276 XARKİZ DÖ POMPADUR —— — Buldum!, Bu dükkânın nerede ol- duğunu biliyorum! Artık meseleyi an- layacağım. Noe, gözlerini faltaşı gibi açıp, ona hayretler içinde bakarken, şair, âmira- ne bir tavırla; — Haydi bakalım ! dedi, ayağa kalk!. Dışarıya çıkıyoruz!.. Noe hazin ve şikâyetâmiz bir sesle gevap verdi: — Krebiyon, çok hastayım.. Hem de dışarıya çıkamıyacak kadar susadım .. — Dönüşte içip kendini tedavi oder. sin., Şimdi yürü, kaybedecek vaktimiz yok. . Şairin âmirane tavrı, düşünceli ve ciddt hali Noeyi bir hayli düşündürmüş olacaktı ki, fazla istar etmeden, fakat buna rağmen, derin derin içini çeke- rvek titrek bacakları Üzerinde güçlükle Jdoğruldu.. Bunun üzerine şair, beraberlerinde getirmiş oldukları valizi aldı, içinden Noenin elbisesini çıkordı ve bunu ona uzatarak kısaca: — Giyin!.. Dedi ve vakit kaybetmemek - için, kendisi dostunu soyundurmağa başla- dı.. Şalr bir aralık: —- AL. dodi. Elbisen yırtılmış.. —- Halbuki, dün yırtık değildi. Şair, Noenin üzerinden çıkarmış ol- duğu elbiseyi ona göstererek — Kendine bok!, . Dedi, Noe de hayretle cevap verdi: — Hakikaten öyle.. Galon tersinden koparılmış.. Halbuki dün.. Şalr: — Buna cidden koparılmış demek daha doğrudur, Çünkü Galonda, tert bir hareketle koparılmış bir hal var... Ne ise, elbet meseleyi anlayacağız.. Noe, Krebiyonun yardımiyle, elbise- Tıya çıktılar. Krebiyon, biç tereddüt etmeden, Re. #ini çabucak değiştirdi ve iki dost dışa- I I zervuar yolunu tuttu ve bu sokağa gi- rerken, ayni zamanda yavaşça tekracla- di: — Elbet meseleyi anlayacağız. Sokağa girdikleri zaman, Krebiyon, sâğ taraftaki ikinci evin önünde durdu ve, bir şeyler arıyormuş gibi, başmı ha- vaya kaldırdığı bir sırada, Noe de, gayri ihtiyari ayni hareketi yaparak, hayretinden dona kaldı.. — Krebiyon?, dedi.. Aman ya Rab- bim! Ne garip şey!.. Noeye göş uciyle bakan şair: — Nedir garip olan?. Diye sordu, Noe de ayni hayretle devam etti: — Bu tabelâ, bu gümüş haşhaş.. Rü- yada gördüklerime öyle benziyor kit., Hakikaten çok tuhafl, . Krebiyon, hep kolundan tuttuğu Noeyi sürükleyip yoluna devam eder. ken cevap verdi: — Bu, dünkü sarhoşluğunun deva. mıdır. Fakat bir kaç adım ötede, ayyaş, rü- yasında gördüğü taşı tanıyınca yeni bir hayret nidası daha kopardı. Krebiyon, istihfafâmiz tavırla omuz- larınt silkerken Noe kapınin kırık tok- mağını da tanıdı, bir an sonro da, yer- de sürünen ve elbisesinin yırtılmış o. lan galonuna şayanı hayret bir şekilde benziyen galonu yerden kaldırdı. Fakat ayyaş mütemadiyen hayret ni- daları kopatıp, hep: — Amah ya Röbbim! Ne garip şeyt. Diye tekrarlayınca, Krebiyon, kolla, rını göğsünde kavuşturarak, ciddi bir sesle şöyle dedi: — Bu, şunu isbat ediyor ki, mösyö Puasson, siz dün, yalnız fazla içmekle kalmadınız, fakat ayni zamanda.. Etti- Biniz yemine rağrnan, dostunuz olan be- nim başıma gelebilecek felâketi kat'iy. yen düşünmeten, sokağa çıktınız.. Öy. le ki, başıma bir felâket gelseydi, ka- rar vermiş olduğumuz veçbile yardımı- DAT CD AN D LA LAT AA M LAİ UA Umum: idaresi ilânları Muhammen bedelleri ile miktar ve vasıfları aşağıda yazılı 4 grup malae- me her grup ayrı ayrı ihale edilmek üzere 26.5-1938 perşembe — günü saat (10,30) on buçukta Haydarpaşada gar binası içindeki satmalma komisyonu tarafından açık eksiltme ile satmalına caktır. Bu işe girmek istiyenlerin kanunun tayin ettiği vesaik ve hizalarımda ya. zalt muvakkat teminatlarile birlikte ek siltme günü saatine kadar komisyona müracaatları lâzımdır. Bu işe ait şartnameler Haydarpaşa da gar binası içindeki komisyon tara- fından parasız olarak dağıtılmaktadır. 1 — 5000 kilo muhtelif 6b'atta sus talık çelik muhammen bedeli 2287 lira 75 kuruğtur. Muvakkat teminatı 171 lira 59 Kr. 2 — 2680 kilo muhtelif eb'atta yay için çelik tel, 2500 kilo muhtelif eb'at- ta demir tel ile 1000 kilo soba teli muhammen bedeli 20684 lira 50 kuruş mu. vakkat teminatı 156 lira 34 kuruştur. 3 — 95 âdet muhtelif eb'utta flanglı ve ambuvatmanlı vana ile 50 adet am- buvatmanlı dökme boru muhammen bedeli 2452 lira 75 kuruş muvakkat te- minatı 183 lira 96 kuruştur. 4 — 6000 metre ince Amerikan bezl ile 6000 metre kalın Amerikan bezi muhammen bedeli 2100 lira muvakkat teminatı 157 1/2 liradır. (2806) SEETRUDDLRİTELEİ Dr. irfan Kayra # Röntken Mütehassısı — İ Doktor Hergün öğleden sonra saat 3 ten TİE| Hafız Cemal LOKMAN HEKİM Dahiliye Mütehassısı Pazardan başka günlerde öğleden sonra saat (2,5 tan 6 ya) kadat ye kadar Belediye, Binbirdirek Nuri» Ji| conker sokakta Aslaner apartıman No, 8-10 ( istanbuda Divanyounda (104) nı- ralı hususi kabinesnde hastalarını İş arıyor T b i Lise dniu!ıeu aınıfa kedar tabeli gör- | (- Yabul der, Salı, cumartesi - günleri müş çalışkan ve eski harfleri de iyi bilen ! | SAbah “9,5 —- 12,, saatleri hakiki daktilo de süratle yazan bir Türk #enci | | ukaraya mahsustur. Muayenehane iş aramaktadır. ve ev telefonu : 22398, Yeşildirekte kimsesizler yurdunda İske. çeh Enver Dikmen adresine müracaat.. ESKİ RADYO Makine ve parçalarını satmak ve almak veya evinde tamirat yaprımak isteyenler açık adresleri- le İstanbul 743 posta kutusuna yazsınlar.. Göz hekimi Dr.Murat RamiAydın Muayenehanesini Taksim.Talimane Tarlabaşı Cad, URFA Apt, auma oakletmiştir, Tel: 41558 Jazardan maada hergün: Öğleden sonra saat ikiden altıya kadar MARKİZ DÖ POMPADUR 273 tir ve gene bu demektir ki, bir defada bir şişeden fazla içmemek şortiyle, iste. diğim kadar içebilirim. Bunun üzerine, bu kahir mantıkla mefsini ikna eden Noe alelücele ikinci gişeyi de açtı.. Krebiyon hâlâ gelmediği için bu şi- şeyi üçüncü ve sonra dördüncü şişeler de takip etti. Ve garip bir hâdise olarak, içtikçe » şüphesiz “dahiyane,, buluşiyle sakin- Teşen - zihni >çılryor ve Noe kendi ken- dinc şöyle diyordu: — Dışarıya çıkmıyacağım! .. Öyle ki, bir müvazene mucizesi ola. rTak ayakta durduğu bir sırada, farkın- da olmadan ve naml olduğunu anlama- Mdan hep; “Dışarıya çıkmıyacağım,, cümlesini tekrarlryarak, kendisini so- kakta buldu. Karanlık basmağa başlamıştı. fakat etcaf henüz görünüyordu. Bizim ayyaş, şayanı hayret miktarda içki içmeğe alışkın olmakla beraber, bu defa içtiği alkolün miktarı cidden kcr- kunçtu ve bütün mukewemetin dışın. danydıs. Noc bir otomat gibi yürüyor ve sanki yalnız kendisinin gördüğü şeylerle içi- ni doldurmak istiyormuş gibi, gözlerini faltaşı gibi açıyordu. Fakat pek te uzağa gidemedi: Dışa- rıdaki rüzgârın tevlit ettiği aksülâmel ona, kafasına inen müthiş bir yumruk tesiri yaptı ve Noe yere yıkıldı. Ve ar- tık kımıldamadı.. Dar ve kasanlık bir sokağın metha - Hinde, bu vaziyette ne kodar müddet kaldı? Ona ne oldu?, Ayağa nasıl kal. kabildi? Yolünü nasıl buldu? Bütün bu muammalar çözülecektir. Muhakkak olan bir şey varsa o da, hiç farkında olmadan şüphesiz ayyaşla- Ta has bir sevkitabityle otele döndü. Odasını da buldu ve gene, hiç bir şe. yin farkırna varmadan yere çökerek uyu- du, Krebiyon geç vakit döndüğü zaman onu mes'ut bir insan gibi horlarken buklu. Şair ona bağırdı, çağırdı, silkti, hattâ vurarck ayyaşlıkla itham etti, fakat ce- vap olarak ahenktas horlamalardan baş- ka bir cevap alamadı. Bundn üzerine, Krebiyon, ümitsizlik içinde, dostunun şarapları rehat rahat hazmetmesini beklemek için kendisi de “biraz bir geyler içmeği düşündü, fakat bütün şişelerin boş olduğunu gösünce bağırdı: — Ahi Alçak! Şampanyalarımı içtin ve bunu sevmediğini hülâ iddia edersin, hainl.. Gel de şu dostlara itimat et!... Bereket bi sağ ve selim olarak geriye döndüm. Çünkü iş bu ayyaş Puassonun müdahalesine kalsaydı, halim ne olacak. tı2, Fakat zavallı kendisini ne hale köymüş!.. Ne ise, bereket her şey iyi bir şekilde neticelendi ve Noeye de fazla kırmağa hakkım yok, çünkü vaad ettiği iki şeyden birisini yetine getirdi ki bu da onun için cidden büyük bir iştir! . . Bunun üzerine, Krebiyon, vazifesini lâyıkiyle yapmış bir insan ferahlığiyle yattı ve derin bir uykuya dalmakta ge- cikmedi. Ertesi sabah, erkenden, Krebiyon, Noenin bağırarak söylediği şu sözlerle uyandı! — AL. Sen burada mısın, Krebiyon? Senin girdiğini duymadım.. Uyuyor « düm.. Bu seyahat beni çok yormuştu.. Ve bu sözler üzesine, hep yerde tı- zanmış olan Noe, güçlükle ayağa kalk- tı, zihnini açmak için bavayı teneffüs etti, gizlemeğe Hizum görmediği bir güururla, boşalttığı şişelerin miktarma baktı ve nihayet derin bir hayretle göy- le dedi ? — Belki fazla içtim!. » Şair kızatak önun sözünü kesti; — Belki de: 1âf mı? Benim şampan« yama varımcıya kadar her geyi içtin.ca FEREYCE C DÖN SŞ RERERN CAİ CA GU 3NF AAA AAA | İ F AĞA İN İN G AA Ö gİA S GA TÜ