6OO yıl eçv_;lkl. Litvanya ile birleşmiş büyük lehistan Lehliler istiklâllerini nasıl kaybetmişlerdi ? Onlar, “Türk atları Vistül ırmağından su içtiği zaman Lehistan kurtulacaktır ! ,, derlerdi Garip tesadültür: Cihan harbi sonunda isliklâline kavuşan Lehistan, Cihan harbi içinde Türk atlarının Vistülden sulandığını görmüştü Tarikçi aerkadaşımız Reşat Ektem Koçumun, son Litvanya - Lekistan hâdiseleri münasebetile Lehistan ta- tikine cil yozdığı iki yazıdan birini 24 mart petşembe günü neşretmiştik. İkinci. yazıyı bugün veriyonuz: Litvanya ile birleşmiş büyük Lehis- fan, en parlak devrini on yedinci asrın sSonlarna doğru yaşadı. Ve çok geçmedi ©n sekizili asçı doldurmadan parçaları Lehistanın en tehlikeli komşusu Rus- Ya jidi. Büyük Petronun çarlığı ile baş- layan yeni inkişaf devrinde, orta Avru- Panm sanat ve fikir kayvakları ile sıkı bir teması temin edebilmek için Lehis- fanı yolunun üstünde, — kaldırılması el- Zem, bir engel görüyordu. Prusya kralları, Leh kralınm tebeası o lan Kürland ve çarki Prusya Almanla- mınr yabancı bir ırkım boyunduruğu al- ftınmda görüyordu. Rusya ve — Pru n Lehistan üzerindeki ihtirasları karçıvır 'da Avusturya da lâkayt kalamiyor Mal ve şark sınırlarını Galiçya ve Fo dolya gibi Leh eyaletleri üzerinden : Mayı tasarlıyordu. Lehistanın — dahi bitmez tü- kenmez zadegân rekabetleri, büyük Leh aşilzadelerinin kralm otoritesini hiçe in- dirmiş olmaları bu muhteris ve kötü ni- Petli komşularının işini fenalaştırıyordu. Büyük Lehistan, Ladinlas Gagelon a- Cinda bir Litvanyalı — beyzadenin Leh kralr intihabı ile meydana çıkmıştı. Ga- Relon hanedanınm son hükümdarı 1572 yılında evlât bırakmtyarak ölünce, Leh ve tacı sahipsiz — kalmıştı. Yeni a Leh beylerinden teşekkül eden et meclisi seçecekti. — Bilâhare, her Leh kralmım ölümünde bir Avrupa buh- ranına sebeb olacak olan bu seçim, dalıa iik şafhasında büyük Avrupa devletle- Tinin müdahalesine yol açtı. O zaman, Avrupanın efendisi Türk- letdi. Türk imparatorluğunun idaresi de Sokullu Mehmet paşa gibi değerli, bir vezirin elinde idi. Sokullu, Lehistanı, Yeni vyeni kırırldanmağa başlayan Rusya Ya karşı bir tampon, Türk impâratorlu- kunun can düşmanı Avusturyaya karşı Yazan Reşat EKREM ” $e Teh Krallarından Birinci Stanistavs Leh Krallarından İkinci Stanislars va seçildi. Fakat hoppa bir delikanlı olan kral Hanri, biraz sonra kardeşi ölünce, Fransa tacını Lehistan tatına tercih et- ti ve Lehistanı yüzüstü bırakarak gizli- ce memleketine döndü. Bu sefer Sokullu Lehistan meselesine daha ziyade ehem- da bir bazkı gibi kullanmak istiyordu. | miyet veren Türklere tabi beylerden Er- Garpta ise Fransa, kuvvetli bir Lehista- hr, Fransa sınırlarının daimi tehlikesi o- lan Alman âlemi için bir korku telâkki ediyordu. Bunun için, birleşmiş Türk ve Fransz nüfuzu ağır basınca, Leh tahtına, Fransan kralının kardeşi Hanri dö Val- del beyi Botori İştuvanı Lehistan kralı seçtirdi. Lehistana bu suretle Türk poli- tikası mihverine bağlı bir devlet — oldu. Bu Türk himayesi, Lehistanım daha iki asır kadar yaşamasını temin etti. Fakat küvvetli bir Türk kılıcırın Le histanı koruyan bir silâh olduğunu gör- mekten acı düyan mutaassıp — katolik Leh beyzadeleri, on dokuzuncu asra ka- dar yaşamış olan haçlı düşüncelerine sa- dık kalmışlar, kendilerini yutmak istiyen komşularıma karşı bir siper olarak kalk- mış Türk kılıcını kırmağa çalışmışlardı. 1683 de Merzifonlu Kara Mustafa pa- şa Viyanayı ikinci defa muhasara eder- ken, mukaddes Roma Cermen imparato- ru payıtahtı brrakıp kaçarken, Lehistan kralı Jan Sobyeski Leh ordusile Viyana- Rın imdadına koşmuş, Merzifoluya kar- şt hazırlanan ihanetlerden istifade ede- rek Türk serdarınım bulunduğu noktayı basmış, bizim Avrupada ilk büyük boöz- günumuza sebeb olmuştu. Jan Sobyeski, bu yardımı ile Viyanayı kurtarımş, Lehistanın — mezarına da ilk kazmayı vurmuştu. İmparator, payitah- tinı börçlu olduğu bu sersem düşmanına teşekkür etmek nezaketinde bile bulun- mamıştı. Fakat onun — ölümile de, Leh yadepânı üzerinde nüfuzunu göstererek Saksonya prensi Fredrik — Ögüstü kral seçtirmeği de ihmal etmemişti. Bu sıra- larda, İsveç, gimali — Avrupada, Baltık memleketlerinde en kuvvetli devlet ol- müuştu. Fransanın ve Osmanir impara- torluğunun da tabif bir müttefiki olan İsveç kralr Demirbaş Şarl, Rusyayı uyan dırmak istiyen büyük Petroyu — biribiri | arkasından mağlübiyetlere uğratıyor, Fredrik Ögüstü Leh tahtından attırarak İsveç politikasına taraftar, bilâhare Fran sa kralının kaynatası olacak Stanislan Lekzinskiyi Lehistana kral yaptırıyordu. Fakat yenile yenile yenmesini öğre- nen “Petro, Demirbaş Şarli Poltavada mağlüp edip Türkiyeye kaçırtlıktan şon- ra, Lekzinskiyi de Lehistandan - kaçırta- rak Fredrik Ögüstü tekrar yerine getiri- yordu. Görülüyor ki, büyük Lehistan, kom- şularının ve büyük Avrupa — devletleri- nin elinde, artık bir oyuncak — olmuştu. Bunun da yegâne sebebi, dahili karışık- lıklar, Leh zadegânı arasmdaki tehlike- hi ihtiraslardı. Hakikatte cumhurreisine “Kral,. âdı verilmiş bir cumhuriyet olan Lehistarım idaresi, bu zadegânın — teşkil ettiği Diyet meclisinde — idi, Fakat bu meclisin de bir — iş yapmasına imkân yoktu. Zira, orta çağlardan — kalma bir ananeye göre, memleket müdafaası için dahi olsa, azadan yalnız biri teklif edi- len kanuna itiraz eder, (veto) hakkını kullanarak kabul etmezse, o teklif red- | l e n Paris artık sefalet şehri oldu Parisin kenar makollelerindeki harebelere sığınan İspanyol muhacirlerinden bir cile Bütün dünyanın “eğlence şehri,,, (zevk diyarı) olarak tanıdığı — Paris, artık o eski vasfını kaybetmektedir. — Şehrin en kibar mahallelerinde bile fıkaradan ge- çilmiyor. Etrafta görünen, tam bir sefa- let manzarasıdır; şurada eski püskü bir sürü eşyadan mürekkep bir yığın... Öte- de, bir duvar dibinde kaldırım taşlarını başlarıma yastık yaparak yarı baygın u- zanmış perişan kılıklr insanlar... Karde- şin kardeşle, babanım oğulla boğazlaştı- Bt İspanyadan hicret denler, Almanya- nın ilhakı üzerine Avusturyadan kaçan- lar, Alman nasyonalistleri — tarafından hudut harici edilen Yahudiler, Parisin kucağrmna sığınmış bulunuyor. İşin kötü tarafı, yabancı salgınına uğ- tıyan Pariste zabıta vakalarının da art- masıdır. Hüviyetleri bir türlü tesbit & dilemiyecek ve şurada burada göçebe ha- linde dolaşan yabancılar Fransız zabıta- sını birçok zorluklarla karşılaştırmakta- dır. Parise gelmiş olan Perey — adında bir Amerikan gazeteci, eğlence diyarınım çok yakın bir zamanda şöhretini kaybedece- gini yarmaktadır. İspanyadan hicret e- denler, Parisin yanmış kenar mahalle- lerindeki harabeleri — kendiletrine melce yapmışlardır. Gazeteci, bu — harabeleri gezmiş ve içindeki ailelerin yaşayışları- nı tesbit etmiştir. Yedi çocuklu ihtiyar bir İspanyol kadını, Amerikalr gazeteci- ye dertlerini şöyle dökmüştür: “— Kocam Aragon cephesinde öldü. İspanyadan perişan bir halde çıktık. Ha- yattayız. Fakat bilmem ki buna ne dere- ceye kadar “yaşamak,, diyebiliriz. Dört küçük çocuğum, Parisin en — kalabalık yerlerinde dileniyor. En büyükleri akor- deon çalıyor, ve ancak ölmiyecek kadar karnımızı doyurabiliyoruz.,, Fransa zabitası, Paristeki yabancıların mühim bir kısmımı hudut harici etmeği düşünmektedir. dolunurdu.Ecnaebi. nüfuzu ve parası,Leh Diyetinde daima bir ((veto) diyecek a- ğır bulahiliyordu. Bundan maada, Le- histanın daimf bir ordusu da yoktu. Leh ordusunu, Leh zadegAnının tedarik etti- Bi kuvvetler teşkil etmekte idi. Frodrik Ögüst 1733 de ölünce, Lehistan meselesi, büyük bir Avrupa buhranma sebep oldu. Avusturya — ve Rusyanın — müşterek namzetleri, ölen kralın oğlu — Saksonya prensi Üçüncü Fredrik Ögüst idi. Fran- sanın namzedi de, genç kralım kaynatası eski kral Lekzinski idi. O sırada çarlık tahtında bir kadın, Anna oturmakta idi. Leh zadegânı da Rusyâdan ürkmiye haş- Tamışlardı. — Seçimi, 4000 — reye karşı le Lekzisnki — kazandı. Fakat çariçe Anna, bu mağlübiyete tahammül edemedi, Lehistana giren büyük bir Rus ordusu kralı Danziğde — muhasara etti. Lekzinski kaçtı. üçüncü Ögüst Lehistan kralı ilân edildi. 1763 yılına kâdar 'Le- histanı Rus ve Avusturya emelelrine uy- gun olarak idare etti. Bu tarihte de, kinci bir Rus ordusu, fakat bu sefer di- Ber bir çarirenin, ikinci Katerinanin göz- delerinden bir Leh gencini, — Stamitlas Poniyatovskiyi kral seçtirdi. Lehliler, memleketlerinde ıslahat yap- mak, veto hakkını kaldırmak, araların- daki geçimsizliklere nihayet vermek isti- yorlardı. Fakat çok geç kalmışlardı. Çün kü düşman orduları Leh topraklarımı çiğ- nemeğe alışmıştı. Lehistanda hakiki kral, büyük bir or- duya dayanan çariçenin Varşova elçisi çiğinin milli hislerini uyan- ven mutaassıp Lehlilerin en büyük ruhani reişi Karakovi piskoposu May- Devamı 11 incide) YAKT DI Tamtadığını, soğukkanlılığını muhafaza edemediğini görerek, büsbütün sinirleniyordu. Tam ayrılma kararını tatbik edeceği Bünde, işi sarpa sardırmaktan da korkuyordu. Suad, bilâkis sakindi. Ö, buraya, bir yuvanım yıkılmamasını temin için gelmiş ve hattâ söze başlamış bulunuyordu. Gözle, Tinin görmediği bakışlarını, Sabihanın bulunduğu yerden daha başkâ bir elhete sabitleştirmesinden anlaşılıyordu. Bu son sua. line de cevab alamayınca; — BSöyiemek istemeyişinizden anlar gibi oluyorum Feride Hanım - dedi. Son günlerde affedemiyeceğiniz bir hata işlemiş Olacak Selim... Bunu ondan da soracağım... Elbette hakikati an- latacaktır... Fakat daha onunla konuşmadan sizden hatası ne Olursa olsun onu affetmenizi rica edeceğim... Ayrılışmız yalnız Selimi değili, bizi de üzecektir. Hele Ferid'i ve dolayısiyle beni.. Sabihanın heyecandan içi içine sığmıyordu. Suad, kısa bir düruştan sonra devam etti: — İzâh edeyii *dedi, Niçin Feridi üzecek?., Ferid iki se- e önce kaybettiği anasını sizde bulmüş bir hastadır... Ona © kadar iyi, o kadar candan alâka göstermişsiniz ki ve o sizi o kadar sevmiş, o kadar benimsemiş ki adetâ ikinci ve hakiki Anası olmuşsunuz ,. Sizi de kaybetmek bu hüsta çocuğu büsbü- Yün aarsacaktır... “Bana we n çocuğumuzdan!” derseniz buna karşılık söz bulamam. Fakat sizden böyle bir kargılık gelece- Bini hiç sanmıyorum. Önu, asıl anası kadar sizin de sev Size kaniim... Böyle olmasaydı aranızdaki bu bağlılığın doğ. Masmma İmkâr tasavvur edilebilir miydi? Sabiha sarsılarak cevab verdi: — Faeridi severim. Fakat bu, burada kalmama yeter bir se. beb değil.. Suad, başını Sabihanın sesine çevirdi: — Haklısımız Feride hanım - dedi. Yetecek sebebi müştere- temin edemez miyiz?.. — Hayır Smad Pey.. — Anlaşılıyor ki Selim, hiç affedemlyesceğiniz bir hata yay- Miz. Onu affetmenize ne Ferid'in sevgisi, ne de benim ricam kâfi gelmiyecek. Aşkm ve ratrrabın ne demek olduğunu çok iyi USTERİA'P, VEFACİA' ROMANİI at melr? HABERİN EDEBİ TEFRİKASI: 29 Yazan: Hasan Rasim Us bilen biriyim Feride Hanım. Selimin sizi sevmediğine, sevemi. yeceğine, affedilemiyecek bir hatada bulunduğuna inanamıyo- rum. Çünkü, bir kocanın — kartsmı soveceğine, — hattâ sevmediğini sansa bile seveceğine inanım var. Düşününüz, bu kararınızla bir evi, senelerce acıdan acıya koşmuş bir evi yeni bir üÜzüntüye sürükliyeceksiniz. Sizi babaram, annemin Sabiha- dan daha çok sevdiğini görmekle sevinçliydim. Bu sevincim; demek ki bu kadar kısa bir zamana İnhisar etmiş bulunacak. Bu çok acı Feride Hanım.. Çok acı... Selime acımasanız da, si- zi bu kadar sevonlere aotmanız icnb etmez mi?... Suad hafif bir sesle ilâve etti: — Goçimsizliği doğuran sebebi söyleseniz de şu affedilemi. yecek hatayı biz de öğrenmiş olsak... Yoksa Selimin başka bi. riyle münasebetinden mi haberdar oldunuz?.. — Hayır! — Ortada tashih edilemiyecek bir hata yok o halde! Bence affedilemiyecek hata, ancak bu olabilir. Sanırım, herkes de, hattâ siz de benim gibi düşünürsünüz. Buhdan gayri sebebler- den ileri gelen geçimsizlikler, kart koca arasını ktsa ve muvak- kat zamanlar icin bozabilir. Babiha rüzgürâ tutülmüuş bir dal gibi sallanıyordu. Ayakta duramıyacağın! anlaymca pencere yanındaki koltuklardan biri- neoturdu. Nasıl büyük bir günah işlemişti ki, cezadan cezayı çarpıldığı halde, hâlâ kendisini Allahma affottirtememisti... — Kabahat ne Selimde, ne de bende Suad Bey, . diye inledi — Bizde mi? W L UUT LĞ 'HAKKİI MAHFUZDUR Kulakları uğulduyordu. Dudakları kıpırdıyor, sesi çı- kıyor, fakat, ne söylediğini — bilmiyordu; yavaş yavaş, sesine lâzım gelen itinayı gösteremiyerek söylendi: — Sizde de değil Suad Bey, taliimizde... Biz, Selimle istiye- rek birleşmedik.. Ne o beni, ne de ben onu sevmiyoruz... Bütün mesele burada... Suad, ıstırabın titrettiği bu seste, sekiz senenin hasretini hâ., lâ içinde bulduğu bir ahengin tatlılığını hissetti. Hafifçe göz kapaklarını indirdi. İstedi ki bu ses devam etsin ve hemen ke. silmesin. Fakat o, kulaklarına zevk, içine ümid veren bu ahen- gin çok sürmediğini duymaktan büyük bir üzüntüyle irki'di: — Devam ediniz, - dedi. Sonra? — Sonrası bu Suad Bey, bu şerait altında birlikte yaşama- mıza imkân buluyor musunuz?... — Onun' ve sizin başka birer sevdiğiniz mevcut olmadıktan sotra evet... — Cevab vermediniz Feride Hantm?... mı arıyalım ? — Evet.. Sabiha artık tahammü! edemiyecekti. Bütün kurtuluş yol. darınım kapalı olduğunu anlryordu. Bu kapalr yollardan birini, ancak o yalana benziyen hakikatin açması ihtimali vardı. Azı- cık gw:ı'-k davranması, geri kalan ömrünün hep bu işkence çinde geçmesine sebehiyet verecekti. Tekrarladı: — Evet Suad Bey. Bu nokta üzerinde arryacağız. — Belimin ihaneti mevzubas olmadığma göre... Suad'in bitiremediği cümlesini Sabiha titriyerek tamamla. di — Benim ihanetim var Suad Bey,.. ç BSuad'in rengi uçtu. Görmiyen gözleri büyüdü. Deriri bir iç çekmesinden sonra ancak: — Ya! . diyobildi, Az durdu. Elini alnıma götürerek, ilkin- den daha hafif: . Sebebi bu noktada KDovamı var) e nnt — SÜÜ K ee ei ai