| | | | l | Yazan: PEARL S. BUCKİ Yazan: PEARL S. BUCKİ — Mavi Kurt'a harb açacağım! diye beğ “yordu. Benim dağın cenubundaki bir köyü yafma etmiş! Suihle geçinelim diye şimdiye kadar gözü- mü yumdum, ama artik tahammülüm kalmad:' Harb açacağım ve gidip kendi kılıcımia kellesini uçuracağım herifin! Kitablarla dolu olan, boylamasına uzun oda- daydılar. Bu odada oymalı büyük bir tahta karyo- Ja ile bir de büyük bir tahta sandık vardı. Kaplan kalktı, bu sandığı açtı, içinden bir ki- lıç çıkardı ve şiddetle kılıcın kınını sıyırdı. Hali öy- le değişmiş, yüzünde öyle büyük bir hiddet vardı ki Molliye sanki karşısında hiç görmediği bir adam varmış gibi geldi. Ne söyliyeceğini şaşırmıştı, yalnız: — Demin mektebler açmaktan bahsediyordur., diye kekeledi. Kaplan, kılıcını kavrıyarak: — Ben bununla, dünyadaki bütün kitablardan daha çok şey öğretirim onlara! diye bağırdı. Son- ra çıkıp gitti. Ağır kapı arkasından boğuk bir kapandı. Molli kocasının yüzündeki o korkunç halden, şiddetli ve zalim sözlerinden duyduğu dehşet için- de yzun bir an hareketsiz kaldı. Bir delilik sastine gelip, hiç düşünmeden ev- lendiği bu adam neydi böyle? Kalenin içinde gürültü, kıyamet kopuyor, bas. tanbaşa çılgın bir hava esiyordu. Avlular adam al. muyorüu. Bunlar iriyarı, adetâ vahşi adamlardı. Ayni zamanda, örslerde demir döğen vurulan ç6- kiç gesleri, silâh şakırtıları, atların kişnemesi du- yuluyordu. Kaplan: — Odalarınızdan dışarı çıkmayın, vermişti, Molli, evvelâ bu emre muti davranarak, oda- sında kalmıştı. Avlulardaki bazırlıkları pencere. den seyrediyordu. İhtiyar Kaplan da, bu fevkalâde gün münase, betile, har zamanki uykulu halinden uyanmış, oda emirler veriyor, oLenbihlerde bulunuyordu. Fakat ne Yazık ki sesi pek zayıflamiştı ertik! — Kadm yelpazesini nasl Kullanınsa siz de düşmanm geri kaçmasından öyle istifade etmesini bilmelisiniz! Evvelâ düşmanı tahrik edin, üzerini- e gelsin ve sürükleyin, tâ sizin hücuma geçmeniz için en müsait olan yere kadar. — Anlıyoruz, yaşlı Kaplan, anlıyoruz efendi- miz! diye bağrışıyorlardı. Bu esnada genç Kaplan külüpbanesinde, ma- sasmın üzerine haritalar yaymış, dağın geçitleri, ni ve etraftaki araziyi gözden geçirerek taarruz plânmı hazırlıyordu. Molli parmaklarınm ucuna basa basa odayu girdi ve kocasını böyle meşgul bir Anında birdenbi. re bastırdı. Kaplan buşini kaldırdı baktı ve sakin bir 8€s- le: — Bir aya kadar şurada olacağım, dedi.. Parmağı ile haritada bir noktayı gösteriyor- gürültü ile diye emir — .. Mavi Kurt'un kalesinde, O zaman genç kadın: — E ben nerede olacağım? diye sordu. — Ne öemek istiyorsun? — Yani, bir aya kadar ben nerede olacağım 25 HAZİRAN — 1939 KAPLAN 1 Çeviren: VAHDET GÜLTEKİN diye soruyorum, Kocast, hayretle, — Sen mi? E, şimdi neredeysen yine orada, dedi. Burada, bizim evde olürup beni bekliyecek- sin. — Hayır, dedi Moli. Aldanıyorsun. Sen gel, diğin zaman beni burada bulamıyacaksın. Sonra koşa koşa fırladı, odasma gitti ve kendi. sini yatağına atıp ağlamaya başladı. Biraz #onra kocası onun odasma geldi. — Söyle, Molli, diyordu. Neye senbir &Y sonra burada olmıyacakmışsın bakayım? Anlamı- yorum ne demek İstiyorsun. Karısı cevab vermedi. Çocukken, istediğini yapmadıkları zaman somurttuğu gibi somurtmuş, hareketsiz duruyordu, Bu da kosasmı sevdiğinden ve kendisini bırakıp gitmeye nasıl razı olduğunu anlamadığından ileri geliyordu, — Melli, duymuyor musun beni? Kalktı, yatağın Üzerine oturdu, Soğuk tarzda: — Benim dediğimde anlaşıtmıyacak bir şey yok, dedi. Fakat söyliyeyim yine: senin bu kadar ehemmiyet vererek hazırladığın bu harb manasız, Bu sözler uzun bir kavgaya başlamalarına 56- beb odiu. bir Onlar içerde münakaşa ve kavga ederlerken dışarda herkes hazırlanmış bekliyordu. Molli odadan dışarı çıkmıyor, Kaplari bir çıkı- yor, bir tekrar geliyordu. Her gelişinde de daha fazla öfkeli, dahn fazla telâşlı görünüyordu. Dışarda adamlar arılarmda fısıldaşmağa baş. Iadr, Atlar yerleri eşiyordu. İhtiyar Kaplan bek. Hye kekliye bıkmış, tekrar afyon içmeye gitmişti. Molli dakikalarca odasında yalnız kaldı, Koca- sı da çalışma odasında, masasının başında, başı ellerinin arasında tek başma, Niyetinden vazgeçmemişti, fakat daha hâlâ da yola çıkmış değildi, Her dakika ha şimdi hareket emri verecek diye bekliyorlardı. Atınm oğeri Vu- rulmuşdu, kendisi de üniformasını giymişti, Uç gün böyle geçti. Sadece Nallinin hemen hemen düşüncesiz bir kıkançiık Anından çıkan kavga bilyümüş, dev gi, bi bir şey halini almıştı, Ne karısı vazgeçiyordu, dediğinden, ne kocası. Molli, gayet kat'i olarak söylemişti: Kaplan harbe girigirre babasınm evine döne, cek, bir daha da gelmiyecekti, Kaplan da, buna mukabil, bütün kapıları ka- patacağını ve onu kalede esir halinde bulundura- ağını söylemişti. Molli buna cevab vermiş: — Bunü yaparsan ben de #endön ömrümün #onuns kadar nefret ederim, demişti. Belki vücu- düm burada olur, fukat beni bir daha bulamamak üzere kaybedersin. — Neye? diye sormuştu kocası, — Çünkü harbedersen öyle büyük bir ahmak, lk, öyle büyük bir vahşet yapmış olacaksm ki, $6- Bi dünyada hiçbir kadın sevemez; senin gibi cahi- lin biri olursa, o başka! Molli bunları söylerken lâkırdılarınm nereye varacağını biç hesab etmemişti, Onun üzerine Kaplan: — Cahll değilim ben! diye bağırmıştı. (Devamı var) Nihat mesleğinden memnundu. Olduk. ça iyi kazanıyor, işleri günden güne iyi - leşiyor ve artıyordu. İyi bir tabsil gör - müş, bahtiyar bir ev hayatına müştak ve mütehassir olarak yaşamış bir genç olan MASAL ÇOCUKLARI IN AŞK VE HİS ROMANI: 11 Nihadın, kibar bir aile muhitinde, hassas HA BER” ve ince ruhlu bir anne elinde büyümüş olan Behire gibi bir kızdan hoşlanmaması o (Göğü Nakleden : imkânsızdı. Nişanlısının gözükeceği kapıyı gözet - lemekte olan Nihat bir taraftan etrafına bakıyordu. Birkaç masa ilerde bir grup arasında çok güzel bir kadın oturuyordu. Biraz evvel Nisuvazdaki bütün kadınlar arasında yalnız bu'sarı saçlı güzel kadın Nihadın bir parça nazarı dikkatini cel . betmişti, O vakıt Nihat kendi kendine: “İşte buradaki kadınların en güzeli. Fa- kat bu da Behirenin eline su dökmiye bile lâyık değil, diye düşünmüştü lerini yine bu masaya çevirdi. Şimdi gü zel kadin önündeki tabağa aldığı bir pas. tiyı kesip yemekle meşguldü. Nihat ka- dımın Kımıldayan çenelerine, gerilen ada. lelerine, oynayan şakaklarına baktı.. Sor gezindi ve kendi kendine yavaşça: — Pehmi şey, dedi, kadınlar yemek yerken ne kadar çirkinleşiyorlar. Behire içeriye girdiği vakıt Nihat te . lâşla yerinden kalktı, genç kıza doğru yürüdü. Gelirken bir çiçekçiden aldığı bir demet lâleyi genç kıza sundu. Nihat çi - çekler arasında mülevazı duruşu ve bir vazo içersinde çok uzun dayanışı yüzün - den lâleyi çok severdi. Genç mimar nişanlısını görür görmez ik sözü: — E sevgilim, anlat bakalım ne oldu. eni görmiyeli yirmi dört saat oldu. Bu müddet içersinde ne işler yaptın? Genç kız mimarın sualini aynı soru ile karşı'adı: — Ya sen ne yaptın Nihat? — Benim anlatacak hiçbir şeyim vok... sevgilim; son 24 saatim, her 24 swat gi ra durlakları üzerinde hafif bir tebessüm bi hummalı geçti. Bilhassa Sivas . Erzurum demiryo- lu üzerinde yapılacak istasyon projeleri hazırlamakla meşgulüm. Bu iş beni çok yoruyor ama bir kere müsabakayı kazan. bakarak: ahi mi İstil yuva... bir çalışma o içer.sinde mağa azmettim. Eğer ümitlerim tahak - kuk eder de plânım birinci gelirse hem e. lime epeyce bir para geçecek, hem de iyi bir şöhret kazanmış ole: seninle daha mesut, yuva kurmak irokânını bu'muş olacağız. Genç kıç çok tatlı bir bakışla yorsun sevgilim? dedi. kbale dair bütün düşüncelerinde bana da yer veriyorsun demek! — Bahire.. Bundan süphe etmeğe hak- kin yok.. Her dakika ka'nmda fikir dolaşıyor. İtiklelde kuracağımız Hergün bu vaya dair hesaplar. la meşgulüm. Seninle evlendikten sonra daha rahat yaşayabilmek için daha çok kazanmak imkânlarını arıyorum. Bera ber yaşıyacağımiz evin plânı (üzerinde hergün tam bir saat düşünüyorum. Bir apartıman dairesinde ve bir kira evinde diğ Çeviren: Fethi KARDEŞ Ayni zamanda lâboratuvarı, yeyi ve berber Salonuna (benziyen garip bir odaya girdiler. Ancak ha. |kikalen tehlikeli köpeklerde olduğu gibi sessiz iki kocaman Gronenda köpeği, yeni geleni kokladılar, son” ra sakin, bir köşeye yattılar. Zabit son cüknleyi, sesini, yüksel; | sserikien kurtulacağı diye meden, gayet tabii ve sakin söyle-| nişti. Stifel hiddetten ziyade hay- etle irkildi ve ancak biran düşüne. vek itirazta bulunmağı ihtiyatlı sa sarak ayağa kalktı: — Fakat... la kesti. Zabit Stifele emretti; Şu kustuğa etur, Stifel yüzünün parken Şmit anlattı: Şmit onun sözünü kesti: j e ahalıya mal olacağını bilmeni makyajmı Yal O Çeneni yorma Sille. (Mazinı|P?:22 cağ biliyor Gayri müsellâha ayrıl — Yüzünün sapsarı olması lâzun | im değil mi? Eğer bu işte muvaf ibaret, İyi gıda alamadın ve aylarca mahzende kapalı kaldın. Aslen Pâ-İ ne için sıhhiye komisyonuna gönder | tislisin. 28 ağustos 1914 de Alman. | mekten vazteçerim; bu sayede ten lar Liyej önünde sanılırken mülre-| de sıhhatte görünmek endişesinden zelerin Belezliz istikametinde bir) kurtularak karımı doyurmaktanİyıp sakin de bulunsaydı, gene manevra yürüyüşü yapıyordu. Üs | korkmazsın; yoksa perhizden Öle-| cak memnun olduğunu söyliyel tünüzde ancak tahtadan talim kur) e © , Fransızların yağmurdan kur) di. şunları vardı. Hakiki tütek ateşile | çalmak için kendisini suya atan Gri: karşılandınız. Mülâziminiz yaralan dı. Sen de Sen Korenlen istikame tinde kaçtın. Anlaşıldı mı? — Merak etmeyin efendim. Ber bu civarı cebimin içi gibi bilirim. Fransızlara anlatacağım masalı ha. sarladım. - - Peki, O palde yalnız kılığın dan bahsedelim. İşte sana çok bü: yük gelen bir işçi elbisesi. Ceketi- dün kollarile pantalon paçalarını dr şarıya kıyırırsın. Devriyelerimizden kurtulmak için bütün kaçak Fran. sızların yaptığı gibi belini büküp ayağını sürüyerek kendine ihtiyar süsü vermeğe çalışırsın. Stfeli. tanımamaları için evvelâ buraunun şeklini, değiştineyim. ,Büjyere geri gülmek kabik le nün için burnunu biraz genişletmek kâfi. Şu küçük “Boruyü, “Burnunda taşımağa alışman lâzım. Al baka yım. Oldu. Şimdi burnundan nefes al. Sümkür. Güzel, bravo! Kıyafet değiştirdiğinin göze çarp ması maksadile sana bir de ( sakal| takacağım, Nazarı dikkati celbet-! mek için bundan daba güzdini bula! mayız. Hem bu, senin sivri çeneni; örter, İ Meslekten bir polis seni bu vazi yette yamyassı kulaklarından tanır ama sen ancak amatörlerle karşıla şacaksın. Gözlerinin rengini (tabii değiştiremem; fakat sen onların İ. iadesini değiştirmeğe ve ( bilhassul yim diye ekemmtiyelsiz Dir suç işle yip kendimi hapse attırdım. muhataplarının yüzlerine bakmağa Eski mahkğmler — çalış. Aman gözlerine dikkat Söfel,| bir lokma ekmek alarsan kendini ölmüş bil gözlerinden senin bir hapishane mü oldu? (Devamı var) rinin ilik kucağını anlatırken birdenbif yazm yakıcı sıcaklarını düşünüyor. dolabını evin neresine koyacaklarını İ/ ha başlıyordu. Behire de Nihadı neşeli 'ayni zaman” sının sözünü kesmiyor, fakat cevap # vermiyor; o bu sırada Nihatla konuşmalarını karşılaştırmakla MUZAFFER ESEN rahat edemiveceğimizi bildiğim ve detin rahattan doğduğuna inandığım için z i var, öbür tarafında da Necdet... seni yepyeni bir evde yaşatmağa karar cağım. O vakıt verdim. tahmin «tiğim zibi müsa. Be'rirenin dimağı, belki de hiç iste daha müreffeh bi: o bakayı kazanımam elima geçecek parayı diği halde, iki erkeği tahlil ediyor. nm birine çok zıt olan karakterlerini yese ediyordu. tamamile bu işe has mredeceğ'r. Yuv zar içi de dışı gibi çok modern o olacak, insanı rahat etliren, vakit kazandıran hiç bir medeni keşli bu yuvada ihmal etmi yeceğim. Nihat bunları söyledikçe hararetleni. yor, yuvanın içerisindeki bütün o esyayı biret birer tarif ederken gözleri sevinele pa'lıvordu. Nihat ayni hararetle mutlak tertidatmı elektrik enstallasvonunu, ma zolla işliyecek kaloriferi anlatıyordu. Bil hassa bu kaloriler bir şaheser o olacaktı. İsviçre köşklerinin plânlarında görülen kaloriferlerden biri... Tertemiz, işletmesi kolay, fiyatı ucuz bir kaloriler. Nihat bir kelime tufanı içerisinde kışın yuvala. Nihâda nun derinliklerinie dolaşan bir birtek male dü-ncslere daldığım, sözlerini tasa, topra”a, yerie ve İçmeğ: ÖSİT duğunu fısıldıyor, Nihat bütün İst tasavvurlarmı Behire ile evlenmeğe vurlarda ruha hitap eden, benliği yen ne var, hemen hiçbir şeyl. (Devamı var) *öl-Jdavimi olduğun derhal anlaşılıyor.) buy diye bir tipleri vardır, sü88i kalmakla tıpkı ona benziyorsun! Stilel, mat olmuş ve bitkin, tekraf &oltuğa çöktü. Zabit onun saçlar” üi alnına tarayarak fazlasını maks* — Seni iyice tanıdığımı ve eğ" beni mennun etmezsen bunun sapi terim Stifel. Söyliyeceğim bunda” bis | ak olursan seni adamakıllı muaye- | Şimdi aynada kendine bak. Nasi Stifel şaşkın ve heyecanlı olm£ ili — Nesleyi nerede yaknladım diye düşünmek neye yarar, sidiği” | Yeni mahküm — Bir haftadıs a çtun. Hiç olmazsa karnımı doyuf” Biz burada açlık grevi yapıyoruz, eğer ağı” — İtalyan karikalütü — “ düşünceli bir tavırla dinliyor, nişan. pe dür. Düşüncesinin bir tarafında nişanlı" İ z a var, hu rissâr ona Nihad söz i lamıştır. Burası doğru.. Fakat bu tasa , “ , # ar a bik Li