26 Eylül 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5

26 Eylül 1938 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

26 EYLUL — 1938 * - Tolitika Çekoslovakya Bugün niçin bir ihtilâf mevzuudur! Çekoslovakya — cümhuriyeti kurulalı gelecek ay tam yirmi sene olacak, Fa- kat bu genç devlet, yirmi birinci sene- sine girmek üzere bulunduğu bu gün- lerde istiklâl ve mevcudiyetini tehdid e. den büyük bir tehlike altındadır. Çekoslovakya isminin de ancak yirmi senelik bir tarihi vardır. ÖO zamana ka- dar coğrafyada Bohemya İsmiyle bir a- razi teşkil eden bu mmtaka Avusturya - Macaristanın idaresi altındaydı ve meş- hur bir siyasinin: “bir mürettib hatası- na benziyor,, dediği bu telâffuzu karışık kelime, umumi harb sonunda, orta Avru. pa muhtelif devletlere taksim edilirken bir cümhuriyet haline konulan yeni dev- lete verildi. İngilttere bugün istikbali mevzubahs olan Çekoslovakyanın mukadderatiyle nasıl alâkadar bulunuyorsa, yirmi sene evvel de onun teşekkülünde başlıca â - millerden biri olmuştu. Çekoslovakya nedir? Bugün niçin bir ihtilâf mevzuu oluyor? Memleketi teşkil eden diğer akalliyetler hangileridir? Bunları umumi bir şekilde gözden geçir. mek herhalde faydalı olacaktır. Bugün Çekoslovakya ile Almanya a- | rasmdaki hudud, yedi yüz sene kadar evvel de Bohemya krallığı ile Almanya hududunu teşkil ediyordu. Bohemyaya çok eskidenberi Alman a- kmları görülmüştür. Evvelâ buradaki kavme hristiyanlığı yaymak için Alman. lar Bohemyaya gelmişler, fakat orada nufuzlarını geçirmeye muvaffak olama - mışlardır. Bohemyalılar Almanları daima mağlüb etmişlerdir. Bohemyaya hristiyanlık ancak doku - zuncu asırda yerleşmiştir ve bu din bu- raya Almanyadan değil, Moravya tara- fmdan gelmiştir. Daha sonraları, Bohemyalıların en bü- yük krallarından II inci Ottakar Alman. larm gelip memlekete yerleşmelerine müsaade etmiştir. Fakat —Almanlar en ““fazla on üçüncü asırda buraya gelmeye *> başlamışlardır. Bununla beraber, Bohem- < yadaki Slavlarla Cermenler arasımda ondan önce de sıkı münasebat mevcut bu lunmustur. . . . Bobemya krallığı nihayet Avusturya imparatorluğunun idaresi altına düşüyor ve umumi harbe kadar bu imparatorlu- Bun bir parçası olarak kalıyor. Yalnız, on dokuzuncu asrm sonlarıma doğru Çek- ler arasında büyük bir millici hareket uyanmış ve Avusturyaya karşı isyan et- mişti. Fakat bu hareket milli bir istik- lâl elde etmeye muvaffak olamamıştı. 1914 de, umumi harbe başlandığı za, man, Çekler Aarasında millici hareket tekrar uyanmış ve bu hareketin başma Tomas G, Masarik geçmiştir. Umum! harbde Çekler Avusturya - Macaristanla beraber çarpışmaya mec - bur edilmiştir. Fakat bu, Çeklerin arzu- su hilâfınaydı ve bu yüzden, birçok Çek askerleri Avusturya ordusundan kaçmış ve itilâf devletleri tarafıma geçmiştir. Harb sırasmda, memleketin istiklâli İiçin hariçte çalışmayı daha muvafık bu- lan Masarik ve arkadaşları evvelâ Ame- rikada, sonra Fransada, milli bir Çek devletinin teşekkül plânlarını hazırlamış, lar ve Çek milli hareketini İdare etmiş- lerdir. Harb g&onunda, mağlüb —Avusturya - Macaristan arazisi taksim olunurken iti. lâf devletleri Çek ordusunu ayrı bir kuv- vet olarak kabul etmişler ve bu orduyu Almanya ve —Avusturya - Macaristana karşı harbettiğini tanımışlardır. 1918 senesi 28 teşrinievelinde de, sulh muahedesi kararlarıyla, Çekoslovakya cumhuriyeti teşekkül etmişti. Bu, Çe - koslovakyalıların, devletlerinin doğum günü olarak kabul ettikleri milli bir ta- rihtir. Bundan yirmi sene evvel o gün Pragdaki milli Çekoslovak meclisi ken- disini bir hükümet olarak ilân etmişti. Çekoslovakya devleti üç muhtelif mu, ahedeyle tanınmıştır. Bunlardan biri 28 Haziran 1919 da itilâf devletleriyle müt- tefik devletler arasında imzalanan Ver- say muahedesi, diğeri 10 Eylül 1919 da Avusturyayla imzalanan Sen Jermen mu- ahedesi, üçüncüsü de 4 haziran 1920 de Macaristanla imzalanan Trianon muahe- desidir. A edet. bir devlet resmen mevcuttu ve bunun başmda memleketin millf istiklâli için çalışmış olan Masarik cumhürreisi bulu- nuyordu. 4 Tomas Masarik 1935 te, yaşlı olması dolayısiyle devlet reisliğini bırakmış ve yerine, hariciye nazırı Doktor Beneş geçmiştir. Masarik, çekildikten bir müd. det sgonra da ölmüştür. 4 . &* Çekoslovakyanm şimalini, garba doğ- ru, Südet dağları kaplar. Henlaynın Nazi | partisi de iİsmini buradan almaktadır. Fakat Almanyaya ilhakı istiyen Alman- lar yalnız bu mımtakadaki Südet Alman- larından ibaret değildir. Çekoslovakyada Almanlar şimaldeki Südet arazisinden maada, garhda Erz dağları, cenupta da Bohemya dağları (Bohmer) boyunca hemen hemen bütün hudutlar boyunca yerleşmiş bulunuyor- lar. Fakat bu mıntakalarda yalnız Alman- lar yoktur, aralarında birçok Çekler de bulunmaktadır. Buna mukabil, en fazla Çekle meskün bulunan Bohemya ve Mo. ravya kısımlarında da, Çeklerin arasım- da yaşıyan birçok Almanlar vardır. Almanların bulunduğu mıntakalar bazı yerlerde yüz kilometre kadar bir geniş- lik teşkil eder ve Pragdan uzaklığı 30 - 40 kilometre kadardır. Çekoslovakyadaki akalliyetler yalnız Almanlar değildir, diğerleri onlarm ya- nında ayrı ayrt ele alınırsa çok küçük bir miktar teşkil eder. Bununla beraber, ftopyekün bütün diğer Aakalliyetler 1,5 milyona yakmdır. Südet meselesi üzeri- ne, Leh ve Macar gibi diğer akalliyetler de kendi milletlerine iltihakı istemeye başlamışlardır. 1930 daki bir sayımda Çekoslovakya. nım nüfusu 14 milyon 729.536 olarak tes- bit edilmişti. Bunun 11 milyonu katolik- tir, akalliyetler de bu şekilde taksim o- lunmaktadır: Almanlar — 3.231.7118 Macarlar 692.121 Rütenyalılar 549.543 Yahudiler 186,474 Lehliler 81.741 Müuhtelif 49.465 Yabancılar 250.031 Bunlar çıktıktan sonra Çekler yalnız 9.688.943 kalmaktadır ki, bu da bütün nüfusun üçte ikisidir. Südet Aarazisi Çekoslovakyanın en mühim mıntakasını teşkil etmektedir. Burada büyük sanayi merkezleri vardır. Bunlar bugün iktısadi buhran içinde büu- lunuyorlar, Çünkü, Almanya oradan mal HABER —- Alkşam postmt Şehir mektupları İki okuyucudan ayrı ayrı iki mektup aldık. Şehirdeki nakil vasrtaları derdine temas eden bu yazıları aynen koyuyoruz. Adâkadarların bir tedbir almak için faa- liyete geçeceğini umarız, e dakm “Bayım, Ben boğazda oturan bir okuyucunu. zum, İşim dolayısiyle her gün sabahları İstanbula iner ve akşamları da evime dö- nerim. Bu gidiş geliş, benim her gün iki buçuk saatimi alır, Bu, benim için bir fe- dakârlıktır, Ve bu fedakârlığa mukabil de vapurda geçirdiğim müddet zarfımnda rahat etmek isterim. Birçok yolcuların da benim gibi düşündüklerine şüphe yok. Fakat, gel gelelim, rahat etmek bir türlü kabil olamıyor. Hani neredeyse Allahın günahkâr bir kulu olduğuma ve sırf bunun kefaretini ödemek için Boğa- ziçinde gidip gelmeğe mahküm edildiği- me kanaat getireceğim. Zira yaptığım bütün şikâyetler bir netice vermekten uzak kaldı. Sabahları İşe giderken, vaktimiz bir sü rü tavla şakırtısı, altmış altı ve diğer kâğıt oyunları esnasında atılan nara - lar, küfürler arasında geçiyor. Bu hal, benim gibi birçok kişilerin de Aâsabını | bozduğundan işten tam randman alma- mıyor. Akşam üstü dönerken de bu gü - rültülere bir de rakı âlemleri karışmca varın halimizi hesab edin. Eğer şirket öteki müşterilerinin de gönlünü yapmak niyetindeyse, bu gibi haller için vapurda bir yer ayırmalı, me- selâ evvelce kadınlara mahsus olarak kullanılan kısımları bunlara tahsis etme- lidir, * Bu hususun neşrini rica ederim.,, 3 # . Hemen herkes otobüslerden şikâ- yetçi. Bu şikâyetlerin çoğu da, yolda fazla beklemeği telâfi için arabaların Nakil vasıtalarından şikâyet Otobüs sahipleri ve Şirketi Hayriyeye iki mektup vırlarıdır. i V eei Ş Bir kere, biletçilere mahsus bir elbise yok. Eğer, tramvaylarda olduğu gibi oto- büslerde de bir nevi elbise giydirilse bu hal biraz düzelir. Bir biletçi, üstünde, bir şirket veya müesseseyi temsil eden elbiseyle daha resmi ve nazik olmafa kendisini mecbur sayar ve gşüphesiz ki bu hal otobüs sahiblerinin de işine gelir. Bizzat gördüğüm bazı hâdiseleri kısaca anlatıyorum. Bana hak verirsiniz sanı- rim. Gece Bakırköyden dönüyoruz, araba- da birkaç yolcu var, Aksarayda durma- dık, yolculardan biri meğer burada ine- cekmiş, Lâleliye gelmeden şoföre haber verdi. Vakıâ araba durdu ve yolcu indi, fakat bir kısmı yüzüne söylenen lâfların hepsini duysaydı, ya goförle gırtlak gırt- lağa gelirdi, yahut da cürmümeşhüt mah kemesine vermek için hepimizi şahit ya- Zzardı. v . Leğebi İstanbulla Beyoğlu arasmda işliyen o- tobüslerde şoförlere müşteri ile dalaşmak İçin pek iş düşmez. Biletçiler buna kâfi geliyor. Hemen ne zaman, bilet alrrken bözulması icab eden bir para vermişsem, | “dim istödikten senrü alabilmişimdir. B J üstünü muhakkak ineceğim yerde ken - | İ ! letçiler bilet arkasımna bir işaret koyma- dıkları için bazan, meselâ lira ald unutuyorlar. Bü sefer uzun boylu izahat vermek lâzımgeliyor. Tabil otobüs de müddet zarfında bekliyor. Şu şekli münakaşalara da rasgelmek her zaman mümkün: ! — Biletçi, gu bizim liranm üstünü vqğ' de ineyim, — Sen lira mı verdin? — Sirkeciden bindiğim zaman ve tim ya! — Ben iki yolcudan lira almıştım, e- tünü verdim. Üçüncü bir lira almadım, Tabli müşteri kızıyor: n — Canm, yalan söylemiyorum ki, do- landırıcı da değilim. ş — ÜÖyle bir şey söylemedim ama, li- ra bizim keseden gidiyor. Böyle gidersa ay başmda açık ödemekten maaş alamı- yacağız galiba, k Ve homurdana homurdana liranın üs- tünü sayıyor. Müşteri indikten sonra da devam ediyor: — Bu adam geçende de böyle yapmq-î t Bir daha ona gösteririm. Üste bir li ra alrp ötobüse binmek ne âlâ... IJ son süratle gitmesinden İleri geliyor. Benim asıl şikâyetimse, şoför ve bil - hassa biletçilerin müşterilere karşı gös- terdikleri lâubali hattâ bazan kabaca ta- almamaktadır. Fakat, burası kendisine geçtikten sgonra şüphesiz ki Almanya o. radan çok istifade edecektir. Südet ara- zisindeki maden ocakları —Almanyaya | geçtikten sonra Çekoslovakyanm iktısa- di vaziyeti çok sarsılacaktır. Südet arazisinin ehemmiyetini teşkil eden bir diğer âmil vardır, o da şudur: Alman hududundaki dağlar tabil bir hu- dud teşkil etmektedir. Çekler de bu dağlarda mühim tahkimat yapmışlardır. Sandey Piktorlal'dan Baş, Diş, Nezle, Grip, Romatizma v -— Ee gA, Nevralji, kırıklık ve bütün ağrılarınızı derhal keser. LA icabında günde 3 kaşe alınabilir. b mazisi UNDAN üç yüz sene evvel dolma kalem vardı dersem tabil bana İnanmıyacaksınız. Fakat bu tamamiyle hakikattir, No İIYESAN a(’ N ( Dolma kalemlerin Dümnyatersine döndü İZMETÇİNİZDEN sakın şikâyet etmeğo kalkış- mayınız. Ya Okyanus üzerindeki Yeni Kale. donya adasında Numea limanmda olsaydınız ne yapar- dmız? âk Boğmaca öksürü- ğünün yeni bir tedavi tarzı | aa SKİDENBERİ boğmaca öksürüklerinde, oturu lan şehri değiştirmenin çok iyi neticeler verdi MAkAaslaralrrın silmhurivati diva Tetkiklerimize daha yakınm bir maziden başlıyalım. Dideronun 1751 de (yani bundan 187 sene evvel) neş. rettiği ansiklopediyi karıştrralım. Orada “çok yazar ka- lem,, kelimesinin karşısında şu izahatı göreceksiniz: “Bu içersine çok miktarda mürekkep alır bir kalem- dir. İçindeki mürekkep damla damla ucuna akar, Ve bu suretle hokkaya batırmak mecburiyeti hâsıl olmadan u- zuh zaman yazı yazar..,, Biraz daha evvele gidelim: bir Fransız tarihçisi ge- çenlerde Lâheyde “İki Hollandalımm Paris seyahati,, i. simli 1638 de yani bundan tam üç yüz sene evvel yazıl- mış bir kitab buldu. Bu kitapta da şü satırları okuyo- ruz: “Rahat yazı yazmak için çok güzel bir usul bulmuş olan bir adamla karşılaştık. Bu adam gümüş kalem yapıyor. İşersine hiç kurumıyan bir mürekkep doldu- ruyor. Bu kalemle hokkaya batırmak mecburiyeti ol- madan yarım sayfa yazı yazılabiliyor. “Bu adam keşfini tamim etse, az zamanda zengin olur. Çünkü yeryüzünde bu kalemleri almıyacak kimse yok gibidir. Biz bile bu kalemlerden birkaç tane ısmar. ladık. Bu adam bu kalemleri 10 veya 12 frank gibi çok nahalı bir fiatla satıyor.,, Bizde bir hizmetçi tutulacağı vakit ya bir kefil a- ranır, yahut bir hüsnühal şehadetnamesi istenir. Fakat Numcada iş tamamiyle aksinedir. Burada hizmetçiler girecekleri evin hanrmından hüsnühal Kâğıdı ararlar. Gülmeyiniz. Numeada hizmetçilerin mükemmel teşkilâtı vardır. Bu teşkilât, şehir halkından, hizmetçi tutmak istiyen kadınlar hakkımda tahkikat yapar. Ev sahiblerinin titiz, müşkülpesent olmadığına kani olduk- tan sonra eline bir vesika verir. Hizmetçi ev sahibi bayanda bu vesikayı görmezse imkânı yok hizmet ka- bul etmez, ) : Yürüme şampilyoen RANSADA Roşfor civarında bir nahiyenin posta müvezzii olan Baltazar Şövalye 80 yaşında ol- duğu halde tekaüid edilmiştir. Baltazar köy müvezziidir. Köylere ait mektupları a- lır, köy köy dolaşarak tevzi eder. Mıntakasının en u- zak yeri merkezden 20 kilometre uzaklıktadır. Bu mü. müvezzi burada otuz sene devam eden memurluğu zar- fında bir defa bile trene yahut beygire binmemis, köy- leri yürüyerek dolaşmış, mektupları dağıtmıştır. Gün- . 'de 40 kilometre yol alan bu adam hu suretle müvezzi- liği zamanında 540.000 kilometre yol yürümüştür. Bu, on üç defa devriâlem demektir. O, bu uzun yolculuğu ayda 60 frank gibi cüz'i bir para için yapmıştır. 'ği malümdu. Daha sonraları bir Fransız doktoru boğ macaya tutulmuş çocukları balona bindirip yukarıya ç! karmayı düşünmüştü. Birkaç sene evvel bu husust tayyaroe kullanıldı. Tayyareye bindirilen çocukların hat talığı gayet kısa zamanda geçmişti. Alman doktorları bu usulü son günlerde sık sık ku lanmağa başlamışlardır. Doktorlar bu işe bir tayyal tahsis etmesi için Hitlere başvurmuştu. ÖO da doktorli rm dalima emrine müheyya bulunmak üzere birkaç ta! yare tahsis etmiştir. Bu suretle tayyare bir tedavi vasıtası olarak ( kullanılmış oluyor. Gübre yerine ilâç ABİİ, vaka Amerikada oluyor: Sebze ekili bir tarlaya gübre yerine muhte! hastalıkların tedavisinde kullanılan ilâçları koymuşla bu suretle ilâçlarım hassalarının sebzelere geçip ge mediğini tecrübe etmek istemişler. Gazetelerin yazdıklarıma göre bu tecrübeden gay İyi netice alınmış, müshil turplar ve müleyyin patatc ler yetiştirilmiştir. Bu usul taammüm ederse faydalı olur dersiniz? Bana sorarsanız hayır.. Yediğim (müshil sebze) nin tarlasına komşu bah vanın kızarak Hindyağı yerine istriknin dökmediğind nasıl emin olayım?

Bu sayıdan diğer sayfalar: