Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
m —— F. 7 TEMMUZ — 1939 ' HABER — Akşam Postası — — B 5F a MAL HATUN - ERNSGİi HABERINTARII ROMANI: 43 ?azan: Muzaffer M ui'ılttln Verilen parola ile kale kapısı açıldı; süratle iznik 'hâkiminin sarayına vardılar Selçuk emirinin bilhassa zihnini : an mesele İznik — tekfuru hezdine gönderdiği sâinin güya ; E_a"hoşl_uğundu.n dolayı geri gönde. Tilmediği hikâyesiydi! Halbuki E- Mİr by adamının ağzına bütün öm- Tünce bir damal içki koymadığımı Yakmdan biliyordu!. — Binaenaleyh bu hikâyenin tamamiyle uydurma Olduğu aşikârdı. Binaenaleyh vazi- Yet, adetâ şuydu: İznik tekfuru Selçuk emirinin a- Çiıktan açığa bir tuzağa düşmeyi gö Ze almasını istiyordu! Bu suretle istihdaf ettiği gayenin de, hiç şüphesiz, kendisinin böyle bir teşebbüsten — vazgeçmesinden başka ne olabilirdi? Emir üç buçuk kişiyle, nihayet, İznik kalesini muhasara edemezdi ya? Fakat Selçuk emirinin defineler Üzerinde beslediği emel ve ihtiras o kadar büyüktü ki, — onun herhangi bir mâni ve tehlike karşısmda geri. ye dönebilmesine imkân yoktu. Onun için Selçuk emiri bu garib davet karşısında bir an düşündük- ten sonra Gregoriusla bizzat bir te- mas yapabilmek uğrunda her şeyi gözüne alarak, ayakta emrini bek- lemekte olan adama: — Pek âlâ, dedi. Şimdi adam- larımdan üçünün bana refakat et. mesi için emir vereceğim. Bir da- kika sonra hazırız!.. Develtlü tekfu runuzla müstacelen görüşebilmek için arzusuna inkiyad edeceğim!.. Ve emir hakikaten silâhşorlukla- orma sSön derece güvendiği üç ada- mını 'derhal yanma çağırttı ve a- damlarmımın tuttukları meşaleler ay. dmlığında İznik kalesi yolunu tuttu. Verilen parola ile kale kapısı a- çıldı, bekletilen atlara binerek sü- /|-Tratle İznik hâkiminin sarayına var- dılar, Selçuk emiri gayet müteheyyiçti Yolda etrafmdakilerle hiç konuş - muyor, sesinden heyecanınım belli olmasından korkuyordu, Maamafih emirin bütün endişe . lerini durduran, teskin eden şey yal nız bir nokta vardı ki kalbine o ra- hatlık veriyordu, O da/; hünkâr Os- man tarafından geldiğini iblis bir adam olması lâzımgelen Gregorius- un pek güzel kestirebileceğiydi. O halde hünkârla bir mesele çıkarma- yı göze almadan kendisini bir tuza, | ğa düşürmek istemezdi,. : Buna rağmen emir ve adamları Greğorius'un sarayma elleri kılıç- larımda gayet tetik üzerinde girdi- ler. Hizmetkârlar yollarını meşaleler- le aydınlatıyor, bu meşalelerin ay- dınlığında bütün yüzler kırmızı, bü | tün gözler kanlt gibi görünüyordu. Bu saatte sarayda hemen her . kes uyanık olduğuna göre demek ki düğün ziyafeti olduğu doğruydu. Selçuk emirini büyük merasim sa- olnuna aldılar. Büyük şamdanlaı yanan merasim salonunda önünde yüksek içki kupaları duran ğayet | sıska, çirkin ve gözleri şaşı bir a- dam oturuyordu. Selçuk emiri, bir işaretle, yanım- da getirdiği dört adammı kapıda durdurdu. Kendisi hiç tereddüd et- meden içeri girdi, O vakit şaşı adam ayağa kalkıp | onu karşılayınca — Gregorius'un bu adam olduğunu derhal anladı, Adam ayakta hafifçe sendele. mekteydi. Selçuk emirinin önünde baş eğdi Ve gayet mütebessim bir halde, e- miri oraya getiren ve türkçe konu- şan adamm tercümanlığıyla hemer şöylece konuşmağa başladılar, Gregorius: z — Deyletlü emir!, Sizi bu saatt: kabule mecbur olduğum için affe- dersiniz, dedi. Zira, pek sevdiğim bir kiız kardeşirhin düğünü —vardı. Onlar sarayı terkeder etmez sizi ya rına kadar bekletmek istemedim... Hemen teşrifinizi rica ettim!., Fakat bu şaşı ve çirkin herif bu sözlerini o kadar riyakâr bir yüzle ve aşikâr bir istihza ile söylüyordu ki Selçuk emirinin tüyleri ürper - mişti., Ancak hiç renk vermemeye çalıştı ve gayet tok, hakimane bir sesle dedi ki: — Filvaki görüşmek istediğim mesele pek mühim olduğu için bu isticalinize teşekkür ederim, Bahu. sus şevketlü Osmanın da selâm ve müsaadelerini hâmil bulunuyorum! Onun için beni derhal kabul edişi- nize son derece memnunum! h Gregorius hakan Osman sözünü işitince şaşı gözleriyle Selçuk emi- rini korkunç bir şekilde süzdü, fa- (kat ayni zamanda yerlere kadar e- gildi: — Şanlı ve şevketlü bir dostumu. zun elçisine başımız Üüzerinde yer vardır!.. dedi. Buyrunuz, kerem edin, oturunuz.. Ayakta konuşmı - yalım.. ! Emir hiçbir' cevab vermeden, as- kerce vakür adımlarla yürüyerek tekfurun gösterdiği yere oturdu, Gregorius da geniş bir sedire otur- muştu. Öturur oturmaz elini önün- deki yüksek şarab kupalarına uzat- tı, fakat sonra derhal çekti. İblis- çe bir gülüşle ve yan yan gözlerile gülüyordu: — Âffmızı bağışlayın!.. dedi, Biz- zat kendi elimle şarap ikrammı ar. zü ettim, fakat sonra düşündüm ki 'hem Siz müslümaz 'bldüğuhüz Ütir, şarap içmezsiniz. hem de,.. Her hangi bir ihtimal ile bittabi bir şey içmeyi arzu buyurmazsmız!.. Selçuk Emiri kuru sesiyle: _ — Teşekkür ederim, hiçbir şey dçin zahmet buyurmayınız! , Dedi. Fakat Gregorius önündeki kupa - yı kaldırdı ve o iblisçe gülüşile sı - ritarak: . — Ancak benim içmeme müsaade buyurursunuz değil mi? Dedi. Zira akşamdanberi bir defa mesut bir vesile ile başlamış bulun- duk... Sarayımıza tenezzülün, şev - ketlü hünkâr dostumuz ve konuşa- cağımız meselenin mesut bir mesele 'olması şerefine içiyorum!,, Bunu söyliyerek kupayı ağzına dikti. Sonra Selçuk Emirinin göz- lerinin içine müthiş bir kinle ba . karak, fakat dudaklarında o yır - trcı gülüşile: — Şimdi, emirlerinize muntazı - rım!., dedi, Selçuk Emiri, daima eli kılıemm kabzasında olarak söze başladı: — Muhterem Gregorius, dedi, Hiç bir mukaddeme yapmadan doğru - dan doğruya beni buraya getiren ve en sön hal şeklini sormaya ken- dimi mecbur saydığım meseleye gi - reteğim, — Buyurunuz, sizi dinliyorum! ,, O vakıt Selçuk Emiri tereddüt etmeden söyledi: — Sizi, şu Bitinya krallığının de- fineleri meselesi için rahatsız edi - yorum!, . Emirin gayet sakin bir sesle söy lediği bu söz birdenbire İznik hâki- mi üzerinde yıldırım tesiri yapmış - tı. Herif sendeledi ve şaşr gözleri birdenbire büsbütün — şaşılaşmıştı. Hâkim olmağa calıştığı belli olan bir sesle ancak: — Evet!., W Diyebildi, Emir aynı hâkimiyetle | ilâve etti: — Ve, şunu —da; söyliyeyim ki, 'bt meselenin tarafmızdan görüşül- mesi caiz olmıyacak hiçbir ciheti de bizce meçhul değildir!.. Bursa daki ayazmadan emrinizle sarayı - nıza aldırttığınız tabloyu bir defa görmek arzusundayım!., | Gregğorius, hayli sarhoş olmasına rağmen derhal kendini toplamıştı. Birdenbire baykuş haykırışma ben. ziyen bir kahkaha attı: (Devamı var) Bu küçük yaramazı dünyny;.