AKŞAM POSTA ÇŞ ve Neşripat Müdi Hasan Rasim Usa İDARB EVİ : istanbul ânkare caddesi Pea dnsabert Hid. Yekeouf edemu 1 Btemtet U AĞRĞ Hâdiseler, likirler İzzet Melih bir itiraz ve bir emelimiz Yazan; Şekip Gündüz Edebiyat âlemimizdeki kıdem ve kıy- meti aslâ inkâr edilemiyecek simalar- dan biri de, hiç şüphesiz, güzide arka- daşımız İzzet Melihtir. Roman, nuvel, hikâye, piyes ve rö. portaj gibi biribirinden tamamiyle ayrı san'at bölümlerinden bangisine el at- tıysa bizi mutlaka çok mes'ut netice - Jerle karşılaştırmış olan İzzet Melih, Şöhretini, hudutlarımız dışına yoymağa muvaffak oluşu ile de bayrsalığımızı bir kat daha arttırmış bulunmaktadır. Onu hiç bir zaman küçülmlş ve ba- yağılaşmış görmedik.. O, sihhatine, giyinişine, fikir ve ha- yat seviyesine karşı gösterdiği dikkat ve titizlikten kalemini de müstesna tut. madı. Zaman zaman karşısına dikilen bazı profesyonellerin, hiç bir esaslı in- celemeye dayanmıyan tâürir ve sitem- lerine, daima “günlük geçici ihtiraslar- dır.,, dedi ve en ulak bir mukabeleye tenezzli! etmiyerek olgunluğunu tanrt- tı. İzzet Melihin o munis tevazuu niçin her zamatı kötü kötü istismar edilir, bilmem.. Her halde bu iri ve köklü san'at yapısının küçük hırıltılara — ve cılız saldırışlara yükseklerden ve tepe. den bakıp; “—- Kaldırım!.,, >—Deyişini faıbatmeseler gerek. Ne garip tecelli! Bu arkadaşın muarızları eddden zawvallı kişiciklerdir. Ve mutfaka onü tanımamaktadırlar. Zira -tanımış olsalar, güzide arkadaşımızın, kalemi kadar kudretli ve tatlı bir tebessüme sabip olduğunu da, bu tebessüm ile tiksinti ifade etmekteki büyük hünerl- ni de bilmeleri icap eder, . . * Bu satırları niçin yazdım?, İzah edeyim:; İzzet Melih, hasta çocuğunu tedavi ettirmek için Betline gitmişti. Sonra ayni endişe ile Parise uğradı. Bu müna- sebetle Parisin ve dünyanın en büyük gazetelerinden biri olan Paris - Soir (*), arkadaşımıza epey uzunca bir bend tahsis etti ki kudretli bir Franeız muhartirinin kaleminden çıkmış olan bu bendin bir kaç cümlesini aynen tercüme ediyorum: “Büyük Türk muharriri İzzet Melih Pariste..,, K *“Fransanım büyük bir dostu olan 'Türk romancısı İzzet Melih şu anda Pariste bulunuyor. Evvelce de ondan bahsetmek fırsotını elde etmiştim. Bir kaç yıl önce İstanbulda geçen bir muha. veremizi hatırlatarak İzzet Melihin, &- serlerini evvelâ Fransızca olarak — ha- zırladığını ve sonra kendi ana diline ,tercüme ettiğini yazmış ve ilâveten de- miştim ki: “Zira o fransızca ile daha iyi düşü- nüyor. » (**) Bu son cümlenin İstanbudaki bazı meslektaşların tenkidine uğradığı ve yanlış tefsir edildiği anlaşılıyor, Hâh.. Evvelki günkü “Cumhüriyet,, te çı- kan bir yazcsı ile Peyami Safa dostu- muz, bermutad, csba ile zerre kadar alâkadar olmadığı bu mevzua, damdan düşer gibi temasa kalkışmış bulunu- yor, Damdan düşer gibi diyorum; zira, Peyâmi Safa, güzide ve şöhretli bir 'Türk müellifine karşı mesleğin ve ne- zaketin İcap ettirdiği ve zarurf kıldığı en ufak dikkatlerden dahi mahrum bu. Junan bir yazramda “böyle bir hüdise- den haberdar olmadığını,, söyleyebil- miş bulunuyor. Dostumuza derhal hatırlatalım ki bu tenkidler Kurun başmuharrir! Asım Lancı z ?;'B'“î-';i* Hi otolordho İngilterenin en güze sesli kızı Konservatuvarın müsabaka imtihanına usulsüz Can Hil isminde 16 — yaşmda bir kız İngilterede yapılan bir müsabakada “en güzel sesli kız,, ünvanınt almıştır. Fakat, bu müsabakayı kazanmak önun için pek kolay olmamıştır: Küçüklüğündenberi şarkıya meraklı olan Can, annesinin babasının haberi öle madan şarkı dersi almaya — başlamıştır. Bilhassa annesi, kızmın bir şarkıcı ole masındanıkorkarak, onun şarkı söyleme sini şiddetle menetmişti. mak için bir güzel ses müsabakası tertip edileceğini duyduğu zaman, aklı başm- dan gidiyor, hemen hocasına koşarak: — Ben bu müsabakaya girmek istiyo- rum! diyor. Con Hil lmıyor. Biraz sabret, iki Söne sonra gi- dersin... Fakat, dünyada en büyük arzusu gü- zel ses müsabakasında kazanmak olan ve kazanacağına itimat eden kız her ne ba- bitirmiş ve 18 yaşma gelmiş talebeler a- hasına olursa olsun, bu müsabakaya Fransada yakalanacak casuslar Kiyotinle idam edilecekler Son zamanlarda çoğaları casusluk va- kaları üzerine, Fransız hükümeti casus- lara giyotinle jdam cezası vermeyi dü- şünmektedir. Adliye nazırı Pol Reyno, bu — hususta hazırladığı kanun lâyihasını — başyekil Daladiyeye vermiştir. Ş Nazır, bazı casusluk vakalarında, Buç- lunun idam cezasma çarpılması için ka- rar verilmesini istemektedir. Bu turetle, casuslar hakkındaki Fransız - kanunları Alman kanunlarma benziyecektir. Bugün Fransız erkânıharbiyesi casus- Tuk vakalarının çoğalması üzerine büyük bir telâşa düşmüştür. 1982 den 1934 senesine kadar, Fransa. da casusluk vakalarının on misli arttığı- görülmüştür. Casusluk vakaları ile bera- ber, Fransanın her tarafına yayılan ca- sus adedinin de bu nisbette arttığı zan- nedilmektedir. Son günlerde Bezamson askeri mahke- —— Us tarafından yapılmıştır. Avrupa neş- riyatının en dikkatli takipçilerinden bi- Ti olan Asım Us, Fransız müharririnin ilk yazısı çıkâar çıkmaz meseleye müda- hale etmiş ve bir müddet sonra da ard- arda iki fıkrasiyle İzzet Melihin edebi büviyetindeki milli mânayı tebarüz et- tirmek nezaketini Peyami, ayni dikkatsizlikle Paris - Soir'ın son yazısındaki diğer bir nok- tadan da dürüşt ve affedilemez — bir Fransız muharriri, son mülâkatında, İzzet Melihe “Siz Heine'nin, d'Annon- zio'nun, Rilke'nin bir benzeri, bir eğisi- niz,, diyor Melih cevap veriyor: “— Oh! Bütün nisbetler muhafaza edilmek şertiyle.,, Ve Frangız muharriri bu cevap Üüze- rine şu mütaleayı yürütüyor: “Zira, eserlerinin izah ettiği yüksek kıymetine rağmen İzzet Melih müteva. zidir.... » Her eseri beğenilerek kapışılmış ve bir çok yeni fikirleri enaz yirmi yıl evvelce söylemiş bir Türk muharriri için kullanılan bu cümleye bizim mem- iekette hangi hakşinse insan itiraz ede- bilir?. Hiç kimse,.. Fakat Piyami Safanın yüründen bir | BE- Devamı 4 üncüda Şekip GÜNDÜZ (*) Dünyada, (**) “Fransız dili ile yazarken daha |azaları Durnde Kayserin ikamet! Kavyser Vilkelmin torunu Lafi mesi tarafından Georg Knohel ile Valter Knap isminde iki Alman oan beşer sene hapse mahküm — olmuşlardır. Bunlar, Fransanın Almanya hududundaki Maji- ; istihkâmlarında casusluk yapmışlar- Ayni zamanda, Riyer — ismindeki bir Fransız on seneye mahküm olmüştür. BDünyanın en hızlı ha K v K Nu A G Fo 4 Çü .Isı, n İrgiliz hava nezareti son günlerde, *“mahrem liste,, sindeki yeni eserlerden bitini bütün dünyaya arzetmiştir: Bu, dünyanın en hızlı harp tayyaresi- dir. Sivil tayyareler süratte büyük rekor- lar kırarken, harp tayayrelerinde sürat onlara nisbetle fazla ilerlememişti. Fa- kat, İngiltere, son senelerde hava ordu- sunu kuvvetlendirmeye karar — verirken, bilhassa tayyarelerin süratlerinde büyük bir üstünlük elde etmek istiyordu. iyi düşünüyor,, demek te mümkün. giymek exretile iştinak etmişlerdir. Ferdinen'din. Romanof hanedanından — prenses Kira ile evlendiğini yazmıştık. Düğün merasiminde çe'ilen bu resimde, prons ve karısı ilc eski Alman imparatoru görülüyor. Alman, ve Rus kral hanedanı| sine inen posta grupu Küçükmustafa gıiğhndu yapılan düğüne eski üniformalarımı| paşa mahallesinde kadastro yapacak- olarak giren bir kız herkesi şaşırttı girmeye karür veriyor ve bir plân düşü- nüyor. Plânını da düşündüğü gibi tatbik edi- yor: Müsabakâ günü gelmiş, konseryatuvar salonunda talebeler birer birer imtihan edilmeye başlanmıştır. Her kız bir şar- kı söylüyor ve çıkıyor, muallimler de ken disine bir numara veriyorlar.. İmtihan bitmek Üzere iken birdenbire bir kızım, etrafta toplanmış — olanların arasından sıyrılarak geldiği görülüyor. Muallimlerin bulundukları masanın önü ne yaklaşır yaklaşmaz hemen şarkı söy- lemeye başlıyor, Herkes evvelâ hayret içinde — kalıyor. Çünkü müsabakaya girenin evvelâ mual. limlerin önünde durması, defterdeki is- mini buldurması lâzımdır. Halbuki, ye ni gelen bu kız, birdenbire şarkı söyle- meye başlamıştır. Fakat, söylediği şarkr ve ses herkesi © derece teshir ediyor ki etraftakiler, yer- lerine mıhlanmış gibi duruyorlar ve an- cak, şarkı bittikten sonra kendilerine ge- liyorlar. O zaman bütün salon alkıştan inliyar... Profesörler, kızın ismini soruyorlar ve müsabakaya girenlerin ismi yazılı olan defterde arıyorlar. Kız: — İsmim Can Hil, diyor. Fakat delter de aramayın: Müsabakaya resmen işti- rak etmedim... İmtihan heyeti kızın — sesine o kadar hayran olmuştur ki, müsahakaya resmen dahil bulunmamasına rağmen, Can Hili *“en güzel sesli kız,, olarak ilân ediyor. Bugün Can HN İncilterenin en meğhtir gimaları ârasma girmiştir. Yü K LKT Hazırlanan bir proje İle tezgâhlara bir tayyare konmuş ve inşaata gayet çabuk bitirilmek üzere başlanmıştı. Bu tayayrelerden ilki son zamanlarda bitirilmiş ve ilk tecrübeleri muvaffaki- yetle neticelenmiştir. Bunun — üzerine. yeni tip tayyarenin İngiliz hava ordusu- na ilhak edildiği resmen bildirilmiştir. Tayyarenin, sürati plânda düşünüldü- Künden daha hızlıdır. Ve saatte 330 mil yon almaktadır. İngiliz hava ordusu için bu tip tayya. relerden daha birçok yapıdacaktır. B I— ——— S rp tayyaresi B MAYIS — 1038 Sabal gayeleleri ve düşrlar ? KURUN Gazeteci ordusu H ASAN Kumçayı pazıyor: Alman cumhurrcisi Hitlerin Romayı zi. yareti münesebetile beynelmilel gazeteci. Tik-âleminde de şimdiye kadar görülme. miş bir hâdise oldu: Avrupa postasından alınan malâmala göre, Hitler - Musolini mülâkatımı safhalarını ve bu — vesile ile Ttalyada yapılan tezabüralı tesbit etmek i. Çin yalnız Almanyadan İtalyaya — husust bir trenle 80 Alman gazetecisi gelmiştir; ayni maksat için başka — memleketlerden Htalyaya gidenlerin iltihakı ile — Romadu toplanan yabancı güzetecilerin sayısı 550 yi, fotoğrafçıların sayısı da 100 ü bülmüş- turt Ara sınma Berlin . Roma mihverinden İHtalyanın fayda görmediğini iddia edenler görülüyor; zannediyorux ki bu larıda dü. şünenler yalnız gazeteci ve fotoğrafçı ki- yafetinde İtalyaya giden seyayhların bu gayıtını öğrendikten sonra - fikirlerinden vazgeçeceklerdir. Berlin - Roma mihve. rinden İtalyaonların doğrudan doğruya el- de ettikleri siyasi menfaatlerden — başka dolayısile temin ettikleri bu turizm ve pro paganda faaliyeti ehemmiyetsiz telâkki e. dilecek bir menfaat midir? TAN Çekoslovakya meselesi Ö MER Rtza Doğrul yazıyor: Bugün, yarın vuku bulması beklenen bir teşebbüs nihayet dün yapıldı ve İagillere- nin Prag sefiri Çekoslovakya hükümetine müracaat ederek Südet Almanlar mesolo. sinin Çekeslovakya emniyetini ve bütüne lüğünü temin eden şekilde halli için tod. bir alınmasını rica etti. Fransanın Prag sefiri tarafından da bu yolda bir teşebbüs vuku bulduğu anlaşılıyor. Diğer taraftan İngilterenin sefiri Almanya hariciyesini bu teşebbüsten baberdar etmiş ve İngil- terenin Südetler meseletinin barışı sağı lamlıyacak tarzda balline taraftar olduğu- nu bildirmiştir. Bu suretle Çekoslovakyadaki Almanla. rın meselesi günün İlk safındaki meseleler arasiında mevklin! âlmiş, ve Avrupa em. niyetinin bu mesele yüzünden — bozulup mozulmıyacağını anlatacak bir vatiyet ta- baddüs etmişlir . üü Döh Çekoslovakyadıki — Südetlerin Hderi, Almanların bir ekalliyet değil, bit millet Olduklarını, ve böyle tanınmak İstedikle. risi, bu yüzden ancak tam muhtariyet ve Ceklerle tam müsavat ihraz etmekle tat. min edilebileceklerini açıkça söyledi. Çekoslovakya hükümeti ise dam muh- tariyeti müzakere ecası olarak kabul etmi. yeceğini histetlirmişti. — Acaba İngiltere ile Fransanın teşebbüsü iki tarafı uzlaştıra cak müzakere ve anlaşmayı ma takip etti? Meselenin bir müddettenberi görüşülmek te ve Pragın Londra ve Paris ile temas etmekte olduğa malâmdu. Bu temaslar İn. gültere ile Fransayı Latmin edecek bır ne- iice vermiş balunuyorsa, o zaman Çokas- Tovakyanın yalnız Fransız müzahereti ile değil, ayni tamanda İngiliz müzaheretini kazanmış bir halde Südetlerle müzakere. ye girişebilecektir. Belki bu müzakereler Iyi bir netice ve. rir ve Avrapayı çok dikenli ve çok tehli- keli bir buhrandan kurtarır. CUMHURIYET Alaturka musiki BLKİ de bir ortjinallik — olsun diye şimdiye kadar alatarka — musikinin hararelli müdafii görünen Peyami Safa dugünkü fıkrasında “ihtida, etmişe ben» ziVor: Bir zamandanberi alaturka, takılıp kal- dığı yerde çırpınıp — dürmaktadır. Yeni şarkıların çoğu, eskisinden bin kat fazla, rakı kokuyor. Mevzau Beyoğlu Aşıkdaşlık. larıdır. Alatarkanın eski ve samimi bütün dostlarına tiksinti veren o çalgılı meyha- ne ağzı, edası, beni de çaktan usandırdı. Usandırdı da değil; çünkü ben bu ağıı ve bu edayı hiçbir an sevmedim. Fakat bu. nun devamı ve tekerrürü, bende alaturka olun her sene karşı, usançtan beler bir nef ret uyandırdı. Hakikat budur. Bana değil, hakiki ala. tarkanın kayıtsız şartsız — taraftarlarına sorulduğu zaman görülür ki onların da bu günün eserleri karşısındaki reaksiyonları budur. Kaç defa nefretle radyonun düğ. mosini kapattım ve bilhaısa örada - çalı. nan plükların adiliğine hâlâ Posta Umam Müdürlüğünün nasıl dikkat — etmemiş ol. duğuna şaştım, hâlâ da şaşıyorum. Şehrimizde kadastra faaliyeti Senelerdenberi şehrin Marmara sa- hili ve iç taraflarmda çalışmakta bu- , hunan İstanbul kadastro grupu Haliç sahiline inmiştir. Haliç feneri nahiye