Ve AAA ! c RAKLI bir erkekle tuyoletli bir genç kadın, Elsenden meydânında 20 na- 4 İt evin Behiş, mermer —merdivenle- M0n çıklılar. İkisi de sössizce yürüyor, BRUktü Amemeğe . çalışıyorlardı. . Erkek, Hladeki anabtarı. deliğe sokarken - / genç körkarak etrafına — bakındı; kapı e » kadın önde, erkek arkada içeri gir- *t 'Saat biri çeyrek geçiyordu. Bvla içi zindan gibi karanlıktı; hiç ses, da yoktu, Fakat kadıti o kadar heye- da di ki kalbinin çarpmasını hir çekiç '!lhheuniu hışırtısinı da bir kiş ge Ü feftinası gibi düyüyordu. Kendixsini | Hinden tülan arkadaşına Ütrek bir şesle: — $imdi korkuyorum, hem çok korku- 4! dedi. ._ı*fhdnu soğük kânlihiğinı biç bozma- — Telâş etmeyin, dedi. Korkulacak hiç 1&y yok... Bahsettiğim oda yukarıda; | ::"fırexı avluya açılıyor... Merdiveni çı- MAĞA sol kolda, ikinci kapı. Daha lâmha- —.Nmk istemiyorum; elektrik fenerimi $ t fıkarmadım. Elinizi bana verin, ben y #Ötürürüm, Şimdi merdivenin B Yara Adasınız, Trabzanı — buldunuz mu?.- Sıkalım... Ön iki ayak; — sekirinciden Sağa döneceksiniz. Bir... fil... üç... ?ıı:"" Kata varınca, halı döşeli bir ko- ı.':ııı keçip geniş bir odaya girdiler. Dul elektrik düğmesini çevirdi: Yata: Ü Süd Sücanda, kalın abojurlu — bir lâmba h biribirine tuhaf — tuhaf bek İkisi de dar. Kâdın b nla B z"'mı Oldu ise? Skek alaycı bir tavırlı _.'.,lîııı bir gören oldu ise felâket! dedi. nmxııı fuvaletle bilseniz ne güzelsiniz! Beş, !ti çok severim,hem dikkati çek: .ıı;ıh"" de çok yakışır. Buraya iş İçin Gim, ' Olmasak size şimdi ilâm aşk eder- Geğil ÇAMA evveli işimiz Mit k“:îrı lavrını bırakmış, artık ağır ağır, ,.__:H'r;mi iyice telâffuz ederek konuşu- © Üevam otti G Doğrusu korkmanıza bak vermiyor İttap v Gerçi kendinize bırsızlık ustası o. .. hh!ndmlıi, yani İngiliz bırsızlarının Göş yibünu Jim Garih'i intihap — etliniz —..7! de olsa bu, İlk hırsızlığınız... Ace- Haa 'İZde bepimiz korktuk. Hele biraz Ria, ' geçsin, siz de biraz tecrübe edi- —u" Vakit anlarsınız: İlk bakışta en cü- _":ıı özüken İşler, hakikalte —enar İle gel olanlarıdır. Bizi ya gören oldu Bln Prsunuz.... Varsın olsun! Sizin, be- N':hı temir pak giyinmiş insanların, Ülğen; ADahtarla açıp eve sakin sakin gir- Jeğıyı Sörenler, onların hırsizlik etmek İs- lerini akıllarından bile ge ç Tatı öyle ama gene tehlik &y », *Mliyorsünuz, elendim. £ hc hareket etm ı.qı"' tehlikesiz iş olar .,""nc dölüsü para k: Tağın' Gft bü sözlerle DA yalvardı: ç olmazsa çabuk Mümkün ,»: kadar çabak... Sizin böüyle hiçbir Brnadan münakaşaya - kalkıştığınızı Jim Ç* çıldıracak gibi oluyorum... biç © tebinden bir defter çıkarıp üzerine Yler yazdı, sonra kâğıdı. kadına v- — Râdın okudu ve gene yalvarır gibi: &_'m- dedi, Seotland Yard, İngiltere'de, Tüğeç Höla hirsiz olmadığını biliyor, ikt n'[' sİzi sarıyor. Şimdiye kodar ya G, :;Mı yakalıyamadı ama dikkat e- Di İ h insana her zaman yar olmaz... h". Yakayı ele verebilirsinir. Burada İı.;—""" Uzun Tükırdı ile vakil geçirece- ı*ıı :;_İmıxl Biran evyel bitirelim de çı dipidetim, $"â:::ık l!:llznl)!ı,_ fakat ei kadımı değil, başka bir şeyi aai Pelliydi. Biraz sonra kapıya doğ- —'. bi görmek lâzım, rmez. lalım. 