Çamı . Haber'den ae İarifhe Galata sanil- lerinde bir gezinti tag arlanberi üzerinde çalıştığım bir k Vesikalar, beni dün do Gala- Bayide, kalafat yerlerinde bir sürükledi. Saatleres, geçmiş Sözlimde canlandırmağa uğraşa- ME delaytae, R, Cezayirden, Fransa, İngilte- andadan gelerek bu sahillere | Ve İçindeki malların boşalıp İs. Mal yüklenmesi tam altı ay Pik ları görür gibi oldum: Güm teğiş AH ağanm Kuruzevrek'i, Fır- hy, “İdo AH, Abactoğlu, Kalafatoğ- ag ağn gemileri... Bunlarm her biri “2000 kadar pak ve mü- bahadır o askerler, (o olan > 300 dükkünda işliyen 1000 ne- e 3000 nefer usta görmi ma- Dükkünları Galata kulesi bulunan ve can kurtaran, Palamar ve halat büken 500 WrEanCI esnafı... 100 mahzende İP satan 300 nefer kendirci ©8- 90 dükkânda yelkenler biçip gemiler donatan 300 nefer yek Sehatı.... 70 dükkânda zift, reçine, My katran satan 100 nefer zift Lİ an esnafı... .Gemilere seren, ki bodoslama, vesaire. ya 200 dükkânda 300 nefer seren W.. Bir gemi yaralandığı zaman Suyu boşaltmak için gemi tu Yapan 7 dükkânda 80 nefer tu- Senafr.... 10 dükkânda 45 nefer “imali... 15 dükkânda 25 nefer & Kase leri esnafı... Hepsi bir kaç lay YS bilhassa lâtineeye âşlna © ulas Minör gibi kitaplar okuyan 15 nefer haritacı esnaf.. Ni- dükkânları olmıyan, Galatada, v Lonca yerlerinde dolaşan iYirli, Rodos yanmdaki Söm Malt dalgıçlar... Bir renkli film “ Sözlmln önünden akıp geçti... Hep- ha, Oyiri osvapları giymişler: Başla. kürmuza fes Üzerine kafes destar, ia bornoz, beyaz dimiden göm m diz şalvarı, üstünde kırmızı Me çatal bıçak, ellerinde bal- fk, © Ayaklarında filâr, ekserisi bal- Menei in mv ve yalınayak serenbez, cün- Kaziler.. Mieç e « Deniz kenarında, iki yüz Xx t kat harabathanelere miğdele- b ar. Hanonde ve sazehdeler- Üren AY: hüy... Bir gürültü... Taş mer- aliyye Ybanesi, Kefeli, Manya'ir, Mi. e, Val, Saranda adındaki meş- Hik Saneciler türlü türlü Misket, Mağ, © Sakız, Mudanya, Edremit, Boz- N Bika: TAplarmın fıçılarını asmışlar.... Bn ça 8 bag açık, yalmayak meyha- eyler ayaklar altına serilmiş. Ve Matey, © tarif, on yedinci asrın büyük der, . Muharriri Evliya Çelebi geçi- İçki içmez.. Yalniz konuşkanlığı Bir Ke girip çıkar. Her şeyi öğren Vin mk Sokaklardaki sarhoş gemici" Bir Pörisan ban yor. beyik ğa soruyor... Hazin Mermestim ir, idrak etmesem dün- Bey ya nedir itilen olan kimde meyi Sah- bâ nedir... — Reşat Ekrem KOÇU | MESELE Turizmin esasları Yol, otel ve gümrüklerimizin mükemmel bir Devlet dahili ve harici turizme pek baklı olarak ehem- miyet vermeye baş ladı ve ciddi bir memieket işi olan turizmle meşgul olmak üzere, bir de umum müdürlük ku rarak başına da Vedad Tör gibi kıymetli bir ele» man geğirdi. Düşünülen pro » gram tahakkuk et. tiği zaman, yaban» cı memleketlerden yurda milyonlar ge tirecek olan turizm işi, memlekot da » kilindo de geniş bir gezme hareketi vücuda getireceğin- den hiç şüpke yok ki çok faydalı ola - caktır, Dahili turizmi inkişaf ettirmek İçin, evvelâ otelleri ve yolları kat'i bir ıslaha tâbi tutmamız icab etmektedir. Bozuk yollarda bağırsakları ağzıma gelircesine sallana sallana vo pis hanlarda, balım- sız otellerde bitlene bitlene gezmeye çıkmağa katlanacak habayeğit nerede bulunur. Geçen gün bir ahbabım anlattı. İstanbulun hemen burunun dibinde, 'Terkoa gölü civarında cennet kadar git. zel yerler varmış. Buraları bir kere gö- ren İnsan tabiatın güzelliğine nihayetsiz bir hayranlık duymaktan kendini alamaz. muş. Fakat yolsuzluk yüzünden vatan » dalarm bu güzelliklerden . istifadesine imkân kalmıyormuş. Ayni arkadaş şöyle diyordu: Kışın tay yareden başka hiçbir şeyle gidilmesine imkân olmıyan bu gilzelim cennete, ya- sın da otomobille ancak altı saatte gi- debiliyoruz. Yollar o kafar bozuk. Hal. buki buraya muntazam bir şose yapılsa, yolculuk iki saata inecek ve her hafta binlerce vatandaş bu güzel yerlere gidip gelebilecektir. Doştumun anlattığı hâdise ufacık bir misaldir. Turizm işinde hiç şüphe yok ki, yapılacak işler çok daba şümullü, çok daha külfetli olacaktır. Bu yüzden bel- ki de çok, pek çok para harcamak icab odecektir. Ama "kaz gelecok yerden ta- vuk esirgenmez,, şeklindeki güzel atalar sözünü hatırlayıp, çok purs getirecek ve memleketin güzelleşmesine yardım 8 decek bir işe masraf etmekten çekin - miyeceğimiz tabildir. Harici turizm işini eline alırken de, cn intikamı Bk sik ümiiyöini i i muhafaza ediyor, resim ii olan zarif bir tayyörü ör, j ler söylemekten koruyacaktır.,, Şimdi siz, bu levhanın müesseseye gelen erkekleri kızdı. racağını tahmin odeceksiniz. Halbuki hiç de öyle olmamış, Kadm memurlar sinirlenmişler, direktörden intikam almağa karar vermişler. Ve oğslara ikinci hir levhs ssmışlardır, Bu levbada da şu cümleler yazılıynış: “erkekle konuştuğunuz sa” wan babanızı, erkek kardaşlerinizi, sizinle evlenmek istiyen MERİKADA, müstakdemlerinin ekserisi kadm olan bir (, | idarehanenin direktörü yazıhanenin bütün odalarına şü levhayı astırmıştır: “kadınla konuştuğunuz zaman anneni- zi, kiz kardeşinizi, nişanlmız: hatırlayınız. Bu sizi manasız sÖz- hate konmasıdır ! e < ehemmiyetli nokta olarak gümrükleri- mizin vaziyetine bakmalıyız. Cümhurlyet hükümetinin elinde ve A- li Rana gibi çok kıymetli bir vekilin ida- resinde Türk gümrükleri bu gün Gskisi- ne nazaran tanınmıyacak kadar değişmiş genç Türkiyeyo yakışacak bir hale ge- tirilmiştir. Türk gümrük memurleri dünyanm en nazik, en makul gümrük- çüleri olmuştur. Yakında gümrük bina“ larımız da lah edilince, noksanlarımı- zın hömen &n mühim kısımlarını ikmal etmiş olacağız. “Şark gümrükleriniç insana işkence parlar ve babşişsiz iş yapılmaz,, dedi. koduları bizim için artık tarihe karış - migtır. Gümrükler bakanlığı bu kanaati kö künden yıkmak için Türkiye lehinde en müessir propagandayı yapacak tedbirleri almıştır: — Yeni de olsa yabanci yolcunun ya- nında getindiği zati oğyâsi gümrük res mi vermeden Türkiyeye girer, 2 — Yolcunun. olemobil, tayyare ve diğer nakil vamtalrıyla buralardaki ye- mek ve yatak eşyası; kamping ve spor Jevazımı, baz! şartlariş, muvakkat mua- fiyetten, ve turizmle alğkalı propagan- da vasıtası ve matbu evrak kat'i mua- fiyetten istifade eder. 3 — Yolcularla turfstleri# eşyası Vi - zum olmadıkça açılmaz, gümrük muaye. neleri yabancı diller bilen, nazik vazi- feleri hususi bir kurstan geçirilmek su- retile kendilerine öğretilmiş bulunan memurlarca yapılır. N 4 — Trenlerle gelen yolcular ve gümrük muameleleri trenlerde ve uyku Sastlerinin dışında, deniz yolu ile gelen ve gidenlerin muameleleri de gümrük salonlarında yapı- hır. Meşeli Galata ve İzmir yolcu sa- yolculara sıkıntı vertniyecek lonlari diülmişlerdir. 5 — İstanbul ve İzmir olimanların- da yolenların e$- yası İstanbul li- man işletmesinin sıkı kontroluna tâ- bi bulunan hamal. larca naklolunur. 6 — Muayene - İer gece gündüz yolcu ne zaman gelirse bekletilmeden Yö veya Bu tedbirlerin güzel tesirleri görül - meye Yaşlamış, memieketimize gelip gi- den ecnebiler, gümrükirimizin en hara. retli birer propagandacısı olmuşlardır. Türk gümrüklerinde ecnebileria mlşkli- lâte uğradıkları tek bir nokla vardır, o- nu da büraya kaydedersek, nazarı dik, kate almacağına eminiz. Burada, çarşıda veya başka antikacı dükkânlarında, (antika) ismi altında sey yahlara birçok onki eşyalar satılır. Filhakika bunlarm tamamen serbest bir surette satışı yasak değildir ama, gümrükten çıkarken, memleketten çıka- rılması memnu tarihi kıymetteki mal lardan olup olmadığını tetkik etmek icab *der, Fakat, gümrüklerimizdö bu işler- den anlıyan, daha doğrusu âsarıstika mütehassısları yoktur. Muayene memur. ları çok zamanlar Haklı tereddüde düş- tüklerinden, ecnebilerin elirdeki malla- ri tetkik için, mecburen müzeler-idare- sine yollamak mecburiyetinde kalırlar, Ve müzeler idaresinin cevab galii- ceye kadar da, seyyah aldığı maldan çoktan vazgoçip, buradan ayrılıp gitmek meeburiyetinde kalır. Sık sık tekerriir eden ve memle””* » miz hesabına yabancılar nezdinde fena tesirler bırakan bu halla önüne geçmek kiç de zor değildir. Müzeler idaresi gümrükte dalmi bir memur bulundurur, sa mesele halledilmiş olur. Turizm işine büyük ehemmiyetler ve- yilirken, bu nokteanm da nazarı dikkate almacağından şüphe edilemez. Yazımı bitirmeden bir kere daha tek- zar edeceğim, gerek dahili, gerekse ha- rici turizmi inkişaf ettirmek için, evvelâ yol ve otel işini düzeltmeye mecburuz. a «Dİ Bir balina bir posta vapuruna çarptı! NGİLİZ bandıralı Nantuket posta vapuru cenubi Ame- rikeda Brezilya kıyılarından takriben 300 mil uzaktan geçerken garib bir kazaya uğramıştır. Gece #akin #akin yoluna devam eden vapur birdenbire bir şeye çarpınıştır. Kaptan, bu çarpışm şiddetinden evvelâ hari- delikanlıları hatırlayınız. Aheak bu şartla bir erkekle konuş- mağu tahammül edilebilir. Dünyanın en uçan hayvanı « ANATTI böcekler arasında en hizli uçan hayvanın A- vustralya adasında yaşıyan “Çingirek” isimli bir bö- cek olduğu sanılırdı. Bu Avustralya böceği saatte 90 kilomet, ro hızla uçar. Fakst Meksikada yaşıyan kanatlı bir böceğin Çingirekden çok hizli uçtuğu anlaşılmıştır. müthiş ve İnantimıyacak bir hra maliktir. Saatto 1000 kilo. İRyyür modası cenelerden> İmotre uçabilen bu heyvan fennin dahi kolay kolay yetişemi- yeceği bir rekor kırmış oluyor. Kanatlı böcekler uriwmiyetle santte 28 « Öğ kilometre a vaşında hızlı uçan melthiş hayvanlardır. » hızlı Meksikel böcek talarda gösterilmiyen bir kum yığınma çarptıkların? sanmış- &r. Pakat bilâhare vapurun, bütün hızıyla yoluna devam 6- den kocaman bir balinaya çarpmış olduğu anlaşılmıştır. Bu çarpış balinanın hayatına msl olmuş, fakat vapur da muvazenesini kaybederek devrilmek yakayı sıyırmıştır. tehlikesinden güçlükle pi Dağa kaldırılan belediye meclisi azası Nm Sinalos şehri belediye reisi, civarda #oy- gunculuk yapan çeteye mensup bir adamın saklandığı yeri bir tesadtit neticesinde öğrenerek hükümete habor vor- miştir. Arkadaşlarının yakalanmasına fevkalâde öfkelenen çete, geçenlerde bir gece şehre girerk belediye reisi ile be- 1ediye meelizini teşkil eden dokuz azayı dağa kaldırmak su- retiyla intikam almıştır. Ertesi gün belediye relsinin ve bir Aâzânın kurşunlarla delikdeşik olmuş cesetleri şehir civarmda. ki ağaçlarda asıl: olarak bulunmuştur. Öteki azaların ne oldü- ğu meçhul bulunmakla beraber ayni akıbete uğrumış olmala- , rından endişe edilmektedir. <a A ln 2 alimi mms kn ili Sinir BiR Dinamodur Şahısta onurun; hayatta mu- vaffakıyetin; askerlikte zaferin; politikada şeref ve istiklâlin... Yazan; Nizamettin Nazif Sinir bekimliği moda oldu olalı her- keste sinire karşı bir düşmanlık belir- di. Haddiniz varsa bir hâdise karşısın” da hafifçe sinirleniniz, yahut bir işe - işinize - bir parça sinirle sarılınız. Derhal teşhisi yapıştırıveriyorlar: “. Deli, Deli olmasa bile tabii bir tip addedilemez. Anormal... Acaba şu anormalleri ve “Deli,, leri bir kalemde tay ediverseler, yalnız ta- bii tiplerin elinde kalacak olan şu dün- yanın bali ne olur? Dün, pencereden sokağa bâkıyor « dum; Tasmasız iki uyur köpek, Ankara câddesinin göbeğinde bir kemik için hırlaşıyor. Geçenlerden kimi yere tü- kürlyor, kimi boş bir sigara paketi atıyor. Mücellit dükkânlarının önleri mukavva kırpıntılarıyla dolu. Ve bu bale zerre kadar sinirlenmiyen bir tan» zifat memuru binalardan birinin mer- divenleri önünde esniyerek geriniyot. Ne tabii adam! Temiz kıyafetli şişmanca iki Bay, bir ellerinde r mendil, bir ellerinde birer (Obaston, terlerini sile o si- le, sallıntılı bir yürüyüşle yokuşu ini» yorlar. Tam bir berber dükkânın önünden geçerlerken, yrldırım hızı İle sokağa fırlayan bir kalfa, Kartaca surları & rerindeymiş gibi, sipyon'un İsiyoner- lerini biran evvel kızdırılmış geytinyağ ile kavurmak emrini almışmış gibi bir kova çirkefi kaldırımlara fırlat, Pis serpintilerini bol bel yeyen baylarm umurlarında olmadı. Şöyle bir baktı » lar ve gene salına salına yollarına devam Ne tabii adam! iler. Dün bir muharrir arkadaş, bir diğer muharrir arkadaşa: “.— Kuzum - diyordu - senin son Kitabını (o ağız tediyle okuyamadım. Halbuki bu kitap senin en güzel ese vindir. Ne çok tashih hatası var. Müellifin, yumuşak bir sesle şu ce- vabt verdiğini duydum: — Evet.. Benim de nazarı: dikkati - mi celbetti. Saydım, üç yüzden farla hata buldum. Ona dikkatle baktım. “Acaba asabi- yetten kan beynine fırlayacak m, ya- hut kalbi duracak mmr,, diye, Hayır. Dostumda en ufak bir gayri tabiflik sezmedim. Acemi mürettip ve dikkatsiz musahhih, kitabını okunmaz bir hale sokmuş, mahvetmiş, berbat et mişti ve o zerre kadar sinirlenmiyor- du; i Ne tabii adam! Terzi dükkünmdayız. Pantalonu s7- kanın şalvarını ve ceketi, hamisnenin hırkasın: andıran yeni kostümünü gi” yip ayna karşısına geçtiği ankla, dos tumun yüzüne baktım, Kik bile kıpır- danmadı. Ve terzi, teklifsizçe sırtını sr vazlayıp, yıleşik yılığrie: — Eldiven gibi, tpa tıp oldu bayım. Vücuda bu kadar uyan bir kostüm her zaman yapılamaz. Bu bir düşeştir. Dediği zaman sal saf gülümsedi: — Bercumuz ne kadar?.. - dedi. Dayanamadım ; — Yahu! - dedim » bu kostümün ne #ini beğendin? Sana uydurmak için bunu yeni baştan dikmek lâzım, — Sinirlenme canım.... » dedi » dört günde eskir, yenisini yaptırıveririz. Ve, saksıdan bir çiçek koparıp ya kasma taktı. Sokağa çıktık. Şıklığına, zevki selimine ve iyi giyinmeyi bilme- sine inanmış bir adam gururuyla yö nımda yürüyen dostumu gören bir di şük pantalonuna bir de (o yakasındaki çiçeğe bakıyor, kendini tutamıyor: — Purritrtl,.. Deyip gülüyordu. Dostum, bu hali görüyor ve zerre kadar sinir! du. i Ne tabii bir adamdı! Wer Devam: 11 incide Nizamettin NAZİF sig