Tam bir iskelet 165 lira! iskeletleri mağgaza var Pariste satan iki Cam dolablar içersinde işkeletler ve kafa tasları lar tabii hatıra gelen şek Fakat iskelet satmak meleri duyunca, g veleri, morglarr, veya cel tırlıyor. Bununla beraber bize inanmız ki, Pa- riste, bugün iskelet satan iki büyük ma- ğaza bulunuyor. Bu İ meşgul — olan insanlar, kendilerine, hiç kimseye bir ma na ifade etmiyen “kemik mütehassısı,, insan bü keli- i teşrihha- evlerini ha- veya alçıdan insan vücudunun muhtelif kısımlarının rr.ode"eı ini — satar. Bu me- İ kn'(“f Im- ada insan knlklcnnm adan veya alçıdan — modellerini sipariş ederlerse birkaç ne hakiki insan kemikleri de temin edilir. Diğer mağaza birincisi gibi değildir. Orada hakik? kemikler, hakikt iakeletler satılır. Bu mağaza Pariste Sen - Mişel bulvarının arka tarafında dar bir sokak içerisindedir. Küçük bir kapısı vardır ki üzerinde şu levha asılıdır: 100.000 iskelet;kemik mütekassısı Düran Burası, bütün rafları kol ve bacak ko- mikleri, kuru kafatasları, cam dolaplar içerisinde tam iskeletler ile dolu bir dük- kândır. Dükkânda daha çok alâka v dıran bir üst kat da vardır. Buraya k: ranlık ve dar bir merdivenden çıkılır. Burası küçücük odadır. Elektrik te- sisatı yoktur.. İçerisinde — gece gündüz şişesi yeşile boyanmış bir petrol lâmbası yanar, Burada Kaligari isminde bir L talyan doktoru çalışır. Odaya bitişi çük ve karanlık bir yerde kemikler ha- zırlanır. Üzerinde — kalmış et parçaları beyazlatılır, kurutulur. nir, satılabilecek bir bale getirilir. İskelet fiyatları ucuz sayılamaz. Bu! da tam bir iskelet 3000 — franka (bizim paramızla 160 - 165 lira) satılır. Tam MA iınsan tesinden tedarik eder. Hastanelerde ölen hastaların akrabası 3 gün içerisinde mü- racaat edip cesedi almazsa ceset hastane- ye kalır. Üzerlerinde doktorlar — çalışır. lar, otopsi yaparlar.. Cesetler de resmen bir müteahhide yani “Düran,a ihale e- || dilmiştir. Kemik satıcısının — ötomobili hastaneleri dolaşır.. Ölüleri tap- » Sonra bu ölüler doktor Kaligariye verilir. Kemiklerin hazırlanması kolay bir iş değildir. Cok zaman Bilhassa ke- miklerin biribirine bağlanarak tam bir iskelet haline getirilmesi çok uzun siü- Ter, Mahir bir usta —ancak iki günde bir iskelet botlayabilir.. Bu mağazanı müşterileri arasında çe- şit çeşit adamlar vardır.. Tıp talebeleri, doktorlar tabii başta gelir. Fakat diğer meslek sahipleri arasından da kemik a- krcları vardır. Meselâ — heykeltraşların da buraya müracaat ederek model olmak zere bilhassa kafatası aldıkları çok defa vakidir. Tedris aletleri satan büyük ma- ğazalar, panayırlarda — dolaşan seyyar canbazlar da buranın müşterileri arasın dadır. — Pardesüme yeni düğme mek istiyorum. — Düğmelerinize yeni bir pardesü diksek daha iyi olmaz mı? ESTLRAP VE FACİA ROMANI y İkincisinden Ferideyi mi, yoksa cinayeti işliyeni mi kastet- tiğini anlıyamadım, Bununla beraber iki de ayni yola çıkar. Ha onu, ha ötekini merak etmiş bulunsun. İkisi de ayni şahıs değil mi? — Sabri ne yapacak? — Sabrinin ne yapacağını bilmem, Fakat Sabiha, madem ki Beraberce oynayacağımız komed- yanın sanaryosunu hazırladık — Neye tereddüt ettiğini anlıyo. rum; mMmaâ: » Açık konuşalım, a. ramızda riyaya x ? L:ıd Rozin şimdi hayatta değil, onun yeri- ne kadınlık cazibesini bazan zinema perdesinde, bazan da yatakta mar eden bugün bir kontun, yarın bir başkasının metresi olan sl; cmı yil- dızı Rozin var. Hayal tahakkuk ettirmemiz, senin hayat arkadı olmam kısmet değilmiş, bırak da mes leğinde —yardımcın olayım. Benden zevki esirgeme.. Teklifini kabul etm zirvesinden bir çok yüzdüğü — deryaya düşürmek buna çok ağır geliyordu. Kendilerini mek betbahtlığına uğramış zavallı ka dınların parasile geçinmek içit onları kaldırımlarda sürttüren külhanbeyler derkesine düşeceğim gibi — geliyordu bana,., Fakat, sonunda teklifi kabul ettim... onu aşkımın asus kadınların Ondan sonra beraberce oynryacağı- mız komedyanm senaryosunu hazır- ladık. Onun şahsında artık eski sevgi- liyi değil, emrimizde (Ps. 709) rumu Zu ile çalışan bir ajanımızı g dum. Ona yapacağı işi — anlattım: Kontla münasebetin am edecek ve ondan mümkün mertebe fazla ma- lümat almağa çalı k, bir geci fırsatını bulup kontun çantasını aşı- racaktı. Bu işi bir kaç gün sonra yap- u. — Mükemmel! — Bu nihayet kolaylıkla oldu. Rozin bir gece tiyatro dönüşü — kontla beraber onun pertmanına C. KON ği 1 orada beraber geçirmelerini Rozin içeri girince mahı olduğu için, bir kenara br vermiş ol- duğunu gördü ve hazırladığımız senar- yoyu oynamağa başladı: - Oda hizmetçime — telelon etmeme müsaade eder misin? Beni bekliyecekti, merak etmesin. — Rica ederim sevgilim. Rozinin evinde telefon başında bekli yen adamlarımızdan biriydi. Ç genç kadının kontla beraber dışarı çıkacağı bana haber verilmiş, bunun üzerine ben do telefon başında birisini bekletmeği münasip görmüştü. — Kimdi bu adam? — Hotmon. — Becerikli biridir. İyi Sonra? — Oda hizmetçisi telefona cevap uzrdı- ği sırada Hotmon telelonun di sinde söylenilenleri dinlemekteydi. Ro- n sözleri arasında evvelden ka gi istiyordu. antanın, boş seçmişsiniz, *) Çocuk oyuncağı istis. —a rılmış parola cümleyi söyle: tin müsait olduğunu anlar nce vaziye- Gece saat ikide kontün evine, evvelden atılmış anahtarla girmesi onun için ilinden — basit bir iş oldu. Çantayı aldı ve sabahleyin tekrar yerine koydu. Arada geçen muddı—l gar fında çanta tarlıln in vücuda getirilebilmesi lüzümlü olân her şey — yapılmıştı . ( akşam çantanın tıpatıp eşi elim sası üstünde gördüğünüz — Mükemmel manevra nasıl çalındı? at evrak Şimdi onu anlatacağım efendim. Ha zırlığımız böylece tamamlandıktarı » bekledik. Bir gün Rozin bana telefon & derek kontun “mühim bir iş için,, Te yaya gideceğini söyledi. Dönüşte Parise uğrayıp birkaç saat kaldıktan sonra doğ- ru Berline gidecekmiş, Kont gidince Rözinle buluşarak tuzağı kurduk. Kont gelece, te göeçireceği Tamıştı. Rozin saat 9,45 de onü istasyon da bekliyecek, beraberce kontun apartı- Ği günü bildi ve Pa: | manıma gidecekler, bütün günü orada ge- çireceklerdi. Uşak ve ahçı kadın kontun sadık adamları olduğu için gi nun evinde iş görmemize imkân yoktu. Bu sebeble Vangerhaydın — programını işimize uygun gelecok şekilde değiştirme- Tniz Tazımd). Uzun üzadiya dÜ ;unıî_'.k— ten sonra bu meseleyi de halle olduk. Muayyen gün kont trenden inince Ro- zini bulamadı, onun yerine oda hizmet- çisi bekliyordu. — Madam biraz rahatsız, — Mühim bir hastalık mı? — Hayır. Biraz üşütmüş, doktor dışa- rı çıkmasınmı menetti. Madam bekliyor. Vangerhbayd, mahut çantası koltuğun- da Rozinin evine geldi. Çantasını bırak- maksızın yatak odasma girdi, metresini kucakladı. — Geçmiş olsun. Mühim değil ya has- talığın? — Hayır sevgilim. Seni görünce daha iyileştim! Burada kal da yemeği beraber Ve yatakta yiyelim. — İyi olur ama... — Aması var mı? Kont tereddüt ediyordu. Nihayet bak- muvaflak sizi evde tlerin programını hazır- | ayrılmıyacağıma koyarsın. istediği — oldu, kont çantayı ana koyarak soyunup yatağa tında, Rozin tarafından kadar olamıya- a Rozin bu çantaların yer- a kapısı vardı. Rozi- yatağın başucuna te- SA .ı( ıd n lupımn yüzükoyun İçeri gi- yı alıp dışarı çıktı ve mutlak tak "wlxhvcn Hotmona verdi. O da bir a- ik. Hotmon k bir takrip çantayı a altına koydu. — Brayo, tebrik ederim, şahane bir o- yun,. Telefon çalryordu. Klerjo açıp dinledi ve Bentayı: : — Sizi istiyorlar, — Mertsi. Allo.. Ha sen misin Bürle.. Ne söylüyorsun M.ah aşkıma! rlenmişti. bekleyin, geliyorum. yerine koydü, Klerjoya elini — Evet, sinirlenecek bir iş. VI Benua koşa koşa, bürosuna girdi. İş- tihbarat teşkilâtmin );.gc fotoğraf- | ÇISI BuvIL de g pıyı kapayınca sordu: İ Xı— oldu? Zabit vekili iki bobin [lm rek: — Bakmız kumandan, dedi, filmiler hep bozuk, simsiyal — Garip şey! İkinci defadır ki böyle oluyor. Dikaktsizlik yapmış olmayasın göstere- — Emin misin? Beceriksizliği affedebi- Birim, yalancılığı asla.. Mesele çok mü- him.. — Azami derecede dikkat ettim. Film- lerin benim elimde bozulmadığına emi- nim. — Filmleri sen yal mr yıkadın? (Devamı var) YABANCI, DİLLERE mmummmm mış, ya ıt, hayata bizzat bi darbe indirm kara kaşlı ve düz saçlısınm şöhreti vardır. Gençliğinde yapma« dığını, yakmadığını birakm havalyat, Havaiyat yüzünden bu kadar gürültü Jer, ciddi bir meselenin hallinde nı: Konuştukları, boş şeyler, koparabilen- kimbilir ne yapacaklar? Şiş- adımı Nazire diye bildirmiş ve ağabeyim de onu bu isimle tanıyor, Sabrinin kendisini görerek Sabihanın öldüğünden bahsetmesi iyi olur. Günün birinde onu gürse bile Sabiha ol- düğuna ihtimal veremez ve bu şekilde belki Nazireyi tanrmak arzusundan da vaz geçer, Safinaz hanım hararetinin, kendisine verdiği bitkinlik i- çinde cevap verdi: — Ben artık düşünemiyorum, oğlum! Ne istersen onu yap. — O halde ben bugün gidip Sabriyi göreyim. Annesi sadece bir baş işarotile taadik etti. Selim, bu iş adar buluzmasa ve Sabihayla bir karı koca hayatı yaşamamış olsaydı, isc bu kadar ehemmiyet ver- miyecekti. Fakat o, ağabeysinin geçmişi öğrendiği gün, di ceği fena vaziyeti düsünüyor, bu yüzden annesinden daha çok heyecan duy v ilk bakışta insanda — bomboş -!ırkn bir odasındayız. Burada, bir kaç kadın var. diğerlerinin konuşmalarile hiç, hattâ hiç alâ- vor. Bembeyaz saçlı ve zayıf bir kadın... Parmaklıkları geniş pencerenin yan duvarı dibine. yerleş- HABERİN EDEBİ TEFRİKASI: 69 Yazan: Hasan Ras'm Us tirdiği bir sandalyeye oturmuş, ellerini çaprazlıyarak kuca- ğina koymuş, bembeyaz saçlı temiz başını badanası sararmız duvara dayıyarak gözlerini kapamış bir haldedir. Konuşanla- rın sesleri onun kulaklarımna ancak birer uğultu halinde çarpı- yor... Kadınlar konuşuyorlar, Bozuk şiveler söylenen kelimelerin akisleri, odanınm dört duvarı içinde dönü dolaştıktan sonra açık kapıdan koridora kadar dağılıyor. U- gultu o dereceyi bulmuştur ki duvara dayalı baş doğruluyor, çapraz eller açılarak kulaklarını kapıyor, Kendisinde: “Susu- nuz!,, demek cesaretini bulamıyor, haşını tekrar dayıyor, bu uğultuyu işitmemeğe, hiç duymamaya çalışıyor. Yüksek sesle kanuşanlardan biri, nisbeten genç bir kadm- dır. Yüzügözü düzgün, üstübası pakça bir kadın. Bunu tevkif- hanenin dört duvarı arasında görmeyip te, kendisine sokakta rastlıyanlar, pekâlâ kibar bir hanını demekte tereddüt ı:neker mozler. Yalnız dinliyen, arasıra göze karışan çopur yüzlü taze de bu vasıf yoktur. O belli ki hayatın binbir darbesile kanş.hş- arasında — dü: — O du lâf mı? - diyor. İnsan bir kızmaya görsün... 'Temizpakı cevap veriyor — Kızmak fena şey... Benim başrma gelen de o yüzden de« ğil mi? Bunu söylediklen yesini anlatıyı Şişman kendisini haklı göstermek için, kendilerile Şu ka- darcık bir alâka göstermiyon, ını dayamış, kulaklarını tı- kamış beyaz saçlIryı gösteriyor — İşte bak, - diyor. Onun başma gelen de kızma yüzünden. Çopur yüzlü söze or: — ©O mu? Ne kızması?.. Kıskançlık!.. — No olursa olsun, nçlhık miskançlık. var ya gen ona bak. Bu sırada, konuşanlar, başlarını hep birden kapıya çevir- diler. Kapıda görünen gösterişli bir kadın: —Nazire hanım! lendi Kulaklarını parmaklarile sıkı si rı gardiyan Haticenin sezini işitmedi. Hatice, sallanarak odaya girdi. Elini omuzuna dokundura- rak onu hayallerinden uzaklaştırdı: sonra belki yüz defa tekrarladığı hikâ- Ucunda kızma ya kapiyan kadin, iriya- (Devamı var),