' rağ 5 TEMMUZ — 198. Noel Ayloen lokantaya girdi. Bir be meydan okur gibi etrafına dı. Bir masa seçti, şemsiyesini m dayadı ve kuru bir sesle emret. > Bir fincan süt ve iki gevrek.. atsoniar bu emri ifa için derhal Oşmadılar, Ve masaları dolduran ki, r halka altın ve gümüş başlıklı şam Ya Şişeleri, istakoz ve keklik yavru İli taşımakta devam ettiler. Noel haykırdı: — Sağır mısın? Sizden bir fincan süt Misdim, Hasta mide mi pis yemekle. Tinizle dolduracak değilim ya.. | Bu sözleri söylerken tavrında yalan “öYliyen bir adam hicabı vardı. Çünkü #binde ancak beş frangı kalmıştı. Bök- 76 salonlarının fena kokulu sıcaklığı, Poyrazın düşmanlığı ve sokak çamur. fen pisliği arasında geçen bir gün Yorgunluk ve kederini bu ışık ve saadet İS içerisinde boğmıya gelmişti, Gevreklerden birisini süt fincanına Oğradı, fakat burun delikleri, yakın gt arm kekusiyle ıstırap çekerek açı P kapanıyordu. Demiri eritmeğe ka. “iyetli olan midesi, bir aydanberi de Vâm eden mütemadi perhizden sonra * gördüğü şeyi istiyen ve hiç söz din İyen bir arsız çocuk gibi olmuştu .. İmdi Noel, bugün kendilerinden iş is, İliği patronların baştan savma cevap. Atm; düşünüyordu. Bu < lar hep #ibirine benziyordu: “Şimdilik fazlı m alamayız, boş yerimiz yok. Sizin © işi becerebileceğinize kani değiliz. , * daha buna benzer bir sürü şeyler, Karanlık düşünceleri arasında bir MES İşiiz — Susadim.. Dikkat etti. Masasınm önünde siyah * hayal duruyordu. Bu, gece gündüz © İokantadan ayrılmıyan elli yaşların. * bir kadındı; bir müşteriden bir iste. 5x, diğerinden bir tavuk kanadı istiye- 1k beslenen, neş'eli sözleri ve hare #ttlerivle kirnsenin canını sıkmıyan ki. * bir dilenci, Kengisiyle şakalaşan, ndisine teklifsizce “madam İrma,, dir Ye hitap eden garsonlar tekdirlerine kahkaha ile mukabele eden bir ka dın. Noel mütemadiyen © adama bakıyor İrma, Nöelin önünde bir ikram bek. / ve gittikçe daha fazla kızıyordu. O, lerken, erkek dişlerini grcırdatarak ; — Beni rahat bıraksanız olmaz mı? dedi, — Fakat ben niçin kızdığınızı anla- yorum. Hekimler sizi yalnız sütle bes. lenmeğe mahküm ettiler. Yalnız Su fe. na bir şey değil ki.. Ben de geverim, benim gibi köyde doğan, ço « cukluğu tarlalar arasında ineklerle ge çen bir kadın hiç sütü sevmez olür mu? — Masal dinlemek istemiyorum, be. ni rabat bırakınız, — Ne yapayım, susadım, cinayet değil ya.. Kadıncağız hem bu sözleri sö susamak hem de geriye çekiliyordu. Çünkü No- elin Üzerine dik'len kin dolu bakışların: dan korkmuştu. Bu sirada yan taraftan ney eli bir s3 yükseldi: « — Madam bir batdak şampanya iç. mez misiniz?. İrma uzatılan bardağa doğru atıldı, içkiyi son katresine kadar içti, dudak- larını sildi, teşekkür etti. Noci de o ta rafa bakıyordu. İrmanya şampanya ram eden bu zat.zayıf, başı saçsız bir adamdı. Duruşu Noelin bütün gün yalvardığı patronlara benziyo: o dakikada Noelin dimağından bir inti- kam arzusu geçti, bugünkü patronları andıran bu çıplak kafaya o patronlir hesabına bir kaç yumruk yerleştirmek ne kadar güzel olacaktı. İrma söyleniyordu: — Ne nefis şampanya! , — Bir tane daha içiniz.. — Biraz oturduktan sonra içsem ol maz m2, — Hayır... « — Bir cigaranız var mı?. İrma iki cizara aldı ve bir tanesini win arkesna sıkar sütü çok | | hedbin ve midesini düşünür bir zengin dikkatiyle istiriğyelerin lezzetine ba. kıyor, limonunü, biberini itina ile ka- tıştırıyor, büz kovası içerisindeki şam - panya şişesini sallamayı da unutmuyor. du. Bu manzaraya Nöelin ağzının suyu aktı. Ve bu ti bozmayı kararlaş tardı. eri arasından ıslık çalar gibi bir sesle: —Affedersiniz, mösyö, dedi, bu ka- dna bir bardak şampanya ikram eder. ken bana bir nezaket dersi vermek ni- yetile mi hareket ettin Çıplak kafalı, adam şaşırmıştı. Ne söyliyeceğini bilmiyor- du. Keli — Ben mi.. Şey patron küller gzından döküldü ; Ben hiç kimsenin işine karışmam ve kimsenin de işime karışmasın: istemem, — Böyle oluşu daha iyi.. Akşi tak dirde baş niza gelecek vardı. Birdenbire lokantada inanılmaz hir s edivermişti.. Muzikacı- ların yayları havada kalmış, kadınlar yemeği unutmuşlardı.. Noellu âlâ yıldırımlıydı.. Raki lince, tektar istiridyeleriy mıya başlamıştı, fakat neş'esiz clarak... Biraz düşündü, sonra bu tehdide karşı susmanın gururunu kırdığını zannede- süküt tee rek mırıldandı: — Sizin bana böyle bir tavırla söz söylemeğe hakkınız yok.. Vakia demin size cevap vermek İstemedim.. Fâkat bu korkumdan « Size her vakit bir ders verebilecek vaziyette olduğu mu biliyorum. Yaşım, servetim buna müsait... Fakat bu sözleri söylerken, sesinde tehditten #iyade rica mânası vardı. A- deta arkadaşça konuşmıya başlamak istiyo” gibiydi, Tesadüf neler yapmaz? Hanri düvernuva Noci mukabele etti: — Ne demek istiyorsunuz?, — Ne söylemek istiyorsam onu.. Söz. lerimin mânasını da sizinle münakaşa edecek değilim yı —Beni tahkir ettiniz.. Ya şimdi tar- ziye vereceksiniz, yahut şampanyanızı dulandıracağım. Noel yanı başından şemsiyesini aldı ve demirli ucunu komşusunun şampânyasiı içerisine daldırir, Patron kılıkk adam karnını masasından kurtararak ayağa kalkabilmişti.. O ayağa kalkar kalk- maz Noel bemen üzerine atıldı ve su- ratına bir toat indirdi, Zavallı adam bir elile yüzünü tuttu, öteki edile de raki, binin yüzüne okşamayı andıran hafif ve korkak bir fiske vurdu. Norl artık kendinden geçmiş, düşma- nın üzerine atılmış, boğazından yakala- mış, olanca kuvvetiyle sıkıyordu.. Gar- sonlar yetiştiler, ihtiyarı Noelin elin den kurtardılar ve Noeli dışarıya attı» lar.. Fakat, Noel, çıkmadan evvel rakibi» ne meydan okuyacak kadar vakit bu- labilmiş — Seni sokakta çak... Lokantacı müşterisini temin etti; — Hiç korkmayınız, mösyö Kottero hiç bir şey yapamaz. Fakat isterseniz çıkarken yanmıza bir garson veririm, Kottero, isteksiz olarak gece yarısı- na kadar lokantada oturdu. İrma da karşısında... Bir taraftan yiyor, diğer taraftan da Kottervyi güya teselli edi- yordu: — Ben bu serseriyi tanırım. O ha- kiki bir külhanbeyidir. Melon şapkasına ve roğan kunduralarma aldanmayınız. Arka cebinde muhakkak bir revolver vardır, Çıkarken dikkat ediniz. Artık çıkmak, hem de yalnız çıkmak lâzımdı, Çünkü lokantacı himaye tek bekliyorum... AL ———e lifini bir daha tekrar etmemişti. Kottero sokağa çıkar çıkmaz rakibi- ni gördü. Noel yakasını kaldırmı leri cebinde sokakta dolaşıyordu, Fa - kat bereket versin &i biraz ileride bir pelis bir şoför ile konuşuyordu. Noel, buna rağmen Kottero'ya yakaştı. Kottero inledi: — Bânâ bir şey yapmayınız. Bil, yorum, demin içeride size karşı kaba lık ettim, An: gideceksiniz, fakat şuracıktaki polis iş€ orum, siz şimdi çok ileti karışacak, sizi yakalayacak, hapse tıka cak, Size acıyorum ve onun için bu 4â- vallı kadın? bir bardak şampanya ik. ram cderken kimseye hakaret etmek fikrinde olmadığımı tekrar ediyorum., Bü tatziye size kdll değil mi?. Artık bırakınız heni, yoluma gideyim. Noel de yumuşadı.. Bundan şiddetli ve sıkı bir yağmur da 5 ti. Kottero haykırdı: Şoför başını salladı ve kapalı saatini gösterdi: Kottero enbire Noele döndü. — Şimdi biribirimizle kavga edecek yerde şemsiyenizder istifade izin versenizde bir otomobil buluncuya kadar beraber yürüsek, olmaz ms?, Kottero, Sen sokağında oturuyor « du. Sinirleri sakinleşen Noel bu teklife peki dedi. Beş dakika senra gevezelik ederek yürüyorlardı Operanın önün - den geçerken dost olmuşlardı. Sen rıh. tamına geldikleri vakit, ertesi gön için biribirlerine randevu vererek ayirıldı. Jar. Bu surete Noel, ziraat makineleri fabrikatörü oan Kotteronun fabrikası na patronun hususi kâtibi olarak gir- di. On beş gün sonra yeni elbiseleri, sıhhat ve neş'e taşan çehresiyle rahat ir koltukta yerleşmiş olan Noel tesa. düfün insan hayatındaki ehemmiyetini düşünüyordu. Bu sırada patron birden bire kapıyı açtı ve çok güzel, muhteşem tuvaletli bir kadını içeriye mağrur biz tavırla: — İşte yeni kâtibim!. dedi, Sonra, anlattı: Der” Devomi TI incide etmeme soktu ve 72 BÜRİDAN ————- i.tsinden ürpererek uyanıyorum , Kan ter içinde hançerime davranıyo- tum... Kalbim: Kim 07 diye bağrıyor.. Kim elacak! Korku... Büridan ben ar. tuk hep korkacağım.. Kraliçeyi ölmüş RBörünceye kadar korkacağım. Büridan, bu güçlü kuvvetli adama, bir zamanlar neş'esinden yanına varil » mıyan adama korkuyla bakıyordu. Gotye devam etti: — Ne demek istediğimi anladınız, Sanırım, Hem bunu daha evvel, Got- Yey nehre dalıp ta yakaladığınız, çu. Vah yararak içinden çıkardığınız zaman anlamış olmanız lâzım. Nel kulesine Uğrayın ölmeden kurtulanlar muhak kak delirirler, Beni de böylece bir deli korku, kin delisi farzediniz! O mel'un kuleve için o kendinizi Mes'ut sayabilirsiniz. Büridan: — Oraya bu gece gideceğim.. Gotye hâyretten dona kaldı, Deli - kani; “> Evet, - diye ilâve etti. Gidece- Ğim, Bu gece &ra benim.. Nel külesin- de beni bekliyorlar. Fransa kraliçesi Margarit dö Bürgony kollarını bana a- Sicak ve... Büridanın omuzuna bir el dokundu. $mr çevirince omuzuna dokünanın Flip dö Nel olduğunu gördü. Rengi tmbeyazdı. Gotye yandaki odaya ge- Serek bardağını doldurdu, Onu bir yu. “mda içerken küfür savurmaktan da &sri kalmadı. Filip le Büridan yalnır kalmışlardı. İr müddet sakin sakin biribirlerine lar, Nihayet Filip tatir bir sesle: Oraya gitmiyeceksiniz. Büridan! dei, Büridan, cevap vermedi. ip ilâve etti; — Kraliçenin bir orospu olması bana ES derecede bir azaptır. Fakat sen, bir hee olduğunu bildiğim halde sevdi- bu kadının davetine gitmemelisin.. wurodan, onu benden bir gece | İç'n çalmana tahammül edemem. Orada öle- csğini bildiğim halde bunu İstemiyo- rum., Dünyada arkadaşlık, samimiyet ve İnanç — Hâlâ mı ümitlisin?. — Evet, Büridan! Ümitliyim.. O mel'un gecede bir rüya gördüğümü sa. nıyorum.. Gözlerimin gördüğüne, ku- laklarımın işittiğine İnanmıyorum. Margaritin namuslu bir kadın olduğu- na inanmak için, buna Xafamı inandır- mak için ne yapmak lâzım gelirse yapa. cağım.. Bu gece gitmiyeceksin oraya, Büridan! Biliyor musun ki ben gece- leri ne yapıyorum? Onu Getyeye sor. Gece, daha karanlık basar basmaz gidi- yor ve Nel kulesi yakınında gizleniyo. rum. Hançerim elimde, ben bir «öğl ağaemin yarık gövdesinde.. Ora serseri, bir hırsız gibi gizleniyorum. Kuleye yaklaşanı öldürmek için.. Fa. kat bugüne kadar kimse gelmedi. — Bu gece de saklanacak mısm?. — Evet. — Ya ben gelirsem?. — öldürürüm Büridan., Müthiş bir sessizlik başladı. Bu sı- rada iki kükreme işidildi. Bunlardan biri bahçeden, biri de bitişik odadan geliyordu. Aslanla Gotyenin kükreme- leri... Büridan sordu: — Filip, demek beni öldüreceksin ? Bu canavar kadın için beni, dostunuzu, hattâ icap ederse kardeşiniz Gotyeyi öldüreceksiniz öyle mi?. Filip alnından akan soğuk teri sildi... Gotve bir küfür daha savurdu.. Büridan devam etti: — Yarın Preoklerke dövüşe gidece- ginizi, babanızın, annenizin, katilini, malınızı gazbedeni öldürmiye ahtett; , Ginizi unuttunuz mu? Şayet bu canavar kadının aşkı yüzünden bunları unuttu- » nuzsa bir hainden başka bir şey olâamaz- almamış. BÜRİDAN 69 söylemek istersen beni Fru dö Montel sokağında arama... Mabel, Büridanm kolundan tuttu; — Dur biraz! » dedi. Konuşmasında bir heyecan gizliydi. İâve etti: — Demin beni bir hayli düşündüren bir şey söylediniz. Babanızla anneni- zi tanrmadığınızı... « — Doğru! — Nerelisiniz? — Artuva'nın Beton kasabasından, Mabel elini alnına götürdü. Bürilan onun, bu sırada ne düşün; Terini anlıyal iş olsaydı şunları ö; trenecekti: "Zavalir delikanlı! Ne ana 21, ne de babası var.. Benim de çocu- gum yok. Onu siyanet etmem lâzım gölmez mi? Onu sıyanet etmek, ti* kamımdan vazgeçmek? Onun da adr oğlumunki gibi Jan!,, Kadın birdenbire başını Luvr'un büyük kulesine çevirdi, Sonra Nel ku- lesine haktı: , -- Böridan - dedi, Sana bir şey söy Yiyeceğim, Sana ilk defa olduğu gibi kuvvetli birisi tarafmdan gönderiliyo- rum. Fakat bu seferki erkek değil, ka- dındır ve seni intikamını alabilmen İ- çin değil, aşk ve eğlence için çağ: yor, Büridarın kalbi şiddetle çarpmaya başlamıştı. “Margarit, demek kendi a- Yağınla geliyorsun! Demek sana nasıl yaklaşadilecegimi düşündüğüm bir sı- rada beni sen çağırıyorsun!,, diye dü- gündü. Mabel dikkatle delikanlıyı süzüyor du. Büridan bir kahkaha salıverdi ; — İntikam öyle bir yemektir ki onu k:mseye vermek istemem. Azıcık dü- şünmek kabiliyetindeysen, o adamı, © zaman, niçin görmeye gelmediğimi an laya'alırsin, Fakat bu başka! Bir ka- kın! Aşk/..O, işte buna mukavemet elemem. — Demek geleceksin? — Şüphe mi var! Beni söylediği- niz gibi kuvvetli kadınları severim. Be ni kolları arasında özecek kadınlara bayılırım. — İstikbalinizi temin edebilecek bir kadın! — Yoksa bir Baron zevcesi mi? Yok sa bir kontes mi? Şüpbe yok ki istikba limin düşünülmesine de ihtiyacım var, Hele böyle bir fırsat çıktıktan sonra., Ne zaman geleceğim... . — Bu gece sast onda... — Nerede? — Nehrin karşı tarafına bakınız. Büridan gene bir kahkaha salıver - di: — Nel kulesine mi? Orada cehen- nemle karşılaşacağımı bilsem gene ge- lirim. Mabel uzun uzadıya Büridan'ı süz- dü, Ona gizlice bir şeyler söylemek İs- yormuş gibi dudakları kıpırdadı. Gözlerinde bir merhamst belirdi. Bü- ridan'a ihtiyat ve sükün tavsiyesinde bulunan bir işaretten sonra yavaş ya" vaş sahil boyunca uzaklaştı. Büridan, Nel külesine bakarak ayni yerde kıpırdamadan duruyordu. —ı7— IKI KARDEŞ Kadın çekilip te yalnız kalınca, Bü- ridan geldiği yolu takip ederek geri döndü. Kralın sarayı civarında bulun duğu halde, ktalın ayak basmaya cesa- set edemediği ve devriyelerin hiç bir gün girmedikleri fena namlı, karma" karışık, dar sokaklara daldı, Bu sapa yollardan geçerek, Fru d8 Mantel sokağına vardılar, Peşinden de gene Lanaölo geliyordu. İkisi birlikte harap şatoya girdiler. Bu sokak, diğer yakın sokaklardan daha işlek olmasına râğmen iki kartleş gene burada oturuyorlar, burada kal maktan bir türlü vazgeçmiyorlardı,