EMEİEN ve besikeları veren: AK. —S9— “Kendimden başka düşündüğüm yoktu, ».. Vakalanacağım muhakkaktı Bi bu Naş 42 kalmıştı. teşkilâtında va- Yükalarmıyanlar SA Ketonik ve ben de »İni süzen ermeni casusu da şti. | İşte böylece ben de yakalanmıştım. Rp eli çer Bir ke- ün“ Güz, fapazyan çır ü a önünde tevkif Ni aldık, bü; basarak Merzifo- büy mta Ying vi düşündü i akalanaca dımı en, yordum, Nas a kurtulurum. birden, Bibi görünüyor. “e henüz 24 yar Mağ i iyi al, etlmiştm. Çok” Nİ Eş tk m, ama, iş işten Si Bat kârar vermiş» ti öy, bütün hakikati a hip, © Pecektim, : N ii ümidile değil, ve "A nankörlük “İettiler. »» Param yok” 8ibi şeylerle kar Bir gerç adam Ye çalıyor'da, /r- Mk da, kırlarda ço. e k Tztmdı. Bu NX Delenmiyordum. iç Var hi ; an, AK gidiyor i Yürü, İtimalleri git- ki m ğiM bir iy N t köye gel Beğ, 42 karanlığın. e mn Köster arka Ka tezkere ler, EE, dedim, Böyle hi Vay »İ) kül yutacak değiliz a. “İgul olunduğunu,, bildiriyordu. Ab-| Yorgi, Zabıt kâtibi: Kamis, Müdde- »bire tanım: | ., | memiştim. Bildiğim her şeyi, kendi ilkan, arayla münasebetimi, şüp » | ihtiras işinde devlet gibi bir ; | humı karşısında - velev ki müstebit | Beni gizlice tetkik ettiğini hisse-, diyordum. Kaybolur olmaz hemen fırladım, sokağa çıktım ve karan! lığa doğru hizli hizli koştum. On dakika kadar böyle koştuktan sonra üç martinli karşıma (dikildi- ler, — Ey çoban! dur bakalım. Biz de Yanlarında sonradan Borçluoğlu Mığırdıç olduğunu öğrendiğim 6 be” vardı, Kânunusani sonuna kadar hükü- met Hınçak meselesini halletmiş bulunuyordu. Ele başılardan gayri birçok ermeniler daha tevkif edil-|. mişlerdi. Tevkifhaneler o dolmuştu. İstintak daireleri başdöndürücü bir şekilde çalışıyorlardı. Son gün hü- mete gelen telgraflar “Hınçak tev kifatının ikmal olunduğunu ve evra- kı tahkikiyenin tekemmülü işile meş dülhamit, süratle davanm görül mesini tensip etmiş ve muhakeme" in de Ankara vilâyetinde yapılma- irade etmişti. Muhakememizin yapılması ma Di yısta kabil olabilecekti. O tarihe ka | dar evrakı tahkikiye ancak ikmal o- lunabilirdi. Nitekim 6 mayıs 309 perşembe günü ilk ceslei muhakeme kurulabilmiştir. Kayayan ve diğer rüesa da ele geçmişti. Yalnız Eliz ile Artin Tomayan yakalanma" muştr. : Beni de isticvap ettiler. Evvelce de söylediğim gibi kararımdan dön ezilelerimi, Ropen Cevahirciyanla helerimi, ümitlerimi her şeyi anlat” tım, İstintak dairesinde bile hayret — Mağlüp olduk diyemem, de- dim, Çünkü böyle bir şekavet ve adi | mek bir saltanat dahi olsa - galibiyet ve mağlübiyet kelimeleri mevzuubahs olamaz. Mücrimiz ve günahımızın! hesabını vermek zamanı gelmiştir. Yazan: Ikimim Beni müvaceheye dahi lüzum gör- mediler, E ı tahkikiye süratle hazırla" nıyordu. Birçok Hınçaklı rüesa, £ dare merkezinde | silâhlarının kab” zasımı göstererek — bübürlenirlerken şimdi ispinoz gibi düşünmeğe dal mişlardı, Yalnız bu aralık Arsen Kâlfaya- nın başından geçen bir hâdiseyi hi- »ihayet neticesi demek bur Iynan muhakeme safahatına geçece- “Avukat Arsen tevkif edildikten sonra Kayseri hapisranesine sev ve ihtilâttan menedilmiş» ti. Mahkeme 6 mayısta başlayacak” tı. Dava evrakı tekemmül etmiş ve Ankara istinaf mahkemesi dairesine verilmişti. Mahkeme heyeti: Reis: Hasan Hüsnü, Aza: Ahmet