Piyosi kaca anlatan iht- MA öy, na ile bir de, masa- Kayar, De Oturmuş esniyen genç ka © akşam nöbetçiydi, dir aygaz kadar kalacaktı. Saat de — Bu bez geciyordu. Melyar: | e ar dedi, yine birkaç kişi Töleçon, l Bize yine bir şey yok. ekiş, Saldı. Melyar pek acele et- “Peki ti, telefonu aldı ve: Geçy, May #eliyorum, sti, Sert, beratı #efi Berle'nin odasına — e Şimdi telefon etti, dedi. Bu tn Bilyon İrank kazanan numa- > İni, ba bulmuş. Bir meyhs- ki etin on Parçasını ayri sy. Bige. Herif fena halde öf- lama bin güçlükle sotabil- tn, eri A'da ancak dln mabah ağ a w Lükar'a yalniz iki ki, e da he ylcmlş: biri Kambron 80 m kağ kal kadm, öteki de Voji- 4 kapına “48 mükerrer numaralı e- Bâb kaş bakkalı arıyacak, siz RL yi YA konuşun, İntbaların a iyi Ri kadar bir gay getirir. Be oluy, ST de fotografmr iste. akan in a isterse güveytik — fırladı ve ilk rasgeldiği ölüye, tladı. Voğirar sokağında» zaman saat da- mma tn a; yaklarına da b a edim Silme Direk Ki Melyar değil, o sırada day le önlinde hayli a- lime Pıcınm odasında ya- Hrm ram bafl? ziyam, dar Parç uzun ven başımda bir a Yattığını hayal meyal yağ Baş ke Mnbalarının telleri ei doal, Odasma girip bü- bu, holu de kari de- W. O sirada iki polis Z; k, hemanm Son aeyirel- 4 16 aray, yonde <a başinda, sirt üstü Müteya, g Alm yaştida kadar Yüzünde İrsde sa- İ vardı, Şapkası m kan Yüvarlanımı ki niştı. Ak Kay ara e Glnasmdan, başı. m anlaşılıyordu. » komiserliğe ka - Sikti, Öteki eğildi, leğini tuttu ve Ka, Bini İ, dedi; fakat daha W G Mİ gördünüz? “İN Bördüm ana, kim “eni Kapı çalın - LET, 7 ği e j Eİ # i yınca tama- OT. diye bağır. Sikme çe e Pantalonumu TE, ? KAPIYI sçtim, bs ba. gr : Nr azal üphe ettiği bel. hiç ak ini de istievah e. ie tn dedi, tirmemişe; , den Eüzetesi mu - frank kazandığını haber vermeğe gel, miştim. Bir kısmı içeriye girmiş, bir kısmı da kapının önüne toplanmış ahalide birta » kım fısiltdar oldu. Bu habere polis me- muru bile slika gösterdi: — Üç yüz bin frank mı kazanmış? Kapıcı, anlamıyormuş gibi Melyara bir müddet baktı; sonra gözlerinde bir sevinç pariltet görüldü: — Kazandım! kazandım! diye bağir- dı. — Sizi numarah bileti değil mi? — Evet, 1 numara, Kapıcı deli gibi bağırarak odasma daj- dı: — Mart, kazandık! uyansana!... Odanın tâ dibinde, karyolanım önünü kapatan paravanayı çekmişti. Melyar i- le polis memuru baktılar, karyolada bir kadın sakin sakin uyuyordu. Kapıcı: — Uykusu ağırdır ama bu kadar da değildi, dedi. Sonra büsbütün telâşe düştü: — Mart! Mart! Polis memuru: — Durun bakalım, teliş etmeyin, de- di. Neye bağırıyorsunuz? Kapısı: — O da ölmüş, dedi; onu da öldürmüş. — Kim öldürmüş? — Ben ne bileyim? Kapıcı kadınm nabzını tuttu, sonra kalbini dinledi: — Hayır, dedi, ölmemiş; uyuyor. — Emin misiniz? o halde niçin uyan. mıyor? Memurun cevab vermesine vakit kal- madı. Demin giden memur, karakoldan iki arkadaş dahn almış, gelmişti. Fakat bunlar da hemen işe başlamadılar; ko- miseri ve adli zabıta tarafımdan gönde- rileeek memuru bekliyorlardı, Melyar çi, kıp sokağı geçti ve elli metre kadar ö- tede bir kahveye girdi; garson iskemles deri topluyordu. Gazeteci o gün topla - almıştınız sen de mi öldün? İ nan parayı sayan kahveciye: — Kapatmasanız daha iyi edersiniz, dedi. Sabaha kadar müşteri gelecektir. — için? — 246 mlikerrer numarada bir mira - Jayı öldürmüşler; evin kapıcısı da... Birden ssutu. Elbette birazdan başka gazeteciler de gelecek, cinayeti yaza - caklardı. Onların ekmeğine yağ © çalıp bir de büyük ikramiyeyi kimin kazandı- Zım bildirmeğe lüzum yoktu. Belyar demin bunu o kadar insanın yanında söy Jediğine bile pişman olmuştu. Telefon 0- dasıma girdi ve Berle'ye telefon etti: — Büyük bir iş çıktı, dedi; piyankoyu kazanan kapıcı, kiracılardan “birini ölü bulmuş; mütekait bir miralay. Karısı da bir türlü uyanmıyor. Bu işe ben baka- yım mi? Berle: — Elbette, dedi, ama havadisi çabuk yetiştirin, Melyar döndüğü zaman komiserle ad- li zabıta momurlarından Berlan 'da gel mişlerdi. Gaseteei Borlanı tantrdı: — Kadın hâlâ uyanmadı mr? diye sor- du, — Hayır; şimdi doktor çağırttık. Berlan cesedi muayene ediyordu. Mi- Talay kafasına vurulan ağır bir şeyle öl dürülmüştü; bunun ne olduğunu belki adliye tabibi anlıyabilirdi. Herhalde çok şiddetle vurulmuştu; çünkü miralaym başımda şapks bulunmasına rağmen ka- fataar adetâ parçalanmıştı. Kapıcı, kapımın çalınması İle kendisi- nin ceesdi bulması arasında nekadar 2a- man geçtiğini tayin edemiyordu ama ka- pınin kapandığını duymuş olduğunu, &on radan kimsenin çıkmak üzere kapıyt aç» tırmadığını kat'iyetle söylüyordu. O za. wandan beri de kimse çıkmamıştı; de- mek ki katilin hâlâ içerde olması lâzım- dı, Memur: — Başka bir yerden çıkamaz mı? de- di, — Hayır. Berlan bu noktayı iyice tahkik etmek İstedi; komiserle konuşup kimsenin çık. mamasmı temin ettikten sonra kapıcıy- la-Melyar'ı alıp evi gezmeğe başladı. Kapıcı bir mum yakmıştı. Hayli eski olan evin sağında, solunda yedi, sekiz; katlt yeni binalar vardı. Damdan dama atlıyarak kaçmağa imkin Evin 41 in ne | | 000,001 Numaralı bilet! Bir günlük zabıta hikâyesi ra vardı; beşinci kat iso tavanarasıydı; bu da dört odaya bölünmüştü. Yukarıya vardıkları zaman kapıcı elini alnıma vu- rup: « Hiç akıl etmedim! dedi, — Neyi akıl etmediniz? Kapıcı, koridorun dibinde bir kapıyı göstererek: — Miralay Püpiyer'in oğlu, dedi. — Burada mi oturur? — Evet, Rössam... Bu oda çok aydm- hiktır, onu tutup atelye haline koydu. Kapıcının anlattığına göre miralay, bir hastalik yüzünden, daha yaşımı doldur. madan tekald olmuştu; an seneden be. ri de bu evde otururdu. Geldiği zaman karısı da vardı; fakat daha ilk senenin kışında kadm gripten ölmüştü. Mirslay €vi tutarken, tavanarasındaki odayı ds oğlu kiralamıştı. İlk zamanlar oğlu, ye- meğini babası, anasıyla beraber yerdi a- ma annesinin ölümünden sonra - görü- nüşe bakılırsa - baba ile oğlun arası bir az açılmıştı, Kapıcı; — Ben size bildiklerimi ve tahminle- rimi söylüyorum, dedi; fakat bundan mösyö Jülyene bir kötülük gelmesini is- temem. İyi bir adamcağızdır. Bertan: — Peki, peki, dedi, siz devam edin. Kapıcının anlattıklarına göre baba ile oğul arasında kavgaya benzer münaka. galar olmuş; ressam, eserleriyle para kazanamadığından, geçinebilmek için ba basma mürscaata mecbur olurmuş. Ber- lan sordü: — Şimdi evde midir? — Bilmem. Berlan kapıya vurdu; hiçbir cevab çik- madı, Tokmağı çevirdi ama kapı kilitiiy. di. — Allah vere de o da ölmüş olmasa! kapıyı açabilir misiniz? — Evet; bizde de bir anahtar var. O- dayı karım düzeltir de... — Haydi gidip getirin, Komlsere de söyleyin, lütfen buraya çıkam. Biraz sonra kapıcı, komiserle beraber tekrar goldi. Gazeteciye, sanki kirk yıl- lık ahbabmiş gibi: — Doktor aşağıda, dedi, O da karı « mn uyuduğunu ve merak edilecek bir şey olmadığını söylüyor. Garib değü mi? Borlan: — Anahtarı getirdiniz mi? diye sor- dı . İçeri girdiler; kimse yoktu. ». ÖRDÜ de aşağı indiler, Komiser, evin kapısını kapattırmıştı, Adli- ye Labibi ile iki zabıta memuru cesötle meşguldü. Manyeziyom kokusundan, fo- toğraf alındığı belliydi. Berlan, kapıcı önde, Melyar arkada, bodrum katına indiler, Orada da bir gey yoktu, Gezilmedik yalnız bir küçük bah- çe kalmıştı. Buraya kapıcı çöp tenekele- rini kordu, Berlan, haberi duyup gölmiş olan gazetecilerle beraber o bahçeye gitti, Duvarın önünde küçük bir iskem- le vardı. Adli zabıta memuru kapıcıya: — Bu duvarm arkasi nedir? diye sor. du. — Hiç, boş arazi, Geçen sene birkaç ev yıkmışlardı. Berlan eline bir mum alıp iskemleye çıktı, duvarı muayene etti. Biraz evvel bir kimsenin duvara tırmanmış olduğu t8z6 ayak izinden belliydi. Duyarm üs . tündeki kiremillerden birinin de yeri değişmişti, Berlan, arkadaşlarınm: — Sizce katil buradan gelip buradan mı kaçmış? diye sorması üzerine: — Besbelli, dedi. Tekrar içeri döndüler. Adliye tabibi, kadını muayene etmiş, bir uyku ilâcı ile uyutulmuş olduğunu söylüyordu. Zaten çay ibriğinde bâlâ ilâçlı inlamur vardı. Börlan kapıyı açtırdı. Melyarm da kön- disiyle beraber çıkmak istediğini görün- ce: — Hayır, dedi, sonra, Bir çeyrek saat sonra avdet ettiği za- man adli zabıtadaki arkadaşlarından Lu- iye telefon ettiğini söyledi; ons, Mon- pamastaki ressam kahvehanelerine gi- dip Jüliyen Pupiyeri aramasını tenbih etmişti, Kapıcıya vakayı tekrar anlat - mü açmıştı. Hiç kazanmadığı için bu 8€- fer de bir ümidi yoktu. Her keşidede onda bir bilet alırdı; fakat bu sefer iki tane almiytı. Radyo evvelâ iyi işleme - miş ama sonra, belki bir lâmbası yanıp birdenbire duruvermişti. Saat onda ka- pıcı da biraz gazete okumuş, saat on bi- Te doğru yatmadan evvel çöp tenekele- rini hazırlamak için küçük bahçeye git- mişti, Kapıcı, Berlan'm bir suali üzerine: — Karmm ihlamurundan ekseriya ben de içerim ama bu akşam canım İste» medi, iki parmak kadar tom içtim, dedi. Komiser: — Çok şükür ki içmemiş, dedi, yoksa elnayeti sabaha kadar haber alamazdık. Berlan; — Hayır, dedi, o da ihlamur içip uyu- saydı son gelen kiracıya, yani miralay Püpiyer'e kapıyı açamazdı. Komiser: — O zaman da, dedi, kapıyı bizzat ka. HI açardı, ».. ELYAR öteki gazetecilerden ay- rılmış, içeri girmişti, Berlan, ken- disi gibi onun da ayaklarında boyas vo siyah çamur olduğunu görünce kaşları- rı çattı; sonra gülümsedi. Gazeteci sor. du: j — Katil âleti bulundu mu? — Hayır, — Bir şey sorayım, Berlan, bunu el- bette siz de düşünmüşelinüzdür: acaba cinayetin sebebi ne? hirsizlik mı? — Miralaym cüzdanmda hüviyet tez- keresiyle beraber bin yüz frank bulun- du. İkinci katta oturuyormuş; orayı da gezdik, hiçbir şey çalmmışa benzemiyor. — O halde? — Hele sabah olsun, öteki kiracılara #orarız. — Siz hep oğlunun öldürdüğünü sanı- yorsunuz, değil mi? Berlan hemen cevab vermedi, Odada, bulunanların hepsine birer birer baktık- tan sonra kapıcıya: — Evin kapıcısı sizsiniz, değil mi? di. ye sordu, — Asıl kapıcı karımdır. Bittabi ben de yardım ediyorum sma ben tenekeciyim, — Artık piyankoda kazandmız, zengin oldunuz; tenekeciliği bırakırsınız, değil mi? Kapıcı alık alık güldü ve: — Elbette? dedi, Berlan gazeteciye dönüp onun demin- ki sualine cevab verdi: — Ne yapalım? dedi, oğlu da hstıra geliyor, Kırkını bulduğu halde kenüz ciddi bir iş tutmamış. Hayatı da munta- zam değil, Bakm, sabah olacak, hâlâ elmedi. Bütün geceyi dışarda geçirdiği olur mu? Kapret cevab verdi: — Pek nadiren, — Miralayın tekrar evlenmeğe niyeti var mıydı? — Bilmiyorum, — Herhalde o da kabil. Oğlu para - nn elinden kaçacağından korkmuş, Ba- bası övlenmeden onu ortadan kaldırma- ğı daha münasib bulmuş. Miralayın ye- güne varisi 0, değil mi? Kapıcı: — Benim bildiğime göre, dedi, mira- Isyın bagka evlâdı yoktu. Melyar hayretini gizlemiyordu. Ber- Yan devam otti: — Doğrusu iş ustaca hazırlanmış. Ka- prılarm her akşam İçtikleri ıulamura uyku İlder karıştırmış, sonra saat dokuz. da evden çıkmış. Kimseye farkettirme- den gelmiş. Babasının o saatlerde ya bir sinemada, ya klübde, yahut da bir mh- babda olduğunu biliyor. Onun geleceği saati bekliyor. Yüzünü göstermemek ve babasmın birkaç saniyelik tereddüdün- den istifade etmek için lâmbanm tell- ni de kesiyor. Cesedin üzerinde hiçbir geye dokunmuyor. Hemen bahçeye ko- şup duvardan atlıyor ve gidip Monpar- nas'is eğleniyor. Herhalde saat on bir buçuk sularında nerede olduğu sorulun- ca da gösterilecek yeri hazırlamıştır. Melyar; — Ama, dedi, eve gelmiş olsaydı, ken- disini kapıcı değilse bile, kiracılardan bi- ri görebilirdi, Herkesi ilâçla uyutmadı ya! tee hn melek b l Çeviren: Nurullah Ataç 4m lemiştir demiyorum. Eve duvardan at - layıp girmiş, babası gölinciye kadar bah- gede durmuştur. Kapısı: — İmkânı yok, dedi, mösyö Jüliyen böyle bir şey yapamaz. Berlan ona istihfafla (baktı O sırada kapı çalındı: müddelumumi muavinle - rinden biri gelmişti. Biraz sonra ceset kaldırıp adli tıb enstitüsüne yönderii- di. Ortalık ağarmağa başladığı sırada ka- pıda kalın bir ses duyuldu. Kapter: — Mösyü Jülyen geldi, dedi, Ressam, gdii zabıta memurlarından Lui ile gelmişti. İriyarı, uzun saçlı bir adam; sakalı ona ndetâ bir vahşi hali veriyordu; fakat berrak bakışları, cils- sesinin ve sert yüzünün uyandırdığı ik Intibar tashih ediyordu. Herhalde çok öfkelenmiş, hâlâ da sükünunu bulama- mıştı, İçeri girince: — Bönden ne istiyorsunuz? dedi; ada mi çalapaça yakalatıp getirtiyorsunuz, sebebini de söylemiyorsunuz. Adil zabıta memuru Lui, onu nasi) bul- duğunu anlattı: ” — Monparnas'ta herkesler tanıyor. İ. Xi gazinoya girdikten sonra Mavi Fırça gazirosuna sordum; oradaki iki ressam sant on bire kedar kendisile bira içtik- Terini, fakat arkadaşlarının saat on bir. de, Falgiyer sokağında baska bir arka- daşlarının evine gittiğini söylediler. O- rada büldum. Oraya saat on ikide gol- miş, Berlan sordu: — Mavi Fırça'dan çıkıp Falgler soka- ğma hir saatte mi gittiniz? — Olur a! istediğim yere uğrayıp iç- ki içmeğe hakkım yok mu? Berlan #yağa kalktı; orada bulunan « Melyar mistesn le ittihsm ede yorlardı. *.. £LYAR. düşünüyordu. - Berian'm., demin anlattıklarını, yani katilin duvardan atlayıp hali arsadan kaçmasını anlatmasını dinlerken kendini zor zap- tetmişti. Çünkü dçmin orülarda kendisi de dolaşmış ve âuvarm dibinde, Berlsn- m ayak izlerinden başka hiçbir iz göre- memişti. Şimdi zabıta memurunun söy“ lediklerine ne mana vereceğini bilemi- yordu. Berlan'ın ayağa (kalktığını görünce musınmaöın çözülmek üzere olduğunu hissetti, Berlan ressamın yanma gitmiş- ti; ona, isticvab eder gibi değil, vakartı bir dost sesiyle: — Babanizla münakdşa ettiğiniz olur muydu ? dedi, Ressam kapıya doğru bir adım atıp; — Yoksa babama bir şey mi oldu? di- ye sordu. — Siz lütfen evvelâ bana cevab verin. — Münakaşa, hayır. Daha doğrusu ba. na bazan resimlerim için takılırdı; onla- r hiç beğonmezdi. — Öyle değil, Para için münakaşa... — Hiç, hiçbir zaman. Babas,. bana arnemden kalan parayı çok İyi idare - derdi, Daha dün kendisine, beni bü dert- ten kurtardığı için teşekkür ediyordum. Borlan birdenbire kapıcıya döndü ve emreder gibi bir sesle: — Şimdi, dedi, siz bana şunu anlata caksmız: piyankodan bir gü nevvel gidip de bir numaralı bileti, daha doğrusu 0- nun onda birini niçin aldınız? Kapıcı: — Çünkü, diye başladı. Yakat sözünü bitiremedi; ressam Ber- lan'm yanma gölmişti: — Affedersiniz, dedi... — Tütfen biraz müsaade edin. Fakat öteki bırakmadı: — Benim de anlamam lâzım. 1 numa. ralı bilete ne olmuş? o, babamdaydı. Yoksa ona bir şey mi çıkmış? Berlan bağırır gibi: — Lütfen susar mısnız? dedi, Size verilecek acı bir haberim var. Babanız, bu gece yarısı, merdiven başmda ölü bu- Tunmuş, Dev gibi ressam: “babam!,, deyip ba, yılâı. A ERLAN şimdi kapıyı sikiştiri. Yordu: — Sen bileti miralay Piüpiyer için mi e