MATMAZEL İ ki Yazan: Ş. Rober Düma —.Z | SEMLANE 6 Çeviren: F. K. General ve Fon Strammer yılan sokmuş şıibi sıçradılar. — Fakat gunu da bilmeniz lâzım, Size her hangi bir şekilde yardım ödemeyi Hangi bir şekilde bizden müzsheret bi. le bekiiyemezsiniz. İşin tehlikeleri de size rai, Ne demek istediğimi anlıyor- sunuz değil mi? — Ahliyorüm, ekselins, Baba emir vermiyor, yalnız... — Bir arzu ve temenni izhar ödiyo- ruz, İsteriz ki, toşkilâtımız bu alçaktan kat'i sürdtte kurtulsun. Mutabıkız, de- ğil mi? Erna korkunç bir sükünetle gülümse. di: — Tamamiyle vo her hususta ekse- Mina! Kendi kendine hitap ediyormuş yâvaşça ilâve etli: — Halnlerden nefret ederim! General çamıs kadma baktı; o sırada güzelliği insanı titretecek bir hol almış, gözlerindeki mâna sertleşmiş, yumruk- ları sıkılmıştı, — O halde Brosilofu şimdiden ölmüş farzedebiliriz. Alçak! Kendi göber- tecek kurşun değerinde bile değildi! Birden neşelenen Brna bir kabkaha attı; | — Ah şu askerler! Ölüm deyince ax kıllarma hemen kurşun gelir, Size kur pundan tüfenkten bahseden oldu mu? O sizin silâhmiz; benim silâhim başka, Fon Strammar, âmirinin masasına İs Genilen övraki koymuştu. * Veygelman dosyası eksolâna, ws Teşekkür ederim. * General masasınm başina geçti, dos yayı açtı. Evrakı tetkik ederken sordu: — Veygelman'ı tanıyor musunuz Er na? — Hsyır ekselâns, — Burada onun bazı gruplar arasm- da fotoğrafları var. İsterseniz bakmız. — Hay bay ekselins. Nasi adam olduğunu hâkikaten merak etmektey. dim. Casus kadın masaya yaklaştı, genöre- lin omuzundan eğilerek (fotoğraflara baktı, — İşte bakmız şu sdam, General parmağiyle, bir merasimde otomobilden inen bir adamı gösteriyor du, Erna birden haykırdı; — Ekselâns! Eksolâns! Şu adam kim? Veygelman'ın arkasmda duran «- dam kim? Fotoğrafa doğru uzatığı Oparmağı heyecandan titriyordu, casus kadm bir den büyük bir heyecana kapılmıştı. O. nan bu ani heydecanmdan meraka düşen Iz GE EDER gihi General başımı kaldırıp bâyretle Er hahm yüzüne bakarak öevap verdi: | — Kim mi? Veygelmanm hususi ki tibi Hans Brünel... — Hayır ek$selâns, bayır! Hans Brünel değil! — Ya kin? — Yüzbaşı Benua! Tanıdım, ta kon dizi! General ve Fon Strammer yılan sek- Müş gibi yerlerinden #tçradilar. İkisi birden söyleniyorlardı: — İüikânı yok. Nasi ölür? — Aldanıyorsunuz her halde! Casus kadın hiddetle tekrar etti: — Bu adam yüzbaşı Benua'nm ta kendisidir. Ben ne sarhoşum, ne de de. 1! Gördüğümü tanırım, General ayağa kalkmıştı. Ernanın o muzun elini koyup gözlerinin içine bar karak: — Dikkat ediniz Erna, deği, Mesele çok mühimdir. Bu adamı teşhis etmek- le bize fevkalâde mühim bir hizmette bulunmuş oluyorsunuz; öyle bir hizmet ki, şimdiyo kadar Yaptıklarımız bunun yanmda hiç mesabesinde kalır. Fakat aldanmadığınızdan omün miiniz? — Bu adam yüzbaşı Benuadır, Bu iki kere ikinin dört ettiği kadar muhak. kak ve kat'idir. Ö adam General tekrar (o koltuğuna oturdu. Dalgın, düşündü. Erna ve Fon Stram- mer ses çıkarmadan beklediler. Gene ral nihayet söze başladı: — Şimdi anlıyorum. Mesele şimdi ay- dmlandı, Zehirliğaz sirrrnız Benua tara. fmdan çalındı. Fakat Voygolman suç or- tağı mıydr? Yoksun o da mt sldatıldı? Gene sustu, Biraz sonra birden Erna- ya bitap etti: — Bu adami alt edecek kudreti ken. dinizde görüyor musunuz Erna? -— Belki. Bümiyorum, ekselins, Yim- rederseniz bir tecrübe öderim, * — “Belki, , “Teemibe ederim, ne demek Erna.. Bu adamı alt etmemiz 4- gım, Anlıyor musunuz, bu adam muhak- kak mağlüp edilmelidir. Hor zaman çok soğukkanlı ve sinirle. rino bükim olan general heyecanla ko- muşuyordu: — Benn bizim en müthiş düşmanı. mizdır, Şimdiye kadar bize yapmadığı kalmadı ve dalma elimizden kurtulma ön muvaffak oldu. o Soh muvaffakıyeti. âdeta bir mucize. Berlinde 26hirliğaz dosyasmı çalalı bir ay olmadan Mör- zelberg'de bize yeni bir oyun (oynadı. Fakat şimdi vaziyet çok değişmiş bulu- muyor. Simdiye kadar onu hi; tanımı. KADININ AN Kardaggiğim, Lui umumi meclis azalığma intikab edildiği za- , man kendisine Lejiyon d'Önör salihi de verilmişti. Umumi meclise gireli üç yıl oldu; mebusanm içtima devresinde Paris'de herhalde göreceğin babam, damadı için Lejiyon d'Onör nişanının ofi iye pa. yosini istemiş; rica ederim, sen "vu işi eline al ve böyle geylere ko- damanlardan hangisi karışıyorsa ona bir kere kendin söyle. Pok twuhterem babam kont dö Mokomb âs kendisi için marki unvanmı köparmağa çalışıyor ama sakm bü işe karışma; sen n6 iyilik ede toksen bana et. Lul mebus olunca, yani önümüzdeki kış, Paris'e geleceğiz; ora- da yeri göke katar, Lul'ye bir umumi müdürlük verdiririz; ba su- retle alacağımız maaşin yaşayıp gelirimizi biriktirmek kabil olur, Babam mecliste merkezle sağ cenah arasında oturuyor; bütün arzusu marki olmak; bizim ailemiz tâ kral Rene samanmda meşhur- du, kral Onuncu Şeri da bir Mokomb'un dileğini, reddedemez; fakat bahamm, küçük ağabeyim için bir şey istemeğe kalkmasından kor. kuyorum; marklliği öyle çabuk çabuk koparamazsa daha iyi olur, çünkü o zaman yalnız kendini düşünür. Ah! Luiz'ciğim, cehennemden goliyorum! sana, çektiğim istr- rablardan bahsedebilişim seni de kendim saydığım içindir. Ama bil- mem o menhus beş günü düşünmem kabil olacak mı? sadece ihtilâç kelimesini söylediğim veya duyduğum gaman tâ ruhum Ürperiyor. Benim geçirdiğim boş gün değil, beş ıstırab asrı. Bir ana bu acıları duymadıkça acınm, elemin ne demek olduğunüu bilemez. Dfştin, ne tutulmuşum. Kardeşim, buzu koyabilmek için, okyamağa kıyamadı. ğa başladım. Çeviren : yorduk, Eşkâli hakkmda çek müphem ma Iümata sahiptik, Halbuki şimdi sayeniz- da onun fotoğrafına malik bulunuyoruz, Avm izi üzerindeyiz, mesele onu yaka- Jamakta.. Brosilof onun yatında bir hiç, ehemmiyeti sıfırla dahi ölçülemiyecek bir kıymettir. Halbuki Benua., Mücade- le zor ve çok çetin olacaktır, Erna, Bu İşe girer misiniz? — Hay bay eksolâns. Ve imerak etme yiniz, onun da hakkından geleceğim! —EBravo matmazel şeytan! Fon Sirattmere döndü: — Esron, güzöl arkadaşımızla müca- dele plânmı hazıtlaymız. Benüa hakkın. da bildiklerimizin hepsini anlatınız. Plâ- nmızı hazırladıktan sonra toplanarâk hep birlikte üzerinde münakaşa ederiz. Şimdi çekilebilirsiniz. Erna ile fon Sirammer odadan çikın- ca general telefonu açtı: — Emniyeti umumiy'eyi veriniz. Bekledi, Telefondaki #ünle sinirli #f- nirli cevab verdi: — Evat bizzat umum! reildürle konu- gacağım. Bön general fon Rogviçim, — Allo, siz misiniz? ben genersl fon Rogriç. şökkür öderim. Siz nasılsmız? — Maiyotinizdeki memurlardan en 26, ki ve beceriklişini bir müddet için emri- me vermenizi rica eddeeğim. Fovknlâde mühim bir iş için.. Ne olduğunu bilâha- re size sifahen söylerim. —s9— O müthiş günden bir gün evvel hava ağır ve adeti sıcaktı, Ar. man'cığıma dokunduğunu anladım. Her zaman uslu olan, gülen ve okgıyan çocuk © gün hüysuzlastı; olur olmaz her geye ağlıyor, oy- namak istiyor, oyuncaklarını kirıvordu. Belki de çocuklarda hasta, lıklar hep böyle huysuzlukla başlar. Bu garib hırçınlığa şaşırdm; baktım Arman bir kızarıyor, bir sapsarı kesiliyordu; dört diş birden çıkarıyor, ondan olacak dedim, Yanıma yatırdım, ben de ikide bir kalkıp bakıyordum. Gece biraz ateş bastı ama pek aldırmadım: hep dişten sanıyordum. 15 ikinelkânın Sabaha doğru: “Anne!” dedi; eliyle, mı istediğini işaret ediyor- du; fakat hareketinde bir ihtilâç, sesinde bir dolgunluk vardı: ka- nım buz kesildi, Hemen yataktan fırlayıp şekerli su hazırisğım; fakat bardağı uzattığım zaman baktım, hiç kıpırdamıyor, sadece: “Anne! anne!,, diyordu. Tüylerim ürperdi, bu 665 çocuğun sesi de- ğil, hattâ bir ses bile değildi, Elini tuttum, el açılmıyor kaskatı ke. siliyordu. Bardağı oğzına götürdüm, zavallı yavrucak korkunç bir halde, yutkuna yutkuna içti; su boğazmdan geçerken garib bir #03 çıkıyordu. Sanki bir ümitsizlik içinde kolları, bacakları le bana &a- Nurullah ATAÇ Üç veya dört küçük kurşuf omuzlarımla kollarımın kabd etlerine saplandı. —23 Elinde tabanca ile gelmeğe cesaret edememişti. Belki de evvelâ ben ateş ederim diye korkmuştu; sonra da arka- sını bana çevirerek Samanlığa girdi; ben de serbest bir nefes aldım; beni görmemiş olduğuna kanaat getirdim... Sabah oldukça serindi; fakat herif be- ni bir hayli terletmişti. Nihayet Morgan doğrudan doğruya ot yığınma yürüdü. Her halde buradan bir şeyler ümit ediyordu. Bir alım me- safeye yaklaşıncıya kadar bekledim. Sonra da elimde tabanca, birdenbire karşısına çıktım. Bu âni karşılaşmayı soğuk kanlılrkla karşıladı, biç bir ha- rekette bulunmadı. Ellerini hemen yu- karıya kaldırdı. Bir tek söz bile söyle - medi, Üstünü yokluyarak silâklarını al- dım, Kendisini kulübenin yanmdaki bir ağaca bağladım. Her ne kadar Morgan Sesini çıkarmadıysa da, madam çenap- Tarı pek hoşlanmışa benzemiyordu. Kendi kendine ara sırada bana hita- ben, bazı kelimelerini anladığım Osabe diliyle söyleniyor, anladığımı bildiğimi bildiği halde, okkalı küfürleri savur » maktan hiç çekinmiyordü. İkisini de baştan tırnağa kadar ara « 'dıktan sonra ,oşyalarımı da karıştırdım, Adamın üstünde 1335 dölar vardı. Kas din da boncuklu bir kese de 12 dolar taşıyordu. Şuracıkta sadedin haricine çıkıvere yim; Bu Kese şimdi Beveriy tepesinde» ki malikânemde salonumun duvarma asıl; duruyor. 13 doları kadına geri verdim, Kulü- bede şarjörü 12 kurşun alan otomotik bir revolver ilaha buldum. Kurşunlarınt kâmilen dereye attım. Başka ateş alır silâhları yoktu, Mötgan hiç ağzını açmıyordu. Ka- dm ona yemeklerini getiriyor, fakat bana pişirmeğe kat'iyyen yanaşmıyor. du. Ne ise kendim buigiusta bir aşçı kadar yapabiliyordum. Paraları bulmak için kulübenin altını üstüne getirdikten sonra, dışarıda para gizlenmesi muhte- mel her yere baktım. Çalı diplerini, a ğâç kovuklarını aradın msekleri bir- bir gözden geçirdim. Şüpheli yerleri seçerek, toprakları. kazdım. Nafile, hiç bir şey bulamadım. Çalışırken kadını da yanımda bulun- YAZAN:O' NORE bütün vücudu sıcak bir demir kesildi. Ben çığlığı geldi: duruyor, Morganı ağaçta bağl! j yordum , Dördüncü günü işi bir sika vurmuş olacağım ki, kırmızı derili kulübenin kapısından fırlıyarak * €l ateş etti. Kâfir karı kurşun” ye saklamıştı? Üç veya dört kllçük kurşun rımla kollarının kaba etlerine #2 Fakat hiç birisi zarar ve üzün ©sk kadar derine dalmamıştı. Tabancayı dereye attıktan dr dını ayaklarından bir ağaca biö | Nihayet Mister Morgan, kar madam ve ben palamarı çözerek kilometre mesafedeki Red Mo yüne yollandık. yi İnzibat çavuşu mahpuslarlâ gelişimi görünce bir hayli beyi dr. Morganın kendi mini gs lunduğundan dolayı mükâfatı istemeğe kalkıştı. Böyle bit igöisi lak asılamazdı. Dizgialeri toparlayarak asabi! tin, Gecileri yel almak sureÜj”) ger kazasınm merkezi ve istasyonu olan Strog şehrin€ Şehirde tevkifhane gibi bir Tadi Morgan: buraya kilidledim- gi serbest bıraktım. Yağızati? Beygirini alarak, hiç vakit yel rin Osage memleketine doğf” dı. Bir çok sene sonra ayni gördüm . Gaz madenlerinde *— 3000 dolar çekmekte olduğu” dim. Stronglardan Elgosanın m vuşuna bir telgraf çekerek, S Morganı teslime hazır olduğum ” dolar mükâfatı derhal tedarik si lâzım geldiğini bildirmeğ? dim. w Ertsi günü Cantaberry?9 graf çekerek, Bevey çavuşu” kufu Oklahoma ile Colarsâ? daki vilâyet hududu ü Benda şehrinde teslime mu bildirdim, Bandada da tam bir hafts go ten sonra Mister Morganl, adama teslim ettim. MU bana bir makbuz vererek (Devami ver) MALİ kayar DU «— Koş, bir doktor! bir dekter! diye bağırdım, ölüYö”” Lal hemen gitti, zavallı Arman'cığım da bans sal bir kero daha: “Anne! anne!” dedi. Ondan sonra bif ğunu bile bilmez bir hale geldi. Alnmım o güzel veren o çi bir odun parçası gibi kaskatıydı. Gözler de ne gözl geldikçe titriyorum. Benim o cici Arman'cığım karar” yy yampırılaşmış, bir mumya kesilmişti. Lul'nin gidip Marsi ürdiği iki doktorla bizim köyün doktoru, birer gesmöt yes dikilmiş duruyorlardı; onları gördükçe titriyordum. Bİr masından bahsediyor, öteki ise çocuklarda böyle bü olduğunu söylüyordu. Bizim köyün doktoru annede de daha akıllı, uslu adam: hiçbir şey söylemiyordu. “Diştendir” diyor, birincisi: “Hayır, humma!,, ayarda. cuğun boynuna sülük, başma da buz koymağı karar Ben kendimi ölüyor gibi hissediyordum. Orada, zamarki gürültücü, canlı çocuğun yerine hiç pr rıldı, içinden gelen bir kuvvetle çekilen gözleri bembeyaz oldu, zl yogi “© ihtilâç başladı. O carlı, pembe beyaz gönlüme 7 K, doktorların gelmesinden bir sat evevi i erdi! yari miş bir ceset görmek!... Bir zaman geldi, o kadar mişim ki öpüp okşadığım o güzel boynu sülüklerin vimli başa bir buz takkesi geçirildiğini görünce assdi yeli kadar binalmışım ki seni, çocuğun olmadığı Için, bahi ımız o saçları kökünden kestiler, Lu