92İ yılıdı. Şehir sekaklarmda her cins milletten insanların Harp bit - görüldüğü meghur Y mişti, Ömer yazı geçirmek üzere da yamın sayfiyedeki i Ömer yedi yaşındaydı. Bahçede bir sürü kanatlı böcekler ötüyo: evde harpten başka hiç bir gey ko | nüşulmuyordu. Harp! Sayfiyeyi böcekler ve askerler iğ- gal etmişti, Uzun boylu, zeyif, c#- mer ve yanık yüzlü bir fakım as - kerler... Bunlar Hindi askerleri, Ömer kulaklarını böcek seslerinden aymabilirse “harp,, kelimesinin mâ- nasmı anlamaya çalişir; bir ağaç - kakan gibi ağaç gövdelerini çakılar Is oyduğu bir sıra ise bundan vaz- geçer, yahut bir kuşun peşinden vasima doğru koşuyorsa onu ser- best bırakırdı, Harp!.. Çok kereler sayfiyedeki evin ka- pisi önünde bir öküz arabasınm durduğu olurdu. Kalm bir 868 işiti- lirgi — Ömer! Çiftliğe hazır mısın? Ömer bu sesleri nerede olsa du- Yardı. Araba iskeleye meyva gö - türmekten dönüyordu, Üst üste yı- imiş boş küfelerle doluydu. Ömer arabaya atlar; öküzelrin kuyruğu Ömerin burnuna vurur, ve sayfiye - i tıpkı bahçede bıraktığı böcek lerine benzeyen başka bir gıcır te kaplar, araba yürürdü. Bununla beraber Ömerin çok ko- reler çiftliğe yaya giliği de olu - yordu, Bu sıralarda araba İle gi - derken hiç de tesadüf etmediği hal- de birdenbire önüne bir takım as- kerler çıkardı, Bunlar yedi yaşm - is Ömere gülerler; ve ellerinde karavanalar yoksa, Ömeri top gibi navaya fırlatarak eğlenirlerdi. Ömer, apoletleri ve düğmeleri s6viyordu. Hele güneş altmda sarı iüğmelerin parıltısma bayılırdı. Fa- kat her nedense çiltliğe giderken | Bunların arasında bir "Venüs da acayip şekiller canlandırılmıştı bunlara şöyle tevap veriyor: İ 8 Ja evvelce İngilterede, bugün ise Amer rastgeldiği askerlerin sarı düğme - anmi Askerler ci » klerde dan. döndükleri vi ik. hırsızlığın - birdenbire ö- ine çıkmeca hi ların esmer renkleri Ömeri ker - Kutuyordu. Ss AYF ne larına çarpan böcek sesleri, ve iler de, dere kenarmda, Hindli askerle rin yaktığı ateş yalazları arası ılrtakım parça perça kelimeler tiyordu. ce bunları bir araya gelirip bir mana çikarmıya vakıt bulamadan hepsini avuçlarından kaşmış birer serş& gibi kaybediyor, kellmeler adeta kanatlanıp uçuyor» lardı, Ömer de uyuyordu. Bütün bü dakikalarda Ömer da- yısınm ne yaptığını farkedör, ve İYE atıyorlardı. Ömer kulak- Sade: lüşünürdü: Belki de çiftlikte çalışıyordu Çünkü erken gidiyor ve daima £*ç geliyordu. Ömerin bundan başka merak et tiği bir şey daha vardı: Mavi renk badana geçiş odalardan birinde bir çiviye ası duran mavzer, Duvarlarda başka hiçtir şey yok - tu. ADİSEDEN bir gece evvel, Ömer yine böcek seslerini dinlerken kulaklarına çarpan keli - meleri bu sefer de biribiri yanına getiremedi. Yalnız kapı vurulmuş- tw. Üç kişi dışarda konuşuyordu, s4ma, bir cümlenin içindeki kelime- leri her üçü de sanki ayrı ayrı yer- lerinden söylüyorlardı. Ömer, son- ra kapınm kapandığını işitti, Erte-| si gün bir silâh sesi il6 uyandığı ve- kıt msvzorin asılı olduğu mavi ba- danslı duvarı bomboş buldu, | BAS , ama doğrumu bütan guz, kları ve fm - rin dut ri aras kurdukları y arnı “koş * yanl, muvaffak olama- Günkll böcekler | birer kuş onlara tuzak ku- i Ömer bunlar - zi birini daima eline ge- ki or v8 hayvanm na sıl öttüğünü anlamak için de bir tle kanatlarmm altında mühim ir otopsi ameliyesi yapmayı ta - sarılıyordu. İkinci sebeb dayısıydı, Ömerin dayısı elli yaşında ka « dardı. Geniş omuzları, kemikli elle- ri, ve kırçıl bir sakalı vardı, Ömer daytsmın gözlerini böceklere ben - zetir; ağaç yaprakları arasında gün- lerce koştuğu halde vuramadığı bu küçük hayvanları orada yakalamış çibi dayısınm gözlerine uzun uzun bakardı, Fakat böcekler orada su- suyorlar ve ötmüyorlardı. Nitekim dayısı da konuşmuyordu. Daha doğ- rusu Ömerle konuşmuyor; ve eğer strafinda birkaç kişi varsa onlara bir şeyler anlatırken Ömeri kucağı" na oturtuyor; ve parmaklarile Ö - imerin kulaklarını tıkiyordu. ÖN. silâh seslerinin mana - sını ilk dakikalar anlıyama - dı. Evda teyzesiyle beraber yalnız- dı. Gün yeni sökliyordu, Sesler, ev. velâ deniz tarafından gelmeğe baş- lamıştı, Sanki oOÖmerin bulunduğu yerde büyük çinko duvarı vardı, Kurşunlar birer birer, adetâ sayı İ- 1s atiirr gibi bu duvara çarpıyor, her ikisi arasında dakikalar bir u - çurum gibi boş kalıyordu. Ömer alelâcele kalktı. Ayağına bir pantolon geçirdi. Dışarda bu da kikalar kuşların yem aradığı za - manlarir, Teyzesi, gece yemekten MERİN yazı. geçirmek içinİsonra dış kapının hemen önüne 40f- sayfiyeye gelişine iki sebep|ra kırmtılarını 5 vardı, Biri böcek seslerini dinle - ün rüyası,, vardır ki, bünda Venüs r. “Benimle deli arasında bir tek fark var: Ben deli değilim... Gemiler Dali'ye ismi bizim Hiranımızda “deli, yi andırıyor Amerikada deli divenler olmuzt küçük serçe - günün ler, yahut bir iki kırlangıç, İlk defa ofarak Nevyork sergisine bir #urrealist ressamın eserlerine teşhir hakkı verilmiştir. Bu Ja herkesin alâkasını çeken, sanat dünyasını yerinden oyna - tan meşhur İspanyol ressamı Salvador Deli'dir. Dokuz sene evveline. kadar mütevazi Bir ressam olan Dali sürreaMst eterlerile birdenbire meşhur olmuş ve bugün bir dünya sergisinde ilk defa yer sürrealist ressam olmak şerefini kazanmıştır. Dalinin Nevyork sergisindeki eserleri resimden siyade heykel veya sahne dekorlarıdır. bulan ü bir karyolada yarı ölü bir vaziyette yatan bir varyete kızı ü zerine” almtıştır. Karyoların baş tarafına ve etrafındaki dekorlarda r. O gten bir ağ | #İtıyla devam ediyordu. KIN LEpOMETAE NERUZ Daş gererani e - lar ince gağularile toprağı terte- yaparlar, sonra tam penc üstilne gelen bir dalda teyzesine bir İ neğo İmi İ garkıdan bazt parçalar kalkarlardı. Bu şarkıları ara sira Ömer de İs yordu, Fukat bu sabah ne şar - kılar, ne de ekmek kırıntıları var- dı. Onların yerine sayfiyenin yukarı mahallelerinde büşlayan bir fişek vizite yaprakları delip o geçiyor; sanki kanatları tüyden değil de, tu- baf bir madenden yapılmış bir arı İ ordusu gibi bütün sayfiyeyi istilâ etmeğe çalışıyordu. Ömer, kapıya doğru yürüdü. Ora dnki duvar alçaktı, dışarda meler geçtiği gürülebilecekti, Fakat hiç bir şey gözlikmüyordu. Yalnız iler- de, tepelerden inmiş büyük bir kuş gibi Hindli askerlerin çadırları var» dı. Sonra birdenbire beş on askerin kovandan fırlar gibi ileriye atii- | dığma dikkat etti, Fakat aynı da - kika biri vurulup düştü. Çadırlar ! İ arasında yüksek bir boru sesi du - yuldu. Güneş iyice yükselmişti. Bir kurşun kapıya yakm kaplamalar - dan birini deldi, Ömer içeri kaçtı, ÜTÜN bu dakikalarda Ö- mer teyzesini hatırlama - mıştı. Belki ara sira onun sesini duyuyord — Ömer!,. Ömer içeri geli... Ömer, bu kelimeleri işitiyordu. Fakat teyzesinin seslerinden da- ha ziyade onu merak ve tecss- süsü ellerinden yakalamıştı. Ni- tekim içeri girdiği zaman da bu- lunduğu yeri tayin edemedi aynı ses yanına sokulmasını tav- siye ediyordu. Ömer, etrafına baktı; sesin bir karyola altından geldiğini işitti, Kadın kirli çame şirların sokulduğu yere doğ'u girmişti. Eğer kurşunlar kapla - maları delecek olursa Allahın orada kendilerini koruyacağını söylüyordu. Ömer, dayısını sordu: — Çok erken gitmiş olacak! dedi. Kurşunlar dışarda aynı vinil - Teyzosi karyolanın altına bir köstebek İ gibi kıvrılmıştı, Ne başı vene İkolları gözükmüyordu. | Fakst bülün bu garip uzuv yı- İ Şinı arasında Ömer baş parma - İ ğinin dudaklarına doğru gittiği- İni gördü; dayısını bir daha &or - İmadı. | MER, ne düşünüyordu? i 921 yılıydı. Yedi yaşında İMi. Harp bitmemişti. Bir gece evvel kapının dışında işittiği ke- İlimeleri tekrar yan yana getir - mek istedi; ve bunu ilk silâh se: leriyle gözlerini açtığı dakika ma vi badanalı bir duvar üzerinde senelerdenberi görmeğe al /ığı İbir mavzerin yokluğuna bağladı: Harp! Ömer teyzesine bir daba sokuldu. Yukarı mahallelerde kurşun vızıltıları Kirılan camla - İrm seslerine karışıyordu. Bu #- İrada başka bir ses işitildi mi? İKadın Karyolanın" altında hâli fiki kattı, Ömer işitir gibi öluyor- idu. Yahut birdenbire işitti. Tey- İze ve Ömer, ikisi elele kapıya İdoğru yürüdüler. Kapı, sanki bir İsilâhla vuruluyordu. Ömer man - dala doğru ellerini uzattı; ve bİ- İ az ferahlar gibi oldu. Dayısın: İzörmek için çiftliğe gitüli İxikalar voluna çıkanlardan biriy İ W bu! Hindili bir aekerdi.. Ömer “-fif güldü. Demek ki. yalnız olduklarım bilerek kendi “ae lerini bir düşünen vardı. Fakat |kadar geliyor: Ömer, yine dayı” tebessümü dudaklarının etrafı -İ sını düşünüyordu: na henüz yayılmaya vakıt kalmı 1 dan sert bir kanat gibi orada denbire gerildi... Karşısındaki gülmüyordu. Halbuki tavuk Hı» sızlığından döndüğü sıralar Ömere rastgelirso onu sevm için arkasından koşardı.. Ömer, kendi kendine: — Belki de benzettim! deil, !Çünkü çiftliğe giderken Önür çıkan bütün Hindli askerler biri- İbirine benzerdi. Ve bütün bun - İlarım geçtiği bir iki saniye snun- da bileklerinden yakalandığını |lardı. Başka bir çadıra götürü " duydu. Kurtulup kaçmak isted".. | yorlardı. Belki.de dayısını yardıma çağı «| racaktı, Fakat teyzesinin dud.! larına giden baş parmağını ha - urla et, etrafında bir kamçı sakladı. F#” | ,Ömer kendi evleriyle yabacı | kat hep Ömerin gözleri önl çadırları arasında bu sefer dayı -iteyzesinin dudaklarına giden baf sını değil teyzesini düşünüyor -!parmağı geldi, Ömer hep sustü du. Kadın yalnız kalmıştı, Kur- şun sesleri birer ikişer hi de- vam ediyordu. Ömeri bir çadıra raktıkları zaman (sil soktular. Hindli asker omuzların | sesleri kesilmişti. Bir asker Y dan bir erzak yükünü bırakır şi- | yöstermek için önünden yürü ” bi onu yere attı. sordu. Çünkü çadırlar çok sik g *traf gidip gelenlerle doluydi” Yerde sedy gözüküyordu. © İserlerinde baş yahut ayakları b€ bir adam oturuyor, yanında ve |*9x Yegin bağı, gözleri ayakta esmer yüzlü, siyah biyis Jpah aaa e ayy “ £ Gl o ©U şerlerinden bazılarını yine tan” zayif adamı tanımadı. Fakat a e ONU ALAN GRE lir yakta duranı hatırlıyordu. ee ii heç Eee al çiftliğe giderken o önüne enli a hee e haf Hindli askerlerden . biri, m eya l Ömer). i 9, i | rd put başka bir tanıdığa ratgelmiş gibi ie yağın “vardı"Üete Gir &E İtekrar gülecekti, Gülmedi. Yü - zünü astı. $ : İtarafını kaldırdı. Ömer baktı o“ Belki... Yerde, Yığ hem*t ADIRDA Ömere birçek şey : Se A r i başucunda mavi badanalı duvt sordular, Meselâ nerede o- . i burduğunu! laki mavzer duruyordu! t nu! : İn zendine: Halbuki oturduğu yeri bili - ge ei e > yorlardı, Bir katlı tavanı ve ya” Dayım! Yi 5 dele ir Me . ve gelinceye kadar yolda pak” pile gu Küçük kulübe... mer iZ “ika bir hâdise olmadı. Kapı urapla bunları söyledi. Sonra tej teyüesi “bökliyordu. Öznel “Mü / zesini sordular. Ne iş yaptığ u|. kladı, ve öptü İömer dudak büktü. Teyzesini de | *“adı, ve Op görüyorlardı, Her gün evde; ii| Fakat Ömer dayısından, mav” Karşıki çeşmeden sü taşıyor; ta-İzerden ve yerde gördüğü yığın vukları içeri alıp dışarı çıkarı -İdan teyzesine bahsetmedi. akgamdanberi yoktu o, S9P ak ştuğu Zi: bir mörö işareli gibi kesik konuşm Geceleri uyumuyordu. Bir dut ağ9 (öimm altnda gözleri yarı ki, akat dalma uyarıktı, Çiruiğ” Ömerle beraber gitmezdi. Gür” Jüzleri evde olursa silâhını te” mizliyor; akşam geç vakitler bir kısrakla dönüyordu. ir Ömer daha uzun düşünemsö Yine bileklerinden yakalar*$ * ını sordular. Gözlerinin önüni iki silâh bilediler, Kulaklarını * KİNDİYE doğru Ömeri © Burasi sdeta bir ev içi gibiydi Küçük ve tahta bir masa bir kö şeye çekilmii. Arkasında z*y1f 10 çareyi da kabak kay kiri : A e — Eh, Ömer, dediler.. Ya da yanl, Dün gece evde yokmuş, | BORSA» 1939 Resimli Hafta mecmuası Bu hafta çıkan 47 numaralı sayıs! Ömer başina bit tuğla düşmüş gibi birdenbire sersemledi. Zayıf adam iskemlesinde oturuyordu. Hindili askerin gözleri Ömere ba- kıyordu. Ömer dayısını düşün - dü | Kapı arasındaki iki adam mavi| badanalı duvar üzerindeki mav - zer! Silâh sssleri; ve teyzesinin İHudaklarına giden baş p. Sağı! Ömer; — Bilmiyorum, dedi Birçok güzel yazılar ve resimi” doludur, Almağı unutmayınız ARMANİ İ Ayakta duran asker Ömee vu yürüdü; elinde bir kamçı il kadi Silâh sesleri çadırın içine Akşama kadar Örere hep daf' | İla örtülü bir yığın... Ömeri £€ “| ren asker eğildi; kaputun © | » | |