13 Nisan 1939 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 10

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

evgili İlma! . Yeis içindeyim.. Hastayım ... Sana bt mektubümü yatakta ya- zıyorum.. Ah, artık bir daha hiç dansetmiyeceğim.. Ya bir manas- tıra kâpanatağım, ya o ihtiyar kontla evleneceğim, yahut ta inti- har edeceğim.. Başıma neler gel- diğini bilsin!,, Ne müthiş yarabbi, ne feci! Böyle bir hâdiseyi roman- larda bile ökumamışsındır.. - Ma- car ordularının Branyisko muha- rebesiüden — sonra geçen hafta buradan geçtklerini her — halde duymuş olacaksın, — Gelecekletini duyunca, her dilede olduğu gibi biz de de panik koptu. Kasabayı yakıp nemiz var, ne- miz yoksa yağma edeceklerini, bel ki le hepimizi öldüreceklerini zan nediyordum, bilmem, çok kork- tuk. Hele annemin. telâşı şeydi. Yüzümü tırnaklarımla yır- tip burnumu siyaha boyamam iç'n israr etti, durdu. Beni çalma- sınlar diye güya!.. Ne ise, biraz sonra, önlerinde ile ordular — kasabayâa girdiler. Babam onalrı karşılama- görülecek muzika ğa memur heyete dahil dan erken askerlere çiçek atmak için sokak- lara uğramışlardı. Ânnemi ise bir türlü bulamıyordum. Daha gün evvelden gizlenecek yer ara- maxla meşgüuldü. Ve ben ya ayna- lr dolaplardan biri, yahut duvar saatinin içi olan bu sığnakları keş- fettiğim zaman, fena halde sinirle niyor, yeni bir yer aramağa ko-| şuyordu. | Evde, tek başrma kalınca, mut-| ha-| kur- | dum, şarap çıkardım, Bu kadar gü | zel şeyleri bir arada görünce bel ki beni yemeğe kalkmazlardı. olduğun- gitti.. Hizmetçilerimiz fakta ve kilerde ne buldumsa Zitlayarak güzel bir sofra ENDİ kerllime vermek içih korkacak bi: gey olmadığını tekrar rurken, koridorda cesare! edip du kaılıç ve malımuzlu ayakların çıkardız sesleri duydum. Fakat umduğü muz gibi bağrışma, hücum falar yoktu, Bilâkis kapı nihayet nazi- kâne, #fkfifçe vuruldu. Heyecan dan Ödeta di'im tutulmustu, — bir türiğ “giriniz!,, deyemedim. | Sakın bunüuri üzerine süngüleri-' le kapıyı kirrp içeri daldıklarına | hükmetme| Uzun bir fasıladan | sonra kâpı tekrar hafifçe — vurul-| du ve ancak o zaman titrek bir sesle “buyurun,, diyebildim. Arinemin tarifi üzere, en az on tane, bellerine kadar sakallı, ayı; postlarımna sarılmış, belleri kama | ve tabanca ile örtülü, yağma ettik- leri eşyayı içine tıkmak, için sırt- eak rtrs | larında birer kocaman torba asılı iri yarı on âskerin içeri dalmasını bekliyordum. Kapı yavaşça arala- nrp içeriye sadece iki genç zabit, evet, biri esmer, biri sarışın iki za- rif ve tertemiz zabit girince ncl kadar şaşırdığımı tasavvur et!. ! Omuzlarında kürk pelerinleri; vardı. Ünilormaları | temiz ve gü-| zeldi.. Girer girmez rahatsız et- tiklerinden dolayı af talep ettiler. | Ben de, kendilerine hizmete ha-| zır olduğumu söyledim; ne ister- | lerse yapatağımızı anlattım, hic | çekinmemelerini rica ettim. Esmer zabit, hazırladığ'm sof | raya bakarak gülümsedi.. Diğeri de çok yorgun olduklarını, kendi- lerine istirahat edebilecekleri bir yer gösterirsem pek müteşekkir kalacaklarını söyledi. —Altı hafta- bir | | de nerede dersin? Yatakların örinde, kuş tüyü kalin yorganların |verince, annem basmış çığlığı!. 'lerin pek nazik olduklarını, danberi yatakta yatmamışlar, Dü- şün İlmacığım, altı hafta yatağa girmemek! Çök actdıim,. zavallıcık- İüras ;0 — Ne güç, dedim, bir buçuk ay divan üstünde veya portatif çadır karyolalarında yatmak her halde, pek yorucu olacak., Zabitler güldüler: — Hele toprak, kar üstünde « Yıldızların altında olursa! . İki yatağın hazıt bulunduğu mi- safir yatak odasını gösterdim, Yor günlük gözlerinden akıyordu, za- vallıcıkların! Hemen çekildim, biran evvel rahat etsinler bati., ENDİ odama çıktım. Bi- raz sonra, miğsafir odası tarafından müthiş bir çığlık yük- seldi « — İmdat, katil var, imdad!. Sesi tanır gibi olüyor, fakat | dehşet içinde kaldığım için bitden kehidimi — toparlayamıyordum, , , Çığlıklar devam ediyordu. — İmdad, imdat, öldürüyorlar! Olduğum yerde mıhlanmış gi- bi kaldım.. Dizlerimin titremesin |den kımıldayarmmıyotdum. Nihayet çığlıklar daha yakınlları gelmeğe ) başladı.. Ve oda kapımin önünde Annemin telâşr görülecek şeydi. — Yüzümü tırnaklarımla yırtıp — burnumu siyaha boyamam İçin Saçları yüzüne dökülmüş, gözleri fırlamış, esvabı buruşuk, kıpkır - mizı ve'ter içindeydi.. Meğer be- nim zabitleri götürldlüğüm misafir odasında saklı değilmiymiş! Hem bis arasında! Zavallı zabit, yorgun argın kendini yatağın, üsetüne ati- Annımi teskin edip te, zabit- bizi öllürmek, soymak falan gibi bir niyetleri olmadığını anlatıincaya kalar epeyce sıkıntı çektim. Kim- bilir zabitleride ne kadâr şaşırmış- lardı, Çaresiz gidip kapıyı vurdum ve annemin Tromatizmeasi olduğu için arasıra kuştüyü yatakların arasına gitip, buhar banyoösu yapar gibi terlemssi icap ettiğini anlattım. .- AFf talep ettim., Bir daha yatmağa cesaret edememişlerdi, ancak, ben şiltelerin arasında başka kimsenin bulunmadığını temin ettikten sön | rta yatmağa razı oldular. B dü. “ İR saat sonra, bir emirber | asker geldi.. Zabitleri sor- Uyuyorlar! dedim!. İsterse- niz bekleyin, veya biraz sonra ge- “— Nerede uyuyorlar?.,, Odayr gösterince asker döğrü içeri daldı ve bir dakika sonra za bitlerle birlikte çıkıp gittiler. Bin- başıları çağırtmış. Onların ye- rinde ben olsaydım o gelen aske- rin kafasını keserdim de Tahat yataktan kıpırdamazdım. Şu as- kerlik hayatı ne garip! Sebetini bilmedikleri emirlere körükörüne itaat |.. Zabitler yarım saat sonra dön- düler.. Dinlenmiş gibiyidiler. Tek- rar uyumak arzusunu da göster- mediler. .Annemle benim oturdu- ğumuz salona gelerek, 0 gece za- bitanın tertip ettikleri baloya da- Çeviren: İLHAN TANAR | L A İ t ı durdu., Feryad eden sevgili ınnc—] vet ettiler, Daha cevabımızı bekle- ciğimdi! Ne feci haldeydi görsen! meden benden, bir Çardaş, bir Po- lonez, bir de Fransez için söz al- dılar, Ne dedilerse vaad ettim... Galiba uykularını kaçıran şey bu balo haberi idi. Ben ile hemen he- men onlar kâadar sevinmiştim. Annem ise, baloya için müşküller icat etmekle meş- güldü: “— Senin gece esvabın yok!.,, diyordu., “— Beyaz elbisem var, bir defa giydim daha!.,, “— Modası geçti!.,, Esmer zabit söze karıştı: “—a Millt renklerimizde koörde- lâlarla süslerseniz, son moda bir esvap olur!.,, Annem, bu sefer de başka bir bahane buldu: “— Ayaklarım pek ağrıyor.,, “— Dansetmeseniz de olur, an- gitmemek anne, neciğim.,, Zabitler, nezaketen kahkahala- rinı zaptettiler. Ânnem de aynı se bepten dolayı beni onların önün- de azarlamadı. Fakat yalnız kalır kalmaz azarın en büyüğünü işit- tim.. Neden ben bu kadar budala imişim? Neden kendimi bile bile ateşin içine atıyormuşum ? Necen, neden?.. Bu zabitlere yüz mekle ne oluyormuş?. Aman, a- man, annemin azarlarını bilirsin! Bu balo, kasabanın bütün. genç kızlarımı bir &raya toplayıp toptan VveT- kaçırmak için bir bahaneymiş, ne- | ler, neler!.. Ben mütemadiyen, İşi şakaya | boğuyordum : “—— Anneciğim, beyhude telâs dedim. — Zabitlerin evlenmelerinin ediyorsunuz, harp * esnasında yasak olduğunu bilmiyor NUzZ?.., Annem dahia bir çök "söyle. Ni hayet sükünet buldu ve beni yal niz birakarak çıktı. müsü- KŞAMA kadar, tuüvaletim- le uğraştım. Zabitin tav- siyesi mucibince beyaz elbisemin israr etti, durdu, beni çalma sınlar diye, güyal.. Kbcline kirmizi, — yeşil - »ve beyaz koördelâlardan ucu yere kadar sar- kan bir kuşak yaptım.. Başıma kırmızı ve beyaz güller taktım... Yeşil bayraklariyle beraber çiçek- ler de milli rengimizi ifade ediyor- du. L Zabitler bizi balo salonuna gö- türdüler. Salon çok kalabalıktı. Ben milli renklerle süslenmiş el- bisemle iyi bir tesir yapacağım' Pzanediyordum, — Meğer kızların |hepsi benim gibi- giyinmişler, Bü- tün zabitler gayet kibar ve nazik insanlartdı. Bu kadar zarif, centil- men adamların nasıl kan döktük- ierine hayret ettim. Hele içlerinden bir tanesi, bil- |hassa nazarı dikkatimi celbetti, sade benim değil, hemen herkesin | gözü ondaydı. .Genç bir yüzbaşıy- | dı. | — Üniforması sanki üzerine ya- :p:ştırılmış gibi gergin ve munta- | zam duruyordu. Hele dansedişi! Mazurka ile Çar- ' daşı ne canlı oynuyordu! İnsanın kalabalığın arasından fırlayıp ©- nun boynuna sarılacağı geliyordu. mediğimi anladın, Dansedişinden, konuşmasınilan ziyade, dalgın ba- koşlı gözlerinde bir je ne sais guoi vardı ki, görmeden nasıl şey oldu | | ğunu tasavur edemezsin! Bir saat |geçmeden salondaki bütün genç | kızlar ona âşık oldu. | Birdenbire önümde eğilip te, '6 Kadrili kendisiyle yapmamı Ti- ca ettiği zamân ne kadar heyecan- ilazllığımı tahmin edemezsin, - İl- ma |.. | Maalesef, daha evvelden başka sına Söz vermiştim. Yüzbaşı yanıma oturarak: Üo r— Öyle ise bundan sonraki, ol- m ?, - Dedi. Evet mi dedim; hayır mr, | dedim, ne yaptım,”*hiç Hatırlamı- | yorum.. Rüyada gibi idim. bana vaad | Imdz — Ya unutursanız ettiğinizi ? dedi. Kendimi toplamasaydm, böyle bir şeyin imkânı olamıyacağını, o- nunla dansedeceğimi unutmaktan- sa ölmeği tercih edeceğimi söyle- yiverecektim.. Ne ise böyle bir Tabit kendi hislerimden bahset- | pot'kırmadım. Gayet lâkayd ' 'bir tavırla. “Unutmam.,, dedim. Yüzbaşı güldü: “— Fakat beni nNüÜZ!.,, tanımıyorsu- O zaman, hiç düşünmeden, göğ- sümdeki çiçeklerden küçük kırmı- zı bir gül kopararak ona uzattım:. “— Sizi bundan tanırım!.,, de- dim, ÜZBAŞI, gülü sessizce du- daklarımna götürdü. Bak- madim amma hissettim. ÂArtık o« nunla göze göze gelmeğe cesare- tim olmadığını sezdi mi nedir? Ya vaşça yanımdan kalktı ve karşıda bir aynanın önüne oturdu. Dans- etmiyordu. Derin bir düşünceye dalmış gibiydi.. Bizim Kadrile sı- ra gelmeden evvel bir Polonez, iki Çardaş vardı. Zaman ne uzdar, ne uzadı.. O esnada ben İde tabür kumandanı olan binbaşı ile taniş- tım, Şişmanca, çıplak başlı bir a- dam, Çenesinde küçük bir sakalı var, Nihayet sıra bizim Kadrile gel- di. Bando çalmağa — başlayınca, herkes damını buldu. Yüzbaşı ö- nümde eğilip te küçük gülü kalbi- ne bastırınca kalbim çatlayacak sandım, Ayvucuna aldığı elim her halde titriyordu. Binbaşı, şişmanlara mahsus tatlı bir kahkaha ile alay etti: “—- Benim arkadaşımı götürü- yorsun demek, yüzbaşı!,,, Sırayâ girdiğimiz zaman, arka- mızdan biri fısıldadı: “— Biribirine yaraşan bir çift!,, Ah, İlmacığıim, ne mesudum! E- minim ki o da hayatından mem- nundu.. İlk adımları atmak için, elele muziğin başlamasını bekli- oyorduk, kısmet olmadı. Birlden dışarıda at nalları ve pencelerin camlarını zıngırdatan top gürültü- leri düyuldü. Toz toprak - içinde yalın kılıç bir zabit salona girerek düşmanın ileri karakollara hücu- ma başladığını haber verdi. Alay Kumandanı, derhal kalka- rak ellerini çırptı: “— Pokâlâ, dali, tiz de zaten böyle bir şey ümit ediyorduk. Ha- Zırlıksız değiliz. Efendiler! H g?c nımefendilerin bizi bir dakika af erlc' fetmelerini rica edeceğiz.. Yal İA bir dakika.. uzun sürmez.. O esn nfnı da kendileri ide biraz istirahat derler.,, t Bir anda, bütün zabitler daml rını birakarak kılıçlarını ve çeli başlıklarını giymeğe koştular. B nim kavalyem de yanımdan ayr w i dı, Yüzünün ifadesi — değişmişti Sert, nafiz bakışları şimdiden dü man karşısındaymış gibi şimşekl niyordu. Kapıdan çıkarken, labalığın arasında birini arıyö E İr, muş gibi döndü. Göz göze geldik! En Kapıdan hızla çıktı ve balo salon'fürte bomboş kaldı. ALO salonunda şimdi yoktu.. Binbaşı, kendi döl mıden evvel, kimsenin salofl terketmemesi için emir vermişt Pencerslenden bakarak ,top s€ kâh uzaklaşan bu seslerden mâfil çıkatmağ,a çalışanlar — vardı. | hayet sesler uzaklaştı ve büsbi tün kesildi, yorum.. Top seslerinin kesilmesik den milli kuvvetlerimizin galip $ diğini tahmin etmiştik. Biraz sü ra zabitler, neş'e ile, sanki hiç ” şey olmamış gibi salona girdile Bazıları elbiselerinden merklillef le kân mı, çamur mu bilmem, * şeyler siliyorlardı. Her zabit kendi eşini buldu. £ tanesi haykırdı: İ “—. Hangi dansta kalmıştık“ Bir çok sesler: ' “— Kadrilin başında!.,, diye * vap verdi. Herkes, sanki büifeye gidip dönmüşler gibi, sıralanmağa D” ladılar. Yalnız benim kavalyet alay kurranidanı binbaşı meydafi” yoktular!, Beyhude yere, dakikalarca [!ö:h:-.!m a Wlra lerim kap'ya takıldı; kaldr. Ar#* Fahaj gım, beklediğim, gelmiyordu. 5. | (Devamı 14 üncüde) |

Bu sayıdan diğer sayfalar: