13 Eylül 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 9

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Kara gün xth postahanesinin müdürü, iki defa muntazaman, dul kadın küçük evinin kapısını kalemi- İînııf:yh çalardı.. İhtiyar Kopaç bu- bılır, ve sırtına yeni atkısını a- % Plyı açardı. Sağ elini posta mü- %Watırken sol elinde de hüviyet Ni tutardı. İk % Müdürü, âdeti olduğu üzere, Se dul Kopaçın sıhhatini sorar , q%.'andalyeyc oturur, gözlüklerini d':’Sl'u kaldırarak hüviyet cüzda- &: İhci ve ikinci sayfalarını okur- J Öug,fopisı Sofiya Alekseyevna... % Hepsi tamam. .Şu halde Sofiya k Yevna, lütfen oğlunuzdan gelen Düj Braları alınız! , Knpaç defteri imzalar, posta mü Ni ilipenkoya teşekkür eder, para- i,“::ğîrak on ruüblesini ayrı bir para n içine kordu.. » her ay böyle cereyan ederdi. defa da, Kopaç, paranınm ilk on ı“im ayrı bir keseye koyarken: Ta gün için! dedi. N"N 'müdürü; tiş dıyorsunuz? diye sordu, %xlta gün için, diyorum, her - < Pir felâkete karşı. . “Ne felâketi Sofiya Alekseyevna?, hkfl._ © felâketi olacak, her türlü fe- Meselâ bakınız! Jozef Franse- iİMmseye muhtaç olmadan, iyi k sene geçirdik., Kocam yal- Oşitsada üstüste yirmi yıl ça- santim açık vermeksizin yir- Yalnız burada veznedarlık yap - .îm “ ğru Sofiya Alekseyevna.. P olunca hâdiseler bizi Polon- m:’:m ştı. Bu defa da Pan Nez- paralarını muhafaza etti... da tam on altı yıl namusiyle ff Dn altı yıl mı?. Yî ne kadar ya?, Bu paskalya da tam on altı yıl olacak.. Orada gözlerini kaybetti. O “%ahem işinden çıkardılar, hem %, kta olduğumuz evden “buyu- *» dediler. Biz iki ihtiyar - Ortasmda beş parasız kaldık. kocam dik kafalı idi, oğlu - da yardım istemeğe — güururu Ldy, TELLE T f F ŞETEE W.. ıh“m Kopaç, kolunun ycnlnden bir î'kardı ve gözlerini sikmeğe » Posta müdürü: qh Yıp“'—îâym Sofiya Alekseyevna, bğ“ teselli etti. * dul kadın, bu defa hıçkırarak M Sesle ağlamağa başladı: ân, | Ağlamıyayım da kim ağlasın? beş ÖZef Franseviç bir dilenci gi- , “Yasız öleli ancak bir sene clu- k xıa Sofiya Alekseyevna, kâfi... udl?o tum., Moskovaya, oğlunuza ’hıwı:ıdîgmız: yazarken beaden Yazmağı unutmayımnız, %İB_ aîğarm vedalaşması epey uzun Ya Alekseyevna,, posta mü- türup bir çay içmesini teklif ? Posta müdürü, i işi olduğunu kğq derek bu teklifi reddetti.. t ra kesesi içindeki paraların : ihhı Tubleyi bulunca, — tasarruf k“_ Yatırmak üzere Kopaç bun- tniıdı.iı—uru; verdi ; hün *& bin ruble toplayabilirsem, DR başmu sokacak bir ev a- Ünya hali bu.. Ya oğlum | “"“*tı,ı na bir şey gelirse.. Gene “Ğa kalırım.. Ben Moskova- "îBx acayip bir şehir.. Bin- lğîıaü Ürü, biraz da hayretle: Kot f ll var,. Bunlardan birinin îk ezilmek işten bile de- Sizin eviniz var ya, dedi.. '”Do!o;“lî duruyorsunuz!, Yada iken evim vardı.. Ora- LA ha | İ- $ S yi A Mi ' Leillk; Kocam Jozef, orada da na-. . S RL AAA Yazan : Mark Yefetov * da da otürup duruyordum, Fakat ko- cam ölünce “buyurun sokağa!,, dedi - ler. Posta müdürü hiç sesini çıkarmadı... İhtiyar kadını ikna etmenin bir türlü mümkün olmıyacağını pekâlâ biliyor- du., Çünkü, kadın hayattanı iyi bir dar- be yemişti.. .. * * . Umumiyetle ihtiyar kadının oğlun - dan gelen paraları ayın dördünde, ve on dokuzunda gelirdi.. İkincikânunun dördünde merkezden büyük bir posta geldiği halde, Kopaç namına havale çıkmamıştı.. Posta müdürü. bu posta ile Moskovadan gelen bütün mektup ve havalelerin mühürlerini ve tarihleri- ni tetkik etti. Herhangi bir tehir olma- mıştı. Bunu takip eden, ayın, beşinci, altıncı, yedinci günlerinde de beş ha - vale geldiği halde Kopaç namına g&ne havale çıkmamıştı. Ayın yedinci günü posta müdürü kasabanın pazarına uğramadı. İhtiyar Kopaçla karşılaşmaktan âdeta çekini - yordu. İhtiyar kadının sualine ne cevap verebilirdi?. Oğlunun bu kadar fazla gecikmiş olmasına ihtimal yoktu.. Çün kü şimdiye kadar böyle bir şey vaki ol- mamıştı. O günün akşamı bir telgraf geldi.. Posta müdürü, üzerinde şu kelimeler yazılı olan ince şiridi elinde tutuyor- du: “Belorusyada, Koşitsada Kopaç'a; Kopaçın ölümü dolayısiyle size bağ- lanan maaşı, şubattan itibaren gönder- meğe başlayacağız. Maliye komisyonu reisi Riyabuşkin,, Pesta müdürü bu satırları üç defa okudu. Sonra büyük telefon ahizesini kaldırarak acele acele numaraları çe- virmeğe başladı: — Mıntaka icra komitesi mi? İcra komitesi reisi İvan Matveyiç orada mı?. Posta müdürü, heyecanlı bir tonla Uuzun uzun telefonda konuştu.. İki defa teîgraf: okudu.. İhtiyar Kopaç, oğlunun ölümünü komşusu Nikolayevnadan öğrendi... Posta müdürü icra komitesi reisiyle te- lefonda konuşurlarken komşu kadın da postahanede imiş.. Nikolayevna felâket haberinin tafsi- lâtını henüz tamamen bitirmeden Ko- paçın kapısı çalındı. Kopaç, göz yaş- larını silerek kapıyı açmağa gitti. Ka- pida posta müdüriyle mıntaka icra ko- mitesi reisi vardı.. - Mıntaka icra komitesi reisi: — Sofiya Alekseyevna, dedi.. Kc- şitsa mıntaka icra komitesi, oturmakta olduğunuz bu evi parasız olarak size vermefği karar altına aldı. Ben bu ka- rarı size bildirmeğe memurum, İhtiyar Kopaç yüksek sesle ağlama- ğa başladı.. Posta müdürü onu — bir sandalyeye oturtarak teselli etti: — Ağlamayınız, Sofiya Alekseyev- na, dedi, hepimiz bu yolun yolcusuz! . Bu arada mıntaka icra komitesi reisi ihtiyar kadının kucağına mavi bir zarf bıraktı. Pesta müdürü kadına bir bardak su getirdi.. , Posta müdüriyle mıntaka icra komi- tesi reisi yarım saat kadar ihtiyar ka- dının yanında oturduktan sonra onü komşusu Nikolayevna ile bırakarak 0- radan ayrıldılar. Ertesi gün Moskovadan Kopaç na- mına havale geldi. İhtiyar kadının oğlu mühendis Kopaç, vazife dolayısiyle bir başka yerde bulunduğundan parayı gön dermekte geciktiğini yazıyor ve anne- sinden af diliyordu, Bu arada ihtiyar Kopaç'a merhum kocasından maaş bağlanması için mal sandığınca maliye komisyonuna bir müzekkere yazıldığını malmüdürü ha:- tırladı. İşte Moskovadan gelen ve maaş bağlandığını bildiren telgraf, ihtiyar kadının kocası Jozef Franseviç Kopaç dan bağlanan maaşı bildiriyordu. Çeviren; Ferah FERRUH 13 EYLÜL — 1938 SALI Hicri: 1357 — Recep: 17 Yaktt —Gabah öğle ikxindi Akşar — Talar — fmsal 5,38 12,10 15,48 18,22 19,58 3,57 Lüzumlu Telefonlar Yangın: Istanbul için: 24222, Beyoğlu İçin: 44614, Kadıköy için: 60020, Üsküdar i- çin; 6062.ı Yeşilköy, Bakırköy, Bebek, Tarabya, Büyükdere, Fenerbahçe, Kandilli, Eren- köy, Kartal, Büyükada, Heybeli, Burgaz, Kınalı, için: Telefon mthabere memu- rüna yangın demek kâlidir. Rami itfaiyesi: 22711 Deniz itfaiyesi 36. .20 Beyazıt kulesi: 21996. Galata yangın kulesi: 40060 5 Sıhht imdat: 44998. Müddelumumilik: 22290., Emniyet müdürlüğü: 24382, Nefia Vekâleti İstanbul Elektrik İşleri Umum Müdürlüğü Beyoğlu; 44801 , İstan, bul: 24378. Sular İdaresi: Beyoğlu: 44783. Beşik- taş: 40938. Cibali: 20222, Nurosmaniye: 21708. Üsküdar - Kadıköy: 60773. Havagazi: İstanbul: 24378, Kadıköy: 60790. Beyoğlu; 44642, Taksi Otomobili İstemek İçin Beyoğlu ciheti: 49084. Bebhek ciheti: 36 - 101. Kadıköy ciheti 60447. Denizyolları İstanbul acenteliği: 42362. Pazartesi Tophaneden 16,380 Mudanya, 20 Bandırma. Salı Tophaneden 9,30 İzmit, 16,30 Mu- danya. 19 Karabiga, 20 Bandırma, Gala- ta_ıdan 12 Karadeniz, Sirkeciden 10 Mer- sin, Çarşamba Tophaneden 16,30 Mudanya, 20 Bandırma, Sirkeciden 15 Ayvalık, 18 Bartın. Perşembe Tophaneden 9,30 İzmit, 16,20 Mudanya, 20 Bandırma, Galatadan 12 Karadeniz, Cumartesi Tophaneden 14 Mudanya, 20 Bandırma, Sirkeciden 15 Ayvalik, 18 Bartın. Pazartesi Tophamneden 9İmroz, 9,30 İz- mit, Galatadan 8,30 Mudanya, 10,30 İzmir Sür, 12 Karadeniz, 22,30 Mudanya. 22740. Karaköy: Müzeler Ayasofya, Roma - Bizans, Yunan eser- leri ve Çinili Köşk, Askeri Müze ve sarnıç lar, Ticaret ve Sanayi Müzesi, Sıhhi müze, kadar açıktır.) Türk ve İslâm eserleri müzesi: Pazar- tesiden başka hergün saat i0 dan İ6Ğ ya kadar ve Cuma günleri İ6 dan İ7 ye ka- dar açıktır. ya kadar açıktır. Memleket Dışı Deniz © Seferleri Romanya vapurları: Cumartesi günleri 13 de Köstenceye; Salı günleri 18 de Pi- re, Beyrut, İskenderiye. İlalyan vapurları: Cuma günleri saat 10 da Pire, Brendizi, Venedik, Triyeste, 23ğ_:'gkeci Istasyon Müdurluğü Telefon Avrupa Hattı Elon ekspresi hergün Sırkeciden saat 22 de kalkar ve Avrupadan geleni saat 7,25 te Sirkeciye murvasalat eder. Konvansiyonel 20,30 da kalkar, 10,20 de gelir. ; Edirne postası: Hergün saat 8,50 de hareket eder, 19,33 de gelir. Anadolu hattı Hergün hareket eden şimendiferler!: Saat $ de Konya, 9 da Ankara, 15,15 de Diyarbakır ve Samsun, 15,30 da Eskişe- hir, 19,10 da Ankara ekspresi, 20 de A- dapazarı, Bu trenlerden saat 9 da hareket eden Ankara muhteliti pazartesi, çarşamba ve cuma günleri Haleb ve Musula kadar sefer etmektedir. MÜNAKASALAR: İstanbul Komutanlığına bağlı — birlikler cakltır. Kapalı zarfla ihalesi 14 eylül 938 çarşaimba günü saat 10,30 da Fındıklıda kumandanlıik satınalma komisyonunda ya pılacaklır. Muhammaen tuları 66,000 liradır. GEÇEN SENE BUGÜN NE OLDU? *Şaki Seyit Rıza teslim oldu. Istanbul Radyosu 13 EYLÜL — 1938 SALI 18,30 dans musikisi (plâk), 19 konferans Şişli halkevi namına — Dokltor Bedri Ay berg (göz hıfzıssıhhası), 19,380 dans musi kisi 20 saat ayarı, Granviç — rasathanesin den naklen, Suzan ve arkadaşları tarafın dan Türk musikisi ve halk şarkıları, 20,40 ajans haberleri, 20,47 Ömer Rıza — Doğrul tarafından arapça söylev, 21,00 saat ayarı, örkestra, 21,380 — Cemal Kâmil ve arkadaş ları. 22,10 hava raporu, 22,13 opera ve öpe rel parçaları, (plâk), 22,50 son — haberler ve erltesi günün programı, 23 saal ayarı son (Bu müzeler hergün saat 10 dan 16 ya Topkapı Müzesi: Hergün saat 13 ten İ6 ' hayvanatı için 1200 ton yulaf satin alına | da işi anlatır, çare - Yazan: Rahmi YAĞIZ Iellıkanlln © gece Şosonu vuras- cak müracaatları sultana birer birer anlattı. Evet sultanım.. Bende bir acı var. A- ma bu, tahmin ettiğiniz gibi maddi mese- lelere, para gibi, pul gibi varlık mefhu. munun çefçevesine sığauı sebeblerden mey dana gelmiş bir acı, ıstırap değil!.. Sültan yümuük avuçlarını delikanlının toz penbe yanaklarında dolaştırdı, Da- visti okşarken delikanlının sözünü kesti; ihtirastan ttiriyen bir sesle sordu: — Abdullah.. Abdullahcıfım.. — söyle, nen var., Sana hiç de keder, üzüntü ya- kışmıyor.. Söyle derdini, dermanın ola- yım.. Davist tavrını değiştirmeden devam et- ti — Bilmem haberiniz var mı.. Mudan. yayı düşman tahtelbahirleri bombardı- man etmiş.. — Düuymadım.. Mudanya buraya ya-| kın mı? — Yakın sultanım.. Bursanın kısmı.. — Yazık!.. — Böombardıman şiddetli olmuş; bizim bir de gemimiz batmış!.. — Vah.. vah.. Gemi büyük müydü? — Epeyce sultanım.. Ama ben maddi za sahil rardan gocunuk değilim! Birçok arkada. | şım öldü.. Bu bir. Birde tahtelbahirlerin önüne geçilmediği için artık bizim deniz seferlerimiz de korkulu bir hal aldı. Kim bilir ben de bir gün.. Sultanm yumuk avucu — delikanlının penbe bir tomurcuk gibi duran ağzına kapandı... Bu fena ihtimalin konuşulma- sıma, anılmasmıma dayanamıyan — saraylı nazla iğbirarın meydana getirdiği müşte- rek bir tahakküm ifadesile sevgilisini a- zarladı: — Sus.. Ağzından yel alsın!.. Soüra, daha nağlı bir sesle ihtiras te- barüz ettire ettire delikanlıyı kucakladı. İlâve etti: — Senin seçme bir yaradılış örneği o. lan varlığın kara suların derinliğinde de- gil, ancak benim kollarımda dinlenebilir! Davist, memnundu.! Sultanı avuçları içinde bulünduruüyor, yaşlı ve hotkâm sa- ray kadımımı istediği şekilde sevk ve idare ye müsait vaziyete sokmuş — bulunuyor- du. Âyşe sultanın okşama ve kucaklama- ları ara verince konuşmasını sürdürdü: — İşte, üzüntümün sebebi bu.. — Haklısın yavrum.. Ama kümin elin. de ne var?.. Düşman — tahtelbahiri bu, elbette gelir, yapacağını yapar, kaçar gi der. — Sultanım bizim de — donanmamız var.. .Böyle koskoca donanmai — hüma- yun şurada Boğaziçinde dururken Mar- mara gibi iki tarafı kapalı bir denizde tahtelbahir bulunması bile ayıptır. — Donanmamız bunlara bir şey yapa. bilir mi? — Ne demek sultanım.. Her şeyi yapar ama, donanmanın başına geçirilen o Al- man amirali yok mu?.. Bütün — kabahat onda.. t — Ayşe sultanm gözleri yerdeki kıymetli İsparta halısının. renkli desenlerine ta- kılmıştı. Sevdiği adamın — söyledikleri doğru ve akla yakın şeylerdi. Sonra, de- likanlıyı tehdit eden böyle büyük bir teh- likeyi önlemek için teşebbüs yapmak za. rüretindeydi. Ama bunu kime ve nasıl yapacaktı.? Düşüncesini tasarlama saha- sından çabucak iş meydanına getirmek için Davistin gözlerine baktı; sordu: — Alman amirali niçin bunları takip ettirmiyor dersin? — Niçin olacak sultanım, bilgisizliğin- den! — Bilmem, ben bir şey yaptırır mıyım bu işte!.. Davist, akıl öğretme sırasının gelip çat- tığını görünce sevinçle anlattı: — Tabil sultanım.. Siz, bir padişah kızı, bir başkumandan vekilinin baldızı iken hiç olmazsa bütün bu doğrulukları yerlerine pekâlâ anlatabilirsiniz. — Doğru ama ben işin içyüzünü bil- miyorum. Sen bana nerelere neler söyli. yeceğimi anlat, Ben babama da, enişteme de, daha bu işe karışan bütün vükelâya bulunmasını iste- SAi BEÜ el rim,. Delikanlı © gece Şosonu içten vuracak müracaatları sultana birer birer anlattı. Çılgın bir zevk gecesi ile Kanlıcadaki ya- lıda yapılan bu hazırlıklar ertesi günü AÂy şe sultan tarafından teker teker Enver- paşaya anlatılmış, Naciye — sultarim da hemşiresine iltihakile Şoson aleyhine tah. rik edilen genç ve hırçın başkumandan vekili Alman amiraline — çıkışmak, onu adamakıllı hırpalamak için Karadeniz- den dönüşüne intizarla Mudanya taarru- zunuün tahkikatı hakkındaki raporları o- kumakla meşgul olmuştu.. Şarl Kapo yine sahnede.. E 13 Mudanyada sabah karanlığı yap tığı ateş festivalinden sonra Marmaranmım kanal hattı üzerinde seyrederek cenuba doğru yola koyulmuştu. Brodey gizli üsse gidiyordu. Yolda, ilk techizat postasını — götüren konsolos Palmerin Sancaktar yelkenlisi. ne rastladığı sırada üssün mükemmel ve her işe uygun olduğunu öğrenmiş, şim- dilik Marmaraya verdiği dehşetle İstan- bula kadar bütün sahil halkının manevi- yatmna indirdiği darbeyi kâfi görmüş, da. ha büyük ve daha ehemmiyetli bir taar“ ruza hazırlanmak için gizli üssü gezmeği, görmeği, işe vaziyete ne dereceye kadar uyar olduğunu bizzat anlamağı kurmuş- tu. E 13 güzergâhta rastgeleceği gemilere taarruzdan başka bir program hazırlama. dan doğru gizli üsse geldi. Akşam, sular kararırken Galata nahiyesi civarnıda suyun üstüne çıktı. Karanlık ortalığı si- yah bir perde ile maskelerken ağır ağır sahile yanaşan düşman tahtelbahirinden Brodey Padel bad ayrıldı. Karaya a. - yak bastr, ikinci süvari geminin idaresini deruhte etmiş, süvari ile — yanındaki iki gedikli karaya çıkarken E 13 de her ihti. male karşı sahilden biraz açılmış, tekrar denize dalmış, süyarinin işaretini kon- trol ederek beklemeğe başlamıştı. Brodey, Palmerin iyüce tarif ettiği sa- hilde karaya ayak bastı. Görünürde bir şey olmadığını gören süvari — yanlışlıkla başka bir sahile çıktığını sanıyor, fakat kendisine verilen nirengilerin karanlıkta göğe mürtesem düşen hayalleri tam ta. rife uyar bulunuyor; Brodey, dudaklarını bükerek ilerliyordu. Sahilden 100 metre kadar ayrılmış, içe- riye, sık ve yeşil çamlıkların beneklediği bir toprak parçası üzerinde dar bir pati- kayı tutturmuştu. Süvarinin gözleri ka- ranlıkları delmek istiyen bir ısrarla etra- fi tetkik ediyor kulakları kirişte ufak ve ihtiyatlı adımlarla yürüyordu. Birden. bire gecenin sessizliğini yırtan ince, içten söylenen hâkim ve âmir bir ses duyuldu: — Dur... kıpırdama!.. ' Arkasından madeni bir ses, bir maka- nizmanın tıkırdamasından doğan bir ses korkusuz süvarinin kanımnı — damarında dondurdu. Brodey olduğu yerde durdü. Manasını anlamadığı âmir ve hâkim se- se sanki itaat etti. Kıpırdamadı. Süvarinin ardı sıra yürüyen iki gedik- li ellerini tabancalarının kabzasına atmış tılar.. O aralık sağlarındaki çalılığın ara- sından kuvvetli bir elektrik feneri ziyası çıktı. Süvarj ile iki gedikliyi aydınlattı. Müteakiben bir ses fransızca sordu: , — Kimsiniz? Ve.. Brodeyin üzerinde — dolaşan ziya süvarinin lâcivert ceketini, şapkasını ve yüzünü aydınlatırken daha cevap verme. sine meydan kalmadan ayni ses fransız- | ca haykırdı: — A.. komoödor.. Thtelbahir filotillâsr- nın komodoru kapiten Brodey.. Çalılar, şaşkınlıklâ o tarafa bakan süvari ile iki arkadaşının hayretleri ara- sında aralandı; içinden üstü başı perişan iri yartı, kırmızı yüzlü pos bıyıklı bir a dam fırladı, Brodeye döğrü koştü, arka. sından ellerinde birer tüfek bulunan iki başıbozuk daha çıktılar; yavaş yavaş i- lerlediler; Perişan kılıklı adam koşa ko- şa geldi, Brodeyin böynuna atıldı, öptü. Sonra komodorun ellerine sarıldı, diz çök tü, konuştu: (Devamı var) T

Bu sayıdan diğer sayfalar: