ÇT tEE ? TÜT eli a T y - Haber'in tarihi Romanmı: 57 Yazan: İkiminm O gün Kara Abdürrahman, bıraktığı içkiyi ilk defa tazeliyordu Abdürrahman yerinden bir fişek gibi fırlryarak Eremis odasmo koş- tu ve yatağın, bir mücadeleye ma- ruz kalanm geçirdiği korkunç buh. ranla karmakarışik bir hale geldi- ğini, kan lekelerini gözleriyle gö- rerek tüyleri ürperdi. Erem öldürülmüştü. Nilüfer, Abdürrahmanım sarar - mış yüzünü gördüğü zaman korktu. Bu oğlan böyle vakalarda âni ka- rarlarla hareket edebilecek karak- terdeydi. Önce onu teskin etmek gerekti ve: — Abdürrahman. Dedi. Ses çı- karma., Bu işte bir esrar var ve bu esrarm ucu Teodoraya bağlı. Nihayet ne yapalım? Böyle faci- alar olabilir. Fakat senin halâsın pahasma bir kurban vermiş oluruz, ne yapalım? Abdürrahman susmuştu. Çeneleri biribirine çarpıyor, gittikçe — yüzü morarıyordu, Birdenbire duvara dehşetli bir yumruk indirdi. Dört parmağı duvarm içine gö . mülmüştü. Bu hareket Nilüferi büs bütün tedehhüş ettirdi. Abdürrah- manin içindeki pazarlığı fena ol- mak gerekti, — Aman, Abdürrahman. , Dedi, Sen bu işlere parmak sokma, Sa - ray böyledir, — Dur, bakalrm, analığım, Bu al- çaklıktır. Cinayettir, dehşetli bir haldir. Bünun intikammı almak Allaha kargı da bir borçtur bence, — Ya yapan veya yaptıran hün- kârsa!.. — Kim olursa olsun, — Deli! Abdürrahman hayretle Nilüferin yüzüne bakıyordu. Adaleti yerine getirmeke neden delilik oluyordu? Nilüfer, Abdürrahmanın bu ba - kışmdaki manayı anlamıştı. Derhal cevab verdi: — Hünkârla boy ölçüşmek senin ne haddine! Hem onun adaletsizli- ği, adaleti ne bana, ne sana ait Ab. dürrahman, Allahla onun bileceği bir şey. Böyle ne vakalar olur? Bütün ta- rih böyle vakalarla doludur. Hele dur, bakalım, önce bunun esrarmı öğrenelim, Belki de senin ve be- nim veyahut hâdiselerin lehindedir. Nilüfer kalktı ve hususi ziyaret- lerde giydiği mükellef kıyafetini tercih etti. Teodora ile görüşecek- ti. odoranın elindedir, kanaatini mu - hafaza ediyordu, Abdürrahmana dönerek: — Sen, dedi. Çık git, Akşam gel- diğin zaman bütün bu sırları öğren. miş olacaksın, O zamana kadar da sinirlerin yatışmış olur. Yerılacak şeyi sonra düşünürüz. Abdürrahman perişandı, — harab bir haldeydi, Kalktı, —serser '>miş bir halde çıktı, kims&eye selâm ver- | medi, ne sağma, ne soluna, ne ar- kasma, ne önlüne baktı ve çıktı ğgit- ti. O gün Abdürrahman, uzun za - mandanberi biraktığı içkiyi ilk defa tazeliyordu. Bu cinayet onun tüylerini Üür- pertmişti. Adalet neydi, hak nasıl şeydi, bunların saray muhitinde hiç bir kıymeti olmadığını görüyordu, Akşam Nilüfer kendisine bildiği- miz gibi hâdiseyi hikâye etmiş ve bunun Teodoranım eseri teşviki ol- duğunu söylemiş, fakat defi belâ kabiflinden bu işin üzerine düşül . memesi lâzımgeldiğini de ihtar ede- rek hâdiseyi kapamıştı. Teodoranm belki Abdürrahmana karşı duygusu eksilmişti, fakat düş- manlık ve kin ihtirasları da bilâkis alevlenmişti. Zaten