4 fakat kolu masaeın — üzerinde t 'ir Çin çabağüna — çarptı; çubuk n t;le Yere düşüp kırıldı. k"lk lektriği söndürdü, oda gene derin dita daldı. İkisi de, Yerlerinde birer h. yöYkel gibi dönakalmız, bekliyor- ol ""h;—,l astıma saatin Seti Sİniz aşağıdan u. H İ "ı"' dakika sonra Jim, yavaş, fakâl —.“:hvlnb'lrrck bir sesle — B 36 değilmiş! dedi, Bin misiniz*... Hem sizden bir rf ae Vaz, Ç u, e :ı"“" W'Nı'ı 9$ey olsa bile sleş etmeyin. Kan dük “Sin, Jim, yöksa halimiz çok Tena 6- K On M.'tan hiç korkmayın. Ben üzerimde Yule * Yaşımam Bile 9 “ihin bir ses lde ustalığımızı kullarım, * İ do * baka- 'tı.,_.:_'ı Eller yukarı, Jim Garih, yoksa ._m' t kusı kapladı. — Eşikte l EZün bir hırka, ayaklarına terlik Sünyar S tabancalı, iri yarı — bir adam M — çelik gibi parlak gözlerini İsvş * Çevirm g, 29 Katılırıp: nahım * dedi; . Tim, Mentle kolla yfe ” bu dü Üo& Ne kadar tehlikeli şeyt dedi. Ya bizi | Ji bir İşe | ganıni ha- | Bana ustabğım vartıış.. Fakat bayana müsasde edin de otursun, bayılıvermesinden korkuyorum. İri yarı adam gülümsedi: - Gençliğimde, dedi, yani bundan çok, pek çok zaman evvel bir hikâye dinlemiş- Um: #damcağızın biri, elinde bir tabanca olduğu için kendisini vaziyete hükim san- mış, İhtiyala lüzum görmemiş. Muhafaza | ettiği adamlar da onun bu halinden istifa- t de ederek dikkatini başka — bir noktaya çekmişler ve hemen üzerine atılıp elinden KİK alrvermişler. Ben de onun haline | Güşmek istemem, dostum. — Bayan acaba sahiden bayılacak mı diye — gözümü slz- den ayıramam. Ö da hemen sizin yanını: a ge ki ikinizi de gözönünde tutabi- leyim. Lütfen, Bayan, biraz çabuk olun!... Hah! şöyle; sözümü tekrar ettirmediğiniz için taşekkülr ederim... Bir adım ilerledi, kapının yanındaki ma- sanın kenarına ihtiyatla ilişli; — fakal ta- bancası hâlâ Jim ile arkadaşına mülevec- Merhametkâr denebilecek bir tavır- — Sirzi böyle elleriniz yukarıda beklet- Üğime çok mütcessifini, — dedi; fakat ne yapalım, biraz daha öyle dürmanız lâzım, ben sörümü bitirinceye kadar... Hem insa- nin kolları yükarıda dürması hayli yorü- | cüudür ama karnına kürşün — yemesinden hayırhdır. Jim, hak verir gibi başını eğdi ve: | — Ne demek istediğinizi — anlıyorum, dedi. Doğru, hakkınız var... Fakat — biraz gabuk olsanız da bizim işkencemiz de ni- hayet bulsa... İri yarı adam, halden anladığını başı ile işaret etil; sonra genç kadına terbiyesirce | bakmağa başladı: — Doğrusu çok güzelsiniz, dedi; nasıl oluyor da Jim Garth gibi bir adamla gez- | meğe razı olüyorsunuz, anlıyamadım. Masaya sımsıkı — yapışmıştı... Jim onun sözünü kesti: — Sizi henüz bayana takdim etmedim. Müsaade büyürür musanuz? 'Tabancalı adam istihza ile güldü: - Sizin cosatelli bir adamı olduğunuzu işitmiştim, doğrusu hiç mübalâğa etmemiş- ler.. Demek ki benim kim olduğumu öğ- E renmek istiyorsunuz. Peki, — söyliyeyim, ama dikkat edin, bu sefer — bayan değil, | hayretinizden siz bayılabilirsinir... — Ari- zim Jim... erak elmeyin. Yalaız bir ricam vâar: bana “Azizim Jim,, demeniz hiç ho- | şuma git or; ben Tâübaliliği sevmem... Fakat ne ise. Bir kere oldu... Muarefemiz bu kadarla kalmıyacak. Belki sonma Mübaliliğe de müsaade eder. iz.. Hiç üzülmeyin.. Şimdiye — kadar hiçbir yerde buluşmamış olduğumuz hal- de sizi lanmmama, adınızı bilmeme hayret | ediyorsunuz, değil mt? — Evet,, hayli garip... Ben mütemadi- | yen polisin görü önünde dolaşırım, hiç kimse beni tanıyamadı. Halbuki siz, bana mektep arkadaşı imişiz gihi hitap ediyor- sunuz... İ M — Sir kendinizi pek kurnaz sanıyorsu- muz ama tesadüf — sizden de kurnazdır. Mademki sizin köim olduğunuzu biliyorum, gİzi polise teslim edip hiç olmazsa on sene hapso attırmak ellmde, değil mi? Jim hu swal üzerine bir düşündü; ikisi de, hir iki dakika, bir şey — söylemeden biribirine bakıştılar. (Jenç kadın da bir kolluğa olurmuş, ikisini dikkatle süzüyor- ne bekli- | yorsunuz şeyler ihsas el- | mek İstiyorsunuz ama anlıyamadım. Açık- D ça söşleyin: — Siz, İngilterehle en marul rımdan Jim Garth olduğunuzu — inkâr et- | miyorsunuz, değil mi?... Sizi ele geçirmek de polts için çok büylük bir nimet olacak, değ'l mi? Şimdiye kadar yakayı ele ver- mediftinire pek güvenmeyin, azizim Jim, talih insana daima yar olmaz... Ji kaşlarını çattı ve — karşısındakine | suhaf tuhaf baktı: | — Bu akşam bu sözü ikinci defa olarak diryüyortm, dedi. TBümdan anlaşılıyor Ki | harsıtla- İ BIR GÜNLÜK ZABITA YAZAN PERCY J. KING Çeviren Nurullah ATAÇ sizin kapı dinlemek hususunda büyük bir maharetiniz var; deminden bu aptal kır (kadına ölkeli ve istihfaflı bir gözle bak- tı), deminden ba &ptal kız benimle adımı söyliyerek konuştu, siz de benim kim ol duğumu o sayede öğrenmişsiniz. Tahancalı adam tatlı güldü. Bu va- ziyet onun pek hoşuna gidiyordu. »— Azizim Jim, öyle ölkelenmeyin, de- di; bayanlara karşı nezaketsizliği size hiç yakıştıramadım. Hem pek unulkansınız, kim otduğunuzu önce siz söylediniz. Ken- dinizi methedeyim derken adınızı da söy- lediniz. Gararun sonu işte budur! — Demek ki siz bizim burada konuştuk- larımızı ta başındanberi — dinlediniz. Te- şekkür ederim, benim öğrenmek istediğim de bü nokta idi. — Sir çok kurnar Garth... — Mübalâğa etmiyelim, dostum... Ama siz bana kim olduğunuzu hâlâ söylemedi- nir... — Benim adim Clinton... Jetferey Clin- ton. — Bu ad vm beni bayretlere düşürecek, bayıltacak sanıyordunuz? — Arizim Jeff, görüyorsunuz ki beklediğiniz olmadı. Ama kimbilir, belki bir adınız daha vardır. Clinton'un yüründe manası anlaşılmaz bir tebessüm belirdi: — Tİlerliyoruz, ilerliyoruz, dedi. İşken- ce çok söürdü.. Artık kollarınızı indirebi- Hirsiniz; ama bir şartla: ellerinizi, ayaları yukarıda olarak, dizlerinizin üzerine ke- yun ve hiç kımıldayayım - demayin... Ta- mani ,işte-öyle! Şimdi beni dinleyin: “Evet, doğru anlamışsımır; bütün konuş- tuklarınızı düydüm. Ama kapıdân dinliye- rek değil, tamamile tesadüfon. Beş lâmba- Hi bir radyom. vardır, onunla Amerika'yı dinlemeğe calışıyordum. Ben yandaki ev- de, 18 numarada otarurum. Bü evde otu- ran Meyer benim pek eski bir dostumdur; ona iyilik olsun diye duyarı deldirip bu- raya bir tel geçirdim, — bir kalaklıkla bir de mikrofaon koydurdum: yerinden kalk- madan benimle beraber radlo dinler, canı isteyince de mikrofon vasıtasile konuşur. Na yapalım? zavallı adamcağızın kimsesi yoklur, bütün eğlencesi bundan — ibaret... Hasılı siz bu odaya girdiğiniz zaman bü- tün söylediklerinizi o sayede duydum (e- H ile kötüphanenin üzerinde duran mik- vofonu gösterdi);bu bayana — mesleğiniz hakkında, mesleğinizin tehlikeleri ve teh- Hikelerden kurtulmak çareleri — hakkında bütün söylediklerinizi dinledim. Çok gül- düm, çok eğlendim, doğrusu... Jim ona tuhaf tuhaf bakıyordu: — Acaba, dedi, Marconi icat ettiği şe- yin ne işlere yarıyacağını biliyor muydu? Clinton keyifli keyifli: — Şaştınız, değil mi? dedi. — Şaşmamak kabil mi? Fakat siz her- halde işin hepsini söylemediniz; zannede- rim daha anlatacağınız şeyler var... — Elbette.. Gelelim hikâyemize: Polise haber vermeğe hazırlamırken — birdenbire adımızı işittim. Hakikaten alâkam uyandı. Jim Garth öyle berhangi bir hırsız değil dedim. Zaten, azizlma Jim, çoktanberi si- zinle tanışmak isliyordum. Jim asıl bu seler hayret otimişti; — © da niçin? diye sordu. — Çünkü ben de maharetinizin hayra- nıyim ve ondan daha iyi bir suretle İsli. fade etmeyişinize bir türlü akıl erdire- adamsınız, Jim miyorum... Ben size daha — kârlı bir yol gösterebilirim. — Bunları vaktile söylese — idiniz ya! Siz beni asıl şimdi hayrete düşürüyorsu- nuz, Bay Jofferey Clinton. Bu sözleri o kadar garip, 6 kadar mu- ammalı bir tavırla söylemişti ki Clinton bir müddet düşündü. Fakat Jim, ona söz bırakmadan devam etti: Bana sizden evvel de bu gibi teklif- lerde bulunan oldu, dedi. Ama size ha- ber vereyim, ben oyunun açık olmasını isterim; ancak işin başındaki adamla ko- nuşmağa raz) olabilirim, öyle araya gi- ren kimselerle geçirecek vaklim yoklur... Onlar Insana oyun etmeğe kalkar... Clinton gülerek: — Radio kibi, değil mi? dedi. Size hahs setliğim meseleye gelince,.. — Yorulmayın, anladım. — Siz kokain kacakcılığı yapıyorsunuz, değil mi? Clitnton'un şakaklarında — iri iİri terler yüzünde halecan alâmetleri belirmişti. Anlaşılır anlaşılmaz bir sesdle: — © halde kabul ediyor musunuz? diye sordu. — Neyl kabul ediyör muyum”? <- Neyi olacak? benimle çalışmüyı... Bakalım,.. Bir kere sİr işi iyice anla- HIKAYESİ tın. Başka ortaklarınız var mı? Yoksa yal- nız ikimiz mi olacağlız? Clinton'a arlık emniyet gelmişti; taban- casını cebine koydu: — Hele şükür! dedi. Ama şurasını unut- mayın: siz beni ele verirseniz ben de sizi ele veririm; başınıza ne geleceğini bilir. siniz. Jim, kısa kesmek iİstiyen bir eda İle: — Tehditle vakit — geçirmiyelim, dedi. Sizden bahsedildiğini — evvelce de duy- müuştum. Teşkilâtınızın — munlaram oldu. #unu biliyorum. Şimdiye kadar polis sizin aleyhinizde hiçbir delil bulamamış. Zaten ben sizi ele vermeğe kalksam bile benim gibi bir bırsızın sözüne kim İnanır? Mis- ter Jeflerey Clinton gibi hürmete şayan bir zatı benim gibi bir adamın — sözü ile rahatsız etmerler ya' Clintön: — Vaziyeti kavramış olmanıza çok mem nunum, dedi. Müteessif olduğum bir tek cihet var: © da şimdiye kadar tanışama- mış olmamız. Ne yapayım ? size birkaç de- fa adam gönderdim, onlarta konuşmak is- tememişsiniz. Kimbilir kaç tane İş kaçır. dık... Ama üzülmeyin, acısını — çıkarırız, çünkü istediğimiz kadar kokaln buluyo- ruz, müşterinin de eksik olduğu yok. Siz kokalni İngiltereye kolaylıkla — sokabilir- siniz, Avrupada hiç kimse — bu İşi sizin kadar kolaylıkla yapamaz. Polise hiç ses dirmezsiniz, siz de çok para kazanıramız, şimdi kazandığınızdan çok fazla.. Jim mahzun mahzım: — Bizim işler de zaten kesat gidiyor! dedi. Bu buhran zamanında kimin parası var ki çalalım? (Genç kadına dönüp) Neli, dedi, yeni bir şube aç orayı siz idare edersiniz. Clinton sön derece memnun olmuştu: - Bunu tyi buldunuz! dedi. Fakat genç kadın sapsarı oldu, titriye- — Eller yukarı, yoksa ateş ederim. rek yerinden fırladı ve Clinlonun üzerine atıldı: — Üyle mi sanıyorsunuz? dedi. Bir ta- kım ravallıların parasını alıp — hbayatlarını da zebirliyorsunuz; beni sizin gibi adam- larla çalışacak insanlardan mı sandınız? Hiçbir zaman ben öyle işlere elimi sokup kirletmem. Clünton öfkelenmişti, Jim'e dönüp sor- du: Bu da ne demek? — Siz ona ne bakıyorsunuz? Erkek kıs- mı kadınla, hele öfkeli kadınla münakaşa eder mi? Ben sesimi çıkarıyor mmuyum? Ciinton elini hırkasının cebine, demin- den tabancayı koyduğu cebe — sokmuştu. Kadına: — Yani, dedi, niyeliniz bizi polise haber vermek mi? Nell onun bareketinin manasını farket- mişti, yürü birkat daha sarardı, fakat: $ mi edeceksiniz? Edin, Beni öl- dürürsünüz sizi de yakalarlar, Ipe çeker- ler. Dünya da mumr bir hayvandan kuür- tulmuş olür. Ama — yapamazsınız, çünkü alçak, korkak bir adam oldağunuz belli. Herifin yüzü korkunç bir hal almıştı. Neli, onun cebinden tabancayı çıkardığı- nt görünce dayanamadı, duvara döğrü ge- riledi. Clinton ateş etmedi, tabancayı Jime uzatlı: — Sunu ahın, dedi, yoksa elimden bir kaza çıkacak... Jim tabancayı alıp cebine koydu ve: — En doğru bareket işte bul dedi. Ya- nınızda silâh — laşımanın ne nanası var? Tasamı zorla katil eder. Neli, tehlikenin geçtiğini — görünce bir kat daha cesaret buldu. Bir koltuğa yıkıl- maş, alnının terini karulayan Clintona: — Daha bitmedi, dedi. Size daha söyli- yeceklerim var., Jim içini çekerek: - Görüyorsunuz ya! dedi, daha hitir. memiş. Kadınla münakaşa olur mu? Bıra- kın, istediğini söylesin. Dinlemezsiniz... Nell devam etti: — Ben kokain ticaretinin ne demek ol- duğunu bilirita; 0 melün tozun kadın, ers kek birçok 2avalhlara ettiğini de bilirim, Vaktile benim bir arkadaşım vardı; balim, selim, melek gibi bir kız... Soaradan Li- verpool'la kokain — kaçakçılarının — ellae düştü, hayatımı cehenneme çevirdiler. Ne kadar kötü bir hale düştüğünü bana ket- disl anlattı. Çok şükür ki ona acıyant, kendisini kartarmak istiyenler oldu. Fa- kat iyileştikten, kokain ihtiyacımdan kur- tulduktan sonra, ona karşı öyle bir nefret duydu ki, başına gelen kimsenin - başına gelmesin diye kaçakçıları polise ihbar et- t. Adresini verdiği evde araştırmalar ya- pıldı. Fakat sonra alçaklar ondan intikam alımak istediler; onu ellerine — geçirdiler, kızcağızı bir daha da gören olmadı. Clinton'un ağzı yarım açılmış, sarı ve seyrek dişleri gözüküyordu. — Kudurmuş, ısırmak üzere olan bir köpeği andırıyordu. Nell: — Ben de o kızın yaptığımı yapacağımı, dedi. Ben de suçsırz bir İnsan değilim ama bir parçacık vicdanı olan bir insanın, «i- zin yaptığınız şeylere göz yummasına im- kân yoktur. Beni de tevkif etsinler, zarer yok; başıma ne gelirse gelsin, sizi gidip polise ihbar edeceğtim. Clinton hiddetle: — Gerçi hayli şey öğrendin ama, dedi, hepsini öğrendikten sonra zannederim b&t böyle kafa tutmağa mecalin- kalmaz. He- le ben sana Liverpool'la — arkadaşının ne olduğunu anlatayım da bakalım polise ib- bara kalkışmağa cesaretin kalır mı? Di Jint tutmazsan senin de olacağın odur, . Jim dalgın dalgın: — Ö işi ben de hatırlar gibiyim, dedi. Bir değil, iki üç kızdı; polise kokain kt- çakçılarını haber vermişlerdi. Sonra hep- si birden kayboldular, İyice hatırlryorum, polis takibata başlamıştı. Clinton, genç kadına etti: — Arkadaşınızın başına bakın ne geldi. Çok şeyler öğrenmişti; o-da sizin. kadaf gözeldi. Bizim gemiciler — arasında, sıs saklamasını bilen bayli dostumuz vardır; bir gün uzak Şark'a giden bir kaptana ö- bakarak devatma mu teslim , ettik.... Oralarda — rannederim hayli para etmiş... Nell: — Yalan, dedi; xiz — bu hikâyeyi beni korkutmak için icat ediyorsmmur ama yu- Tan, hepsi yalan! Clinton; — İster Toa, ister İnanma, — dedi. Sen de dilini tutmazsan yakında — arkadaşımın yanma gider, söylediklerim yülan mt? de- Bil mi? anlarsın, Tecrübesi — kolay! Beni yakalatsan bile kâr etmez, benim yerime senin yakanlı yapışacak başka Biri butr nur. Bir müddel sustu; sonra: — Eh! neye karar — veriyorsun, baka- hm, güzel Nell? diye şordu. Senin elinde? ya susarsın, yahut arkadaşının yanına gi- dersin. Sonra gülerek koca elini kadının çıplak kolu üzerine koydu. Kadın bu temasla tit- reyip irkildi; Jim de yerinden — sıçradı, Clinton'u Itip yere yuyarladı: *— İndir ellerini! diye — tehditkâr bür sesle bağırdı. Sonra büfenin üzerinden syaklı bir bar- dak aldı, düvara vürüp yükarı — kistan kırdı ve bardağın — bir hançer gibi sivet ayağı ile iri herifin ürzerine yürüdü. YE. zünü muhafaza için elini İnsiyak! bir ha- reketle kaldıran Clinton: — Yapma! Yapmal! diye yalvardı. Ka- din için kavganın — sırasını mi büldün? Seninle ne güzel bir iş yapıyordük... Sonra daha yumuşak bir sesle: — Beni dinleyin, Jim, dedi; bu müna- sebelsizlikler| bırakalım da sizinle — elddt işlerden bahsedelim. Size işi anlattım; bu kız razı olursa üçümüz iyi para kazanırırz. Fakat Jim yumuşamak — şöyle dursun, büsbütün hiddellermişli: — Size kaç dela söyliyeceğiz? dedi, bana böyle "Jim,. diye hitap etmenirzi istemi- Şorum, Clinton bayretle baktı: — Burada bizi duyacak kimse yok ki? dedi. — Olsun olmasın. Siz bir kere benim kartımı okuyun da asıl adımı âğrenin. Clinton kartı aldı ve şu — kelimeleri ©- kudu: “Scotland — Yard'dan Müfettiş 9. Nicholis.,, Kacakçı sapsarı kesildi; boğulnecak gibi olüyordu; yere yuvarlanmamak için ma- saya tutundu. Polis müfettişi alayla: — Hele bir oturun, bakalım, dedi. Has talanmışa benziyorsunuzr. Sizin gibi ada- ma böyle telöş yakışır mı? Çırpınacaksı- nız da ne olacak? Görüyorsunuz ki artık iş işten geçli... Clinton biraz kendine geldiklen sonra: — Hay Allah belânızı versin! dedi. Size tabancamı da kendi elimle — teslim ettim, değil mi? — Öyle oldu ama çok iyi ettiniz. Görü- yörsunuz ya! elinleden bir kaza çıkabilir- di. Sonra siyah tüvaletli tazeyi göstererek: — Asistanım mademoiselle Jenner, dedi. Cok zeki bir bayandır. Ber Deramı 15 focide