3 Mayıs 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 6

3 Mayıs 1938 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Bu kalemle qazılan şeqler iki dakika aydınlık görünce kaybolur. İşaretler yok; zarf açılmış, plânlar çalınmıştır Bu kâğıdı masasının üstüne yaydı, per tevsizle bunları dikkatle — tetkik etmeğe koyuldu. Kont ile yüzbaşı, onun harekâ- tını takip ediyorlardı. General binden doğ ruldu, masanın üstüne müthiş bir yum- ruk indirdi. Pertevsiz bir mermi gibi e- linden fırlıyarak duvara çarpip parçalan- dı, Bir küfür işitildi.. Koltuğunu bir hamlede geriye iterek ayağa fırladı, kontun üzerine yürüyüp amuzlarından yakaladı. Ağzından tük- rükler saçarak haykırdı: — Kont Fon der Vangerhayd, bu zarf ! İçindeki esrar öğrenilmiş! Mes- ulü iz! Kont ayağa fırladı, generalin elinden kurtuldu, iki adım geriye çekilerek kol- Tarını göğsünde kavuşturdu, yüzü sapsarı fakat heyecanına hâkim bir tavırla, keli- müeleri tarta tarta cevap verdi: — İmkânt yok! Siz galiba... General onun sözünü kesti: — Çildırdım diyeceksiniz değil mi? Ge lin öyle işe sözlerimi isbat edeyim. Kontu ceketinden tutarak kaba bir ta- vırla masanm yanma çekti, kâğıtları parmağile göstererek devam etti: — Bakın şu plânların köşelerine... De- lik var değil mi? Bunlar plânların fotoğ- rafı almırken kullanılan harita çivileri- nin bıraktığı delikler... Bu bir şey değil, | » plânların üzerine Hesselt tarafından ko. nulması mutat parola İşareti nerede? Yok, kaybolmuş. Haydi cevap verin, yü- Masanin üzerine eğilmiş olarak vesika- lara bakan kont cevap vermiyordu, gene- ralin sön cümlesi üzerine doğruldu, Sakin ve barit bir tavırla cevap verdi: — Suallerinizi bekliyorum. — Bu vesikalar sizin gözünüzün önün- de mi zarfa konuldu? — Evet. —— Vesikaları zarfa koymadan önce hin- başı Hesselt ne yaptr, hatırlryor musu- nuz? Evet hatırlıyorum. Kâğıtların dört sağ köşelerine kursun kalemle bir işaret koydu. — İşaret dediğiniz şey aramızda bir pa roladır. Bakın bu işaretler şimdi mevcut değil Kont Fon der Vangerhayd vesikalara tekrar baktıktan sonra mukabele etti: — Filhakika işaretler şimdi yok. Fakat bunün neden ileri geldiğini izah edemem. — Öyle ise ben size izah edeyim. General zarfr aldı, iki tarafından bas- tırarak açıp içini gösterdi: — Bakın zarfın içi siyah kâğıtla kaplı.. Neden? evrakı ışıktan muhafa için.. Bin- başının kullandığı kalem, husuşi bir kim- yevi maddeden yapılmıştır. Bu kalemle A SIK, TIRAP S Düşünüyordu: Bu sabah Selim Bey, erkenden kendisini Çağırarak ayen şunları söylemişti: — Fatma! Nimetle doktor Nedimi Sabiha öldürmüş. Bu dün tahakkuk etmiş gibiydi. Ben şimdi doğru müddeiumumili- ğe giderek neticeyi öğrenmeye çalışacağım. Hakikaten - onun öldürdüğü sabit olmuşsa ağabeyimi güphesiz tahliye edecek- lerdir. Ona göre hareket et.. Odasını temizlet. Duvardaki Vı— mete ait resimleri de kaldırtırsan iyi olur. Selim beyin bu sözlerini işitince, Fatmanm sanki dili tu- tulmuştu. Küçük hanıminın bu cinayeti nasıl işlediğini sora- mamıştı, Buna bir türlü akıl erdiremiyordu. Gerçi o, sön gün- lerde, böyle bir harekette bulunabilecek kadar asabileşmiş, kendisine hâkim olamıyacak bir vaziyete- düşmüştü, Buna rağmen, Sabihanın, işi kolaylıkla halletmek dururken ellerini VE ğği yazılan şeyler iki dakika müddetle ay- dınlığa maruz kalırsa kaybolur. Bu ışığın az veya çok olmasının hiçbir ehemmiyeti yoktur. Binaenaleyh zarfın açıldığı iki kere iki- nin dört ettiği gibi muhakkaktır. Plânlar gözünüzün önünde binbaşı Hesselt tara- fından zarfa konulduğu an ile teslim et- tiğiniz an arasında geçen müddet içinde tetkik edilmiş. Nerede? Ne zaman? Na- sıl? Kont ne bileyim manasına ellerini iki yana açıp bıraktı. Bu soğuk kanlılıkla hiddeti birkat daha artan general köpür- dü: — Size sorduğum sualler — mühimdir kont, Siz hâlâ işin ehemmiyetini kavrama mışa benziyorsunuz. O halde size açıkça anlatayım: Teslime memür — olduğunuz evrak “kırmızı evrak,, (1) cinsindendi, yani milli müdafaaya taallük eden esrar.. Diplomat olduğunuza göre nizamları bi- lirsiniz, sözlerimin manasını — herhalde anlamış olacaksınız. Takındığı sakin tavrı birdenbire terke- den kont Fon der Vangerhayd, — kırbaç yemiş cins bir at gibi fırladı, haykırdı: — Ne ima etmek İstiyorsunuz? — İma değil itham ediyorum! — General sözlerinizi iyi tartımz! 24 nisan 1984 tarihli kantım 'mücibince, ühdenize emniyet edilmiş askeri esrarı, ifşaya âlet olmak cürmiyle sizi itham e- diyorum. Kont itiraz etti: — Ekselâns hiddetle ne - söylediğinizi bilmiyorsunuz. (7) “Röte Kontmandosaken,, almanca da gayel mahrem askeri vesikalara işaret ür n Ben Kont Franz fon der Vanger- hayd; gimdiye kadâr kimse benim şe- refimle oynamak cüretini kendisinde bulamadı. Sesl boğazında kisildi, dudakları Taosmor olmuştu. Yüzünde kan kal- mamıştı. Alamda ter damlaları sıra- Tanmıştı. Geriye çekilerek duvara yaslandı. Heyecanma orada hâkim 0l- mağa çalıştı. Odada feci bir süküt hüküm sürü- yordu. Yüzbaşı fon Strammer nefes almaktan bile çekinecek bir hale gel- mişti .General, elleri arkasmda, aşağı yukarı sinirli sinirli dolaşıyordu. Ni- hayet Kontun önünde durdu. Biraz ev- velki şiddetli tavrile garip bir tezad teşkil eden gayet sakin bir sesle: — Kont, dedi, asabiyetle söylediğim sözleri unutmanızı rica ederim. Hid- » edecekdeğilim. | Elini uzatmıştı. Kont kımıldanma- dı, elleri göne göğsünde çaprazlan- mış, mağrurane cevap verdi: — Tarafınızdan isticvap'edilip na- zarmızda beraet kazanmadıkça elinizi sıkmağa' kendimi * mezün saymam, Suallerinizi bekliyorum ekselâns, General Kontun kuarşısında eğildi: — Bravo! Yere vidalanmış gibi, iskemlesinin kenarında hazırol vaziyetinde bekil. yen yüzbaşıya döndü: — Siz not alırsımız. 'Tekrar Konta dönüp suallerine baş ladı: — Malagadan Parise kadar olan se- yahatiniz esnasında bir hadise cere- 'yan etti mi; ehemmiyetli veya ehem- miyetsiz herhangi bır Hadise? - — Hayır. — Pariste ne yâptınız? - — 945 de vazıl oldum. "Taksiye bindim. 10.10 da evimde idim. Banyo ettim” ve saat 17 ye kadar yattım. Sonra gene taksi ile gimal istasyonu- na gittim. Seyahatte yol arkadaşım yoktu. — Çantaniz? — Bir saniye- bile - yıımdın ayır- madım. — Yemek yeıhın gııtııyı woye — Yastığımın altına koyuyordum. Oda kapımı içeriden kilitliyor ve sür- meliyordum. . v—S(ıyıklıınnM’ “ Kont bir lâhza tereddüt eder - gi- ::oldu.»nnny:lhv.wm — Hayır. —Cıvıpvermuhnuıwııd:nu- teddüt ettiniz? -— Böyle bir-şey olup olmdıi'm iyice hatırlayabilmek için.. , — EKadın maçerası oldü mü? - Bir iki'saat vakit geçirilen-bir kokot fa- Kont titredi, gene tereddüt geçir- dLMmcmeüendkmıhçı— lışıyordu: ' — Lüzumsuz hicaba lüzum . yok Mesele çok mühim. Her şeyi açıkça söyleyin, — Hayır, ekselâns, hiçbir - kadım macerası geçmedi. General 1srar etti: -—Hxçbırkıdmlımllnuobwn!ld- madı mr? Smünııüminı tuinodl- hiz. “,— Temin ederim. detim vatanperyerliğimin kuvvetin. General söylendi: z —Gırıvıey'Buıııunııılolduiw den ileri geliyordu. Mazur görün. LA FACLA HABERİN EDEBİ TEFRİKASI: 66 Yazan: Hasan Rasim Us Fatma en çok şu yatakta yatan Feride acıyordu. Zavalir - Ferid. Başı ucunda ne anasını,no babasınt bülabilecekti. O, bunları düşünürken adeta gözleri 'doluyör. İnliyen — ve sayıklar gibi-ara sıra anasile babasının adını veren Feride Tıpkı bir roman Haydut ölü olarak ele geçti Nureddin kasığından yaralanarak o da düştü. Haydut telâşla son kurşununu da atmıştı. Busırada onun da omuzuna bir kurşun saplanmıştı. Tabanca elinden dır ve epeyce ağırdır. Yınhlızhııtıı— ye kaldırılmışlardır. Evrakın tetkiki ve re kalmadığı anlaşılmca'iki taraf biribiri- | şiddetlendirilen takibat neticesinde sah- ne bir kaç el ateş daha ettiler, Bu arada | te bayan Remziyenin de yarına kadar tu- yiğit ve değerli bir vatandaş olan Bay | tulacağı ümit ediliyor. u&ünıhl»adh-'m — Strammer! Düşündü. İki elini uzatarak Kontun — Ekselâns? elini arkadaşça sıktı. Yüzbaşı koştu, gefinin yanma yak- — Tekrar af dilerim azizim - Kont. Berlinde'ne kadar kalmak niyetinde- ' — -Surayr görüyor musun Stram- sİniz? — Bir hafta kadar ekeslâns, Niçin sordunuz? — Bu-garip ve vahim meselenin tahkikatr dolayısile.. Bana izahatını- za yeniden lüzum hasıl olur. — Adresimi ve telefon numaramı biliyorsunuz değilmi? — Evet, Çantanızı burada - bırak- manızı rica edeceğim. — Hay hay, Allaha ısmarladık ek- ” gelüns, ğ — Tekrar görüşelim Könt Diplomatı kapıya kadar selâmetle- YABANCI DİLLERE — Beşte gelecek, * arttımı? yakm., NAKL HAKKI MAHFZNN — Bu sabah harareti vardı. Dereceyi koyduk otuz sekize Fatma cevap veremedi.. Ne olmuştu hıı €ve? Felüket felâ- “Yürüdü, bir hayal gibi ilerledi, gene Feridin yanma girdi. Ferid, başını ayak sesine çevirdi. Fatmayı görünce mırıldandı” Şayeste nasıl geldiyse yine öyle, bir gölge gibi uzaklaştı. Fatma da Feridi yalnız bırakarak Şayestenin arkasından git- ti. Onu koridorda durdurdu: — Dündenberi büyük hanım — görünmedi. Yoksa hastalığı İ j kendisini daha bağlı buluyordu. Bir aralık, kapıda Şayeste göründü. Sessiz adımlarla genç kızın yanma yaklaşarak hafif bir rüzgâr gibi knıı#ıı - — Babam gelmedi mi daha Fatma? Feridin, böyle bir sualile karşılaşması, Fatmanın garibine gitmişti. Babasının geleceğini, yahut gelmesi ihtimali bulun” duğunu nereden biliyordu? Yoksa sayıklıyor muydu? kirleteceğine ihtimal veremiyordu. Vakit öğleden sonrayı bulmuştu. Selim beyin daha köşke dönmemiş bulunması, Fatmanın küçük hanımı hakkındaki ka- — Nasıl? Baatini kuvvetlendiriyordu: “Bunu küçük hanım yapsaydı, el- Fatma ümitsiz boynunu büktü: — Baban gelecek miydi ki #oruyorsun Ferit? bette şimdiye kadar Suad bey gelirdi.. Anlaşılamamış olacak!,, — Bildiğin gibi.. Zayıflayıp duruyor. — Gelmesini bekliyordum... diye düşünüyordu. Sonra kafası içinden — şunlar geçiyordu: — Yine kan geliyor mu? — Sâana birisi mi gelecek dedi yoksa? *“Ha o yapmış, ha öteki.. İkisi de fena! Birinde Suad bey, birin- de küçük banım alâkadar.., — Sabahtanberi bir şey yok.. Yalnız dün gece bir parçacık; Ban Ş -— Hayır!.n Hiç kimse!,, Bana öyle geldi. Dctamı Vai

Bu sayıdan diğer sayfalar: