Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
Ko | Ta : ğ îw'* *& e — g5 sez Av 4 W B7 (l SS GD donta e Tp li V RE Kat İ . ÜL N ün : r.h t Pat re n Sevdiği hi b ' 0) SNE ÜN ş;."“w. h T g - Eiğ_. Üİ £ 7 £ F — dağ NDN ha daki ğâ;kü:ı Güvemli AYi ng Sey gö Üshanın la i '“eın ür aq:âı" .h“ı :t%'ne DUT ğî:ııı » âaramız- Ve duygu fark- M İnsanlardan e Yazar,reslm yapar, .kendislnden çok Z. Henüz fikirle- _k"rllllamamıştır; İYenlerin samimiİ- e !?Plndan başka Veti öolabileceğine * Zarar yok, genç- Ce İs; ” Tezatı 8N oğlunu ve in- dinatını — daha Ultuğu meslekte, Sevdiği Mlu bir şeydir. Yepiliğim 1 ' İÇin çıkardığı Birlik'i her ay a- & z okümam, o ayrı rdü kapağında M? “Bu mecmua- Bahığ Yör, Yi kaldırımında » Zahir Sıtkı Ka im, kendisinden KDU &ö İ "llı;h’“ hızî;ı" beklemezdim.. ndıiıw'ün Mi TÖlayideyi h '&ı_h’“'lrı t c“ddeı :::"îe Yükarıdan bakmak Ş vyokuşu, memle- € Matbaalarının haktr görmek, © vardır ki?,. Sul- 1 caddesini islih- uki memleketin e d*oıü olan adamın edir, Burada za- he İla ; flatn İmansız adam K Di ı Tüzüne, €Ya arkadaşlık k!;% da nd“kleriqifı aksini Oıuar böl'lı ilirs. fakat fsanlar yok- İ *le etmek için 8 gelmek lâzım- nidüşüd;kl insanların İni Üyoruz? Bura- qmâ' hefislerini de Ür, B *Tini söylemiş T ün konuştu- k dili, bu cad- tarafından dö- desinde kötü- H 'îk Tem at bu dd hu;[ Ola cadde- Tak —saymağa lhmııiz _di, gencimiz n Yiz. Mecmua- h TI Yazan veya €den Zahir Sıt- r "Nqı_'v ede çalışmaz '%';3 " Nürullah ATAÇ 'lı""'“: Sirang 'W Kok * La F:ux.““h Les cina yi hüş Nlaine Yt â:ı'ühll::iı Re adlı kita WW İ "'“hqim 'lâîuî:k" Altryin | Ha KS h? Yaşlı YH acar ( Siden bir fıkra ay Ofuşulan bir Mü “İjlndan onu bip 9, *Sip buldum: öa Ü seyrediyor- Övüşleri, İs- 1zıştırırlar, Â Tmasına mü- Cak böynuzları- *Üj İçin tos- Dı“"'üşün Ss0- © âdet de- aet ? Yyirmi beş y ik hiçbir şeye ğîiğrıermişı Bun- a . Yava 1 onlarlu berabe: birini yere de- K Anca kuvyelile iÇçeri öküz- İzmış, itira- Yir li e Üye hlğııgîî: n, daha M oğullarından | llıq?ğî Ste taraf Sün ını mede- %'lll.' Bah, Allara — kadar bir bir kıymet taşır. dır, sattığını da fazlaya satacaktır. Dün bir dost: kikatte ucuzlayan hiçbir şey yok. Bezli ve kalım kâğıt torbalara... başlamışlardır. bile satılmasımna göz yumulduğudur. İç içe meseleler Hayat pahalılığiyle mücadolenin güç, güç olduğu kadar kolay tarafları var, Biz kolaylarmı brrakıp güçleriyle uğraşryoruz ve ne, tlcede muvaffak olamamanm verdiği keselle ümitsizliğe kapılıyor ve pahalılıkla mücadelenin İmkânsızlığına varıyoruz. Satırlarımdan ihtiyaçlarım tasnifinde en ön safta bulunanların ihmal etmek gibi bir netice çıkarılmamak kayıt ve şartile şunu söylemek lâzımdır ki ikinci, üçüncü ve hattâ sekizinci derecede gi- bi görünen ihtiyaçlarım, hayat pahalılığı üzerindeki tesiri, bir kül halinde mütalâa edilirse birincilerinden hiç de geri kalmıyacak Evini pahalrya maleden bir sermaye sahibinin kiracılardan faz İa para İster. Evine yaptırdığı elektrik tesisatı için fazla ücret öde yen fırımcı, fazla verdiği parayı sattığı ekmekten çıkarmak İster. Otomobilini aşırı derecede fazla bir fiyatla satın alan bir şoför benzin ucuzlamış bile bulunsa her gün, tekerleğin her devrinde biraz daha eskiyen arabasının kıymetini taşıyacağı müşteriden koparmaya savaşır. Bunları ayrı ayrı, bu hareketlerinden dolayı kabahatli görmeye imkân yoktur. O, istediğini fazlaya almakta - — Hükümet çimento fiyatlarını ucuzlaştırdı.. dedi, Fakat ha, Sebebini sorduğumuz zaman bize verdiği cevap da şu oldu: — Çimentolar, fiyat ucuzluğundan önce çuvallara konurdu, Bugün kâğıt torbalara konuyor. Kamyondan indirirken gösterilen en küçük bir dikkatsizlikle, hattâ şöyle bir sert kavrayışla yırtılı- yor ve dökülüyor. Bu dökülen çimentonun zararımı, geri kalanla- ra ekleyince, çimentoyu, eskisinden daha pahalrya satmalmış olu. yoruz. Çimento kâğıt torbalara konur ama böyle torbalara değil., Görülüyor ki çimentonun ucuzlaması, fabrikaları, başka yol - lardan belki mecburi bir tasarruf sürüklemiş, fakat ihtiyaç sahip- leri ihtiyaçlarımı eskisinden daha çok bir fiyatla elde edebilmiye Yine bir elektrik malzemesi satıcısı sattığı bazı malların ken, disine yüzde yüz, yüzde elli kâr bıraktığımı, buna mukabil bazıla- rından da kazancımm sıfır olduğunu söyledi, Hele yalnız madde üzerindeki bu yüzde yüz elli kârm o mad- deyi yerine koymak işini de üzerine alrrlarsa yüzde iki yüz elliyi bile aştığını ilâve etti, Bu elektrik malzemesi satıcısının elde ettiği kârm yüksekliği karşısında apartman sahibi olduğunu sanırsmız. Fakat hakikat onun ancak dükkân masrafımı çıkarabildiğidir. Çün- kü elektrik malzemesinden birçoklarının mahalle bakkallarında Neticeye dönmek İstersek şuraya geldiğimizi görürüz: Ha. yat ücuzluğu, yahut hayat pahalılığı bir küldür ve bunda hariçten gelen mallar üzerinde yapılan aşkım kârın büyük bir hissesi vardır. Acaba hariçten gelen mallarm fatura fiyatları kontrol edilip muayyen bir kârdan gayri aşkm kârların önüne geçilemez mi? Ka- naatimizce bu güç olmakla beraber kabildir. ve bunun hayat ucuz- Traşsızlıktan uzayan beyaz sakallarının — çevrelediği soluk benzi ve gömülüp kaybolacak gi. bi çukurlarına batan fersiz göz- teriyie bu yüz, bana bedi! sanat hayatımıza belki bir asırlık öm- rünü vakfeden sanatkârların iz- tikbali gibi çok acı bir intiba bı- raktı. Ş Parçalanmış elbiselerinin di- | kiş tütmiyan yırtıkları arasından | görünen pörsük vücut parçaları yırtık ayakkabılarının kenarla. rından dışarıya firlamış parmak. lar, bu hazin manzaraya daha derin, daha manalı bir elem sin- diriyor. Bir asırlık mustarip bir mesai yorgunluğu. Kim bilir ne zaman danberi aç ve müftekir, perişan ve zebun sanatkârı yekpare bir hınçkırık haline getirmiş. Edebi- | yat yapmıyoruz. Bir roman kah- ramanını tasvir etmiyoruz. Ya- rım asırdanberidir, Türk ruhuna tiyatro ve o şubede zevk, neşe vermiş; bugünün tiyatro inkılâ. bına rehberlik etmiş, uzun bir tarih boyunca Türkiyede bir ti- yatro sanatı yaratmağa savaşıp bu uğurda ömrünü vermiş bir sanatkârımızdan bahsediyorum Dilleri Türk lehçesine dönmi- yen, o günkü ruhları saf Türk ideolojisine yaramıyan sanatkâ- rın yanında bir kaç Türk sanat adamı olarak bulunanlardan ve baş kaldırıp muvaffak olanlar- “|dan, sahne diye bir varlık ku- ranlardan biri olan bu asirdide e- Bostancı açıklarında bir deniz kazası Bir genç ölümden güç kurtuldu Dün Bostancı açıklarında bir de- niz kazası olmuş ve bir genç saat- lerce sularda çırpındıktan sonra bir tesadüfle ölümden kurtulmuştur. Hâdise kahramanı Tophanede o- turan 18 yaşlarında Teyfiktir. Tev- fik dün Büyükadadan Tophaneye gelmek üzere Yelkenli bir sandalla denize açılmıştır. Sandal Bostancı açıklarında geldiği zaman birdenbi- re fırtına başlamış ve rüzgâr şiddeti- ni arttırmıştır. Yalnız başına hem Osman Kavrak Hâkim namzedi tayin edildi mektar artist aç, perişan, hima. yesiz sürünüyor. Belki de benden sakladığı yu- muk avuçlu elini bir kaç dakika önce bir sinemanın gişesine bir kaç kuruş alabilmek için uzat- miş olan bu sanatkâr, yalnız za- manının şah sanatkârlarından bi ri değil, bugün yeri doldurulma- | yan, komedi ve vodvil artistleri- nin babası, en eskisidir. Şehir Tiyatrosunun, tiyatro mektebinin, konservatuarın, kü- çük büyük tuluatçı veya eserli tiyatro, oöperet teşekküllerinin ve böylece geçinen yüzlerce artis tin gözleri önünde, onların da is. tikbali halinde bir facia olarak dolaşan bu sanatkâr, Kel Hasan. dan önce Abdileri ve sırasiyle Ha sanı, Naşidi, hattâ Dümbüllüyü yetiştiren, orta oyunlarında pişe- kârı ibda eden bu sanatkâr (A- dümen ve hem de yelkeni kullana- mıyan Tevfik sıkr ve ant bir rüz- Feriköyünde oturan Âhmet dün sandal birdenbire alabora olmuştur. Dalgalara yuvarlanan genç derhal sandalın kenarlarına — yapışmış ve diğer taraflarında buz gibi sular i- çinde feryada başlamıştır. Fakat fır- tma yüzünden çocuğun sesini hiç kimse duymamış yalnız kazayı Bü- yükadadan bir balıkçı görmüş ve o sırada Yalovadan Büyükadaya ge- len Mahir kaptan idaresindeki Pen- dik vapurile kaza yerine — gidilerek kazazede kurtarılmıştır. SenelerdenBeri gazefötliz spor ya- zıcıları arasında bulunan kıymetli arkadaşımız Osman Kavrak, geçen sene hukuk fakültesinden mezün ol- muştu. Kendisi adliye vekâleti tara- fından Rize hâkim namzetliğine ta- yin edilmiştir. Yarın Tarı vapurile vazifesine hareket edecektir. Bütün sporcuların pek iyi tanıdığı ve çok sevdiği değerli ve çalışkan arkadaşı- mıza, yeni vazifesinde de muvaffa- kiyetler dileriz . sım Baba) dır. Onu cumhuriyet tarihinin tu- luat sahalarında, çevrilen Türk filmlerinde bugünün gençliği de hürmet ve muhabbetle sever ve tanırlar. Bundan evvelki neslin tiyatro sanatında duyduğu zevklerinde en büyük hissesi olan Asım Ba- ba, &ahnenin nankörlüğüne, sah. ne arkadaşlarının, evlâdlarının ve nihayet meslekdaşlarının göz. leri önünde himayesiz bir halde sürünüyor, Ne elbisesi, belki ne yatacak yeri, ne yiyeceği, belki ne içecek cıgarası olmiyan Asım Babanın, dün neşe ve zevk saçan, e— G.. — halkı kalıkahalara boğan yüzün- de, bugün ağlatan, insanın içini sızlatan öyle bir görünüş var ki buna titremeden bakabilmek im- kânsızdır. Asım Baba lâalettayin bir a-! dam değildir. Sahnelerimizin en eskisi, en e- mektarı, en muvaffakı ve en sa- natkârı idk. Vücudu pörsüyüp, artık iler tutar yeri kalmadığı zamana kâ. dar ve yani bir kaç sene önceye kadar sanatında kalmış, buna sadakatle bağlanmış olan Asım Baba.için, Şehir Tiyatrosu delâ letiyle bir hizmette bulunulamaz mı? Sanatkârlar, sahnenin şimdi sürünen ihtiyar emektarına gün. ler, jübileler yapamazlar mı? Onu âhır ömründe bari yalın ayak sokaklarda bir lokma ek- mek arkasına düşmüş bir halde dolaşmaktan kurtaramazlar mı? Bu faciaya, Mmeslekdaşları nasıl seyircidirler? Emektar bir artist sürünüyor ! Sahnede ömür tüketerek, hayat çürüterek, ter dökerek bize neşe, zevk ve kahkaha sunan Asım Bahaya sanatın, tiyatronun, mesleğin, meslektaşın, cemiyetin acı bir istihzası | Haydi sahne nankördür, haydi bu sanat nankördür. Meslektaş- ları onların, yani Asım Babalas rın, Abdilerin ve daha doğru tabir le tulüat sanatı mübdilerinin açs tığı yolda kendilerine hayat ve saadet, şeref ve şöhret temin et- tiklerini düşünürlerse, bu facia. ya lâkayd kalmak bir nevi | nankörlük demek değil midir? Asım Baba bugünkü tiyatra sanatının bir meselesi haline ges tirilmedikçe sahnede ömür tüke- tenlerin yarınları hep böyle facia- larla dolu olmağa mahküm kalas caktır. İstanbulda ve hattâ Türkiyede tiyatro denen varlıktan zevk als mışların kursaklarında Asım Ba banın sanat ekmeği vardır. Dün sahnede ömür tüketerek, hayat çürüterek, ter dökerek bi- ze neşe, zevk ve kahkaha sunarn Asım Babaya, sanatin, sahnenin, tiyatronun, mesleğin, meslekda. şın, cemiyetin ne acı istihzası bu! Bugün mütfettişler toplanıyor — Maarif SŞurası -hazırlıkları bitmek üzere Gerek - tedrisatın ıslahı ve gerekse Maarifin diğer işlerine müteallik tetkik- leremüstenit dilek raporları tabolunarak azâya tevzi Dün lise ve orta mektep müdürle- ri arasında — Maarif — Şürası - na ihzari mahiyette tesbit olunacak dilekler münasebetiyle yapılan top. lantı geç vakte kadar devam etmiş ve epeyce münakaşalr olmuştur. İlk ve orta tahsil idare işlerinde ve tedrisat programında yapılması istenilen tadilâta ait komisyonların hazırladıkları teklif mevaddı kabul edildikten sonra Beykoz orta mek - tep müdürü Cevat Palandöğen'in maarif işleri üzerinde umumi hat . ları tebarüz ettiren raporu müza - kere mevzuu oldu. Bugün toplanacak müfettişler de ilk tedrisat işleri üzerinde alâkalı komisyonların ihzar ettikleri teklif- leri müzakere edecektir. Bu teklifler arasımda bilhassa azlık mektepleri muallimlerinin, - resmi —mektepler muüuallimleri gibi tekaütlük, kıdem zammı haklarmımdan istifade etmele ri gibi noktalar mevcuttur. Ayrıca lise muallimleri de top . lanarak psikoloji ve felsefe dersleri münasebetiyle tedris usulüne müte- Kasapların derdi ASAPLAR sgenelik içtimalarımı yap- tılar. Dertleri bu içtimada anlaşıl- dı. Meğer idare heyetlerini teşkil eden top. tancıları istemiyorlarmış. Ne garip tesa - düf! Biz halk da istemiyoruz. O halde yalnız alanlar değil satanlar da aynı dertle malül demek, Biz bu İş için bir tek çare görüyoruz: Biz nasıl olsa zaten yiyemiyoruz, kasap- - lar da satmasmlar, bak toptancılar nasıl bizzat kuzu gibi kesilirler. DALALİ Maaş vermiyen mektepler AAŞ vermiyen azlık mekteplerinin derhal kapatılması karar altına a. lmmış. İyi, ama, anlamadık, bu ceza mektebe mi, muallime mi olur? lar BRARAAARAE IADAT Natürel yumurta UMURTA tacirleri ve komisyoncu. ları toplanıp yumurta ihracat ni- zamnamesi üzerinde görüşmeler yapmışlar ve nihayet yeni bir tip ihdas etmişler ve buna da (natürel yumurta) admı koymuş- Ha, şimdi anlaşılıyor, çörekler, pastalar vesaİre gibi gıda malzemesinin nasıl yu . murtadan yapıldığı, Demek ki boyuna biz fıkarayı sun'i yumurta yiyormuşuz!. ümmet olunacaktır allik teklifleri müzakere etmişler ve buna ait raporlarmı ikmal eyle « mişlerdir. Bu süretle, Maarif Şürasma ya. pılacak tekliflerin hemen ana hat , lart hazırlanmış bulunuyor. Ankara, 15 (Telefonla) — Maarif Şürası hazırlıkları hemen her vilâ« yette bitmek üzeredir. Haber aldı- ğimıza göre dilekleri ihtiva eden ve tetkiklere istinat eden raporlar ta. bolunarak azaya tevdi olunacak , tır. Maarif Şürası, Türkiye kültür sa- hasımnda büyük bir alâka ve mem « nüniyet uyandırmış bulunuyor. Mahiyeti itibarile maarif ıslahatı. nm alâkadarların müşterek faaliyet ve tetkikleriyle yapılması mânasınt tazammun olan bu hareket Türki . ye kültür işlerine, bugünkü iİhtiyaç- larm en iİnce teferrüatına kadar tesbit edilerek yeni ve umumi bir | çalışma plânmı hazırlamak demek olacaktır. Maarif Şüirasında mevzubahs olan ruzname mevaddı ilk, orta ve lise mekteplerine şamil olduğu nisbette yüksek mekteplere de intikal etti- rilecektir. İlk plânda tedrisat, lisan, kitaplar mevzubahs olacak, idare İşleri de ikinci plânda gelecektir. Yine haber aldığımıza göre, bazı öğretmenler kendi ihtisasları ve da receleri dahilindeki mekteplerde ya pılması matlüp ıslahat ve değişik « likler münasebetiyle şahsf İntrba ve kanaatlerini bildiren raporlar hazır. lamaktâa ve alâkalı toplantılara tev di etmektedirler.