Tevfik, Aza: Ali, Aza: Onnik, Aza: iumumi Arif, olmak üzere teşekkül edecekti. Hepimiz sabırsızlıkla bu mahke- meye muntazırdık. Hem bu suretle gün görmüş olacak, biribirimizi gö- cecek ve hem de biran evvel | heye- canla beklediğimiz neiceye vasıl 0- lacaktık. Ankaraya sevkolunduk ve tevkifhaneye gönderildik. Mahkeme günü geçtiğimiz ve ya” ni geçirildiğimiz yerler fevkalâde ka” abalıktı. Mahkeme salonu da tık- ım tıklım dolu diyorlardı. ihi davaya bir saat sonra ta. Hep ayrı ayrı muha- faza altındaydık. Mahkeme tafsi- İstile Teranbula Bildirilecek ve sara- ya da arzolunacaktı. İstinaf mahkemesi Hınçak davası" İnr (6 mayıs perşembe, 8 cumartesi, 10 pazartesi, 13 perşembe, 15 cr martesi, 18 salı, salr, 22 cumartesi, 24 pazartesi, 27 o perşembe ve 29 cumartesi olmak (üzere 10 celsede bitirdi. (31 mayıs pazartesi 309) da da karar tebliğ olundu. Karar günü iki ceise akdolundu. (Devamı var) KAHRAMAN HAYDUD KAHVE! Çviren : Suat Derviş Yazan : Ivan Cankas Çok sevdiğim insanlara (karşı! haksızca hareket etmiş olmak ha- yatımda bir çok defa başıma gel! miştir, Bunlar hemen umumiyetle öyle o haksızlıklardır ki bunlara haksızlıktan ziyade günah demek daha doğru olur. Affolunmuyasa” ğından emin olduğum bu günahla | Tin azabını ömrümün sonuna ka- dar unutamıyacağım. Bu azaplar uzun zâmanlar kak: binizin en derin - bi? noktasında ağır bir uykuya dalmış gibi hare“ ketsiz kalırlar. Sonrada bir gün hiç beklemediğiniz bir dakikada, belki de en neş'eli bir anınızda ya hut çok kederli olduğunuz bir sâ- âtte bu çeki ve unutulmuş gibi du- ran günahların azabın; sanki bu anda işlemiş gibi bütün kudret ve kuvvetiyle hissedersiniz. Böy“ Je zamanlarda bu azap ve nedâme-| tin acısı her acıdan, her kederden daha kuvvetli ve müessirdir. Bu acıların yanında bütün acılar kuv.| vetlerini ve tesirlerini (okaybeder. Bomboş kalan kalbinizde kara bir leke gibi yalnız bü acılar kökleşir. | Siz istediğiniz kadar bu günahır nizt hoş göstermeğe, yaptığınız hareketin bir haksızlık olmadığr | na kendi İcendinizi inandırmağa galışınız. Bütünbu gayretleriniz boşuna olacaktır. Bu acı, bu'neda- met peşinizi bırakmıyacaktır. Sevdiğiniz insana karşı yaptı- ğımız bu haksızlığı tamir imkânşız dır ve bu imkânsığığı ne kadar büyük bir acı ile hissedersiniz!. 9. 0 Bundan on beş sene evvel mem- lekete dönerek annemin evinde bir kaç hafta © geşirmeğe “karar vermiştim. Tahsil için vatanımdan uzak ge- | girdiğim bu hayat ve maruz kal dığım yoksuzluklar beni âdeta : i i râp etmişti, Halbuki evimizi benden daha harap bir halde bülmuştüm. OE. vimde ilk gecemi annemin odasın- da geçirdim.. Gece, arada bir W- yandıkça annemi karanlıkta masa” | nın başmda oturur göfüycdüm, | yatmıyordu. O kadar sessiz oturu- yordu ki insan oturduğu yerde u- yuyor zanederdi. Başını elleri arasında saklamış" tı. Oda çok karanlık olduğu hal de alnının beyazlığı görülüyordu. Nefesini dikkatle dinledim. Bü- yük bir hayret içinde onun uyu- madığını, büyük bir gayret sarle- derek huçkırıklarını O gizlemeğe gayret ederek ağladığını gördüm.. İ Başımı yorganın içine sakladığım halde tekrar uyuyuncaya kadar ©- nun ağladığını duydum. ... Ertesi sabah kendime tavan 2 rasında bir yer hazırladım.. Bura- ya çök dik bir tahta merdivenle çi» kılıyordu. Odamı tanzim etmiştim. Kitaplanmı yerleştirecek raflar yapmış, yazı masamının Üstünü süslemiştim. “Tepedeki ük pencereden se- madan başka bir şey görülmüyor. du, Bu kasvetli odada ilk aşk hikâ. yelerimi yazmağa başladım. Bu hikâyeler, hayatta hiç tesadüf et mediğim saadetlerin hikâyeleri idi, ... Bir gün odada annemle beraber oturuyorduk. Canım bir fincan kahve içmek istedi. Bu fikir aklı- ma birdenbire gelmişti.. Bu belki de evimizde kahve değil kuru ek. mek bile olmadığını bildiğim için- di, Içimdeki bedbinlik ve yeis be. ni âdeta merhametsiz ve fena ah” lâklı bir adam haline getirmişti, Bu isteğimi soğuk ve hain bir sesle anneme söylediğim zaman banâ © parlak, derin, mânak göz. lerinin saf “ve temiz bâkışlariyle baktr.“Cevap'vermemiştir Hain ve kederli bir yürüyüşle, ben de merdivenleri çıktım. Tavan arasındaki odama yerleştim ve ©- rada hikâyemi yazmağa devam ettim: "Güneşin ibk kavrayışı altında ellerini birleştirmişler, bir &#öz söylemeden ağır ağır ilerliyorlar ve kendilerini dünyanm en mes'ud insanları olarak hissediyorlardı. ,, Merdiven tarafından ayak sesle KAHRAMAN HAYDUD — Bugün her zamankinden 7i- yade biribirimize bağlanmamız lâzım... Gerçi bu sefer elinden bir talih neticesi clarak kurtula. bildim. Fakat ikinci defasma bir şey diyemem, .Gerçi biz, Foska- ri, Altiyeri ve ben Rolan Kandi- yanoyla mücadele edebiliriz ... Ya siz? Siz bize benzemezsiniz. Nihayet bir kadınsınız.. Venedik te sizi himaye edecek bir er. kek bulunmadığı takdirde ha yatınız bizimkilerden daha teh- Jikeledir. Bambo bunları (o söylerken Emperya üzerinde nasıl bir te sir bıraktığını da gözden geçi- riyordu, Fakat onda, umduğu korku” yu göremedi. Bambo Emperya- ya tehlikeden bahsederken, Emperya kendisini muhafaza © debilecek bir adamm bulundu- ğunu düşünüyordu. Şüphe yok ki onun düşündüğü adam Sand rigoydu. Bambo devam etti; — Bunların Bepsinden sarfı- nazar madam, dedi, benim bi. mâyemde kalmanız mecburiye * tinde bulunduğunuzu hissediyo rum,» Emperya soğuk bir şekilde cevap verdi: — Kararım, her zaman için karardır. Bundan emin olunuz. Bambo dişleri arasından mr” rıldandı: — Onu bir darbede mahvet- miye çalışmalıyız... Şuhmeşrep kadmı endişe" li bir bakışla süzdü. — Düşmanımız olan bu ada- mun neler yapabileceğinden ha- beriniz olmasa gerek, diye ilâ. ve etti, Şuhmeşrep kadın : kekelediz — Düşmanlığı neden ibaret? — Gerçi bazı ahval, sizin ba” na bir düşman vaziyetinde bu- İurmanıza sebebiyet verdi. Fa, kat bu dakikada birleşmek mecburiyetinde bulunmanız, aramızda bu halin bulunmama" Sını icap ettirir. — Sizi dinliyorum. Bambo sesine mümkün ok duğu kadar bir tatlılık vermi. ye çalışarak devam etti; e Kandiyanoları mahve sü“ rükliyen üçlü itilâfımız elân ba- kiğir, sanırım. OBu bususta size fazla izahat vermiye lü, zum görmüyorum. O müthiş gece, bizi biri birimize: bağlayan Oo muka- veleden başka yanımda sizi ba, na bağlayacak bir ö'ğer muka* velenin mevcut olduğtnu da sanırım ki unutmamışsınızdır ... Beni iyic3 anlıyorsunuz, değil mi? Biyanka cevap ver: — Ben Juananın yanındayken dahâ az tehlike içindeydim.. Ni- hayet beni kaçıran © korkunç yüzlu adamdan zak bulunu- yorğum.. Biyanka Bambodan bahsedi. yordu. Emperya kızın ağsın. dan bu cümleler dökülürken â- deta titremiş ve hattâ sararmış* tr, Kekelemek mecburiyetinde kaldı: z — Artık o adamdan da kork- muıya lüzum yok yavrum. Biyanka başını sallıyarak mı. rıldandı: — Onun tekrar karşıma çık- muyacağını kim temin eder. —Çıkamaz yavrum. Çünkü o ölmüştür. Emperya derin bir düşünce ye dalmış bulunuyordu. o Bam- boyu Rolan öldürmüştü, Bunu Onun ağzından kendi kulaklariy- Ie işitmişti.. Rolan günün bi- rinde tekrar ortaya çıkacaktı. Gerçi onun Olivolo adasındaki evde çevrildiğini işitmiş, fakat buradan kurtulduğunu öğren. mişti. Bundan başka Leonordan şüp- heleniyordu. Oynadığı rolden haberi yoktu ve merak ediyordu. Leonoru (o hatırlaması, onunla geçirdiği macerayı hatırlattı. Ona Rolanın nasıl kaçtığını ri geliyordu. Bunlar anamın ayak sesleriydi. Oturduğum yerde onu görüyordum. Ağır ağır merdivenlerden çıkı" yordu. Elindeki kahveyi dökmemeğe gayret ediyordu. Evet, elinde kü, çük bir tepsi içinde bir fincan kah- ve vardı. O günkü halini ömrüm oldukça unutmıyacağım.. O gün annem her zamankinden çok daha güzel“ di. Tavandaki küçük pencereden süzülen ışık cnun mulek yüzünü ve gözlerinin içini aydınlatiyor" du. Bu gözler barikulâde parlak ve temizdi. Sanki bu gözler, derin, liklerinde dünya yüzündeki bütün temizlik ve iyiliği toplamıştı. Du- daklarındaki tebessüm, mektep « ten aldığı iyi numaralala dönen bir talebenin temiz tebessümlüne ne kadar benziyordu! . Fakat ben âdeta hayırsız ve ha“ ince bir sesle; — Anne beni rahatsız etme, de. dim. Artık canım kahve istemiyor, Demin istemiştim.. Artık vazgeç- tim, O daha merdivenlerin başına ka- dar çıkmamıştı. Bulunduğum nok* tadan onu yalnız yarı beline kadar | görebiliyordum. Sözlerimi işitince olduğu yerde durdu. Ellerinin tit rediğini gördüm. Sevgili gözleri hayret ve dehşetle bana bakıyor. du. Bu balaş karşısında o kadar utanmıştım ki, kıpkırmızı olmuş- tum. Kalbim kuvvetle çarpıyordu, Acele ile yerimden fırladım we ona doğru koştum. Heyecanla: — Anneciğim, diye bağırdım, ver kahveyi banâ.. Pakat çok geç kalmıştım. An- nemin gözlerinde biraz evvelki parlaklık, dudaklarında o melek tebessümü kalmamıştı, Kahvemi içerken kendi kendimi teselliye uğraşıyordum, Fakat bu beyhude idi. İşlediğim günahın affedilmesini akşam üstü ondan yalvarmağa, bütün sevgim ve şel le yaptı" (Baş tarafı dünkü sayımızda) birer birer anlatmak medburiye- tinde Kalmıştı. .Şüphe yoktu ki Leonor, çok sevdiği bu adamla konuşmanın yollarını arayacaktı, Belki de konuşmuştu.. Şimdi ikisinden de nefret et tiğini hissediyor .ve. yüzünün şekli korkunç bir buluta bürünü- yordu, Annesinin böyle birden. bire değişmeinden ürken Biyan ka korkuyla karışık Lir halde; — Nenir var,ne oluyorsu” nüz anne? diye sordu. —Hiş bir şeyim yok yavrum, Seni kaçırmak istiyeı adamı dü. şünüyordum.. Artık söylediğim gibi ondan korkmıya ve çekim miye lüzum yok.. O ölmüştür, İntikamlarını almıya başlıyan bu adamın, Relanıa artık durup dinlenmeden bu yolda yürüye- ceğine işaretti. Sıra Pambodan sonra kime gelecekti. İşte bu düşünce OEmperyayı yeniden ürpertti, Bu sırada, Emperyanın oda hizmetçilerinden biri içeriye gir- di: İe görüşmek istiyor. . — Kime. — İsmini israrlarıma rağmen söylemedi. — Buraya gelip giden adam, lardan biri mi?, « —- Maalesef yüzünü göreme