1 Mayıs 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 7

1 Mayıs 1938 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Mühim hiç bir şeğ yok. uplaş- mıyor, postadan namına mektup çıkmıyor. Not almıyor —ğ Ber de rolümü unutmsk dereceleri- ne gelmiştim. Kendimi toplıyamıyor, delikanlının birdenbire tavrını değiş tirmesine fena halde müteessir, ayak- ta şaşkm şaşkm duruyordum. Beni kapıya dogru götürdü: — Affediniz matmazel... Kendimi kapının dışında buldum. Sinirimden ağlamaklı olmuştum. O gündenberi yüzüme bakmıyor bile; konuşmalarımız “bonjur, bon- sunar” dan İbaret... İki kelime konuş- durmak imkânsız; demir gibi bir ira- desi vâr, Stup sihirlenmişti: — Bizim mükâfat da böylece suya düştü, desene! Ni — Evet, sizin ve benim mükâfat! Dalğın dalgm gözleri bir noktsya dikilmiş, ilâve etti: — Halbuki, Allah bilir ya, bütün hüsnü niyetimle çalıştım; mühendis hoşuma gitmiyen bir adam değil, bi- lâkis... Ben hoşuma gitmiyen adamla Ti kolayca kandırabilen ben, bu adam Ja muvaffak olamadım. Stup müstehziyane sordu: — Aşık mı oldunuz yoksa? — Hayır, belki de evet. Bilmiyorum Belki de mukavemet etmesi beni sinir lendirdi de ondan... Tam bir erkek... — İsrar etmek lâzım Franziska.. — Faydasi yok. Oyunumu anladı. Şimdi çekiniyor. — Partiyi terkediyorsun gu halde? yunr devam etmek kararındayım. — Onu tahrik etmek teşebbüsleri- ni bırakmamalısmız. Bu olmasa, bile harekâtını kontrol etmek de faydadan hâli değil... Notlarmda, kâgtdlarında dikkate değer neler var? — Mühim hiç bir şey yok. Mektup- lâşmıyor, postâdan hamma mektup çıkmıyor. Not almıyor. Odasını topla» dığım zamân her tarafı iyice araştı” rıyorum; netice sıfır. — Kanaatiniz dalma ayni mi? Onu Sa- mimi buluyorsunuz öyle mi? 3 — Evet. Hayatı gayet muntazam geşi- yor. Tayyare meydanında veya lâbora- tuvarda çalışmadığı zamanlar , odasına kapanıp piyano çalıyor, yahut dıvana Sırtüstü uzanıp cigara içiyor. Yalaz bir iki defa onu masasının başında, 9 mahut resme hayran hayran bakarken gördüm; hani şu gümüş çerçeveli resim, ondan gizli kopyesini aldığımız fotoğraf... Madam Stup 14fa ka 1g) ŞK — Güzel kadın doğrusu, resti ber de gördüm. Stup dudak büktü: — Fransız tipi... İnce, zayıf, ufacık te- fecik bir kadın... Alman kadınları çok da- ha güzeldir. Madam Stup murrldandı: — Zavallı delikanir, herhalde sevgili: sidir. ğ — Evet, Patronun oğlu tarafından elin- den alman ve Fransayı terketmesine se- beb olan kadın... Yüzbaşı fon Staammer bana bunları anlatmıştı. Fakat biz mü- hendis Gudenin, Fransı?ka sayesinde ke- derini çabuk unutacağını sanmıştık. Pranziska boynunu büktü: — Beğendiği tip kadınlardan değilim demek; ne yaparsın; Ayağa kalktı, alaylı bir tavırla, Stupun karşısında selâm vaziyeti alarak askerce sordu: — Yarın için emirleriniz? — Her zamanki gi süheridisi tuzağa düşürmeğe çalışmak ve harekâtı kon- selâmladı ve madam Stu- »de odaran çıktı. Karısı geri döndüğü zaman Stup: — Şeytan gibi kız, dedi, mühendisin buna yüz vermemesi ne garip... — Başkasını seviyorsa? — Sevemez olsun! Mükâfatr kaçrraca- İz. İzeriştayn fabrikası idare ürü Stup yüzbaşı fon Sirammer ile görüştüğü va- dan olan Franziskanm oda | hizmetçisi olarak Stupin hizmetine girmesi ve mi- hendisin işlerine bakması Kararlaştırı- mişti,. Fon Strammer, mühendis Güde i- çin: — Bu adam şüphelidir; demişti, harekâ- tını kontrol etmek lâzım, Franziskaya siz | de talimat veriniz, Fransızm O çabucak ahbabı, olup onu itiraf ettirmenin yolu» na baksm. Başları bir yastık üzerinde olursa sanırım ki iş kolaylaşır. Plândan haberdar edilen, fabrika direk» törü general İzenştayn fon Löhtz, maiye- tinin gayretlerini arttırmak © içi; bin, Franzi fat vaadetmişti. Fakat iki aydanberi bü- tün ümitleri boşa çıkmıştı. Alman casus- luk teşkilâtmın hir Mesalin kadar haris olan ajanı Franziskanın ber «teşebbüsü, &srarengiz mühendisin mukavemetini kır uvalfak olamamıştı. IV General kon? fon Rogviçin Berlinde ME LA Ke Bandlerstrasse $ numaradaki büyük ve muhteşem yazıhanesinde komiser Velter, generalle yüzbaşı fon Strammer “sabah raporu,hu okuyup (bitirmişti. General! mutat cümleyi söyledi: — Pekâlâ. Teşekkür ederim. Gidebilir» siniz. Velter selâm verdi, fakat gitmeğe dav- ranmadı. — Eğer müsaade ederseniz başka söyli- yeceklerim de var; iki aydanberi İzenş tayn'da çalışan Franzise dair, General birden alâkadar oldu, komüsere bakarâk sordu: — Hayrola, yeni bir şey mi var? — Doğru söylediği ve samimi olduğu bu defa katiyetle tahakkuk etti. — Emin misiniz? Buna nereden kani oldunuz? Söyleyin. — Başüstüne general... Bu adamın söz- erinin shhatini tahkik hususunda beni serbest bırakmak lütfunda bulunmuştu- muz. Bu salâhiyetten istifade ettim ve sanımımı ki faydalı bir iş o görmeğe mu- vaffak oldum. Fabrikada yaptığımız teşebbüsler, onu kandırmağa çalışan o Franziskanm gay- retleri hep boşa çıkınca bir de işi hariçten kontrol etmeği düşündüm. Hanovr'da bir otel işleteni ve Gestapo 'nun faal memur- larından olan Vengel ile temasa giriştim ve ona Nozey tayyare fabrikası sahibi fon Nozeye hitaben bir mektup yazdırdım. Velter cebinden bir mektüp çıkararak okudu; “Bay direktör; pe “Kıymetli vaktinizi işgal ettiğime pek müfeessifim. Size mürecactimin sebebini kısaca izah edeyim: Bu ayın ilk günle- rinde, Henverde sahibi bulunduğum “Ku ğu oteline Danyel Güde isimli bir deli- kanlı geldi, iki gün kaldıktan sonra Berli- ne müteveccihen hareket etti. Avdetinden sonra hesabında, onun aleyhinde bir yan ışık olduğunu ve müşterimizin bize yüz marklık bir banknotu elli mark zannede- rek verdiğini farkettik. Berlindeki adre- sini bilmediğimiz, fakat otel o defterine yazdığı tafsilâlten müessesenizde mühen dis olduğunu öğrendiğimiz bu zatın bu snetle bizden alacağı olen 57 mark 75 Jeniği franka tahvil ederek adresinize tak dim ediyoruz. Kendisine teslim etmeni- 3i, parayı aldığınızı da bize bildirmenizi rica eder, sizi rahatsız elliğimizden dola- sa alfımızı dileyerek kürmetlerimizi suna- (Devamı Var) ir roman Tıpkı Kibar haydut ışinde Bn. Remziye ikileşti Matbaamıza gelen Ikinci bayan Remziye Fikri Daraba'nın Iddla- ları resmi vesikalara dayamnmak- tadır. Şaşmamak mümkün değil! Dün iyi giyinmiş, orta yaşlı, kibar bir Bayan matbaamıza gelerek sahip ve başmuharririmizle konuşmak iste- diğini söyledi. Kendisinin İstanbulda bulunmadığını öğrenince yazı işleri müdürümüze, biraz asabi ve pck çok müteessir bir halde şu izahatı vermiş- tir; — Oğlum Kolombiya Üniversitesin- de tahsil etmektedir. Gideli bir seneyi geçti. Birdenbire hasta olmuş. Bir ev- Jât olduğu için çok üzüldüm. Yanında bulunmak üzere Amerikaya gittim. Hattâ bindiğim vapurda Bayan Sabi- ha Zekerriya da vardı. O da mektepte ki kızımı görmeğe gidiyordu. Amerikada iki aydan fazla kaldım. Evvelki gün buraya geldim. Odama şöyle böyle yerleştikten sonra evdeki- Jer önüme bir tomar gazete serdiler, Ve derin bir teessür içinde, kırmızı kalem le İşaretledikleri yerleri okumamı söy» diler. Hepsini okudum. Okudukça me- rakım artt. Meraklandıkça sinirlen- dimi, Sinirlendikçe miteessir oldum. Mesele şudur: Sizin muharririniz bir Fikri paşa kızı Bayan Remziye ile konuşmuş. Bu Bayan bir kibar haydu- dun arkadaşı imiş. Gazctenizde uzun bir mektubu da çıkmış. Halbuki Fikri Paşa kızr Remziye benim! Yalnız arada bir tek fark var. Sizle tanıdığınız Fikri paşa mutasarrıflık- larda, valiliklerde bulunmuş. Benim babam hiç bir memuriyette bulunma. dr. Memleketimizin eşrafmdan sayıldı- ğımız için eski devirde © mirmiranlık rütbbesi verilmişti, Halk arasında bu rütbeye “Başıbozuk . paşası, ; derler. Merhum babam da mirmiran paşalar dandı. Ziraat işlerinden başka bir şey- Je meşgul olmazdr., Silifke ile Antalya arasında meşhur Daraba çiftliği var ki bizimdir. Hatti Amerikadaki oğlum Ahmet soyadı olarak Daraba adr al- dr. Babamın soyadı Nazilli oğludur. Merhum paşanınki ise Kara imamdı, Oğlum bunu beğenmedi. Uzatmıya- yım, Ben de Şişlide oturuyorum. A- partwan kendimizindir, İnce sokak No. 13, kat ide. Yaz mevsimleğinde ise Feneryolundaki köşklümüze gide Tiz. Feneryolunda Profesör Mazhar Osman beyin kırmızı köşkü arkasında- daki duvar bitişik mavi köşk bizimdir. Oğlum Ahmetten başka bir de kızım var ki muharrir arkadaşlarınızdan Bay Osman Cemal Kaygılının kardeşi De- nizbank sermaye meclisi azasından İr. fan Cemal Kaygılı ile nişanlıdır. Yakında düğünleri olacak. Başka kimsemiz yok- tur. Ne Mahmut (Nadir diye birisini tanızız, ne de böyle çapraşık işlerle & YABANCI DİLLERE Bayan KİNİN) Jâkamız vardır. Vaziyetin tashihi için icap eden yerlere mürataat ettim, Bu işten dolayı ailece çok müteessiriz. Bereket versin ki henüz nekahate gi- ren oğlum burada değil, Sizin bu işte bir taköiriniz olmadı. fim biliyorum. Şikâyete gelmedim, yalnız yalnışlığın düzeltilmesini rica ediyorum. Olabilir ki onun kızının a- dı da Remziyedir. Hayatta bu gibi te- sadüfler olur. Yalnız vaziyet çok çir- kin olduğu için müracaatten başka ça- re bulamadım. Klinikten yeni çıkan mubarririmiz oradaydı, aklma bir sual geldi: — Bayan Remziye ! dedi. Sizin nü- fus kâğıdınız eskidenberi olan kâğit mıdır? Biraz düşündükten sonra: — Birkaç sene evvel Maçkadaki bü- yük yangında telâşla o kaybetmiştim, sonra yenisini çıkarttım, Şimdi tüzda- «m var. Şüphe ediyorsanız bakınız. Diğer vesikalarımı da getirdim. İşte şu küçük çiftlik tapusu, bu Maçkada- rtmanın, şa yırtıkçası da Darab; çiftliğinin. Ötekiler de burada, Emni- yet sandığındaki hesabı cari cüzdanı, Bakınız inde fotoğraf da yapıştı- rılmığ. — İnandık efendim. Bayan Remziye Fikri sizsiniz. — Ya öteki kadm? — O da sizin kaybolan nüfus kiğe dınızın Remziyesi. — Ne cesaret, ne casaret! — Müteessir olmayınız, biz vaziye- © olduğu gibi yazarız, müracaat etti- ğiniz yerlerde ne lâzımsa yaparlar. — Gazetelere ayrca ilin vereyim mi?, — O ciheti siz bilirsiniz. Bize kalır- sa bu kadarı yeter. Çünkü bütün öoku- yucularımız bu meseleyi takip ediyor- lar, Bizim yazıp tashih etmemiz mak- sada yeter. İkinci ve hakiki Bayan Remziye Fik- ri müsterih olarak matbaadan ayrıldı. Şimdi ortada bir uydurma Fikri pa- şa kızı var oluyor. Vaziyet bu şekilde aydınlanınca ar- tik Bayan Remziyeyi Fikri paşa kızı olarak değil, âdi bir haydudun âdi or- tağı gibi takip etmemiz icap ediyor. Hattâ bunların derli toplu bir soygun- cu çetesi olmaları ihtimali de vardır. Bayan Emine Demirbaş (hakkında yazdıklarımın da birtakım hususi mak- satlarla tertip clunmuş bir plândan ibaret olmasma İnanmak doğrudur. Gelelim yeni veziyete: Uydurma Ba- yan Remziye Fikri olan kadın kimdir? Bu düğümü çözmeğe çalışacağız. Elde edeceğimiz haberleri yarın veri- tiz. DMDEN — Getirdik, Söylenen kuyudan çıkardık. — Veriniz bana,, gün ağırı kan kusan, ayda bir yatağı düşen yi ğu ıstıraba tahammül edemiyeceğini görüyordum. a yi hareketlerinden ben müteessir değil miydim? Buna imkân vt Savvur edebilir misiniz? Ben ki, Suadı mesud imei a ev- lenmesi acısına katlanmıştım. Gözleri görmiyen ze büy Zavallılığile alây eden bu kadını ortadan kaldırma! e pi gere yoktu. Bu, oğlumu kurtarmak, Sundr saadete kavuşt mak için lâzımdı, a Zannetmeyiniz ki, ben bunu tekrar İrfan yeri dönmek için yaptım.Heyır, beyefendi! Bunu! Suadin izzeti nefsini, Suadin namusunu kurtarmâk için yaptım.İste bunun ve dir ki, bugün, benim kim olduğumu ifşa, etmemenin Hee Yorum. Yaşadığımı Suad bilmemelidir. O zaman die si R €n büyüğü vukua gelecek, bir sile mahva le Zaten ölmüş bilinen ve hayatta nasibi olmiyan ie? rp > Ne yapacıksanız yapınız... Ölmem mi lâzım? Bunun imi j ve DI hazırlayınız... Sizden bunu rica ediyorum, beyefendi; bunu Tica ediyorum. z Sabiha başl Fakat ağlıyordu. Hiçkırıklarile ee Büğsünü bir elile bastırmağa çalışırken, diğerile dudaklarımı tutuyordu. z Müddeiumumt muavin!, bu kadını, cina, bi fecaatini anlamamış kadar hissiz > UNU SOR açıkça anlatmış oldu. i 2 Gi Rea) ne de Nimeti öldürmenize hak Yerdirecek bir sebeb olamaz. Bir kadm, kocasmı harbde öl Müş sanarak, kocasının kardeşile evlenöbilir. Kocanız dönüp geldikten sonra tekrar bereber yaşayamaz mıydmız? i — Beyefendi, bahsettiğim hâdise bir mantık değil, bir his hâdisesldir. Bunu anlıyabilmeniz, sözlerimin dogruluğuna ina- evkeden #ebe- ordu. Nitekim “ HABERİN EDENİ TEFRİKASI; 64 Yazan: Hasan Ras m Us nabilmeniz için, evvelâ hissinizle hareket etmeniz icap eder. Ben, bir anneyim. İlk kocasina sadık kalmak istiyen fakat, bü- tün gayretine rağmen bunda muvaffak olamıyan bir anne. Serra, söylediğim gibi, kocam beni katiyen affodemezdi. — Bir kadın, ölmüş bildiği kocasi üzerine tekrar evlenir. se sadakatsizliğine mi delâlet eder? Sözlerinize inanabilmek biraz müşkil... Sizin Suad beyin eski karısı olduğumuza, üst- nüze evlerdiğine inanabilirim. Fakat, anlattıklarınızın sizi, doktor Nedimle Nimeti öldürmeğe mecbur bıraktığına aslâ' Bana hikiyeleriniz bir masal gibi geliyor, — Böyle düşünmekte belki de haklısınız. Tahkikatınız el- tte sizi istediğiniz netice İle karşılaştıracaktır. Fakat araş ırmalarmızda tedbirli bulunmanızı, benim Sabiha olduğumu Sudd beyin katiyen anlamamasını rica ediyorum. Bu yerine getiri'emiyecek bir istek değildir, sanırım. — Hay hay!.. i Müddeumumi kapıya kadar ilerliyerek açtı ve dışarıya ses- lendi: —'Tabance bulunup getirildi mi? Kalın bir 868 mukabele etti; Kapıdan uzanan bir el, siyah saplı, toplu bir tabanca tutu- yordu. Müddetumumi heniz ğ Tak kapıyı kapadı. Elinde e şarak: — Bu tabancayla mı ateş ettini? . diye sordu. Pekin ha siyah bıyıklı müddeivmuminin gösterdiği tabancaya — Evet bu! - deği, p çevirdi. Sonra Sabihaya yakla” Ss ICAK, insanı buram buram, durduğu yerde terleten yaz günlerinden biriydi. Sabihanın, Karakola giderek, cina- yetini itiraf etmesi üzerinden daha üç gün geçmiştir. İrfan Pa- şa köşküne kadar uzanan, iki keçe, bodur çmar ağaçlarile süslü tozlu yol, güneşin altında kavruluyor, Kıpırdasanız terler, kol kaldırsanız ağır bir yük altında ezildiğinize hükmedersiniz. Bu- na rağmen, semtin çocukları, bodur çmarların gölgelendirebil- diği yerlerde oynuyorlar, Terli yüzlerine, ellerine, çıplak ba » caklarma koşuşmalardan havalanan tozlar yapışmıştır. Bir köşede, sıcaklığa tahammül gösteremiyerek serilip ka- lan bir sokak köpeğinin başında toplanari üç yaramaz, biçare peğin halsizliğile alay ediyor, dürtüyor ve hattâ tekmeliyor- lerdr. Köpek canı yandığı halde aldırış bile etmiyör. Biliyor ki, bu ağır hava, kızgın güneş altnda bir adım atmak, kendisine yediği tekmeden daha tahammülsuz gelecektir. Sokakta, bu birkaç çocuk ve köpekten başka canlı yok. İh- tiyar bir adam ağzındaki dişler gibi, şurada bir köşk, surada iki “Devamı var),

Bu sayıdan diğer sayfalar: