26 Eylül 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 3

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

28 EYLUL — 1938 Kayata dair Tiyatro SMAİL Hakkı Baltacıoğlu, 24 Ey- 1âl tarihli Kurun'daki yazısında, | tronun Öözü, esas unsuru ne olduğunu Araştırıyor ve diyor ki: “Bu sorunun ce- Yabınr kolaylıkla verebilmemiz için rad- Yofonik temsilleri düşünmemiz çok fay- Üalr olur. Radyo temsillerinde, yukarda Saydığımız unsurlardan — (sahne, dekor, bakiyaj, kostüm, suflör, rejisör, aktör) Yalnız birl vardır: aktörün sözleri, o ka- Tar, Radyofonik temsillere hiç tereddüd *tmeden temsil diyoruz; çünküi sahneli, dekorlu bir temsilden aldığımız bütün "yecanları aynen radyo temsillerinden d“ alabiliyoruz. Hattâ bazan daha İiyi, a kolây! Öyleyse hiç tereddüd etme- 'ueh hükmedebiliriz ki temsil Ssanatının Lb ne sahne, ne dekor, ne makiyaj... dır, ; üîıkı yalnız aktör ve aktörün ifadesi- F |— Gözlerimiz kapalı dinlediğimiz tiyatro- “Bün . radyo temsilleri bu değil midir? - & birtakım heyecanlar verebileceğini bul ederim; fakat bunların “sahneli, YTakorlu bir temsilden aldığımız bütün | — heyecanların ayni,, olacağında çok şüp. 'ıhem var. Ümründe tiyatroya gitmemiş, ; Yatro nedir bilmiyen bir adam, radyo İemsitlerinden, bizim sahneli, dekorlu | %süler&en aldığımız bütün heyecanları — Scaba alabilir mi? Bugün biz, bir radyo Ünde oturüp “temsil” dinlerken, tiyat- Todan aldığımız bütün intibaları uyandır- | İiyor müyüz? Dekoru, aktörün el ve yüz Teketlerini düşünmüyor muyuz? Eksik 9Ylan unsurları hayalimizle itmam ediyo- Tüz; bu, o unsurların ehemmiyetsiz oldu- U göstermez. “Mademki onları hayalimizle itmam e- İebiliyoruz, o halde onlara kat'i bir lü. tum yoktur,, denebilir; fakat o zaman | biz de şöyle bir cevab veririz: radya tem- Sillerini düşünmeğe hacet yok, birtakım | Piyesleri sadece kitaptan okuyoruz, on- dekorunu, her şeyini tasavvur etti- | - Betirdiğimiz asıl şahıstır. Dİyesi okürken aldığımız heyecan, onu | y İz gibi aktörünü de tasavvur ediyo- Tüz. O halde aktörün de mühakkak lü- Zümlu bir unsur olmadığını iddia etmek kablldir. Hattâ daha ileri gidebilirizt H Yatroda veya radyo temsilini dinlerken | Bördüğümüz veya sesini duyduğumuz ada , Macerasma âlâka gösterdiğimiz asıl — Sahış olmadığını, yarın onun başka bir lhü“yetle karşımıza çıkacağmı biliyoruz; Albuki piyesi okurken gözlerimiz önüne Öyleyse bir Üyatroda seyreder veya radyoda dinler- €h aldığımız heyecandan daha saf, on- Tan Üstündür. İsmail Hakkı Baltacıoğluü böyle bir id- Ylayı kabul eder mi? Hiç zannetmiyo. '“ln Kabul etmemekte de haklıdır; fa- t kendisi de tiyatroyu sadece aktörden ret saymanm hiç olmazsa hayli mü- Âğalı bir iddia olduğunu düşünmelidir. Tiyatro bir basit değil, bir mürekkebh- »Onu ne sahneye, ne dökoöra ircağ ede- hmrlz, hattâ ne de sadece kitaba. Birin- u Veya ikinci derecede gelen unsurların. herhangi birini feda edersek tiyat- T0 kalmaz. Biliyoruz ki Shakespeare za- Ş anda sahneve dekor konmaz, sadece; Burası bir odadır. Burast bir ormandır,, Sibi Tevhalar asılırmış. O zamandanberi ler hayli değişmiştir, bugün tiyatroda espeare'in eserlerini de büsbütün 9lak bir sahne üzerinde görmeğe pek olamayız; hiç — olmazsa Gordon Talg'in veya Jacgües Copeau'nun esas rlarma irca edilmiş, Synthetigue tkorlarına ihtiyaç vardır. Sadece: “Bu- Tasr bir odadır. Burası bir ormandır,, Bİ- Elevhalar konulacak olursa belki fikri zevk duyarız; fakat bunu zaruretler. !îen doğmuş diye kabul edemeyiz, geçi- "i bir iddia saymaktan kendimizi alama- Âktörü, tiyatronun özü saymanın bir © tehlikesi vardır ki bundan başka hir Sün bahsedeceğim. Nurullah ATAÇ YO ı3'3|4ıtaş hanı yıkılıyor Iîmırıöı'ııi mMmeydanının açılma işinden !'ak bu sabahtan itibaren, köprünün cihetindeki iki kulübe ile ne za- ?andanberî yıkılmasına bir türlü başla- itamtyan Bektaş hanının da yıkılmasına fhiye tarafından başlanmıştır. ombalarla kaışınanan gelln ve guvevl Mti İi Gaz ıııaskr!erı"ı ve zehi"i gaz bomba larımı bazı !ngıı'ı.dcım kendilerine 'eğlence yaptıkları da görülüyor:' Kent kasabalarından birinde bir genç, düğününde bu tarzda şenlik yapılmasımı islemiş ve gelinle güvey kiliseye girerlerken gaz maskeleri takmış olan bir müjfreze “as ker,, bir zehirli gaz bombası atmışm. Şüp hesiz, bu bomba zararsızdır ve içindeki gaz zehirli değildir, Evlenen adamla karısı hava hücumuna karşı tedbirler kurumu azasından oldukla tı için düğünlerinde de bu şekilde şenlir yapılmasını muvafık bulmuşlardır. bütün Şikagoda Mister Haynz isminde bir adam, istediği lokantaya girip karnmı doyurmakta ve para vermeden çıkmak- |şikâyetçi değildirler. Bilâkis onun gel. mesini dörtgözle beklerler. Mister Haynz böyle parasız karnını doyurmıya iki senedenberi devam etmektedir. Mide- sineen düşkün — fakat yemek hususun da büyük bir zevk sahibi olmakla tanın- mış olan bu adam, ondan evvel de her yemeğini Şikagonun başka bir lokanta- sında yermiş; yalnız o zamanlar para verirmiş, tadır. Fakat lokantacılar adamdan hiç - Şehri her gün adım adım dolaşarak nefis yemekler, yeni lokantalar arayan Mister Hayriz, böyle bir keşifte bulun- duğu zaman onu bütün tanıdıklarına söyler: — Aman, falanca lokantaya gidin!.. Çok güzel çorba pişiriyor.. Falanca aşçı domuz kızartmasını çok güzel yapıyor, diye tavsiyede bulunurmuş. Arkadaşları onun zevkine emin - ol- dukları için, sözünü dinliyorlar, sağlık verdiği lokantaya gidiyorlar ve haki- kâaten çok memnun kalryorlar. Ondan sonra hep Haynz'ın yeni tavsiyelerini Evlenecekleri tarihten yirmi gün evvel nişanlısı ortadan kaybolan bir İngiliz kı- zı onu, düğün için tesbit edilen güne bir 'gün kala buluyor. Fakat aklını kaybet- miş bir halde, Mis Butel 22 yaşında — bir kızdır ve Lesli Erik isminde 26 yaşında bir genç: le nişanlıdır. Bu ay başında, düğünlerini lar. Fakat bu kararın ertesi orladan kayboluyor. günü Erik anlaşılomıyor, det günlerine yaklaşırken nişanlısını kay- bettiği için çok müteessirdir. Ne cağını şaşırmıştır. Geçen gün, bir arkadaşı ile beraber otu- gösteriyor. Gazetede giliz,,den bahşedilmekte ve cebinde bulunan bir fotoğrafı basılmak- tadır. — Â! nişanlım! diyör. Gazetede bu “esrarengiz İngiliz,, hak- kında yazılanları okuyorlar: Hüviyeti anlaşrlamıyan bu adam Paris- tevkif edilmiştir. Kendisinin deli olduğu anlaşılmış ve İngiliz polisine teslim edil- mek üzere İngiltereye gönderilmiştir. Lesli Erik İngiltereye, düğün için tes- Evleneceği gün deli olarak bulundu ! bit edilen günden bir gün evvel — gelmiş ve husüsi bir hastanede tedavi altına a- hnmıştır. Zavallı genç kız, evleneceği gü- nü nişanlısının başı ucunda geçirmiştir. Gencin aklını kaybetmesine bundan bir kaç ay evvel bir yerden düşmesinin sebeb olduğu zannediliyor. üç halta sonra yapmayı kararlaştırıyor- || Kaçtı mı? Bir kazaya mı kurban gitti? | Zavallı kız, sabırsızlıkla beklediti saa- || yapar |© ruürken öteki kız ona bir Fransız gazetesi “esrarengiz bir İn- |- bu adamın |: te serseriyane dolaşırken polis tarafından | Londrada açılan bir kedi sergisinde ay- TL ayrı cinsten kedileria birincileri seçik mişltir. Resmini gördüğünüz bu kedi de er- kek Siyam kedileri arasında — birinciliği kazanmıştır. y ı Karnını bedava doeyuran adam ... Bu sayede günde yüzlerce lirada kazanıyor Amerikan lökantaları kendısını “dört gözle beklemekte.. bekliyorlar. Adam da artık yalnız ken. di zevki için değil, arkadaşlarımın iyiliği için şehirde, güzel yemek yapan yeni yeni lokantalar aramağa çıkıyor. Fakat gün geçtikçe Haynız'ın şöhreti ' artıyor. Tandık tanımadık herkes ona müracaat ederek lokanta sağlık verme- sini istiyorlar, Nihayet adam bakiyor, başa çıkacak gibi değil, başka bir şey düşünüyor: Şikagoda yemeklerini be- ğendiği lokantaların isimlerini yazarak küçük bir kitap çıkarıyor. İşte, bugün mister Haynz, bu kitabr sayesinde her gün bedava yeyip içmek- tedir. Kitap daha çıktığı gün öyle kapış gidiyor ki, ikinci üçüncü tabıları yapı- lryor ve ondan sonra Amerikadaki bü- tün lokantalar Haynz'ı kendilerine da- | vete başlıyorlar. Adam da şehir şehir dolaşmıya çıkıyor. Şimdi Mister Haynz “Yemek mace- raları,, isminde aylık bir mecmüua çı- karmakta ve bunda gittiği muhtelif şe- hirlerde güzel yemek yapan lokantala- rın isimlerini yazmakta, orada — başına gçlenleri anlatmaktadır. Bu yemek klavuzu yüz binlerce bası- İrp satılmaktadır, onu yazan da günde 6 öğün bedava yemek yedikten sonra yüzlerce lira da para kazanmaktadır. F ç On beş senede Bir tek kaza yapmıyan şoförler Londrada madalya ile taltif edildiler Londradaki otobüs — şoförlerinden yüz kişiye, on beş sene zarfımda bir tek kaza yapmadıkları, için, birşeci sınıf emniyet madalyesi verilmiştir. Bu yüz şoför», on beş sene içinde, Lon dra caddelerinde gidip gelerek 40 milyon kilometre yol — katetmişler, fakat ne bir kişiyi çiğnemişler, ne kimseye çarpmış- lardır. Şoförlere madalyeleri verilirken beledi- ye seyrüsefer işleri müdürü, söylediği kı- sa bir nutukta: “On beş sene içinde, bu kadar yol do“ laşıldığı halde, bir tek kaza —yapmamak büyük bir muyaffakiyettir,, demiştir. Mister Haynz 58 yaşındadır. Bakkalın kızı Musiki müsabakasını kazandı — Yarının büyük —bir musiki dehası olmrya bulunan bu on beş yaşındaki kız | Estonyanın küçük | bir şehrinden tah- sil etmek Üzere Londraya gönde- rilmiştir. t Bir müsabaka- da birinciliği 'ka- zanan — matmazel V| Heljo Sep, üç se- - ne, meccani suret- | te, Londrada mu- | siki tahsil edecek, “ bu müddet zatfın- . dakendisine ayda namzed Mis Sep 30 lira da cep harçlığı verilecektir. Heljo Sep bir bakkal kızıdır ve Es- tonyanın Valk kasabasında doğup bü- yümüştür. Fakat küçük yaşında musi . kiye heves etmiş, biraz büyüyünce de babası öna bir piyano alarak hoca tut- müuştur. Heljo o kadar çabuk terakki etmiş ki, hocası artık kendisinin ona ders vermekten aciz olduğunu söyle * miş, büyük bir musiki mektebine ve- rilmesini tavsiye etmiştir. ' Kızın babası ö sirada bir müsabaka açıldığını duyuyor ve Heljoyu derhal oraya götürüyor. Müsabaka heyeti Es- tonya konservatuvarından çıkan tale- beleri imtihan ederken hiçbir musiki mektebinde okumamış olan büu kızı mü* sabakaya bile almak istemiyorlar. Fa« kat hocasr tavsiyede bulunuyor ve ni. hayet imtihan edilmesine karar veri- yorlar. İmtihanda Heljo Bethofenden, List « den ve Bahdan en zor parçaları büyük bir muvaffakryetle çalıyor. Müsabaka heyeti de birinciliği ona veriyor. Estonyalı küçük piyanist geçen gün Londraya gelmistir ve yakında Lon- dra konservatuvarında çalışmıya başlı. yacaktır. Akdeniz Bundan 25 ilk defa sene evvel Tayyare ile geçildi Bundan yirmi beş sene evvel Akde- niz tayyare ile ilk defa olarak geçilmiş ve bu seferi yapan Fransız tayyarecisi Roland Garros günün kahramanı ol- muştu, 23 Eylül 1913 de Sen Rafael hava meydanından kalkan tayyareci, 6 saat uçuşa yetecek 200 litre benzinle, deni- ze doğru açılıyor. Roland Garros Fran- sız sahillerinden sabahleyin saat 6 da kalkmıştır. Saat 12 ye kadar Bizerte varmak niyetindedir. Fakat rüzgâr ters taraftan esiyor, tayyare yölünu biraz N ğ : A l B | h G __ı' izii aT a daha uzatmıya mecbur olüyoör, ; Saat 12 de Bizertte tayyareciyi bek- liyenler heyecan içindedirler, Fakat yarım oluyor, bir oluyor, bir buçuk o luyor, Roland Garros görünmüyor. Nihayet ikiye yirmi kala Garrosun tayyaresi ufukta görülüyor. Tayyareti biraz daha geç kalaymış, benzini bitip | denize düşecekmiş, Roland Garros bu muvaffakryeti kazandığı zaman 25 ya- şında idi ve o zamana kadar daha bir çok muvaffakryetler elde etmişti. 1910 (Lütfen sayfayı çeviriniz), ı'.'- " A A Z H e yel

Bu sayıdan diğer sayfalar: