hitabet. kürsüsünde olduğu 7a- manlar, halkı böyle İsyana teşvik edenin Alman ordusu muvazzaf zabitlerindeh biri (o olduğundan kimse şüphe etmiyordu. Fon Rintelen az zamanda bir işçi lideri oldu. Gayesine kolayca |* erişemediği yerlerde grevler ter tip etti. Bu grevler o salgın bir bastalık halinde 82 zamanda bii- tün Amerikaya yayıldı. Ayni zamanda fon Rintelen, di- ğer taraftan. Amerika harp leva” zımı fabrikalarına mütemadi si de m parişler “vermekle eşgukih. Rusyaya mülemadiyen silâh sew kine tavassut ediyordu. o Rüslar Peşin para vererek mühimmat sa- tin alıyorlar, vapurlar yola çıkt yorlardı. Fakat bu sevkiyatı Obir uğur guzluk takip ediyor, denilebihr- di. Rusyaya mübimmat götüren gemiler açık denize henüz çıktık” ları vakit esrarengiz bir infilâk- a berhava ölüyorlar, ( kiymerki harp malzemesi Rusyaya kadar götürülemiyordu. Bu işin sirr: çok zaman sonrs, Amerikan zabıtası fon Rintelenin maskesini yüzünden düşürmeğe muvaffak olduğu vakit anlaşıldı Fon Rintelen teslim ettiği ber parti içine, ancak gemi açık de nize çıktığı vakit patlayacak şe kilde ayarlanmış bir saatli bom ba koymaktaydı. Fon Rintelenin bu işteki rolü 1917 dö meydana çıkarıldı ve ken MASAL ÇOCUKLARI VE HIS ROMANI: MUZAFFER ESEN Fredrikin değil, Nakleden : Fetni KARDE — Ne söyliyeceğinizi biliyorum: | disi hapse mahküm oldu. Hapis | kıziyle macerası olduğu * haneden çıktığı vakit (o dünyavı harp felâketine sürükliyen Kay zer çoktan Holandaya kaçmış, Ak ka bü Alman zabitini ancak 1921 de serbest bıraktı. “DÜNYANIN EN BÜYÜK MACERA ADAMI, Alman tedhiş çetesinin birin ci plândaki diğer bir unsuru da Trebiç Linkoln idi. Trebiç Linkolna haklı o olarak “devrin en büyük macera ade (mı, denilmiştir. Biz - burada o nun bütün hayatım anlatacak değiliz. Hayatının başhca safha larmı hülüsa edelim, kâfi... “Hayatıma dair (hakikatler. ismile neşrettiği (o hatıralarında “yirminci asrın en büyük macera adamı,, 1879 da, Tuna sahillerin de küçük bir Macar şehri oOolan Jakada doğduğunu yazar. Tahsili ni on üç yaşına kadar Budapeşte de yaptı. Sonra ailesi onu, al manca öğrenmesi için, Presbur ga gönderdi. Baba oğul gayet iyi geçiniyor lardı. Fakat lise imtihanlarını ve receği sırada İvas Trebiç aktör olmak istediğini söyleyince arak rında büyük bir ihtilâf çikti. Bu ihtilâf İyasın lehine halledildi ve delikanlı şehrin konservatuvarına yazıldı. Fakat Trebiçe o sahneye çıkmak hiç nasip olmadı. ISAYA İNANAN BİR YAHUDİ: Tatil esnasında 'Trebiç ecnobt memleketlere gitmek fırsatım. buldu. İtalyayı dolaştı ve dar kadar ui er İkaktan geçen birine çarptı ve e dal gınlıkla macarca olarak özür di- ledi. Meçhül adarı ayni oOUsanda cevap verdi. Bu bir vatandaş, hat tâ dindaştı. Bu adam İsaya ina nan ve ona İsrail evlâtlarınm Mu. sihi gözüyle bakan Yahudi tari- katline mensuptu, Bu tesadüf neticesi ve burada anlatılması pek uzun sürecek ha” iseler dolayısile genç Trebiç ec dadının dinl olsn museviliği terk sderek bu tarikate girdi. Bu yiz den babasının artık para gönler miyeceğini tahmin ettiği için de kendisi para kazanmağa (karar verdi ve gazeteciliğe atıldı. Birkaç sene sonra Trebiç, tek- rar din değiştirdi; 1898 de bir Alman (misyonerler birliğinde protestan oldu. Yeni hevesle il4 hiyat fakültesine yazıldı. Fakat bir müddet sonra bir bahriyelinir. 67 çük pıyı iki samimi kalbin hislerini taşıyor, Bu size daima çocukluğumuzun hatıraları ni anlatacak, derin dostluğumuzün kr rılmaz bağı olacaktır.,, Behire ruha ılık bir neşe döken hu satırları tekrar tekrar okudu. Sonra düşündü: “Yazısı da kendisi gibi, açık ve sa- , mimi,, Sonra çiçek sepetine yanaştı. Orada gözleri kapalı, her çiçeği ayrı kokladı. Güya çiçeklerden süzülen koku, ayrı ayrı bir takım hisleri anlatın bir dildi, Sonra tekrar Pandantifin yanına geldi. Bu ışık damlasını andıran mü <evhere baktı. Bu mücevher ona şimdi “üzel bir göz kenarında toplanmış bir “amla göz yaşını andırıyordu. Bu iki hediyenin ifade etmek iste diği sevgi manasını bütün kalbile his- #ediyordu. Behire daldı: “Bu pandantifi ssesiz bir göz yaşına benziyor. Ruhuma hitap ediyor. Ben de onun sesini biliyor. Bu göz yaşı bir kaya kadar sert, bana u nutmek bilmiyen bir kalbin sadakatini anlatiyor. Bir şebnem tanesi kadar le kesiz, Samimi, münakaşa kabul etmez bir aşkı ifade ediyor. Kıymeti menfaat gözetmiyen bir aşkın nağmelerini te rennüm ediyor... Behirenin gözleri (Oyaş dolmuştu. Şimdi pandantifle bir çocuk gibi ko “nuşuyordu. “Güzel pandantif. Sen benim — için Necdetin kalbi sayılırsın. Senden kati yen ayrılacak değilim. Sen benim için bir tılsım sayılırsın.,, Sonra Pandantifi öptü. doya doya öptü. Şimdi içeriye güneşin sıcak ışıkla” rını gönderen pencerenin yanında genç doktoru bu mücevheri seçerken görür gibi oluyordu. Kendi kendine: “Beni herkesten evvel o düzlündü. Doğum günümü herkesten evvel o ha- tırladı, Fakat bu dakikada (o İçimden geçenleri hir bilse... Kalbinin yolunu aşka kendi eliyle kapıyan bir (o zavalir kızın beyninde tutuşan cehennemi bir bilse... Genç kizi bu dalgınlıktan hizmetçisi kurtardı. O da hanımının yirmi ikin»i yosini kutlulamak istiyordu. O da mi- ni mini bir menekse demetile hanımı” nı tebrike gelmisti. — Hanımcığım, Allah nice yılları yetiştirsin inşallah; mesut olursunuz. Uzun uzur, — Insallah! Hizmetçi kadın aklına gelen bir mi taleayı söylemekten kendini mene'le medi: — Acaba Nihat bey bugün, sizin yıl dönümünüz olduğunu unuttu mu? di: — Zannetmem.. Daha vakit Herhalde gelir. Behireye bu cümleyi izzetinefsi söy“ letiyordu. — Fakat ne olsa bu kadar geç kai: var. keti bekletmeğe gelmez. Hemen yı açayım. Odanın eşiği Üzerinde, rimiz de kalmadı. deği. Bu hakikaten Nihat de bir demet buket vardı. taşımaktan hiç hoşlannuya” hendis odaya girer girmeZ Nihadın getirdiği buket ” menekşeleden yapılmış ret bir demetti. Fakat tabi N ünce misyonerler birliğisi etmeğe mecbur oldu. Bunun üzerine Kanaö9? raftan tahsiline devamı weldi bir aşkla sevdiği PU kızını getirterek onunla © 1902 de gene din deği” bu sefer Anglikan kil sap etli. Bu dini Ami diler arasında yaymağs © Ertesi sene Anglikan PE du ve İngiltereye gitti. O disine Kent dükalığı küçük bir kilisenin verdiler, © LİBERAL MEBUS | i Anglikan papazının haysti ki? Pazar günleri vaağ cukları vaftiz eder, pe dirir ve ölülerin (o gömü nezaret eder, Bu yeki Trebiçin zevkine göre 9 Onun hesabına mesut bit *f le kayınbabasının bu 89 zına büyük bir servet ölmesi imdadına yetişti. “9 isayesinde kiliseyi bır: draya gitti ve politika atıldı. Yedi sene sonra M8 Darlington mahallesi, ismini değiştirerek 'Timi Linkolu yapmış olan İNİ biçi liberal mebus olarak kamarasına gönderdi. PETROL K DERİNDİRL Mebusluk hayatı pek olmadı, Bu maeeraperes gayesi para kazanmak, dg yapmaktı. Galiçya ve petrol kuyuları hi: zerine spekula tadı. Fakat maalesef pet leri derindir, hissedar! larını pek çabuk yurtul dir. Yeni mebusun &et işte eridi. J Bundan başka Trebiç: serseriler gibi, fevkalâd€ ti. Öyle ki bir kaç sene Zazına kadar boren bati yi gitmiyor, halbuki o bep İ güvenerek servet kuşunU” BESE LZEİGEŞ e konmasını bekliyordu. Bi a | hakikat olmadı. Nihayet, tazyikleri tan alacaklılarından yer bulamıyan, dostlari yi dan inkâr olunan Trebi& kendisini Londra beş parasız ve bütün kaP v zine kapanmış bir hald€ On beş sene kendisine Y*” tali artık gülmüyordü. o (Deran “4 XX hanım, dedi. İşte geldi” çalışından anladım. gat wi ğa pi Öğleye doğru sert ve keski w gırak sesi havayı yırttı. Çıngırak sesini duyan ğa kalktı: Ve: — Size gelir dememiş vr” 1 — Iyi ama artık çiçek zim masa üzerine b:rakti- ladığı muhteşem sepet ile M Bu mülâhaza Behireyi âdeta mel nen etti, Nişanlısının ilmna'i, lâkaydi si hizmetçisinin bile nazarı dikkatini celbetti. Demek ki Nihattan ayrılırca haksız değildi. Bu hakkı hizmetçisi ka- din hile teslim ediyordu. dilemezdi. Bahire Nihadın getirdiği d€ vir karken Niha4 da olası tat kokusu icin'len bırakan öl re bakıyordu. (Düvami vat) j sig 4! Sm 2 EHE... SESE ESELELE, E

Bu sayıdan diğer sayfalar: