— 1939 pe Mrare HABFR <— Alışam postası ngiz kadını ikim öldürdü? ( KE ,# *n bir buçuk se- in ti cinayet, uzun Ti tildukyan z meşe etmeye Sms yi Na Miştar. Apucu mey- b) ai Kün sabaha kar. ta « Arülüyor. Alevler VE pencere İN a hr. Etraftan gi Han lar ve ayni » nay düşüyorlar > darede, Yİ yak, er # en nda # a kadını A yn yi Karin, VAP alamı e e w alaştiryor, vaka Yatmaktadır. #* aç (e bayıldığı san, a * N e Mefrlei onun iy ir. p lin ge Morgu nak” # Om Yangını sön 24 İ ül, "İAYenede kadı. m öldüğü ii K İl emar. Ka “iy, tarafndan Il Yag Yine katl, İİ e Meraber, a, gö” ». Betin yeti niçin a ma Va m ene evvel a a — di AN Lİ Zf ri İk bir âmilin bulunabileceği de zarne, dilmiyor. Polis, “Franz Mari,, nin hsyatm- daki bu ihtiyar adamı, malümatma müracaat etmek için bile olsa ken disinden asıl katili meydana çikar - mıya yarıyacak bir ipucu bulmak ümidiyle aramaktadır. Zira, kadının © kaadr “esrarengiz, olmasına rağ men, bu ihtiyanlan başka, yakın ve, 9 çıkan odada ölü olarak bulunan kadının p katil birbuçuk senedir halâ bulunamadı Polisin tahminine göre, ihtiyar adam bâdinede belki, kadını tuzoğu düşürmek için bir âlet olarak kul, lanılmıştır ve katille alâkası vardır, Esasen bu meçhul) ihtiyarın şimdiye kadar ortaya ççıkıp, herkesin merak ettiği bir cinayet hakkmda mali , mat vermeyişi de kendisi hakkında şüphe uyandırmaktadır. Bugünkü halde “Franz Mari,, ci, ya uzak, münşseba'ta (bulunduğu | nayetinin csrarı henüz balledilme - kimse olmaması garip görülmekte - , fakat halledilmek ihtimali gös dir, termiş bulunuyor, “ Dört gün dört gece uyumayan tayyareci Rekoru kırdıktan sonra bitap bir halde yatağa düştü İngiltereden cenubi Afrikaya , | gidip gelerek Londra - Kap reko- tunu büyük bir farkla kıran İngi. Viz tayayrecisi Henşav Londraya döndükten sonra hasta bir halde yatağa düşmüştür . Gidip gelme 12 bin mil tutan bu yolu tayayreci dört günde almış ve bu dört gün zarfında hiç yumamıştır. Aleks Henşav Londradan Kaps 36 saatte gitmiş ve kendisinden ev velki rekoru beş saat farkla kır mıştır » Gelişte de bu yolu aşağı yukarı ayni sür'atle almış ve yolda hiç durmamiştır . Fakat Aleks Henşav, Afrikadan geçerken Malaryaya tutulmuş ve dönüşte tayyaresinde hemen ta- mâmen hasta bir halde yol alrmş- tır. Kendisi, bugün yatakta yatar. ken şunları anlatıyor: — Pazar günü Londrada hare ket ettiğim dakikada nitibaren bir an gözümü kapamadım. “Giderken, uykusuzluğu hiç hissetmemiştim.. Esasen 48 saat bile uykusuz kalmıya tahammi “Kapa vardıktan sonra, kırdı Zem rekorun sevinci ile o kadar sarhoştum ki, derhal gene ayni sür'atle Londraya dönmek iste- dim ve benim istirahatmide vaz- geçtim, makinenin istirahatine bi. le vakit bırakmadan tekrar hare- ket ettim. “Benim istirahatimden © ziyade fâyyarenin istiraakti Jâzımdı, Çün. kü, tayyare krsa mesafeler içindir ve uzun mesalelere kullanılması caiz değildir. “Bunu bildiğim halde bu uzu” seyahate o tayyare ile çıkmayı gö xe almıştım. Tayyarenin uzun mesafelere mahsus olmaması mu- vatfakıyet ihtimalini araltıyordu. “Bunun için, kırdığım rekorut kıymeti bence daha mühimdir., Eğer altımda daha iyi bir tayyare olmuş olsaydı, şüphesiz ki rekoru daha büyük bir farkla kırardım. “Dönüşte hasta olduğumu geç anladım. Vücudumda Ürperme ve kırıklık hissediyordum. Fakat bu. nün uykusuzluktan ileri geldiğini zannediyordum » “Makine başında gözlerim ke Onu unutamıyorum ! Eski arkadaşım Coşkunun odâ- sına girdiğim zaman pencete ya- nında billür bir levanta şişesine bakmaktaydı. — Ne o, gâliba pek şiklaştın!. Dedim.. Fakat Coşkun bana ce vap vermeden sobanm karşısına oturarak derin derin düşünmeğe başladı, Arkadaşımın bu garip ta. vırlarına alışık clduğum için şaş- madım.. Ben de sobanın karşısına İ geçerek ayaklarımı uzattım, Bir müddet daha düşündükten sonra Coşkun nihayet ağzını açtı: — Bilmem nmeiçin,dedi, bir çok kadın hatıralarım arasında $0 küçük Turanın hatırası dalma di- mağımda canlı durur, Onu her za man düşünürüm. Turanla olan sergüzeştimin üzerinden tam üç sene geçti. Zaten kendisile bir kaç hafta beraber yaşadım, Bununla beraber o kızın tesirinden kendi- dimi kurtaramıyorum. Düşündükçe, bunun O #ebebini anladım zannediyorum; Galiba ne ben, ne de Turan böyle geçici bir aşk ile birleşecek mahlüklardan değildik. Fakat hâdisattan kendi. mizi kürtaramadık. Düşün: Turanla tesadüfümüz pek bayağı bir şekilde olmuştu... Evvelâ bir ressam arkadaşımın a- İ tölyesinde tanışma; sonra balo eğlentisi. Hem bütün bunlar pek du, Hattâ bir aralık, başım, tayya" re bir hava boşluğundan geçtiği bir sırada, önüme düştü, ve makineye çarptı. Bundan &onra başımın sersemliği biraz gitti, çAleks Henşav Londrada yere İndiği zamn EYYAM YEŞİM Jar, âdeta kendisini tanımamışlar dır. Dört gün evel ayni yerden tay: yaresine binerek havalanırken sıh- hatli bir genç olan Ales, şimdi be" ti benzi sapsarı, zayıflamış bir halde inyirodu . Tayyareci o günden sonra evin: de yatmaktadır. İngiliz hava na- girr Sir Kingsley Vud kendisine Yazan: pek saf ve parasız bir surette, Bi- zimle berber bir çek şairler, tes. samlar, çoğu atölyelerde modellik cden bazı genç ve güzel kızlarda vardr. Teferrüatını pekâlâ tasav- vur edebileceğin bu eğlence hak- kında fazla taisilât vermiyeceğim. Saat ikiye doğru, İstanbul tara fında oturan ve köprüyü yalnız geçmekten korkan bir sevimli mahlüka refakat ediyordum . Yirmi dört saat sonra, Turan, apartımanda ber şeye o(vaz'ıyet) etmişti. Yemekleri hazırlıyor, oda» yı temizliyor, bütün meziyetleri haiz bir ev kadını gibi hiç bir şeyi unutmuyordu. Helç şefkatine diyecek yoktu.. Hattâ müsaade etseydim, beni çok sevecekti. “Müsaade etseydim!,, diyerum.. Böyle söylemek tabit doğru değil, Hodbinlikten söylüyorum.. Şüp. hesiz bu muhabbeti kemali mem- miziyetle kabul edecektim. Fakat "Turan kendisini tuttu. Ciddi ve derin bir aşka doğru yuvarlandı. ğını görünce nefsini zaptetti. Bir nevi vicdan azabının tesiriyle, bi ribirimize esâslı bir surette bağ- Janmamızdan korkuyorduk. Be. nim gibi mevkii olan, anası babası bulunan bir adamla, kendisi gibi atölyelerde modellik eden bir kr zın bu tarzda sevişmelerini muva- fik bulmuyor, benim hayatın sekte vermek istemiyordu. Söz sırası geldikçe daima: “Alacağın i kızın şöyle olmasına, böyle olma" masına dâima dikkat et!,, derdi. Ben; "Galiba hiç kimse ile ev- j lenmiyeceğim!.,, cevabını verdi. zamani” id ç hayatının erkekler için fena oldu- gunu, terakkilerine sed çektiğini söylerdi, Bir gün de dedi ki: — Bir kadın her zaman mevki ni bilmelidir. Bir erkeğin zaafın dan, iyiliğinden istifade ederek 6- nu her türlü terakköden mahrum bırakan kadınlar o erkeği" değil, yalnız kendilerini severler!.,, Hikâyeci ki, Turan hakikatte başka türlü bir kadın olmağa çalışıyordu. Be. ni tamamen serbest bırakıyor ve kendisi de serbestisini tamamen muhafaza ediyordu. Binaenaleyh, günün birinde, bu sevimli mahlük masamın üzerine bir mektup bıra“ karak bir daha gelmemek üzere gittiğini, haber verince şaşmadım. Doğrusunu söyliyeyim mi; azi- zim, Turanın bu sözlerini pek cid* di ve samimi zannetmiyor ve ek- seriya saadet yanımdan geçtiği halde firsatı kaçırdığıma zahip o. luyordum . Fakat, hâdisatı çevirmek Jâizim mr idi? Bilmem, ben tembelce vu- kuatı çereyanına bıraktıra, Ayrıldıktan sonta, Turan tatlı tatir düşünür ve ekseriya burada yegâne bıraktığı şey olan şu levan ta şişesini açarak kuklardım, Ahi Levantaların be füsunkâr bir tesiri vardır! Bu şişeyi açınca hemen Turan gözlerimin önün de tecessilm ederdi. Bu sabah gene böyle düşünür. ken birdenbire içeri Turan girdi... Ayrıldıktan sonra biribirimizi ne görmüş, ne de mektuplaşmıştık .. Turan şimdi değişmişti.. Çok şıktr.. Halinde bir cesaret vardı .. O, şüphesiz, izahı güç bir hayatın içine karışmıştı. Fakat, hayatta muvaffak olmuş- tu.. Bu netice pek muhtemeldi; Binâenaleyh hayret etmedim. Şimdi benden, Şehir Tiyatrosu. na artist olmak için rejisör arkada- şıma mektup yazmâmı istiyordu .. En büyük arzusu artist olmaktı. Ben istediği mektubu yazarken, masa Üstünde şu küçük levanta şi- şesini gördü; açtı, kokladı. Ve bir den sarardı, İnci gibi iki damla yaş yanaklarının üstünden aktı, Pakat kendisini hemen topladı: — Beni affediniz, Coşkun, de. di, bu şişenin bana ait olduğunu evvelâ anlamamıştım. Hele sakla dığınızı hiç aklıma getirmiyor. dum. Koklayınca, hatıramda bü” tün mazi canlandı. Kendimi eskisi beki araştırıyor, |lüm vardır. panıyor, başım önüme dü « “bir tebrik telgrafr göndermiştir. Ben de görüyor ve anlıyordum (Lütfen sayfayı çeviriniz) hiçbir İm a bile konuşma yet, * a © civar v e, 309 KAHRAMAN HAYDUD KAHRAMAN HAYDUD 205 k Kadin olarak ; i 3 e * — Hayır, öyle bir darbe: in” Cumburrâisine gümüş hir — Jan d5 Mediçi! Siz zorla | vardı. Sararmıştr.. Gözleri ka- e aş ta engiz çiğ direceğim ki Venedik yirmi se- (tepsi içinde bir mektup takdim dostum oldunuz. Size itimat e- pandı. 3 ir, Kadin cina, ne başını kaldırmıya muktedir (ederek: derek, emniyet göstererek gel- Rolan ürperdi. Başını çevir yi NM der Büz, olamıyacak.. Fakat bunu ya —Mösyü, Piyer Araten bu miştim.. Halbuki işte görüyorsü” (omiyelüzum görmeden hendek- Ki e Seçmiş olma: pabilmem için iki şey Jâzım... mektubu Ogöndermiş. Yatak- nuz. Gene size karşı elimden O ten aşağı indi ve gözden kaybol 4 ) Martina, Polisin Birincisi Rolan Kandiyanonun (tan çıkamıyacak kadar hasta geleni yapacağımı söylüyorum . du. gi” me Tağmen, tevkifidir, Çünkü bu adam ser (o bulunduğu için bizzat geleme- Bu benim terbiyem., Siz beni ge- Büyük ifrit henüz ölmemiş- My Dolaş etmiştir. best kaldıkça yanında bulunan Omiş, dedi. ne İstediğiniz gibi telâkki edi. (ti, Yüksek bir tepeden Governo- e” İM Mi *Peanz Ma, haydut çetesi faaliyette bulun- Gumullurrila nini > yüktür” niz., Size tayin edeceğiniz yolu (lo tabyalarına mensup yirmi ka- yö NS Üzere oldu. maktan geri kalmıyacak,, Ben bilim ibi aldı. Hizmetçi bizrat seçmenizi söylediğimi ha- (dar asker, geçen vak'ayı seyret” hk le her şeyden, herkesten şüphe- benii 7 trhoyrum. Tercih ettiniz. Sizi (o mişler ve sonra da Rolan ayrılır SL a 7 4 Hin , ; Im & / / Eİ ğ 7 i 7 ii 5 İİİ ir E İpi ş # AM LANKA 2 7 m F fe i i; z ii 5 lenmiye (o başladım. benden korkmalıdır.. İkincisi Jan dö Mediçinin teklifimi ka” bul etmesidir. O zaman, iste- diğim gibi kuvvetlenmiş olaca- ğım. İşte o zaman herşeyi yap” mıya kadir ve Venediğin mut- lak hâkimi olurum. Bâambo hakiki bir samimiyet ile cevap verdi; — Zekânisın Ohayranıyım montenyör, Venedik Cumhurreisi heyecan ve ü- mid dolu bir sesle devam etti: — Anladın mı? Şimdi Jan dö Mediçi ile 'neden anlâşmak istediğimi anlıyor musun? Pr yer Arateni niçin bu kadar #a- bırsızlıkla beklediğimi anladın mı?. Hizmetçi ocağa odun koy” muya girdiği sırada Foskarinin en çok itimat ettiği oda hizmet gisi de içeriye girmiş bulunu- yordu. ; çıkıp gitti, Foskari elinde ge. niş ve büyük zarfı tutarken, Bambo da sakin bir tavırla bekliyordu. İikisi de zarfın üzerine bak- tılar. Cumhurreisi zarfı açarak ilk satırları okudu. Birdenbire .morardi. Beyaz- laşan Odudaklarından: “Fel&- ket!,, kelimesi döküldü. Mek- tup parmakları arasından kây- dı ve yere düştü. . Bambs he- yecanla yâkaladı.. Bu sefer de ilk satırları o süzdü; Monsenyör! , “Önce büyük affınızı rica €- derim.. İtiraf etmek mecburiye- tinde bulunduğum hakikat, size bildirmeğe cesaret edemiyecek kadar müthiştir. Yataktan çi kamıyacak kadar hasta bulun- mamış olsaydım, bizzat gelecek ve bu müthiş felâketi ağzımla söyliyecektim.. Bu felâket Jan dö Mediçinin ölmüş buluruması- de ben ölüme mahküm ettim. Görüyorsunuz ki sözümde du- ran bir adamım. , Düşmanlarr- mın dostları da benim düşman- Jarımdır. Jan dö Mediçi kısık ve hafif bir sesle sordu: — Alâ.. Ya bizzat düşmanları- mıza nasil muamele edeceksiniz?. —oOhk.. Onlar.. Onlar düş- mânlarım.. Ben onları hemen öl- dürmek istemem. Sizi de istemi” yerek yâraladim.. Yalnız intika- mma mâni çlabilecek bir adamı ortadan kaldırmak düşüncesiyle.. Yoksa size karşı kat'iyyen bir kinim yek. İşte bunun içindir ki size soruyorum Benden iste- yeceğiniz bir şey var mı? Ne is- terşeniz isteyiniz oarrunuzun yerine getirlidiğini göreceksi- niz, Büyük ifrit, bulutlanan göz- lerini Rolana dikti. Dudakla, rında vahşi bir tebessüm ayrılmaz yaralının yanına git- mek için hareket etmişlerdi. Yerde upuzun ve yarı ölü bir halde yatan adamın yanına gel- dikleri zaman içlerinden biri, bunun düşmanları Jan dö Mediçi olduğunu tanrdı. Hemen bir sedye getirildi. Jan dö Mediçi sedyeye konuldu. Bir çeyerek saat sonra Govet- nolo tabyaları ve kasabasındaki çanlar çalınmıya başlamıştı. Yükselen “yaşasın!,, sesleri a- rasında Jan dö Mediçinin ellerde taşınan sedyesi şehrin kalabalık sskaklarından geçerken halk b. yük bir sevinç dalgası içinde çal- kanıyordu. İşte büyük ifrit, muzaffer bir şekilde gireceğini umduğu Co- vernolo istihkâmmna böyle yara» k ve esir bir halde girebilmiğti, —(2— ARATENİN BİR MEKTUBU Venedik dükünün süslü ve