14 Şubat 1939 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 9

14 Şubat 1939 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

y a Te faf;—f: y7 S eT G-m” ş- A EnA » dedi. Şimdiye Baliba seninle &n Ü uî:tunı Pek az kalmıştı. teşkilâtında va- Yakalanmıyanlar *Tönik ve ben de in Tomayan “eg"ıe göre bu 14 ki- Pa%nn tan sonra mesele tüj Ş Hmüzw:mk Yanımdan ay- ünüadnn gitmemişti. Sevirdiler, Bir ke- Papazyan çır- m“m önü üîğî? basarak Merzifo- öt Yollanmıştım. Artık . Yar Üsündüğüm hiç t Cağımı mu- 3" ordum. Şimdi- iDi “Wl'dum Nasil Mmmqen kurtulurum, Ohdy u“genbıre tanım ubir hafta hi zayınanuş_ o kadar AVret olunurdu. ben gibi görünüyor- henüz 24 yar %l işimi — bırak- atılımştım. Çok> mn ama, iş işten %%% a b Şürar vermiş fj. y © bütün hakikati Söye : aî*wîîîîk“ r’fl% bi Ümidile değil, Ci ye PEğü — nankörlük 1 hep ğî:"mu çekmemiz, ş'h.irdîew îtiraf ed'-"“!'m:ımnmr w Sükün €cektim olmuş yerde, İdın, « Pazarlarda, so- et Ek, çoluk çocuk K KAharahaîWrîardı Yor- : kahvesine o- 'Cerken fincanı iki lâphîîb“l' oluyordum. 23 tutulmuş gibi Stiğim takdirde ldaı Param yok- ibi şevlerle kar- Bir genç adam YA ğğg : t vluyâîı mı Nıîhq;î;şhrdîalwor da, /r kırlarda' ço- Er » Sen nerelisin? v Çi F- î;f ğ 1 ?zqhy ı;ak Eid_îyo_r h'r' &'ğşam;ığ'â bir köye gel âncı beni süz: Ç"*lı'*'keres “w | *Kendimden başka — düşündüğüm - yoktu, — Yakalanacağım — muhakkaktı Beni gizlice tetkik ettiğini hisse- diyordum. Kaybolur olmaz hemen fırladım, sokağa çıktım ve karan:- |lığa doğru hızlr hızliı koştum. On dakika kadar böyle koştuktan sonra üç martinli karşıma — dikildi- ler, — Ey çoban! dur bakalım. Biz de kül yutacak değiliz a. Yanlarında sonradan Borçluoğlu Mığırdıç olduğunu öğrendiğim o be- ni süzen ermeni casusu da vardı. İşte böylece ben de yakalanmıştım. Kânunusani sonuna kadar hükü- met Hınçak meselesini halletmiş bulunuyordu. Ele başılardan gayri birçok ermeniler daha tevkif edil- *| mişlerdi. Tevkifhaneler — dolmuştu. İstintak daireleri başdöndürücü bir şekilde çalışıyorlardı. Son gün hü- kümete gelen telgraflar “Hınçak tev kifatının ikmal olunduğunu ve evra- kı tahkikiyenin tekemmülü işile meş gül olunduğunu,, bildiriyordu. Ab- dülhamit, süratle davanın görül mesini tensip etmiş ve muhakeme- nin de Ankara vilâyetinde yapılma- sını irade etmişti. ' Muhakememizin yapılması ma - yısta kabil olabilecekti. O tarihe ka- dar evrakı tahkikiye ancak ikmal o- lunabilirdi. Nitekim 6 mayıs 309 perşembe günü ilk ceslei muhakeme kurulabilmiştir. Kayayan ve diğer rüesa da ele geçmişti. Yalnız Eliz ile Artin Tomayan —yakalanama- miştı, Beni de isticvap ettıler Evvelce de söylediğim gibi kararımdan dön- memiştim. Bildiğim her şeyi, kendi :, VAZifelerimi, Ropen Çex alurcıyanla alâkamır, sarayla “—münasebetimi, p helerimi, ümitlerimi her şeyi anlat- * 'tım, İstintak dairesinde bile hayret ettiler. — Mağlüp olduk diyemem, de- dim, Çünkü böyle bir şekavet ve adi ihtiras işinde devlet gibi bir mef- hum karşısında - velev ki müstebit bir saltanat dahi olsa - galibiyet ve mağlübiyet kelimeleri mevzuubahs olamaz. Mücrimiz ve günahımızın hesabını. vermek zamanı gelmiştir. Yazan: Ikimim Beni müvaceheye dahi lüzum gör- mediler. Evrakı tahkikiye süratle hazırla- nıyordu. Birçok Hınçaklı rüesa, i- dare merkezinde — silâhlarının kab- zasını göstererek — bübürlenirlerken şimdi ispinoz gibi düşünmeğe — dal- mışlardı. Yalnız bu aralık Arsen Kalfaya- nın başından geçen bir hâdiseyi hi- kâye etmek isterim. Bundan sonra da bu hâdisenin en mühim tarafı olan ve nihayet neticesi demek bu- lunan muhakeme safahatına geçece- gim, “Avukat Arsen tevkif edildikten sonra Kayseri hapisranesine — sev- kolunmuş ve ihtilâttan menedilmiş- ti. Mahkeme 6 mayısta başlayacak- tı. Dayva evrakı tekemmül etmiş ve Ankara istinaf mahkemesi dairesine verilmişti. Mahkeme heyeti: Reis: Hasan Hüsnü, Aza: Ahmet Tevfik, Aza: Ali, Aza: Onnik, Aza: Yorgi, Zabıt kâtibi: Kamis, Müdde- iumumi Arif, olmak üzere teşekkül edecekti. . Hepimiz sabırsızlıkla bu mahke- meye muntazırdık. Hem bu suretle gün görmüş olacak, biribirimizi gö- recek ve hem de biran evvel heye- canla beklediğimiz neiceye vasıl e- lacaktık. Ankaraya sevkolunduk ve tevkifhaneye gönderildik. Mahkeme günü geçtiğimiz ve ya- ni geçirildiğimiz yerler fevkalâde ka- labalıktı. Mahkeme salonu da tık- lım tıklım dolu diyorlardı. Bu tarihi davaya bir saat sonra başlanacaktı. Hep ayrı ayrı muha- faza altındaydık. Mahkeme tafsi- lâtile Tstanbula Bildirilecek ve Sâra- ya da arzolunacaktı. İstinaf mahkemesi Hınçak davası- nı (6 mayıs perşembe, 8 cumartesi, 10 pazartesi, 13 perşembe, 15 cu- martesi, 18 salr, salr, 22 cumartesi, 24 pazartesi, 27 — perşembe ve 29 cumartesi olmak — üzere 10 celsede bitirdi. (31 mayıs pazartesi 309)da da karar tebliğ olundu. Karar günü iki celse akdolundu. (Devamı var) Yazan : Çok sevdiğim insanlara karşı haksızca hareket etmiş olmak ha- yatımda bir çok defa başıma gel- miştir, Bunlar hemen umumiyetle öyle haksızlıklardır ki bunlara haksızlıktan ziyade günah demek daha doğru olur. Affclunmıyaca- ğından emin olduğum bu günahla- rin azabını ömrümün sonuna ka- dar unutamıyacağım, Bu azaplar uzun zamanlar kal- binizin en derin * bir noktasında ağır bir uykuya dalmış gibi hare-| ketsiz kalırlar. Sonra da bir gün hiç beklemediğiniz bir dakikada, belki de em neş'eli bir anınızda ya- hut çok kederli olduğunuz bir sa- atte bu eski ve unutulmuş gibi du- ran günahların azabını ,sanki bu anda işlemiş gibi bütün küdret ve kuvvetiyle hissedersiniz. Böy- le zamanlarda bu azap ve nedame- tim acısı her acıdan, her kederden daha küvvetli ve müessirdir. Bu acıların yanında bütün acılar kuyv- vetlerini ve tesirlerini — kaybeder. Bomboş kalan kalbinizde kara bir leke gibi yalnız bu acılar kökleşir. Siz istediğiniz kadar bu günahı- nızı hoş göstermeğe, yaptığınız hareketin bir haksızlık olmadığır na kendi kendinizi inandırmağa çalışınız. Bütün bu gayretleriniz beşuna olacaktır. Bu acı, bu'neda- met peşinizi bırakmıyacaktır. Sevdiğiniz insana karşı yaptı- ğınız bu haksızlığı tamir imkânşız- dır ve bu imkânsızlığı ne kadar büyük bir acı ile hissedersiniz!.. Bundan ön beg sene evvel mem- le'ketı: dönerek annemin evmde bir kaç hafta geçirmeğe karar | vermiştim. Tahsil için vatanımdan uzak ge- çirdiğim bu hayat ve maruz kal- dığım yoksuzluklar beni âdeta ha- rap etmişti. Halbuki evimizi benden daha harap bir halde bulmuştüm. — E. vimde ilk gecemi annemin odasın- da geçirdim.. Gece, arada bir u- yandıkça annemi karanlıkta masa- nın başında oturur görüyordum, Ivan Cankas yatmıyordu. Ö kadar sessiz oturu- yordu ki insam oturduğu yerde u- yuyor zannederdi, Başını elleri arasında saklamış- tı. Oda çok karanlık olduğu hal- de alnının beyazlığı görülüyordu. Nefesini dikkatle dinledim.. Bür yük bir hayret içinde onün uyu- madığını, büyük bir gayret sarfe- derek hıçkırıklarını gizlemeğe gayret ederek ağladığını gördüm.. Başımı yorganın içine sakladığım halde tekrar uyuyuncaya kadar o- nun ağladığını duydum. * * * Ertesi sabah kendime tavan ar rasında bir yer hazırladım.. Bura- ya çok dik bir tahta merdivenle çı- kilryordu. Odamı tanzim etmiştim. Kitaplarımı yerleştirecek raflar yapmış, yazı masamının üstünü süslemiştim. Tepedeki küçük pencereden se- madan başka bir şey görülmüyor. dü. Bu kasvetli odada ilk aşk hikâ. yelerimi yazmağa başladım. Bu hikâyeler, hayatta hiç tesadüf et- mediğim saadetlerin hikâyeleri idi. Bir gün odada annemle beraber oturuyorduk. — Canım bir fincan kahve içmek istedi. Bu fikir aklı- ma birdenbire gelmişti.. Bu belki de evimizde kahve değil kuru ek. mek bile olmadığını bildiğim için- di, İçimdeki bedbinlik ve yeis be. ni âdeta merhametsiz ve fena ah" lâklır bir adam haline getirmişti. Bu isteğimi soğuk ve hain bir sesle anneme söylediğim zaman bana ©o parlak, derin, mânalr göz. lerinin saf “ve temiz bakışlariyle baktı. Cevap vermemiştir e- — Hain ve kedetli bir yürüyüşle, ben de merdivenleri çıktım. Tavan arasındaki odama yerleştim ve o- rada hikâyemi yazmağa devam ettim ? “Güneşin ılık kavrayışı altında ellerini birleştirmişler, bir söz söylemeden ağır ağır ilerliyorlar ve kendilerini dünyanın en mes'ud insanları olarak hissediyorlardı. ,, Merdiven tarafından ayak sesle- Çvıren : Suat Derviş ri geliyordu. Burlar anamın ayak sesleriydi. Oturduğum yerde onu görüyordum. Ağır ağır merdivenlerden çıkı yordu. Elindeki kahveyi dökmemeğe gayret ediyordu. Evet, elinde kü. çük bir tepsi içinde bir fincan kah- ve vardı. O günkü halini ömrüm öoldukça unutmıyacağım.. Ö gün annem her zamankinden çok daha güzel- di. Tavandaki küçük pencereden süzülen ışık enun mulek yüzünü ve gözlerinin içini aydınlatıyor- du, Bu gözler harikulâde parlak ve temizdi. Sanki bu gözler, derin. liklerinde dünya yüzündeki bütün temizlik ve iyiliği toplamıştı. Du- daklarındaki tebessüm, mektep - ten aldığı iyi numaralarla dönen bir talebenin temiz tebessümüne ne kadar benziyordu! . Fakat ben âdeta hayırsmm ve ha- ince bir sesle: — Ânne beni rahatsız etme, de. dim. Artık canım kahve istemiyor; Demin istemiştim.. Artık vazgeç- O daha merdivenlerin başına ka- dar çıkmamıştı. Bulunduğum nok- olduğu yerde durdu.. Ellerinin tit- rediğini gördüm, Sevgili gözleri hayret ve dehşetle bana bakıyor. du. Bü bakış karşısında o kadar utanmıştım ki, kıpkırmızı olmuş- tum. Kalbim kuvvetle çarpıyordu, Acele ile yerimden fırladım xe ona doğru koştum. Heyecanla: — Anneciğim, diye bağırdım, ver kahveyi bana.. Fakat çok geç kalmıştım. An- nemin gözlerinde biraz evvelki parlaklık, dudaklarında o melek tebessümü kalmamıştı. Kahvemi içerken kendi kendimi teselliye uğraşıyordum. Fakat bu beyhüde idi. İşlediğim günahmn affedilmesini akşam üstü ondan yalvarmağa, bütün sevgim ve şefkatimle yaptı" (Baş tarafı dünkü sayımızda) 296 bildim.. likeledir. riyordu. ya riğoydu. Bambo devam etti: — Bunların hepsinden sarfi- hnazar madam, dedi, benim hi- Mmayemde kalmanız mecburiye - tinde bulunduğunuzu hissediyo rum. . cevap verdi: — Buğün her zamankinden zi- yade biribirimize bağlanmamız lâztm... Gerçi bu sefer elinden ibir talih neticesi clarak kurtula. Fakat ikinci defasına bir şey diyemem, .Gerçi biz, Foska- ri, Altiyeri ve ben Rolan Kandi- yanoyla mücadele edebiliriz ... Ya siz? Siz bize benzemezsiniz. Nihayet bir kadınsınız.. Venedik te sizi himaye edecek bir er. kek bulunmadığı takdirde yatınız bizimkilerden daha teh- Bambo bunları -Emperya üzerinde nasıl bir te- sir bıraktığını da gözden geçi- Fakat onda, umduğu korku- 'yu göremedi. Bambo Emperya- tehlikeden Emperya kendisini muhafaza e- | debilecek bir adamın bulundu- ğgunu düşünüyordu. Şüphe yok ki onun düşündüğü adam Sand Emperya soğuk bir şekilde — Kararım, her zaman j karardır. Bundan emin olunuz.. eeei KAHRAMAN HAYDUD rıldandı: ve etti, ha- — Onü bir darbede miye çalışmalıyız.. Şuhmeşrep kadını li bir bakışla süzdü. — Düşmanımız olan bu ada- mın neler yapabileceğinden ha- beriniz olmasa gerek, diye ilâ. Bambo dişleri arasından mı- mahvet- endişe- Şuhmeşrep kadın - kekeledi: — Düşmanlığı neden ibaret? — Gerçi bazı ahval, sizin ba- na bir düşman vaziyetinde bu- söylerken kat lunmanıza sebebiyet verdi, bu —dakikada birleşmek mecburiyetinde Fa. bulunmanız, aramızda bu halin bulunmama” bahsederken, kidir, birimize sinı icap ettirir. — Sizi dinliyorum. Bambo sesine duğu kadar bir tatlılık vermi. ye çalışarak devam etti; #— Kandiyanoları mahve sü- rükliyen üçlü itilâfımız elân ba- sanırım.. size fazla izahat vermiye zum görmüyorum, O müthiş bağlayan veleden başka yanımda sizi ba. mümkün — ol- Bu hususta Bi, bizi biri- muka- gece, na bağlayacak bir diğer muka” velenin mevcut olduğunu da sanırım ki unutmamısşsınızdır ... için mi? | Beni iyics anlıyorsunuz, değil KAHRAMAN HAYDUD Biyanka cevap verdi; — Ben Juananın yanındayken daha az tehlike içindeydim.. Ni- hayet beni kaçıran ©o korkunç yüzlu adamdan uzak bulunu- yordum., Biyanka Bambodan bahsedi. yordu. Emperya kızının ağzın. dan bu cümleler dökülürken â- deta titremiş ve hattâ sararmış- tı.. Kekelemek mecburiyetinde kaldı: — Ârtık o adamdan da kork- mıya lüzüm yok yavrum.. Biyanka başını sallryarak mr. rıldandı: — Onun tekrar karşima çık- nuyacağını kim temin eder . — Çıkamaz yavrum. Çünkü o ölmüştür. Emperya derin bir düşünce ye dalmış bulunuyerdu. — Bam- boöyu Rolan öldürmüştü, Bunu onun ağzından kendi kulaklariy- le işitmişti.. Rolan günün bi- rinde tekrar ortaya çıkacaktı. Gerçi onun Olivolo adasındaki evde çevrildiğini işitmiş, fakat buradan kurtulduğunu öğren. mişti. Bundan başka Leonordan şüp- heleniyordu. Oynadığı — rolden haberi yoktu ve merak ediyordu. Leonoru — hatırlaması, onunla geçirdiği macerayı hatırlattı. Ona Rolanın nasıl kaçtığını 293 birer birer anlatmak mecburiye- tinde kalmıştı. .Şüphe yoktu ki Leonor, çok sevdiği bu adamla konuşmanın yollarını arayacaktı. Belki de konuşmuştu.. Şimdi ikisinden de nefret et- tiğini hissediyor - ve, yüzünün şekli korkunç bir buluta bürünü- yordu. ÂAnnesinin böyle birden. bire değişmeinden ürken Biyan ka korkuyla karışık Lir halde: — Neniz var, ne oluüyorsu- nüz anne? diye sordu. — Hiç bir şeyim yok yavrum, Seni kaçırmak istiye1 adamı dü. şünüyordum.. Artık söylediğim gibi ondan korkmıya ve çekin- miye lüzum yok.. O ölmüştür. İntikamlarını almıya başlıyan bu adamın, Rolanın artık durup dinlenmeden bu yolda yürüye- ceğine işaretti. Sıra Pambodan sonra kime gelecekti. İşte bu düşünce — Emperyayı yeniden ürpertti. Bu sirada, Emperyanın oda hizmetçilerinden biri içeriye gür- di: h ııııı le görüşmek ıstıyor — EKim o? . — İsmini israrlarıma rağmen söylemedi. — Buraya gelip giden adarm. lardan biri mi?. : - —-Maalesef yüzünü göreme- tadan onu yalnız yarı bcline kadar |

Bu sayıdan diğer sayfalar: