HABER — ZAkşam A /ıu,cc[auıe A A LT : ıumdni(inden AA N A __X—Xx S Wti em güzelliğini” ham Taydalılı: ğını tezyit eden müteaddit yeni te- # — kemmülâta ilâveten 1938 Frigidaire ük bir muvafakiyet kazanan yeni ses- siz Süper Ekovat'la techiz edilmesine mebni, cereyan sarfiyatı şimdiye kadar gö- rülmemiş bir dereceye indirilmiştir Harikulâde idarelidir, . . o derece az cereyan sarfeder ki, çalıştığını bile belli etmez. Bununla boraber yemek hücre lerinde her vakıt sabit kalan matlup soğuğu temin etmekte dir. Yiyecek daha taze, daha uzun müddet ve daha fenni mu- hafaza ediliyor. Elde edilen buz, satılandan daha ucuza mal r. Mekanizması, uzun senelerce bilâ arıza ve tamamile gü er. Cereyandan, yiyecekten, buzdan ve masarif- tan ekonomi temin eder. rültüsüz Yalnız hakiki FRİGİDARE İle verilen resmi S senelik teminat istemeği unutmayınız. WT Bu teminst borukluk vukuunda tekmil mekanizmanın meccanen tebdilini tekeftdi eder — — 6 MAYIS — 1938 FRIGİDAİRE'in temin ettiği tasarruf bilhassa şu 4 nokta Üzerindedir : istihlâktan ... GEFRİIGİDAİRE Z MARKİZ DÖ PONPADUR — . ——— — ——T—T—T.—.”: —— n mahrum, entrikacı ve csra- rengiz bir gaye güdüyordu. Vakıa faldıı kadını ziyaret ederek Jana verilecek bütün çevapları ona ev- velce güsterdiği gündenberi hiç bir şey bilmiyordu. Yakıa Janı bulmak için Pa her tarafını aramıştı. Fakat, şimdi düşünüyor ve Noenin anlamadığı bu meseleyi bütün çıplaklı- ğt ile görüyord Noenin büyük bir saflıkla iştirak tti mahiyetini pek âlâ ne bakılırsa açlık ve susu: galiba başına vurmuş olacak... Noe içini çekerek itiraf etti: — Filhakika aç fakat bilhassa su- suzum, sevgilim, fakat söylediklerimi pek âlâ biliyorum ve bunda tekrar is- rar ediyorum. Çünkü zannederim, kızı- mız Janı müthiş tehlikeden siz değil ben kurtardım. Helciz yerinden radı... Nihayet meselenin iç yüzünü öğrenecekti. Heyecan içinde: — Bir tehlike mi? dedi. Jan müthiş bir tehlike mi geçirdi? Ne söylemek is tiyorsunuz?.. —Sadece şunu söylemek istiyorum: ylendiğine göre, Janın kendisini öl- dürmek istiyen düşmanları varmış ve şimdi kızımız tehlikeden tamamile kur tulmuşsa bunu sırf, bana, yani habası- na,yani Noe Puassona İşte!. — Janın düşmanları mı vardı? Bunu sana kim söyledi — Kim mi? Bizzat mösyö Berrye: Hürmete lâyik bir adam madam! — Mösyö Berrye sana bunu söyledi öyle mi? Kadın: — Ah! Bu ne demek istiyor? Ve mösyö Berrye ne diye buna karışıyor. Diye düşündü. Sonra yüksek sesle i- lâve etti Vakıa Jan, hanüz kralın gizli metre — Ve Janı sen kurtardın öyle mi? si idi, fakat bereket ki o, yani yine He- Şunu izah ett.. loiz burada hazır bulunuyordu ve “kı bizzat karşınızda bulunan zı”na vereteği nasibatlar netiçesinde, kral elbette ki onu resmen gözdesi ola- rak saraya götürecek ve herkese tak- dim edecekti. Bütün bunlar kadınt o kadar çılğın bir sevinç içinde bıraktı ki, bu sevin- cini açıkça izhar etmekten kendini ala- madr ve düşüncelerini Noeye söyliyerek gözlerini göyle bitirdi: — Puasson, dostum, şimdi artık ser- vet ve saadetimiz parlak bir şekilde te min edilmiştir. Noe de hayretler içinde ve ayni za- ği bu komplonun anlıyordu. Noenin verdiği haberleri, şahsi ka> natlerine ve gizli istihbarlarına yaklaş tırımlsca gu mantiki neticeye varıyordı ki Jan, kral namma Berrye tarafndan kaçırılmıştı. Ve kim bilir? Aklına gelen bazı va- kalar ona, bu kaçırma hâdisesine bel- ki de bizzat kralım da yardım ettiği dü şüncesini veriyordu. Bizzat kral!.. Bu düşünce kadırnı sevinçle ürpertti. Mademki kral Versaydaydı, demek Jan da orada idi. Jan bu anda -bütün aşıklar gibi- saadetini gizli yuvada barındıran kralın metresi idi. Jan, kralın metresi olunca o da, ya- ni Heloiz Puasotın da en büyük şeref ve servetlere kavuşacaktı. medyundur. — Nasıl kurtardın- Bunu bana anlat sana para vermemi İs- ç bir şey unutma! erine Noec, madam d'Etyo- hun ne güretle kaçırıldığını bütün taf- silâtile anlattı ve bilkassa bu işte oyna- diği t ettirmeğe çalıştı. Ayyaş, kendi rolünü ne kadar mühim gösterirse, verilecek paranın da o nis- bette artacağını düşünüyordu. Helsiz Puassor Gidalardan... İSTANBUL MARKIZ DO PAMPADUR 243 Ö LĞ BR manda gevinçle şöyle mırıldanıyordu: — Kral! Demek bu kraldı! Ve ben de karala yardım ettim!.. — Tabil farkında olmadan ona yar- dim ettin ama... Ne isel.. Noet — Dogrusu bu Kre direcektir. diye düşündü; gidip çabu- bak ona haber vereyim. Ve esasından hiç de fena bir adam olmiyan, fakat zayıf iradeli olduğu i- çin daima tesir altında kalan Noc, ay ızlıkla bağırdı — Filhakika bu bizim için büyük bir saadettir ve zannediyorum ki artık, ba- onu da sevin- Heloiz, bu defa bü; hk gösterdi. — Al bakalım... Fakat, bilhassa hiç kimseye bir şey söyleme!.. Dedi ve kocasına oldukça ş kese uzattı. Noce istediğini cle geçirdikten sonra artık burada fazla kalmağa lüzum gör- di ve zevcesini tatlı hülyalarile baş başa bırakarak, süratle dışarıya çıktı. Yolda hem yor, hem de cebine yerleştirmiş olduğu keseyi elile tarta- rak, bariz memnuniyetle mırıldanı yordu: & bir alicenap- v büyük dostuma bir i şişe Anju şarab: ikram edebi im. Karım hiç kimseye bir şey söyle- mememi tavsiye etti. Öyle olsun! Fa- kat Krebiyon ben demektir. Ben de kalbli bir adam da değüldi ç bu sevinç anında, para içinde bulunan fokir dostunu € yor ve âdeta koşarak onun evine yordu. Nihayet kân ter içinde kalmış bir ha! de Büsi sokağına vardı n otur- duğu Üçünkü kata, a bacaklarile ko nınım müsaade verdiği bir Buzdan... İdare masrafındarı * BOURLA BİRADERLER * ANKARA İZMİR süratle tırmanmağa başladı. gibi girdi. Şair, meşhur dördüncü perdesir şayordu. Arkadaı ni masaya bıraktı, defterini itti ve ba- gordı: — Sen Puasson? Bana para mı getiri Not sevin perverane olmu- jyen aldırmadan, se çle devam etti: değil altın getiriyorum, tık istediğimiz kadar, içe- adar içeceğiz. izlerle beraber Noe, zevcesinin olduğu keseyi şaire österdi ve sonra masanın üzcrine bö- — Aman yarabbim, dedi. Puasson da, masaya boşalttığı abk tınları s e saymağa başlayarak: — Ön, kırk, clli altın... Di rıldandı ve bunları ikiye ayı» rarak € etti: — Yirmi beşer altın! Şairt — Am; tekrarladı. Kapılarla pencereleri de açalım mı? Not saf bir tavırla ilâve etti: — Neden? — Giliba buraya akmak istiyen Pok tola yol vermek için. — Ben bu asilzadeyi tanımıyorum, Krebiyon ciddi bir tavvırla: — Poktol ne asilzade, ne de bir halk adamıdır, dedi. Poktol öyle bir nebirdi ki, Noc, akarken al! sürüklüyor ve bazan, çok nadiren seyrini değiştirerek gairleri ziy nehirler kralı Pokl