Şimdi hareketsiz ve başı dik oturan Marlen, dudaklarında çok hafif bir te- bessümle, her şeye hazır bir vaziyette, imtihanını geçiriyor A İçeriye girdiğiniz anda, bir fotoğraf ampulunun parıltısiyle kargılaşıyoruz. Aynı zamanda bir çığlık kopüyor ve bizzat fotoğrafçı, makinesini bıraka . rak, Marlen'in kollarıma atlayor. Bu, uzun boylu, zayıf, gözlüklü, dörtte üç nisbetinde çıplak olan başını süsleyen kıvırcık saçlı bir adamdır. Bunun, “Monden Aktüalite,nin en meşhur fo- toğrafçısı Fink olduğunu öğreniyo . rum, Kendisi bütün yıldızların dostu. dur. Onu herkes seviyor ve herkes on- dan korkuyor. Her an, her yerde, hazır ve nazırdır. İcap ottiği ve ekseriya i. cap etmediği anda, bir kapınm veya bir sandığın arkasından yerden biter. İlk filmlerinin gösterişleri eenasın- da yıldızların korkudan takallüs et . miş olan çehreleri, ayrılan âşıkların barışmaktan mütevellid memnüun çeh- jreleri, gala geceleri karşılaşan neşeli veya kin dolu nazarlar, bütün bunlar fotoğraflara tesbit edilmiş, etiketleri konmuüş ve onun arşivlerine girmiştir. Bu emsalsiz fotoğrafçı, hâlâ meçhul kalan bir ustalıkla Holivudun en bü. yük hâdiselerini, Con Cilber'le Gar . bo'nun ilk tesadüflerini Cin Harlu'nun ölüm günü Vilyam Povel'in gözyaşla- rını, Karol Lombard'la Klark Geybi'in ilk buselerini fotoğraf üzerinde tesbit ilk randevularındaki mektepliler gibi, biribirlerine sokulmuş biribirlerine yaslanmış bir çift oturuyor,. Erkek bir atlet vücudüne, bir fudbolcu sıhhatine maliktir, kadın ise sarışındır. Aynı za- manda mağrur ve sevimlidir. Bunlar, Klark Geybi'le Karol Lombardır. Evli olmadıkları halde, münasebetlerini giz. lemek, ber zaman her yerde, hattâ evde bile, başbaşa bulunduklarını hiç kimseden saklamak lüzumunu görmi- yerek, Holivudun taassubuna karşı ilk defa meydan okuyan onlardır. İskanda! çok büyük olmuştu. Fazi. let cemiyetleri (Bunlardan bahsedece. ğiz) neredeyse onları teşhir edecek ve namuslu Amerjkalıları, onların filmlerine gitmekten menedecekti. Fa- kat onlar çok büyük, çok meşhurdur ve Amerikalılar ikisini de çok sevi . yorlar, Bunun için partiyi onlar ka « zandılar. Efkâmumumiye onların aşk larmı kabul etmiştir ve saadetlerine müsamaha gösteriyor. Vakit ilerledikçe salon kızışıyor. Metr d'Oteller, bardaklara viski koy. duktan sonra, şişeleri masaların üze. rinde bırakıyorlar. Dans başlıyor. 'Tangonun hazin ahengi içinde bütün kadınlar, yalnız kadın oluyor. Yıldız, dans arkadaşının yanağına yaslanıyor, etmenin yolunu bulmuştur. İki yıldız, ilk randevularında buluştular mı, her geyden evvel kanapenin altma baka. e'ni onun omUZU Üzerinde sıkıyor, gözlerini hafifçe kapıyor. Core Raft, ağımın köşesinde küçük rak Fink'in oraya saklanıp saklanma - dığını iyice anlamakla işe başlarlar, Muzstatil salon siyah ve yaşil, masa. Jar siyah, koltuklar yeşildir. Siyah ta- vanda kocamari bir ayna var. Işıklar gök alçaktadır. Avize yoktur, yalnız her masanın Üzerinde pembe ve turun. €u abajurlu küçük bir lâmba var. Esa. sen çıplak omuzlardan ve kırmızımtı- rak saçlardan müteşekkil karışık sah. neden başka bir gşey farketmiyorum. Bazan havaya kalkan bir el elmas bi. leziği parlatıyor. Bir orkestra Ameri- kanın en iyi “band” larından biri, ha- fif bir musiki çalıyor. Oturuyoruz, Fransız metr d'otel'e Jisteyi smarladık. Şimdi hareketsiz Ve başı dik oturan Marlen, dudakla . rında çok hafif bir tebessülmle, her ge. ye hazır bir vaziyette, imtihanmı ge- giriyor. Holivudu terkedeli aylar olu - 'yor. Ön dakika müddetle, her masada, ondan bahsediliyor, — Saçlarını nasıl buluyorsunuz? — Rengini değiştirmemiş, niçin? — Zayıflamış. — Paristen getirdiği tuvalet bu ka- Marcık mı? Bir çeyrek saat geçiyor. İmtihan herhalde bitmiştir. Marlen biraz ser. best nefes alryor, bana doğru iğiliyor. — Adamları tanıyabiliyor musu - nuz?. Geçirecek imtihanı olmayan ben, esasen salondakileri tanrmağa çalığ - Mmaktan başka bir işle meşgul olma . iyorum. Bir nevi sıkıntı hissediyorum. Beyaz perdedeki, güzel, genç, canlı 'gahsiyetler nerede. Burada herkes, şa- yant hayret derecede ağır, bitkindir. Kabak kafalı bir adamın yanında o. turmuş olduğu halde dondurmasını yi- yen, daha doğrusu emen bu pembe el. biseli, küçük sarışım Joan Benettdir. Şa masada, uzun boylu esmer bir er- kekle, kısa boylu sarı genç arasında oturan, biraz yağlı fakat güzel omuzlu kırmızı saçlı, çok kırmızı ve kalm du. daklı kadın Con Kravforddur. Kısa boylu sarışım erkek kocası Franşo 'Ton, uzun boylu esmer erkek de va . sat bi aktör fakat mükemmel bir dansör ve yıldızların rumba dansında Bdetâ Romerodur. Yanı - Muzdaki masada, heykeltraşlara mü. kemmel bir nümune olabilecek, soğuk Dolores del Rio oturuyor. Biraz ötede ki tatlı kadın İren Dündür, Bir köşede, bir s#igar parçası olduğu halde, sakin bir tavırla ve bir gangster edasiyle i- Yanmda, yüzü bıçak Gölü iriyarı bir delikanlı var. (Devamı var) Tacih diyor ki: “Kalkın ey ehli vatan I,, dediler, kalktık; fakat .. İZAH tarihimizde adının — unutulma- ması lâzımgelen mühim simalardan birisi de Tıflı Hasan — efendidir. — Tıflı, 1237 de Akşehirde doğdu. Babası Nasred- din hocanın türbedarı idi. 13 yaşında İs tanbula geldi, Enderona girdi. Az zaman- da zekâsı, zaraleti, ince — nüklelerile pek nazarı dikkati çekti. Zaman geçlikçe, maz- müunlarının orijinalitesi — rical ve kibar meclislerinde, halk arasında da duyulma- Ba, yayılmağa haşladı. Şöhreti bültün İs- tanbulu kucakladı. Şakaları, fıklaralı, hikâyecikleri — ba- zıları açık saçık olmakla beraber « bulüş & tibarile hakikaten yepyeni — şeylerdi. O, gılzatı bir güzellik yerçevesi içinde can- Jandırmağa, cirkini güzel göstermeğe mu- vaffak olabiliyordu. Sanattaki bu kudreti onu, çok geçmeden, her meclisin, her zevk ve neşe âleminin haş tacı yaptı. Abdülüziz devrinde Enderonda bir a- yaklanma oldu. Dört tabur asker, ihtilâli güçlükle önliyebildi. Yüz kırk kişi tutul- du, saraya gönderildi. Yakalananlar sor- kaya çekildi. İncalemeler yapıldı. Ayak- lanmanın Eenderonlulura verilen yemek- lerin fena malzemelerle — yapılmasından ileri geldiği ve bu işe esasen hiç obur ol- mıyan Tıflimin Gönayak oldağu anlaşıldı. Abdülüziz, yüz kırk kişinin alaylara gön- derilmek suretile cezalandırılmalarımı em- retti. Herkese sordukları gibi, — Tıflıya da sordular: — Cermnliları alaylara taksim ediyoruz. Sen hangi alayı Istersin? Taflı düşünmeden cevap verdi: — Sürre alayını!.. Tıflı, gayet serbest tablalli ve anarşist şuna gitmedi. Dalma kurtulmak çarelerini aradı, durdü. Nihayet bir gün — bacağına bir saban çuvalı geçirdi, sırtna kirli bir meler ceketi, başına yağlı, yırlık bir fes Kiydi. Kapalıçarşıda dilenmeğe — başladı. Yakaladılar, askerlikten tardettiler. Esa- sen onun maksadı da bundan başka bir şey değildi. Tıflhı Hasan efendi birçok memuriyet- lerde bulundu. Vilüyetlerde rüsumat mü- dürlüğüne kadar yükseldi. Elli yaşında dul bir kadınla evlendi. cocuğu olmadı. Onda şeker hastalığı vardı. Çok fazin sarhoş olduğu bir gün, kendi çakısile kazaen bur- nunu kesti, bu yara yüzünden öldü. Ölüm * den büyük bir bıçak düştü. Görenler sor- fikirli bir adam olduğu İçin, askerlik ho- | Amasyada Bir Imparator : . hazinesi Aranıyor Civardaki kayalarda hafriyat yerini gösleren Ok İişaretleri var! Amasya, (Hususi) — Çok eski bir tarihe malik olan Amasyada sotı gün. lerde, Zileli Atıf Gölönü, Rifat Kaza. nasmaz ve Nuri Yürgüç adında Üç ki- Şİ alman izin üzerine, Pont hükümeti zamanından kalma bir defineyi mey- dana çıkarmak için hafriyat yaptır . maktadır. Bu hazine milâttan 520 sene evvel Amasyada hükümdarlık eden Pont imparatoru Mihridada aittir. Hafriyatı yaptıranlardan Atıf Gölünü. nü hafriyat hakkında şunları söyledi: “— Aradığımız hazine Pont impa- ratorlarından Mihridada aittir. Tarihi eserlerin verdiği malümata ve hafri . yat yaptığımız yerin hemen yanımmda. ki kayada bulunan ok işaretlerine na- zaran hazinenin bulunduğu yeri bul- muş gibi bir haldeyiz. Yakm bir za . manda iyi bir netice elde edebileceği. mizi ümid etmekteyiz.,, Kayseride 100 Taylık bir depo yapıldı Kayseri, (Bususi) — Damızlık at yetiştirmek için idarei hususiyenin in. zımamı muaveretiyle atlarının cinsale- rile meşhur olan Uzunyayla mıntaka. sında Pınarbaşı kazası merkezinde yüz taylık bir dopo inşa edilmiştir. Bu de- ponun idare ve teşkilât masrafını zi. raat vekâleti deruhte etmiştir. Kayseride belediye tarafından yap . tırılması mukarrer bulunan şehir lo - kanta ve gazinosu eksiltmeye çıkarıl. mış olup bir hafta sonra ihalesi mu- KâYtermir. BU SUreUe çayyerımın En büyük bir ihtiyacı da temin edilmiş o. lacaktır. tarihi malâm değildir. Üstad Ahmet Ra- sira, 1310 da öldüğünü söylerdi. Tıftının birkaç hikâyesini — naklediyo- rom: Tıflıyı kavga ederken tuttular, karakola götürdüler. Orada: — Beni döğdüler, pestilimi çıkardılar!,, Diye şikâyete başladı. Bu sırada belin- du: — Bıçağı niçin taşıyorsun? — Taarroz eden olursa, çekmek fçin?,, — Peki.. Kavgada neye çekmedin?. — Dayak yemekten bıçak çekmeğe vakit bulamadım ki... Hava çok soğuktu. Tıflı paltosuz olduğu için Ür tir tülriyordu. Bu sırada kürklü bir dostuyla karşılaştı. Dostu, Tıflıyı kızdır- mak için sordu: — Nasıl, hava cpeyce soğuk değil mi? — Evet pek soğuk.. Ah, ne olurdu, ben de hayvan olsaydım da, sırtımda kürküm bulunsaydı! Tıflı, zamanın paşalarından — biri hak- kında bir methiye yarzdı, gölürdü, — verdi. Paşa, tablatini blldiği için, önü kızdırmak istedi. Kendisine enize olarak bir semer verilmesini ermretti. Tıflı semeri alıp ko- naktan çıkarken bir dosta rastladı. Dostu sordu: — Tıflı bu semer ne? — (***) Paşa hakkında bir melhiye yaz- dım, verdim, pek memnun öoldu, caize olarak resmi elbisesini verdi. Tıflı sarhoş olduğu geceler Üsküdar so- kaklarında nârü ata nta evine giderdi. Sar- hoş olduğu bir gece bastı nârüyı: — Aaaaytttttt!.. Var mı Tıflıya yan ba- kan,.. Devriye yan baklı; yakaladılar, kuman- dan Mehmet paşanın na çıkardılar. Kumandan, nârâ atan adamın ak sakallı bir ihtiyar olduğunu görünce şaşırdı, sor- du: — Ak sakalla nörü atılir. mı? Utanmı- yor mutun? Düşünmeden cevap verdi: — Sakalla ayıp oluyorsa yarın traş ede yim! Tıflının şu sözleri de meşhurdur: — Namık Kemal bey “Kalkın ey ehli va- ton,, dedi. Kalktık, fakat hâlâ oturacak yer bulamadık!,, Hüseyin Rüştü TIRPAN Anadolu tetkikleri Amasya çok geri kalmış bir vilâyet merkezidir Merkezden yardım edilirse buradâ bir halkevi binası yapılabilecektir: Bu yıl iki büyük ovanın sulama işlerin? başlanacak ve barajlar yapılacak Amasya valisi Son vaziyelti Anlatıyor Amasya, (Husust) — Üç boğazın a. rasma sıkışan Amasya, cumhuriyet re- jJimine kavuştuğu gündenberi, imar sahasında diğer vilâyet merkezlerine nazaran bir hayli geri kalmış sayıla . bilir. Bu tarihi gehrin bugünkü vazi. yeti, hiç de onun kıymeti ile mütona- sip değildir. Bu durgunluğun sebeb ve âmillerini anlamak için vali Talât Ön- ecel'i makamında ziyaret ettim. Vali bu bahis üzerinde bana şunları söyledi: “— Memleketin geri kalışma ben de ayni derecede mübeessir oluyorum, Fa. kat ne yapalım ki, gerek vilâyet, ge. rFek belediye bütçesi büyük işler yap- mağa müsait değildir. Buraya geldi . gimdenberi bu bütçenin müsaadesi nis. petinde bir şeyler yapmaya, memleke- te faydalı eserler vilcuda getirmeye ca- S Ü g A e Amasya Valisi Taldt Öncel muktazi bütün keşifler ve projelef e mal edilmiştir. Tasavvur edilen lar da yakında yapılacaktır. BU "’: de bir çok bataklıklar kurutulacak Hştik, Netekim ilk iş olarak gimendi . fer istasyonu ile şehrin müntehasında. ki Kuşkönrü arasında — Yeşilirmağa muvazi 2500 metro uzunluğunda ve mahalli sağlık şartları rslah odllmit lacaktır. Bu işi neticelendirdi! gün halkın maddi refahı da temif dilmiş bulunacaktir. Vilâyetin bütün köylerinde KÖY : aununu tatbik ediyoruz. 5 yıllik Bl.ı bmmanlânmin tahakkulu icir İCLĞ jün bütçe ve l4 programı tanzibt yark rilmiştir. Bu sayede de köy köy hamamları, köy odaları, nk““:;”. daları gibi birçok işler yaptırılm dır.., » Yurddan Küçük Haberler t TKonyada kurulacak Kültür gtü bir de paraşüt kulesi yapılması laştırılmıştır. 15 metro genişliğinde parke bir bul. var inşasına başladık. Bunun 1500 metresi A2T mali vılı icinda hitirilmiz. tir. Mütebakisi de bu yıl içinde ikmal edilecektir. Vilâyetin başlıca eksikliklerinden biri de elverişli bir halkevi binası bu- lunamamasıdır. Cumhuriyet rejiminin bir ülkü mabedi olan ve bilâlatisna bü- tün halk kütlelerini içinde toplryan böyle bir miecasesenin gimdiye kadar yapılamaması acı bir boşluktur. Bunu bir an evvel telâfi için hemen hareke. te geçtik; Arpat Rodominski adında bir Macar mühendise mükemmel bir halkevi binası plânı yaptırdık. Plâna göre, binada 600 bir #lnema sa. lonu, ayrıca 250 ki; bir konferans salonu bulunacak, müteharrik ve mo . ı * İzmirde üç gün evvel tekraf ”:; yan sıtma mücadelesi hararetle * etmektedir. Karşıyakadaki fakif ka beş ton mazot dağıtılmıştif- hç kes evini muntazam surette Mi mak mecburiyetindedir. ' * Bursadan Çanakkaleye kadaf y nan saha Üzerinde geçen sene « sün'? Merinos tohumlamasının | ça celerini tetkik etmek lzere ZirBİ kâletince seçilen bir heyet 144 y aat geçmiştir. * Bursada Cemal Cumurct havluculuk yapan bir genç. bu ":J zamanlarda tavsaması Ü çi ocaklarıma mahsus yeni bir geV ’ yapmış ve ihtira beratını da "l:: &** Şimdi bu fitiller Bursada ve & lâyetlerde bol bol satılmaktadif” dern tesisatlı bir sahne, parti ve hal- kevine gelecek misafirlerin ihtiyacın tatmin edebilecek dairelerle bir kü - tüphaneyi ihtiva edesektir. Bina 30 - 35 bin liraya çıkabilecek ve dört kat. lt olacaktır. Bunun 20 bin lirasını hu. susi muhasecbe ve belediye bütçelerin. den, üst tarafını da merkezden temin etmeye çalışacığımız yardımla ta. mamlıryacağız. Su'ama ve köy iş'eri Sulu ova ve Geldikler. adlarında vi- lâyetin iki zengin ovası vardır. Her iki ovada irva ve iska yapılması için etüd- Jer yaptırılmıştır. Suluova ve kıs. men Merzifon ovasının sulanması için Çankırı'da kültür işleri Tigaz dağınm yeşil ve sulu yaylalarına yaslanarak her gün şaf eden Çankırı, kültür sahasında ileri merkezlerimiz ara$ına Yukardaki resim, halkevlerinin yıldânü mü münasebetiyle toplanan” iyelerini halkevi binası önünde gösterme ktedir, Kai LAT LESRKS — LKLT CK Z . B PY L a .—— SLEREL I L Ş KD A DY LELLZAIZE