— Ne var, ne oluyor, Bedia?. Niçin beni slelâcele çağırdın?. Yoksa nihayet karar verebildin mi? Artık Fuadla ev- leniyorsun, demek.. Genç kadın, her kadın gibi, merak İçerisinde idi. Bedia biraz sakin, biraz da dalgın: — Geldiğine teşekkür ederim, dedi, Öğleden sonra işin yoktur inşaallah... Seni bugün akşam» kadar burada alı- koymak niyetindeyim. — Hiç bir işim yok.. Hem sen iste « dikten sonra işim de olsa bırakırım Fakat deminki suslime hâlâ cevap ver meğdin.. Fuadla evleniyor musun? — Daha karar vermedim. Seni de bunun için rahatsız ettim. Birazdın Fuad buraya gelecek. Tahmin ediyorum ki bu gelişi kat'i kararımı öğrenmek içindir. Halbuki ben daha onun sualine Cevap vermek istemiyorum. Sen burada bulunursan Fuad tebii evlenme mevzu, Una yanaşmaz. Bu gün de geçmiş olur, Ben de düşünecek vakit bulurum, — Bü tereddüde aklım etmiyor.. Fu- Adı her halde beğeniyorsun.. Beğenil - miyetek adam değil ki.. Zeki, kibar, ya- kışıklı, kırk yaşında yok bile.. Zengin İşleri yolunda... Seni de çok seviyor., Sen de esas itibariyle evlenmeğe karar verdin. O halde nişin hâlâ düşünmek istiyorsun?, — Bilmem ki.. Fuad hiç te fena &- dai değil.. Hattâ beni İstiyenlerin en İyisi.. Bir çök hallerinden çok hoşlanı . Yorum.. Beni sevdiğini biliyorum, Ben de onu sevebileteğim.. Fakat. Arkadaşı, Rezan, Bedianm sözünü kesti, — Evet... Anladım... Demek oluyor ki bu dedikoduyu sen de işittin. B söylemişlerdi de inanmamıştım.. Güya | Puadın bir kadınla alâkası varmış... Bu kadının adın: da söylemişlerdi, ama v- nuttum,. Şantöz mü imiş, varyete artis- ti miymiş?. Her balde böyle bir şey... Demek 'bunun için tereddüt ediyorsun.. Bedia omuzların: silketi; — Rezan, ben gözü yıldızlı gökler- de dolaşan hülyalı bir genç kız değilim. Hayatın ne demek olduğunu, men lerimin nefede bulunduğunu 20 sılâz m değil mi?. Bir saattir size söy“ Fuad bekârken istediğini yapabilir, is. tediği kadınla yaşayabilir, Neclâ ismin- deki bu artiştle olan omünasebetlerini bana kendi ağrıyla anlattı, Şimdi oObu kadından ayrılmış. Bu işte beni tered- düde düşüren nokta bu kadın değil — O halde ne! Bedia, arkadaşının yüzüne baktı: — Fuad beni korkutuyor. Mükem. mel bir koca clabilir. Ben de onu seve- bileceğimi hi diyorum. Buraları çek doğru., Ben bilmem neden bu «damdan de onu korkunç bul, or musun? Uzun boyu, yanık ten gi, simsiyah bıyıkları — Bıyıklarını tıraş edebilir. — Rica ederim Rezan, mânasız şey- ler söyleme. Uzun boyu, yanı simsiyah bıyıkları, etli gidi duran yüzü, kara gözleri « abit ve mütehakkim bakışı, aşkını ir bile bir emir gibi çınlıyan Bütün bunlar da bir tahakkiim, vakur, bir parşa bir istibdad mânası var, — Haklısın, Bedia, bu müşahedele » rin doğru.. Fakat seni sevdikten sonra.. or.. Fakat sevmek baş. e başka.. İlk ko- cam biliyorsun bana hiç tahakküm et- miyen mükemmel bir adamdı. Dört se- nedenberi dulum.. İstediğim gibi yaşı- yorum. Hayatım: bildiğin için bu elim. leme kötü na vermezsin. Serbest o). mak, mutlaka çirkin şeyler yapmak de- mek değildir. Fakat körlikörüne bir a- iyad etme- ! damın bütün iradelerine in ğe, her şeyde ona tâbi olmıya, onun İs. tediği adamlarla görüşüp, istemedik- leriyle görüşmemeğe, gittiğim yerlerin nasıl vakit geçirdiğimin hesabını ver- meğe, elbiselerime dair mütaleasın: al- mıya, nezaret altında esir gibi yaşamı- ya tahammül edemem. — Fuat böyle şeyler yapar mıder. sin? k rengi, | istenmiyen tecrübe Zannederim ki yapar.. Çok müte- im old belli, bütün böyle ağdam- lar çok kıskanç olurlar. Kaşlarını çattı- ğı vakit bu mâna yüzünden okunuyor, Geçen gün yazıhanesine gittik. Önün - de bütün kâtipleri, memurları titriyor. lar. Konuşurken öyle şekilde söz söy- lüyor ki hiç kimse ağzını açmağa, itiraz etmeğe cesirct edemiyor, bana inan kardeşim, o her geçtiği yerde korku İ saçıyor. Rezan düşünüyerdu., Bedia devam etti; — Tabii benim de düşüncelerim, ar- zularım var. Ben de tabiatlarımı de giştireme Vakia müstebit, fena huylu, bir kadın değilim. Fakat mual. inin önütde titriyen çocuk da © istemem. Bana baksız yere müda ederlerse taşarım, Lâzım olduğu vakit fikirlerimden, zevklerimden, &detlerim- den fedakârlık yapabilirim. Yalnız bu fedakârlıklar, bu müsamahalar karşı - ikiz olmalıdır? Fuad bunu yapabilir mi? Bu hususta çok şüpheliyim. Eğer Fuadı bir deli gibi sevseydim, © vakit her arzusu önünde eğilebilirdim.. Fa- kat bu evlenme, bir menfaat evlenmesi olduğuna göre bunları düşünmeğe mec. burum. İşte bütün bu sebepler yüzün - den onu biraz daha tetkik etmek istiyo- Tüm., Geçen gün bana yalvararak âşkı- nı anlattı, Ve bugün için kat'i cevap istediğini söylerken çok heyecanlıydım. Az isalsm ağzımdan beklediği evet, ce vabi çıkıverecekti, Fokat kerklimi topla- dım ve düşündüm. Eğer beni bu kadar korkutmasaydı... Fuadın gelişi Bedianın sözllnü kesti. Rezanla beraber çay içmek için küçük | salona r, Bedianın yalnız olmayı- Muzaffer Esen şı Fuadm canımı sıktı. Fakat kendine hâkim oldu ve sıkıntısını hiç belli et- medi. Bununla beraber tavrı hergün » künden daha ağır, yüzü daha ciddi idi, İki kadm gevezelik ediyorlar, erkek çok az konuşuyordu. Puadı gözden geçiren Rezan arkada- şın düşüncesinde haklı olduğunu his- setti. Fuadı güzel, kibar, fakat hakika, ten korkunç buldu. Gözlerinde insanı ürperten sert ve keskin bir parrltr var dı. Böyle bir adama hayır demek kolay bir iş değildi. v Fuadın gelişinden yirmi dakika son- ra kapı çalındı. Biraz sonra hizmetçi sa- lonun kapısını açtı: — Bi: bayan sizi... Arkasından birisinin içeri girmesi hizmetçinin sözünü ağzında bıraktı. Bu çok süslü, fazla boyalı, saçları fazla kı- zıl bir kadındı.. Keskin bir koku kadın. Ja beraber odaya girdi. Kadın salonun ortasında durdu. Fuada, Bediaya baktı ve kahkahalarla güldü. Fuad sapsarıydı , Gelen kadın sert sert: — İşte geldim, dedi, beni beklemi- yordun değil mi? Bayan... Ben bu ada- m: takip ettim. Buraya girdiğini gö rünce biraz bekledim ve kapıyı vurdum. Demek Bedia sizsiniz, öyle mi?, Ben Neclâyım.. Ateş saçlı Neclâ, nasıl tant. mıyor muydunuz?. Yazık beni bütün İstanbul tanır... Hiddetinden boğulacak gibi olan Bedia ; — Bu ne demek oluyor, dedi, bu ka- dın: çikarsanız 8... Neclâ güldü ve devam etti? — Fuad bu işi beceremez. Hele bir kere suratına bakmız.. Surat değil, pa- çavra. Yeniden Fuadı gösterdi. Fuadın çeh- resi o ka bozulmuş ve kendisi is kemle üzerinde o kadar ufalmıştı ki Be- ea #BTRİDAN enn 5 ve mmm adaâiiayi bu şüpheyi anlamakta ge- BÜRİDAN dia ve Rezan zaalın heykeline benziyen bu odamı zer tanıdılar. , Neclâ coşmuş anlatıyordu: — Bana baksanız a... Burada beni in- san gibi sessiz, sedasız dinlerseniz, ben de söyliyeceklerimi insan gibi söylerim. Yok bana hakarete kalkar, ağzınızı bo- zarsanız © vakit ben de bayrakları aça. rım,. Bir defa da ağzımı açtım mi, yedi mahalle bir araya toplansa beni sustüra- maz.. Buraya niçin geldim bilir misi- niz? Bu herifi size bağışladığımı söyle- meğe.. Evet bu maskarayı size hediye ediyorum.. Bu adam bir ay evvol bana geldi, yalvardı, beni terketmek, sizinle evlenmek için izin istedi. Peki, dedim. Enayi sahi sand:.. Siz bu adamı bilmez. Ben dört sene onunla beraber yâştıdım. Ne mal olduğunu bilirim. Bu müddet içerisinde ben cnu avucumun içine aldım, parmağımın üz nattım, Bu maymun suratlı nümde, ıslık çaldığınız vakit size ko- şan, tekme yediği vakit kaçan bir köpek gibi hareket eder. Eğer böylesinden hoşlanırsanız, alımız, size mübarek ol. sun.. Şunu da söylemek İsterim. Ben bugüne kadar bu sersemi her vakit al- dattım, Papellerini sızdırdım ve kendisi ile alay ettim. Her gün, herkesle aldat- tıklarım caka,. Pakat ne iğrenç adam, bir bilseniz, bu omuzlara, pehlivan yapılı vücuda ba- kınız.. Böyle bir adamda aciz ne çirkin olüyor değil mi? Fakat bütün kusurla- rna rağmen onu daha size vermiyecek. tim, Fakat talihi varmış köpeğin. On dan daha güzel, daho zengin birisi buldum.. Onunla yakında Romanyaya gidiyorum. Binaenaleyh Fuad sizin ol- sun, tepe tepe kullanmız. İtaatlidir, doğrusu, Her şeye olur, hiç bir arzunuza hayır demei . Tıpkı bir köpek gibi. Neclâ cevap beklemeden rüzgâr g salondan çiktı.. Kısa bir süküt salonda titredi. Nihayet Bedia Fuada döndü: — Bu ne demek oluyor, diye söze başladı. Fuad perişan bir vaziyette sözünü kesti, hafif, titrek bir sesle yalvardı; 17 —————— lı ii. tatlı bir dille hitap ediyor. Ben de, Oklerke gittiğimiz zaman büsbikün lüyorum. Kral bu sırads Marinyiyi yakalamış ve biraz evvel orada bulunanların üzeri- pe eğildikleri masaya sürüklemişti —Bakınız - diye devâm etti muz... Marinyi baktı. Kutuyu, içindeki, sırtma bir kral mantosu (ve kalbine bir iğne saplanmış heykelciği gördü. Başvekil bu heykeli eline alarak dik- katle muayene etti. Kral: — Bunun ne olduğunu biliyor mu- sunuz. . diye bağırdı — Evet şevketmeab!.. Bu, Parisi ve bütün memleketi mülevves vücudların- dân kurtarmamız icap eden hüylicülerin vücuda getirdikleri bir büyüdür. Bunun zatı haşmetrneleri için yapıldığı anla şılıyor. Kont dö Valuva krala yaklaşarak ku- lağına: — İşidiyor musunuz, Şevketmeap ?. dedi. Bu sözü işiden Marinyi: Bakı- kutunun — Şüphesiz, . diye cevap verdi. « Bu- Dun itiraz götürecek bir yeri yok.. Bü - yük kralı öldürmek için yapıldığını an- lamtk istemiyen ancak kralın düşmanı olabilir, Başvekil Valivaya müthiş bir kinle bakarak ilâve etti; , — Yoksa, haşmetpenahın amcası monsenyör bu hususta şüphe mi edi- yorlar?. Bu sefer Valuva de Marinyinin yü. züne ayni şekilde baktı, — Şüphe etmek şöyle dursun, kralın hayatına kastedildiğini sizin yerinize ben haber verdim. . Marinyi dişlerini gıcırdattı, Müthiş bir cevap vermiye hazırlanmıştı. Fakat onuncu Lâi omuzuna elini koyarok Ze a emer ai e nn cikmedi. Soğuk bir ter döktü. Bu şüp- heyi izale edemiyecek olursa teveccii - hünü kaybedeceğini ve hattâ kral ka- tillerine yapılan işkenceler altında can vereceğini Onuncu Lüj: — Marinyi . dedi. » Bu büyünün mevcudiyetinden haberiniz clmadığına yemin eder misiniz? - diye sordu. Kral bu sözü öyel bir tonla ve öyle bir tavırla söylemişti rada bulunan» ie kendilerini tötremekti Ma yerlere kadar e ruldu. Vakarla ve gür bir sesle: — Asilzadeler. senyörler, dükler ve kontlsr! . . diye söze başladı. - Şevket- meabımızın babalir,, haşmetli Filip hazretlerine hizmet uğrunda hayatını yiiz ve ervetini bin kere tehlikeye ko- yö bir adam vardır. Bu adam, Fransa- nın düşmanlariyle yaptığı muharebe »- lerde kanını akıttı. Bu adam, kralının rahat uyuması için kendi uykusunu fe- da ederek gece gündüz çalışmaktan ge. ri kanadı.. Bu adum, kral bazinesinde On para kalmadığı günlerde varmı yo- ğunu satarak kralına para verdi. Bu a- dam isyan eden Paris halkını kral af dilemiye mecbur etti!. Eğer ha li kral Filip hazretleri, bir ay önce ya- tırdığımız mezarından çıkmış Olaydı, buraya gelir hepinizin yüzüne bakarak sorardı: “Hükümetin hizmetçisinden başka bir şey olmıyan bu adamdan şüp. lenmek cesaretini gösteren kimdir? Ma- rinyiden krala sadık olduğuna dair ye- alamadılar, erek doğ - min istiyen kimdir? Yüzündeki maskc- yi atsın ve meydana çıksın, onu derhal gebertiririmi diye bağırırdı. Marinyi bunları bağıra bağıra söyle- miş, hançerini yarısına kadar çekmiş ve cür'et ve kuvvetine güvenerek Valura, Yı kindar bakışları altında ezmişti. Sapsarı kesilen kont biraz çeriler- ken, orada hazır bulunanlar ödeta tit- vamizlerdi Şu pencerenin arkasında, adam olarak yaratıldığıma hayflanarak ağlıyorum. Büridan: — Adam olduğuna üzülme.. Daha a- dam olmıya çalış. Sevmenin © ne demek olduğunu bilirim. Sevdiğim kız- la hayatım: birleştirmezdem, ben de betbaht olurum.. Böyle olmakla bera- ber dostlarımın karşılaştıkları tehlike- yi unutmuyorum. — Haklısınız. Bu sabahtenberi ha. yatlarımızı birleştirmiş bir haldeyiz... Beni affediniz.. Müthiş bir mücadeleye giriştik.. Ölmeyi düşünmeden düşma- nımiza galebe çalmayı düşünmeli ve hattâ galebe çalmalıyız. — Sizi tehlikeye göğüs geren, Ma- rinyiye meydan okuyan bir kahraman gördükçe, bilseniz ne kadar seviyorum.. Hazırladığım plân şu; Marinyinin, dö- güşmek için Preoklerke * gelmiyeceği muhakkak,. Fokat bizi orada tevkif et- tirmek için icap edenleri göndereceğine de eminim. Bilir ki biz craya her ne bahasına olursa olsun gideceğiz.. Bu yüzden dikkat ediniz, ben hiç te Tampli veya Şatöle zindanlarındın bi- rinde çürümek niyetinde değilim.. Dün- ya kaldıkça dillerde dolaşacak bir mü- delaa hazırlıyorum. Gotye: — Yaşa be!.. « diye bağırdı. — Bu gece bazi cesur ve mert deli - kanlılarla buluşacağım. Pre Öklerke, kralı sarayında titretecek arkadaşlarla gideceğiz, Gotye masanın Üzerine bir yumruk indirdi: — Deme be! Demek dövüişeceğiz... Yalnız başıma yirmi askeri yere ser - mez, sağ kalanlarına yirmi çift kulak getirmezsem gözüm açık gider. Büridan ayağa kalktı; — Şimdilik Allaha ısmarladık, . de- i. » Bu sabah gösterdiğimiz cesaretle yayset edecekler. Ancak oraya gidinci je kadar tedbiri elden bırakmamak lâ- z:m, Filip kraliçeyi, Götye sen de pren- sesleri görmekten bir müddet vazge. giniz. Dışarıya tepeden tırnağa kadar silâhlı çıkınız. Meyhaneye giderseniz bardağınıza konan şaraptan evvelâ meyhaneciye içiriniz.. Sokakta, yanını. za bir kimse yaklaşmak isterse kılıcı - nızı çektikten sonra konuşunuz, Çünkü Marinyinin en çok kullandığı silâh han- çerle zehirdir. Büridan ayrıldı. O dışarıya çıktıktan sonra Gotye kapının zincirini takmak üzere bulunduğu bir sırada kapt çalın- dı. Gotye de kardeşiyle Büridan kadar cesurdu. Bununla beraber sırtında 80- Zuk bir şeyin dolaştığını tüylerimin ür. perdiğini hissetti. Hele Büridanın ih- tarından sonra... Bu metrük şatoda o. turduklarını kim biliyordu, Nasıl kork- masın nasıl titremesin?, — Kim o? » diye mırıldandı. — Mühi ir iş için Filip ve Göotye dö Nelle görüşmek istiyen bir adam.. Gotye: — Haydi defolun! - diye mırıldanır- ken Filip ve soğuk kanlılıkla: — Aç! - dedi. Gotye, kap:yı, hançerini çektikten sonra açtı. Dışarıda yürü maskeli; başı kukulâtal bir adam duruyordu. Yabancı edam alaycı bir hürmetle yerlere kadar eğildi. Filip adamın yüz! teşhis etmek için beyhude uğraştı. Sonra; — Bizim bu gece burada olduğumuzu nereden biliyorsunuz? - diye sordu: Adam: — Maksat sizi bulmaktı, Ona bakın! Ötesini ne yapacaksınız? - diye cevsp verdi, — Giriniz! —Lüzumu yok.. Size yalnız iki çift