25 HAZİRAN — 1938 HABER — Aksam bostus Türk askeri, karada olduğu gibi denizde de çakı gibi.. Vazifesini tam bir muvaffakiyetle başaracak Türk deniz silâh'anmasının makul haddi ne olabilir? Yazan: Sadık Duman Deniz harp kuvvetlerimizi arttırma- ğa karar vermiş bulunuyoruz. Musm- mer Erişin, Londrada imzaladığı mali anlaşma, deniz silâhlanmamıza, mevcut fazla sterling (*) tahsis etmemize imkân ve- bütçeden olarak, *6” milyon yanın her tarafında #ara ve hava nmasına müvazi bir de deniz si. lâhianması başladığı bir devirde, milli müdafaa kuvvetlerine azami dikkat sar- hükümetimizin bu ciheti unut- mas: nasıl kabil olabilirdi?. Cumhuriyet hükümetinin deniz hârp kuvvetlerine Ber zaman lâyık olduğu ehemmiyeti vermiş olduğunu kabul et- mek ımdır, Eğer harp gemilerimiz, sayı bakımından, şuana kadar deniz hudutla; zm asgari ihtiyacı ile mii- tenasip bir dereceye yükselmemiş gibi bir zan uyandırıyorsa bunu, alâkadar nuz denizlerde sulhün ebedi surette bozulmıyacağına dair bir manlar, her tarafta tahassül etmiş bulunduğ za, u- mümi kandite uyguh hareket etmek gibi bir dürüstlüğe ve sulh dostluğu- muza atfetmelidir. Bununla beraber vasrtalarını aslâ paslandırmamış, çakı gibi bir filo hükümetimiz, deniz harp yaratmış, bilhassa, talim ve terbiye ba- kımından fevkalâde mühim bir deniz harp kadrosu meydana getirmiştir. Diniz harp vasıtalarımızı arttırmağa karar verdiğimiz bugünlerde, deniz harp kadromuzun subay ve personel bakımından göze vuran Zerigiriliği mem lekete gurur verebilir. Gemi yapmak için para ve zaman bulmak lâzımdır. Fakat gemiyi fay dalı bir tarzda kullanacak eleman ye. tiştirmek için para kâfi değildir. Az zamanda bu işi başarmak, ba deyince iki, üç kruvazör, sekiz on destroyer ve on beş denizaltı donatacak per» sönel bulmak mümkün değildi Demek oluyor k! deniz silâhlaniması bir materiyel meselesi olduğu kadar (belki daha ziyade, mubakkok ki daha tivade) bir personel işi, bir kadro işi- dir, Bu işi büyük bir dirayetle ve bir an ikmal etmiyerek başarmış bulunduğu için, “esasen Cumhuriyet hükümeti, a- zâmi, deniz silâhlanması programının yarısını çoktan tahakkuk etirmiş bulun- maktadır., da denilebilir, Acaba, İngiliz deniz inşaat tezgâha, rında açılan 6 milyon sterlingiik kredi- den me tarzda istifade edeceğiz? Bunun etrafında henüz resmi ve yarı resmi bir malümet elde etmiş bulun » muyoruzu, Yalmz biliyoruz &i devlet, ticaret gemilerimizi olduğu gibi harp gemilerimizi de kendi tezgâhlarımızda yaptırmak ve bu sahada daima kendi rekâmızla işçiliğimize güvenmek hede- tini gütmektedir. Acaba bu kredinin bir kısmı milli deniz inşaat tezgâhları, tersane ve havtzlar için mi kullanıla. taktır? Bu cihet kestirilemez. Fakat ht. i kümetir bu sahava elik milyon Hira tah. | We eĞeceğine ve tezgühların tedricen yapılarına dair dtedenberi donen r» Yeyetler, Ingiltereden aunan kredinir. im were veseilimiyeceğini, belki Ön güyremiyie ge aımağa hisredile ceğini söylemeğe müsaittir, Bu takdirde, bazı maddelerinin 1937 deniz salnamelerine aksettiğini gördü - gümüz program: hatırlamak ve üze, rinde konuşmak doğru olacaktır. 1937 salnamelerinde, sekizer bin tonluk iki kruvazörle beheri 1250 ton- luk dört destroyer, dört deniz altı ve dört may yapmağa karar di. Bunlardan iki de Mizaltı şu anda İstanbulda tezgâhta- dir. Diğer ikisi de Almanyada yapılı Eğer genç bit deniz mübendisimizin Yaptığı mayın gemisini hesaba katarsak Deniz harp vaşılalarımızı arttırmağa kârür i verdiğimiz ; bu çünlerde, deniz harb kadromuzun subay ve personel ; bakımmıdan pö2r vuran zenginliği karşısında gurur dune: ; voruz bu program mucibince daha üç mayın gemisi, dört deströyer ve iki keuvazör yaptıracağımızı kabul etmek lâzım ki bu inşaatı tutarı da öşağı yukarı otuz milyonu aşar. Hele gemilerin silâhlan. ması, cephaneleri ve vedek cephaneleri “sesaba katacak dursa bir hayli aşar. Bu'ar bır sev dezidir. 1937 salname- lerindekı program yapumca elimizde Bursutu ve batp Kemiyeteri yüksek ze#Meraen ntknep yöyle bir deniz kuvvet oümnacan > eğe emar Varsa Sekizer bin tonluk İı Kruvazör, 8 deströyer, 9 denizaltı, 3 bücüm botu.. Şu gemilerden mürekkep bir de ye. dek filo: Hamidiye, Mecidiye, Peykişevket. Basra, Samsun, Taşoz. Ayrıca, beş adet mayın döken gemi ile 3 adet mayın tarayıcı gemi, Bu kuvvete, müttefikimiz Yunanista- nın gemilerini de katacak olursak ilk ağızda Egede hatırı sayılır yeni bir do- İ Berkisatvet, nanma tahaşşüdü ile karşılaşılmış olur. Akdenizin şarkında sulkün ve inti. zamn şuurlu, devamlı bir bekçisi ol- mak azminde bulunan bizim gibi kıyısı çok bir devlet için bu kadar gemi azdır bile. Bu gemileri yaptırmakla bizim “fevkalâde bir deniz silâklanması, ari- fesinde bulunduğumuz iddia edilemez. Genç Mısırın bile iki hafif kruvazör, iki denizaltı, iki destrcyer ve iki mayın gemisi birden sipariş ettiği bir devirde bizim deniz silâhlanmasında ne mü. tevazı bir halimiz olduğu anlaşılır. Acaba hiç kimsenin yanlış tevi! et- İ mesine meydan bırakmadan, her hangi bir müdafaa zarureti karşısında vazife- sini tam bir muvaffakıyetle başaracak bir Türk donanmasının makul haddi ne olabilir?. Aklımıza şöyle bir kadro geliyor: 2 Birinci saf kruyazörü, 2 tane 10 bin tonluk cep gemisi, # tane & bin tonluk kruvazör. 4 tans 5 . 6 bin tonluk kruvazör, 24 Jaçik deniz torpidosu, 40 tane küçüklü büyüklü deni 40 tane sinek gemi, i i i 1 i j Bir kısmı denizaltı olmak üzere bir düzüne mayın gemisi... Böyle ceği hiç bir tecavüz yoktur. Demek oluyor ki elimizde Yavuz ol- duğuna' göre ona bir eş yaptıracağız . Ayrıca onar bin tonluk 2 gemi ve sekiz bin tonluk iki kruvazör ısmarlamak ü- ztre olduğumuza göre bu modelde iki tane daha yaptıracağız. 1937 programı realize edilince $ destroyere sahip ola- cağımıza göre, daha 16 destroyer, dört orta kruvâzör, 30 denizaltı ve 37 sinek gemi ile 8 mayın gemisi katacağız. Bunun için aşağı yukarı iki yüz mil, yon Türk lirası sarfetmek lâzım, Böyle bir programı beş yılda başar- sak her yıl kırk milyon, on yılda başar- sak her yıl 20 milyon vermemiz İcap ©- decek, Takriben her ay bir milyon yedi yüz bin lira. Harp gemilerinin, hiç bir memleket- te yirmi yıldan önce kadro harici edil, medikleri düşünülecek olursa bu parayı kimse çok görmez. Sadık DUMAN (9) Takriben 40 milyon Türk lirası, Ğ ai ir donanmanin baş edemiye- il Görüşler : “Tatli günlerin. de ateşini söndüremiyen gençlik,, Yazan; Dr.R. ADASAL map” Baştarafı 5 incide tecessüs ve arzusu uyonmıştı. Çöcuk- luğumda Robenson Krozoe maçerasını, Jül Vernin seyahat romanlarını okudu- ğum zaman tabiatteki bütün buluşları küçücük bir insan kafasının nasıl yara tabildiğini düşünür ve tatlı Kayallere kapıdırdım. Halbuki gece ilerledikçe ancak meh- tap sızıntılarının pek hafif aydınlata - bildiği bu loş ve heybetli korunun bir köşesinde canlı bir âlem, küçük bir in- san cemiyeti ile karşılaşınca bütün ha- yallerin birer hakikatin ifadesi olabil- diklerini bir daha gördüm ve bir içinde sade hayalleriyle yaşayan bir gocuk hayatına döndüm, ön Muhtelif mesleklerde alın teriyle ek. meklerini kazanan dört gürbüz delikan- kk yüksek ve gün görmüş ağaçların ha- timinde İki günlük bir arkadaşlık kam- pı kurmuşlardı, e Etralta gördüğümüz elektrikli portatif çadır ve yemek kap. ları, bir an bile söndürülmiyen ateş gi- bi bütün şeyler, bu gençlerin hislerins de ve işlerinde tam bir iştirak ile zevki selimin hâkim olduğuna şehadet edi - yordu. Yemekleri; yumurta, taze yoğurt, meyva ve esmer köy ekmeğinden iba. retti, Bu açık tabiat kâşanesinde zaman mefhumunu sade güneşin batışı ve dö- guşu ifade edebilirdi. Fakat bir gramofon sündığını o bo şaltmak suretiyle pratik zekâlarınm şahane bir eseri olarak meydana getir- miş oldukları portatif radyolarını dün. yarın bütün mesafelerine ve mekânla- rma bağlıyordu. Civar pansiyonlardan bizim gibi me- rak saikasiyle ve yahut ta gündüzden davet edilerek buraya koşan bir kaç genç kız ve erkek ile genişliyen ocağın eşi mütemadiyen kuru dallarla besle- niyor ve eşeleniyordu. Yumurta kabuklarından kadehlerle bize ikram ettikleri mandalina İikörünü içer ve radyonun çaldığı Çardaşı ilâhi bir vecd içinde dinlerken, bu coşkun ateş karşısında eski Romanın tarihi Vestasını ve Vestal ismini alan “eş eşsleyici güzel bâkirelerini hatırladım. Hayvani hırsların, şehvani arzuların ve lüks ihtiyaçların birden silinerek yak nız tabiat aşkının kalbleri tutuşturduğu bu unutulmaz orman köşesindeki . bü- tün bu olgun kafalı ve duygulu gençle» te “Ateşi sönmiyen gençlik. adı bir yazı yâzmayı vaad etmiştim, Bu Ro. manesin canlı hayat teblosunu kuvvetli fırçasiyle ve yahut ta kudretli kâlemile tasvir edebilen bir san'atkâr olamadığı» ma müteessifim, Duyabildiğimi ifede edemedimse bi- le, hiç olmazsa bir tesadüf eseri olarak güzel İstanbulun bütün iradeli vatan- daşlara açık olan geniş tabiat köşelerin- den ancak birinde gördüklerimi aynen nakledebilmekle gene bahtiyarım. Yal nız bu müşahede yaz tatillerimizi tam bir sıhhat ve neş'e izinde ve çok ucuz olarak nasıl geçirebileceğimi göster « meğe kâfi gelmez mi?. Dr. Rasim ADASAL