ı_ getirdiği gündenberi ona herkes: “Anne,, diye hitap etmeği âdet edinmişti. Mari oğluna çılgıncası- na düşkündü. Ondan geri kalmı: yan kocası da memnüniyetini iyice örtemiyen sahte bir öfkeyle: — Artık Mari için ben mevcut değilim! Diyordu. Bu küçük çap- kın benim yerimi de aldı. Küçük Jan yaramaz bir şeydi, Onu beş yaşında mektebe koymak meçburiyetinde kakdirlar. Bu, aile için müthiş bir hâdise oldu. Janın mektebe gittiği ilk gün, akşama kadar “Anne,, mektebin önünde dolaştı durdu. Ve sanki bir tesadüf imiş gibi kocası tatil- den yarım saat evvel mektebin kapısında idi. Mari kocasını gö . rünce hayretle: — Nel, idedi. Sen de geldin mi? — Neden gelmiyeyim sanki?, Küçük şimdi çıkacak! . — Şimdi değil canım.. çok erken! geldin. — Yasen? | Ve biribirlerine bakarak gü- lüştüler.. Daha * * * Bu mühim günü daha başka mühim günler de takip etti. Me- selâ Janın birinci komünyonu! O gün bütün aile efradı toplandılar. Neşe'eli bir ziyafet verildi. Sonra da “Anne,, için belki en mühim gün gekli. Küçük Jan izci olmuştu! Bir gece, arkadaşlariyle Jan Aannesinden bu müsaadeyi pek güçlükle alabildi. “Anne,, ilk önce kendisi gibi küçük izcilerin 'annelerini ziyaret etti. Onların fi- kirlerini aldı. Sonra tabit, hususi doktoruna çocuğu muayene ettir- di. Doktor muayeneden sonra gü- lümsiyerek: » — Bu delikanlının çadırda bir gece geçirmesine hiçbir mâni yok- tur! Açık hava ciğerler için pek iyidir! dedi. Nihayet küçük Jan arkasında çantası, bir sabah erkenden yola Neden böyle erken “Anne,, Çeviren! çıkmıştı. Onun arkasından bakan “Anne,, içini çekerek: — Ne kadar insafsız şeyler ! diye mırıldandı Sırtına yükledik- |leri şeyler hemen hemen kendi a- gırlığında.. Ya yorulursa? Ona kim yardım edecekl. Gün “Anne,, için pek sıkıntılı ve üzücü geçti. Kendi de ne oldu- ğunu bilmeden bir şey bekliyor gibi üzülüyoru. Gece daha fena oldu. Yumuşak yatağına girip yorganına sarılınca Janı düşündü. O rahatsız yerlerde çadır içinde zavalıcık kimbilir ne halde idi?.. Mutlaka soğuk alacaktı! Yarabbi ne diye böyle bir şeye müsaade etmişti! Acaba soğuk ne kadardı? “Anne,, — yavaşça yatağından çıktı. Eline küçük elektrik fene- rini alarak pencereye yaklaştı. Ca- mı açıp dereceye baktı. — Aman yarabbi! Sekiz dere- cel, Ne de karanlık bir gece, Ben ömrümde bu kadar karanlık bir gece görmemiştim.. Bari mehtap- lr bir gece olsaydı!. , , Acaba neden mehtaplı bir gece- yi tercih ediyordu! Bunu kendisi de bilmiyordu. Birdenbire kocası aksırdı. Son” ra: — Ne yapryorsun canım! dedi. Kapa şu pencereyi! Üşüyorum.. — Tabift üşürsün! Hava öyle soğuk ki.. Düşün bir kere bu so- ğukta çadır altında, şimdi Jan ne baldedir?: Aman Allahım deli ola- cağım!,. Senelerce umumi harpte açık ha vada yatmış olan kocası onun bu telâşına gülümsüyor ve cevap vermiyor.—-(Ânne) nin asabiyeti gitgide artıyor. Saat kaç acaba? Ah daha gece yarısı bile olmamış! Vakit ama da ağır geçiyor!.. Şim- di de bir gecekuşu ötmeğe başla- dı.. Bir bu eksikti.. * * * “Anne,, uyuyamıyordu! Fakat gece yarısından sonra sinirleri biraz daha rahat etti. İkiye İdoğru SUAD DERVİŞ daya dolmuştu.. Bunu gören Ma. TİK — AÂAh işte ay! Bu iyil.. haykırdı. Kocası sabırsızlıkla: — Canım sus biraz.. Benim de uykumu kaçırdın!. Dedi. “Anne,, üç saat uyuyabil mişti. Şafakla beraber yatağındarn kalkıp pencereye koştu. Şimdi e- receye altıya düşmüştü.. " — Aman Allahım mümkün mü? Altı derece ha!.. İ Şimdi kocası ona gülümsiyerek bakıyordu; ! — Müsterih ol “Anne,,.. Çadır- da soğuk olmaz.. Hem kalktıkları zaman onlara jimnastik yaptırır - lar! Sen böyle kendini üzmekte devam edersen hasta olacaksın. — Doğru.. Gülünç oluyorum! Fakat elimde değil.. Senelerce onu soğuktan muhafaza için kenldi e- limle yorganımnı örterdim. Bak şimdi tıpkı bir asker gibi çadırda toprak üstünde yatıyor. — Daha iyi ya! Askerliğe şimdi den alışryor, demektir. — Gülme canım., — Sende çılgın gibi kendini üzüp durma,, Bugün çabucak ge. çecek, . diye H4 Gündelikçi kallının — geldiğini gören “Anne,, biraz memnun olmuştu.. Hiç olmazsa o0 -. na'içini dökebilecekti. Hizmetçi kadın konuşmasını seven bir ka dındı. İ j Bugün hava çok sıcaktı! Adeta insanı yakıyordu. “Anne,, endişe ile sordu: y gllkz ' — Karolin acaba bütün gün güneş böyle yakıcı mı olacak?. — Bilmem ki.:. Her halde şimdi- lik böyle oluşu çamaşırlarımın | kolayca kürumasına yarldım ede. cekl, « Saat on bire doğru gök bulut lanmıştı. Bu şey de “Anne, yi sinirlendirdi. — Aman yarabbil. Yağmur ya- bulutlar sıyrılmış ve aysışıkları o-- (Lütfen sayfayi çeviriniz) YATAK ODASI. ' Fr La chambre â cöouücher li Thae Badrocom A Das Schlafzimmer (Schlafgemach) Plânş 31 F: la femme de chambre 1. MADENİ PERDE KOR- | 5. NİŞİ (garnisi) 5. İ: the lady's maid 1. Fi: la tringle â rideaux 5. A: die Zofe 1. İ: the curtain rod a | a : 1., A: die Gardinenstange 6. DİVAN (sedir) 6. F: le divan (1'ottomane /.) 2. 'PERDE 6. İ: the couch (the divan) 2. F: le rideau 6, A: das Ruhesofa (Liegeso, 2, İ: the curtain fa, Ruhebett, der Diwan, 2. A: die Übergardine die Chaiselongue) 8. ISTOR (stor) 7. YUVARLAK YASTIK 8. F: le store (boru yastık) K 8. İ: the single curtain (the T. F: le coussin - rouleau draw-curtain ) (eoll, le polochon) 8. A: die Gardine (der Vor- . İ: the bolster cushion (for hang, Zugvorhang, Store) the neck) K T. A: die Sehlummerrolle 4. BALKON KAPISI (camlı (das Nakkenkissen) kapı) 4. F: la porte de balcon (la 8. BATTANİYE porte - fenötre) 8. F: la couyertüre 4. İ: the balcony door 8. İ: the rug (the blanket!' 4. A: die Balköntüre 8. A: die Sehlafdecke 5. FAM DÖ SAMBR (hiz. 9. AYAK HALISI : metel kadın, oda hizmetçi- W 9. F: la descente de 1it si) : | 9. İ: the bedside rug 204 * 19., A: der Taktmesser (das — * PLANŞ 29 - 80 LÂVTA 17. F: le luth 17. İ: the lute 17, A: die Laute ıin 18. BİR MUSİKİŞİNAS BÜS- — TÜ (Bah'ın bir büstü) 18, F: un buste de musicien (un buste de Bach) . İ: the bust of a müsician (a bust of Bach) A: die Musikerbüste (eine | Bachbüste, ein “Bach") 18. 18. 19. METRONOM . 19. F: le mâtronome 19, İ: the metremome , Metronom) 20. DİYAPAZON 20., F: le diapason 20. İ: the tuning.fork 20. A: die Stimmgabel | 21. FARBALI ISTOR (perde) (İtalyan usulü istor) t Z21. File sörte bouillonne (le stor â |'italienne) 2i. İ: tkha (ruffled) window - blind A: der Wolkenstore B » “SANMAN (dört kolla şamdan) vE 22., F: le candâlabre (un chan- delier â guatre branche) 22. İ: the candelabra (s9.; pl. candelabras) öor candelab. rum (pl, candelabra), a fourbranched — candlestick 22. A: der Armleuchter (ecin vierarmiger — Kerzen. leuchter) 2383. NOTA RAHLESİ 28, F: le pupitre (â musiğue' 28, İ: the music - rest |28. A: das Notenpult 24. PİYANİST (refakat eden akonpanye eden) 24. F: le pianiste (İ'aceom- pagnatecur m.) 24, İ: the man playing the pi. ano (the accompanist, the pianist) 24. A: der Klavierspieler (Begleiter) 5. KÖŞE DOLABI (camlı da- hap). * 25. F: Varmoire /. de coin oU d'encoignure (İ'armolr vit. râe, la vitrine) 25., İ: the corner cupboard (a cabinet with glasa doors) 25, A: der Eckschrank (etia Glasschrank) 201 L BN M