11 Ocak 1939 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

/(ü, X kv ” Höyer * G ’31 A BDURRRHMRN AN, Haber'in tarihi Romanı: 26 ikimim Gülser, delikanlının, şimdiye kadar kendini zevk için saranlara benzeme- diğini görerek ürpermişti — Bir İstimdat işareti, canı . nt cehenneme göndermeme kâ- fidir. Söyle kaltak, bayram ge- cesi Tursunla sen başbaşa imiş- sin. Hacı İl Beye öyle söylemiş- ler. Tursunu ne yaptınız? Kadının gözleri büyümüş, yü. Yazan: | —44 — Nakleden: F Janm mağrur, mütehakkim ve yapıyordu: biri sonradâl Tiy ateşli tabiatmı artık öğrenmişti. | mağrur ve muhteris, Ö Ona, — ayrılmaları lâzımgeldiğini | dürüst ve son derece müte söylediği zaman kopacak gürültüyü | Hâdiselerin seyri ve tahmin ederek bundan çekiniyor, | riyatı ve münakaşaları dâ mukadder kavgayı mümkün merte- | Fransın zihninde Jan be geciktirmek İstiyordu. Bununla | kanaati takviyeye beraber böyle bir vaziyette kendisi | lümü haber veren makinf€n * sakin kalacak, ağır bir söz söyle- | tarlarmm Jana hücumları $ memeğe çalışacaktı. Buna kat'iyyen | mişti. Jan “bir numarali | karar vemişti. manrı,, idi ve son zamar Jerarla buluştukları zaman mü « | tün felâketlerin mes'ulü © ” kâlemelerinin mevzuunu ekseriya | Nesiydi. Jan Düran, b Jan ve “ölümü haber veren maki- | tikbal ümidi bn-alnmyülı Kara Abdürrahman, gözlerini yeni ile silerek sokağa fırladı. Gülser de derhal giyinmiş ve bu hâdiseyi hâkime bildirmeğe hazırlanmıştı. Abdürrahman bunu dahi he- sap edemiyecek haldeydi. Sürat- le ve sorarak hâkimin sarayına mişti. Çünkü hâkimin sarayın - ber olan padişah yeniden katli dan da atlılar birer birer fırla - aleyhine hareket ederek cina- yıp Abdürrahmanı takibe koyul.tyeti malümesile kendisine kar dular. şı koymağa cesaret eylemesin . Ne gezer! Abdürrahmanr ata ' den dolayı talebi affa icbar olun bindikten sonra ele geçirmek an makla Bergamayı teslim etmek cak rüzgârın kârıdır, ve müddeti ömrünü — Bursada im: Ve böylece hünkâr sarayına rar eylemek şartile idamından a ryIVOD dur -| zü birdenbire kül gibi soluver - gitti. Bekçilere söyledi: yine yemeden, İçmeden, sarfınazar eyledi.,, (1) vaktinden evvel kıyamet Bi mişti. Abdürrahman hafifçe gırtlağına basarak haykırdı: — Söyle kahbe, söyle Tursun nerede? Gülser Üzerindeki delikanlı - nın, şimdiye kadar kendini yal- nız zevk va kâm İçin saranlara benzemediğini görerek — tüyleri ür- " permişti. — Söüöyliyeceğim ama, beni öl- dürmiyeceğine yemi et! — Hesap verecekler arasında iİsen buna yemin edemem. — O halde öldür söylemem, Kara Abdürrahman kaç ge - ce uyku uyumamış, yolun zah - metlerinden bitap, yorgun ve perişan haldeydi, Belki ağzına birkaç zeytin tanesinden başka bir şeycikler girmemişti. Kadını söyletebilmek için ye min etmek zarureti vardı. — Peki, dedi. Yemin ediyo - rum. — Öyle değil. Ne olurs9 olsun beni öldürmiyeceğine yemin et. — Ne ölursa olsun seni öldür- miyeceğime vallahi, — Tursun katledildi. Koca delikanlı sanki bir ba - lon gibi Gülserin Üzerinde sön- dü, Kadının göğsüne düşerek haykıra haykıra ağladı. Hançer birkaç milimetre kadar kadının göğsüne bile girmiş, onun acı feryadı ile kendine gelen Kara hançeri şiddetle atarak tavana saplamış ve bağırmıştı. — — Haykırırsan yeminime ha. nisolurum kahbe. Söyle buna kim kıydı? — Hâkim ve Amiklı — Kim bu deyus? — Kresi hâkiminin çavuşu. Gülser bu yabancının Tursu- na bu kadar tesahlüip etmesini anlamamış, fakat, üzerinden es- mayı uzaklaştırmak için cina - yeti hâkimle Amike atmiştı. Fil- hakika hazırlayanlar onlardı, a. ma, Gülserin şu bin kadında bir görülmeyen güzel elleri onun — Çayvuşa arzühalim — var. Ben Hünkâr Orhanın kılıcından kur- tuldum. Beni huzuruna çıkarı- nız! Amike haber verdiler. Çavuş hâkime yaranmak için bunu bir ele geçmez fırsat olarak düşün. müş ve emir vermişti: — Getirin. Kara — Abdurrahman — Ami- kin yanına geldiği zaman önce onü derin bir kin ve gayzla süz dü, Yanındakilere bakarak: — Devletlüm, dedi. halvet is- | terim, — Dışarı çıkmız yve ben çağır- madan gelmeyiniz. Kara Abdürrahman kapının yanından fırlamış bir ok gibi bir hamlede Amikin Üzerine saldr., raark herifi bir çelme ila yere yıktı ve ağzına yumruğunu s0- karak gırtlağını sıktı. Amik boğazlanan bir öküz gi- bi çırpınarak burnundan koör - kunç soluk veriyor, gözleri git- tikçe büyüyerek dışarı fırliyor, yüzü gittikçe morarıyor ve diş. leri Abdürrahmanın yumruğu üzerinde kenetleniyordu. Kara Abdürrahman haykırdı: — Mel'üun habis. Senin hâki- min de aynı akıbete müstahak- tıif. Tursunun kanına girenin cezası budur, Amik boğazına takılan men - ğgene gibi parmakların arasın - da birden pelteleşti. Kara gülerek haykırdı: — Geberdin habis. Şimdl sıra hâkimin! Fakat sarayda bir gürültü ol. du. Kara Abdürrahman bir an içinde karının haber vereceğini düşündü ve Amikin elbiselerini giyerek odadan fırladı. Süratle ve koşa koşa çıktı. Dışarda ati Üzerinde duran Selâm verenlerin bir adamı paçalarından yere yu- varlıyarak ata atladı ve bir şim arasından | madan, dinlenmeden gelen Ka- ra Abdürrahman, Orhanm ayak larına bitkin ve perişan bir hal- de kapanarak söyledi: — Şevketlüm, Tursunu — Kresi hâkimi katleyledi. Katillerden çavuş Amiki boğarak cezasını verdim, Bir kahbe Gülser adlı! karı âlet olmuş. Hâkimin de hakkından — gelecektim, ama, ha- ber aldılar. Kaçıp hâdiseyi şev. ketlümun huzuruna arzediyo - rum. Bu vaka Ssaraydan dışarıya, dışardan evlere, kale, hudutla- ' râa ve bütün memleketlere yayıl- dı. “Sultan Orhan İl Bey vasıta- sile iki biraderin uzlaşmaları lü. zumunu teklif ettirmesi Üzerine zahiren buna muvafakat eder ,/kedip bir gün bütün Asya kıta, Hammer bu münasebetle Os. manlıların eline geçen yerler - den bahsederek diyor ki: “Bitiyni — mıntakasının — başlır ca üç şehri olan Bursa, İznik, İzmidi mukaddema Osmanlılar zaptettikleri gibi bu defa da mülkünün rubunu hini vefatın- da bâ vasiyet Romalulara ter - sına sahip olacaklarını Ümilt et- tİrmeğe sebebiyet veren kral Atalm makarrı İdaresi ve kadim Mizinin paytahtı olan Bergama- yı ele geçirdiler. (Devamı var) (1) Hammer tarihi birinci cilt Sultan Orhan kitabı sayfa (1738-174 Bu hâdise etrafında Saadet- biraderi Tursun Beyi katlettir - di. Şu Jhsandan son derece muğ- gibi görünen hâkim İlk fırsatta | tin, Neşri, İdris, Solakzade taf- silât vermişlerdir. Hammer de ,bu — tarihlerden —iktibas ederek bitaraf bir şekilde yazmıştır. Çapraz eğlence : 1 23 4 5 6 ? B 9 10 S ÖDU OU WW A Yukardan aşağı: 1 — En ağır ctezalardan biri — Pek eski, 2 — Hayvan yetiştirilen yer — Sinirli,3 — Bir (eski riyazi tabirler- den biri) — Ödemesi altına tlan, 4 |— Hurma ağaçlarının — gövdesinden | Eski iptidal mekteplerde terbiye va- sıitası, 5 — Kömürcülerden tedariki mümkün olmıyan şey, 6 — Hayvan- ların olladığı yer, 7 — Bir nevi ne- bat — Yapa (maslardan) 8 — İşaret- ler — Bilhassa, hususile, 9 — Memle- şek gibi uzaklaştı. canını almıştı. b BABER' N HisliveHASİK. (İROMİŞNILŞ || —— e K L mmmmmm:mzıawımıuı Tam zamanında hareket et - — Bana karşı düzgün hareket ederseniz keline — bir edat, 10 — İstek — İs- timdalt edatı, çok olur, hamamlarda kullanılır — Soldan sağa: 1 — Birinin üzerine bırakmak — Ayağa kalkmış, 2 — İç — beş on, 3 — Bayramdan evvel — Kazanan ve bir erkek adı, 4 — Donuk rtenk (şat- rançta İntiha) —— Arabistanda mu- kaddes bir şehir, 5 — Bir Türk har- finin adı, — Ben İmin masları, 6 — İstanbulda hergün bolbol olan şey — Fransızca altın, 7 — Soylu soplü ol- mak — Ağabey, 8 — Bir nevi taş o- yunu — Biribirine yapıştırma, 9 — | Horozların başında bir nesne — Bü- yük bir vilâyetimiz, 10 — Bir. kadın adı — Kateden, 12345678 (İKİAİRİAİNİLİL İ alA AİLİA 3İRİ M GüylE LA KLİR 5 İG | &6İDİRİE İMİE zİMİ 1i (İRİAİS ESA BİR!EİZİAN Y oLUĞRAİNİA Â 10 KİLİN ne,, teşkil ediyordu. Jerar, dürüst hattıhareketinde israr ederek eski dostunun asla aleyhinde bulunmu - yor, Mari - Frans “bir şey öğrene- bildiniz mi, Jan makinesiyle baba- mı muayene etmiş mi?,, diye sor - dukça cevab vermiyerek araya lâf karıştırıyordu. Genç kız buna uzun müddet al- danmadı. Önun bir şeyler bildiğini, fakat söylemek istemediğini enla - mıştı ve bu hareketile Jerara bir kat fazla bağlanmıştı. Kendi kendisine “hakikati bili - yor,, diyordu. “Fakat beni sevme- sine rağmen eski arkadaşının aley- hinde bulunup vaziyetten istifade- ye tenezzül etmiyor. Ne temiz a - dam !,, Filhakika, Gallua hislerini açık- ça iİzhar etmemiş olmakla beraber Mari « Frans onun kendisini sevdi- ğini anlamıştı. Jana ve keşfine da- ir konuşmaları onları uzaklaştıraca- ğı yerde bilâkis biribirlerine yak - laştırmaktaydı. Jerarmn hislerini tah lilde o kadar dikkatli olan Mari - Frans bizzat kendisi farkımda olma- dan Jerara bağlanıyor, Jerarla Jan arasında gayrlihtiyari mukayeseler _Krîkmnardıküıhnıverir şu sözlerimle de izhar ettim: misin? rükliyen bir fenalık ilâhi — edilmekteydi. Jan Düran makinesine bak$ şünüyor ve içinden kopup ** kinle sövleniyordu: bunu Jerar yaptı ha! nun etrafında dönen bir V k van gibi, zihnini kinine 27 y kil eden bu iki şahıs MM şıyordü: etmeliydi? Sevdiği kadın& sa eski arkadaşına mı? duğu iskemleyi bir tekme!” varladı ve makineye zü hiddetle buruşmuş, sıkılmış, dakikalarca d Franstan evvel Jerardan inti almalıydı. ben de bir şey söylemem. Esasen, ilk hücu- ma geçen de ben deği!'m. — Eyvet, siz değilsiniz, Fakat fazla tah- rik ettiniz. Kavga çıkarmağı âdeta istiyor gibiydiniz. Halbuki, ben, yalnız bir hata yaptım ki, o da, belki.. sizin isminizi.. sade ce isminizi söylemekten... bir nevi.. nasil söyliyeyim.. bir nevi haz duyüşumdur.. — Tamaml!.. İşte, ben de size Memiş, ve ya İbiş demekten ayni zevki duyuyorum. Çok hoş bir şey!. Sonra, mademki herkes kendi zevkini düşünür... — Susun! artık çok oluyorsunuz!. Bu defa, kafam adam akıllı, kızmıştı. Devam ettim: — Anlamıyor musuz ki... Dudaklarım- da... ta benliğimin içinde.. Sizin isminizi, takdis edercesine bir hürmetle anıyorum?.. Allaha “sen,, diye hitap etmek onun için hakaret midir?.. Bu kavgalı konuşmamızın içine, böyle bisleri nasıl ve neden — karıştırdığımı bil- miyorum.. O anda böyle hisler duymama imkân yoktu.. Çünkü Melikeye karşı fev- kalâde kızgındım.. Bununla beraber, söz- HARARECOĞUĞUP -— 309 lerimin Melike üzerinde, derin bir tesir yaptığını gördüm. Gene taarruza geçmek istedi; acı bir söz söylemek üzere ağıını aç- tı, fakat birdenbire kızardı, başını önüne eğdi. Mihaniki bir şekilde, yününü işleme- ğe koyuldu. Üzücü bir süküt oldu... İkimiz de böyle bir müddet sessiz kaldıktan — sonra, genç kız başmı kaldırdı. — Fakat, dedi, size ismimi kim öğretti? Ben size söylediğimi hatırlamıyorum. Bu defa sesi, nazikâne bir muhaverenin icap ettirdiği itidale girmişti. — Başkalarımdan sordum, öğrendim,. Si- zin hatıranız... Beyaz elbiseniz... Kolay kolay unutulur mu?.. Siz başkalarına hiç benzemiyordunuz. Kim — olduğunuzu öğ- renmek istedim. Hem unutmayın ki, Ye- şilpımarda sizinle ilk defa dansetmek şere- fini de ben kazanmıştım.. O gün ne büyük bir zevykle oynamıştım.. Sonra, çeşmenin önündeki tesadüfümüz... — Evet, n&â fena bir tesadüftü.. — Doğru.. keşki orada tesadüf etmesey- dik.. Emin olun, sizin üzülmeniz beni pek müteessir etmişti. Bu sözümde pek samimit değildim. Doğ:- ruyu söylemek lâzım gelirse, o hâdise üze- rinide hiçbir tesir yapmamıştı. Hattâ çok- tan unutmuştum bile.. Dimağlarını yora" cak başka bir düşünceleri olmryan köylüle rin uydurdukları bu gibi efsanelere, hura- — felere esasen katiyen inanmam, Efsane e- sasta güzel, şairane bir hayal mahsulüdür. Fakat bu pitorestliğinden başka bir mezi- yeti, fazla ehemmiyete değer bir — taralı yoktur. ; Maneviyatımın çok kuvvetli olduğunu <ta duruyordum. Şimdiye kadar onu bu za- — Eh, ne yapalım..O tesadüfün doğuraca ği kötülüklere biz de irademizle karşı dur- mağa çalışırız! — Kadere karşı irade ne yapabilir?.. Eğer işimiz sırf kaderin eline kaldıysa vay halimize! Birkaç saniye genç kızın ciddi ve düşün: celi simasını seyrettim. Mahut batıl itika: dın fevkalâde tesiri altında — olduğu mu- hakkaktı, Fakât önün görünmiyen, önüne geçilemiyen manevi kuvvetlerin tehdidi al- tında bulunduğumuz — hakkındaki imanı, esasen azalmış olan kızgınlığımı büsbütün geçirdi, neşem yerine geldi. Hattâ, biraz evvel bana gösterdiği sert muaâmeleye rağ- men, onunla biraz şakalaşmak, eğlenmek arzusunu duydum., Fakat, ağııma kadar gelen alaylı cümleler birdenbire orada ta:- kıldı kaldı. Nutkum tutuldü. - Melike otüruyor, ben de karşısında ayak viyeden görmemiştim; ve belki bunun için dir ki onun hakiki güzelliği gözümden kaç- Lâboratuvarma ka — Mari - Frans ve Avmmn üzerine atılmadal “Byvelâ haııgiıîn* Ayağa kalktı, üstüne otü itnikam — şekilleri arsdl- j Fakat ne yapabilirdi? Dn ribirlerini #eviyorlardı. li, kendisini makinesine V Öömrünün sonuna kadar © uğraşmalıydı? Makinesi HĞ 'j man ona ihanet etme a slne döndü: — Evet, bundan soönrâ * da sen varsın! | Bir endişeyle titredi ve * ”a ti: ) — Hayatım! fakat ömrüf $ nekadar? Kaç sene, ay, : saat yaşıyacağım? Bunü * cak makinem söyliyebilir. İ Doğruldu ve ölüm KOf » Ürpererek bağırdı: — Hayır. Istemiyom#'* istemem! Bu haykırma üzerine koff len Bartaz kapıda görün saçları karmakarışık, yü # | desi korkunçlaşmış bir hlıd'“ n saşırarak kekeledi: a — Doktor, neniz var? — DB Çekoslovaky ' hücum kıtalq.î ” ELEEECEKE , E | SEEE a| TÇ ELEREKCSEF ni 5 FSUKEEĞLERESTEBE> LAŞ Z KFT . RPPAEÇER Vv V l — aa SÜ Çekösloyakyanın muht 31 olan Slovakyada, AT himayesi ile, "“Helinka ? kilâtı ,, adıyla hücum rulmuştur. ve bu teşkilâtâ * rak Almanların hücum Kâ* ki işaret —alınmıştır. — o işaretlerdeki çengelli haf d Slovakların Hlinka tqıall“ ş L Mıştı. (Devamı var) de çifte haç vardır, T ee g BO GKM Ş İT DB SŞ T MEFEE

Bu sayıdan diğer sayfalar: