AABER — AYşım postast mı © — Düşündükçe hep ayni fikre geliyo. | , rum, Baron, bu meseleyi hal işin bir kadın Ajan lâzım. i — Fikrinizo Âcizane iştirak ederim ç eksölins. Fakat, maalesef, bu sirada kadromuzda Yu işi beoersbilece" bir ka dn yok. Size ne Ac. İ7Tyiine Me.5i, © mede L£. 14 ü tavsfve edebilirim. Hep — $i Ikinci derecede ajanlar; güzel kadm- lar ama bu işe elverişli değiller. Çok zeki, becerikli, fevkalâde kurmaz biri Yüzem bize. Fon Rogviçle Baron Strammer, Vey- gölmani ziyaretten döner dönmez gene- yalin odasmda © birleşmişler, meseleyi müzakereye koymuşlardı. General ce - yap verdi: ; — Böyle bir kadını bulmamız lâzım Pitrammer, Paristeki tahkikata Sg. 45 cephesinden başlamalıyız. e “Smoking.,, Tâkabiyle anılan bu Rusu mütemadi pem sikmtısı içinde bunalmış, müthiş hir s6- fih diye tanıyoruz; kadmlara düşkün « biri... Çok para harcıyor, bizden aldığı onun yaşayış şekline kâfi değil, gu bal de parayı nereden buluyor? İki tarafa da hizmet ettiğinden şüpheleniyorum. Onun bize verdiği malümatı kimden aldığını öğrenir#ek gaze dair errm ki min tarafmdan çalındığını da öğrenme- miz mümkündür. Bu sefih adamı söy. letmeğe Ise ancak güzel ve zeki bir ka” dın muvaffak olabilir. — Hakkmız var ekselâns, Fakat de- diğim gibi maalesef elimizin altında böy- Je bir kâdın yok, — Bu nevi bir casusluk işindo kadın harikulâde bir âlettir Strammer. Fakat Basil bir kadın, lâalettayin bir kadm de- Zil; zeki, güzel ve cinsi cazibesinin kud- © retini bilerek bunu kullanmasmı bilen cinsten bir kadın... © — Anka kuşu desenize ekselins! — Tabl, Fakat böyleleri mevcut... Hilekâr, yalancı, cevval ve zalim olan kadında bir yırtıcı hayvanım birçok evsa. ç fi birleşmiştir, şu halde bu vasıfları top- yan kadınların mükemmel bir casus olmaları icab eder, Bunlar avlar üze, rine atılmadan önce onları cazibeleriyle leshir etmesini (o büenlerdir. Umum! © harb esnasında böylelerini gördük. — Meselâ (o Fransızların “Fröylayn 'Doktor,, dedikleri meshur casusumuz değil mi? z — Evet, Fakat onda bilhassa bir âmir- de bulunması icab eden meziyetler mev- cuttu, Maiyetini çalıştırmasmı bilirdi. - Tâkin tek başına bir kadm casus olarak harikulâde değildi. Çünkü bunun için SENNA NANDA MATMAZEL A SELANE A “Bize, cinsi cazibesi olan bir casus kadın lâzım! ide) Evvelâ bana, sonra duvarla yer arasındaki adetâ bir uçuruma —3— Çeviren: FP. lüzumu olan güzellikten onda bemen hemen eser yoktu. General sustu ve düşünceye Sonra birdenbire söyelndi: — Dur bukayım beron. “Fröylayn Dokter,, bana birisini hatırlattı. Kimdi — Lastiye, dedi, şimdi yüzbaşı Bonua yarabbi? dur, düşüneyim! buraya gelecek, Derhal buraya alm. O Ayağa kalktı, eli çenesinde odada do- | buradayken hiçbir ziyaretçi kabul etmi. laşmağa koyuldu. Birden haykırdı: l yeceğim. Haberiniz olsun. — Buldum! Hatırladım şimdi — Peki efendim. Filder... Albay Gero, önünde duran yüklü bir Tekrar koltuğuna oturmuştu. Baron | dosyayı açtı ve tekrar evrakı tetkike tokrarladı: koyuldu. Fransiz askeri istihbarat teşki- — Ersa Flider... Mâtı relsi sivil giymişti, Kendisi erkân- — Siz bilmeztiniz. O zaman çok genç- | harbiyenin en güzide zabitlerindendi. tiniz, İşte bize lâzım olan kadm... Şey. | Harbiye mektebinden birineilikle çık - tana külâhı ters giydiren cinsten biriy. | muş, senelerdenberi de istihbarat teşki- di Erma... 1922 - 1923 te fröylayn Dok. | lâtmda çalışarak bu işte büyük bir ihti- torun sağ kolu mesabesindeydi. Sarı saç | sas elde etmişt.. lı, barikulâde güzel gözlü, nefis bir ka- Telefon tekrar çaldı. dındı; bele vücudu, bir harika azizim.. — Lantiye sen misin? pek Alâ, he- — Fakat eksolâns aradan on beş se, | men gelsin. ne göçtü. Ayağa kalktı, bu sırada kapı açıldı. İ- — Evet, Fakat o zaman Erna yirmi, | çeriye gireni sevinçle karşıladı: nihayet yirmi iki yaşındaydı. Şimdi de | (— Hoş geldin yüzbaşı. günü geçmiş sayılmaz. Zaten göreceğiz, — Hürmetlerim kolonel, bakalım ne hal almış. Eğer güzelliğini Hans Brünel, âmirinin elini hürmetle kaybetmemiş, Ihtiyarlamamışsa işimiz | sikti. oldu demektir. Onu bulmalıyız baron; bu — Otur dostum. Bir cigara iç. Orada işle siz meşgul olun. ne var ne yok? — Fakat okselâns, nerede bulmalı? — Pevkalâde bir şey yok, Fakat bu- IK. — Pek #lâ. Bekliyorum. daldı, Fransiz askeri istihbarat teşkilâtı re, isi kolonel Gero telefonu kapattı ve zi- le bastı, Gelen sivil memura; Erma — Orasını bilmem. Bülmanız Hzım, | rada? İsmini söyledim. Erna Fiider... Miliyeti- — Yeni ve acele işler var. Bu sebeb- ne gelince, melez. Babası Polonyalı veya | 16 sizi çağırdım. — Ben de şüpheleniyordum. Kararlap- tırdığımız şekildeki İlânı görür görmez hemen Börlinden ayrıldım. “Derhal ge Wniz,, demenizin hörhalde mühim bir se, Romanyelıymış, Beş altı lisan biliyor, bilhassa rusçayı bir Rus kadar iyi konu- güyor. Almancası bir Berliniiden; fran- sızcası da Parisilden farklı değil... Mes- lekten epoy zamandır çekildi. Kimbilir nerededir? fakat bulunması İmkânsız 0- lamaz, o güzellikte bir kadın nazarı dik. kati celbetmeden yaşıyamaz. Bir kere polis müdürlüğüne sorunuz. Eski dosya» sını, fişlerini gözden geçiriniz. Velhasıl onu muhakkak bulmak İçin ne lâzımsa yapınız. Derhal işe başlaymız. Bulunca kendi- siyle görüşüp tekrar hizmetimize gir - mesi için ikna ediniz. No İsterse kabul edin, Bizi ancak “Matmazel Şeytan” kurtarabilir, — “Matmazel Şeytan” mı? — Evet. Emaya vaktiyle bu Hemi takmıştık. wv — Allo... Evet kolonel Gero benim... — Merhaba Benua, hoş geldin. — Evet, evet... Hemen gelin. BAS — Bu koltuk değneklerini ne kadar £ö- man kullanacaksınız? — Bilmem. Doktoruma bırakabilirim. Avukatlarımı beş allı ay kullanmam İâzim. göre yakında dinlersem bebi olacaktı, (Devamı var) Kampta, sağlamgözle birçok gece- leri hep plân yapmakla geçirdik —Ia Bunun bence hiç ehemmiyeti yoktu. Parasız, servetsiz yaşamak, her gün bin kere, yüz bin kere ölmek demek değil miydi? Sağlamgözle plânımızı (hazırladık. Eğer gideceğimiz memleket ahalisi de, hudutta tanıdığımız baldırı çiplaklara benziyorsa, her halde Sağlamgözle ben, arkadaşlarımızla birlikte, bütün ülkeyi kolaylıkla zaptedebilirdik. Bugün bile bu düşünceyi tuhaf bulmıyor, aykırılı- ğına bir türlü inanmak istemiyorum. Kampta, Sağlamgözle bir çök gece- leri hep plân yapmakla geçirdik.Her şey Meksikada geçireceğimiz karanlık günlere saplanıp kalıyordu. Tanıdığım bir sığır tüccarı,.. Kampa gelinciye kadar, günlerimiz hep böyle hazırlık plânları düşünmekle geçti. Bu adam, Meksikada çok bulunmuştu. O- rada bir çok ticaret işleri yapmıştı. Memleketin hangi köşesinde, ne tara- fında bir milyon doların en kolay ve» çabuk bir şekilde elde edilebileceğini çok iyi bilirdi. Bunun için ona fikrimi açtım. Hayret dolu bir sesle; — Ne dedin? Bir milyon dolar mı ?.. Çıldırdın mı? Bu paranın Yarısı bile yoktur orada, Vaşingtonla Teksastan başka,bir milyon doları olan hiç bir yer, hiç bir şehir tanımıyorum. Bu iş böyle kapandı. * Bir gün Sağlamgöz dedi ki; — Bir milyon kazanmanın bir tek yo- Iu var: Avustralyaya gidip davar ye tiştirmek... İstersen hemen yola çıka- ken, saygımınson bağı da koptu. Ne hür. met, ne saygı, hiç, hiç bir şey kalmadı. 1.000.000 dolara kavuşmak için, bel- ki bir haydut, belki bir korsan, belki bir banka hırsızı olabilirdim, Fakat bir; — Davar sürücüşü!,, Aslâ!., Bu hakikati tam bir Teksaslının ağzına yaraşacak bir küfürle Sağlamgöze an » lattum, Fakat, o hâlâ davar yetiştirmek suretile çok para kazanacağımızı iddia ediyor, ve bu iddiasında sonsuz bir is rar ve inat gösteriyordu. Onun israr ve inatlarını bir dudak | büküşiyle karşıladığımı sözlemeğe bil mem lüzum var mı?, Milyona kavuşmak için yaptığım hamleler akim kalıyordu. Fakat kolay kolay da milyon kazanılmazd: ya! Bir kere, bir işi bulmak, bir ticaret işinin arkasında koşmak Mizımdı. İyi ama, bir iş yapmak için de, azim ve iradeden ev- vel evet, her şeyden evvel: Para!.. lâzımdı., EN kalbimde alevlenmişti, yalnız eksik olan yukarıda söylediğim gibi para idi., Ser- maye nanaydı.. . resi, milyonu elde edebilmenin biricik yolu, ancak bir memuriyet bulmak! kabil olacaktı. doğdu? Nasıl şimşeklendi zihnimde bu* ğ il fikir?.. Buna rağmen, yirmi altı yaşın- da memur olmak istiyen bir sığırtma- ca da talihin yardım etssiyeceğini, gü- . ler yüz göstermiyeceğini pek güzel bi- Jiyordum. şurada burada sürünüp gidiyor, ömrü - radoda buldum, Çarşıda dolaşırken, ıdu, Muvaffak olursam 10 bin doları da selde edecektim, ie” ONORE Çalışmak kaygusu, didişmek ateşi Sermaye tedarik etmenin yegâne ça- Bu fikir de bilmem kafanda nasıl Ne bir iş, ne de bir sermaye bulma- dan, aklımdan milyon, bazan sığır ç0- banılığı, arada sırada beygir sürücülü- Bü, arada sırada jandarmalık yaparak, mün çilesini dolduruyordum. Günün birinde kendimi Cenubi Kolo- duvarda okuduğum bir ilân nazar: dik- katimi çekti.. Bu resmi bir ilândı. Hü- kümet, Kolorado dağlarında türeyen bir eşkıya çetesinin imha ve yahut gizli oldukları yeri haber verenlere cn bin dolar mükâfat vereceğini vaat ediyor - du, Bu güzel bir müjde, güzel bir tesa- düf idi, Esasen iman etmiştim.. Milyo - na kavuşmak için macera'dolu bir haya- ta atılmak lâzımdı., Önümde bir macera sahası açılıyör- Karar verdim, çeteyi takip edecek, bir milyon dolara kavuşmak için yapa- cağım ilk hamleyi, dağ bâşmda atacak- temi, Polis hafiyeliği ve hırsız takibi! Bu heyecanlı bir şey olacaktı. Fakat bu işe gürültüsüz ve patırdışınız başlamak lâ- zımdı.. Eskiden okuduğum Şerlok Hol- mes ve Pinkerton maceraları hatırıma geldi, Onlardan hatırımtla kalanları şöy le gözümün önünden geçirttim; ve he- men bir plân hazırladım. Plân hazırdi ama, bir de arkadaş lâ- sımdı, Talih, bunda da yaver oldu. Dal | gın dalgın şehirde dolaşirken karşıma Sağlamgöz çıkmasın mı?, Meseleyi anlattım. On bin dolar lâfı- nı işidince hemen razı oldu. Beraberce, Pinkertenla muavini gibi, Kolorado dağlarındaki eşkıyaları tutmıya karaf verdik. (Devamı var) DO BALZAK — benziyen mesafeye baktı; bu (ki bakış, ay mığmda, İki gimşek gi- © bi çaktı, Sanki ikimizin de beraberes düşüp ezilmemizi düşündü; , fakat bu his yüzünde ve gözlerinde bir an parladıktan sonra, aşk- tan Üstün bir kuvvetin tesi4 ile söndü. Boğazmı sıkmışlar gibi bir , sesle: — Arabın, dedi, bir tek sözü vardır. Ben ezin köleniz, sizin ma- — lmızım: bütün bayatım sizindir. Balkona tutunan el kestimiş gibiydi, elimi onun üzerine koyup: — Felipe, dostum, dedim, ben bu akşamdan itibaren kendi rızam > la sizin zevcenizim. Yarın sabah gelip beni babamdan isteyin. O, “benim seprvetimi alıkoymak niyetinde; six de o paraya 'cl sürmek, nikâh mukavelenemesinde hana o nispette bir servet bağıslarsa- «mız babam sizi reddetmez. Ben ertik Armand dö Şoliyö değilim; hemen buradan İnin, Kwiz d& Makumer ihtiyatsızlık etmek istemez. Sarardı, dizleri titredi, kendini on ayak yükseklikten aşağı bi- —, Taktı; fakat bir tarafını acıtmadı. Bana bayli büyük bir heyecan “ geçirttikten sonra eliyle selim verip kayboldu, İçimden: “demek ki, hiçbir kadına nasib olmıyan bir aşk'a seviliyorum!,, dedim! ço- ocuk gibi sevinerek uyudum: artik kaderim belli olmuştu. i Snat ikiye doğru babam beni odasına çağırttı, düşes ile Maku- o mer de yanmdaydı. Aramızda konuştuğumuz sözler gayet naslikâ- one oldu. Ben sadece: © — Mademki babamla Mösyö Henarez anlaşmışlar, arzularını ka- bul etmemem için hiçbir #ebeb yoktur, dedim. Bunun Üzerine annem baronu yemeğe alıkoydu; yemekten son. Çeviren: Nurullah ATAÇ Ea Dyer Benim canım Felipe'm kartlarını değiştirdi; şimdikiler şöyle: HENAREZ Sorla düklerinden, Makamor baronu Her #abah bana gayet girin ve muhteşem bir buket getiriyor; çiçeklerin arasmdan bir zarf çıkıyor, bunun içinden de Felipe'nin v gece benim için yazdığı Ispanyolca bir sone. Mektubumu pek uzatmamak için sana bu #onelerin ilki ile #0- huncusunu göndereceğim; mısra mısra tercüme ettim: Birinci sone Kaç defa, arkamda bir ipek ceket, — Kılmerm havada, korku bilmeden, —- Boynuzu bilâlden sivri boğanın, — Bekledim üstüme atılmasını. Geçtim, dudağımda oynak bir hava, — Harb meydanlarının c0- henneminden; — Fırlattım canımı bir altın gibi, — Ba hayat de- ilen baht oyununa. Bapardım gülleyi topun ağzımdan... — Şimdi ürkek oldum bir tavşan kadar, — Bir hayalet görmüş çocuktan beter, O tatlı bakışın bana değince, — Alımı bir soğuk terdir kaplı yor, — Bilmiyorum artık eesarot nedir. İkinci sone Uyusam da rüyada seni görsem diyordum; — Seni uyku gözlerime girmedi; — Balkonuma yaklaştım göklere dalmak için: — Ne zaman seni ansam yükseklere bakarım. N - Aşkım etivesi midir? nedir? anlıyamadım: — Gökte firaze ren kalmamıştı; yıldızlar — Altın çerçeveler de sönmüş elmaslar gli — Soğuk, ölgün bir sşık serpirodu toprağa. Ay kaybetmiş o gümüş, zanbak beyazlığı, — Ufuktan mshzu” mahzun süzülüp geçiyordu. — Anladım, sen almışsın gölün siysei lerini: — Ayın bütün ışığı şimdi senin alnmda, — Ve senin gör rinde göklerin maviliği, — Senin kirpiklerindir yıldrrm huzmeli Hangi erkek bir kiza gönlünün, fikrinin yalnız onunla meşgul © duğunu bu kadar zarif bir surette anlatmıştır? insanın önüne *0 rağm da, zekânın da bütün çiçşilerimi döküyeren bu aşka ne d“ gin * İspanyolların kedm ruhu okşamasmı bilâlkleri vaktiyle dili destan olmuştu, ön beş gündenberi onun bir masal olmadığını ke” dim görüp anladım. La Krampad'dâ ne var ne yok? kendim değilse de fikrim seninle beraber orada dolaşıp ekinlerimiz ilerledi mi diye baki Dut ağaçlarımız, geçen sene diktiğimiz bütün ağaçlar hakkında na bir bildireeeğin yok mu? her şey istediğin gibi yetişip b mu ? dallar çiçek açtığı gibi senin kocana bağladığın gönülde de © çekler açtı mı? Lui sana yine aşk mektupları yazıp âşikane söz *“ lemekte dövam ediyor mu? İylee anlazıyor musunuz? senin bir &ecik su gibi akan aile şefkatin benim seller gibi gağlayıp akan kım kadar iyi mi? benim eteklikli hakim kardeşçiğim sakin bana © rılmış olmasam? buna imkân veremiyorum; Felipe'ye emradocfi (Devamı var), 3