İ l 1 MAYTS — 1038 HABER'in zabita romanı «“Jncilernizi çalmam için bana yalnız bir hafta kâfidi!, dedim Müuryel ile — Şarli'nin bir otomobil gezintisine çıktıklarını, Lord Seamor"* gn bahçede bulunduğunu öğrendim. Şatonun köşesini kıvrılınca, hayret: ten dona kaldım: Gece hâdisenin geçtiği merdiven bâ- Vi yerinde duruyor ve Üzerine bir a dam tırmanıyordu. Dikkatli bakınca, bu adamın Lorddan başkası olmadığır nt gördüm. Elindeki makasla, duvarın girinti çıkıntılarında büyümüş yeşillik- leri kesiyordu. Yaklaştım. — Bonjur! Dedim. Gülerek mukabele etti vt İşiyle uğraştı. Merdivende hiç bir iz yoktu. Ne kan lekesi, ne de bir gey.. Merdiven dibin- deki çakıllarda da, orada kanlı bir hi- dise geçtiğine delâlet edecek bir tara> fa rastlıyamadım. Birdenbire, bir met re ötedeki otların arasında duran bir bere nazarı dikkatimi çekti. Bu, çok Kullanılmış, eski ve büyük bir bereydi. İç ve drş taraflarında, kan damlalarına benziyen lekeler vardı. Bu, yaraladır ğrm adamm beresiydi güphesiz... Lordun sesi apansır — kulaklarımda öttü: — Buldunuz mu? Ben de nereyt düştü, diyordum... — Neden bahsediyorsunuz? — Neden olacak? Bereden... Leord mubakkak benimle alay edi- yordu. — Bere mi, dedim, fakat bu sizia bereniz olamaz... Öyle buyük ki, giy- Eihi: zaman kolaylıkla görlerinizi ör — Evet, diye cevap verdi, hem hava güzel, hem de alınmasi Tüzimgelen ba- zi geyler. Onu Şarli ile Nis'e kadar (ândeıtım... Onun bu sözleri içimdeki kmkanç- lık hislerini büsbütün alevlendirdi. — Muryel'i bir polis memurile nâr bıl olupta Saşbaşa bıraktığmıza şapıyo- YUNd. Dedim, bir kahkaha savurdu: —- Şuşmağa değmez, Ralf... O, Müur- yet'i Bey Karnsvâla karşı müdafaa et- mek için kiralanmış bir adam.. — Fakat, onun, yeğeninizi kaçırma- a teşesbüs edeceğinden haberdar de- gilsiniz şüphesiz.. Lord Sesil, gözünün ucile beni sü- züyordu: » Yeğenimle, imcilerle kafanızı yör- masantz, Bay Ralf... — Günün birinde incilerinizi cağımdan endişe ediyorsunuz... « Bü biraz zorca olsa gerek, Ralf.. <— Evet, zordur, fakat imkân dabi- linde bir şey.. — O halde ne duruyorsunuz?. « İncileriniz beni hiç alâkadar et- göez. Pakat onların çalınışı — Muryel'i garara sokacaktır.. Lord, kısa bir müddet düşündü: — Azizim Ralf.. Kabul ediyorum ki, mükemmel düşünüyorsunuz... — Fakat, fazla hâyale kapılmıyorsunuz? —— O halde müsaâde ediniz, ben mağ sus incilerinizi çalakağım.. — İşte er meydanı Bay Rali... Eğer peşinize polisi takmadan incileri çala» cak olursanız, şerefimle temin ederim çala- y Rabas varı Bere, kan Jekele yi Ö laki Kir merletle ülze — bağıştiyaca- Lord Seamor yanıma inmişti. Bere- Bemi y n n aldı ve tersine çevirdi: ;ğıdıyıye ihtiyacım yokl. — Onu bir senedenberi bahçe - işlee —.N':kıdı Ühlet isti . rinde kullanıyorum. Otları keserken, | — — g KİT e DA eyoraimuz” elimi acıtmaması için makası ona sarı- y ğ M — Hayret! Bu kadar kısa bir zıman- jyorum.. Kan lekesi dediğiniz, makasın | L Peki... Mutabıkız... Artık ye- paslarından başka bir şey ideğil... meğe gidelim... — Yemin ederim ki, kan İekesi... İş Arabamla Nis'e kadar bir gerinti te bakınız... yaptım.. Şehirde bir hayli dolaştık! n —.H.' evet... Demin 'mlmu we İüzumlu bazı şeyler aldıktan sonra, kesmiştim de.., Fakat, B:rı),'k nİÇİN | yerzı) kaya şatosuna döndüm. İlk işim 5:;" :-ıtu meşgul oluyorsunua? Ne dü- | yözg Senmor'u aramak oldu. Lord, günüyorsunuz?.. düjresindeydi. Elinde bir ustura ve sa- — Ne mi düşünüyorum? Onu, dün bunlu bir suratla karşıma çıktı: Gece Üzerlerine ateş ettiğim adamlar- | —— gy D n e dan birisine ait sanmıştım. — Sizi rahatsız ettiğim için özür di- Lörd bayretle yüzüme baktı: lerim. Fena halde canım sıkılıyor. Jim- — Ne diyorsunuz?.. Ateş mi ettinis? | A astikle sıkıntımı giderebileceğimi sa- — İşitmediniz mi? Tam pencereni- | , Çorum. Jimnastik salanunuzdan isti- zin önünde beş mermi yaktım, demek | fade edebilir miyim?.. duymadıntz!.. Bense, sizi ürküteceğimi — Memnuniyetle.. Size refakat et- ve uyandıracağımır düşünerek ne kadar | ..x isterdim, fakat görüyorsunuz ki brüldüm! traş olmak Üzereyim... — Anlatmız, Ralf... Talsilât — veri- —— Bodrumlarda talonun yolunu bu- Hiz... Jabilecek misinis? Size yol göstermek Ona bir kaç cümle ile geceki büd- | üzere yanımıza bir hizmetçi alsanız... beyi hulâsa ettim. — Lüzum yok, Lord... — Tuhaf, çok tuhaf yey... Dostum <— Pekalâ... Gllzel eğlenceler temen Ralf, ruya görmediğinize emin miti- | aj ederim Bay Ralf... Miz?. Lord'tan ayrılır ayrılmaz elime şa- Dedi. tonun plinlarını ve puslayı aldım. bode v rum katmma indim, Plânlar ve pusla, Er maydanı Kırılkaya şatosunun — korldorlarında, Çok soğukkanlı adam olduğum mu> | tatoyu bilen bir hizmmetçiden daha doğ- hakkaktır. En müthiş ve tehlikeli we | Yu olarak bana yol gösteriyordu. E- larda bile muhakeme kabiliyetimi kay- | lektrik düğmelerinin nerelerde bulum> betmem. Buna rağmen, Lordun bu sö- | duğunu bilmiyordum. Fakat, cep lâm- YÜ karşramda az kalsın feyan edecek- | bem, bu noksanr kargılıyordu. tim. Sinirlerime güçlükle hikim o1 | — Bodrm katında rütubet, — insanın düm. Lordla aramın açılmasını isteml- iliklerine işliyecek kadar fazlaydı. Bir yordum. aralık, rutubete ve havasızlığa taham- — Misnüde eder izlelüle? mül edemedim. Kendiml ilk rast geldi- Dedim ve ayrıldım. Pi remin ah | Bim kapıdan bahçeye attım. Biraz iler- fına geldim, boş kevanları topladım. leyince, karşıma geraj çıktı. Hatırla- Lorda götürdüm: dım ki, arabanın Tüstiklerinden biri —İğte sösletimin isbatt ! Dedim, | patlaktır ve onu tamirle. uğraşmak da attığım kurşunların h ları.. benim iç'n iyi bir spor olacaktır. — İnanılacak şey değil L Tamir yedi dakiyadan fazla sürme- Diye homurdandı. Kovanları ellm- | di. Gürajdan çıktım: den aldı: Yavaş yavaş şatoya doğruldum. Zin- — İkdi kalibrelik kurgunlar... Kullan- dana İnerek tekrar jimnastik salonunu Oğmız tabanca güzel olsa gerek... ı aradım. Fakat, bir türlü bulamıyor- Biras sonra bahsi değiştirdim. düm. Nihayet bulamıyakağıma —aklım — Matmazel Muryel havanm güsret- | kesince yukarı çıktım. Jiğinden istifade ediyorlar galiba.. (Devomi var), HABER — Avişara pöslüm A S ICÇ Alman ordusunun dünü ve bu günü Genera! Fon Lüdender! |— Cihan harbinin iptidasında general Jöfr'ün Lüksemburg manevrası Üzerine dayanan bütün hesaplarını altüst eden iki hâdise olmuştu: Muvazaf — ve ihtiyat bütün Alman küvvetleri ayni — zamanda faaliyete geçebilmişler, muvazzaf ve ih- tiyât fırkaların teeşkkülleri de tam bir müşabehet ve beraberlik — göstermişti. Harp devamı müddetince de — ihtiyat ve muvazzaf bütün cüzütamlar tam bir vah det içerisinde çalışmışlardı. Bu beraber- liğin &&bebleri ordu kadrogunda bulunan , bütün y ve yi yların ayni değer de oluşu, ve ordu saflarınâ giren simıfla- rın gençliği ve zindeliğiydi. Demek olu- yor ki 1914 deki Alman ordusunun en ba riz vasfı bütün cüzütamların ayni şekilde hareket edebilmesidir. Bu da Alman baş kumandanımın istediği bütün tabiye ha- reketlerini gayet kolaylıkla tahakkuk et- tirmesine yaramıryan mühim bir âmildir. Eğer general Moltkenin yerine geçen general Fon Falkenhayn Alman orduüsu- nun harp kıymetinde husule gelen düşük lüğü ve buna çare aramak lüzumunu tak- dir etmemtiş alsaydı bu ordunun 1914 se- pesinde uğradığı ağır zayiatı büyük cü- zütamlar çerçevesindeki tımuml harp ka- biliyetini çok sarsacaktı. General Fon Falkenhayn ordunun harp küdretini mu- hafağza etmek için göyle bir vasıtaya baş vurdu: Genç ve harbin ilk zamanlarında. ki kıymetini muhafara eden kıtaları ayır- dı. Bunlara “hücum kıtaları,, ismini ver- di, nisbeten yaşlı ve yıpranmış veyahut çok genç ve harp görmemiş kıtaları mü- dafaa kuvvetleri olarak kullandı, Alman ordusunun birisi taarruz, diğeri müldafaa kıtaları olmak üzere biribirinden farklı İki parçaya ayrılması bu suretle başladı. General Falkenhayn'ın verdiği ve tat- bikine giriştiği bu karar — nazart olarak belki münakaşa edilebilir; fakat Alman ordusunun gerek çark, gerekse garp cep- helerindeki hareketini devam — ettirebil- mek İmkânmı bulabilmek için böyle bir tedbire müracaatı zarur! idi. Bu cepheler. de harbeden kıtaların saflar arasında har bin de doğurduğu büyük boşluklara rağ- men. harp kudretini muhafaza edebilme- $i için, yeniden bu kıtalara verilecek genç kur'a neferlerinin evvelâ müdafaa kıtala- tında harzırlanarak pismesi ve ondan sön ra büyük hareketlere girişecek kıtalara *- tevzli harbin doğurdulu bir — zaruretin ifadesidir.Bundan sonra Başkumandanın en farla ehemmiyet verdiği nokta: her iki cephede hareket eden Alman kıtalarının gerek cürütam adedlerini, kerekse her cü- rütamda bulunan erlerin ve vasıtalarm gavısını mehafara etmek ölüvardu. Cün- Ki trtalar haretratlarinda afirat va alAratI | ansat Hu savede muhafara — edehilecek- lerdi. Halbuki 1917 nihavetinde Lüdendorf Franstz cephesine büvük taarrızunu ha- yırladığı vakit bu en son çart mevcut de- * Jecek boşluğu birkaç ay Yazan: General Baraliye Fransanın meşhur « Askeri muharriri — — Fyansamın meşhür askeri muhayriri — ğildi. Vakia taarruz ordusu kuvve hattâ bu kıtalar kadrolarında husule ge- müddet içerisinde bile dolduracak ihtiya " kuvvetler de hazırdı, bu kıtaların malze- mesi ve mühimmatı ihyiaçlarından çok fazla olarak mevcutdu. Fakat kamyonlar, bütün kıtaları istenilen noktalara — iste- nilen saatlerde götürmeğe kâfi gelmekten çok uzaktı ve topçunun bir yerden diğer bir yere geçmesini temin eden beygir ve traktörlerin sayısı da azdı. Bu sebeb orduyu biri hareket halinde bulunabilen diğeri de mevzilerinde kal- a maya mecbur olan iki grupa ayırdı. Bi- rinel grup cephenin herhangi bir nokta- şma naklolunabilir ve muvaffakiyetlerin den derhal istifade edebilirdi; fakat mik- tarı azdı. İkinci grup miktarca daha faz- ta idi. Fakat yalnız bulunduğu istikamet- te taarruz edebilir, o istikamette düşmanı bozabilir, hattâ takip edebilirdi. Yalnız vaziyet icabt taarruzun — istikametlerini değiştirmek, süratle cenahlara — geçerek oradan ricati işkâl veya yardımcı kuv- vetlerin gelmesini tehir gibi hareketi icap ettiren tabiye manevralarını yapamazdı. Hakikaten Lüdendorf ordunun heyeti wmumiyesi üzerindeki bütün çalışmala- yetini haiz yalnız 56 fırka bulundurabili- yordu, buna mukabil — mevzilerde harp etmeğe âmade 136 fırkası mevcuttu. Har bin devamı sırasında harekete geçen fır kaların yıpranma ve yorulması, safların boşanması yüzünden yeni fırkalar tara- fından istihlâfı icap ettiği vakit bu istih- Vf hareketi ağır ağır — yapılabiliyor, bu hareket taarruzun ahengini bozuyor, düş mana kendini toplayabilmek için vakit kazandırıyordu. Lüdendorfun daha o va- kit hatıratında böyle bir vaziyetin husu- Künü tecssüfle görmüş ve not etmiş oldu- Ku anlaşılıyor, fakat bu vaziyetin husu- lünden kendisinin mesul olduğunu bilmiz gibi görünüyor, halbuki bu vaziyet “Hin- denburg plânı,, ismi — verilen ve Lüden- dorf tarafından yapılan harp malzemesi imalâtı programmın — neticesidir. Lü- dendorf ne Alman sanayijmi çok kamyon, çok traktör imaline götürecek yerde çok top, çok mühimmat imaline sevketmek guretile işlediği ağır hatayı gürmiyecek, ne de bu yanlış görüşün müstakbel ev. kulceyş hareketlerindeki — muvaflakiyet. sizliğin ilk tohumu olduğunu farketmi- yecek bir vaziyette değildir. Binaenaleyhi Alman muvaffakiyetsiz. Hiği gözönünde tutularak Alman impa » ratorluğu ordusunun tarruz veya müda- faa ordusu halinde iki kısma ayrılmasını bir hata olarak kabul etmek doğru değil. dir. Alman muvafafkiyetsizliğini doğuran bu iki çeşit ordu cüzütamları sayısı ara- sında nisbetsizliktir. Hattâ bugün için or- duyu böyle İki kısma ayırmanın bir mec- buriyet olrluğu da iddia olunabilir. Çün- kü bugünkü millt seferberlik - sistemleri harbin başlangıcında ve yaşları biribirin- den çok farklı milyonlarca — insant ordu safları arasında toplayacaktır, Acaba 988 Alman ordusu hazırlanırken bu sistemle- rin hangisine temayül ediliyor? Ordu ta- biye ve sevkülceyş hareketlerini — ikinci plânda bırakarak toplu fakat gayri müte- canis cüzütamlardan mır teşkil edilecek, yoksa 1915 de başlayıp mütarekeye ka- dar devam eden sistem takip olunarak taarrız ve müdalfan orduları diye İki çe- git kuvvet mi hazırlanacak? Zaten çok yeni bir tarihe kadar bu me- sele ancak nazari olarak münakaşa edile- bilindi. Çünkü Versay — muahedesinden gibi uzun bir $ Gencral Fon Secekt sonra 15 sene bu muahede Alman ordu- su üzerine hâkim oldu, bu — muahede 100.000 kişilik meslek kıtalarının haricin- de Almanyada bütün askeri — talim ve terbiyeyi menediyor ve istikbalde millt bir Alman ordusunun hareket haline geç- mesi imkânı ortadan kaldırmak gayesini takip ediyordu. Almanyanın elindeki kı- taların ihtiyaçtan fazla olan bütün mü- himmatının tahrip edilmesini şart koşa- rak cihan harbi esnasında askerlikte piş- miş sivil Almanların kısa bir zaman sar- fımda talim görmüş bir asker kütlesi ola- rak harp sahalarına taşınması ihtimalle- rini de azaltmak istiyordu,. Müttefik or- dular kontrol komisyonları ve Ren hav- zasının işgali devam ettiği müddet zar- fında bu geraite riayet edildi. Millt Alman ordusunun yeniden tesşis edilmesi Alman milleti için erişilmesi mat lâp tek gaye idi. 1921 de general Von Sekt yeni talimatnamelerin yanına bugün kü meslek ordusunun bir gün memleketin bütün kuvvetlerine çerçeve vaziyetini gö- rebileceğini kaydettiği vakit bu çok uzak bir istikbalde tahakkuk — edebilecek bir hülya gibi görünüyordu. Alman gençle- rinden, gizli olarak, askerlik talimi gören lerin sayısı cihan harbine — iştirak eden eski muhariplerin arasında senelerin aç tığı boşluğu bile dolduramıyacak kadar azdı. İşte bu sıralarda Almanyada Fran- sız ordusunun bundan sonra süratle seler ber edilemiyoceği hakkında hasıl olan ka- raat, Alman atkeri makamlarına Alman ordusunun gene eskisi gibi, biri taarruz, diğeri müdafaa ordusu olmak üzere ikiye ayrılması icap ettiğini ilham etmiş g!.hi görünlyor. Olkuyucularımız bir çok detalar izah e- dilmiş olan Fon Sekt sistemini herhalde hatırlarlar. Bu sistem bütün — askerlik vasıflarını haiz, en yeni vasttalarla tec- hiz edilmiş 300.000 kişilik bir ordunun icaplarından olarak geç hazırlanacak olan düşman ordusunun tamamile — seferber hale irca edilmeden evvel düşman arazi- Bini istilâ ederek seri muvaffakiyetler ka- zanabileceği ve bu suretle arazisinin düş- man tarafından istilâema mani olacağı kanaatine istinat ediyor. Taarruz ördusu eldeki 100.000 kişilik ordunun gizli olarak talim görmüş ihtiyat kuvvetlerile derhal üç misline çıkarılmasile hazırlanmış ola- caktı. Milif toprakları koruyacak, taar- ruz ordusunun iİşgal ettiği yerlere doğru yapılarak oraları muhafaza edecek olan müdafaa fırkaları Almanyada — mevcut olan ve miktarı hiçbir vakit 50 fırkadan aşağıya düşmemiş bulunan eski muharip lerden teşekkiüll edecekti. Fakat herhalde bütün kuvvetlere kâfi gelecek malzemenin hariçten yardıma ih- tiyaç hissettirmiyecek sürette memleket dahilinde imali bir zaruretti. Rapallo an- laşması ve Almanyada biribiri arkasına i e —