hünkâr iylce ihtiyarlamış bulunuyordu. Artık her hâdisenin üzerinde eski çevikliğiyle duramı - yan hünkâr, gözünün önünde dö - nen faclalara dahi pek ehemmiyet vermiyor, Rumelindeki hudutlarının tevsiini düşünüyor,. Bizansı. istilâyı hesab ediyor, bir de sarayında ken- disine taze hayat bahşeden kadın - larla meşgul oluyordu. Beri tarafta işlerin ne halde git- tiğine bakmıryordu bile, Tarih yürüyor, Günler, haftalar, aylar ve seneler göçiyor. Osmanlı tarihinin padişahlar saltanatma ait kısımları hemen her gün bin bir faciayla dolu olarak cereyan eder. İnsan meselâ Naima tarihini oku. mağa kalkışsa her sayfasmda mut- laka bir iki kellenin galotan edildi- ğinl görüp ürperir. Belki Osmanlı tarihinin bu baş döndüren seyrine nazaran Ösmanm, Orhanm, Muradın, Yıldırrmın haya- tı zemzemle yıkanmış bir halde ola- bilir. Fakat nihayet onlar için de halk hayatımımn hiçbir hükmü yok- tu. — Vur, kes, boğ! İradeleriyle kelleler gidiyor, şe- Bu esrarm anahtarları ancak Te-'rlat adı altmda “elcevab olür,, lar- A KİABER ÜN H BIV-İNWNU!*I_ YE Y EOLEM SO BTENAMIE UNN Melike beni hiç işitmemiş gibi duruyor. Yüzü, mermer bir heykelin yüzü kadar ha- reketsiz. Vücudu da taş kesilmiş. Sanki be- ni ondan ayıran bir buz dıvarı var. Genç kız sukünetle kol saatine baktı; köyde hiç macerası işitilmiyen ve bir ya bancı delikanlı ile açık açık bir inci ger- boşluk hisseder gibiyim. Ayaklarım titri- la birçok günahsızların ömürleri | sönüyor, evler kapanıyordu. Hünkâr Orhan Rumeli fütuhatı - nımn idaresini oğlu Süleyman paşa i. le Hacı İle bırakmıştı. Süleyman paşa Geliboluda otur - mayı tercih etmiş, Hacr İl de bir yandan Dimetoka ve diğer yandan Çorlu ve Hayraboluya kadar olan yerlere yayılmıştı. Büyük vadi Ece- beye tevdi edildi. Fakat 1359 yılı hünkâr Orhan İ- çin en derin yeis ve ıstırab senesi olmuştur, Kara Abdürrahman Bursada ika- met ediyor ve bir müddettenberidir de namazından, niyazından, oru - cundan, fitresinden, zekâtından ay- rılmıyan koyu bir müteassıb gibi kendi halinde yaşıyordu. Bu hayat Kara Abdürrahmanın içini sıkmıyor değildi. O dağlara, derelere alışmış, at üzerinde tehli- kelere göğsünü germekten zevk a- lan ve zevk almış biriydi, Elinde hançerle oynamadığı za . man ruhunu bomboş bulurdu. Çok zamandır gşehre büyük bir emniyet havası sinmişti, Abdürrahmanın ku- zu gibi bir hal alışı halkt hayrete, fakat bir taraftan da memnuniye- te sevkediyordu. Kara Abdürrahman hünkârdan i- zin alarak Süleyman paşaya misa- fir gitti. Hünkâr oğlu, Kara Abdürrahma- nı bir kardeş gibi kargıladı, öpüştü- ler, sarmaştılar ve böylece bir haf- ta dürmadan eğlenip gezdiler, toz. dular, avlar yaptılar, Abdürrahmanm içinde derin bir sıkmtı vardı. Kaç kere Süleymana: — Paşa, bir hissikablelvuku bü. yük bir hâdiseyle karşılaşacağım - dan korkutuyor beni. Demişti, (Devamı var) Çapraz eğlence : 12345678 1 2 D € 3 ”) b e o_ 5 DG 6 o o 1 o © oo i B#gü;ıkü'bı;bne;:a ç Yukardan aşağı: kökler ve saire gibi ilâçları satan dükkân, . Sanat (fransızca ve türk- çe). 5 — Gelir. G6 — Fena - İlâç, T — Küçük bir kabile - Aklı olmı- yan, 8 — Prasa, karnıbahar, laha- na, ispanak ve saire, — » Soldan sağa: İi — Tahta ile İşler yapan adam. 2 — Yakmın aksi - Bir Türk har- TL AĞ z Bir şeye verilen değer. 4 — Eminönünde yıkrlan fırından çı- kan bin ceset, 5 —- Derece (had manasma), Ö — Yarı . İçinde o - — turduğumuz yer. 7T — Bir şeyi tut. 1 — Bir şeyi inceden İnceye tet- kik etme. 2 — Çoğun aksi, . Birin- ci. 3 — Bir erkek adı, 4 U Eski ma vasıtamız. - Göz renklerinden en hoşa gideni, 8 — Dam Üzerine sırayla konur, & 5 6 7 8 9 101414124137 14 1 4 HO AAAMANRHALIK 2 iİMİAlG Ğ SİALAİTİİ N 3 Çİ/İKOĞİclAİRİSİ/ Btam|A & İ|R TİVİRİŞİUktdclAİ» 5 mMPAlvlalv AA / (2mlA| Ko 6 TlJalalaİK MA Ü KİE K 7 N S|i |& sle|slİi Bli A|T ' RİE|TÜRİR 9 M|U u|mEan #|A Dünkü bilmecenin halli biyim, Viktorya sokağı, No, 87 Nis Zarfın bir köşesinde hususidir kaydı göze çarpmaktaydı. Benua mektubu çıkardı. Daktila ila yazılmış olan mektupta şunlar yazılıydı: “Mösyö Hangsi, Patronunuzun ölümünü gazeleler- den öğrendik ve çok — müleessir ol- duk. Bu teessürümüzü artlıran dı' ğer bir sebeb onunla — ölümünden | evvel kararlaşlırmış olduğumuz bir randevu ve M. Spanopulosun şah- sında kiymetli bir iş arkadaşı kay- betmiş olmaktır. Bu mektubu size, bahsettiğimiz bu rTandevu dolayısile yazıyoruz. Müteveffa sizin itimada — lâyık, dilini tutmasım bilir biri — olduğu- nuzdan vaktile bize bahsetmiş oldu- Zu için onun yaplığı işlerin mahiye- H hakkında malâmat sahibi bülün- duğunuzu sanıyoruz. Bu sebeble M. Spanopulosun geri kalan işleri hak- kında malümat almak üzere sizin- le görüşmemiz lâzımdır. Mektupla daha fazla izahat ver- , memizeimkân yoktur. Yarından sonra yani 11 eylülde sabaha karşı saat ikide Gran Korniş yolunda bu- lunmanızı tica ediyoruz. Bir otomo- biliniz olduğunu bilmekteyiz, Bu a- rabaya biner ve Belvü otelinden i- ki yüz metre kadar mesafede durur- sunuz. Bizlerden biri sizi orada bek> liyecek, Parola olarak lâmbalarınızı dört defa söndürüp yakacaksınız. Bu mektuplan ve bir ikinci tan- devudan hiçbir kimseye bahsetme- “menizi bilhassa tavsiye ederiz. Yal- mz geliniz ve yammza “silâk alma- | yanız! Polise haber vermekten''de sahkımınız. Dediklerimi yaparsamz sizin için tehlike yoktur. Fakat po- lise haber verir ve mülâkata geldi- | diniz zaman oradaki adamımıza bu mektubu göstermezseniz hayatınızı ' garanti edemeyiz.,, “L. Cin Rokur, koltuğunu — yaşlaştırarak masanın yarıma oturmuştu. Dirsek- lerini masaya dayıyarak yanaklarını ellerine dayamış, dikkatle Benuaya bakıp mektubu okurken onu tetkik ediyordu. Benua mektubu okuyup bitirince kaşlarmı çattı. Sonra tek- rar okudu, her cümle üzerinde dur- du, Nihayet: — Hangsi bu mektubu size ver. diği zaman ne gibi izahat verdi? — Gayet kısa ve sarih izahat, Gayet az köonüuşan biri olduğunu si- ze söylemistim, Heyecanlı görünmü- yordu, Sabah postasiyle bu mektu. Bu sözlerin kalbden geldiğine Melikenin gözleri şahittir. O halde onun bu ani heye- canını benim lüzümsuz hareketim meydana çıkardı. Ben de gülüyorum.. Birkaç dakika evvel- ki delice hareketlerimin hatırasına gülen zavallı bir gülüş.. Zorklayan kafam eski danlıktan bahsedebilen bu köylü kızı ko- lunda hergün bir saatle geziyor. — İbrenin gösterdiği saat, tahminlerine uymuyormuş gibi, saatini kulağına yapıştırmak — üzere kolunu kaldırdı. Bütün bunlar bana hiç bakılmadan, aşi- * kâr bir huşunetle yapılan — hareketlerdir. o hâlâ ne bana, ne de budalaca sözlerime kıymet veriyor. Eğer kendisine doğru bir adım atarsam köpeğiniri boğazıma atıla- cağından emindir. Şimdi onun şişlerini ve yününü bağladı- ğını görüyorum. . Ne yapacak? Gene geçen defaki gibi beni birakıp gidecek mi? Bu faraziye kolumu, kanadımı kırıyor, — Gitmeyiniz, beni yalnız brrakmayınız Melike.. Vallahi sözlerim ciddi değil, sadece şaka yapamk istemiştim, İşte, gene işimin başına dönüyorum. Alnımın üzerinde düğümlenen ter dam- - d lalarmı siliyorum. Tekrar tabhlemun başı- na dönerken kafatasımın — içerisinde bir yor, Bir saniye olüp bitenin farkında deği- lim, söylediğim sözleri — bile hatırlamıyo- rum. Bü vaka o kadar beklenilmiyen bir şeydi. * — Baha inanınız, Melike.. Sözlerimin “neticesini hesap etmedim. İstediğim de bu 'değildi. Bugün bu işler irademin haricin .de oldu. . Bu itizarların samimi olduğu kadar da aakikat olduğuna Melikeyi inandırmak a- caba mümkün mü? Genç kızın elleri örgüyü — toplamağı br 'vaktı. Dargın bir çehre ile bana baktı; em- reden gözleri mahcup ve yalvaran gözbe beklerimin içine saplandı. Ve ansızm bir çılgın kahkaha fvlattı. sıcak yaz Sizi birden * — Kabalhat hep günesin, bu güneşi beyninize vurdu demek.. bire çıldırdı sandım. Gülüyor ve olduğu yerde kalıyor. Geniş bir nefes alıyorum. Bir saniye İçes risinde ,muvazenemi tamamile bulmuş gi- Makineden bir adam gibi kızın söyledik- lerini tekrarlıyorum. —Evet, çok sıcak, insan boğuluyor! Matemki kabahati sıcağın sırtına yükle- dik, ve mademki Melike eski neşesini tek rar topladı, onu bu sefer biraz daha kapalı olarak, yeniden iğnelemek istiyorum. — Bâyan Melike.. başka bir defa sakın bir erkekten inci gerdanlık istemeğe kalkış- mayınız. Bu istenilen insanın aklında kötü kötü fikirler uyandırıyor. Melike itiraz ediyor: — Fakat ben inci gerdanlıktan olmıya- cak bir hayal gibi balısettim. Tıpkı bir A- merika seyahati yapmak arzusu gibi olmi- yacak bir tasavvur. Bana bir bilezik hediye edeceğinizden bahsediyordunuz. Verecaği- niz tablo kopyesinden başka hiçbir hediye- nizi almıyacağımı size bu suretle ihsas et- mek istedim... Bu teklif üzerinde mütema- diyen duruşumdan da şaka yaptığımı an" lamanız gerekti bir düşüncenin üzerinde duruyor. — İnsan birçok hareketlerinde hayvanlara yaklaşı- yor. LAİ Bu tuhaf ve bayağı hâdise, beni sersem 'leştirdi. Bugün canım hiç de çalışmak iste- miyor. İyi/ve yerinde bir çizgi çizmem im- kânsız. Bir aydanberi bu harabe ile alâka: sı olan her şeye çılgın bir sevgim vardı. Fa- kat şimdi bu yerler âdeta gözümden düştü. Artık bu harabeleri hülyalarıma yabancı büulüyorum. * > * Iziı!_e çok nazik b'u' axkadaş doğrusu.. Diri şaşıran geriç Lı'r ara sıra, âdeta ı—tırabh bir bakış: la beni takip ediyor. Bu kızın en hoşuma giden tarafı hiç bir sual sormaması ve hiç bir hareketime dair fikir beyanına kalkısşmamasıdır. Sanatkâ- rin ruhunda biribirile çarpışan — tezatları, ilkam dakikasından evvelki garip hareket- leri âdeta anlıyor, (Devamı var) Nakleden: F' M. Hangsi, Ibıı almca şaşırdığmm! söyl İN den geldiğine dair hiçbir dığını bildirdi. Mektupta N? ler ima edildiğine dair ©© İtı yok. Tehdidlere ragm“' bana vermekte tereddild g“wd büyük bir cesaret e$€ri ddi p “adli takibata eıunden w dar yardım edeceğimi SÜ Sözümde duruyorum.4 — Hangsi bu mektub bu ? ze verdi de istintak h etmedi. Ona vermesi gıl miydi? — Niçin daha tabil olsun si bu cinayet tahkikatlP ane”“' K nimle temas etmişti. s:â“ " cak iki defa görüştü. N şüphe ediyorsunuz ı,ııınd“' de matmazel Diyanın vcîİ- malümat dolayısiyle 914 Benua gî.ilü:usiy'el'*’lı — İyi keşfettin. — Fakat ögnaıııdıghî'll un“" 'lememekte ısrar ediyor” Binbaşı şaka etti: ' — Meslek sirri, d08 eli ö e| — Her neyse, ben çlıll pi Hangsiye itimad ed,lyo İ ,l' 'beble onun yardımcıs! * 'şr %İ öi f&?ğ'-#aaf- — Pi gt — . a *Eı “ A , SEZEL A âğğ,? ; g 4:,5, —üd 40 Benua bunun man“”w Birden ciddileşti ve Rok' le bakarak: — Şu halde, dedi, seî: raber gidiyorsunuz, ÖY — Evet, buna karar Benua ses çıkarm'ym endişeyle sordu: "d — Fikrimi tasvib © Ka nüz? | — Yapılacak tek de olsam böyle yâ tehlıke büyük. Nasıl sunuz? — Çok basit. HangsifiP » 'Ii iki kişilik bir kıbfb'”:rv;j |siyonda, ben de on M binde yerde oturmuş © yyü * devu yerine gelince ö atıp arabadan inecek- W çare yok. Tabancam M — Çok ihtiyatsızca — Arabayı mua!fen' yatmı tehlikeye “Y“M G VAN t* #| ! — O zaman d — Ben neyse, w“ fakat Hangsi de ha? koyuyor. — Hangsiyle neredt nız? — Evinde değ'n ph" y&w hapsine ılmkll!m' gü j t& at bir buçukta benl YA h 'metre ötede yol üzeri” Tenha yolda bizi gö W yok, uzaktan gele:l m biz görürüz. Böylec? geldiğine emin oıacskı J — Tedbirli ve îl“”"b.gı Plânmızın safiyan? yı/ İ tuyor. !5 b “— Beni tasvib etuğin“! miş miydiniz? KT & ; — Evet, Gene d0 G“dî;ı!” rum. Fakat senin İŞİP çned' 4 | ten de kendimi yaer çur Bir tuzaktan korkuY? v;ı’ 4 — Tuzak da 0158 b"“ W ğil, Hangsi için KU ı&ü l * bana ondan 'nah*'9 pp’ şin bizzat Japon M dildiği şüphesi ıııç ! mi? — Hayır. Ne münl’ ,#" bilir miyim ? v M ! — Ne bileyim btf ıomiı p'r lim olsaydı size SÖY — ga Fakat nedense bi ’d leniyorum Ve“eı“m Binb&şîmı n“'”î ıı W dum, Mühim bir no Hangsiye gönd““en 95 mektupla cînayeî af IY" e =’ ; .zasile cekilen DE r:!"' ; DS