Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
Yazan: Rahmi YAĞIZ Şarl Kapo, tekrar tekrar yalvardı: Ben Türkleri çok severim, teğmenim ! ei GŞ el Arkadaşlarım dediğimi yaptılar. Sözle. rimi noksansız tatbik ettiler. İki dakika Sonra amonyak depolarında likler, zaten bozulmağa yüz tutan tahtel- bahirin havasını kullanılmaz bir hale ge. tiren amonyak gazı çıkardı. Süvari bu suikasdın sebebini — araştırdı. Şükür ki ellerim bağlı bulunuyordu. Bunu benden bilmedi. Hava ağırlaştığı anlarda bir mermi di reğimizi kırdı. Bir tanesi de dümen civa. rında patladı. Dümeni arızaya — uğrattı. İşte bu suretle çaresiz kalan kapiten Di- diye teslim olmak — mecbüriyetile karşı karşı_va gelince dazla mukavemet edeme. di. Talie baş eğdi.. Turkuvazı suyuh üs- tüne çıkardı. Size teslim olduk! Hikâye epeyce uzun sürmüştü. Kom- Şu batarya subayları, tabur kumandanı, Ve diğer kumandanlar yüzbaşı Rıfkının bDataryasma akın etmişlerdi. Teğmen İh. san bir taraftan Şarl Kaponun anlattik. larını yüzbaşısmna tercüme ediyor, bir ta- Taftan da mevzi- başlayan arkadaş akı- hinı komıt-- gösleriyordu Yüzbaşı Rıfkı gelenlere likkatli — dikkatli baktı. Sonra Teğmen İhsana onları işaret etti: — Tamaml!.. Hepsi geliyorlar. Daha bir şey bile öğrenemedik şu heriflerden. Al- lanm belâsı çavuş bizi oyaladı.. Serjan Şarl Kapo teğmen İhsana tek- rar tekrar yalvardı: — Ben Türkle-i çok iyi tanır ve çok se. verim teğmenim! Bunu harekelimle de İsbat etmiş bulunuyorum. Gemimiz topa tutulduğu zaman, suyun altında taşa tu- tulan bir domuz yavrusu gibi ezileceğimi Ze, bir ebüsle parçalanıp malıvolacar * Za Türklerin uluvvücenabına sığınmaz tana minnet sa”mıştım. Çok rica ederim teğmenim.. Beni bu işkenceli halden kur tarın. Ellerimi çözüüverin! kapiten Didi: yenin sorguya çekilmesinde size büyük yardımım olacak, Onun yalanlarını mey- dana koyacağım, Her — sorunuzun tam Ve doğru cevabını ancak ben vereceğim. İhsan bunları da yüzbaşı Rıfkıya an. lattı. Esasen bu adamın böyle kıskıvrak bağlı duruşunu manasız bulan yüzbaşı Çözülmesinne izin verdi: — Sen bilirsin İhsan efendi.. Çözüver Bitsin! O da onlar gibi serbest dursun! Ben biraz ileriye çıkayım: Gelenlerin a. Tasında tabur kumandanı falan vardır belki.. Karşılayayım onları.. Yüzbaşı gittikçe yaklasan kalabalıfa doğru yürüdü. Teğmen İhsan acele sor- Buya geçti.. Safın başında duran, mana. Siz bir gururun ifadesile dinlenen bhasını Yerinde tutmağa çalısan Alfred Didiye Ye yaklaştı. Konusmağa ririşti: — Geçmis al-tın kapiten! — Mersi tefmen! — Zorlu bir ölüm tehlikesi atlattınız! — Evet! — Nererlen gelivordunuz? — Donanmadan! — Yani Boğaz dısından? — Donanmadan! — Nereye gidiyordunuz? — Vazileye! — Eyet.. Ama hangi tarafa? — Şimale doğru! — Peki.. Vazifeniz neydi? '_*' Her tahtelbahirin vazifesinin avni. Üşman gemilerini bulmak, - torpido at- Mak; batırmak.. Bu kadar.. — Tek gemi miydiniz? — Tahtelbahirlerin her zaman çift bu- Unması şart olmadığına göre evet!.. Didiye İhsanın sorgularınz alay — eder iliklı cevap veriyordu. — Genç teğmen aha ikinci sualde bunun farkına var- Tuş, evyelâ hayrete düsmüş. sonra hidde- ieniîaı_)r!mıq_ mkaıl en (.i.ı)ğıîıı hareket şek. itidalle bu işi yürütmek olduğunu e'“İfmiş. sorgusuna devam etmişti: — Mürettebatınızdan hiç — kayıp yok Mu> B Yok! -- Di . p ' el a Biraz ilerde, sizden biraz evvel bir rka_daâmızı da topçularımız tepeledi.. idiye hu sözle alâkadar nldu: — Anlamadım teğmen!.. — Biz, size ateş açmadan az evvel de İ açılan de- | şurada, biraz ileride, tahtelbahir manii civarında bir Fransız tahtelbahiri daha görüldü. Ateş açıldı. Gemi suyun üstüne çıktı. Bir isabetle parçalandı.. Yaralı ve esirleri Çanakkaleye götürdüler. — Hangi gemiydi bu teğmen? — Bilmem... Henüz ismini öğrenme- dim. Didiye bir dakika düşündü... Kendile. rini lelâkete uğratan su altındaki duru- şun sebebini şimdi anlıyordu. — İlerdeki tahtelbahir Salir olacaktı.. Çünkü filotil. lâdaki üç Fransız gemisinden biri, Salir kılavuzluğa geçirilmiş; en öne alınmiş, Turkuvazla Triton en geride bırakılmış tı. Demek Safir de imha edilmiş, batırıl- mış oluyordu. Didiye arkadaşı Jan Gay. yarı hatırladı.. Acaba o da — şimdi esir mi bulunuyordu. Bu noktayı teğmenden öğrenmek istedi: — Toupçularınızın imha ettiği tahtelba- hirin müretebatı ne oldu? — Onlar ateş altında kaldıkları zaman teslim olmak istemediler. Delice bir ha. reket yaptılar. Suyun — üstüne fırlayan tahtelbahir, ucundaki maskara — topunu ateşlemeğe, hücum eden destroyerlere bu gülünç şekilde mukabele etmeğe kalkış- tı... Bir öbüs ona yetti.. Mermi, tahtelba. hiri kibrit kutusu ezer gibi parçaladı, ge- mi battı. Destroyerler — denizden birkaç cesetle bir iki yaralı topladılar. Bilmem aralarında çok merak ettiğiniz süvari de var mıydı?.. Bu haber, teğmen İhsanın bu tafsilâtı Alfred Didiyenin mağrur başını göğsüne düşürdü. Esir olduğu halde işin alayına giden süvari eğik başını — kaldırmadan mırıldandı: — Yazık!.. Jan Gayyar ne iyi bir ar. kadaştı... Cesareti fevkalâdeydi.. İngiliz dostlarımızın arasında tekbaşına kalan Triton ne olacak şimdi?.. Öjen Klaviye yalnız başına ne yapactak?.. Alay srrası şimdi de teğmen İhsana gelmişti.. Esir Fransız denizcisinin biraz evvelki istihzasına ayni — şekilde ceyap vermekle işe başlıyan İhsan devam etti: — Ne ö?.. Ne oldu kapiten? Birden- bire ddeğiştiniz?.. Didiye gözlerinin — ucuyla genç Türk subayına baktı; ağzını açıp tek kelime söylemedi. Elleri, ayakları çözüldükten sonra bir zaman oturduğu yerde - bileklerini, ba. caklarını uğuşturan gedikli Şarl Kapo, çok geçmeden kendini toparladı.. Gözle- rinde sevinç kıvılcımları uçuşan kart ça. vuş etrafına bakındı. Kendisini bağla- rından kurtaran teğmen, süvari Alfred Didiyenin yanında duruyor, hareketin. den süvariyi sorguya çektiği — belli olu- yordu. Şarl Kapo bunu görünce dişlerini sık- tı; kötü bir bakışla süvariyi uzun uzun süzdü. Sonra kendisini son dakikada bağ latan, elleri ayakları bağlı bir halde esir düşüren kaptanından intikam almak. o- nu düşman önünde küçük — düşürmek, yalanını meydana çıkarmakla hakarete maruz bırakmak için yanına gitmek iste. i di, yerinden kalkmağa davrandı. Esirlerin etrafında duran topçu erleri süngülerini bu adamların yakınında bu- lündüruyor, ufacık — bir hareket yapana derhal saplayacakmış gibi hazır duruyor lardı. Sarl Kapo yerinden kalktı.. Bir saniye durdu, sonra teğmenle konuşan süvariye döğru ilerlemek için bir adım attı.. Adı. mını attı ama ilerliyemedi. Yanıbaşında duran nöbetçi gediklinin sıradan ayrıldı- Bını görünce elini uzatmış, onu yakasın. dan tutmuş, silkeliyerek — tekrar yerine gelmişti. — Nereye gidiyorsun koca herif? Kapo evvelâ şaşırdı, fakat esir oldu- Bunu hatırlayınca — toparlandı, nefere kendi süvarisile konuşan Türk subayını işaret etti; oraya gfitmek — istediğini an. latmağa uğraştı.. Nöbetçi bu işaretlerden bir sev anlamıyor. Kaponun çırpınışını soytarılnfa hamlediyor, gedikliyi gülerek seyrediyordu. (Devamı var). Dünyanın en muazzam spor ve gençlik hareketi v Son hafta İçinde Çekoslovakya dün.- yanın en büyük, en azametli gençlik hareketlerine sahne oldu. Şöhreti bütün dünyayı sarmış olan Sü« kollar bayramını seyretmek üzere dün- yanımn her tarafından on binlerca insan Prag şehrine akm ettiler. Çünkü sokol- larm bayramı, dünyada bir misline daha tesadüf edilmiyecek muazzam bir hare- ketti. Bu bayram hakkmda son gelen Fran- sız gazetelerinden birinde tafsilât veril- mekte ve sokolların ne demek olduğu İ- zah edilmektedir. Bu yazıyı aynen alı- yoruz: spor ve “Her altı senede bir vukubulan Sokol- lar köngresi, en uzaktaki milletlere men sup turistleri bile buraya cezbeden şen- liklere ve gösterilere vesile olur. Bu şenlikler, — Çekoslovakya cumhuriyetinin 20 inci yıldönümünden dolayı pek parlak olmak lâzımdı. Fakat günün kaygıları bu şenliklere bir ciddi- yet veriyor ve çok vatanperver olan bu millet Sokolların idealine “disiplin, kuv- vet ve birlik yoliyle vatan müdafaasına kabiliyetli olmak” la mukabele ediyor. Eserlerini yaratmak için ortaya koy - muş oldukları bütün inanlarına rağmen Tirs ile Sunyer, o eser için bu derece haşmetli bir inkişaf ummamış olmak lâ- zımdır. Ve cemiyet, 1882 de ilk defa or- taya çıktığı zaman ancak 75 azası var- dı. Büugün bünların Çekoslovakyada 1 milyon ve slav memleketlerinde pek çok azası vardır. Sokollar bu isimlerini yugoslavy masal ve efsanelerinden alırlar ve masallarla efsanelerdeki kahramanlara Sokol (şa- hin) lâkabı verilir. Sokolları — kuranların, — İstiklâllerini kaybetmiş olan slavları bir araya getir- sene aS İzmit yarışları Tahsisatın noksanlığı yüzünden Yelken ve yüzme müsa- bakalarından sarlınazar edildi İzmit vilâyetinin tertip ettiği deniz festivalinin - bütün hazırlıkları bitmiş olmasına rağmen - tahsisatsızlık yüzün- den yapılıp yapılmıyağının belli olma - dığını dün yazmıştık, Dün akşam geç vakit bir kısım para. nin hazırlandığı bildirilmiş bunun üzeri- ne de yelken ve yüzme müsabakaların. dan sarfı nazar edilmiş, İstanbul klüple- rinin yalnız. kürek müsabakalarma işti. raki kârarlaştırılmıştır. İstanbul klüpleri - masralları kendile. ri ederek - İzmite gidebilirlerse şarbi ve yüzme varışlarına da girebileceklerdir. Müsahakaları görmeğe gidecekler için Haydarpaşadan tenezzüh trenleri olduğu gibi gece de oradan İstanhula mütevec- cihen saat 1,30 da bir tren kaldırılacak. tır. 'i İnDaliy Sokullar bayramında mekle güttükleri çifte gaye, onların ruh- larmı ve bedenlerini terbiye etmek ve kendilrini milli şuur sahibi etmekti. Bi- liriz ki onlar bu gayelerine erişmşler ve büyük harpte mücadeleye karışmış olan alaylar se sokollardan terekküp etmiş- tir. Sökollar, partilerin ve dinlerin fevkin- de olarak memleketlerinde: “Hürriyet, müsavat ve uhuvvet,, dövizini tahakkuk ettirmeğe uğraşırlar. Sokollarda sınıf yoktur. Başlarma, şahin tüyü ile yuvar- lak bir kalpak geçiren Soökollar arasında herkes müsavidir ve ister nazır,ister iş- Gi olsun bir Sokol diğerine kardeş diye hi için tap eden. Biribirlerini selâmlamak Kadınların Talimi Sokollar bayramı Çekoslovakyada muazzam tezahürat arasında yapıldı. ada ER İ M Mi Makar, talebe harekelleri kısa ve tannan: “Nazdar” kelimesini ku-l lanırlar. Nazdar, “Tallin açık olsun!,, gi- bi bir manaya gelir. Bu da,sokollar ara- sında cari olmak lâzım gelen kardeşliğin bir sembolüdür, zira bu tabir sokollar ha ricinde ancak büyük taarfmdan küçüğe karşı kullanılabilir. Prağ, iki haftadan beri bir bayram manzarası almıştır. Daireler ve mağaza- lara, hattâ gazeteci kulübeleri bu bayra- ma iştirak eden milletlerin bayraklarmı çekmişlerdir. Sıcak sucuk satan seyyar esnafmım arabalarmda bile bir kaç bayrak görünmektedir. Şehrin merkezinde kuru lmuşolan radyo hoparlörleri bayrama iş- tirak için nerelerden ne kadar sokol gel- mekte olduğunu mütemadiyen bildir « mektedir. Renk renk elibeseler giymiş olan bu gençliğin halk ile selâmlaştığını görmek kadar sevimli ve canlı bir şey tasavvuür edilemez. Mektep gençlerinin tezahürlerinden sonra İd-18 yaşlarımlaki genç — sokol- larm köngreleri başladı. Bunlar 29 hazi- rana kadar sürdü. Ve bunları, 3, 4, 5 va 6 temmuz günlerindeki büyük bayram- lar takip etti. Cumhurreisi bay Beneş, bayan Beneş- le birlikte, Mazarik stadımda genç so - kolların temsilinde bulundu. En az yüz bin seyirci tarafından — cumhurreisine yapılan tezahüre bakarak onun milleti- ce nekadar sevilmekte olduğundan şiülp- he edilemez. Tam saat 2,30 da milli bayrak törenle stat kapısıma çekildi, törene herbiri 36 gençten mürekkep 56 jüpi bölge soko- lu) tarafınmdan yapılan temrinlerle baş- landı. Bunları kısa kırmızı eteklikli ve beyaz gömlekli küçük sokol kızlarmın 24 lük (Lütfen sayfayı çeviriniz) —..