Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
*S'( ŞAM POSTASI ahibi ve Neşriyat Müdürü Hasan Rasim Us DARE EVİ: isi Yazı işleri teletonu: 23872 İdare , ." a DAĞT İN et B LLZOMA ..- BÖNE"ŞARTLARI ! | Senelik Yit Si ı li : 14.00 Kr. 27.00 Kr. ı | .'“i 150 « 400 » Pt ae ç l e 5.00 » ı İmim ---"-o-'ı-ı'i'"-iı layata dair Okumaya teşvik GECEN Rün, neşriyat kongresi - Münasebetile, bir memleket- :t'r:.ış hir.'?dl'hi.v:ıl feessüs elme- c:,[']“um:.ı_ ıhli)ı:ıcıuın pek yayylamı mg"_" 50&'l_cmıştı'm. Fakat bu, şim- İt Veut kitaplarmızın okunması , falışılmasına mani değildir. &:ı'îçi hepimiz gazelelerde, mecmu- “ildl. )'ııxılığ;mız yazılarla bu işe e- Wu;-e[-, _ı:e'ldıği kadar hizmet edi- Wonle içimizden arasıra konferans “;ı ]'_——'*'.de tîl_uy_or. Bütün bunlar iyi ımğ-ârı değildir; çünkü bizim ya- (şe Simız yazıları okuyan da, vere- :f;ımlz konferansları dinliyen de o- rm?“m lüzumuna zaten kanaal ge- ü *& okuma İliyadını az çok edin- uî adamdır. Asıl ötekilerin, yani o- , M bilip de kitap, mecmüa, gaze- ı a"“'!o':m. konferans dinlemeğe git- n:în- insanların bu itiyatları edin- , Tine çalışmak Jâzımdır.. 221 memlekellerde radyonun kila- ’Un%k zarar verdiği iddia ediliyor; . U kabul edemiyorum. Daha doğ- *U radyo, kitaba rekabet ediyorsa " l_'“' öyle pek büyültülecek bir şey t ildir. Bilâkis, radyonun çok hiz- ]:tı de olabilir. Hele bizim, okuma n.or’ag:ınıl;ısı hususunda — radyodari Ümkün olduğu kadar istifadeye ça- İŞmamız lâzımdır. Geçen sene, rad- "0 neşriyalı arasında haflada — veya N beş günde bir kitap tenkidleri de fardı; onları kaldırdılar. Buna tek- 'ar başlamak kabildir. Fakat bu ka- darla kalmamalıdir: her akşam kitap İÇin hiç olmazsa yarım — sanatlik bir Vakit ayırmalı ve bu zaman zarfında, lenkidden, yani comple * rehdu'den başkalvenseyiieii Kilaplardan parça- lar okumalıdır. Radyoda masal an- âlılıyor, konferans veriliyor, hatlâ Yalro oynanıyor; hikâye, Toman, Şilr niçin okunmuyor?... Biliyoruz | bünun faydası da mahduttur; çün- Tadyoda müusiki dinliyenler, kitap 1 Slı başlayınca düğmeyi çeviriverir- | * Fakat iyi okuyan adamlar bula- k buna bir dereceye kadar mani ol- ak kabildir. Adyo neşriyatı ile, makale yazın | :r'"'îrans vermekle iş bitmez. Bun- " dalma ikinci derecede kalmağa i küm şeylerdir. Çünkü yaşını b:_ı— *N almış, itiyatları teessüs etmiş bir “İ$anı kitap okumağa alıştırmak çok 9rdür; hemen hemen imkânsızdır. Unun için bilhassa çocukları düşün- ek lâzımdır. Daha ilk — mektepleni “baren çocuklar hikâye, roman oku- Tüğa teşyik ediliyor; fakat doğrusu fu Dek nazart kalıyor. Çocuk babala- ihin toğunda, hattâ bazan öğrelmen *rde de romana, hikâyeye, umümi- '_'E'ıe edebiyata karşı * iliraf edilen i“'“ edilmiyen - bir husumet, bir İ- Mülsızlık var. Çocuğun roman okü- dakla geçirdiği vakti ziyan edilmiş *Yiyorlar, Bugün asıl bu — kanaatle Ücadele elmek lâzımdır. Üğretmen *T talebeyi muntazamân roman, hi* Ye, hasılı edebi eserler okumağa E'Şvık etmeli, mecbur — tulmalıdır. 'OCüuk babalarına da, öğretmenlere z kabul ettirilmelidir ki bir talebe 'N roman okumak sadece bir eğlen- * değil, herhangi bir dersi hazırla- lak kadar mühim, esaslı bir vazife- ir, l"a;ızı kimseler, roman okuyan çÇo- “Gün derslerine çalışmıyacağı ka- Tülindedir. Tamamile — yanlış bir Madalt: rtoman, hikâye — okumaktan Sslanan çocuklar arasında dersleri- ? Çalışmıyanlar, hiç bir iş yapma- “,'h”"' halde çalışmıyanlardan daha 'k değildir. Hattâ pekâlâ iddia ede- İriz ki roman, hikâye okumak iti- ı'.h“l edinmiş talebe arasında ders- Fine « samdece — ezberliyerek değil, liyarak - çalışanlar ötekilerden faz dir, I'İflehly:ıı eserleri çocuğa dün- Yi anlatır, onda emniyet hislerini Wvetlendirir ve doğrudan doğruya T lüzumu olmıyan, hasbi işlerle üğ- *mak hevesini aşılar. Memlektette okuma ihtiyacının öyle bük yayılmasını — bekliyemeyiz; » Senelere muhtaç bir işlir. Onun N bütün kuvvetimizi çocuklara sar Meliyiz ve yarın için okuma iliya- H edinmiş insanlar yeliştirmeğe “Şlll;ı]ı_yn_ Bunlar dülma tekrar edilmesi lâ- Söleü şeylerdir. Nurullah ATAÇ | : acacanakAARAAKACENARAANA . | " - - B Not Insanın hayatı istikametince cemiyetin vazifeleri ve mühim bir netice TU Yazan : DAL İhtiyarlamış nesle emniyet verebilmek için, cemiyet mesaiyi srnıflara ayırmış ve devlete bağlı olanlara tekaütlük temini sure- tile bir müeyyide temin etmiştir. Yarı resmi müesseseler taavün sandıkları suretile bu emniyeti meydana getirirler. İş hayatmın emin ve müstemir mumanı halinde taazzuvlarım cervi; etin geniş ve himayekâr yardım ve em. niyeti ve damanı altında bulunması da ihtiyarlık için teminat olur, İhtiyar nesle, neemlcketin muhtelif sahalarmda, yurda şa- mil hizmetler yapmak isukânları hazırlanır ve çalışabildiği kadar bu sahada tecrübelerinden, görüşlerinden ve son enerjilerinden İs- tilade olunur. Binacmuieyh bre cihette yardım, himaye, ümran ve- saire gibi cemiyetler, hususi teşekküller hazırlamak ve bunlarda bu tecrübeli ve enerjisi bitmemiş bulunan ihtiyar ve şuurlu nesil- den İstifade etmek lâzmyelir. Fakat burada çok mühim bir nokta hâsıl oluyor : Smıflar ne olursa olsun, her insanın yarın İlitiyarlacağıma gö- re kendisine bir İstikbal emniyeti temin etmek istediği şüphe gö. türmez, Çalışan adam, yalmız bugününü değil, yarmmı da hazırla- mak İçin uğraşan biridir. Fakat memleketimizi nazarı dikkate a- lırsatı, İşçinin, esnafım ve yani umumiyetle halkın mesaisini müs- takbel bir emniyete bağlama vaziyeti yoktur. - Binaenaleyh sefalet manzarası ya nevzat devresinde, ya ih- tiyarlık devresinde görülür. Halbuki bir cemiyetin en büyük mu- vaffakıyeti neslinin ihtiyarlık devresinde kat'i, sabit, kanunlarla, sistemlerle, ilmi esaslara İstinat ederek müeyyideler hazırlamak- tır. Türkiyeyi mevzu alarak ısrarla üzerinde durmak istediğim bu devrenin müeyyideleri yalnız devlet memuriyetlerinde vakidir. Peki, ama, halk demek yalnız memur demek değildir. Her- hangi bir çorap fabrikasında çalışan bir amele kadın, elinde sü- pürgesi sokakları süpüren bir nezafet memuru, nihayet omuzunda kayışı, almteri dükerek işportasile dolaşıp satacağı maldan ekme- ğini çıkarmağa çalışan bir seyyar esnaf da halktandır ve bunun istikbali için de müeyyideler olmadıkça, o adam kudretini kaybet- tiği gün ya bir hastane köşesine,; ya Darülâcezeye düşer veya bir dilenci olur, veya cürüm İşliyerek hayatını kazanmak zaruretinde kalır. Dikkat olunursa görülecektir ki mücrimlerin ekseriyeti 40 yasını geçenlerdir. O halde sayin islikbalini emin kılmak lâzımdır. Bu bizi büyük bir hedefe sevkeder: Faaliyet halinde bulunan her vatandaş, faaliyetini, enerjisini kudretini, benliğlnwl ve umumiyetle hayatmı vakfettiği işinden ve müessese Buna nazaran esnaf cemiyetlerinin, küçük tacirlerin, birlikle, rin, odalarm, iş müesseselerinin ve yanl umumiyetle vatan”aşların çalıştıkları sahaya nazaran onların vücude getirdikleri topluluk- Tarm, böyle bir istikbal emniyetini hazırlamalarına yardım etmek geroektir.. B Bu bizi, bir mesai kurumuna sevkeder. Bir vatandaşım işini hi- maye, yalnız cari zaman içinde hastalığa uğramasını önlemekle eda edilmiş olmaz, slgortğlarln, umumi ve banka muamelâtı yapa- ; bilecek salâhiyet ve hedeflerle kurulmuş taavün — sandıklarile, devletin himayesinde büyük mali teşekküllerle her sınıf mesal er- babının çalışamaz hale geldiği zaman tekaüde sevki gibi bir emni. yete mazhariyetini temin etmek lâzımdır. Hastalığına, sakatlığıma karşı emniyetler, müeyyideler koy- mak gerektir. Bir sinemanın kapıcısı, bir küfe ile üzüm satıcısı, bir nezafet amelesi, bir duvarcı ustası, bir berber ve bir şu ve bir bu ne olur- | sa olsun, işinde müstemiren çalışıp artık çalışamaz hale geldiği zaman emekliye ayrılıp, o İşe tahsis ettiği ömrünün mürüvvetini İhtiyarlığında kendisini geçindirebilecek bir ücrete, maaşa, teka- ütlüğe nailiyetle görmelidir. Bu İş hayatının İstimrarını, İstikrarmı, her işin müesseseleş- mesini, halkm iİstikbalden duyacağı emniyetle daha fazla randman vermesini ve nihayet cemiyetin süratle ileriye gitmesini temin e. den büyük bir varış olur, Aksi takdirde gemisini kurtaran kaptan olur ve aceze bitmerz, dilenci azalmaz, cürüm eksilmez, hastaneler hastasız kalmaz, ceza evlerinde boş yer kalmaz ve gençlik İstikbal için 'i ve emin ör- nekler görmez. İhtiyar ölür. Onun eytamı ve aramili cemiyetin himayesine intikal eder, Bir taraftan da ölene cemiyet son vazifesini eda olunur. Bunlar, asri mezarlıklar, belediye ve hükümet cenaze teş- kilâtı vesalre suretile temin edilir. (Sonu yarm) | dum, bunu birçok misallerin | yet bulanlar oralarda Yeni Birlik mecmuası Yedikulede hakkında bir tavzih bir deniz kazası Sahibi bulunduğum yeni Birlik mecmuasmın İ nisan tarihli 6 ncı sayısında münderiç ve bir başka müuharrirle beraber Nurullah Atacm dâ şahsmı mevzu ve vesile yapan yazı, malümatım haricinde muhar - riri tarafından konulduğundan mez- kür mecmua ile hiçbir alâkamın kalmamış olduğu hakkmdaki tavzi- himin muhterem gazetenizde neşri- ni rica ederim, Zahir GÜVEMLİ Çocuk insanların ciçeğidir. Se- viniz, okşayınız fakat öpmeyiniz. (Ç.E.K.) Evvelki akşam saat 16 da Yedi- kulede bir deniz kazası olmuştur. İstanbul limanına bağlı Mehmet Ali Kaptanın idaresindeki 3 tonluk Hüdayerdi motörü . çimento — yüklü olarak Yediküle açıklarından geçer ken kaptan önündeki sığlığı göreme miş, motör, büyük bir kayanın üze- rine oturmuştur. Etraftan görenler hâdiseyi limana haber vermişler, imdada gönderilen liman motörü kazazede tekneyi bir- kaç saat uğraştıktan sonra kurtara- rak limana getirmiştir. Hüdaverdi motörü kazada yara- landığından tamtsa olt Bir kariimiz, yana yakıla keşke sokaklara tükürseler! Diyor Kariimizi bukadar coşturan hal sanırız ki her vatandaş Muhtelif Avrupa şehirlerinde du-[ laşmış ve memleketimizin de — her tarafını gezmiş güzide karilerimiz- dean biri matbasmıza kadar gelerek bir şikâyetini anlattı. Temas ettiği mevzu — zincirleme bir şekilde — belediyeyi, — zabr: tayı, sihhat idaresini alâkadar ede- cek maliiyettedir. Çok - dikkate de- ğer buldufumuz bu şikâyeti kari- imizin ağzın'an dinleyiniz. “Belediye afişler bastırarak şehir- de bir temizlik mücadelesine başla dı. Sokaklara tükürmenin zararla- rını tebarüz ettiren bu afişlerle bir netice alraacağına kani bulunmuyor teyit ettiğini görünce, Size de başvurmağa karar verdim. Keşki sokaklara tükürseler. Böy- le bir temennime hayret — edeceksi- niz. Dün gece Beyoğlunun büyük caddesinde iri yarı bir adamın kal- dırımdan tramvay yoluna — doğru hacet defettiğini görürseniz — bu: nun yanında tükrüğü tercih etmez misiniz? Hiç gece bu sokaklardan, cadde- lerden geçtiniz mi? Hiç sabahleyin sokağa çıkıp da şöyle bir gezinti yaptınız mı- Dıvar diplerinde, köşelerinde, köp rünün üstünde, cadde — üzerlerinde, mağaza kapıları yanında, sokak baş larında akşamdan sabaha kadar a- yazda donup kurumuş,sarhoş mide- lerinin boşalmış — muhteviyatından hasıl olan;r #istekreh manazrayı gö- rüp de tükrüğü ehveni şer — telâkki etmez misiniz? Geceleri — Beyoğlu ve civarında yüzlerce sarhoş görü- nüyor, bunların iki tarafa yalpa vu rarak bu muntazam olmıyan yürü- yüşleri sırasında aileleri, halkı iz'aç ve bunların hürriyetine tecavüz gi- bi kusür ve görünüşlerinden sar fımnazar, mide muhteviyatını rastge- le yerde çıkarıp bütün halkın hu- zür ve rahatını kaçırmalarına, sö- kakları kitletmelerine ne dersiniz? Sabahleyin kurumuş bu mülevve- satı toz ve toprakla beraber yutma- ğa mecbuür olduğumuzu düşündükçe tüylerim ürperiyor, sinirlerim gevşi- yor. Filhakika belediye durak yerleri- ne sepetler yaptı, fakat, bunlar an- cak kâğıt, sigara paketi, tramvay bileti gibi nesneler içindir. Peki, a- ma sokaklarımızı kirleten kâğıtlar mıdır? Hangi köşe bulabilirsiniz ki, mülevves bir manzara arzetmesin? Kadın çocuğu orayva çömeltir, ge- ce kendinde muaşeretsiz bir hürri- ayaklarını yerer, nerede olduğunu düşünmiye- cek kadar sarhoş olanlar buralarda midelerini temizlerler, bu — ne hal- dir? Bu hal izale edilmedikçe — şehrin temizliği nasıl korunabilir? Bu se- petler, geceleri sokaklara tonlarca mülevvesat terkedip evlerine defo- lanların pisliklerini cemetmekte ne kadar âcizdir. Afişlerle istenen —hareket — eğer memleketine, yurduna, kendine ve kendinden olana zaten saygı ve hür- met besliyenlere ise lüzum yoktur. Eğer böylelerine ise, bunlar o sepet- leri sökenler, afişleri yırtıp altları- na hacetlerini görenler ve şehir, so- kak ev, halk dinlemiyenlerdir. Bunlatı kanün en — ağır ceza ile yola getirmelidir. Cürmümeşhut kanunu — bu gibi çirkin mâanzaraların önüne geçmek için bir müeyyededir. temizlik mücadelesi yalnız gün- .. "i7 » Tenam, sralatz Fâet tonlamakla yapı'amaz. Asıl gece İstanbulun uğ- radığı hal acıdır ve müessiltir. Beni en çok tazip eden, kendisin” de manasız bir hürriyet vehmede- rek, kandinden geçercesine - sarhoş olup da orayı burayı, pis mide muh teviyatile kirleten, telvis edenlerdir. Nihayet nezafet memuru da, böy le savgısızların ve daha doğru bir tabirle suçluların, mücrimlerin bu pisliklerini temizlemeğe mecbur e lilemez. Mümkün olsa da yapanı — bulup kendine temizletilse en güzel ceza bu olurdu. Sarhoşluk bir hürriyet — meselesi değildir. Kendine sahip olmasımnı bil miyen bir sarhoş hiç - bir şey yap- masa, bu müstekreh — nezaletsizliği ile vatandaşlarının hürriyetine teca- vüz etmektedir , üzerinde aynı aksülameli yapacak kadar mühim bir meseledir Geceleri başı boş dolaşan ve aile- lere sataştıkları sık sık görülen bu sarhoşları, İstanbulu levse — boğan bu —saygısızların — önüne geçmek için belediyen'n bu gibi — semtlerde belediye memurları bulundurması ve polisin de sıkı bir takip ve kon" trol yaparak şehrin temizliğinde say gısızlık gösterenlere en — küçük bir müsamahada dahi bulunmamaları nı rica cderim. Ve bu suretle müey- yideli ve canlı af'şlerle ancak bu İ- şe mani olunmak mümkün olabile- ceğine kaniim.,, Haber; Kariimizi bu kadar coştu- ran hal sanırız ki her vatandaş üze- rinde ayni aksülâmeli yapacak ka” dar mühim bir meseledir. Biz bu işin münhasıran Sadettin Akanın gayret ve himmetile halle- | dileceğine eminiz, Musevi vatandaşların kurduğu cemiyet Azanın alâkasızlığından şikâyet ediyor Balat “Türk Kültür ve Yardım Birliği,, senelik kongresi cemiyetin Balattaki merkezinde yapılmıştır, Kongrede evvelâ Birlik kâtibi J. |Damsa tarafından idare heyeti ra- poru okunmuştur. Raporda Atatür. kün aziz hatrrası hürmetle anıldık- tan sonra, Birliğin maksat ve gaye- sinin çok değerli olduğu halde, mak sat ve hedefe alâkasızlık dolayısile matlüp süratle yürünmediği, alâka- nm ancak birkaç kişiye münhasır kaldığı zikredilerek seneden seneye azanın dağıldığı ve azanın birçok sebep ve bahanelerle ilgisizlik gös- tererek kıymetli ve hayırlı maksat- tan beklenen gerefli neticenin te . min edilemediği ilâve olunuyordu,. Raparun bir kısmında şöyle deni. liyordu: “Elmaslarım, yalnız bir noktayı söylemeden geçmiyeceğim, OÖ da aza mikdarımızın seneden seneye azalmakta devam etmesidir, Bu yüz den birçok ıztıraplara maruz kalı - yoruz. Borcumuz azar azar öden - mektedir ., Raporun başka bir kısmında “çok şükür, bütçede açık bulunmadığı, fakat parlak da olmadığı, kasada 2 adet yüzde 7,5 faizli tahviller mev- cut bulunduğu, — numaralarının 902351 - 902352 olduğu, kıymetleri beheri 5S00 Fransız frangi itibarile tutarı 56 lira olduğu,, da zikrolunu. yordu. Raporun okunmasından sonra ye- ni idare heyeti seçilmiş ve toplantı- ya nihayet verilmiştir. Ü—— Darüşşefakalılar kongresi Darüşşafaka mezunları kurumun- dan! Kurumumuzun senelik — kongrc toplantısında ekseriyet hasıl olma- dığından 8-4-939 cumartesi saat 15 de Eminönü halkevinde tekrar top- lanrlacaktır. Mezun arkadaşlarımı- zın gelmeleri rica olunur, —H Orman Fakültesinin yeni binası Büyükderede Bahçeköyde yapılan Orman Fakültesi yeni binasının İn- şaatı ikmal edilmiştir. Binanın tef- rişatının da ikmalinden sonra gele- cek ders senesinde yeni binaya ge. çilecektir. Ecnebi ve akalliyet mektepleri — muallimleri bir formüle bağlan- ması düşünülüyor Ecnebi ve ekalliyet okullarında ders veren öğretmenlerin kadro do layısile ders saatlerinin her yıl a- zalması, yahut bir yere nakilleri dolayısile husule gelecek ders eksik likleri, öğretmenlerin bütçelerinde değişmelere ve istikrarsızlığa sebe - biyet verdiği vekâlet tarafından ya- pılan tetkiklerden anlaşılmaktadır. Öğretmenlerin muayyen bir saat le ders yapmaları ve ücretlerini de muntazam ve eksilmiyecek bir şekil de alabilmeleri için vekâlet tarafın dan bazı mühim kararlar verilmesi ihtimal dahilinde görülmektedir. Yeni Şşekle göre, öğretmenler ders saatlerine göre maktu bir ücret alacaklardır. Bir öğretmen di. ğer yıllarda başka bir okula nakle- dildiği vakıt de bu ücreti eksilmiye- cektir,. Maktu Ücretin ne şekilde tatbik edileceği bazı formüllerle tesbit edi- lecektir. Öğretmenler aynı zamanda Üç yılda bir defa da kıdem zammı gö“ | receklgrdir. İstanbul vilâyeti dahilindeki ecne bi ve ekalliyet okullarmda öğretmen lerin maaşlarının yekünu 207 bin li- ra tutmaktadır. Boğulmaktan kurtulan iki genç Evvelki akşam üzeri Samatya a- çıklarında sandalları ile — akıntıya kapılan iki genç etraftan — görenler tarafından kurtarılmışlardır. Biri kız, diğeri erkek olan gençler Yenikapıdan bir sandal — tutarak denize açılmışlar, fakat bir müddet sonra etraflarına baktıkları zaman sahilden çok fazla uzaklaştıklarını ve sularla sürüklenmeğe başladıkla- tırı. görmüşlerdir. Erkek derhal küreklere asılmışsa da küvvetli sulara karşı bir şey ya: pamamış, ve küreklerden biri de de nize düşmüştür. Ne yapacaklarını şarran gençlerin feryatlarını tesadü- fen civardan geçen liman — motörü duymuş, yanlarına giderek, Marma ra açıklarında kendilerini — kurtar: mıştır. le ihtiyatsızlık göstesen iki genç hak kında Samatya merkezi — tahkikat yapmaktadır. Ücretlerinin muayyen Gençlere sandalı veren kayıkçı İ- '