17 Şubat 1939 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 9

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

h Mesgul etmeye # İş, Bkika gi e%ffn &rarengizdir ÇA N İçbir ipucu mey- M a N& iştir, Va ?y%;ğ“fomnda Londra- y _ı bil'ıîiînde bir genç V8 * B Ükha, Sün sabaha kar- e | ğ:akğââ"ü_ıümr. Alevler q:; cıkmaı'îdu've pencere- hat koşutadır. Etraftan :dl? | h”dYOrlar ve ayni pağ?  dareden yangın b.îr | &lqh yoktur_ Ca t& &rleri, odasında hef y "nlleqjı 4 t ©€n kadmı k B DySa yellar. Kapıyı viz # n Bdi :if' KUN Cevap alamı- çe İ u,%âe derhal kapı. TÜ y çe uhhimâ Snlaşılıyor, » ?%gu v , Yatmaktadır. ü. Bün, St k: bayıldığı zan. 9” İönügatün yatağından y ' ıümy:rıîeîerled onun ıo"" _%Y;.ı“ıer tamamile 'd,, f uı".ve ;;:on Morga nak- p %%ı Yangmı sön . h#ı' _fül' hı,muayelıede kad. w İa b“ıt_ Türette — öldüğü | N Bhwbolmn yaptığı a-ea "..A 8a or. Ka- Mî' 'İı;ı k:îı tarafımdan î:; J" '!zımn"— yine kati. bt A "h%&kaguğı tah » İT hıîf:h,_ beraber, ka. M lli tİhayeti niçin B Yo , | %hlı Pücuna va- e ha Utulduktan sonra, Ttda berah €h rarengiz ikim öldürdü? İN çıkan odada ölü olarak bulunan kadının .Eğlili birbuçuk senedir halâ bulunamadı w;_fl bir buçuk se- Üüki ir cinaYet' uzun bilhassa er EĞ Üz rülü, bir âmilin bulunabileceği de zanne, dilmiyor. Polis, “Franz Mari,, nin hayatm- daki bu ihtiyar adamı, malümatına müracaat etmek için bile olsa ken . disinden asıl katili meydana çıkar - mıya yarıyacak bir ipucu bulmak ümidiyle aramaktadır. Zira, kadının o kaadr “esrarengiz,, olmasına rağ men, bu ihtiyardan başka, yakın ve, ya uzak, münasebatta —bulundufu kimse olmaması garip görülmekte - kadını HABER — Akşam postası Polisin tahminine göre, ihtiyar adam hâdisede belki, kadını tuzağa düşürmek için bir âlet olarak kul. lanılmıştır ve katille alâkası vardır. Esasen bu meçhul ihtiyarımn şimdiye kadar ortaya ççıkıp, herkesin merak ettiği bir cinayet hakkında malü . mat vermeyişi de kendisi hakkında şüphe uyandırmaktadiır. Bugünkü halde “Franz Mari,, ci. nayetinin esrarı henüz halledilme - miş, fakat halledilmek ihtimali gös termiş bulunuyor. nllört gün uyumayan Rekoru kırdıktan sonra bitap bir halde yatağa düştü İngiltereden cenubi Afrikaya gidip gelerek Londra - Kap reko- runu büyük bir farkla kıran İngi. liz tayayrecisi Henşav Londraya döndükten sonra hasta bir halde yatağa düşmüştür . Gidip gelme 12 bin mil tutan bu yolu tayayreci dört günde almış ve bu dört gün zarfında hiç ©- yumamıştır. Aleks Henşav Londradan Kapa 36 saatte gitmiş ve kendisinden ev velki rekoru 'beş saat farkla kır miştir « Gelişte de bu yolu aşağı yukarı ayni sür'atle almış ve yolda hiç durmamıştır . Fakat Aleks Henşav, Afrikadan geçerken Malaryaya tutulmuş ve dönüşte tayyaresinde hemen ta- mamen hasta bir halde yol almış- tır. Kendisi, bugün yatakta yatar. ken şunları anlatıyor: — Pazar günü Londrada hare" ket ettiğim dakikada nitibaren bir an gözümü kapamadım. “Giderken, uykusuzluğu hiç hissetmemiştim.. Esasen 48 saat bile uykusuz kalmıya tahammü: , |lüm vardır. dört gece tayyareci “Kapa vardıktan sonra, kırdı- ğım rekcrun sevinci ile o kadar sarhoştum ki, derhal gene ayni sür'atle Londraya dönmek iste- dim ve benim istirahatmide vaz- geçtim, makinenin istirahatine bi: le vakit bırakmadan tekrar hare- ket ettim. “Benim istirahatimden — ziyade tayyarenin istiraahti lâzımdı, Çün. kü, tayyare kısa mesafeler içindir ve uzun mesafelere kullanılması caiz değildir. ' “Bunu bildiğim halde bu uzun seyahate o tayyare ile çıkmayı gö ze almıştım. Tayyarenin uzun mesafelere mahsus olmaması mu- vaffakıyet iİhtimalini azaltıyordu. #“Bunün için, kırdığım rekorun kıymeti bence daha mühimdir. , Eğer altımda daha iyi bir tayyare olmuş clİsaydı, şüphesiz ki rekoru daha büyük bir farkla kırardım. “Dönüşte hasta olduğumu geç anladım. Vücudumda ürperme ve kırıklık hissediyordum. Fakat bu. nün uykusuzluktan ileri geldiğini zannediyordum . “Makine başında gözlerîm ka: panıyor, başim önüme düşüyer: Onu unutamıyorum! Eski arkadaşım Coşkunun oda- sına girdiğim zaman pencere ya- nında billür bir İlevanta şişesine bakmaktaydı. — Ne o, galiba pek şiklaştın!. Dedim., Fakat Coşkun bana ce" | vap vermeden sobanın karşısına oturarak derin derin düşünmeğe başladı,. Arkadaşımın bu garip ta. vırlarına alışık clduğum için şaş- madım.. Ben de sobanın karşısına geçerek ayaklarımı uzattım, Bir müddet daha düşündükten sonra Coşkun nihayet ağzını açtı: — Bilmem hne için, dedi, bir çok kadın hatıralarım arasında şü küçük Turanın hatırası daima di- mağımda canlı durur. Önü her za- man düşünürüm. 'Turanla — olan sergüzeştimin üzerinden tam Üüç sene geçti. Zaten kendisile bir kaç hafta beraber yaşadım. — Bununla beraber o kızın tesirinden kendi- dimi kurtaramıyorum, Düşündükçe, bunun — sebebini anladım zannediyorum; Galiba ne ben, ne de Turan böyle geçici bir aşk ile birleşecek mahlüklardan değildik, Fakat hâdisattan kendi. mizi kürtaramadık. Düşün: Turanla tesadüfümüz pek bayağı bir şekilde olmuştu... Evvelâ bir ressam arkadaşımın a- tölyesinde tanışma; sonra balo eğlentisi. Hem bütün bunlar pek du. Hattâ bir aralık, başım, tayya- re bir hava boşluğundan geçtiği bir sırada, önüme düştü, ve makineye çarptı. Bündan sonra başımın sersemliği biraz gitti.,, şAleks Henşav Londrada yere lar, âdeta kendisini tanımamışlar: dır. Dört gün evel ayni yerden tay- yaresine binerek havalanırken sıh- hatli bir genç olan Aleks, şimdi be: ti benzi sapsarı, zayıflamış bir halde inyirodu. Tayyareci o günden sonra evin- de yatmaktadır. İngiliz hava na- zırı Sir Kingsley Vud kendisine bir tebrik telgrafr göndermiştir. Yazan: pek saf ve parasız bir surette.. Bi- zimle berber bir çok şairler, res. samlar, çoğu atölyelerde modellik eden bazı genç ve güzel kızlarda vardı. Teferrüatını pekâlâ tasav- vur edebileceğin bu eğlence hak- kında fazla tafsilât vermiyeceğim. Saat ikiye doğru, İstanbul tara" fında oturan ve köprüyü yalnız geçmekten korkan bir sevimli mahlüka refakat ediyordum . Yirmi dört saat sonra, Turan, apartımanda heı.:f şeye (vaz'iyet) etmişti. Yemekleri hazırlıyor, oda- yı temizliyor, bütün meziyetleri haiz bir ev kadını gibi hiç bir şeyi unutmuyordu. Hele şefkatine diyecek yoktu,., Hattâ müsaade etseydim, beni çok sevecekti, “Müsaade etseydim!,, diyerum.. Böyle söylemek tabit doğru değil, Hodbinlikten söylüyorum.. Şüp. hesiz bu muhabbeti kemali mem- nuniyetle kabul edecektim, Fakat Turan kendisini tuttu. Ciddi ve derin bir aşka doğru yuvarlandı- ğını görünce nefsini zaptetti. Bir nevi vicdan azabının tesiriyle, bi ribitimize esaslı bir sürette bağ- lanmamızdan korkuyorduk. Be. nim gibi mevkii olan, anası babası bulunan bir adamla, kendisi gibi atölyelerde modellik eden bir kı- zım bu tarzda sevişmelerini muva- fik bulmuyor, benim hayatırma sekte vermek istemiyordu. — Söz sırası geldikçe daima: “Alacağın kızın şöyle olmasına, böyle olma: masına daima dikkat et!,, derdi. Ben: “Galiba hiç kimse ile ev- lenmiyeceğim!.,, cevabını verdi. Siri zamati kizar, bdgtir, metres hayatının erkekler için fena oldu- ğunu, terakkilerine sed çektiğini söylerdi. Bir gün de dedi ki: — Bir kadın her zamarı mevki ni bilmelidir. Bir erkeğin zaafın' dan, iyiliğinden istifade ederek ©- nu her türlü terakkiden mahrum birakan kadınlar ©o erkeği değil, yalnız kendilerini severler!.,, Ben de görüyoör ve anlıyordum Hikâyeci ki, Turan hakikatte başka türlü bir kadın olmağa çalışıyordu. Be. ni tamamen serbest bırakıyor ve kendisi de serbestisini tamamen muhafaza ediyordu, Binaenaleyh, günün birinde, bu sevimli mahlük masamın üzerine bir mektup bıra- karak bir daha gelmemek Üüzere gittiğini, haber verince şaşmadım. Doğrusunu söyliyeyim mi; azi- zim, Turanın bu sözlerini pek cid- di ve samimi zannetmiyor ve ek- seriya saadet yanımdan geçtiği halde fırsatı kaçırdığıma zahip o. luyordum . Fakat, hâdisatr çevirmek lâzım mı idi? Bilmem, ben tembelce vu- kuatı cereyanına bıraktım. Ayrıldıktan sonra, Turarir tatlı tatlr düşünür ve ekseriya burada yegâne bıraktığı şey olan şu levan ta şişesini açarak kuklardım. Ah! Levantaların ne füsunkâr bir tesiri vardır! Bu şişeyi açınca hemen 'Turan gözlerimin önün- de tecessilm ederdi. Bu sabah gene böyle düşünür: ken birdenbire içeri Turan girdi... Ayrıldıktan senra biribirimizi ne görmüş, ne de mektuplaşmıştık .. Turan şimdi değişmişti.. Çok şıktr.. Halinde bir cesaret vardı .. O, şüphesiz, izahr güç bir hayatın içine karışmıştı. Fakat, hayatta muvaffak olmuş- tu.. Bu netice pek muhtemeldi; Binaenaleyh hayret etmedim. Şimdi benden, Şehir Tiyatrosu. na artist olmak için rejisör arkada- şıma mektup yazmamı istiyordu .. En büyük arzusu artist olmaktı. Ben istediği mektubu yazarken, “masa üstünde şu küçük levanta şi- şesini gördü; açtı, kokladı. Ve bir- den sarardı, İnci gibi iki damla yaş yanaklarının üsfünden aktı. Rakat kendisini hemen topladı: — Beni affediniz, Coşkun, de. di, bu şişenin bana ait olduğunu evyvelâ anlamamıştım.. Hele sakla- dığınızı hiç aklıma getirmiyor- dum. Koklayınca, hatıramda bü- tün mazi canlandı. Kendimi eskisi (Lütfen sayfayı çeviriniz) 3058 — Hayır, Öyle bir darbe in- direceğim ki Venedik yirmi se- ne başını kaldırmtya —muktedir Fakat pabilmem için iki şey lâzım.... Birincisi Rolan Kandiyanonun tevkifidir. Çünkü bu adam ser- best kaldıkça yanında bulunan olamıyacak.. haydut çetesi maktan geri kalmıyacak.. Ben KAHRAMAN HAYDUD ederek: bunu ya- mektubu miş, dedi. faaliyette bulun- : BAAT Cumhurrtcis her şeyden, herkesten şüphe- lenmiye — başladım... Venedik B irak bi benden korkmalıdır.. İkincisi $ y Jan dö Mediçinin teklifimi ka- bul etmesidir. vi e ee bekliyordu. — Mösyö, Piyer Cumhurreisine gümüş bir tepzi içinde bir mektup takdim Araten bu göndermiş.. Yatak- tan çıkamıyacak kadar hasta bulunduğu için bizzat gelemc- uzatılan mektu” bu kapar gibi aldı.. Hizmetçi çıkıp gitti, Foskari elinde ge. zarfı tutarken, Bambo da sakin bir tavırla diğim gibi kuvvetlenmiş olaca- ğım. İşte o zaman herşeyi yap- mıya kadir ve Venediğin mut- lak hâkimi olurum. Bambo hakiki bir samimiyet ile cevap verdi; — / Zekânızın monsenyör, hayranıyım Cumhurreisi heyecan ve ü- mid dolu bir sesle devam etti: — Anladın mı? Şimdi Jan dö Mediçi ile ineden anlaşmak istediğimi anlıyor musun? — Pi- yer Arateni niçin bu kadar sa- bırsızlıkla beklediğimi anladın mı?. Hizmetçi ocağa odun koy mıya girdiği sırada Foskarinin en çok itimat ettiği oda hizmet çisi de içeriye girmiş bulunu- yordu. / İikisi de zarfın Üzerine bak- tıdar. - Cumhurreisi zarfı açarak ilk satırları okudu. Birdenbire -morardı. Beyaz- laşan — dudaklarından: “Felâ- ket!,, kelimesi döküldü.. Mek- tup parmakları arasından kay- dı ve yere düştü. . Bambo he- yecanla yakaladı.. Bu sefer de ilk satırları o süzdü: Monsenyör! . “Önce büyük affınızı rica e- derim.. İtiraf etmek mecburiye- tinde bulunduğum hakikat, size bildirmeğe cesaret edemiyecek kadar müthiştir. “Yataktan çı- kamıyacak kadar hasta bulun- mamış olsaydım, bizzat gelecek ve bu müthiş felâketi ağzımla söyliyecektim.. Bu felâket Jan dö Mediçinin ölmüş bulunması- KAHRAMAN HAYDUD " —. Jan dö Mediçi! Siz zorla dostum oldunuz. Size itimat e- derek, emniyet göstererek gel- miştim.. Halbuki işte görüyorsu- nuz, Gene size karşı elimden geleni yapacağımı söylüyorum . Bü benim terbiyem., Siz beni ge- ne istediğiniz gibi telâkki edi. niz., Size tayin edeceğiniz yolu bizzat seçmenizi söylediğimi ha- trloyrum. Tercih ettiniz. Sizi de ben ölüme mahküm ettim.. Görüyorsunuz ki sözümde du- ran bir adamım. . Düşmanları- mın dostları da benim düşman- larımdır. Jan dö Mediçi kısık ve hafif bir sesle sordu: — Âlâ,, Ya bizzat düşmanları- nıza nasil muamele edeceksiniz?. — Oh... Onlar.. Onlar düş- manlarım.. Ben onları hemen öl- dürmek istemem, Sizi de istemi- yerek yaraladım.. Yalnız intika- mıma mâni clabilecek bir adamı ortadan kaldırmak düşüncesiyle.. Yoksa size karşı kat'iyyen bir kinim yok. İşte bunun içindir ki size soruyorum Benden iste- yeceğiniz bir şey var mı? Ne is- terşeniz —isteyiniz —arzunuzun yerine getirlidiğini göreceksi- Büyük ifrit, bulutlanan göz- lerini Rolana dikti. Dudakla. rında vahşi bir tebessüm 305 vardı. Sararmıştı.. Gözleri ka- pandı. Rolan ürperdi. Başını çevir- miyelüzum görmeden hendek- ten aşağı indi ve gözden kaybol- du. Büyük ifrit henüz ölmemiş- ti. Yüksek bir tepeden Goöverno- lo tabyalarına mensup yirmi ka- dar asker, geçen vak'ayı seyret- mişler ve sonra da Rolan ayrılır ayrılmaz yaralının yanına git- mek için hareket etmişlerdi. Yerde upuzun ve yarı ölü bir halde yatan adamın yanına gel- dikleri zaman içlerinden biri, bunun düşmanları Jarı dö Mediçi olduğunu tanıdı. Hemen bir sedye getirildi. Jan dö Mediçi sedyeye konuldu. Bir çeyerek saat sonra Gover- nolo tabyaları ve kasabasındaki çanlar çalınmıya başlamıştı. Yükselen “yaşasın!,, sesleri a- rasında Jan dö Mediçinin ellerde taşınan sedyesi şehrin kalabalık sokaklarından geçerken halk bü. yük bir sevinç dalgası içinde çal- kanıyordu, İşte büyük ifrit, muzaffer bir şekilde gireceğini umduğu CGo- vernolo istihkâmına böyle yara- h: ve esir bir halde girebilmişti. ARATENİN BİR MEKTUBU "Venedik dükünün süslü ve

Bu sayıdan diğer sayfalar: