m mz — 1s hayvanları Bmeyiniz | arız olan birçok hastalik İm temas neticesinde insanla- tig 07. Meselâ kedilerden insan. talığı geçebilir. Acarus de- J (is ae dn la Ven “ husule gelen ve eilâde ka- W ekseriya yaralara sebeb 0- | Maç İastalş ekseriya kedilerini öpüp 2 Müklara ve kadınlara geçer. İİ sta bariş görünen bu haste . Iğ iy nda tedavi edilemezse egre- Vİ edebilir. Bu hastalıkla Srle ufak bir temas, sirayete ren cildin kızarıp ka - N Yan bu hastalık az zaman ; al Yaralar halini alır. t vu sanlara göçen diğer bir f a Tonsurans,, denilen da ihata öden cil Sar, len cildde yaralar hâstalıktır. Kedilerin verem Ki (m Pe zamanda difteriyo l * Bunun sebebi bir müd Küm uzun tetkikler ve “e ardan e nm kedinin mik- .i otire; yn 1 Bayi be mobilyeye Va ne ki eksoriya güzel ku - kedilere fazla yüz her uzanan eli ya - edilmemelidir. BU. kedileri fazla mıncık - * edilmelidir. Sa kodilerin taşırirkları ! taşıdıkları ve insatlara di Parola gi Dürtür. Bundan başka i Key ki, eBiler bir köpek besta Moy e Maha, asla kepokler husule gol e, ik, raktadır. Bunun notice, Bikta,, $ vaktinden evvel döküler, Bira Peklerd has olan ve in- Sen hastalıklardan bi- urcuklarıdır. İçerleri sildde hüsl olan bu to- popik kurtlar var - Yumurtaları karaciğer. a La da nesviinema bulur pak yer YEtSNiğI başgös - A baş, Üyenlerin çoğunun bu ” m görülmüştür. Hye, Ulun da köpeklerden lardan köpeklere geç. Miki e Ültan Eee ONE. z Mag leri » Büyük şehirlerde Meta, bep ayan köpeklerin ve » & Türy İstidatir oldukları gö- eni bir adamla ayni ey- ip Bin sada vereme tutul. süne hastalığı başka in - YA, tiz Mubakkaktır. Ma yide gidek besliyenlerin bun büy #rasma gört in. aa Arkadaş olan köpeğe <A ai tek amdır. Köpeğin Pek tehlikelidir. O. kapı, *lnizi ve yüzünüzü Yediğin müsade etmeyi « kayanz la yemek yenecek. Mira, Siva gayet iyi yı - dA bezi a Ve köpekler kadar tn de , Fiyabilirler. Mese agiz eek sevdiğiniz papağa- ni U, seskiz sadasiz İş eter örtuk e Kalmanın, ski parlaklık, 6 Bt, a ona * Yemek yemez. Mind. ça almamak, onu sav- Bta oy, kari bütün bu fraz zle . in Ve İnsanlara “den hastalığı ÜR eni a ya - Pebirie NR. Bu hastalık bir ne. keli, gi e, * Bu eta vidayı ret z Eif ağrılar âriz Okseriya 40 a ka. *, burnundan kan İMESELE| Naki kifayetsizi HABER — Aksam postam l İ vasıtalarının nden Istanbulluların Pazar gezmeleri birer işkence Şehirlorda yaşı. * yan insanların, he- le İstanbul (o gibi dar #okakları, ha - vasız (mahalleleri pek bol bir şehirde yaşıyanların, (haf tada bir kere olsun, ( gezmek, hava ni. mak, en büyük tiyaçlarıdır. ai y Yedi gün çalış - tıktan sonra yapı - lan gezme, insana gelecek bir hafta için yeni bir hayat, n6şe ve canlılık ve- rir. İşte bunun için dir ki, çalışan İs - tanbulluların yüz- de elliye yakin bir kısmı, hafta tatili olan pazar günle. Tİ, çoluklarını çocuklarını yanlarına ala. rak kışm, sinemalara, tiyatrolara yazım da sayfiyelere akm ederler... Kış için, tramvay ve otobüslerin gay- rimuntazamlığından başka (şöyliyecek çok söz yoktur ama, yazın şikâyet edi. Ieoek iglerimiz haddi hesabi fazlasiyle aşar. Ben şahsan, ümumi tatil günlerinde katiyyen gezmeye gitmiyen bir adamım. Çünkü böyle günlerde ne vakit eğlence- ye çıktıysam, kalabalık, vesnit noksan - Uğı kabilinden bidiseler yüzünden dai- me yorgun gelmişimdir. Nihayet dört se ne evvel Övbe etlim... Fakat pazarları gezmek mecbüriyetin- de olan srkadaşlerım var, Bu biçareler hallerinden durmadan şikâyet ederler. Germelerinin yarısmı dn adeti işkence içinde geçirdiklerini yanayakıla anlatır. fasulye yağile mi yürüyecek ? U gidişle galiba güneşi de bir gün şişe İçersine sığınmış göreceğiz. Meşhur Ford, bugünlerde Amerikada meşguldür. Niçin mi? Çünkü bir Amerikan âlimi şöyle düşünmüş: nebatlar hava- dan karbon gazi alıyorlar, gazin oksijenini dışarı veriyorlar, karbonu da bünyelerinde tesbit ediyorlar, şağı yukarı iki bin milyar karbon gazi vardır. Eğer bu gez, deki karbondan istifnde edilmek imkânı elde edilirse, bitip tükenmek bilmiyen bir kömür menbat elde ölmiş olacağız. İn- sanın nefesinden çıkan, volkanların püskürdüğü gaz karbon, ha vadaki bu miktarı istihlöke rağmen sabit tutmağı kâfi ge- isoektir, azar ee e e elemen ğ olmamalıdır Pazer günleri bir Şirketihayriye vapuru nu tıklım tıklım dolduran (yolculardan çoğu da böyle ayakta kalmışlardı. Kimisi vapurda yer bulamamıştır, ki- misi trende ayakta kalmış, kimisi de a. vuç dolusu part harcayıp gittiği piâjda buşinı sokacak bir kabine bulamayıp ters yüzü geri dönmüştür. Eğlencenin de büyük bir ihtiyaç oldu. ğunu anlamış olan devletin, gezme, eğ- lence yerlerini slah etmeye ve vcüz » latmaya bu kadar emek sarfettiği birde. virde, nakil vasıtalarının da halkm isti- rahatini düşünmekten geri kulmıyscak larmı ümid ettiğimiz için, söylenenleri biraz mübalâğalı buluyordum. Fakat son on beş günde, İki pazar ar- ka arkaya İşim düştü, birisinde Florya» ya, birisinde de Beykoza gidip gelmeye mecbur kaldım. Floryaya gidiş, geliş çok dahı ra hatsızdı. Birinci mevki bileti le ikinci mevkide ayakta kaldığım trende, kala- balıktan ve benim (gibi ayakla durup Bekârlara piyanko | VUSTRALYADA, büyük ikramiyesi güzel bir kız olan bir piyanko tertib edilmiştir. Bu piyankonun çekilmö- si bir kır balosiyle beraber yapılacaktır. Bu orijinal piyanko- biribiri üzerine yığılan zavatlıların vaziyetinden ndetâ boğuluyordum. Dö Büşte işimi görür görmez, erken İrenlerden birine bir işkenceden ya- kam: sıyırabildim, Beykoz seysl bati, bunun aksine oldu. Gidişte Şir. keti o Hayriyenin, çok kalabalık va- purlarında, oturu- cak bir köşe bula- bildim. Fakat dö- nlişte, daha Bey- kozda bile, vapur da ayakta yer bul mak bir sandet- ti, Istanbula kadar bütün günkü yorgun! luğum iki misli oldu desem hiç mübalâ. ğa etmemiş olurum. Zaten yukarki resim de, Boğaziçinde sözde gezmeye çıkmış çoluklu çocuklu ailelerin, ayni vapurdaki zavallı halle - rini göstermektedir. Simdi düşünüyorum, bu hafta bir iş çı- kar da adaya gitmem icab edorse, diğer nakil vasıtalarından farksız olan ada va. purlarında kimbilir neler çekeceğim. Nakil vasıtalarimıadaki bü izdiham, nakil vasıtalarınızın gayrikâfiliğini gös- termeğe' en açık bir misal deği midir? Bu şehrin nakil vasılalarmı idare eden şirketler, huâns! vö Teğimi'idareler, vazi- yeti nasıl görmüyorlar. İstanbulluların pazar gezmeleri daha ne vakte kadar böyle birer işkenes ha- linde devam edecek??11 Doğrusu şaşmamak kabil değil! mahsus Dun biletleri münhasiran bekirları satılmaktadır. fasulye ekmekle Piyankoda kazanan adam, genç kızla derahi evlenmek mecburiyetindedir. Evlenmesi için icab eden bütün resmi muameleler piyanko; Halbuki havrda a- ödiyecektir. birkaç kişi arasında Birçok âlimler bu mebde üzerinde çalışırken ve tecrübe iyaparken Ford fasulyoden istifade etmeyi düşlinüyor. Soya zatüree | fasulyesinin nekdar yağlı olduğunu bilirsiniz. O havadan aldı- tutulan- İğ karbonu yağ halinde bünyesinde tesbit eder. Bu yağın tahlil, terkibinin petrola çök yakm olduğu neticesini vermiş. İtir. Binaenaleyh Forda göre istikbalin benzini fasulye yağı- dır, I225 gün uyuyan adam İ GFYADA yaşıyan bir ateşçi 2 ikincikânun 1037 akşamı evine gelince çok yorgun olduğunu söyliyerek yatağı- . |na girip derin bir uykuya dalmış ve bir daha uyanmamıştır, Kendisini uykudan uyandırmak için başvurulan bütün çare- ” İler meticesiz kalmıştır. Bu adam fasılasız yumuş ve bu müddet zarfında gıda yerine kendisine besleyi- ci şırmgalar yapmağa mecburiyet hâsrl olmuştur. Uyuduğunun 228 ne: günü ateşçi uzun uykusundan uyan- mış ve hiçbir şey olmamış gibi işinin başıma gitmiştir. Kendi- sins soranlara uyuduğu günlar zarfında fovkalâde bir şey his- sotmediğini ve uyandığı vakit vücudunda iyi uyumuş bir ada- mu rahatlığını duyduğunu söylemiştir. * mağarada yaşıyordu. malamıştı. tamam 225 gün t- ğu sekiz ay zarfında yor, etrafındakileri yu tertib eden beyet tarafmdan yapıla- cak, düğün masrafı da bu heyet tarafmdan verilecektir. Ay, rıca bu keyet yeni evliler için mobilyalı bir apartıman hazır. latacak ve bu apartımanm on senelik icarını da peşin olarak Piyanko müthiş bir muvaffakıyet kazanmış, şimdiye ka- dar 300.000 den fazla bilet satılmıştır. Bu biletlerdan birinin taksimi yasaktır. * Meçhul kız NGİLTEREDE Bakirkeni hastanesinde bir kız yatıyor. Hastane bu çocuğu, bakmak ve göri kalmış zekâzmi in- kişaf ettirmek için istiyenlere evlâtlık vermek niyetindedir. Fakat şimdiye kadar kimso bu kizi almağa talih olmamıştır. Kızcağız, on ik, on üç yaşlarmdadır. Hindistan ormanla» rmda gezen bir heyoti seferiye tarafından bulunmuştur. Bir Yakalanıp getirilmesi kolsy olmamış, kendini tutmak istiyenlere mukavemet göstermiş, yüzünü tar. “Meçhul mla” ismi verilen kızcağızın saçları bir buçuk metreden çok uzundur. Tırraklarının boyu da $0 santimetreyi geçmektedir. O, konuşmayı bilmiyor ve hastanede bulundu- da öğrenememiştir. Sadece homurdanı- tırmalıyor, ve hastabakıcları ısırıyor. Susuzluğunu giderebilmek için günde iki kova su içiyor. Bu kizin, pek küçük yaştayken bir ayı tarafından dağa ka- gırılmış olduğu zannedilmektedir. nm cezasını ekseriya güzelliklerini kay. Halaıki> azlsiireen aiimtkemeilz Mia ler. Birçok çocuk hastalrklarınm da bay- aile ws dji snake > snf ki ehli hayvanlar mümkün mertebe çö- alindım da, yeni | Gözüşler : Anıâki kusur- lardan: Büyük. lük satma Yazan; Dr. R. ADASAL Megalomani, maruf tabirile halkm da çok iyi bildiği büyüklük satma, bilhas- sa akıl hekimleri tarafından birçok delil. lerde görülen bellibaşlı hezeyanlardan bi ridir. Timarhanelerin devamlı sakinleri ve haattâ çok defa (sokaklarda serbest dolaşan mecnunlar arasında hekim ol- muyan her dikkatli o müşahid bile kendi- lerini dev aynasında görerek büyüklük taslayan insanları kolaylıkla seçebilir. Kafasında eski Rus generali şapkası, yırtık ceketinde bir sürü madalye olduğu halde nutuklar vererek (o gezen dilenci, ara sira yüksek makamlara uzun istida- larile mühim buluşlarını bildiren hayal: perest kâşif, cigara artıklarmı toplayarak ve parkın bir köşesinde bitlerini ayıkla. yarak âleme milyonlar ve kâşaneler da. ğrtan aç serseri bu hasta tiplerindendir. Zaman zaman dünyamızın bir tarafından güzetelerle prensliklerini veya mehdilik. lerini iddia ile ilân eden insanların saç» maları da ruhi bir hastalığın delillerin. den başka bir şey değildir. Fakat ben, bütün bu bedbaht delileri, tabiatin bu kusurlu o kurbanlarını daha ziyade klâsik akliye kitaplarının tarifleri ne ve timarhanelere bırakarak, akıllı ge- çindikleri ve cemiyetin muhtelif kademe. lerinde mühimce mevkiler işgal ettikleri halde kendilerini dev aynalarında gören megaloman münevverleri ele alıyorum. Aramızdaki yaş ve sınıf farkı bir sene. yi aşmıyan eski aşinalardan bir meslek. 'daşımın son zamanlarda dostlarmdan $e- lâmi kestiğini ve meclislerine iştirak et- mediğini duyduğum halde inanmıyor. dum. Dün akşam Kadıköy İskelesinden kalkan kalabalık yapurlardan birinde ©- turabilecek bir yer aramakla meşgul iken yolcular arasında bu eski dostumu sezin ce sevindim ve güler bir çehre ifadesile kendisini selâmlamak ve hattâ yanina ka dar sokulmak istedim; ne çareki bir ya» bancı karşısında imiş gibi bir vaziyet ta. kmarak kafasını başka tarafa çevirince hakkındaki dedikodulara derhal ben de hak verdim. Geçen gün de başka bir arkadaş anlatı- yordu: “İstanbulun büyük resmi mües- seselerinden birinde bir iş takip ediyor. dum; bir şef masasını (İşgal eden gerç zatın eski lise arkadaşlarımdan biri ol. duğunu görünce yanına gittim ve ismim. le kendimi hatırlatarak diğer üç dört ar- kadaşımız hakkında da kendisinden ma- Iimat istedim, Beni başımdan ayağıma kadar tereddüt ve dikkatle süzerek güç- İükle tanıdıktan sonra emir veren bir ses le arzunuz nedir? hitabında bulununca muhitindeki arkadaşları yanında yerin dibine geçecek oldum. Anlaşılan beni pa. ra dilenciliğine çıkan bir işsiz sanıyordu.,, Düşündüm: Kadıköy vapurunda muhi tini tanımıyan Megalaman da benim gi. bi bir doktordu ve ben de onun gibi mü. tehassıstım ve benim gibi daha bir çok dostlarını ve dolayısile kendi şahsiyetini de İnkâr ediyordu. Kitap yazan, iyi ede- bildiği sayısız hastaların da meth ve sena ettiği bir Jokman hekim değildi. Bir ruh hastası olmadığı halde ona bu büyüklük satma huyunu veren ve kendini dev ay- nasırda gösteren sebeb neydi? Müesese gelinin alâka göstermeden ve hüviyetini araştırmadan koğmak istediği arkadaşım da hergün yüzlerce insana mel ce teşkil eden bir sıhhat müessesesinin en değerli bir hekimi ve hattâ baştabibiy di. Bütün okuyucularımın gündelik hayat» larında buna benzer miselleri kolaylıkla bulacaklarını sanıyorum, Avrupada bu - *lunduğum zaman Paris tıp fakültesi kü. tüphanesinde ilk sınıf talebeleri ile yan. yana oturarak çalışan aksaçlı ve sakallı ihtiyarların profesör olduklarmı takdir ve gıpta ile görür ve ilmin tevazula öl- güldüğünü anlardım. Mensup olduğu ce- miyete bir eser hediye eden her vatanda şın ve bilhassa bilgili münevverin övün- mek ve emeğinin mükâfatını aranıası bak kıdır. Fakat çizmeden yukarı çıkarak ve bütün gün dev aynası karşısında dura Ber Devamu 11 incide ne B