ŞAKSAM POSTASI Behibi ve Neşriyet Müdü n Rasim Tetanbul Ank Vazı işleri telafonu: 23872 Vdöre u0 ” Gw —4 24370 e 1 20338 ABONE ŞARTLARI we Piriyi NM Siyasa * Orta Avrupada Almanya ve Fransa Avustüryanın, Almanyaya iltihakm- dan sonra Çekoslovakyanın — vaziyeti, yalnız siyast bakımdacı değil, İktısadi bakımdanda da pek ziyade zorlaşmış- tır. Bunun sebebini anlamak için bir Avrupa haritasma bakmak küfidir: Çe- koslovakyanın garp kısmı, Üç taraftan Almanya ile ihata edilmiştir. Binaena- teyh, Çekoslovakya mallarını — başka memleketlere İhraç etmek için Alman ararişinden geçirmek mecburiyetinde- dir. Bundan başka Çekoalovakya, senede bir milyon kömür ihraç ettiği Avus- turya piyasasını kaybetmiştir. Alman- ya Çekoslovakyaya kargşı ticaret harbi açacak olursa, kendisini Yugoslavya, Romanya ve Bulgaristan piyasalarından dâ mahrum ebeliri. Hülâsa Çekosko- vakyanın Almanyaya karşı zafı, askerf vaziyetten ziyade iktısadi vaziyettedir, Bunu PFransa da bildiği içindir. ki Son Londra müzakerelerinde — Çekos- dovakyanın mukadderatı müzakere edi- Hrken, Daladye, Orta ve Şarki Avrupa memleketlerine yapılacak yardım me- selesi Üzerinde israrla durmuştur., Hakikaten bugün Almanya Orta Av- rupada iktısaden hâkim vaziyettedir. Bu ikuaadi hikimiyet de 1930 senesin- den başlar, Bu tarihe kadar Fransanın iktisadi vaziyeti daha kuvvetli idi. Ör- ta ve Şarkt Avrupa memleketleri Fran-" saya borçlu idiler. Fransa da bu memleket'erin müşte- risi idi, Fransaya çok mal satarlar, Fransadan binnisbe daha az mal satın alırlar, ellerine geçen döviz ile Fram- saya olan borçlarını öderlerdi. Bu gıra- larda Orta Avrupa, Fransanın siyasi nüfuzu da pek kuvvetli idi, Fakat 1930 senesinden sonra — bu muvazeneli gidiş bozuldu. Dünya kri- zinin tazyiki altında Fransa kontenjan- larla ve diğer tedlbirlerle ithalâtını a- zalttı. Bu, Orta ve Şarkf Avrupa İçin ağır bir darbe teşkil etti. 10930 senesiyle 1985 senesi arasımıda Fransanın Yugos- lavya ve Bulgaristan ile ticareti Üçte iki nisbetinde azaldı. Ayni seneler içinde Romanya ile Frensa arasındaki ticatet nisbeti de üçte bir tenezzül etti. Çekoslovakya ticareti 1926 şenesinden- beri aktif Iken son seneler içinde o da pasif olmrya başladı. Dikkate lâyıktır ki Fransanın iktısadi nüfuzunun azal- mâsı ile siyasi nüfuzunun arnlması ayni zamanda başlamış ve muvazi olarak yü- rümüştür. PFransanın yerine Almanya kaim ol- muştur. Filhakika bu seneler içinde Fransız ticareti azaldıkça Alman tica- reti artmıştır. Almanya bu memleket - derle yaptığı bir takım clcaring muka- veleleriyle ihracatlacınm yacısını elde etmiş ve bu memleketlere ihracatı da aşağı yukarı ayni nisbete baliğ olmuş- tur, Anşlustan evvel de iktisaden - Orta Avrupada Almanya hâkimdi. Prans> dan sonra bu hâkimiyeti münakaşa eden bir İtalya vardı ki o da Avusturya ve Macaristönla yaptığı ticatet anlaşma. iyle bu devletleri korumaya çalışı- yordu. Fakat tiyast maksatlarla yapılan bu anlaşmalar, İtalyaya çek ağır yük- ler tahmil ettiğinden Avusturyarım Al- manyaya iltihakından evvel de bu yük- teri hafifletmeğe çalışmakta Idi. İngiltere ve “Fransa, Almanyanın Orta Avrupada genişliyen bu İktısadi nüfuzuna karşı tedbir alabilecekler mi? Bugün için bu, çok zor bir iş gibi gö- Esrar çözüldü 9 yaşındaki piyanist Koskoca bir adam oldu ve evlenmek üzeredir Yehüdi Mönühen bugün senede 15 milyon frank kazanıyor Tayyareci Redfern ölmüş Arama tayyaresinin enkazını buldu Evvelce de 'bir münasebetle bahsettiği- miz için okuyucularımız hâdiseyi hatır. iyacaklardır: 1927 de Amerikalı tayyareci Redlern, Nevyork Buenos - Ayres şeferini yap- mak üzete Nevyorktan uçmuş ve © gün- denberi kendisinden hiçbir. haber alın- mamıştı. Bu tayyarecinin — âkibeti hak- kında o günden sonra birçok şayialar meydan almış, tayyarecinin bir kazaya uğriyarak öldüğü rivayetlerinin yanında Redfernin elân yaşamakta olduğu Güyar. civarında vahşi bir kabilenin elinde esir bulunduğu söylenmiş, hattâ bu kabile- nin tayyareciye gökten inen bir mabut gözüyle bakarak fevkalâde hürmet ettik- leri şaylaları da çıkmıştı. O vakitten itiharen; tayyareciyi bul- mak için birçok teşebbüslere girişilmiş fakat hiçbir arama seferi müsbet bir ne ticeye — varamamıştı. Valdek ve karısı bu işte muvaflak olmak için and içmiş- ler ve on sene zarfında 13 dela cenubi Amerika içerlerine kadar giderek bin külâtla Redferni aramışlardır. Valdek son seferine çıkarken bu de- fa kati bir netice almadan dönmemeğe ahdetmişti. Valdek karısı ve arkadaşları bu son seferlerinde görülmemiş müşkül- lerle karşılaşmışlardır. — Seyahatlerinin başlangıcı çok feci olmuştur. Valdek ve arkadaşları bir nehirden geçerlerken san dalları batmış, yiyeceklerile — âletlerinin bir kısmını su alıp götürmüştü. Orman. Iar arasındaki — yürüyüşlerinde bir çok şotmaya - yakalanarak öldü, îe 'er heyeti sudan kurtarabildikferi tel- siz makinelerile imdat istediler, Kendile- rine yardım için ikinci bir heyet gönde- rildi. Bu heyet tam — zamatımda, balta değmemiş bir ormanda sıkışıp blan bi rinci heyete iltihak edebildi. Bu sıkıntılara rağmen Valdek ve ka- rısı İls arkadaşları yollarına devam etti. ler. Valdek bu defa maksadına muvaf- fak olmuş Güyan içerlerinde Arvea civa- rında Redlernin tayyaresinin — enkazını bulmuş ve tayyarenin enkaz vaziyetine nazaran cetir tayyarecinin ölmüş oldu- Kunda şüphe kalmamıştır. Valdek tayya- renin enkazını beraber alarak geri dön- müştür. —iimelsitrliğeretiiiekllei tünüyor. Çünkü İngilterenin elleri do. minyonlariyle yaptığı Otava anlaşma- lariyle bağlanmıştır. Bundan başka İngiltere-Amerika ile ticaret muahedesi yapmak istediğinden bu noktada daba ziyade bağlanmaktan çekinmektedir. Fransaya gelince; bu devletin iktisadi vaziyeti de ço bozuk- tur. Binaenaleyh İngilterenin yardımı olmadıkça Orta Awrupa devletlerine bu sahada büyük yardımda bulunamaz. Berlinde, Londra görüşmelerinin en büyük alâka ile takip edilen safhası, Or- ta Avrupaya yapılması düşünülen bu iktisadi yardım meselesi olduğu anla- gılmaktadır. Bazı Alman gazetelerinin bu yoldaki asabi neşriyatları, Almanya tarafından meseleye verilen ekemmiye- tin derecesini göstermektedir, Orta Avrupa memleketleri için bir çare, kendi aralarında yapabilecekleri anlaşmalardı. imparatorluğunun — vörisleri arasında Çekoslovakya, Macaristan ve Remanya da ziraat memleketleri idiler, Fakat kü- ÇÜk antantın siyasi cephesine ehemmi- yet veren devletler, iktısadi cephesini ihmal ettiler, Çekoslovakya ayni zamanda bir zi- râat memleketi olmıya çalıştı. O kadar ki son seneler içinde buğday ihraç et- meğe başlamıştır. Ziraat memleketle- ri de senayileşmek yolunda ciddi gay- retler sarfetmiştir. Binaenaleyh, bir ta- kım siyasi ve iktrsadi düşünceler dola- yısiyle, Orta Avrupa devletlerinin, ken- di aralatında yapamadıkları bu aranj. manlarım bundan sonra yapilabileceği Ge çok şüphelidir. (Ulus) A. Ş. ESMER Avusturya » Macaristan | Yehüdi Mönühen tanınmış bir viyo- lonistdir. Musiki münekkidleri bu adam- dan bahsederken onu Mozarla mukaye- se ediyorlar. Kazancı şöhretile mütena. siptir. Senede 15 milyon frank kazan yor. Bu sanatkâr henüz 21 yaşındadır. Ve umumi könserler vermeğe - başlayalı herlüz dört sene olmuştur. Sahneye, tıpkı gocuk kalmağa heves etmiş bir lise tale. besi gibi, kısa pantalonla çıkıyor. İşte bu meşhur kemâancı evlenmek üzeredir, Yehüdi Mönühen Amerikada doğrmuş. tur. Babası Rusyalı bir Yahudi, annesi de bir Gürcüdür. Annesi ve babası mü- sikiyi çok seviyorlardı. Konserlere gide. bilmek için birçok günler yiyeceklerinden fedakârlık yaparlar ve — yavrularını da beraber götürürlerdi. Bu suretle daha üç yaşında iken Betofeni, Bah'ı dinlemişti. Beş yaşma giren çocuk — eline bir ke man geçirdi. Bu hâdise, çocuktaki musi- ki ihtiyacını meydana çıkaran bir sebeb oldu. Keman çalan Çocuğu evvelâ annesi ve babası, sonra da hocaları hayretle din lediler. Yedi yaşında Mönühen San Fransisko daki fMârmonik orkestrasının kemancısı oldu. Dokuz yaşında Pariste — könserler vermeğe başladı. Sonra bütün — dünyayı dolaştı. Bu ailenin bütün fertlerinde şaşılacak bir musiki istidadı vardır. “Kemanemım İki hemşiresi de mükemmel mu: tırlar, Bunlar da çok küçük yaşlarında piyano çalmağa başlamışlardı. Bir gün bahası iki kızı, tanınmış - bir piyaniste götürdü ve piyano dersi vermesini rica etti. Piyanist omuzlarını silkti ve: — Ben çocuklara ders vermem, dedi, Baba, piyaniste ricasını tekrar eder- ken, büyük kızı piyanoya boyu yetişme- diği için yastıkları biribiri üzerine yığ- mış ve piyanoda Mozarı çalmağa başla- mıştı. Musikişinas şaçırdı ve: — Onun benden bir gey öğrenmeğe ih- tiyacı yok, dedi. Benim — yumurcaktan Bir fotograf yüzün- den İsyan çıkacaktı! Seylanda bir İngiliz mahalli dekor - çerisinde nişanlısımın fotoğrafını almak istedi.Nişanlısını Anaradapuradaki Buda heykelinin önüne oturttu ve resmini çek- ti. Bu fotoğrafın Seylânım merkezi olan Kolombodaki gazetelerden birisinde neş- ri ortaya âdeta bir mesele çıkardı. Aha- H, bu süretle, heykelin kudsiyetine teca- vüz edildiği fikrine, zahip oldu. Umumi valiye müracaat ederek bu suçu İşliyen- lerin şiddetle cezalandırılmasını — istedi. Eğer bu arzuları yerine getirilmezse is- yan edeceklerini söylediler. Müşkül bir mevkide kalan vali mukaddes heykellerin önünde bundan sonra fotoğraf alınması- nr menedeceğini halka vaadetmek mec- buriyetinde kaldı. Sanatkâr mişanlısıyla Dirlikte ders almam lâzımgeliyor. Viyolonist bugün senede ancak üç, dört konser verir ve mütebaki günleri Kalifor. niya dağları arasına sıkışmış köşkünde geçirir. Bu inziva Mönühenin bir genç kız kadar temiz ve mahcup kalmasına se- beb olmuştur. Paris - Suocir - mubarriri kendisine ne vakit evleneceğini sorduğu vakit Kemancı bir genç kız kadar kızar- mıştır. Sonra utana utana şu cümleleri göylemiştir: - Nı—ıııııüım Nişanlım — on dokuz y açlıdır. - Kendisini Ost- ralyada verdiğim bir konserde tanıdım, Haziran ayı içerisinde Londrada evlene- ceğiz. Sonra Amerikaya gideceğiz. İşte beb — olmuştur, Paris - Soir muharriri Mü harrir ısrar etmiş, nişanlısile ge- çirdiği aşk hayatıma dair izahat istemiş fakat kemancı şunları söylemekle iktifa etmiştir! — Ona sordum: “Karım olmak ister. misiniz?,, “Evet,, dedi. Bu kelimeyi İşi- tince memnun oldum. Müönühenin nişanlısı Mis Nola Nikola çalgı çalmaz, dansetmez, tiyatro ve sine- ma sanatkârı da değildir. Sadece bir ev kızıdır. Viyolonistin hemşireleri de nişanlıdır. 18 yaşında olan hemşiresinin nişanlısı Londradadır. Nişanlısile — beraber yaşı- yor. Küçük hemşiresinin nişanlısı Nevs yocktadır. Kız hergün nişanlısile yarım saat telefonla konuşuyor. Bir aile faciası Saralı bir adam, karısını vurdu Paris civarında İsi le Mulino kasa- basında bir &ile faclası olmuştur. Bua kasşabada altı ay evvel evlenmiş bir karı koca vardır. Kadın 41 yaşın. da ve bir şirkette memurdur, Kocası Alber Daşe 53 yaşmdadır. Devlet de- miryollarında çalışmaktadır. Karı kor canın aylıkları bu aileyi refah içer . sinde yaşatmaya kâfidir. Fakat buna rağmen bu asile mes'ut değildir. Çünkü Alber saralıdır. Sara- sı, çılgınca kıskançlık nöbetlerine sebeb olur... Hattâ evlendikleri gece erkek yine bir sara nöbeti esnasında karısmı tokatlamış ve kadm bu acı hatrrayı bir türlü unutamamıştır. Geçen çarşamba gecesi Alberin ka- yınbebası oturduğu odanım üstünde bulunan kızıyla damadının dairesin- den yüksek sesle yapılan bir münaka. şanım akislerini işitir. Bu münakaşa- yı feryatlar takip eder ve nihayet beş Bİlâh sesi gecenin sessizliğini yırtar. Biraz sonra da kadm bitkin bir bal- de babasmın bulunduğu odaya girer ve bir kanapeye yıkılır, Kapıcı polise haber verir, gelen po. Hisler, Alberi odasına kâapanmış bu- lurlar. Ağır surette yaralanmış olan Yenıi sene bim ASI” US yazıyor: “938 bültçesinin yeniden hiç bir vergi konmaksızım, mevcul vergilerin nisbetleri de artlırılmaksızın 250 milyon llralık Bir yekün İle bağlanmasıtdaki — ehemmiyeti bakkile takdir etmek İçin daha beş, altı yıl evvelkl bütçemizin 160170 — milyoa-Hra arasında bulunduğunu h amak |izım- dır. Böyle kısa bir devre içinde devlet va- ridatının 70-30 milyon Hralık bir fazlabık Böstermesi, birinci derecede - cumhuriyet bükümetinin umumi siyasetindeki İsabe- tin en bariz bir delilidir; — bundan sonra gene beş, altı yıl içinde devlelin mali ve iklisgdi siyasetinde esaslı ısldhat vücuda Bgetirilmiştir. —Bunların nelicesi — olarak memteketiri iktisaden yükselmesi - umum! varidatın yükselmesine yardım — etmiştir. Nihayet birkaç yıldanberl — hava şartları- nin iyi gKitmesi sayesinde artan ziral istih- salât İle beş senelik İlk sanayileşme plâ- mınım tatbikatı eseri olarak elde edilen sa- mayi İstihsalâtı memlekette iş haemini ge- nişletmiştir. Bu genişlik de bugün iftlhar düyguları icinde seyrettiğimir güzel mal eseri vücuda getirmiştir.,, TAN Trajedi ABİNA Zekeriya Milletler Cemiyeti. min idealler ve büyük ümliterle ku- rulduğunu hatırlattıktan sonra diyor ki: “Harp trajedisi oynamak istiyenler, bi. rer birer Cenevrenin yan kapısından kaç. tilar, İtalyan askerleri Habeşistan toprak- larında çadır. kurdukları — zaman bülün milletler “biribirine — mirdi. Ne? Tecavürz mü?... Biz ona haddini bildiririz. Zecri ted bir, ahluka,. Asi bir kumandan yabancı milletlerden aldığı yardımlarla İspanyayı yıkılmış bir mamure, şimdi seyrine gittiğimiz Palmir ve Menfis harabeleri gibi bir harsbe ha- Hne getirdiği zaman, yükseklen konuşan Betler yumuşadı, aman durünüz, biz ker- şıdan seyredelim. Karışırsak harp çıkar. Bir defa bir ademi müdahale komisyonu kuralım da... Çinde hârp başladığı zaman — Milletler gemiyeti, minimint Çin mu h!uıııımı çenesinden okşadı: “Huklısın ma, hir karısmtayoz, sönra *i T Dünyanın dört bir tarafında, Iı:ıml:r o—. hup biterken, Milletler cemiyeti son top- lantısını yahtı. Haşmetini kaybedeh Ha- beş imparatoru, büytük bir trajedi kahra- mâabr gibi, siyah pelerinine sarılmış, Hamı- letvart trajik bir sesle, yıkılmış ülkesinin felâketini saydı döktü, harilada değilse bi- le, Milletler cemiyeti doxyaları içinde göl Re mahiyetinde bir krallığın kabulünü is- tedi. Beyaz eldivenli bir el. Uir trajik sahne. nin karşısında, krolin omurzlarını stvarla. di, aynl tralik sesle: “doğru, Yakat müm- kün değil?,, dedi.,, CUMHURİYET Bir köşede otursun artık ERVER Bediin (yani Peyaml Safa- aen ayal mevsu üzrerinde düşünce. 1 ise büşbülün başkadır. O Negüzün ha linde bir'trajedi görmüyor, bilâkis variye- fe namarası segreder gibi oluyor. Yazdık. lart şu: *“Şu zavallı Negüsü artık — bıraksınlar, mumu tükenmiş ötki'bir şamdan gibi sa- pından tutup oraya buraya taşımasınlar. Yazık, günah değil ni? Top sakallı ihtiyar adamın vapurlardan trenlere, trenlerden vaputlara bindirip nafile bir hayal peşin- de koşturmanın manası var mı? Hem işta tatlı bir hayal tarafı da — katmadi. Dizim mahalle bekçisi andan daha — çok otorite, daha çoök itibar; daha çok ümit' ve daha çok imaklin sahibidir. Milleller cemiyelin- de görünüp de varyete numarasına çıkmış takma sakalhı şark hükümdüarları gibi mu- hayyel bir itiharın oyuncağı olmadığına emindir. Habeş meselesi no şekilde hallo- Tanursa olutsun, şu Nevüsü herhangi mem Icketin bif köşesine oturtarak: — Burada İstirahat buyur! Adaleti e- zeliyeyi beklel Demekten başka çarç — yoktur. İnsana merhametle karışık derin bir gülme ihti- yacı veren 6 zavallı ortalıkla — görünün. €e, konuşulan meselelerin ciddiyetine 1- nanmak güç oluyor!., kadımı hastaneye götürürler. Kadıma dört kursun isabet etmiştir. Ağzm . dan, kolundan ve göğsünden yaralı- dır. Polisler adamım odasmma girmek is. terler. Fakat eli revolverli cani, buna mümanaat öder. İkinci bir faclaya se- bebiyet vermek istemiyen polisler sa- baha kadar beklerler, Sabahleyin, yi. ne revolveri elinde olduğu halde oda- * gından çıkar, Polisleri görünce garib bir hareketle revolveri ceketinin cebl2* ne koyar. Bu vaziyetten istifade eden polisler kendisini yakalarlar,