15 Şubat 1939 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 9

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

E N İş ol du, Muhakeme bir ay de- M in de- '_ Ğîîmm Mutat harici ola- | hqâi?aklm) adındaki h. ÜVey lntışaı- edeceğini | %hiınhâ Eazeteler bu işi A Ş %dı] sütunları- Yah“z Türkiye değil he?etı ittihamiyesi- | z İ vardı. Bunlar - 'üy.hmm nisan 309 da An Pa İev d af mahkemesi ce İ bir 1 olundu ve bütün bakkında | dolayı mütead ı | n':"ttht Verılmış olması- ;, * a T ahi u?-un süren sar w f ğîm e letice çok bed- : ğile İnçaklılar ölüm kar- hııha 1 ilşa etmiyecek- k & biribirini ele ver- ICîmş!erdı Halbu- _bınbırım ele- GK, hattâ R Ce b open Ce dalle Vâkıf olmadığı bir Hmîâkly €ce çözülüyordu. çok müleyv- | Wumda%dana çıkıyordu. | Mh“üerce lira hazır- Mektuplarına mu L Y Ağoba bir silâh ani Elizin de söz hakikat daha lulroı-du. çak — davasını ; NG%%&? mıktarıîş pa- | Bütun, Bizi S | ; Va gayesile ), %.;;h:îâ;ğunaralarmda At da şüphe . -. Boylu İngiliz kasa , %â ı&hn bir kenara istif Ea.; ihtilâl başlama- İ —%%ll ine bu para- A P W u bildirilmiş, b %îıı benğq cevaplar alm D, bu para gelsey | Muyvaffak ola- ı')mdç d_eğuduom“ Fakat asıl w “."lr:ıığ, Asıl mesele, E- am olmaablarm bu su- G“iım,_ Darasx olduğu- N &Eîî RODen Ceva- ı.% bol Ro;ıenı ne zaman ko- I""’at â'"“z tibi. buda Yormuş , %Papazy dlıyeye geldiği- ı %â'hağğı“e Keronikin ta- dik, İit B vi edilmek hı:: adamia k’ll-lnduğunu D> Gm çok acıdım, İ- ğ%'ts aklıla, bu kadar acı h.y t lam y : da biz; AMıştık, Halk da | T f ÜÇ oı::î—h aıha Ve şimdiye îk%lî'?;ek Uların ifadele eri, İ ıfadelen şahit- le meyda- “-n Snlatan ve Vesikâları veren: A.K. — | yizce mutlaka tasdik ile tezahür et- Hınçak komite- | bl_l' hud'adan iba- | Yazan: Ikimim İ? Hınçak davasını ileri sürerek mühimce miktarda para toptamıştı na çıkarmış, gizli kapaklı bir tek nokta bile kalmamıştı. Hakkımızdaki cezanın çok büyük olacağını biliyorduk. Yani dünya ile alâkamızı kesmeğe çok vaktimiz kal mamış oluyordu. Ö zaman Ankara istinaf mahkemesi de dilde destan i- di. Kararlarındaki isabeti — ve tem- evet biz yaptık, evet itiraf ederiz!. Kararname okundu: “Tarafeynin iddia ve müdafaatı" nın istimalinden ve bilcümle evrakı davanın mütalea ve tetkikinden son ra icar keyfiyet ledelmüzakere müt- tehimlereden bazısı inkâr — töhmet etmekte ve bazısı ifadatı mazbutala rını tevil ve talil etmek istemekte ve vekilleri dahi bir derece müdafaa- da bulunmakta iseler de...,, diye baş layan kararname bir iki saat sürdü. Çok uzundu. Bütün kulak kesilmiş- tik. Kararname, müddeilumumi Arifin tahlili veçhile hâdiseyi birkaç bakım dan tetkik edilmiş bir halde tebellür ettiriyordu. mesi halkın dilindeydi. Hınçak da- vası da bilhassa bu — münasebetle bu mahkemeye verilmişti. Ben kendi tecessüslerime nazaran mahkeme heyetini çok aleyhimize bir kanaati vicdaniye edinmiş bul- dum., Mahkeme hakl,ydı. Hiçbir meçhül bırakmamak için — uğraştı. Tahkikat çok incelendi. Deliller, ve- sikalar, musaddak tercümeler ayrı ayrı, kelime kelime, sarih bir şekil- de okutulup, tetkik olundu. Mahke- meyi takip eden ve hukukla alâkası olmıyanların bile gözlerinde bize karşı bir kin ve husumet görüyor- dum. Kararname bütün suçlular hakkın da ayriı ayrı ve tasnif edilmiş şekilde tanzim olunmuştu. İstinaf dairesin" deki ifadeleri ve mahkemedeki itiraf ve ifadeleri alınmakta ve. delillerle karşılandırıldıktan, dava vekilleri- nin müdafaa esasları çürütüldükden Hakikaten seyyiatımız büyüktü. Bakalım mahkeme ne karar verecek ti? Uyumak değil bir damla yemek yemek bile nasip olmamıştı. Üç dört gündür ancak su içiyordum. Midem ve her şeyim berbat bir haldeydi. Pazartesi günü — gazeteciler, halk mahkeme salonunu — doldurmuştu. Salonda çok büyük şahsiyetler de görülmekteydi. Bütün memleketin aylardanberi takip ettiği bu mesele artık sonuna ermiş bulunacaktı. Bugün hepimizin mukadderatı taay- Hepimizin yüzüne bakınca ne hal- de öoldüğümüzü — takdir, etmemek mümkün değildi. Aç, yorgun, peri- şan bir haldeydik. Heyeti hâkime yerine geçti. Gözlerim — kararıyor, başım dönüyor, beynimde derin bir uğultu var, Salonu, halkı, heyeti hâ- kimeyi karmakarışık ve korkunç bir rüyada gibi görüyorum. İçimden bir his taşıyor. cağım ve haykıracağım: — Artık asınız bizi. Hergün, her dakika biraz daha ölmek daha ağır, bağlanmaktaydı. Yaftalar vukuatı, çetelerin faali- yeti, muhaberatı mesadiye, teşkilât, ihtilâl meclisi mukarreratı ve bun- ların tatbiki ve nihayet Hınçak iş> lerinin başından sonuna kadar cere- yan eden safahatı kararnamede mu- fassalan teşrih olunmaktaydı. Kendi hesabıma bu kararnameyi çok esaslı buldum. Bugünkü zihni- Yete göre bazı noktaları yavandır, fa- kat, nihayet Abdülhamit gibi müste- bid bir padişahın saltanatı zamanın da da bir kararnamede hükümetin, saltanatının bu kadar meth ve se- nasına yer ayırmak zaruüreti mazur görülebilir . Mahkeme 37 süçlu hakkında itti- fakla, Sineketim hakkında ihtilâfla, 4 kişi hakkında da sülüsan ekseriyet le mücrimiyet l14 kişi hakkında la beraat kararı vermiş bulunuyor- Fırlıya- | du. Bundan sonra vekiller kısa kısa birtakım müdafaalar yaptılar. (Devamı var) sonra tahlil olunmakta ve bir hükme | Meğer kim imiş Yazan: Mih. Zoşçenko Her tatil ben mutlaka ufak bir seyahat yaparım.. Son zamanlar- da en sık gitiğim yerlerden birisi Lugadır.. Çünkü Etrafınnm hava- sı ve suyu her yerden dâha iyidir. Etrafında muazzam çam ormanla. rr vardır. Dokterların, ciğerleri biraz zayıf olanlara en fazla tavsi: ye ettikleri yerlerden biri Luga' dır. Sonra, gene doktorların d edi. ğine göre, Luganın havası Bronşi- de de birebir gelirmiş. .Bu sözle- rin ne derece doöğrü olduklarını bilmiyorum; yalanım varsa günahı doktorların boynuna.. . Bunların hepsi, iyi hoş şeyler ama, Lugaya gidip gelmek çek aynasız. Bu, seyahat değil, âdeta işkence.. Çünkü trenler her vakit ağzına kadar dopdolu.. Oturmak şöyle dursun, insan ayakta racak yer bile bulamıyor.. du. Açık gözlük edip oturacak bir yer bul- sanız bile gene rahat etmenize kân yoktur. im- Çünkü, müsaadenizi bile alma. lanırlar.. Sırtınıza binerler.. A |ğa lüzüm görmeden gelip kuca- ğınıza otururlar.. Omuzunuza yas- | rtık işiniz yoksa bu çendereden ken. dinizi kurtarmağa çalışınız !, Son seyahatlerimden birindey- di. Lugadan Leningrada geliyor. | dum.. Tren, her vakitki gibi İrm tıklım idi. İstasyonlardan birinde, tık. trenin ağzına kadar dolü olmasımna rağ- men, bir adam bindi. Bu, orta yaş- h, biyikli oldukça şik bir adam. dı. Ayağında da Rus çizmeleri var- dr, Bu gelen adamla beraber trene bir de kocakarı bindi. Kocakarının hiç bir fevkalâdeliği yoktu.. sildiğimiz alelâde kocakarılar Şu dan biriydi., Kocakarının elinde büyü- cek bir sepetle iki çıkm vardı. Aslına bakarsanız, vagona ilk giren kocakarı oldu. Kocakarının ardından da bıyıklı adam girdi. Kocakarı önde yürüyor, elinde. ki kocaman sepetle kendisine açıyaordu. Bıyıklı adam ise, yol elini kolunu sallıyarak kadının ardın- dan yürüyor, ve hiç durmadan ko- cakarıya kumanda ediyordu: — Hey, diye bağrıyordu, şu sereti düz tut! İçindekileri — yere dökeceksin!.. Dur şimdi! Onu, şu kanapenin altına yerleştir! Sana söylüyorum be, sepeti şu sıranın altına yerleştir! Ah seni kocakarı! Elindeki çıkınları yolcuların kuca. ğgına koyma be! Muvakketen başı- nın üstüne koy.. Şimdi ben onları üst raflara yerleştiririm.. Biraz bekle!.. Hay Allah belânı versin, ne antika karı imişsin be! . Vagona yeni gelen bıyıklı yolcu nun bu sözleri, trendeki diğer yol- cuları fena halde sinrlendirdi. Çünkü bıyıklı yolcunun bu hareke. ti, açıkça, “İş kanunu,, nun ihlâli demekti.. Çünkü, bıyıklı yolcunun kocakarıya bu şekilde muamelesi, “yaşlı işçileri tahkir,, maddesine giriyordu; halbuki bu hareket ka- nunen yasaktı. Yolculârdan bir kısmı hoşnut- suzluklarını alenen izhat etmeğe başladılar: — Bu ne kepaazelik, diye, söy. lenmeğe başladılar. Sapsağlam, güçlü kuvvetli bir adam elini ko- lunu sallayarak yürüsün de, yet- mişlik bir kadın bu kadar çıkınla. taşısın; bu revayı hak mı? Hiç bir vicdan insanın böyle ihtiyar bir hizmetçiye bu tarzda bir muame- lede bulunmasına müsaade etmez! Bu, istismarın pekâlâsıdır. — İhti- yarlığa hürmetsizliktir. Vagonun içindeki yolculardan €n sinirli olanı kendini tutamadı... Ayağa kalkarak. bıyıklı. yolcunun yanına gitti. Ve onu yakasından yakalayıp tartaklamağa başladı: — Arkadaş bana bak, dedi, artık bu kadarı fazla olüyor. . Biraz kendine gel! Aciz ve ihtiyar bir kadına böyle muamele edilmez!|! .. Bıyıklı yolcuyu göğsünden ya. kaladıkları zaman herif, kireç gi- bi oldu.. Karşısındakinin elinden kurtulduktan sonra : — Ne oluyorsun—z? diye çıkıştı. rı, bohçaları sepetleri tek başına | Ü Çeven: Ferah Ferruh Ortada fol yok yumurta yok! Ne- ye bu kadar telâş ediyorsunuz?... Ben burada “İş kanunu,, nun her hangi bir ihlâlini de görmüyorum. Sonra burada istismar falan da yok.. Bu münhasıran bana ait bir aile işidir. Hizmetçi zannettiğiniz bu kocakarı benim annemdir. İş kanununda anneler hakkında - hiç bir kayıt yoktur.. Hiç hakkınız ol. madığı halde benim aile hayatıma, müdahale edemezsiniz |.. Rica ede- rim, bu mânasızlıklara bir nihayet veriniz !, Bıyıklı adamım bu sözlerinden sonra kumpartimanın içinde, de- rin bir sessizlik oldu. Yolculardan hiç birisi söyleyecek bir tek söz bulamadılar. Herkes biribirine ba. kıştı.. Yolculardan bir kısmı mahcup olarak: — Vay anasını, diye söylendi- ler, kendimize ait olmryan bir işe karışmışız. . Meğer bu kadın bü nun hizmetçisi değil, annesiymiş.. Bu işde hepsinden ileri giderek bryıklı adamı göğsünden yakala- yan sinirli yolcu, kolay kolay tes. lim olmadı: — Bize ne, dedi, biz kocakarının onun nesi olduğunu hne bilelim!.. Kadının göğsünde afiş yok ki işin doğrusunu anlayalım! İçeri girdiği zaman, . “bu benim annemdir!,, falan diye ilân etmesi lâzım gelmez miydi?. Fakat aradan bir müddet geçtik ten sonra bu sinirli yolcu da sükü- net buldu.. Pencerenin kenarına o- turarak, bıyıklı yolcuya hitaben : — Maamafih, kabâahat biz de, dedi. Binaenaleyh affınızı Tica e. deriz.. Bu kadının anneniz olduğu- nu bilmiyorduk.. Biz büsbütün baş ka bir şeye zahip olmuştuk. Doğ- rusunu isterseniz biz bunu hizmet çiniz zannetmiştik.. Onun için af. fmızı dileriz!. Bıyıklı yolcu, trenle Leningrada gelinceya kadar homurdandı, dur- du: — Doğrusuu bu düpedüz ke- (Lütlen sayfayı çeviriniz) 300 KAHRAMAN HAYDUD KAHRAMAN HAYDUD 297 [ ! yo,du_Wemede ldğal büyükleri bulunabilecek.. Velha- sıl şaşaalı bir evlenme merasi. mi yapacağız. .Nasıl, beğendiniz mi?, Emperya boğuk boğuk tekrar- ladı: — Bambo!.. — Evet... Kendisinden vaad aldım. — Bunu size vaad etti mi?, Z. Bu sabah.. — Evleneceğin kızın kim ol- duğunu biliyor mu?. — Evet.. . Emperya elini alnına — götü. rerek bir müddet düşündü. Sa- bahtan beri karşılaştığı bekle- mediği hâdiseler kendisini şa. şırtmıştı. — Beş dakika evvel Bambonün söyledikleri hâlâ ku- laklarında çınlıyordu. Tehdidi- nin altında darağacı gizliydi... Şimdi de müthiş kardinalın ye. rinde Sandrigo kendisine: — Bambo, Biyanka ile izdi- vacımızı takdis etmiye Tazı ol du, diyordu. Her halde, bu iki adamın ta. kip ettikleri yol karışık ve için- den çıkılmaz bir yoldu.. Sandrigo devam etti: — Bu işin halledilmiş bulun- duğundan şüpheye düşmek mâ- nasızdır. Çünkü Bambo bana hayatını medyundur.. Sanırsam, bu son sözüm de sizi yeni bir hayrete düşürecek kadar mü- himdir, dedi. Sonra da Emperyanın sorma" sına lüzum bırakmadan bir kaç kelime ile Piyav derbendlerin. den onu nasıl kurtardığını anla- tıyordu. Bu hikâyeden Emperya Bam:- bonun nasıl bir haleti Tuhiye içinde bulunduğu bir zamanda vaad etmiş olduğunu anladı. Bu yerine getirilemiyecek bir vaad. den başka bir şey değildi. Em- perya titriyordu. O bir takım projeler hazırla- mıya çalışıyordu. Bildiği hakikatleri Sandrigo. ya haber vermelimiydi?. Elbette haber vermeliydi... O- na her şeyi söylemeli, Bamboya karşı kendisini muhafaza ve müdafaa etmesi lâzım geleceği- ni de ilâve etmeli ve bulunduk. ları tehlikeyi anlatarak ona kar- şt muzaffer olabilmelerinin yo- lunu aramalıydılar. Ya zaferden sonra ne olacaktı. Sandrigoyla Biyankanın izdi. vacı.. Bamb onun, gözü önünde ya- şattığı darağacı, izdivaç mera- siminden daha korkunçtu, . Bir türlü karar veremiyordu .. Kendisini topladı.. .. Ne duru. yordu.. Kucağına atılmalıydı.... Derhal ayağa kalkarak Sandri- Emperya öişlerini Liribirine çarparak cevap verdi: — Anlıysrum ve dinliyorum. — Tamam., Şu halde Rola. nın Venediz zındanlarında w zün zaman Yyatmasına sebep ©. lan yalan —şahadetinizi ortaya çıkaracak olan kâğıttan bahset- mek istediğimi Aanladınız.. Bu vesika sizi darağacına gönder. miye sebep olabilir.. Jan Davila- nın bizzat tarafınızdan öldürül. düğünü bildiren bu kâğıdin ben ce büyük bir ehemmiyeti var” dir.. Elbette hatırlarsınız.. Bu kâğıdın içinde yazılan şeyleri.... Aşağı yukarı da şöyledir: Asil ve necip Davilanın katili Rolan Kandiyano değildi.. Bu, elyevm, Büyük kanal civarındaki sara. yında oturan ve Emperya tes-> miye edilen kadındır., , Bambo bir dakika süküt etti. Emperyanın yüzü korku ve he- yecandan altüst olmuştu. Sanki şiddetli bir soğuk kar. şısında titriyen çıplak bir insa- na dönmüştü. Bambo devam etti: — Nihayet sözlerime son ver mek isterim madam.. İşte ber. onlar meclisinin yüksek huzu. runda imzaladığım bu ihbarın bir kopyesini yanınmda da sak- lamış bulunuyorum.. Bundan başka bunun ifşa edilmesi için $ de her şeyi hazırlamış bulunu. yorum . Bugün işgal etmekte bulundu- ğum kardinallik mevkii de bu söylediklerimi ne kadar kolay- lıkla yapabileceğimi size vazıh bir surette anlatabilir . Bu sözler, Emperya üzerin- de büyük bir tesir yapmıştı.. Gözlerinin önünde Sen Mark meydanındaki darağacına yürü- mesi tecessüm etti.. Boğuk bir sesle kekelemiye başladı: — Bunlar birer korkulu rü- yatan ibaret değil mi? Yalvarı- rıtn söyleyin bana.. Beni ele ver- miyeceksiniz değil mi? dedi , Sonra vahşi bir kahkaha bı- rakarak ilâve etti: — Fakat bu söylecikleriniz benimle beraber sizi de “darağa- cına sürükleyebilir. — Belki bu düşüncede haklı. sınız madam.. Fakat iyi bilmeli- siniz ki bugün karşınızda bulu- nan ben yalnız bir şey düşünü- yorum.. Yalnız bir şeyde mu. vaffak olmak istiyorum.. Ondan başka gözümde -— hiç bir şey yok.. — Cumhuriyet hükü. meti alt üst olsa bile bence ehem miyeti yok: değil hayatım.. Ya istediğimi yapacak yahut ta keşr , dimle beraber herkesi ölüme sü. rükliyeceğim.. — Şu halde benden ne istiyor-

Bu sayıdan diğer sayfalar: