Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
_F? BD Hansdeaer'lırn tarihi Pomam. 58) ee Bilsam Tni a AA Bd UiaRnHMnN Yazan: Tei 17 ŞUBAT — 1939 2 lklmm M _..cadaeraı!arz yaklaşmıştı. Sırtlar- dan & O da anta'ından, bir muhacia o - iun belgemdan ve Vütün ailesinden, doğduğu ve yaşadığı şehir halkın - dan Kara Abdürrahmanın efsane - leşmiş vakalarmı duymuş, onun ne korkunç bir adam olduğunu öğren - mişti. Demek, el attığı iş öyle kolay ko- lay defedilir bir belâ dağildi, Atamas kumandanımnım düşünce - ye daldığımnı görmüş, fakat, bü hare. keti yadırgamamıştı, Çünkü kendisi bir takip srrasımda Abdürrahmanın elinden hayatmı ancak bir ilâhi te- sadüfle kurtarabilmişti. O Abdür - rahmanı şahsen değil, ama, kudret noktasından pek iyi biliyordu. Ekseriya yüzünde gözü — görünür bir halde dolaşan ve bu havaliyi ha. valiji haraca kesen Abdürrahman çetesinin efradını biribirinden ayirt etmek bile güçtü. Bütün bunları yavaş yavaş at sil- ren kumandanAtanasa anlatıyor, kumandanm büsbütün gözünü yıldı. rıyordu, Biraz önte kamçıladığı köylü, ka- sabadan ayrılan kumandan ve aske ri arkasmdan haykırmıştı. — Biz âciziz efendilerimiz, siz sl- lâhlr ve kuvvetlisiniz. Haydi yolu . nuz açık olsun, Sağ dönmeniz bile bize teselli verecektir. Bu söz kumandanı çıldırtmıştı, Bu bağırışta bir İstihza yanıyordu. Fa- kat, çavuşun söylediğine —nazaran da pek haksız sayılamazdı. Eğer çavuş bıraksaydı, dönüp köylünün leşini serecekti. Ama, bu. nu yapabilmek İçin önce Kara Ab- dürrahman çetesi karşısında muzaf fer olmak lâzmdi. Hava soğuktu, Hafif fakat suluca bir kar, hepsini biraz daha kuvvet - lice at sürmiye mecbur etmişti. Kumandan bir aralık çavuşa dö, nerek: — Ne yapalrm, demişti. Mukad - derat neyse o olur. Her halde biz kuvvetliyiz. Osmanlılar işe miüdaha, le edinceye kadar da belki Abdür - rahman dediğin şakinin hakkmdan geliriz. Ve daha yavasça söyledi: — Hem bu zaferimiz bir harp za- ferinden büyük olacak desenize bu takdirde... Çavuş sinsi bir tavırla boynunu büküp tamamladı: — Devlet ve ikbal efendimizin . dir. * Gülüşüp atları mahmuzladılar. Az gittiler, uz gittiler, dere tepe düz gitliler, Ne Atanas, ne Teonisi binbir gece masallarına benzeyen bir âleme varacaklarını düşündüler. Kara Abdürrahman tek başına bir el dokununca patlayan bir bomba gibi adamdı, Elbette nihayet o da etle kemikten mürekkepti, ama, o ete, o kemiğe bıçak işlemezdi; işli- yemezdi. Abdürrahmanın en büyük mahareti düşmanını bir hamlede si. lâhsiz birakivermek, karşısında bi- çak kullandırmamak, pala oynat - mâmaktı. Abdürrahmanm en azılı şakilere hâkim bir kudret ve kuvvetle, hat. tâ hünkârlara has bir şevketle bu - ralarda Ömür sürmesi nedendi ya? O yola gelirse, tatlı dille gelebilir di, 'Trpkr bir yılanın deliğinden tatlı dille çıkabileceği gibi. Yoksa silâ, ha, kılre, hücüm, kuvvet Abdürrah- man İçin hiçti. Bunu bu yeni ku - mandanla bu kısa böylü çavuş ne bilsinler? Ellerindeki kuvvate, bellerindeki kılıca, Oomuzlarmdaki — mızraklara güvenerek Kara Abdürrahmanla boy ölçüşmeğe yollanan bu adamlar başlarma gelecekten bihaber hafif ıslık çüalarak, harp iştihasile kaba- ran askerin önünde dolu dizgin gi. diyorlar, Mukadderatları yaklaşmıştı. — Biırtlardan birinde iki atlr görüp durdular, Atlılar bir müddet oraya buraya seğirttikten sonra arkaya doğru kayboldular, Atamas haykırdı: .—Şlkârunuyıhndadm Ha:u:o- lünuz! Zaten asker hazırdı. Bunlarm !çîn de Ösmanlı kesmekle —meşhurları vardı. Bunlarım arasında demir bü - kenler çoktu. Onlar için bilmeme - lerine rağmen nihayet bir şaki çe, tesi badem şekeri gibi çıtır çıtır ye- necek bir şeydi, Düşündüklerinde de haksız de - gildiler, Kimbilir çetenin haymegâ- hında ne kıymetli, ne giranbaha ga. nimet vardı. Kimbilir şakilerin kü- caklarımda dolaşan ne nefis kızlar, kadınlar vardı. Bunlar gözleri ser- vete ve kadma aç bu kıta için en büyük zafer mükâfatı olacaktı. Atamas bir tedbir aldı. Askerini üçe ayırdı, Sağ, sol cenalılar yaptı ve bir kıtayı da arkada hücuma ha- zır bulundurdu, Sırt sağdan ve soldan çevrilecek hücuma hazır bulunan süvari de sır, ti aşarak şakilerin melceine hücum edetek, cenahlar firar yollarını tu “ tacak ve böyle askeri bir tertibat ile Kara Abdürrahman çetesi ihats edilmiş bulunacaktı. Ve hiç şüphe iyoktu ki bu çete Kara Abdürrah - mana aitti. nacak, Atamas ise Üç cepheyi de i. dare eedbilmek üzere sırtın kena * cında olacaktı, İşler bitti ve Atamas yerlerini yurtlarını bırakarak kaç . idi, İşte Kara Abdürrahman çetesi mışlardı. hücum kıtasma haykırdı: — Haydi, elinize geçen sizindir. Fakat Kara Abdürrahmanı canlı ia- terim, - Bir haykırışma oldu, kişnemeler, ar'tı, atlar mahmuzlandı, oklar ha. zırlandı, mızraklar yerlerine kon . du ve kıta ileriye doludizgin hare - ket etti, Sırtı aştılar. Yüz metre kadar ile- ride çadırlar görünüyor ve arkada fundalıklar var. Ne insan, ne at, ne tüten bir ocak görülüyor, Teonisi kendinden geçen bir halde — Haydi bire arkadaşlar. Eşkiya malr sevaptır. Çadırlara hücum! Teonisi hücum krtası önünde bulu | irinde iki atlı görüp durdular Çok az kalmıştı. çı.d:rlardan yarı çıplak kadınlar ortaya fırladılar, Teöomisi hâayretle kıtasını durdur. muştu. Demek çete efradı kadınları da bırakmışlardı. İçlerinden oka davranan birini bizzat Teonisi vurup yere serdi ve haykırdı: — Bu kadınlar bizdendir. Silâhsı- za el kalkmaz. Ve kadınlara rumca haykırdı: — Elâte! Atları üzerinde bekleştiler, Ka . dmlar yürürlerken birdenbire kay. boldular. Bu hâdise Teonisiyi çılgı- na çevirdi. Ve fakat muhakeme et- miye vakıt bulamadan bir ok yağ. muru altında kaldılar, Çadırların arkasındaki fundalıklardan atları üzerinde hücum edenlerin palaları altmda hemen yalnız Teönisi kur . tulmak suretiyle hepsi can verdiler. Bu şaşkmlık, aşkeri bozmuş, elle- rindeki silâhlarını kullanmağa dahi vakıt btrakmamıştı. Korkunç bir nâra gibi duyulan bir ses, hücum krtasmı tarumar eden- leri derhal ikiye böldü ve sağ ve sola seğittiler, (Devamı var) Çapraz eğlence : --—ı—ı—— /ını 5678910 : ı laoğâauı—un Soldan sağa: J 1 — Bir nevi müteharrik harp si. lâhr , Bir erkek adı, 2 — Antalya sahilinde bir kasabamız - İki gşeyin ortası, 3 — Rus Çariçesi Katerinle macerası olan bir Osmanliı kuman- « Sanat, £ —— Deve yavrusu . Musikide tevakkuf işareti - Bir tür- lü halledilmiyen İstanbul gehrinin bir derdi, 5 — Ateşten hâsıl olma vücut yaraları, 6 — Fazla (ziyade) « Böbrek, 7 — Söyle . Canlı sinema, 8 — Ekini olan düz toprak “ Hakiki (Fransızca), 9 — Âriyet verme - Rutubet, 10 — Üzümden yapılan bir nevi koyu tatlı gşeyi yapan ve satan, Yukardan aşağı: 1 -— Tabyanm aslr . Bir nevi harp silâhr, 2 — Gemi ıstılahlarında ya, naşma, 3 —« Evlerde kullanılan tah- ta terlik - Bir nevi yaz meyvası, 4 — Mahsulsüz ve yiyeceksiz kal . mamalr . Mikroskop altında tetkik | ediledek şeylerin. Üzerine, konduğu: 'küçük cam, 5 — Evet - Bir nevi çe- “ Vik tellerle yapılmış İspanyol çalgısı, © — Başa gelen . Ezmekten emriha. zir, T — Sıcak tepe mânasına Asya ortalarında Türklerle meskün m"4- hüur bir yer, 8 — Mıisırlıların güneş mabudu - Ketene mensup, 9 — Gös terme . Ciğer, 10 — Bakti dovirlerde biribirine kan verenlerin olduğu şey. # 8 10 6 ö SArRALin »lelr|& s|»rlolol-j|alut zi >iİNİ4 zliealjaj|er el>l-|>lo -< A RABILARİL. XZiİ-İ—İziixi>»ixlf a İZİ —| xzİ — » ©ĞU GU Pw ço 4A zi»Âİel-iz A »İizlirir|>l(A S > o Dünkü bulmacamızm halli Sder 27 aa — İşi bana bırak ve sen, nihayet altı gün sabret dostum, Ö zaman sana ne istikamette tahkikat yapa- cağını söylerim, Şimdiki halde Ja- ponu tarassut işinde istİintak hüâki- minin sizi serbest bırakmasını te min et kâfi, — İşin idaresini Biz ele aldıktan sonra ben körü körüne sizi takip ederim, — Körükörüne değil, Yakında bu işh. mahiyetini apaçık göreceksin. Eğer tahminlerim ve yürüttüğüm muhakeme yanlış çıkmazsa... Rokur her zamanki neşesine “<a - vuşmuştu, Söylendi: — Siz mi yanılacaksmız? Böyle bir şey görülmemiştir! Vaziyeti hu. lâsa edelim: Mahut mektupla istin- tak hâkiminin yanıma — gideceğim. — Pardon, şüpheli telgraf da var, — Evet, Bu iki vesikayı kendisi. ne teslim ettikten sonra olanı bite- ni anlatacağım ve bu işin takibinde beni serbest bırakmasmı temine ça- İrşacağım, — Mükemmel, Buü mülâkalttan sonra bana telefon edersiniz. Xıv — EKahveyi buraya mr getire - yim. Binbaşım? — Hayır Viktor çalışma odama da iki fincan hazırla, Bir mıisafirim var, senin büyük dostun Rokur, Nerede ise gelir. Tam bu sirada kapı çalmdı, Vik. tor nükte yaptı: — Müzikhol revülerinde olduğu gibi “İşte, o da geldi!,, binbaşım, Benuva gülümsedi: — Evet, Haydi kapıyı aç. Gelen filhakika Rokurdu, Neşe Vile İçeri girdi: — Merhabi Viktor, “'Binbaşt “ne: Md? evevrElR M — Yemek odağında, — Oraya gideyim, haber yermek için zalhmet etme, Viktor tereddüt etti: — Binbaşı kahveleri çalışma o - dasına götürmemi söylemişti. — Zararı yok. Yemek odasma geçti ve Benuva, yı selâmladı: — Hürmetler, binbaşım, — Hoöş geldin, mesut adam! Rokur bir iskemleye oturdu. Gü, lerek: — Muvaffak olduğumu telâşım - dan anladımız değil mi? dedi. Hang" si işi..de serbestim, pardon serbes . tiz, — Barvo! Salönelle korktuğun çatışma olmadı demek? — Olmadı, Bilâkis! — Anlat bakalım öyleyse.. Dmir serse İ retrrt Pir cigara ? L LRMBERİİN : HislivENA ski (roMANINA A : bi : — oe — e n l A l V Pr l De hei dale b lll — Ne biri, ne de öteki.. Ben kendi hesa- bıma yalnız sağlam vücutlu —adamlardan hoşlanırım. Gene şeytan beni dürttü. Onu bir daha iğnelemek istedim. Bu maksatla — söze de- vam ettim: — Bu hoşlandığınız sağlam adamlar ara- sıtıda en çok beğendiğiniz hangisidir? Yüzünün çizgileri birdenbire dondu. An- lamamış görünmeyi tercih etti: — Ne demek istiyorsunuz? Bu ikikelimeyi mağrur ve haşin bir sesle söylüyor. Kızmasın diye kelimelerimi tarta tarta cevap verdim: — Şüphe yok ki sizinle arkadaş istiyen sağılam bünyeli birçok köy delikan lıdarı var, Bunların arasında diğerlerinden fazla kıymıst verdiğiniz bir tanesi yok mu? Melike omuz silkti: — Bir tanesini ne diye ötekilerden ayıra- yım, bütün gürhüz, sağlam köylülerin hep- sini beğenirim. Olur, biter, Kızın sözlerindeki kuvvetli alay sında gülünç olduğumu anladım ve sustum. KA Bugün çalışırken ansızın patlayan , coş- retine düştüm, olmak müştü. Kim yerin etrafını; karşr AARARIE kun bir fırtına işimizi durdurdu. Şiddetli bir sağanakla başlavan bardaktan bbşamr- casıma yağmur ise her ikimizi olduğumuz yerden kaçırdı. Ben tablomu, sehpamı ve takımlarımı emin bir yere yerleştirmek gay- Harabenin her köşesini gayet iyi tanıyan Melike, iki 'yıkık divar parçası — arasında kalmış, üzeri sarmaşıklarla örtülü — kuytu. bir yere sığınmıştı. Şimşeklerden — ve gök gürültüsünden hoşlanmıyan köpeği ise hiç bir şey görmemek, hiçbir ses işitmemek is- tiyormuş gibi hanimının arkasımda büzül- Tablomu ve resim taktmlarımı sakladı- bunları rüzgâr alıp gö türmasin, yahut yatmazın diy2, büyük bü: yük taşlar e iyice kaparken bütün hiziyle vağan yağmur xucudumu'baştnn başa kam çılıyordu. Elbiselerimin sucuk — kesildiğini iri su damlalarının ta tenime kadar nüfuz ettiğini pekâlâ hissediyordum. Biribiri ar- le haykrıdı. gabiziriz, kasma çakan şimşekler, harabelerin yılık dıvarları arasında mavi ışık oyunları yara- tıyar, ötede beride kalmış bembeyaz bara- lar, kararan tabiat ortasında kefenlere sa* rılmış cadılar gibi baş kaldırıyordu. Kendi kendime: _ — Fırtına daha şiddetli, diyordum. Fa- kat bereket versin ki hava soğumadı. Yokta ilikleime kadar ıslandığıma göre zatürri“ ey2 yakalanmam müuhakkaktır. Bu sırada bakış'arım hareketlerimi en- dişe ile takip eden Melikeye doğru kaydı. Birdenbire korkunç bir gök gürültüsü i- kimizi de titretti ve köpak inler gibi havla- dı. Bunün üzezine Meli'ce ıstırablı bir ses" -- Çabuk büraya geliniz. Orada yağmur altında durmayınız. Buraya ikimiz de sı- Takımlarımı yerleştirme işini artık bitir- miştim. Bir iki adımda Melikenin yanına koştum o: — Siz #-li misiniz Allah aşkma? Hiç yağmar altında dürulur mu? Baksanı- dedi. za sırsıklam kesilmişsiniz! doğu Üzülmesin diye lâkayt bir tavırla cevap verdim: — Hiç bir zararı yok bayan Melike, ha- va henüz sıcak, Bu mevsimde hava sıcak iken yağan yağmur zarar vermez. — Öyle demeyiniz dostum.. Yeşilpınarın havasına inan olmaz. Anadolu yaylâsından esen rüzgârla İzmir tarafından, deniz | üzerinda köpüre köpüre gelen rüzgâr bura- da çarpışır. Deniz rüzgârr galip gelip de, Akdenizin sularını yağmur halinde üzeri- mize dökmeğe başladı mı hararet düşer.. Emin olunuz ki yarım saat sonra ' , ym, Memürl havanın adamı akıllı soğuduğunu siz de his- |,yat veririm- sedacıksiniz. Eğer öyle ıslak bir halde yağ- mür İçesilmesini beklerseniz muhakkak has- talanırsınız. derhal | — Ya siz? i> — Ben ıslanmadım. Yalnız üzerimden bir kaç damla geçti. — O halde örtada mühim bir mesele yok. (Devamı Var) 'rada kahveleri ge _çle gcçen ilk hakikf gelil 'nöbet bekliyec?? . İ İ | in Nakledeıı: F_-;j;&, — Hiç fena olmaz. Test*” — derim, Bir ciğara yaktı, Viktor dum kahve içip keyifle cİB? uj bir nefes çektikten sonra #f ğa başladı: " n — Usulsuz hareket " azar iŞitecegımden kor “ Salonelün yanma İ bu korkum ziyadeleşti. çm,kl jr İ vallı adam bir sürü e ğulmüştu. Maktulün, yaşayışlarına dair polis hâdise ile çok uzaktan d ları olmiyan birçok gahitle delöri masasının 'llzel'î-lî'âB ti. Bunlar arasımda lâde sinirli görünüyordu: rünçe ters ters baktı V€ mağa vakit bırakmadan — Tek başrma bu işle mecbur kalıyorum, yardım ettiği yok, Y cap edenler de tahkikat! tıkamete sürükliyerek W sürüklüyorlar Dedikod lümat diye bana getıı'İY" mu, değil mi? diye Ses çıkarmadan dinle eti ç — Biz, dedi, bari ıi:af*"—*“”ıt yapsanız! Bana ne gi mat getirdiniz? x fens IŞ " Görüyorsunuz ki çok ıl" İ v landım, Fakat bir çe | iltifatlar yağmağa baslâö” %" _' fak olamadığım teşeb? ü’ gö zar işitmedim. O da Bwnwü' * de olsam aynen böyl? 4 derdim,, dedi. -.rtf y g Halini örmellydinu' telgrafı alıp bakıyorı yor, bazı kn!ı'ı:rılarfnı okuyordu, Sevinci de lar, tahkikatın baş!ad'ğ' ıefl“' Yo ' Velhasıl tekdir be”:î_w"* fatla karşılaştım. Uzu” P.,. nuştum ve istediğim #” 1163’5' İ'»” ket serbestisi içuı m dım. Fakat bir şartlâ ilerleyip yeni bir şey ö ima kendisine malümat V bit kabul ettim. — Bravo! Şimdi 51” uâ”’ı lâzım dostüum. Salon oldu terdiği itimadın Y İLİ* süratle isbat etmeliyiz: e_rhaı igt — Şuhalde hemen M lryoruz. guna B — Evet, Fakat öbür eğ“' | süratle harekat etmiyez : —— Niçin? be kıedîgw — Çünkü postadan pazrli Pariste benim i&'m kle “dalâili Bubutiyen mı — Delâili sübutiy? : — Evet Rokur. şi:;n!’ gü'î“u'b’ t İ lasını sormayınız. v JW niz ki bu deliller, Wug i ';J.L gey isbat ediyorsa w gösterecek olan Ewi:w me geçince hemen yğinii: i siz de harekete gqaüe'w;u“ — Mümkün, Fakat harekette değilim.. züyorum, — Sabret Rokür if”' h A - ' | T | ? * a' ğ haîıî r'I'ıalefcıınll!ı görüîıt;îgnü Fge fazası için tertiböt “ gy sivi disine haber VE müur evinin Ön“”îer pirisi * — Memurla an b t.d”'? ki Hangsiyi Mu flv — Uşak şüph? ipbe mnîyof"a' 'w_ — Ondan SÜP ca bir gel BK T ğ’: 8" | — Şimdi HanSi vA yöre gı Fyt | — Hangsinin * . B nokt h sunuzğ! uukemmm y F M j riade tenvir e::ı iyof “'M l Japon aımanCB njoel ,p?d: yt mu? Onun diki pir a bunu öğfenî?yap yat), sual veya i (Dıw'" bulunuz.