Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
| Jâmlryarak peronun ucuna kadar gelmiş, LEDHEDE Şdi u. z ua — — 5 HABER'in Tarihihi Romanı: 6 MW İAB 4 HABER — Akşam Postası "12 AĞ['“%TOS' — 1—'! 29 — — HDU Yazan : RAHMİ YAĞIZ Mevleviler ney üfleyerek Haydarpaşadan Sirkeciye geçtiler Boeyazıt meydanında, kaldırımların çerçevele - diği ve harbiye nezaretinin - şimdiki Üüniversite - 'Ageniş, parmaklıklı cümle kapısile mahdut meydan- da bircek sarıklı, cübbeli hocalarla, ırakiyeli, fahir- li sikkeli mutasayvıfların toplandığı gwrülüyordu. - İstanbulda bir fevkalâdelik havası bütün tesi - rile hâkimdi, Ağızdan ağıza dolaşan rivayetlerde : ) — Mevleviler geliyormuş.. — Acaba kaçta gelecekler? — Nereden geliyorlar... Nereye gidecekler? Merakının tek cümle ile halledilen ifadesi be- lirtiliyordu : — Harbiye nezaretine gidecekler, oradan sara- ya, hünkârm hüzuruna çıkmak için Dolmabahçeye geçecekler! Konyadan hareket eden ve 800 mevlevi dede we dervişini hâmil bulunan katar saat 9,5 da Hay- darpaşaya gelmişti. Trenin gelmesinden bir saat evvel. sadarette — toplanan nazırlarla harbiye, bahriye nezareti erkâ- nı, müsteşarlar, şeyhislâm ve meşihat —mütehay- yizanı sadrazamla birlikte seyrisefain idaresinin Moda vapurile Haydarpaşaya geçmişler, dış kapı - sında iki büyük bayraktan yapılma perde ve pen- cerelerinden sarkan bayraklarla süslü garm içinde mevki atmışlardı. Başkumandan vekili, seryaver, başmabeyinci | ve mabeyni hümayunu cenabı mülükâne erkânile Dolmabahçeden Söğütlü yatı ile sonradan Haydar- | pasaya gelmiş, sadrazamla beraberindeki ricale - mülâki olmuştu. Sam 9,37 de mevlevi taburunu getiren defno dalları ve bayraklarla donanmış ka, | tar gara girmiş, keskin düdüklerle hazırunu ge- orada durmuştu. Baştaki vagondan ilk inen Veled Çelebi oldu. Vagonun marşından yere ayak basan mevlevi baş. dedesi bir dakika bekledi. Diğer meşayih de yöare inince heyetin başma geçerek, ilerde defne dallari. le şüslenen Lir revak haline getirilen kınımıda bek- -liyen Talât paşayla geyhülislâm ve diğer deylet riç —— o galine doğru yürüdü. Sadrazam yuvarlak ve kerpık biyikli yüzünde tatlr bir gülücefin izlerini belirtterek dedeleri se- lâmladı: : — Hoş geldiniz! * Dedi, bunu müteakip:başta Enver paşa olmak üzere diğer nazırlar, Veled Çelebi ve arkadaşlarile - golâmlaştılar. Çelebi bu faslr bitirir bitirmez şey. - hülislâm Hayri efendiye yaklaştı, Eline sarıldı, öp. tü, Hayri efendi, Çelebinin ardı &ıra eline sarılan ve pos bryıklarile sakallarımın arasmda nemli bir menfez gibi duran ağızlariyle elinin üstünü 1sla- tan mevlevileri teker teker: — Berhudar olun! Diye tekrimledi. llk müsafaha birkaç dakikada nihayet bul. muştu, Sadrazam, şeyhülislâm, harbiye ve bahri- ye nazırları gardan ayrılmağa, İstanbula dönmeğe hazırlanrdılar. — Konuşmamızın mecrasını siz değiş- tiriyorsunuz. Evyvelâ sualime cevap veri- niz. Ondan sonra size söyliyeceklerimi düşünürüm, Artık geç kızın arzusunu yerine getir- mekten başka bir iş kalmadığını anla - yan Necdet: — Peki, dedi öyle olsun.. Kusurlarını- zı sayayım. Gençliğiniz, uysallığımız, lâ- Talât paşa, mevlevi taburunun geniş bir mera. sim çerçevesile payitahta girmesini kararlaştırmış, - bir de merasim programı tanzim ettirmişti. Bu pro. grama göre mevleviler dörder dörder bir yürüyüş kolu teşkil edecekler, Beyaz:da kadar caddeleri yürüyerek geçecekler, meydanda, vükelâ ve nazır- lar önünde bir resmigeçit yaptıktan sonra harbiye nezareti avlusunda toplanacaklar, Enver paşsanın hazırlatacağı konaklama mahalline gideceklerdi. Nazırları Haydarpaşaya getiren seyrisefainin Moda vapuru iskelede bekliyordu. Sadrazam Veled Çelebiye vapuru işaret etli: — Maiyetinizi vapura gönderin. Biz de ayni vapurla Sirkeciye geçeriz, orada sizden ayrılır, otomobillerle Beyazıda çıkarız, sizi bekleriz. Siz, alayı valâ ile ney, kudum ve tehlillerle caddeyi ge. çer, Beyazıt meydanında bir de geçit resmi yaptik- tan sonra dedegân ile dervişanı nözaret avlusunda toplu bulundurursunuz, — Konaklama keyfiyetini harbiye nazırı paşa hazretleri temin edecekler, Veled,Çelebi teşekkür etti. Sadrazamın söy. lediği gibi yaptı, Vagondan inen mevleviler, bir sikke kalabalı. Zı halinde gardan çıktılar, geniş mermer merdi- venleri indiler, gıma üstünde bekliyen Moda vapu. runun güvertesile baş tarafma yerleştiler. Sadra- zamla nazırlar ve vükelâ vapurun birinci mevki üst kamarasma oturdular. Moda vapuru ağır ağır harekete gecti, Sirkeci iskelesine doğru yola kö. yuldu. Dedeler, Sirkeci iskelesine yaklaşırken koltuk altlarmda bülundurdukları siyah saten ney torba. | larımı çıkardılar, açtılar. Neylerini ellerine aldı- lar, küdümlerin meşin gılafları da çıkarıldı. Vapur Sarayburnunu dönerkön — güverteden taşan nefis bir nağme yağmuru, kıvrak bir tempoya uyarak (Saba devri) ni kulaklarda aksettirdi. Vapur bir anda derin bir süküta boğuldu. Ortada çıt yoktu, sayısr SÖ ye varan ney, bunuün yarısı kadar küdüm Ve zillerin iştirakiyle kıyılarda aksettirdikleri a. hengi sürdürerek İlerliyen gemi iskeleye doğru taraflı kesif bir kalabalık meydana getiren kâar$ı- layrcılarm mükabil ahengiyle karşılandı. İstanbul tekkelerinin şeyhleri, dedeleri tek. mil takrmlariyle bürada mevki almışlardı. .Rüfat tekkelerinin zil ve küdümleri, diğer musiki âletle. rile birilkte saba peşrevini çalmağa' başladı. İki ta- rafin karşilıkiır ahengi, sahil boyunu kaplıyan se. yirelerin alkışlarile uğurlanırken vapur çıma verdi. Sadrazamla nazırlar önden çıktilar, Veled çelebi de onlarla birlikte vapurdan ayrıldı. Otomobillerle | * Bayazıd meydanma geldiler, Mevlevi taburu gö- nüllüleri saat 10 da alây kurdular, Dörder dörder dizildiler. Neyli, kudümlü kıstm basta mevki al, dr, Bunlarm önlerine de İstanbul tekkelerinin kar. şilayrcı takrmları geçtiler, Alay yola koyuldu. Bayraklarla donanmış Sirkeci caddesi, garm parmaklıklı bahçesinin duvarlarıma -tırmanan ka- dınlı erkekli kalabalık arasından süzülerek geçildi. 3 Nakleden : Şaştlacak bir kurnazlıkla Madam Lökörü Kont Fon Niderstofla la - mştıran da gene odur. Bunda takip 2itiği ilk gaye şu olabilir: PFransız düşmamı hüviyetine ya - kışacak şekilde Sen Korenten aha - lisi aleyhine en şiddetli tedbirleri teklif etmek ve bunları yardımcısı kâdın vasıtasile ved veya tahfif et - tirmek. Daha sonraları Madam Lö- körü çok tehlikeli ve âcil vaziyelt - lerde haberci olarak da kullanmağı düşündü. Uydurma “intikam,, gizli cemi - yeli hikâyesinde Haym meseleyi bir kaç saat içinde hallediverdi. Mu - hakkak olan cihet bu masülh İsviç- reli mevkufun duyurmadığıdır. E - ğer o uydurmuş olsaydı mektubuna imza alâr, mükâfat beklediğine gö- re hüviyetini gizli tutmazdı. Haym bunu neden yaplı? Çünkü Sen Koroönten merkez kumandan - lığının daha yüksek askeri makam- lar nazarında mülemadi muvüaffa - kıyetsizlikleri ve skandallar yüzün - den ilibardan düştüğünü, bundan da vazifedar olması dolayısile ken- disinin mesul tutulabileceğini bili- yordu. İsviçrelinin isticvabı mer - kez kumandamı Kolönele, rapöorunu şöyle bilirmek imkânımı — verdi: “Mademki gözümüze girmek isle - de ihbar edilecek'bir şey bülama - yıp hikâye tUydurmağa kalkması şehirde gizli faaliyet olmadığına en ||büyük delil değil midir?,, Bu gayel güzel bir hesaptı. Mer - inde kaldı. . Bu vaziyetle ıwmw ktyet kazaâanmak imkânlarımı ver - dana çıkarıldı. Fakat bukadanmı kâli tdi. İsviçreli öldürüldü; Stifel öldürülmüş, Sen Körontenle Fransa arasında gizli tayyare se - ferleri yapıldığımı bildiren — casüs ele verilmişti. Şehirde saklı itilâf devletleri âs - kerlerine gelince, ara stra ihtiyaten bunlardan birkaçımın tevkifi icap ediyordu. Bu tevkiflerin hepsi mec- dı. Stifelin kaybolması münasebe- tile bir, merkez kumandanlığından evrak çalınması üzerine gelen ihtar münasebetile beş, papaz Gayyarın IN ÂŞK VE HİS ROMANI: MUZAFFER ESEN yen bir câasusuün bile Sen Körönten| kez kumandam bu muhakemedeki|' kuvveline kapıldı ve Haym mevki- mesi lâtımdı. Gizli bir matbaa mey- nitekim |. buri ve müşkül vaziyeltlerde yapıl -| bir asker meydana çıkanılıp tevkil edildi. Teferrüala müleallik dikkate de- ğer bir nokta daha: Tevkif edilen askerlerin kemen hepsi İngiliz... Bu nu kendisine söylediğim zaman bi - rinci mülâzim çok kızdı. Bu hid - deti,, cevap vermekte —müşkülâ' çekeceği için değil, şüphelenmeğe başladığımı anladığı içindi. Bira: sonra beni ikna için mükemmel bir çare buldu. Kurduğu tuzak sahte sağır ve dilsizlere karşı idi. Bi - naenaleyh bu tuzakla yakalanan - ların ancak İngiliz olmasından da- ha tabit ne olabilirdi?. 15 haziranda iki Gayyar mevcul olduğu ve bunların nöbelleşe Sen Koöröntende kaldıkları ileri sürülün - ce evvelâ sinirlendiği hâlde bunu ilk kabul eden Haym oldu. Çünkü müdafaac edilemiyeceğini anladığı vaziyetleri derhal bırakıverecek de- recede geki ve kurnazdır.. Sonra bundan diğer bir maksadı da fi - kirlerimi ve şüphelerimi tamamiyle anlayıp mukabil tedbir almaktı. Filvaki bu şekilde çalışmağa baş- ladı. Faraziyemin yanlışlığı üzerin de münakaşa edecek verde bu yan- lışlığı bizzat benim kabul etmem için vaziyetler yaratmağa — çalıştı. İki Gayyar arasında 9 haziranda nöbet değiştirilmediğini pekâlâ bil- ün başıcuna gönderdi ve bî“ Ceviren: Fethi Kardet diği için papazı Fransız yaralıli” i hirdeki Gayyar olduğunu kola 'sbat ediverdi. Böylece çalı w beş gün zarfında nazanyen“ havyile mahsulü bir masal hali telirdi. Fakât 15 haziranda munakdş“" tarareti ile boş bulunarak iki '*;îl yatsızlık yaptı. Bunlardan biti dİ" hemmiyetsiz gibidir: Bana îl(" odasında bulunan aynada zabi yarın parmak izlerinin fotağmw ilıp almadığımı sordü. İkinci iktiyatsızlığı daha mâ”j Şmit iki kardeşin parmak tetkik ederken bunların aynı “d;' ma dit olduğunu söylemişti. müdahale etti: “Mademki ikiz, bu kadar benzeyiş !ab"aw Halbuki kimse böyle bir şey sö memişli, Haym demek buml yordu? Bundan Haymın M ailesini yakından ve iyice MM na hükmeltim, nld Niktyet mahzenleri araş!tf karar verdiğim 2aman Ham jl | bir gün tehir etlirdi. Tahaf" 17 haziranda yapılacaktı. 16 H? IM ran akşamı evine döndüğü & çali j şehirdeki sivil suç ortaklarını! “J rini birer birer dolaşmağı teh ?îl ' bularak Madam Lököre piyat? | resi vasılasile haber verdi. : (Denaee DĞ ,.u mize alması ve ona bir de muvaffa- | — İngilterede at koşularma olduğu kadar tazı kasındaki ahali köpek yarıştırmaya aymdan İtibaren bütün bir kış mevsiminde beslenir, terhiye edili” ,, yarışlara hazırlanır, İlkbaharda ve yazın da büyük tazı MASAL ÇOCUKLARI HABER Behire alay etti: j — Esrarengiz küşlar, sovledlğmi’w& hayal iklimlerine götürdüler VE — biraktılar. — Yazık.. Bu güzel kızların en tabil süsleridir. Ben tahayyüllü günlerin rüyası ıçer*”"de şiyorum, 7 yarışlarına da “:: bir rağbet gösterönler vardır. 1865 denberi görülmeyoe başlanmı$ bu üdet bilhassa umumi harpten sonra daha fazla taammüm otmis * bugün adeta at yarışları kadar halkı sarmışlır. Bilhassa Lake M yi | pek meraklıdir. Tazılar te$ Üİ yarışlari Bi duygular ıwğ kaytliğiniz bir kusur değil mi? Hoşunu- za giden her şeyi neticesini düşünmeden size yaptıran bunlar değil midir? Sonra istikbalinizin muhakkak iyi olacağıma i - nanıyorsunuz. Halbuki âti iyi de olabi - liyor, fena da.. Fena ihtimallerini orta- dan kaldırıp gelecek zamanı penbe ulük- lu bir şafak seması halinde gösteren de gençlik, uysallık, lâkaydidir. Behire Necdetin sözünü kesti: — Yeter artık.. Eğer biraz daha de- vani ederseniz büyük kabahatlerime beni de inandıracaksınız. Fakat düşünceleri - nizi de cevapsız birakacağım sanmayı - nız. Bir defa ben sizin zannettiğiniz ka - dar genç değilim. Bu sonbaharda yirmi üç yaşma gireceğim. Bir genç kız yirmi Üç yaşında Çocuk sayılamaz her halde.. Hayatta bu genç kızın kendini idare ede- cek kadar bilgisi ve görgüsü — oldufunu lütfen Kabul buyurunuz. Sonra ben lâ - kayt ekmadığıma sevgili annemin ölü - mmünden sonra işlerimi yoluna koymak su- retile isbat ettim. Siz bile evime ilk gel- Ciğiniz.gün akılima hareketimden dolayı “takdir etmiştiniz. İstikbalime çok emni - yete baktığım noktasına gelince buna da hüküm vermekte acele ediyorsunuz. Belki âtimi dediğiniz kadar penbe görüyorum. Fakat ara sıra gelecek zamanı düşünür- ken saadetimin nerede oldüğünu, va- zifemin beni hangi yola götürdüğünü de düşünürüm, Behireyi sükütla dinleyen Necdet bu son cümleden sonra artık duramadı, o da genç kızın sözünü kesti: — Saadetiniz mi? Onun nerede oidu ğunu biraz evvel size söyledim. Siz an - cak yanımda mesut olabilirsiniz. Anne - niz bile beni çok severdi. Eğer o şimdi sağ olsaydı sizi hayatta ancak benimi me- sut edebileceğimi söylerdi. Genç kız bu sözleri bir kahkaha ile karşıladı: — Hayır, dedi. Annem şimdi butradâ | olsaydı size iddiacı, kibirli bir adam oldu- ğunuzu söylerdi. Kendinizden bahseder - ken çok müsamahakâr oluyorsunuz. E - Ber Nihattan da beni en çok mesut ede- bilecek erkefin kim olduğumu sorcalardı -tabit © da kendini gösterecieli, Genç doktor biraz canı sıkılmış bir halde: — Olabilir, dedi. O da sizi benim sev- diğim kadar seviyorsa tabif aynı şeyi söyliyecektir. Fakat bu sözler ilk noktai nazarımdan beni vazgeçiremez. Siz ço - cukken masallardaki peri padişahının kızını andıran bir ihtişam içersinde ya- şadınız. Hayat sizin için bir şiirdi. Hül- yadan, tecessüsten, asil zevklerden do - kunmtüş bü yasayış tâarzını ancali Benim- le beraber dövam ettirebilirsiniz. Behire içini çekti: <-— Eyet. Mazi tatlı bir masaldı.. Sen ve ben bu maszdalım iki kahramanıydık.. İki mazal çocuğu.. Fakat bu rüya artık öldü. Bugün bir masal dekoru içersinde değil, hayat dekoru içersinde yazıyoruz. — Hayır Behire, Siz bu masalı bıra /- kamazsınız. Kırlar, geniş ufuklar, uzak diyarlar, deniz kıyıları.. Bunlar ö zaman hulyanızı besleyen renkli şiirlerdi.. Bu- gön yine öyledir. Yarın yine öyle ola - caktır. Deniz kenarmda durur, saatlarcü ufka bakarak dalar giderdiniz. Düşünce- niz mavi göllle mayi suyun birlestiği bu “yersiz çÇizginin arkasındaki Mmasal iklim- lerinde dolaşırdı. Kırda boynu bü!.& © bir menekşe sizi kendinizden geçirirdi, bir kelebek arkasından hulyalı gözlerle ba - kardmız. Çiçekli bir ağaç manzarası size dünya. nimetlerinin en güzeli gelirdi. — Dedim ya.. O yakitler bir masal ço- cuğuydum.. Gülünç bir mehlük.. Her yer- de, her şeyde şiir arayan hassas, mana - sız bir kız. Fakat bugün masal çocuğu artık ölmüştür. — İmkânsız.. Öyle olsaydı çok sevdi - Gim mtatal çocuğunun ölümüne — benderi evvel Behire ağ'ardı. — 'Saçmalama Necdet allahaşkına!, — Hayır Behire.. Hislerinizi gizleme- Ve çalışmanız beyhudedir. Siz budün, dünden daha fazla hassassınız. Güzellik * hâ'â ruhunuzda eski heyecan — ateşini yattabiliyor. Denizdeki mini mini yelken- leri, meçhul diyarlara kanat açmış esra- rengiz kuşlara benzeten Behire hâlâ de- Bişmemiştir. Behire gülmeğe başladı: — Demek ben eskiden böyle ko”wı yordum. Öyle mi Necdet Bey? M — Birçok cüml'eleriniz hâlâ h& Behire.. Bir gün bana mamlardîl“ H setm şliniz. — Martılardan mı? M — Eyet.. Demiştiniz ki: “M bak Necdet.. Bu küçük kuşlar sabrif gnn calışlma sevgisinin ebedi tıI'fısanıgnln-wwf — Demek o vakıt bu manasi? seviyormuşum... ' — Sevmek de söz mü? Saaltlert nısh larımma bakar, gözlerinizi bu beyaf T lüklardan ayıtamazdmız. o—ılar’; bil | ordea orül! meçhul iklimlerden gelen y MW aati * mez işçilerdi. Dofaz tolduğuna çal bediyetin emzalsiz amcleleri. M küşlar, sürü sürü uzak ve esrare valarına doğru uçarlarken' i : Teti “Bakm hele, derdiniz. Gün bati 03 ni bitiren ameleler gibi ev lerine yorlar. (Davamı var) —