7 Mart 1939 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 4

7 Mart 1939 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Milli Milt Şef ve refikaları dün öğleden sonra caat 1 de otomobille Çatalca İs- tükametine yola çıktılar,Beraberle- rinde Dahiliye Vekili Faik Özirak, Riyaselicumhur U, kâlibi Kemal Gede leç, yaverleri Şükrü, Cevdet, Cahit, bususl kalem müdürü Süreyya, İstan- bul Vali ve Belediye Reisi Lütfi Kır- dar, İstanbul Komutanı General Ha- liş Bıyıktay, Muhafızgücü Komutanı İsmail Hakkı, Emniyet Direktörü Sadri Aka, müstakil tabur komulanı Cemal ve diğer zatlar bulunuyordu. Saat ikiyi bulduğu sıralarda Siliv: riye giden yolun Çatalcaya ayrılan köşeslne varılmıştı.Burada “Sinan- köyü,, ahalisi yollara dökülmüşlerdi. Millt Şef İsmet İnönü burada oto- mobillerini durdurarak, halkın se- Himlarına mukabele etmişler ve ken- dlerine — iltifatta — bulunmuşlardır Bundan sonra muhtelif noktalarda yer yer tesadüf edilen halk kalabalı- ği muhterem Şefin aymı surelte İlti- fatlına mazbar olmuştur. “Bana hakiki bir Çatalcalı bulun , İnönü Çatalcaya vardığı zaman sa- «£ iki buçuk sularındaydı. Kaza yo- lunun ağzını tıkar derecede dolduran halkın sevincine payan yoktu. Her biri meserretini bir türlü ilân edi- yor, alkış ve “Yaşa!” sesleri afakı tuluyordu. Milli Şef bu mesüt halkım arasın- dan geeçrken kaymakama şöyle bu- yurdu: — Hakikt bir Çatalcalı bulun bana, Kendisi, babası, dedesi Çatâlcalı ol. sun, / Ve şimdi mnaiyetine iltihak etmiş olan fırka vemevki komutanları Ge neral “Vehbi, General Zeki de berabe- rinde öldüğü halde komulanlık bina- sını teşrif etti, Az sonra General Sa- lih de Çorludan gelerek ayni dairede Milli Şefe saygılarını sundu. Bi köylü “zıraat aletleri- miz noksan ! ,, diyor Komutanlık binasının geniş salo- nunda — muhterem — Şef — İsmetl İnönü —bürada ilk — olarak Çatalca nın “Baba Nakkaş” köyünden İsmall Hatay adında bir genci kabul etti. Önünde tafsilâtlı bir Çatalca hari- Lası... Not deflerleri... Reisicumbur soörüyor? — Ne iş görüyorsun oğlum? — Çiftçilik ediyorum. — Kaç dönüm arazin var,. — Yüz dönüm kadar. — Kaç yaşındasın? — 29 yaşındayım. — Askerliğini nerde yaptın? — İslanbulda, — Ne kadar evvel? — Üç sene oldu. Bedelli piyadeyim. — Arazini su basar mı? — Basmaz, Su basan yerler çayır- lardır. — Neler ekiyorsun? tııı_ Buğday, bakla, arpa, nohut, bos. — Köyünüz ne kadardır? — Yüz elli hane var. 636 nülusu- Tauz.. — Mektebiniz var mı? — Var. Ben de arada okudum, — Yolda gelirken bu civar arazi- sini (ena işlenmiş, fena ekilmiş gör- düm, Sizinki de öyle mi? — Bizim köyün civarındaki arazi kuvvellidir, paşam. — Bana bir şey söylemek ister mi- sin? — Evet paşam. Ziraat âletlerimiz noksandır. — Ne âletleri? — Pulluklarımız yok.. Birkaç tane varsa da konukomşu kullanıyor. Son- ra lırmığa İhtiyacımız var. — Niçin âalamayorsunuz? Bülamı- yor müsunuz? , Yokn parasızlıktan mÜ —— Parasizlıktan, — Pekâlâ, bedava ma istiyorsunuz? Kredi mi istiyorsunuz? Ne gibi bir kolaylık İstiyorsunuz? Onu söyle, — Bodava istemiyoruz paşamı, Bir kolaylık istiyoruz. Meselâ banka vası- tasiyle bir kolaylık. — Teşebbüs ettiniz mi? — Bir defa bankadan para istedik. Vermediler. Başvekâlete yazdık. Mah- zur yoksa verilsin, dediler, Sonradan müşkülât hasıl oldu. Pırıırı alarma- dık, Şefin — İstediğiniz ziraat llellırl çok | mu pahalı? Z — Evet, 5 lira kadar, “İstediklerinizi not defte" rime yaz bakalım ! , — Şimdi sen kendi elinle şu not defterime yaz bakalım, Yazmak hili- yorsun değil mi?.. Yeni harflerle na- sıl yazıyorsun? — Eskiharflerle olduğu kadar ke- laylıkla, Paşam. — Peki, yaz öyle ise, Ne istiyor- sun? — Bir çift için pulluk. — Kaç liradır. — Burada bir usta var; on iki Pira- ya yapıyor. Bir diğer usta sekiz lira- ya, Fabrika malı on yedi liraya. — Fabrikanın neden © kadar pa- halı? — Demiri seri. — Başka ne istiyorsun. Onu da yaz. — Yazayım Paşam, Demir lırmık, — Bu kaç liradır? — Takriben on beş lira kadar, — Başka neye ihliyacınız var. — Yazın tam iki ay eski usul hari man dövüyoruz. Harman makinemiz olsa, bu zamanı asgari bir hadde in- ler göreceğiz. — Sen barman makinesini çalışır- ken gördün mü? Herkes buğdayı na- sıl ayırıyor. Her harman için ayrı mı çalışıyor? — Değirmen gibi çalışıyor. Herkes sırası gelince kendi demetini atıyor. Köy köy geziyor. Ve bu hizmetine karşılık muayyen bir yüzde alıyor. — Yüzde ne alıyor? — Yüz kilo buğdayın: 17-kilosunu makine hakkı olarak anlıyor. — Biz harman mâkinesini sizin kö- ye gönderirsek masrafını verir misi- nız? — Veririz Paşam. Masrafını mem- nuniyetle veririz. Tüccarla pahalı ge- |liyor. — Siz, pahalı geldiği için kullan- mıyorsunuz öyle mi? — Evet. Yüzde on yedi makine hak- kı, yüzde on iki değirmen bakkı, ver- dikten ve yüzde beş de tohüm payı ayırdıktan sonra elimizde pek az bir şey kalıyor, — Harman makineniz olursa za- mahfıdan islilade edeceksiniz öyle mi? İstediğiniz âletler için kredinin na- sıl olması sizin işinize gelir? — İki senede ödemek şartiyle.. — Meselâ otuz lira alsanız, iki se- nede ödeye bilir misiniz? — Öderiz Paşam. Bu suretle hepi- miz âlet almiış olur ve biribirimizden isltemeyiz. Şimdi bu âletleri biribiri- mizden âriyelt alıp kullanıyoruz. — Kredi dört beş sene üzerinden olursa bittabi daha kolay ödersiniz. — Elbelte Paşum. Sağ olun. Bir köylü yol ihtiyacından bahsediyor Reisicumhur bundan sonra Subaşı köyünden elli altı yaşında Süleyman- la konuştu. Dinç ve levent bir çifiçi olan Süleyman Çatalcanın Balkan har binden evvelki vaziyetini de hatırla- yordu. Balkan harbinde Edirnede, Şükrü paşanın maiyetinde bulundu- ğunu söyledi. Reisicumhur sordu: — Balkan harbinde büurnları harap olmuştu. Çatalcanın bugünkü hali ile Balkan harbinden evvelki halini na- sıl buluyorsun? — Şimdi daha mamurdur Paşam. — Çarşıyı © kadar iyi görmedim. — Orası da eskisine nisbetle daha iyidir Paşam, Hatırladığıma göre es- kiden çarşıda binalar daha sıktı, bi- ribiri üzerine binmişli. Şimdi daha geniş ve ferahlır. — Ziranti neyle yaparsınız? Atin mi, Öküzle mi? — Atla da, öküzle de yaparız. — İyi... Demek ki Çatalcada at ti- ranti rağbette... Benden ne İstersin? — Kış oldu mu muhasaradayız Pu- şam, Benim köyümle beraber üç dör! köyün bağlı olduğu bir yol vardır ki Edirnekapıdan doğru bize kadar uza- nan ve bizce gayet mühim olan bir hattır. Bu yol, yağmurlarda kapanı- yor. Büyük asfalt yola bakılırken bu- rası ihmal edilmiştir. Bir an evvel pDrojeye ithal edilerek bu yolun yaşal- masını yalvarırım, Başka bir dile- direrek istifade edeceğiz. Başka İş- | çFT #i.î'!;_?" - v yA e |Y” Ü K N —— F HABER « Akşam Postast S eI dd AAT A e Çatalca ve Silivri'de geçen saatleri Giltçiler, Gumhurrelsine ziraat aletlerinin noksanlığını Ve krediye ihtiyaçlarını arzettiler Bim yoktur. — Sağllığınızı dilerim... Yalnız kıymetli huzurunuzdan ayrıl- madan evvel şunu da söylemek İste- rim ki, sizin köylerimize kadar gel. meniz bu milletin tarihine alltlın ka- lemle yazılmalı. Sağ olunuz; var plu- nuz, Bir muühacırın dilekleri Bu sırada Çatalcamnın “Ciftlik kö- yü” nden bir muhacırın Reisiecumhu- ra bazı maruzalı olduğu bildirildi. Büyük Şef; — Gelsin konuşalım; diye emir bu- yurdular. Uzun boylu, geniş omuzlu, pala bı- yıklı, dinç bir köylü içeriye girdi. Reverans yaptı. Reisicumhur, kendi- sini karşısına olurliu ve sordu: — Adın ne senin? — Süleyman Özen. Dramadan mu- hacır geldim. İki yüz on dört alle bir arada Çiftlik köyüne yerleşmiştik. Fakat köyümüzün arazisi az. Geçimi- miz İse gayel müşkül, Ben kendi nef- sime sekiz nülus sahibiyim. On beş dönüm arazim var, Zorzoruna geçini- yorum. Geldiğimiz zamandanberi nü- fusşunuz bayli arltı. Fakat arazimizi artırmadılar. : — Size nerden arazi verebilirler? « Vermenin imkânı yok Paşam. Muhitlimiz dağlıklır. — O halde başka bir köye gider misin? — Razıyım Paşam. Giderim. Gide- riz... Bir de şunü arzetmek istiyorum. Civarımızdaki ormanlardan bize te- min edilen kömür kilayet elmiyor. Senede bütün köy için dört bin kan- lara müsaade ediyorlar. Halbuki on bin kantar vermelidir. Kömürcülük 'yapıp geçinmek isliyoruz. Halk ga- yet fakir. Orman memurunun izahatı İsmet İnönü bu sırada Çatalcanın örman Mmemütrunu yanıma çağırdı. Ve bu orman vaziyeli hakkında ondan i- zahat aldı. Orman memuru, allı senedir Çatal- cada bulunduğunu ve vaziyeli gayet iyi bildiğini söyledikten sonra, Çifi- lik köylü Süleyman Özenin sözleri doöğru olduğunu, fakat orman hisse- sinin şimdiki halde artırmağa İmkân bulunmadığını anlattı. — Aynı ormandan diğer üç köy da" ha istilade ediyor, dedi. Eğer onlar aradan çıkarılırsa, Çiftlik köyü Tü- yıkiyle istilade edebilir. Fakat o za- man diğer köyler ormansız kalncak_- tır. dönerek: — Bu meseleyi letkik ettireceğim, waadinde bulundu. Fazla orman yok- sa, size fazla arazi bulduracağım. Sonra Dahiliye Vekili Faik Öztraka teveccüh ederek şöyle buyurdu: — Bunları ormanla mı geçindire- ceğiz çarazi ile mi,» Her halde bir ça- rvesini bulmak Jâzım. Dabiliye Vekili direktifi tebellüğ ederek ehemmiyelle nol aldı. Sevgili Şef bundan sonra halkın sonsuz alkışları arasında olomobille- rine binerek maiyeliyle birlikte Si- livri kazasına doğru yollandılar. Silivrilileri y sırada, gene akın akın halkın coşkun tifat elti ve bir müddet sonra Silivri kazasma dahil oldukları zaman tek- rar olomobillerinden İnerek refikala- rı ve maiyeti erkânı ile birlikte kazanın temiz asfalt yolunda halkın, dizi dizi mekteplilerin — iştiyakına yüksek — iltifallarla — mukabele &« derek bir müddet yaya öolarak yürüdü Sonra belediye dalresinde Silivri hal- lerini kabule başladı. Herşeyden evvel kredi lik önce Silivrililer namına Hüse- yân adında orla yaşlı bir çiftciyi ka- bul buyurarak sordu: — Bu seneki mahsulün vaziyeti na- sıl? — Havalar halihazırnda çak iyi Pa- şam. Kış geçli, Don teblikesi kalma- dı. Yegâne endişemiz havaların kurak gitmesi ihtimalidir. Millt! Şef bunun üzerine, köylüye | Silivri kazasının bududuna vardığı | Z alkışlariyle karşılandı. Otomobilin- | E den inip kendisini karşılıyanlara il- | & kı namına Silivri balkının mümessil- — Köylünün vaziyeti nasıl? Neye ihtiyaçları var? — Her şeyden evvel krediye muh- taçtır. Vaklile Silivri kaza merkezi iken, burada zlraat bankası vardı. Bi- 1ğâhare Silivri nahiye oldu. ve ziraa! bankasının şubesi Calaleaya naklelti, Daha sonra bir iki sene var ki Si- livri tekrar kaza oldu. Fnakat ziraa! bankası şubesi nakledilmedi. Meselâ şimdi yirm! lira borç almak için Ça- lalcaya kadar gitmek lâzımgeliyor. — Başka isteğiniz? — Kazamızın nüfusu çok. Adam ba- şına çok az arazi İsabet ediyor. Ge- len muhacırlar da zürra olduğundan ibtiyaç gittlikçe arlıyor. — , — Etrafta boş arazi yok mu? — Var elendim, Etrafta birçok çift. likler var. — Bunlar işlelilmiyor mu? — Bazıları işlelilmiyor. Beş sene- dir içerisine kimsenin girmediği çiftlikler yar. Başlıca ihtiyaçlar: harman makinesi, Traktör... Hüseyimnin ardından Küçükkdıçlı köyünden Ethem Kılıç kabul olundu. Milli Şefl kendisine sordu: — Toprağın var mi? — Çoök az var Paşam. Buraya hie- ret eltiğimiz zaman 70 dönüm arazi verilmiş, o zamandanberi bu arazi dörde taksim olundu. Kalan kısım bi- te kilayet elmiyor. — Başka neye ihtiyacınız var? — Köyümüzün bir harman maki- nesiyle bir traktöre ihtiyacı var, Ha- riçten gelen makineler yüzde on üı: alıyor. — Harman makinesi gördün mü?t | — Gördüm. Bizim köye de geldi. — Bir harman mahkinesi kaç köye kilayet eder? — Üç köye yeter. Köyümüzün üç bin beş yüz dönün arazisi var. — Gelen ma';'neden herkes iİstila- deetti mi? — Yalnız fazla mahsulü olan. lar istifade etti. Fakirler istifa- de edemiyorlar. Çünkü yüzde on üç makine hakkı ağır geliyor. Reisicumhur bu izahatı aldık. tan sonra arazisi pek az olan ve, ya hiç olmıyan köylülerle konuş. mak arzusunu gösterdi: Silivrilij Ali oğlu Ahmet geldi. — Senin hiç toprağın yok mu? — Yalnız dört dönlüm var. — Nasıl geçiniyorsun? — Geçen seneye kadar evkafa git olan dört yüz dönüm yeri bir kaç kişi birleşip kira ile tutuyer, ekiyorduk, Fakat evkaf geçen se- ne bu toprakları peşin para İle sattı. Biz tabif alamadık. Top - rakları esasen dörder beşer bin dönüm arazisi olan eşraftan Üç kişi aldı, — Kim bu tdamlar? — Ahmet Kemal, Tevfik, Mus, __YJ*' uslavyada DuYuz kaçakçıları yakalandı Belgrad, T (A. A.) — Pravda gazetesi, döviz kacakçılığı yapan bir çete efradınm tevkifi hakkında mMmufassal malümat vermekte ve şöyle yazmaktadır: “Eenebi menş!eketlerine 40 mil, yon dinar kırymetinde döviz ve tah. vilât kaçırmak iİstiyen Belgradlı 12 sarraf iİle beynelmile! bir banger Belgrad zahıtası tarafımdan tevkif edilmişlerdir. Bu çetenin reisi İran tebaasmdan Emile Tsiprut isminde biridir. Bu adam kardeşi ile birlik- te Pariste büyük bir banlın iılet- maektedir. tafa Zeki, — Sizin vaziyette kaç kişi var? — Yetmiş seksen hane var, — Başlka ne derdin var? — Var paşam. Pek az kalan tarlalarımızda her sene koyun . ların istilâsma maruz bulunuyor. Ekinlerimizi mahvediyorlar. — Şikâyet etmediniz mi. — Ettik paşam... İş mahkeme- ye verildi. Silivri kaymakamı Ferit Vak. kas, Ali oğlu Ahmedin izahatını feyit etti. Dahiliye YVekili Faik Öztrak bu vaziyete sebep ola- rak çayırların iyi tevzi edilme . miş olduğunu ileri sürdü, Büyük Şef bu meseleyi de tetkik ettire- ceğini vait buyurarak hiç tarlası olmıyan Mehmedi kabul etti. Çiftçiyim fakat taprağım yok ! Mehmet şöyle dert yandı: — Çiftçi olduğum halde bir ka, rış toprağım yok paşam. Çocuk . larım büyüdü. Askerden döndü- lerAyrı ev bark kurmak İstiyor. lar, “Baba bize toprak Ver,, dT yorlar. Veremiyorum. — Nasıl geçiniyorsun? — Biraz hayvanım var, kira ile tuttuğum çayırlarda besliyor; yo ğurtçuluk yapıyorum. Muhterem Şef bütün hasbihal- leri esnasında notlar almıştılar. Saat altıyı çeyrek geciyordu, Be. lediye dairesinin önünü ve yolla. rı yığın yığın dolduran halkım se- vinç nidaları ve ortalığı çınlatan alkışlar arasında otomobillerine binerek silivri iskelesine geldiler. Ve Silivri sahilleri açığına gelip demirlemiş olan Savarona yatmna İ|nasında kendilerine refakat © -. 7 MART — 1938 ) İ Gandinin açlıl grevi Hallı Mihrace aleyhif| ; tahrik etti Bombay, 6 (A.A.) — G Rajkot mihracasr kendisi tar# dan yapılan teklifleri kabul & ciye kadar açlık grevi yıpml' rarı bütün memlekette büyül telaş ve-endişe uyındmmştxf- t tün memlekette Rajkot hüküfj alehinde nümayişler ve prot toplantıları yapılmıştır. Bomr Madras, Bihar, Merkez vilâye ve birleşik vilâyetler hükümt€'| ticaret odaları ve diğer teşef” ler Gandinin hayatını kurtaf” için Rajkot mihracesinin fenâ') resine nihayet verilmesini validen telgrafla tica etmişlef| Mihracenin azledileceği lunmaktadır, 'B Kalkütada kınıılı:hlılll İ - AJJ._.Al*LAA—A—ıııAn—ıı— OU Londra, 6 (AA) — Kalkt) dan bildiriliyor ; | Şehirden uzak olmuyan mefj cat bölgesinde mübhim karış” | j lar vukubulmuş ve polis mi'| hale etmiştir. 150 kişi aa çok © bir surette yaralanmıştır. 170')| tevkif edilmişrti. Üç silâhşörler | Kitabı g hazırlandi İN Bkuyucularımız ıF matbaamıza uğrayil alabilirler geçerek deniz tarikiyle D bahçe-sarayfna Üvdet Buyf lar. Şefin gazetecilere b' iltifatı Muhterem Şef, bu ıoyıııllid bütün memleket okuyucuw' sabma kıymetli intibalar V etmiş olan gazetecileri de rona yatına kabul etmek Ü* da bulunmuşlardır. ' Akşam yemeğini Reisicuti' run yatmda yiyen gazeter Muhterem Milli Şefin ayrrc38 | sek iltifatlarma mazhar olW lardır. RADYOLİ N ile SABAH, ÖGLE ve AKŞA Her yamktenmnmmazammdîş!ermıâürgzhymu- OYAŞASI i İh ”l ıı İN "ı N AŞK Türkçe sözlü Arapça sarkıl ı| Mr İK KA Iı.'lın İT lıı ı(H"-î H KI KU MK !i Sınema arında bırden Bıletlerın evvvelden tedarıkı rica olul' Hi ',"Ig MURTAİ HH Hİ ABDÜLVEHAP - LEYLÂ MURAT yi ". I“.î wıiw | ( I] 1! !'İ lh"l“l ı,“ [İJ l YARIN AKŞAMDAN İTİBAREN SÜMER LIİLİAN HAFWY'in KIRIK ZAMBAK Gözler kamaştırıcı dekor, büyük mizansen Tfevkalâde Jüks sahneler; ilâhi güzellikler 2 da geçen, büyük, müessir, acıklı aşk ve ihtiras romanı. İsbu büyük eserde dört biyük J€ grupu ile şöhreti cihan tutan TİBET revüsü ile senfonik büyük orkestranım terennüm '"f Wen nadide Viyana Valsleri ve baletleri, BİLETLERİNEVVELDEN TEDARİKİ RIGA OLUNU Hte W A gu sinemasında

Bu sayıdan diğer sayfalar: